Etiket: psikoloji

  • Depresyona Mimari Çözüm

    Depresyona Mimari Çözüm

    Modern zamanların hastalığı depresyon, dünya ortalamasının üzerinde olarak, Türkiye nüfusunun % 25’ini pençesine almışken, depresyon sorunu ile mücadele konusunda ilaç, doktor desteklerinin yanı sıra yaşam alanlarında yapılan mimari düzenlemelerin de psikolojik iyileşme açısından büyük önemi bulunuyor.

    Depresyonla mekanların ilişkisini analiz eden Elips Mimarlık ve Tasarım Ofisi’nin kurucu ortağı Mimar Feza Ökten Koca, bireyselliğin ön plana çıkması ile evlerde daha fazla zaman geçiren insanların, tek düzeliği kırmak için önce ev ortamını değiştirmekle işe başladığını söyledi.

    “Son yıllarda insanlar çeşitli nedenlerden dolayı depresyona girebiliyor. Kimileri çok ciddi travmalardan sonra depresyona girerken, kimileri ise çok ciddi acı ve yıkımlar yaşamadıkları halde de depresyona girebiliyor.

    İşte bu ikinci grubun en büyük sorunu hayatlarının tekdüze olması ve yenilenmenin getireceği enerjiye ihtiyaç duymalarıdır. İşinde, sosyal çevresinde ve yaşadığı mekanda mutlu olmak depresyona engeldir. Kişi, yaşadığı mekanda yapacağı yeniliklerle kendini daha mutlu hissedebilir. Mekanı, yaşam stiline göre fonksiyonel açıdan yeni çözümlerle dekore etmek kullanım kolaylığı getireceğinden, kişi kendini daha rahat ve dinamik hissedecektir.
    Estetik açıdan kişinin kendisini rahat hissettirecek konforu yakalaması duygusal ve fiziksel anlamda bir tatmin duygusu yaratacaktır.

    “Yenilenmek insan psikolojisine en iyi gelen ilaçtır”
    Mimar Feza Ökten Koca, kadınların moralleri bozukken kuaföre gidip saç şekillerinde değişiklik yaparak kendilerini iyi hissetmelerinin yarattığı yenilenme duygusunun, evde veya ofiste yapılacak değişikliklerde de insan psikolojisine aynı etkiyi sağladığı düşüncesinde…
    Koca, mekanın insan psikolojisi üzerindeki etkisini şöyle dile getirdi: “Kişisel yaşam şekline fonksiyonel olarak iyi cevap veremeyen eşyalarla dolu bir ev veya ofisin, kullanım rahatlığı verememesi nedeniyle kişi kendisini daha yorgun ve ruhen çökmüş hisseder. Mekanda çalışan bir sistem vardır. Mimari olarak doğru verilmiş kararlarla bu sistem iyi çalışır ve sizin hayatınızı kolaylaştırır. Ev, sığınağımızdır. Dinlenmek, sevdiklerimizle iyi vakit geçirmek için kullandığımız mekan bizi yansıtmalıdır. Kendimizi orada mutlu hissetmezsek, hiçbir yerde olamayız”

    Depresyondaki insanın enerjisi bitik olduğundan evde hiçbir şey yapmak istemediğini belirten Mimar Feza Ökten Koca, “Kişi bir süre sonra evinden soğur ve evinde sevdikleri ile yapacağı organizasyonları sıfıra indirir. Bu durum onun sosyal olarak da mutsuz olmasına neden olur. Halbuki evinde mutlu olan insan, dönem dönem yapacağı ufak dokunuşlarla ortama yenilikler katarak kendini daha da iyi hissedebilir” dedi.

    Çalışırken, bir anlamda da müşterilerinin dert ortağı da olduğunu söyleyen mimar Feza Ökten Koca, özellikle oturduğu evi tekrar dekore etmek isteyen müşterilerin, artık o evde kendilerini artık rahat ve mutlu hissetmemeye başladıklarında kendilerine başvurduklarını belirtiyor.

  • Libidonuz düşükse nedeni kansızlık olabilir!

    Libidonuz düşükse nedeni kansızlık olabilir!

    Kansızlık kadınlarda cinsel isteksizlik nedeni. Her yüz kadından 70’ı kansızlık (anemi) sorunuyla baş etmeye çalışıyor. Halsizlikten, depresyona saç dökülmesinden görme kaybına kadar ciddi sorunları da beraberinde getiren kansızlığın kadınlarda libidoyu düşürdüğünü biliyor muydunuz?

    Vücutta düşen hemoglobinin hücrelere ve beyne yeteri kadar oksijen taşıyamamasının kişide arzu ve isteklerin körelterek cinsel isteksizliğe neden olduğunu söyleyen Medical Park Göztepe hastane Kompleksi’nden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Cafer Adıgüzel kadınların baş belası kansızlıkla ilgili merak edilenleri anlattı: oksijen kanda hemoglobin adı verilen bir proteine bağlanarak taşınır.

    Alyuvarlarda bulunan hemoglobin aynı zamanda kana kırmızı rengi veren maddedir. Hemoglobinin normalden düşük olması ise kansızlık olarak isimlendirilir. Hemoglobinin düşmesi dokulara ve beyine yeteri kadar oksijen gitmesini engeller.

    Yetersiz oksijen ise fiziksel pek çok soruna yol açacağı gibi psikolojik olarak da kişiyi etkiler. Kişi kendini bitkin, depresif hisseder, arzu ve istekleri körelir. Bu durum cinsel hayatını da olumsuz etkiler. Kadınlarda cinsel isteksizliğin nedeni kansızlık olabilir.

    İşitme ve görme kaybına neden olur. Kansızlık en sık kadınlarda görülür. Regl dönemlerinin uzaması, hemoroid, kanamalı ülser, mide ve bağırsak hastalıkları, folik asit eksikliği, demir ve b12 vitamini eksikliği kansızlığın başlıca nedenlerindendir.

    Kansızlık tedavi edilmediğinde hayat kalitesini ciddi şekilde düşürür.
    Halsizlik, yorgunluk, soluk bir cilt, asabiyet, uykusuzluk, konsantrasyon eksikliği, saç dökülmesi, tırnaklarda incelme ve kırılma görülebilir. Kansızlık ileri derecelerde elde ve ayakta karıncalanma, depresyon, çarpıntı, kulak çınlaması, görme ve işitme kaybı gibi sorunları da beraberinde getirir.

    Anne karnında bebeğin gelişimini engeller.
    Kadınlarda özellikle hamilelik döneminde en sık karşılaşılan anemi türü demir eksikliği anemisidir. Demir eksikliği anemisinin en sık karşılaşılan nedeni yetersiz demir alımıdır. Demir hayvansal gıdalarda, iyi pişmiş kuru baklagillerde, kurutulmuş meyvelerde (kayısı, üzüm v.s.), pekmezde, fındık, fıstık, tahin gibi gıdalarda, yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur. Folik asit ve b 12 vitamini eksikliği de gıdalarla ilgili olan anemiye neden olur. Basur, mide, barsak sisteminde olan kanamalar ya da benzeri patolojiler nedeni ile kronik kan kaybı gelişmekte olan bebeğin annesinin depolarını tüketmesi de diğer bir nedendir. Hamilelik döneminde kansızlık sorunu ciddiye alınmadığında ve derinleştiğinde bebeğin gelişimini engelleyebilir.

    Aneminin nedeni iyi tespit edilmeli.
    Anemi tedavisinde birinci koşul, anemiyi yapan nedenin çok net ortaya konulmasıdır. Eğer kansızlığın nedeni demir eksikliğiyse hastada demir tedavisine başlanırken diğer taraftan demir eksikliğinin nasıl ortaya çıktığının bulunması büyük önem taşıyor.

    Mide bağırsakta kayıp söz konusuysa bu durumun nereden kaynaklandığı tespit edilip ortadan kaldırılması gerekir. Jinekolojik kayıpsa, bir jinekoloji uzmanıyla birlikte problemin çözülebilir. Kansızlık bir sonuçtur. Bu sonucu oluşturan sebep mutlaka aydınlatılmalı ve tedavi edilmelidir.

    Bu besinler kan yapıyor. Demir yetersizliğine bağlı anemi tedavisinde doğru bir beslenme düzeni oluşturmak büyük önem taşıyor. İşte kansızlığa iyi gelen besinler; karaciğer, kırmızı et, tavuk ve balıketi, yumurta, üzüm ve pekmez, kuru baklagiller, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru dut gibi kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı ), fındık, fıstık ve susam demir eksikliği ileri boyutta olan kişiler; süt, yoğurt ve ayran gibi kalsiyum içeren gıdaları yemeklerin yanına değil, ara öğünlerde tüketmelidir. Çünkü kalsiyumun demirin emilimini yavaşlatma özelliği vardır.

    Yemeklerle çay ve kahve tüketilmemelidir. C vitamini demir emilimini arttırır.

  • İnfertilite Çiftlerin Psikolojisini Nasıl Etkiler?

    İnfertilite Çiftlerin Psikolojisini Nasıl Etkiler?

    İnfertilite Çiftlerin Psikolojisini Nasıl Etkiler?

    Günümüzde 100 çiften 15’i istedikleri zaman anne-baba olma yetisine sahip değildir. Bunu fark ettiklerinde, fark edip bu yola çıktıklarında ise aşmaları gereken psikolojik bir sürecine girerler. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Psikolog Yasemin Topçu, “Kimi zaman bu süreç ayrılıklarla noktalanır kimi zaman ise çiftler daha fazla birbirine kenetlenir.” dedi…

    İnfertilite çiftler için gittikçe yaygınlaşan bir sorun haline geldi. Kadının kariyer merakı çiftlerde ileri yaş infertilite sorunun yaşanmasındaki sebebi artırırken, erkek de modern yaşamın getirdiği olumsuzluklara bağlı olarak sperm kalitesi sorunu gündeme gelmeye başladı. Çiftlerin evlat sahibi olamama sorunu fark etmesi ise karşılarına aşmaları gereken bir süreci getirdi. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Psikolog Yasemin Topçu konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu.

    İnfertilite Tedavi Süreci Eşlerde Farklı Duygu ve Tepkiler Yaşatır!

    Kadın ve erkek evlat sahibi olamama sürecini farklı duygularda ve farklı tepkilerde yaşar. Genellikle teşhis konulduktan sonra çocuk sahibi olamamayı; suçluluk duygusu, red etmek, öfke nöbetleri ‘neden ben’ ‘niçin ben’ ‘herkes gebe kalıyor, ben niye kalamıyorum?’ ‘Allahım nerede yanlış yaptım?’ gibi duygularla yaşayabilir ‘doktor yanlış teşhis koydu’, ‘tahlil sonuçları yanlış çıktı’ gibi söylemlerle de inkar yoluna gidebilirler. Bunu izleyen süreçte aşırı alkol-sigara tüketimi, dikkat güçlüğü, ağlama krizleri, yeme bozuklukları, asosyallik, nedeni belli olmayan ağrılar ortaya çıkabilir. Tekrar başka doktora gidilir, tekrar testler yaptırılır… İnkar aşaması hastadan hastaya göre de değişir. Bazıları bir problem yokmuş gibi davranıp bir yıl hiçbir şey yapmazken, bazıları da süreci hemen tamamlayıp tedaviye başlayabilir. Teşhis ve tedavi süreci eşlerin evlilik yaşamlarında aşmaları gereken en önemli barajı oluşturur.

    İnfertilite Kişilik Değil, Tıbbı Bir Sorundur!

    Doğurganlık yetisinin olmaması çoğu kişide başarısızlık olarak da algılanabilir. Halbuki bu tıbbi bir sorundur. Burada kabullenilmesi ve çiftlere söylenmesi gereken nokta şudur; doğurganlık yani infertilite sorunu bir kişilik sorunu değildir.

    Tedaviyi etkileyen diğer önemli etken; strestir. En yoğun stresi yaşayan vakalar arasında ABD’de yapılan bir araştırmada kanser vakalarının ardından ikinci sırada infertil çiftler yer alıyor. Bu araştırma şu gerçeği ortaya koyuyor; infertil olmak önemli bir stres kaynağıdır, infertilite tedavisi de ayrı bir stres kaynağıdır… Süreç bir kısır döngü içerisinde yaşanır. Stres infertiliteyi artırır, infertilite de stresi… Tüm bu süreç başta yumurta ve sperm kalitesi olmak üzere tedaviyi olumsuz etkiler.

    İnfertilite Çiftlerin Psikolojisini Nasıl Etkiler?

    Kadının doğal içgüdüsüdür, anne olmak. Bu nedenle problem kim de olursa olsun çözüm arayan, moral veren, tedaviye zorlayan, mücadele eden, sabır gösteren, doktoru bulan, gerektiğinde kolundaki bileziği bozduran kadındır. Doğurganlık kadınla başladığı için tedavi aşamasında da kadın fiziksel olarak yorulur.

    Erkekte yaşanan sorunlar ise tamamen farklıdır. Erkek bu konuları konuşmamayı, içinde yaşamayı tercih eder. Çevresel ve ailevi faktörlerden daha az etkilenir. Kadın ise çevresel ve ailevi faktörlerden daha çok etkilenir. Anne, kayınvalide, sıradan bir arkadaş toplantısında bile kendisine çocuk veya tedavi süreci ile ilgili sorular yönlendirilir. Kadının psikolojik yükü daha ağırdır öyle ki erkeğin infertil olması iktidarsızlık olarak algılandığı için kadın çoğunlukla problemi kendisinden kaynaklıyormuş gibi göstermeye bile çalışır. İnfertil olduğunu öğrenen erkek iç dünyasına sığınır, sigara veya alkol kullanımını artırır, evden uzaklaşma dahi yaşayabilir. Kadının her söylediğini suçlayıcı bir yorum olarak algılar, öfke kusar, kendisini kusurlu ve özürlü olarak algılar. Ve tüm bunları kendi iç dünyasında yaşar. Oysa kadının yükü daha ağır olmasına rağmen kadın çoğu zaman yaşadıklarını olduğu gibi kabul etmeye eğilimlidir. Erkek infertilitesinde yaşanan inkar sürecinde erkeğin eşini boşayıp, ikinci eşiyle tedaviye başladığı vakalar bile olabilir. Çünkü birçok vakada erkek infertilitesinde çözüm bulmak daha kolaydır. Fakat bu sırada kadının yaşı ilerlediği için tedavide başarısızlık gündeme gelir. Bu durumda erkek eşinden boşanıp daha genç bir kadınla evlenip, çocuk sahibi olmayı deneyebilir. Sonuç olarak; evliliklerde erkek kaynaklı infertilite olduğunda boşanma olayı daha az yaşanırken, kadın infertil olduğunda daha az boşanma yaşandığı gözlemlenmektedir.

    Uzmandan Psikolojik Destek Almaya Şart mı?

    Çiftlerden biri ya da ikisinde tedavi başlamadan veya tedavi başladıktan sonra baş-mide gibi ağrılar, dikkat toplamada güçlükler, ağlama krizleri, gerginlik, yeme bozukluğu, iştahsızlık, sigara veya alkol kullanımında artış, öfke nöbetleri yaşanıyorsa psikolojik destek alınmasını önerilir. İnfertilite tedavisi sırasında stresten uzak durmanın hem tedavi hem de birey üzerinde olumlu etkileri vardır. Kişinin yaşadığı stres tedavinin başarısı kadar önemlidir. Tedavinin olumlu yönde ilerlemesi için stresi kontrol altında tutmak gerekir. Bu süreçte eşler birbirine destek olmalıdır. Çiftlere hayatlarının en sakin döneminde tedaviye başlamalarını, iş, eş ve aile problemlerinin minimumda olduğu dönemde tedaviye başlamalarını önerilir. Çünkü tüp bebek tedavileri zaten doğal bir stres kaynağıdır. Özetle; infertil olmak bir stres, infertilite tedavisi ayrı bir strestir. Sonu belli olmayan sonucu belli olmayan bir infetilite tedavisi olmak, sonucu bilinmeyen bir şey için emek ve para harcamak, umut etmek yeterince stres kaynağı oluşturur.

  • Mutluluk genetik mi ?

    Mutluluk genetik mi ?

    ”Mutluluk genetik değildir. Geliştirilmesi gereken bir kavramdır. İnsanlar bu bilimi öğrenebilir. Bunun için de duygusal zeka eğitimi çok önemli”

    Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, mutluluğun genetik değil, geliştirilmesi gereken bir kavram olduğunu, insanların bu bilimi öğrenebileceğini, bunun için de duygusal zeka eğitiminin çok önemli olduğunu bildirdi.

    Koruyucu Ruh Sağlığı çalışmaları çerçevesinde, dünyada hızla yayılan pozitif psikoloji akımının Türkiye’deki ilk çalışmaları, Üsküdar Üniversitesi’nin Altunizade’deki Yerleşkesi’nde düzenlenen ”İnsani Değerler ve Pozitif Psikoloji Paneli”nde ele alındı. Panelde, Pozitif Psikoloji’nin kişilik ve toplum gelişimine katkısı ile temel eğitimde pozitif psikolojinin etkileri tartışıldı.

    Panelde ”Mutluluk Bilimi” başlıklı konuşma yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, mutluluk biliminin insan psikolojisiyle uğraşanların son yıllarda çok kafa yorduğu önemli konulardan biri olduğuna değindi.

    Koruyucu ruh sağlığı alanında hiç bir tedavinin psikoterapinin önemini azaltmadığını ve insanı mutlu yapmaya yetmediğini aktaran Tarhan, şu bilgileri verdi:

    ”Tedaviler insanı eksiden, sıfıra getirdi. Günümüzün ihtiyacı ise artıya çıkmak. Bu çalışmaları içeren bilim dalı ile uğraşan disipline ’Pozitif Psikoloji’ adı verildi. Mutluluk, genetik değildir.

    Geliştirilmesi gereken bir kavramdır. İnsanlar bu bilimi öğrenebilir. Bunun için de duygusal zeka eğitimi çok önemli. Mutluluk yatırım ister.

    Üsküdar Üniversitesi olarak pozitif psikoloji üzerine yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalardan ilk çıkan eserimiz ise akademik kadromuzun katkıları ile hazırlanan Pozitif Psikoloji kitabı oldu.

    Yeni bir öğrenme modeli olarak karşımıza çıkan ’zihin temelli eğitim’, eğlenceli ama bir o kadar da disiplinli bir çalışmanın iyi öğrenmeyi sağladığını vurgulamaktadır. Pozitif psikoloji uygulaması çalışmasında ’zihin temelli eğitim’ kavramını uygulamalarla birlikte sunuyoruz.”

    ”İnsani Değerler ve Eğitim Politikaları” başlıklı konuşma yapan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız da en büyük hedefinin eğitimin niteliğini arttırmak olduğunu belirtti.

    Bilgi teknolojilerinin yoğun olarak kullanıldığı bir dünyada zamana uygun adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Yıldız, şunları kaydetti: ”Bu nedenle öğrencilerimizin üretkenliğini arttırmak, yeni şeyler öğrenmelerini sağlamak için pek çok çalışmada yer alıyor, destek oluyoruz.

    Mutlu Bir Evlilikte Dikkat Edilmesi Gereken 7 Öneri için tıklayın !

    Değişen eğitim politikaları ile birlikte çocuklarımızın dünya standartlarında eğitim alabilmesi için becerilerini geliştirecek ve kendilerini besleyen yeni eğitim çalışmaları geliştirmek çok önemli. Okullarda pozitif psikoloji alanında çalışmalara yer veriyoruz. Kavramsal dönüşümü önemsiyoruz.

    Müfredat içeriklerinin yenilenmesinde de pozitif psikolojiyi temel alıyoruz. Bilgilerin yeniden tanımlanması çalışmaları sürüyor.”

    Panelde ”Pozitif Psikoloji ve İnsan Değerlerin Kişilik-Toplum Gelişimine Katkısı” başlıklı sunum yapan Üsküdar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü Uzman Psikolog Orhan Gümüşel de herkesin hayata katacağı renk, alacağı keyif olduğunu belirtti.

    Gümüşel, mutluluğun hediye veya rastlantı sonucu elde edebileceği bir şey olmadığını, mutlu olmanın hayatın anahtarı olduğunu belirtti.

    Milliyet

  • Erken menopoz

    Erken menopoz

    Erken menopoz nedenleri , Erken Menopozun Zararları Nelerdir? , Erken menopozun tedavisi , Erken Menopoz Tedavisi, Erken menopoza girmenin zararları ,

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoznedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopozbaşlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

  • Göz Seğirmesini Hayra Yormayın!

    Göz Seğirmesini Hayra Yormayın!

    Ülkemizde sağ gözün seğirmesi, hayra; sol gözün seğirmesi, şere yorulur. Ancak uzmanlar göz seğirmesinin ciddi problemler oluşturabileceğine dikkat çekiyor…

    Eğer gözlük takıyorsanız seğirme, göz numaranızın arttığına işaret edebilir.

    Bunun yanı sıra göz kapağının iltihaplanması, göze yabancı maddelerin girmesi sonrasında bunlara bağlı olarak göz seğirmeleri olabilir ve devam eden göz seğirmelerinin sıklığı artabilir.

    Göz yorulduğunda seğirmeyle sinyal verir

    Aşırı yorulan gözün seğirme ile tepki verebileceğini ifade eden Op. Dr. Yetgin Özgan “Çoğumuz işimiz gereği, çok uzun süre bilgisayara bakmak zorundayız, eve gittiğinizde uzun uzun televizyon seyredip, kitap okuduğunuzda ise gözünüz iyice yorulmuş oluyor. Göz ise bu yorgunluğa seğirmeyle tepki verebiliyor” diye konuştu.

    Uyku ve dinlenme saatlerine dikkat etmek, mümkün olduğunca bilgisayar kullanımını azaltmak, evde yumuşak ve parlak olmayan aydınlatmaları tercih etmek göz yorgunluğuna bağlı göz seğirmelerini azaltır.

    Göz Seyirmesi nedir ? Göz Neden Seyirir? Göz Seyirmesinin Sebepleri

    Denizli Devlet Hastanesi Göz hastalıkları Uzmanı Dr. Ömer Eyüpoğlu hastaların göz seğirmesi şikayeti ile önce göz doktoruna müracaat ettiklerini belirterek ”Göz yönünden seğirmeye neden olabilecek durumlar vardır. Bunlar gözde batma ve yanmaya neden olan konjonktivit keratit ve benzeri iltihabi durumlar ile düzeltilmemiş kırma kusurları yani gözlük ihtiyacıdır. Göz hekimleri hastada bu gibi durumlar varsa tam bir göz muayenesi ile düzeltir. Ancak göz seğirmelerinin önemli bir kısmı psikolojik ve nörolojik bir bozukluğun ön bulgusu olabileceğinden hastalar göz kliniğinden mutlaka psikoloji ve nöroloji kliniklerine de sevk edilir” dedi.

    Göz seğirmesinin tıpta genellikle bir hastalık olarak kabul edilmediğini belirten Denizli Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Şükrü Daloğlu ”Nedeni ve tedavisi hakkında bir fikir birliği olmamasıdır. Ancak göz seğirmesi bir hastalık belirtisi olabilir. Bir çok kişinin yaşamı boyunca sık sık karşılaştığı bir durumdur ve çoğu kez tedavisiz düzelmektedir. Bazen daha sürekli ve rahatsız edici olduğundan altta yatan yorgunluk stres depresyon sıvı ve elektrolit dengesi bozuklukları gibi nedene yönelik tedaviler yararlı olmaktadır” diye konuştu.

    Göz seğirmelerinin bazı vakalarda alışkanlık haline gelerek tik şeklini aldığını ve çoğu kez tedaviye dirençli hale geldiğini belirten Daloğlu ”Göz sağlığı altında ciddi beyin bozukluğu bulunmadığı için tek başına endişe verici bir durum değildir. Rahatsız edici ve şüphe verici durumlarda nöroloji uzmanına muayene olmakta yarar var” dedi. Göz seğirmesinin göz kasının kontrol dışı hareket olduğunu kaydeden Denizli Devlet Hastanesi Psikologu Sacit Saygılı ”Genellikle nedeni herhangi bir bozukluk değildir. Göz seğirmesi halk arasında daha çok haber gelecek iyi-kötü bir şey olacak gibi işaret olarak algılanır. Ancak göz seğirmesinin böyle bir durumla kesinlikle ilgisi yoktur. Bu yanlış bir inançtır. Göz seğirmesinden sonra gerçekten kötü veya iyi bir şey olması kesinlikle tesadüftür. Kişilerin bu tip şeylere çok fazla inanmamaları gerekir” dedi.

    Göz seyirmesi göz kapağiının kendi kendine titreşmesi durumudur ve bu durum kesinlikle “göz kırpma” dan farklıdır.

    Göz seyirmesinin belli başlı en önemli 3 nedeni vardır. Bunlar;

    1. Yorgunluk-uykusuzluk
    2. Stres
    3. Kafeindir.

     

    – Göz seğirmesi neden olur?
    – Göz seğirmesini nasıl geçirebiliriz?
    – Göz seğirmesi nedir?
    – Göz seğirmesi hangi hastalıkların habercisi olabilir?

  • Erken Menopoz Neden Olur?

    Erken Menopoz Neden Olur?

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoz nedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopoz başlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

    Menopozu Geciktirmenin Doğal Yolları için tıklayınız!

  • Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Erkeğin cinsel ilişkiden kaçması

    Yatakta ‘başım ağrıyor’ cümlesinin sadece kadınların sığındığı bir bahane olduğu düşünülse de erkekler de çoğu zaman cinsellikten kaçıyor.Onların yataktan kaçma sebepleri ise çoğu zaman biz kadınlardan farklı oluyor.

    Erkeklerin her zaman cinselliğe hazır olduğu düşüncesi aslında onların sırtındaki ağır bir yük gibi. Çünkü erkekler de bazen cinsellikten soğuyabiliyor, cinsel ilgisi ya da isteği azalabiliyor. Bu sorun sadece partnerle ilgili olabilirken bazen de ruhsal ve fiziksel nedenlerden kaynaklanıyor. CETAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğiticisi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Polikliniği’nde görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Erkeklerde cinsel isteksizlik aslında sanıldığından daha önemli bir sorun. Bu sorunları dört grupta toplayabiliriz. Birincisi herhangi bir neden yokken kişide cinsellikle ilgili isteğin kaybolması. İkincisi başka bir cinsel sorun olmasından dolayı cinselliğe yönelik ilgi ve isteğin zaman içinde kaybolması. Bunların içinde ilk sırada sertleşme bozukluğu, ikinci sırada da erken boşalma sorunu görülüyor. Üçüncü sıklıkta ise eşine ait cinsel bir sorun olması geliyor. Dördüncü grup başka bir hastalığa ya da kullanılan ilaçlara bağlı olarak ilgi ve isteğin kaybolması durumu oluyor” diyor.
    Uzun süre alkol ve madde kullanıma bağlı olarak da cinsel istek azalabiliyor.

    CİNSEL SORUNLAR
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Sertleşme sorunu yaşayan erkek için, cinsellik keyif veren bir şeyken ‘Acaba tekrar sertleşme olacak mı?’ gibi bir müsabaka haline gelebiliyor. O andan itibaren cinsellik kaygı vermeye başlıyor, çünkü her olumsuz deneme kişide ciddi sıkıntılara yol açıyor. Özellikle erkek cinselliğine önem veren, erkeğin temel kimliğini cinsellikle tanımlayan kültürlerde sertleşmeyle ilgili sorunlar olması gerektiğinden daha fazla ruhsal sıkıntılara neden oluyor. Bu da beraberinde cinsellikten kaçınmayı getiriyor. Her dört erkekten birinde görülen bir başka sorun da erken boşalma. Erkeklerde cinsellikten kaçınmanın önemli faktörlerinden biri de bu sorun oluyor. Çünkü zamanla cinsellikle ilgili algıların değişmesi özellikle kadın cinselliğinin öne çıkmasıyla, her iki tarafın da doyum alması önemli hale geldi. Erken boşalma ise bu duruma bir engel. Kişi bunu çok dert ederse cinsellikten kaçınma olabiliyor” diyor.

    Bir neden olmayabilir
    Eşiniz bir neden yokken cinsel ilişkiden kaçıyorsa bunun belirli bir nedeni olmayabiliyor. Bazı erkekler cinselliği normal şekilde yaşarken bir anda cinsel ilgilerini kaybedebiliyor. Kadınlarda daha fazla görülen bu durum sonradan ortaya çıkabileceği gibi cinselliğe aktif olarak başlanan ergenlik döneminden itibaren de görülebiliyor. Bu sorunun altında yatan sebepler arasında cinsellik konusunda katı kurallarla yetiştirilme, cinselliğin ahlak dışı olarak kabul edilmesi olabiliyor. Kişinin heteroseksüel ilişki yerine homoseksüel ilişkiye yönelmesi ve bunu yaşayamıyor olması da cinsel isteksizliğe yönlendirebiliyor.

    Cinsel mitler
    Yaşanılan toplumdaki cinsel tabular, mitler, cinsellikle ilgili inanışlar da erkeğin cinsel hayatını etkiliyor. ‘Cinselliği erkek başlatır, erkek cinselliği her zaman ister’ gibi inanışlar erkekte cinselliğe yönelik birtakım yükler getiriyor. Bu yükler bir süre sonra cinsellikten uzaklaşmasına neden olabiliyor. Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır inancı cinselliğin başarı göstermesi gereken bir yarışma gibi tanımlanmasına neden oluyor.

    Hastalıklar
    Kalp damar, diyabet, psikiyatrik sorunlar gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar da cinsel istek kaybına neden olabiliyor. İlaç kullanımı dışında hormonal bozukluklar, yaralanmalar sonucu gelişen durumlar ve metabolizma hastalıkları da cinselliği etkiliyor. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Kişinin yaşam zorlukları, ilişki sorunları ve psikiyatrik rahatsızlıklara bağlı ilgi, istek kaybı da olabiliyor. Ani bir kayıp, kişinin işlerinde yaşadığı maddi kayıplar, stresli durumlar, ilişkide yaşanan ciddi bir aldatılma, huzursuzluk da kişinin cinselliğe ilgisini etkiliyor. Psikiyatrik hastalıklar içinde ise depresyon başta olmak üzere doğrudan cinsel isteğin kaybına neden olabiliyor. Cinsel saldırıya maruz kalma, ağır ruhsal hastalıklarda da bu durum söz konusu” diyor.

    Partnerin sorunları
    Eğer birlikte olduğu kadın cinsel bir sorun yaşıyorsa erkekte bir süre sonra cinsel ilgisizlik görülebiliyor. Kadının cinsel isteksizliği, uyarılma sorunu, ağrılı cinsel ilişki, orgazm olamaması ya da vajinismus erkekte de cinsel isteksizliğe neden olabiliyor.

    İkili ilişkilerde yaşanan sorunlar
    Eşler arasında herhangi bir iletişim sorunu varsa bundan ilk etkilenecek nokta cinsellik oluyor. Cinsellik kendi içinde de bir iletişimdir. Eğer çiftlerin birbirlerinden beklentilerinde sorun olduysa, küsme gibi bir durum ortaya çıktıysa cinsellik bazen bu sorunu aşabilse de bazen de ilk etkilenen alan olabiliyor. Aldatma gibi bir sorun yaşanıldığında ise cinsellik kişinin karşı tarafla paylaşacakları açısından sıkıntı vermeye başlıyor. Çünkü kişi ihanete uğradığını düşündüğünde cinsel istek kaybı yaşayabiliyor.

    Ne yapılabilir?
    Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Her çiftin kendilerince geliştirmiş olduğu bir iletişim dilinin olması gerekiyor. Cinsel terapilerde çiftler arasındaki iletişimin yetersiz olduğunu görüyoruz. Cinsellikte iletişim yeterli değilse cinsel sorun da ortaya çıkıyor. Toplumdaki inanışlardan biri konuşmanın cinselliğin büyüsünü bozduğu yönündedir, oysa bu doğru bir düşünce değil. Cinsellikte iletişim tekniklerinde çiftlerin sevişme sırasında sözel ya da bedensel olarak mesaj verebileceklerini öğretiyoruz. Bu mesajın sağlıklı olduğunu belirtiyoruz. Çiftler cinsellik sırasında neden konuşmaz? Çünkü cinsellik alınganlığa açık bir alan, yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Sorunlar reddedilme gibi anlaşılabiliyor. Cinsellikle ilgili konuşmak ayıp gelebiliyor” diyor.

    İletişim nasıl kurulabilir?
    Çiftler bazen kendini haklı göstermek istiyor. Tartışmanın da bazı kuralları oluyor. Her iki tarafın da belirli bir süre konuşma süresi olmalı. Kendi haklılığını değil, kendi yanlışını görmek üzerine konuşmak gerekiyor. Beş dakikalık bir konuşmada “Ben bu sorunda şu noktalardan dolayı doğru yapmamış olabilirim” demek, yani karşı tarafı suçlamayarak konuşmak gerekiyor.

    formsante

  • Panik Atak ve Hamilelik

    Panik Atak ve Hamilelik

    Kadınlar fiziksel özelliklerinden dolayı duygusal anlamda daha duyarlı, korkulara ve hastalıklara karşı daha dirençsizdirler. Bir de günümüz koşullarının eklenmesi, kadınlarda bazı psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır.

    Bu rahatsızlıklardan en çok karşılaşılanı panik ataktır. Özellikle genç kadınlarda daha sık görülen bu rahatsızlık, hormonların da değişimiyle hamilelik döneminde sorun yaratmaktadır.

    Hamilelik dönemi kimi anne adayları için sorunsuz geçer, kimileri için bir takım rahatsızlıkları beraberinde getirir. Özellikle de fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı bu dönemde, daha karamsar ve sinirli olabilen kadınlar duygusallığı da en üst seviyede yaşamaktadırlar. Hamilelikte genetik yatkınlıkla ortaya çıkabilecek nadir hastalıklardan biri de panik ataktır.

    Panik atak; ansızın ortaya çıkan yoğun kaygı, bunaltı, korku ve sıkıntı karışımı nöbetlerdir. Bu rahatsızlık, ruhsal kaynaklı olan ve kendini oldukça güçlü bedensel belirtilerle gösterebilen bir kaygı bozukluğudur. Dolayısıyla hamilelik döneminde, anne ve bebek için de tehlikleli zeminler oluşturabilir.

    Hamilelik döneminde ve doğum sonrasında hem fiziksel hem de ruhsal hastalıklar mutlaka yaşanmaktadır. Genetik yatkınlık varsa ve çevredeki yaşananların yoğun etkisine de bağlı olarak anne adaylarında, depresyon, panik bozukluk, şizofrenik belirtiler gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu her iki dönemde yaşanan stres, ekonomik zorluklar, iş ve aile içi problemler anneyi ve bebeği olumsuz etkiler. Bebeğin verdiği sorumluluk ve bebeğine bakamama kaygısıyla anne biraz daha fazla duygusal rahatsızlık içine girer. Bunların yaşanmasıyla birlikte iş daha kötüye de giderek; insanlara anlaşamama, toplum içine çıkamama, boşanma durumları, aile içi tartışmalar, uyuyamama ve beslenme bozuklukları gündeme gelir. Bebeğin ve annenin gelişimi bunlardan son derece etkilenir. Hamileliğin düşük ya da erken doğum gibi durumlarla sonlanması söz konusu olabilir.

    Panik atak yaşayanlar, evlerinden çıkamaya korkarlar ama yanlız da kalamazlar. Çarşıya pazara gidemez, köprüden ve tünelden geçemez, kapalı küçük yerlerde kalamazlar. Hastaneye yakın evlerde otururlar ve kalabalıktan kaçarlar. Sürekli ölüm, aklını ve kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, felç olma ve çıldırma korkusuyla yaşarlar. Akıllarında sürekli bu düşünceler olduğu için de işlerini güçlerini ve kendilerini ihmâl ederler. Panik atak yaşayan kişiler bu ataklar toplum içinde de ortaya çıkabileceğinden toplumdan kaçma eğilimi gösterirler.

    Panik atak belirtileri:

    -Kalp atımlarında artış, çarpıntı
    -Terleme
    -Bulantı ve kusma
    -Nefes darlığı
    -Boğulma hissi
    -Vücutta titreme ve sarsılma
    -Soluğun kesilmesi
    -Baş dönmesi ve bayılma hissi
    -Karında ağrı
    -Üşüme ve ürperme
    -Ateş basması
    -Uyuşma ya da karıncalanma hissi
    -Göğüs ağrısı

    Bunlar hamileliğin ya da fiziksel hastalıkların da belirtileri olabileceğinden, hasta ilkönce genel bir sağlık kontrolünden geçmeli daha sonra panik atak tanısı konmalıdır. Eğer ortada yaşanan bir panik atak durumu varsa, anne adayına eleştrilerde bulunmak en kötü şeydir. Bu durumu daha da tetikleyebilir. Doktorun yaptığı muayene, tetkikler ve tecrübesi sonucunda, hasta için en uygun ilaçlar seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir. Tedavi sadece ilaçtan ibaret değildir. Hastalığın kökenini araştırmak da gerekir. Kişilik analizi yapılır, çocukluk dönemi, bilinçaltı ile ilgili bilgiler elde edilmeye çalışılır. Stres faktörü araştırılır. İnsanlarla iletişim, etkileşim sorunları incelenir. Bireysel psikoterapi ile hasta takibe alınır.

    Hasta ve doktor arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta doktoruna rahatsızlık anında her an ulaşmalıdır. Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır. Bu tip ilaçlar mutlaka hamilelikte doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Genellikle kadın doğum doktorları ile işbirliği içinde tedavi yöntemine gidilir. Annenin panik atak yaşamasındansa, daha hafif ilaçlar kullanılması ya da psikoterapi ile tedaviye gidilmesi uygulanan ilk seçeneklerdir.

    İlaç ve terapi ile tedavi dışında, hasta gündelik hayatta daha rahat ve sakin günler geçirmelidir. Bunun için de; yürüyüş yapmak, sakin aile filmleri izlemek, hafif ve düzenli beslenmek, bebek ya da doğum ile ilgili kurslara gitmek, gevşeme egzersizleri yapmak, duş almak, yüzmek, arkadaş ziyaretlerinde bulunmak, problemleri kulak ardı etmek, bebek mağazalarını dolaşmak ve en önemlisi iyi bir anne olabileceğinizi sürekli kendinize hatırlatmak panik ataktan uzaklaşmak için önemli bir adımlardır.

    Panik atak, her bireyin karşılaşacağı bir durum olduğundan, bu tip rahatsızlıklarda duyarlı olmak önemlidir. Ön yargıda bulunmadan, destek vermek, sakin olmak ve anlayışlı davranmak, hasta üzerinde daha fazla olumlu etki sağlar. Panik atak geçiren kişiye bunun 10 dakika ile 20 dakika arasında geçeceğini söylemek, bunun yüzünden herhangi bir şey olmayacağını, sakinleşmesi gerektiğini söylemek ve nefes egzersizi yapmasını sağlamak çok yerinde ve rahatlatıcı bir davranış olacaktır.

  • Alternatif Depresyon Tedavisi

    Alternatif Depresyon Tedavisi

    Depresyon; sizi hedeflerinizi gerçekleştirmekten uzaklaştıran, duygu durumunuzu olumsuz yönde etkileyen ve motivasyonunuzu düşüren bir ruhsal bozukluktur. Farklı şekillerde ortaya çıkan hastalık hayatınızda önemli bir rol oynayabilir. Günümüzde depresyon tedavisinde terapi ve ilaçlar bir arada kullanılmaktadır ve tedavisi mümkündür. Alternatif depresyon tedavisi yöntemleri arıyorsanız beslenme ve düzenli egzersizlerle bu profesyonel tedavi sürecine katkıda bulunabilirsiniz.

    Kaçınılması Gereken Gıdalar
    Beslenme programınıza özen göstererek depresyonun bazı belirtilerini azaltmanız mümkün. Uzak durulması gereken ilk şey alkol. Alkol başlangıçta belki ruh halinizi üst seviyelere çıkarıp olumsuz düşüncelerden kurtulmanıza yardımcı olabilir ancak gerçekte bir depresandır ve bir süre sonra duygu durumunuzu daha da kötü yapar. Depresyon döneminde alkol tüketimi cazip gelebilir ancak bunun sonunun alkol bağımlılığı olabileceğini unutmayın.

    Rafine karbonhidratlar ve şeker bakımından zengin gıdalar depresyon semptomlarını arttırabilir. Bu tip gıdalar kan şekerini aniden yükseltir ve aynı şekilde hızla düşmesine neden olur. Kan şekerinin bu kadar hızlı değişmesi yorgunluğa ve sinirlilik haline yol açabilir.

    Tüketilmesi Gereken Gıdalar
    Omega 3 yağ asidi bakımından zengin gıdaları arttırın ve en az haftada 3 kez bu esansiyel yağ asidini içeren gıdalar tüketin. Omega 3 tek başına ruh halini geliştirmenize yardımcı olabilir. Depresyondayken ceviz, keten tohumu, zeytinyağı ve yağlı balık gibi gıdalar tüketebilirsiniz.

    Kan şekerinizi belirli bir seviyede tutmak için yavaş sindirilen gıdalar tüketebilirsiniz. Kahverengi pirinç, tam tahıllı makarna, kepekli tahıllar bu dönemde gıdalar nedeniyle oluşan yorgunlukla baş etmenizde yardımcı olacaktır.

    Folik asit ve B-12 vitamini eksikliği depresyon belirtilerinin artmasına ve şiddetlenmesine neden olabilir. Turunçgiller, baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler ve yumurta gibi gıdalar yiyerek B vitamini tüketimini arttırabilirsiniz. Sağlık marketlerde B vitamini desteklerini bulabilirsiniz ancak bunların olası yan etkileri hakkında bilgi almak ve sizin için uygun olup olmadığını öğrenmek için doktorunuza danışmalısınız.

    Alternatif Depresyon Tedavisinde Egzersizin Rolü
    Depresyondaki birinin fiziksel olarak aktif olması zor olabilir ancak yapılacak düzenli egzersizler ruh halini kesinlikle yukarı taşıyacaktır. Bazı insanlar için egzersiz antidepresan ilaçlar kadar etki sağlayabilir. Düzenli egzersiz kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlayan endorfin salgılatır ve nörotransmitterleri artırarak stresi hafifletir.

    Egzersizin depresyon üzerinde olumlu etkilerini görmek için düzenli egzersizi bir alışkanlık haline getirin. Örneğin haftada 5 gün günde 35 dakika yapılan tempolu yürüyüşler faydalı olabilir.