Etiket: PRP

  • Tüp Bebek Tedavisinde PRP Nasıl Yapılır? PRP Kimlere Uygulanır?

    Tüp Bebek Tedavisinde PRP Nasıl Yapılır? PRP Kimlere Uygulanır?

    Günümüzde sağlıksız beslenme şartlarından, yaşam koşullarına, hastalıkların artmasından, genetik bozukluklara kadar pek çok sebep çiftlerin doğal yolla bebek sahibi olabilmelerine engel oluyor. Kadınlarda; ileri yaş, tüplerin tıkalı ya da sorunlu olması, yumurtlama bozuklukları, üreme organlarında var olan ya da sonradan oluşan anomaliler ve hastalıklar, hormonsal sorunlar kısırlığa sebep oluyor. Erkeklerde ise genetik sorunlar, üreme organlarıyla ilgili problemler ve rahatsızlıklar, sperm sayısının, kalitesinin düşük olması ve hormonsal problemler kısırlığa sebep olabiliyor. Bu bağlamda her neden kaynaklanıyor olursa olsun günümüzde pek çok çift bebek sahibi olabilmek için yumurtlama tedavileri, hormonsal tedaviler, aşılama, enjeksiyon ve tüp bebek tedavisi gibi farklı üreme tedavilerine başvuruyor. Bunlar arasında sık olarak tüp bebek tedavisi tercih edilmektedir.

    Tüp bebek nedir, nasıl yapılır?

    Tüp bebek tedavisi, az sayıda da olsa sperm ve yumurta hücresi bulunan kısır çiftlere bebek sahibi olma şansı sunmakta ve başarılı olabilmektedir. Tüp bebek için kadının ve erkeğin üreme hücreleri laboratuvarda alınır, ayıklanır ve üreme için uygun olanlarla döllenme gerçekleştirilir. Bu şekilde elde edilen embriyolardan gebeliğe en uygun olanlar anne adayının rahmine yerleştirilir. Bunun ardından 12 gün geçtikten sonra kanda gebelik testi yapılır ve tedavinin başarılı olup olmadığı anlaşılır.

    Tüp bebek tedavisinde kadınların yumurtalarının büyümesi, istenen özelliklere sahip olabilmesi için ilaç kullanılır. Erkekten alınan meninin içindeki spermler üremeye uygun hale getirilir. Ayrıca sağlıklı bir gebelik oluşması ve sağlıklı devam edebilmesi için hormonsal tedaviler yapılır.

    Tüp Bebek Tedavisinde PRP Nasıl Yapılır? PRP Kimlere Uygulanır? | 1

    Tüp bebek tedavisinde PRP

    Tüp bebek tedavisini desteklemek için uygulanan ekstra işlemlerle gebelik elde edebilme şansını artırır. Bu ekstra uygulamalardan birisi de PRP işlemidir ve tedavinin başarı oranını artırır. PRP işlemi, tüp bebek tedavisinde kadının kanından elde edilen trombosit bakımından zengin plazmanın tekrar kendisine verilmesiyle uygulanmaktadır. Tüp bebekte başarıyı artırmaya yönelik yapılan bilimsel çalışmalar; tedavide, rahim zarında kalınlaşmanın sağlanmasında ve yumurta kalitesinin artırılmasında, kişinin kendi kanından elde edilen trombositten zengin plazma tedavisinin (PRP) başarıyı artırdığını gösteriyor. Bu bakımdan PRP ile normalde gebelik şansı düşük olan çiftlerin de gebelik elde edebilme şansı yükseliyor.

    Tüp bebek tedavisinde rahim zarının yeterince olgunlaşması gerekiyor!

    Tüp bebek tedavisinin başarılı olması için öncelikle sağlıklı bir embriyo elde edilmeli ve bu sağlıklı embriyo sağlıklı rahim zarına sahip olan rahim içine yerleştirilmelidir. Embriyonun rahme tam olarak tutunması için uygun bir rahim ve rahim zarı kabul edilebilirliği olmalıdır. Ancak bu şekilde embriyonun yerleşebileceği mikro çevre oluşturulabiliyor. Tüp bebekte gebeliğin gerçekleşmesi için pek çok hücresel ve moleküler olaylar zinciri gerekiyor. Rahim zarının transfer edilen embriyoyu kabul edilebilirliği de tüp bebek tedavisinin başarısında önemli bir aşamadır. Çünkü rahim iç zarında gerekli olgunlaşma gerçekleşmezse embriyo da tutunamaz.

    PRP işlemi nasıl yapılır?

    Tüp bebek tedavisinde başarılı bir gebelik için rahim zarı kalınlığının yeterli olması gerekiyor. Rahim zarının istenenden daha ince kaldığı ve önceden rahim zarında oluşan yapışıklıklar açıldıktan sonra uygulanan tedaviyle kalınlaşmayan kadınlarda kendi kanlarından elde edilen trombositten zengin plazma tedavisi uygulanır. Tüp bebek tedavisi uygulamaları sırasında rahim zarı kalınlığı istenenden daha ince olan kadınlara, mevcut tedaviye ek olarak hastanın kendi kanından elde edilen PRP serumunun rahim zarına uygulanmasıyla gebelik başarısı artırılır.

    PRP, yumurta kalitesini artırmada da etkili olabilir!

    PRP; kadının kendi kanından elde edilen trombosit bakımından zengin kanın kadının rahmine tekrar verilmesi işlemidir.  Bu uygulama tüp bebek tedavisinde sadece rahim zarını uygun kalınlığa getirmek için değil, kötü yumurtalık rezervini iyileştirmek için de kullanılabilmektedir.  Bu konuda yapılan araştırmalarda, kötü yumurtalık rezervine sahip olan, serum AMH ve FSH düzeyi bozulmuş olan ve bir yıldan fazla zamandır adet görmeyen kadınlara PRP desteği yapılmıştır. Bu kadınların yumurtalıklarına ultrasonla izlenerek PRP enjekte edilmiştir. Yapılan işlem sonunda, yumurtalık fonksiyonlarının bozulduğu bilinen kadınlarda serum AMH ve FSH düzeylerinde düzelme sağlanmış, ortalama 2,5 ay sonra yapılan tüp bebek denemelerinde de başarılı bir yumurta toplama süreci elde edilmiştir. Bunlardan kaynaklı olarak da uzmanlar, PRP işleminin yumurta kalitesinin artırılmasında da etkili olabileceğini belirtmekteler.

    PRP kimlere uygulanır?

    • Daha önceden başarısız tüp bebek tedavisi denemeleri olanlar,
    • Rahim zarı yeterince kalınlaşmayanlar,
    • Genellikle ileri yaşta olan ve yumurtalık rezervleri az olanlar,
    • Menopoza girmek üzere olan kadınlar

    Tüp Bebek Özel Bölüm Tıklayın !

    Tüp Bebek Merkezleri İçin Tıklayın !

    Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Nasıl Olmalı? Tıklayın !

    PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ? Tıklayın !

     

     

    Kaynak: Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş

  • Göz Altı Morluğu Çözümleri

    Göz Altı Morluğu Çözümleri

    Yağ transferi, göz altı ışık dolgusu, PRP ve ışıltı lifting’i yöntemleri ile göz altı morluklarına veda edin.

    Her üç kişiden birinde görülen ve insanı olduğundan daha yaşlı ve yorgun gösteren göz altı morluklarıgenellikle uykusuzluk sonucunda meydana gelse de, bölgedeki yağ katmanının azalması, kemik yapısı, üst solunum yolu hastalıkları ve çevresel faktörler de tetikleyici unsur olabiliyor. Peki ya çözümü nedir? Estetik ve plastik cerrahi uzmanlarına göre, kalıcı veya uzun süre koruyuculuk gösteren bu 4 yöntemle göz altı morluklarını tedavi etmek mümkün.

    1. Yağ transferi

    Bu teknikte, hastanın bölgesel yağlanma sorunu çektiği alandan elde edilen kök hücreden zenginleştirilmiş yağ enjeksiyonu ile göz altlarına form kazandırılıyor. Kök hücrenin, azalan kolajenin de artmasını sağladığı ve kalıcı şekilde göz altı morluklarını giderme konusunda etkili olduğu belirtiliyor.

    Göz Altı Morluğu Çözümleri
    Göz Altı Morluğu Çözümleri

    2. Göz altı ışık dolgusu

    Hyalüronik asit, bedenimizde doğal olarak bulunan bir yapı. Göz altı morluklarının sebeplerinden biri ise bu yapının azalması. Hyalüronik asit , antioksidan, mineral ve vitaminler içeren ışık dolgusu, nemini kaybeden ve kırışan göz altına tekrar eski formunu kazandırmayı, ince çizgileri ve gözaltı morluklarını büyük oranda yok etmeyi hedefliyor.

    3. PRP

    PRP’de hastanın kanı tüpe alınıp, laboratuar ortamında santrifüjleniyor, trombosit yönünden zenginleştiriliyor ve gerektiği durumda içine ilave maddeler konuyor. Elde edilen sıvı, göz altı dokusuna enjekte ediliyor. Onarıcı PRP yöntemi metabolizmanın yavaşlaması sonucu beslenemeyen dokulara ulaşmayı ve sorunlu bölgeyi lokal olarak tedavi etmeyi amaçlıyor.

    4. Işıltı lifting’i

    Tam adıyla Prostrolane+Aquashine Işıltı Lifting‘i, tek seansta ve 15 dakikada göz altı morluklarıyla vedalaşmayı vaat ediyor. Hyalüronik asit içerikli dermal dolgu, ince uçlu enjeksiyonlarla uygulanıyor. Önce göz çevresine düşük dozda lokal anestezi yapılıyor; ardından cilt temizlenerek, göz çevresinde gerekli görülen noktalara ayarlanan dozda dolgu enjekte ediliyor. 15 dakikalık uygulamadan sonra rahatlatıcı tonikle göz çevresi siliniyor ve kızarıklık önleyici medikal krem sürülüyor.

    Fotoğraflar: Esthetica MD, Estetik International

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Estetikte bu yanlışlara dikkat

    Estetikte bu yanlışlara dikkat

    Güzel görünmek, hem kadın hem de erkekler için vazgeçilmez bir arzudur. Kulaktan dolma bilgilerle yaptırılan estetik operasyonlar, istenmeyen sonuçlara yol açabilir. İmep Estetik’ten Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlker Manavbaşı, burun estetiği, meme protezi, göz kapağı ameliyatı, liposuctionla yağ aldırma ve botoksla gençleşme gibi
    estetik operasyonlar konusunda doğru bilinen yanlışları açıklıyor.

    Plastik cerrahi uygulamalarına yepyeni bir teknik kazandıran Op. Dr. İlker Manavbaşı, kendi buluşu olan “Klipsleme Tekniği” ile kısa zamanda dikkatleri üzerine çekti. Son 6 yıldır da, düzeltilmesi imkansız olarak kabul edilen eğri burunlarda son derece başarılı sonuçlar elde ediyor. Manavbaşı’nın, bu vakaların sonuçlarını içeren İngilizce yayını ise, dünyanın en saygın dergilerinden Journal of Plastic Reconstructive and Aesthetic Surgery isimli dergide yayınlandı. Op. Dr. İlker Manavbaşı, aynı zamanda dünya çapında 99 üyesi bulunan The Rhinoplasty Society Derneği’nin de en genç üyesidir. 10 yılı aşkın deneyimiyle kendi uygulamalarından çıkardığı sonuçların derlendiği doğru bilinen yanlışlar ise şöyle;

    Estetik Operasyonlarda Doğru Bilinen Yanlışlar Nelerdir?

    YANLIŞ: Gözkapağı ameliyatları hastanın görme yetisinde sorun yaratabilir.
    DOĞRU: Yaşlanmanın etkisiyle göz kapağı düşebileceği gibi bazı kişilerde göz kapağı kalıtımsal olarak da düşük olabilir. Bu durum kimi zaman kişinin görmesine zarar verebilecek boyutlara varabilir. Her yaş grubundan hastaya bu şikâyetler için operasyon yapılır. Gözkapağı ameliyatları, göze zarar vermenin aksine birçok hastada görülen ileri yaşa bağlı göz kapağı kaynaklı görme zorluğunun önlenmesi açısından çok faydalıdır.

    YANLIŞ: Estetik burun ameliyatından sonra burunda ağrı ve acı oluşur. Ameliyat sonrası gözlük takılmaz.
    DOĞRU: Estetik burun ameliyatından sonra hasta burnunda ağrı hissetmez. Burun ağrısı ya da acısı olmaz. Hasta, kemiklere müdahale yapılmasının ağrıya yol açacağını sanarak, kemik kırılmadan ameliyat yapılmasını ister. Bilinenin aksine, ameliyat sırasında burun kemikleri kırılmaz, özel aletler ile kesilir ve bu işlem ağrı oluşturmaz. Estetik burun ameliyatından 1 hafta sonra yani alçı çıktıktan sonra gözlük takmaya başlanmasında hiçbir sakınca yoktur.

    YANLIŞ: Estetik burun ameliyatından sonra burun düşebilir.
    DOĞRU: Son yıllarda burnu oluşturan her yapıyı ayrı ayrı ele alan çeşitli ameliyat teknikleri gelişti. Bu teknikler uygulandığında hiçbir hastada burun düşmesi problemi yaşanmaz. Ancak burun ucu hareketli bir yapı olduğundan, burun ameliyatı sırasında doğru teknikler uygulanmazsa, zamanla yerçekiminin etkisiyle aşağı doğru düşebilir. Estetik olarak hoş bir görüntü oluşturmayıp, nefes alma problemlerine yol açabilir.

    YANLIŞ: Estetik burun ameliyatından sonra tamponlar acı vermez ama nefes alma sorunu yaşanabilir.
    DOĞRU: Tampon, burun drenajina izin vermeyip, çıkarılırken hastaya acı verir. Bu nedenle son yıllarda burun ameliyatlarında silikon splint tercih edilmektedir. Silikon splint, tampona nazaran nefes almaya izin verir ve çıkarılırken de hastaya acı vermez. Silikon splintler, rahatça burun kanamasına yol açmadan çıkartılırlar. Ameliyattan sonra ilk hafta silikonlar nefes almaya kısmen de olsa izin verirler. Silikonlar alındıktan sonra ise hiç bir sorun kalmaz, normal nefes almaya devam edilir. Ayrıca, ameliyata bağlı nefes alma sorunu bir yana, hastalar ameliyatlardan sonra burundan daha iyi nefes almaktadır.

    YANLIŞ: Rahat bir nefes için burun içi, estetik görünüm için burnun dışı ameliyatı yapılır. Genç yaşta burun ameliyatı yaptırılmaz.
    DOĞRU: Uzun yıllardan bu yana devam eden uygulamalar sonrası hastalarda bazı yanlış kanılar yerleşti. Bunlardan biri de nefes almak için burnun içinin, estetik olarak güzelleşmek amaçlandığında ise burnun dışının ameliyat edilmesi gerektiğidir. Artık günümüz modern burun ameliyatları çağında, bu yaklaşım terk edildi. Hem burun içi hem de burnun dış çeperi nefes almada aynı oranda etkili oluyor. Estetik amaçlı burun ameliyatları; kızlarda 17, erkeklerde ise 18 yaşından itibaren yapılır. Eğer temel şikâyet burundan nefes almakta güçlük ve ciddi burun eğriliği ise, çok daha erken yaşlarda dahi bu ameliyatlar yaptırılabilir.

    YANLIŞ: Erkeklerde estetik burun ameliyatı doğal durmaz.
    DOĞRU: Erkeklerin estetik burun ameliyatlarına yaklaşımı her zaman kadınlardan farklı olmaktadır. Ameliyat olduğu kısmen belli de olsa bir bayan bunu sorun etmez iken, bir erkek için bu durum ciddi bir stres kaynağı olabilir. Erkek ideal burun yapısı kadın ideal burun yapısından farklıdır. Bu kurallara uyan burun şekli bilgisayarda hasta ile beraber tespit edildikten sonra, bire bir ameliyat sırasında uygulanmaktadır. İkinci aşamada ise, sonuç konusunda ikna olan hastalar ameliyat ve sonrası ağrı ile ilgili yersiz korkularını yenerler. Günümüzde genel anestezi son derece güvenli bir yöntemdir. Hasta da ek bir sağlık problemi yok ise rutin testler uygulanarak ameliyata hazırlanır. Ağrı konusu ise yanlış bilinen bir diğer mevzudur. Burun ameliyatı sonrasında hastalar ağrı hissetmezler.

    YANLIŞ: Estetik operasyonlar için yaz ayları uygun değildir.
    DOĞRU: Yazın sadece yüz derisinin soyulduğu ameliyatlar yapılmaz, bunun dışında her türlü estetik ameliyatlar yapılabilir. Diğer mevsimlerden farklı olarak hasta ameliyat sahasını, yani dikiş atılan bölgeyi güneşten korumalıdır. Bunun için yüksek koruma faktörlü güneş kremleri, şapka ve şemsiye kullanılabilir.

    YANLIŞ: Burun ameliyatı sonrası denize girmek risklidir.
    DOĞRU: Burun estetik operasyonlarında bir diğer kaygı da iyileşme sürecidir. Geliştirilen yeni ameliyat teknikleri ile kişi hiçbir morarma yaşamadan kısa sürede istediği burna sahip olduğu gibi olası morlukların iyileşme süresi de çoğunlukla 1 haftayı geçmez. İyileşme sürecinde deniz suyu spreyleri ilaç olarak, burnun daha kolay iyileşmesi için kullanılır. Bu sebeple özellikle estetik burun ameliyatından 10 gün sonra hastalara denize girmeleri önerilir. Deniz suyu ödem çözücü etkisi sayesinde sprey kullanmadan, doğal yollarla iyileşmeye katkı sağlar, iyileşme süresi kısalır.

    YANLIŞ: Meme protezi ya da meme küçültme operasyonu sonrası kanser riski görülebilir.
    DOĞRU: Bugüne kadar meme büyütme amacıyla kullanılan meme protezlerinin, meme kanseri dahil hiçbir hastalık riskini artırdığına dair herhangi bir bilimsel veri bulunmamaktadır. 21.yüzyıl tıbbının vardığı kanı şudur ki silikon ve titanyum vücut dokularına en iyi uyum sağlayan materyallerdir. Titanyum sert dokuları desteklemek amaçlı kullanırken, yumuşak dokuları büyütmek için silikon kullanılmaktadır. Meme büyütme amaçlı yerleştirilen silikonlar 50 yıldır kullanılmaktadır ve henüz sağlığa zararlı bir etkisi saptanmamıştır. Herhangi bir kanser tipiyle bağlantısı olduğu yönünde bir bulgu da bulunmamaktadır.

    Bu noktada meme protezlerinin kullanımı ile ilgili tek konu protezli memelerin mamografi ile değerlendirilmelerinin oluşturabileceği güçlüktür. Son yıllarda protezlerin daha çok kas altına yerleştirilmesi diğer bir ifadeyle protezle meme dokusunun fiziksel temasının azaltılması mamografi değerlendirmesindeki bu güçlüğü azaltmıştır. Aynı zamanda kişinin dikkatini memeye yönelteceği ve rutin meme muayenelerini aksatmadan yapacağı için olası meme kanseri gelişmesi durumunda daha erken tanı konulmasını sağlar. Ortalama her 10 kadından 1 tanesinin meme kanserine yakalandığı düşünülürse erken tanı en önemli konuyu oluşturmaktadır. Bu da kansere tedavi edilebilir devrede tanı konmasını sağlar. Meme küçültme ameliyatı sayesinde, direk meme dokusu azaltıldığından, kanser geliştirebilecek hücre azaltılmış olmaktadır. Tüm bunlar sayesinde diyebiliriz ki, meme ameliyatlarının meme kanserini önlemede ve erken teşhis konusunda olumlu etkileri vardır.

    YANLIŞ: Protez ve meme küçültme operasyonu sonrası kadınlar bebeklerini emziremez.
    DOĞRU: Protezin meme dokusuyla herhangi bir teması yoktur. Protez memenin arkasına ya da meme kasının arkasına yerleştirilir. Böylece emzirme konusunda hastalar hiç bir sorun yaşamaz. Meme küçültülmesi sonrası kalan meme dokusunun meme başıyla olan bağlantısı ameliyat sırasında kesilmediğinden, memenin süt verme fonksiyonu etkilenmez.

    YANLIŞ: Meme büyütme ameliyatında kullanılan protezin belli bir zaman sonra değişmesi gerekir.
    DOĞRU: Protezlerin belli bir zaman sonra değişmesi gerekmez. Çok nadir olarak ilk bir sene içinde silikonun etrafındaki zar kalınlaşıp, kapsül denilen sert yapıyı oluşturabilir. Böyle bir durumda hastaya ağrı hissi verme ihtimaline karşı silikon çıkarılır. Hemen yenisiyle değiştirilebilineceği gibi vücut dinlendirilip, bir süre sonra yeni bir protez de konabilir.

    YANLIŞ: Meme protezi ameliyatından sonra göğüsler sarkmaz.
    DOĞRU: Fazla kilo alınırsa veya vücuda oranla çok büyük protez kullanılmışsa göğüste sarkma olabilir.

    YANLIŞ: Şeker hastaları Liposuction yaptıramaz.
    DOĞRU: Halk arasında bilinenin aksine şeker hastaları liposuction yaptıramaz grubunda değildir. Hatta bu ameliyatlardan en çok faydalanacak gruptadır. Özellikle şeker hastalarında tablo iyiye giderken, liposuction kiloya bağlı tansiyon hastalarına da faydalı olur. Tip 2 diyabet hastalarında vücuttaki yağ oranını azaltmak, hastaya sistemik hastalıklar geliştirmemesi için yardımcı olarak olumlu etkiler yapar. Amerika’da şeker hastalığı için uygulanan tedavilerden biri de liposuction’dır. Ayrıca liposuction’ın psikolojik faydaları da vardır. Pek çok hastada mevcut olan minör depresyon düzelir. Hasta hayatla ve kendiyle daha barışık, daha mutlu ve verimli bireyler haline dönüşür. Liposuction bu yönleriyle sadece estetik için değil, sağlık için de faydalı olabilen bir yöntemdir.

    YANLIŞ: Liposuction ile zayıflamak sağlıklı değildir.
    DOĞRU: Genetik özellikler nedeniyle vücudun belirli bölgelerinde biriken ve asimetriye neden olan fazla yağlardan liposuction ile kurtulmak mümkündür. Bel bölgesine ya da kalçaya oturmuş, verilmesi zor yağlardan kurtulmak için liposuction yaptırmak hastanın sağlığına olumlu katkı yapacağı için faydalı bir uygulamadır.

    YANLIŞ: Uzun süreli botoks uygulaması zararlıdır. Botoks uygulanan bölge eskisinden daha kötü görünür.
    DOĞRU: Estetik operasyon yaptıran hastalar, ameliyat, botoks ya da yağ dolgusu gibi uygulamaların öncesindeki görüntülerini unutma eğilimindedir. O nedenle botoks etkisi son bulduğunda kişi işlem öncesi halini unuttuğu için botoksun o bölgeyi daha kötü yaptığını düşünür. Bu hastalarda sıkça rastlanan bir durumdur. Bu sebeple uygulanacak bütün işlemler öncesi ve sonrası fotoğraflar çekilip, her hasta için arşiv çalışması yapılır.

    YANLIŞ: Yağ dolgusu operasyonlarında hastalık kapma riski vardır.
    DOĞRU: Yağ transferi; kişinin vücudunun herhangi bir yerinden alınan yağın, vücudunun başka bir yerine enjekte edilmesi işlemidir. Her hastaya kendi yağı enjekte edildiğinden hastalık kapma riski de yoktur.

    YANLIŞ: Sezaryen doğum ile karın germe operasyonu birlikte yapılabilir.
    DOĞRU: Bu iki operasyonun aynı anda yapılması uygun değildir. Karın bölgesinin kendini toparlaması ve son halini alması için bir süre beklemek gerekir. Bu nedenle sezaryen doğum ile aynı anda karın germe işlemi asla önerilmez ve en az 6 ay beklenmesinde fayda vardır.

    YANLIŞ: Kepçe kulak operasyonları sadece yetişkinlere yapılır.
    DOĞRU: Kepçe kulak sorunu birçok çocukta psikolojik ve ruhsal sorunlara neden olur. Bununla beraber sosyal hayattaki yansımaları çocukları olumsuz etkiler. Kepçe kulak ameliyatları 5-6 yaşından itibaren yapılabilir.

  • Güzelleşmenin doğal yöntemi; YAĞ TRANSFERİ

    Güzelleşmenin doğal yöntemi; YAĞ TRANSFERİ

    Yağ dolgusu operasyonları vücudun hemen hemen her bölgesinde kullanılıyor. Yapılan yağ enjeksiyonlarıyla popo, meme, baldır büyütmek, ayak bileği kalınlaştırmak, bacaklardaki şekil bozukluklarını gidermek de mümkün. İmep Estetik’ten Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlker Manavbaşı, yağ dolgusu işlemiyle ilgili merak edilenleri açıklıyor.

    Yağ Dolgusu Yağ Transferi ile Yeni Bir Görünüm Kazanın

    Her kadının şikayetçi olduğu yağların, bir gün güzelleşmek için kullanılan sihirli bir çözüm olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Günümüzde vücudun herhangi bir bölgesinden alınan yağlar, gözaltı, elmacık kemikleri alın başta gelmek üzere; el sırtı, popo, göğüs, ayak bileği, basenlerde istenen görünümü elde etmek amaçlı uygulanıyor.

    Yağ transferi işlemiyle ilgili bilinmesi gerekenleri açıklayan Opr. Dr. İlker Manavbaşı, “Yağ transferi, kişinin herhangi bir yerinden alınan yağın vücudun başka bir yerine enjekte edilmesi işlemidir. Pek çok kadında bölgesel yağ fazlalığı olduğu gibi, bir kısmında da bölgesel yağ eksikliğine bağlı kontür bozukluğu görülür. Bu sorunların düzeltilmesi, vücut yağlarının fazla olduğu bölgelerden az olduğu bölgelere transfer edilmesi ile gerçekleşir. Bu yönteme, yağ şekillendirme anlamına gelen liposculpturing, liposhaping gibi isimler verilir.” diyor.

    Vücuttan alınan yağlar kısa sürede tekrar vücuda verilmeli

    Yağ fazlalığı olan bölgelerden liposuction yöntemi ile alınan yağlar, yine benzer kanüllerle, yağ eksikliği olan bölgelere verilir. Bu bölgeler, genelde; basen-bel arası, poponun üst kısmı, uyluk iç-orta kısmı ve baldırlar olur. Verilen miktar, liposuction ile alınan yağ dokusuna bağlı olarak toplamda 1 litreye yaklaşabilir. Verilen yağ miktarının yaklaşık yüzde 40’ı birkaç ay içinde vücut tarafından emilse de kalan miktar hastayı memnun eder. Hastaya sadece yağ enjeksiyonu yapılacak ise çoğu zaman sedasyon ve lokal anestezi yapılır. Ancak bu işlem başka bir ameliyat ile beraber yapılacaksa genel anestezi tercih edilir.

    Yağ Dolgusu

    Opr. Dr. İlker Manavbaşı, yağ transferi işlemi sırasında dikkat edilmesi gerekenleri ise şu şekilde açıklıyor: “Alınan yağlar o anda herhangi bir işleme tabi tutulmadan transfer edilebilir. Çünkü yağları saklamak canlı yağ hücresi sayısını ciddi miktarda azaltır. Yağ dokusu çok hassas bir dokudur, sıcaklık, kuruma ve fiziksel stresler ile hemen canlılığını kaybeder. Yaklaşık bir saat süren bir zaman zarfında bu işlemler tamamlanmalıdır. Eğer daha uzun sürecek ise alınan yağın soğutulması gerekmektedir. Ancak alınan yağların saklanarak başka bir seansta tekrar enjekte edilmesi önerilen bir yaklaşım değildir. Bu tip uygulamalarla canlı yağ dokusu son derece azalmaktadır. Alınan yağ miktarı, enjekte edilecek bölgenin durumuna göre değişir. Örneğin yüze ve ellere genelde 15-45 cc yağ enjekte etmek yeterli olurken, popoya ve göğüse 600-700 cc enjekte edilebilir.

    Yağ Transferi hem doğal, hem risksiz

    Yağ transferi ile hem bölgesel incelme sağlandığını, hem de istenilen bölgede arzu edilen şekle kavuşulduğunu belirten İlker Manavbaşı, “deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurulur” diyor: “İşlemde amaç fazlalıkları almaktan öte, transfere yetecek kadar yağ almaktır. Yağ dokusu çok ince liposuction kanülleri ile alındığı için birkaç milimetrelik kesi ile bu işlemler yapılabilmektedir. Bu küçük operasyonda yağ çekilen yerler kendiliğinden iyileşir, yara izi kalmaz. Hatta hastalar işlem yapılan yeri bile fark etmezler. Operasyondan birkaç gün sonra hasta işine, normal hayatına rahatlıkla dönebilir. Her hastaya kendi yağı kullanıldığı için hastalık kapma riski de yoktur.

    Opr. Dr. İlker Manavbaşı, yağ transferinin aynı zamanda yanık izleri veya travmaya bağlı yumuşak doku eksikliği durumlarında da çözüm sunduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Enjekte edilen yağ kişinin kendi dokusu olduğu için vücudun bunu kabul etmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Ayrıca enjekte edilen yağ dokusunun içindeki kök hücreler sayesinde enjekte edildiği bölgede hücre yenilenmesine katkı sağlar. Hasta açısından değerlendirdiğimizde ve piyasadan temin edilen geçici dolgularla karşılaştırıldığında steril şartlar ve ek cerrahi aletler gerektirir. Fakat bu sayede hasta kalıcı bir sonuç elde edilmiş olur.

    Vücut güzelleştirmede en kalıcı çözüm;Yağ dolgusu

    Yağ enjeksiyonu, etki süresi olarak kalıcı dolgu kategorisindedir. Enjekte edilen yağlar uygulanan tekniğe göre yüzde 40-70 oranında kalıcıdır. Yağ enjeksiyonu temelde iki bölgeye yani; yağ içeren ve içermeyen bölgelere uygulanır. Bu iki farklı bölgede enjekte edilen yağlar farklı davranış sergilerler. Dudak, el sırtı, alın gibi normalde sadece çok ince cilt altı yağ dokusu içeren bölgelerde bu yağların hiçbir zaman erimeyeceği kabul edilmektedir. Elmacık kemikler, şakak bölgesi gibi bölgelerde ise enjekte edilen yağların o bölgelerdeki yağların fizyolojik değişimine uğrayacağı ve çok uzun yıllar varlığını devam ettireceği tespit edilmiştir. Bu sürenin de uzunluğu göz önüne alındığında tüm bölgelere enjekte edilen yağ dokusunun kalıcı olduğu kabul edilmektedir. İlker Manavbaşı, burada belirleyici unsurun, vücut dokuları ile dolgu amacıyla uygulanan maddelerin uyumlu olması, vücuda zarar vermemesi olduğunu ve bu bağlamda, en uygun materyalin kişinin kendi yağı olduğunu belirtiyor.

    Yağ enjeksiyonu ortakları: Botoks ve PRP

    Botoks uygulaması, bir tür bakterinin ürettiği toksinin çok düşük dozlarda belli kasların içine verilmesi sayesinde o kaslarda geçici hareket kaybı elde edilmesini sağlar. Estetik cerrahide kullanımı ise; yüzde mimik oluşturan bazı kasların geçici fonksiyon kaybına uğratılarak zamanla oluşmuş kırışıklıkların düzeltilmesini içerir. Bunlar çoğunlukla, kazayağı, alındaki çizgiler ve boyun altı bantlarıdır. Botoks ile yağ enjeksiyonunun etkilerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu belirten Opr. Dr. İlker Manavbaşı, birbirlerinin yerine değil birbirlerini tamamlayacak şekilde kullanılmalıdır açıklamasını yapıyor:

    Yağ Dolgusu

    “PRP, kişiden alınan kandan hazırlanan ve kan hücreleri tarafından üretilen bir takım hormonların daha konsantre hale getirilerek o kişinin arzu edilen bölgesine enjekte edilmesidir. Dolgu yapmak amacıyla kullanılmaz. Bu hormonların etkisi ile enjekte edilen bölgede, fibroblastlar, saç derisine uygulandıysa, saç kökü hücreleri uyarılarak, cildin daha gergin, tonunun daha artmış olması, lekelerin azalması ve saç köklerinin daha canlı hale gelmesi sağlanır. On beşer gün ara ile 4 seans uygulanması ve 6 ay sonra tekrarlanması önerilir. Yağ enjeksiyonu ile beraber kullanılması o bölgedeki gençleştirici etkiyi artırır.”

    Yüz ve El sırtı uygulamaları

    Yaşlanma sebebiyle yüzde yumuşak doku erimesi ve zayıflama aynı anda görülür. Kırışıklar da bu tabloya eşlik eder. Yaşlanmanın erken dönemlerinde yüzde zayıflık ve boşalmanın daha yoğun olduğu hastalarda uygulanması gereken ilk çözüm yağ enjeksiyonudur. Cilt altı dolduğunda mevcut kırışıklıklar da bir miktar açılacaktır. Yaşlanmanın etkisi sadece yüzde değil, el sırtında ve dekolte bölgesinde de gözlenir. Cilt altı dokularda incelme ve ciltte leke oluşumu en belirgin göstergedir.

    Bu sorunlara yönelik yapılan işlemlerin yine PRP ve yağ enjeksiyonu olduğunu vurgulayan İlker Manavbaşı, PRP ile cildin daha gergin, parlak ve canlı olurken yağ enjeksiyonu ile daha dolgun ve genç bir yapıya kavuştuğunu, kombine müdahalelerde başarının bir basamak yukarı taşınarak, çok doğal ve mutlu edici sonuçlar alınmaya başlandığını söylüyor.

  • Cilt kırışıklıkları ve damarsal cilt sorunları

    Cilt kırışıklıkları ve damarsal cilt sorunları

    Cilt kırışıklıkları ve damarsal cilt sorunları yaz aylarında daha çok fark ediliyor. Ancak bu problemlerin hiçbiri yaz aylarında tedavi edilemez. Bu sorunların tedavisinin kış aylarında yapılması çok daha sağlıklı sonuçlar veriyor. Liv HOSPITAL Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Gonca Gökdemir daha sağlıklı, parlak ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak için kış aylarında yapılması gereken tedavileri anlattı.

    Cilt lekelerine elveda!

    Cilt lekeleri farklı nedenlere bağlı oluşabilir. Gebelik dönemi, bazı ilaçların kullanımı, aşırı güneşe maruz kalma, solaryum, bazı hormonal hastalıklar ve genetik faktörlere bağlı cilt lekelenmeleri görülür. Leke tedavisinde önemli olan renk değişikliğine neden olan hücrelerin ciltteki derinliğidir. Cildin üst kısımlarında oluşan lekeler daha koyu renktedir, tedavileri daha kolaydır. Derin lekeler daha açık renktedir ve tedavileri daha zordur. Leke tedavilerinde kimyasal soyma işlemleri ve fraksiyonel lazer tedavileri uygulanır. Bu tedaviler cildi güneşe karşı daha hassas duruma getirir. Ayrıca güneş, lekelenmenin en önemli nedenleri arasındadır. Bu yüzden bu tedaviler mutlaka kış aylarında yapılmalıdır.

    Her yaşın sorunu; akne

    Akne, derideki yağ bezlerindeki yağ üretiminin artması ve iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. En sık ergenlik döneminde görülmekle birlikte her yaşta akne sorunu yaşanabilir. Erişkin yaşlarda ciltle uyumlu olmayan kozmetik maddelerin kullanılması, bazı ilaçlar ve hormonal hastalıklar akne oluşumuna neden olabilir. Akne tedavisinde haricen kullanılan kremler içinde bulunan retinoik asit, benzoil peroksit, tetrasiklin gibi maddeler yaz aylarında kullanılamaz. Eğer kullanılırsa ciltte lekelenmelere neden olabilir. Akne tedavisinde etkili olan ve ağızdan alınan bazı antibiyotikler ve A vitamini ilaçları güneşe karşı hassasiyeti artırır. Ayrıca bu ilaçlar cildin kurumasına neden olur. Bu durumu önlemek için önerilen kremlerin yaz aylarında kullanılması hastalar için konforlu değildir. Çünkü yaz aylarında terleme ile bu kremlerin etkisi kısa zamanda geçer.

    PRP’yle akne izlerine veda edin!

    Akne zamanında tedavi edilmediğinde bazı cilt tiplerinde iz oluşumuna neden olur. Bu izler kişilerin görünümlerini önemli ölçüde etkilemekte ve sosyal ortamdan izolasyonuna yol açar. Akne izlerinin tedavisinde en önemli nokta doğru dermatolojik muayenedir. Dikkatli bir muayene ile akne izlerinin değerlendirilmesi yapılmalı ve tedavi stratejisi buna göre belirlenmelidir. Akne izleri tedavisinde en sık kullanılan yöntemler kimyasal soyma, fraksiyonel lazer uygulamaları, PRP (trombositten zengin plazma), dermaroller uygulaması , dolgu injeksiyonlarıdır. Bu tedavilerin çoğu cildi güneşe karşı hassaslaştırdığı ve güneşle lekelenmeye yol açabileceği için yaz aylarında uygulanmamalıdır.

    Mezoterapiyle gençleşin

    Ciltte yaşla birlikte oluşan kırışıklıklar, lekelenmeler, cilt renginde matlaşma gibi problemlerin tedavisinde pek çok yöntem kullanılır. Cilt gençleştirme için uygulanan botoks ve dolgu injeksiyonları her mevsimde yapılabilir. Cildin mat rengini gidermek için uygulanan vitamin uygulamaları mezoterapi şeklinde yapılır. Mezoterapi cilde parlaklık ve canlı bir görünüm verir. Mezoterapi uygulamaları da her mevsimde yapılabilir. Cilt gençleştirmek için yapılan kimyasal soyma, fraksiyonel lazer ve dermaroller tedavileri kış aylarında yapılmalıdır. PRP tedavisi, cilt gençleştirmek için son yıllarda geliştirilen bir yöntemdir. Cildin yaş ile birlikte hasara uğramış yapıların onarılmasını sağlar ve cildin daha gergin ve parlak görünümüne neden olmaktadır. PRP tedavisi her mevsimde uygulanabilir.

    Pürüzsüz bacaklar için lazer tedavisi

    Bacaklarda deri yüzeyinde görülen ince damarlanmaların tedavisi lazer uygulamaları ile kolayca giderilir. Bu damarlanmalar genetik faktörlere veya cildin derin kısımlarında bulunan varislere bağlı oluşur. Lazer uygulama öncesi derin damarların durumunun araştırılması için ultrason ile inceleme yapılmalıdır. Lazer uygulaması sonrasında, uygulama bölgelerinde kahverengi renk değişikliği ve sonraki dönemlerde kabuklanma oluşur. Bu dönemde güneşten korunma çok önemlidir, çünkü güneşe bağlı lekelenmeler olabilir.

    Lekeler, Çiller ve Cilt Rengi Sorunları için tıklayın !

  • Zenginleştirilmiş Platelet Plazma Uygulaması

    Zenginleştirilmiş Platelet Plazma Uygulaması

    PRP Nedir ?

    PRP, “Platelet Rich Plasma– platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması” adı verilen tedavi yönteminin kısaltılmış ismidir. Bu uygulama bir kişiden alınan küçük miktardaki kanın özel bir tüpe konularak santrfüj işlemine tabi tutulduktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma”nın (PRP), yine aynı kişiye enjeksiyon yoluyla geri verilmesini temel alır.

    (PRP) uygulamasında amaç nedir?
    Plateletler – veya diğer adıyla trombositler—vücudumuzdaki hasarlı dokuların onarımını ve doğal hallerine dönmelerini sağlamak için gerekli olan “büyüme faktörlerini” yapısında barındıran kan bileşenleridir. Dokularımızda herhangi bir hasar oluştuğunda kanımız plateletleri bu dokuya toplayarak bir onarım süreci başlatır, PRP uygulamasının amacı ise bu hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınabilecek olandan çok daha fazla sayıda plateleti verebilmektir, böylece hasarlı dokunun onarımı da bu kadar hızla ve güçlü bir şekilde başlar ve daha çabuk sonuçlanır, çünkü PRP ile elde edilen plateletlerin yoğunluğu kandakinden 2 ila 4 kat fazladır.

    PRP’nin hedefi yara iyileşmesini sağlamak mıdır? Derinin gençleşmesi ile yara iyileşmesi arasındaki ilişki nedir?
    Derimizin yaşlanması aynı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Bu nedenle derimizi gençleştirmeye yönelik uygulamalarda aslında vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize limitleri belli, hafif bir hasar verir ve bu hasarı derimizi hızla iyileştirmek için tetikleyici bir güç olarak kullanırız, bu hasar sonrasında büyüme faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermokozmetik ürünler de benzer şekilde derimizi yeniden yapılandıran maddelerin veya sentetik olarak elde edilmiş büyüme faktörlerinin bir iyileşme süreci başlatmasını sağlarlar.

    Derideki bir hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine derinin ait olduğu bütünün bir parçasıdır, bu nedenle plazma uygulaması damarlarımızda dolaşan bu sihirli gücü harekete geçiren bir yöntem olarak gelişmiştir.

    Yeni bir yöntem midir? Hangi alanlarda uygulanmaktadır?
    PRP uygulaması hücresel tedavinin uygulama alanlarından yalnızca biridir. Yeni bir yöntem değildir; dental (diş) implantlarla başlayan uygulama alanları estetik tıp, ortopedi, iyileşmeyen yara tedavisi gibi alanlarda hızla yayılmaktadırir. Yakın bir gelecekte kronik ağrı tedavisinde, tendon hasarlarında, romatizmal yakınmalarda PRP kullanımına ait çok sayıda bilimsel çalışmanın yayınlanması beklenmektedir.

    Uygulama hangi yollarla yapılmaktadır?
    PRP uygulamalarının birçoğu RegenLab adıyla bilinen biyoteknoloji firması tarafından üretilmiş uygulama kitleri aracılığıyla hekimler tarafından yapılmaktadır. Uygulamalarda PRP ile hazırlanan maskeler kullanılabildiği gibi mezoterapi ve volüm artırıcı tedavilerde de PRP kullanılabilmektedir. En genel tanımla estetik tıpta PRP yüz, boyun, dekolte bölgesi, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölümlerinde;

    Ø Lazer / peeling gibi uygulamalardan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak,
    Ø Deride yılların ve UV ışınlarına maruz kalmanın sonuçlarını geriye döndürecek biçimde kırışıklıkların düzelmesini, çöküntülerin giderilmesini, esneklik ve parlaklığının yeniden kazandırılmasını sağlamak,
    Ø İyileşmesi uzun süren yara, çatlak ve deri niteliğinin zarar gördüğü durumların kontrolünü sağlamak,
    Ø Saç dökülmesinde tek başına kullanmak veya diğer tedavi seçeneklerinin etkisini güçlendirmek…
    ..gibi amaçlarla ve yukarıda belirtilen alanlar dışında pek çok alanda başarıyla uygulanmaktadır.
    RegenLab PRP uygulamasınıntedavi öncesi ve 3 uygulama sonrası etkisi

    PRP uygulaması bir tür kök hücre tedavisi midir?
    Kök hücre tedavisi veya hücresel tedavi bir yaralanma veya hastalığı tedavi etmek amacıyla hasar görmüş olan bir organa yeni hücrelerin tanıtılması anlamına gelmektedir. PRP uygulamasında ise hasarlı dokunun onarımı için onarımı başlatan ve uyaran bir faktör olarak plateletlerden yararlanılmaktadır, iki uygulama bu anlamda birbirinden farklıdır.

    Hastanın kendi kanının işlemden geçirilip hastaya tekrar verilmesi güvenilir bir uygulama mıdır?
    PRP uygulaması “otolog” dur, yani kullanılan plateletler hastadan kendisinden alınanlardır, ayrıca kanın alınması, plateletlerin ayrıştırılması gibi işlemler steril ve kapalı bir kit yardımıyla yapılmaktadır, yani dışarıdan da bir bulaşma riski yoktur. Bunların dışında, verilen plateletlere eklenen hiçbir şey mevcut değildir. Bu nedenlerle bu uygulama güvenilir olarak değerlendirilebilir.

    Pratikte PRP uygulaması nasıl yapılır?
    Uygulamanın yapılacağı kişiden 2 veya 3 tüp ( 16-23 ml) kan alınır, santrfüj cihazında plateletleri ayrıştırılır. Ayrıştırılan plateletler kitteki tüpün içersinde yoğunlaşıp birikir ve PRP denilen bir kan ürünü ortaya çıkar. Bu ürün (PRP) dolgu veya mezoterapi gibi yollarla deriye uygulanır, deriyi gençleştirici etkisi uygulamanın hemen sonrasında parlak ve canlı bir görünümle belirgin hale gelir.

    Bu tedavinin uygulanması ne kadar sürüyor? Özel bir koşul gerekiyor mu?
    Toplamda yaklaşık 30 dakikalık bir uygulamadır. Kolayca, acısız biçimde uygulanır.

    Kanın alınması, plateletlerin ayrıştırılması gibi işlemler bir laboratuarda yapılabilir mi?
    PRP uygulamasında kan alınmasından dolgu veya mezoterapi ya da maske uygulamasına kadar olan tüm işlemlerin teknik ve hijyenik nedenlerle aynı yerde yapılması gerekir.

    Plateletler bizim kanımızda serbest halde dolaştığına göre neden yaşlanan dokuya kendiliklerinden gidip bu süreci başlatmıyorlar?
    Aslında kan dolaşımı ile dokulara ulaşan plateletler bunu belirli ölçüde yaparlar ancak genel olarak yaşlanmakta olan bir bedende bu tetikleme yeterli değildir. Bu nedenle plateletler yoğunlaştırılıp PRP haline getirilir ve hedeflenen dokulara; yüze, boyuna, ellere ve diğer alanlara uygulanır.

    Plateletleri yoğunlaştırarak PRP elde etmek için tek bir yöntem mi var?
    Plateletlerin yoğunlaştırılarak PRP elde edilmesi teknik olanaklarla ilgilidir. Öncelikle plateletlerin bu zenginleştirme işlemi sırasında herhangi bir hasar görmemesi gerekir. Ayrıca zenginleştirme belli ölçülerde olmak zorundadır. Örneğin aşırı zenginleştirilmiş bir PRP işe yaramayacaktır. Bundan başka, bir hastadan elde edilen kan ürününü aynı hastaya geri vermek için etkinlik ve güvenilirliği onaylanmış ürün ve yöntemler kullanılmalıdır. RegenLab ürünleri bu alanda etkinlik ve güvenilirlik testleri yapılmış, Avrupa Birliği ülkelerinde medikal gereç olarak onaylanmış, CE damgası taşıyan, tüm dünyada kullanılmakta olan ürünlerdir.

    PRP’nin mutlaka enjekte edilmesi mi gerekir?
    PRP mezoterapi veya dolgu yöntemiyle deriye verilebildiği gibi bir maske yardımıyla da uygulanabilir, ayrıca, PRP’yi özel bir kremin içine karıştırıp uygulamak da mümkündür.

    Maske de mezoterapi yöntemi kadar gençleştirici bir etki sağlıyor mu?
    Sağlar. Çünkü dolgu veya mezoterapi yoluyla uygulanan PRP kolaylık sağlamak açısından kağıt bir maskeye emdirilerek uygulanmaktadır, deriye ne yolla verilirse verilsin etkisini gösterecektir. Ayrıca PRP sadece gençleştirmede değil iyileşmeyen yaralarda, açık yaralarda, çene implantlarında ve benzer birçok alanda da kullanılabilir.

    Uygulanacak PRP’nin belli bir dozu var mıdır? Ne kadarına ihtiyaç duyulur? Ne kadarı uygulanır?
    Burada doz aşımı gibi bir problem yoktur. Elde edilen PRP’nin tamamı kullanılabilir. Genelde bir mezoterapi kiti ile toplam 8 mililitre PRP elde edilebilir. Bu da yüz, boyun, dekolte bölgesi, kolların dışı, bacakların iç kısmı gibi alanların tamamında tedavi uygulamak için yeterlidir.

    PRP uygulamasında olumlu etki ne zaman görülür?
    Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. Daha sonra bu parlak görünümde biraz gerileme olur, ancak 3 veya 4 uygulamadan sonra (yani 1 kür uygulandıktan sonra) kalıcı bir etki belirgin hale gelir.

    Etkinin tam olarak sağlanması için kaç uygulama yapmak gerekir?
    Tam etki toplam 3 veya 4 uygulamadan, yani bir kür tamamlandıktan sonra kalıcı bir ışıltı, bir toparlanma şeklinde ortaya çıkacaktır.

    Bir kür ile elde edilen olumlu sonuçlar sonradan tamamen kaybolur mu?
    Kaybolmaz, ancak 3 veya 4 uygulamadan oluşan kürleri her 10-12 ayda bir tekrarlamak gerekir. Bu durumda uygulanan kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir. Yani her 15 günde bir yapılacak 3 veya 4 uygulamadan oluşacak bir kür ortalama olarak her yıl tekrarlanmalıdır.

    PRP uygulamasının en önemli avantajı nedir?
    Sağlanan gençleştirici etkinin dolgu ve benzer uygulamalarda elde edilen etkiler gibi sadece belirli alanlara yoğunlaşmış olmaması, derinin daha büyük bir bölümüne yayılması ve daha kalıcı olmasıdır. Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre devam eder, ancak PRP’nin olumlu sonuçları tamamen uygulanan kişiye aittir. Kaybolup gitmez.

    Bu uygulamada istenmeyen etkiler söz konusu mudur?
    Hastaya kendi kanından üretilen bir materyal (PRP) verilmektedir. Yapılan işlem basitçe yara iyileşmesi sürecini başlatmak ve hızlandırmaktır. İstenmeyen bir etki ile karşılaşma olasılığı oldukça düşüktür.

    PRP uygulaması acı verir mi?
    PRP uygulaması maske dışında enjeksiyonla yapılır. Kan alınması esnasında duyulan rahatsızlıktan daha büyük boyutta bir acı hissi beklenmez. PRP ile mezoterapi uygulaması çoğunlukla derinin 1,5 mm altına yapılır, deriye hacim kazandırmak içinse daha derin uygulama yapmak gerekir, ancak bu uygulamalarda dışarıdan sürülen anestezik kremler acı hissini engeller.

    PRP uygulamasının yapılmasında sakınca olan kişiler var mı?
    Platelet sayısı yetersiz olan hastalarda, kanser hastalarında bu uygulama yapılamamaktadır.

    PRP uygulamasından beklentiler neler olmalıdır?
    Kozmetik amaçlı PRP uygulaması birçok beklentiyi karşılayacak üstün özelliklere sahiptir. Çünkü;

    Ø Uzun etkilidir,
    Ø Deriyi en doğal biçimde yeniden canlandırır, yapılandırır.
    Ø Kolay ve güvenli biçimde uygulanır.
    Ø Sadece yeni kolajen oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler.
    Ø Kırışıklıkları ve çizgilleri deriyi “doldurarak” değil “gençleştirerek” giderir.
    Ø İlk uygulamadan sonrası sağlanan parlak sağlıklı görünüm bir süre sonra hafifçe gerileyebilir, bunun için ardışık uygulamalar yapılmalı ve genleştirici etkinin yığılmasını sağlamalıdır.
    Ø 3 veya 4 uygulamadan oluşan kürler her 10-12 ayda bir kez tekrarlandığında kalıcı sayılabilecek kadar uzun etkili bir gençleştirici etkisi sağlanmış olacaktır.

  • PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ?

    PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ?

    PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ? | 2Op. Dr. Naci Çelik PRP hakkında bilinmesi gereken her şeyi bizlerle paylaştı.

    1. PRP nedir, PRP nasıl uygulanır?

    PRP yani Platelet Rich Plazma (Platelet/Trombosit Yönünden Zenginleştirilmiş Plazma) yöntemi ilk olarak 15 yıl önce stomatolojistlerin (Diş cerrahları) yaşlılara yerleştirdikleri titanyum implantların diş etleri zayıfladığı için kısa sürede düşmesini önlemeye yönelik bir çözüm aramaları sonrası geliştirildi. Öyle bir madde üretilmeliydi ki bu madde diş etine yerleştirildiğinde yumuşak olan bölge güçlenmeli ve ve implantı tutabilmeliydi. Bu güçlendirici maddenin vücut tarafından kabul edilmesi ve zaman içinde vücuttan atılmaması da gerekiyordu. Kanı santrifüje ettikten sonra pıhtılaştırdılar ve sert bir jel haline dönüşmesini sağladılar. Santrifüje edilmiş kanın ilk kullanımı uzun yıllar önce Japonya’da, sonraları İspanya ve Amerika’da başladı.

    PRP medikal bir uygulamadır. Sadece doktorlar tarafından yapılmalıdır. Doktor hastasını muayene ettikten sonra içinde özel bir jel bulunan küçük tüplerin içine az miktarda kan alır ve santrifüj işlemi uygular. Bu işlemin sonunda tüplerdeki kan bileşenlerine ayrılır: yani her mililitresinde yaklaşık 200.000 trombosit bulunan bu kanın kırmızı hücrelerden oluşan kısmı ayrılır, böylece mililitrede 1,5 milyona kadar trombosit yoğunluğuna sahip olan bir jel elde edilir. İşte buna PRP adı verilir. Trombositlerin kanın pıhtılaşması ile ilgili işlevleri var, fakat aynı zamanda bir doku hasarının iyileşmesini sağlayıcı özellikteki büyüme faktörlerini de salgılıyorlar. Dolayısıyla santrifüj işlemi uygulanan kandan elde edilen PRP, yani trombositi bol olan kısım ya mezoterapi yöntemiyle ya da maske haline getirilerek yüz, boyun, saç, vs istenen bölgeye uygulanıyor. Böylece dokulardaki hasarın ya da yaşlanmanın etkilerini geriye çevirecek doğal büyüme faktörleri istenen bölgeye verilmiş oluyor.

    Aslında önerilen yöntemle elde edilen iki farklı kan ürünü var; biri PRP diğeri de trombin serum. Bunlar iki farklı tüple elde ediliyor. PRP tüpünde kanın pıhtılaşmasını önleyen bir madde bulunuyor. Diğer tüpte ise aksine kanın pıhtılaşmasını sağlayarak bu trombositlerin dolgu maddesi gibi kullanılmasını sağlayan trombin var. Bu ikisi bir arada kullanıldığında deride yenileyici etki daha güçlü biçimde ortaya çıkıyor.
    Yani kendi kanınızdan dolgu maddesi yapılıyor ve, yüzdeki temel kıvrımlara ve ince çizgilere uygulanıyor.

    Hyaluronik asit içeren dolgu maddeleri 6-8 ay kadar dayanır. Dolgulu PRP hem kendi kanınızdan üretilir hem de doldurulan bölgedeki deri yaşlanmasına karşı geri sayım başlatan biyolojik bir süreci tetikler! Yani sadece doldurmaz aynı zamanda savunması zayıflamış, zamanın veya çevrenin yıpratıcı etkilerine karşı savaşmada yenik düşmüş bölgeye destek göndermiş olur.

    2. PRP bir tür kök hücre tedavisi midir?

    PRP bir kök hücre tedavisi değildir. Ancak dolaylı yoldan kök hücreler üzerinde çalışır. Trombositlerin içindeki büyüme faktörleri deri hücrelerine fibroblast üretme mesajını ileten birer uyarandır. Fibroblastlar da kolajen ve elastin üretmek için anahtar niteliğindeki yapılardır. Dolayısıyla Regenkit PRP bütün bu süreci başlatan trombosit sayısını çoğaltarak dolaylı olarak kök hücreler ile çalışır, çünkü dolgu uygulaması sonrasında deride oluşan fibrin ağları ortamdaki kök hücreleri de kendi yapısında toplar. Ayrıca son yıllarda plastik cerrahlar yağ enjeksiyonu ameliyatları sırasında hastadan alınan kanla elde edilen PRP’ yı hastadan alınan yağ içine karıştırarak yağ enjeksiyonu uygulamasına başlamışlardır. Bu verilen yağın tutma olasılığını arttırmaktadır. Yine karın germe, yüz germe, meme dikleştirme ve küçültme gibi ameliyatlarda operasyon alanına ve insizyon hattına PRP uygulaması yapılması kanama, kötü yara iyileşmesi vb problemleri azaltmaktadır.

    3.PRP’nin herhangi bir yan etkisi ya da enfeksiyon riski var mı?

    Şayet doğru kit kullanılırsa (Regenkit) hiçbir riski ve yan etkisi yoktur. Çünkü Regenkit her seans için tek kullanımlık enjeksiyon ve tüp içeren bir kittir. Son derece güvenlidir. Yan etkisi de olamaz çünkü sizden alınan size, sadece size fazlasıyla geri verilmektedir.

    4.PRP’nin gözle görülen sonuçları nelerdir?

    Cilt daha parlak ve canlı görünür. Özellikle yüz bölgesinde karşılaştığımız güneş ve yaşlılık lekeleri yumuşar, göz altı bölgesi torbalanmalar ve mor renk değişikliklerinde düzelme olur. İnce çizgiler yumuşar. İnsanlar “Çok genç görünüyorsun. Estetik ameliyat mı yaptırdın?” diye sorabilirler. Oysaki son derece doğal bir yöntem olan PRP sadece zaten sizde olanı size daha güçlü bir şekilde geri verir. Bu da cildinizin savunma mekanizmasıdır. Bir güzel tarafı da PRP’nin etkileri uygulama yapılan bölgenin çevresinde de görülür. Yüze yaptırdığınızda saçlarınız da canlanır örneğin.

    5. PRP uygulamalarında nasıl bir protokol izleniyor? Sonuç almak için kaç seans yaptırmak gerekir ?

    Mezoterapi ile uygulanan uygulamalı PRP 15’er günlük aralarla 3-4 seans yapılır. 8-10 ay sonra 3-4 seanslık bir kür daha yapılır. Dolgu ve mezoterapinin bir arada uygulandığı bir başka protokol de var, burada da PRP 21-28 gün arayla 3 seans uygulanır. Altı ay sonra doktor hastasını kontrol eder. Şayet hasta menopoz dönemindeyse ya da sigara, alkol gibi kötü alışkanlıkları varsa doktor 1 kür daha yapmaya gerek duyabilir. Kişi kendine iyi bakıyorsa, sağlığına dikkat ediyor, cildini UV ışınlarından koruyor ise 2.kür için 1 hatta duruma göre 2 yıl beklenir.

    Aslına bakarsanız sadece PRP değil genel olarak neşterli ve neştersiz estetik uygulamalarına Kore ve Çin’de büyük ilgi var. Çünkü bu ülkelerdeki kadınlarda genç görünme ve genç kalma konusu takıntı haline gelmiş durumda. Japonya, Kore ve Filipin’de de kadınlar bu tür uygulamalara çok ilgi gösteriyorlar.

    Kadınlar Külübü Özel Röportaj

  • PRP – Platelet Rich Plasma

    PRP - Platelet Rich Plasma | 3PRP nedir?

    PRP, “Platelet Rich Plasma- platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması” adı verilen tedavi yönteminin kısaltılmış ismidir. Bu uygulama bir kişiden alınan küçük miktardaki kanın özel bir tüpe konularak santrfüj işlemine tabi tutulduktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma”nın (PRP), yine aynı kişiye enjeksiyon yoluyla geri verilmesini temel alır.

    Uygulama hangi yollarla yapılmaktadır?
    PRP uygulamalarının birçoğu RegenLab adıyla bilinen biyoteknoloji
    firması tarafından üretilmiş uygulama kitleri aracılığıyla hekimler tarafından yapılmaktadır. Uygulamalarda PRP ile hazırlanan maskeler kullanılabildiği gibi mezoterapi ve volüm artırıcı tedavilerde de PRP kullanılabilmektedir.

    En genel tanımla estetik tıpta PRP yüz, boyun, dekolte bölgesi, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölümlerinde;

    1. Lazer / peeling gibi uygulamalardan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak,
    2. Deride yılların ve UV ışınlarına maruz kalmanın sonuçlarını geriye döndürecek biçimde kırışıklıkların düzelmesini, çöküntülerin giderilmesini, esneklik ve parlaklığının yeniden kazandırılmasını
    sağlamak,
    3. İyileşmesi uzun süren yara, çatlak ve deri niteliğinin zarar gördüğü durumların kontrolünü sağlamak,
    4. Saç dökülmesinde tek başına kullanmak veya diğer tedavi seçeneklerinin etkisini güçlendirmek gibi amaçlarla ve yukarıda belirtilen alanlar dışında pek çok alanda başarıyla uygulanmaktadır.

    PRP uygulamasında amaç nedir?

    Plateletler – veya diğer adıyla trombositler—vücudumuzdaki hasarlı dokuların onarımını ve doğal hallerine dönmelerini sağlamak için gerekli olan “büyüme faktörlerini” yapısında barındıran kan bileşenleridir.

    Dokularımızda herhangi bir hasar oluştuğunda kanımız plateletleri bu dokuya toplayarak bir onarım süreci başlatır, PRP uygulamasının amacı ise bu hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınabilecek olandan çok daha fazla sayıda plateleti verebilmektir, böylece hasarlı dokunun onarımı da bu kadar hızla ve güçlü bir şekilde başlar ve daha çabuk sonuçlanır, çünkü PRP ile elde edilen plateletlerin yoğunluğu kandakinden 2 ila 4 kat fazladır.

    Derinin gençleşmesi ile yara iyileşmesi arasındaki ilişki

    Derimizin yaşlanması aynı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Bu nedenle derimizi gençleştirmeye yönelik uygulamalarda aslında vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize limitleri belli, hafif bir hasar verir ve bu hasarı derimizi hızla iyileştirmek için tetikleyici bir güç olarak kullanırız, bu hasar sonrasında büyüme faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermokozmetik ürünler de benzer şekilde derimizi yeniden yapılandıran maddelerin veya sentetik olarak elde edilmiş büyüme faktörlerinin bir iyileşme süreci başlatmasını sağlarlar.

    Derideki bir hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine derinin ait olduğu bütünün bir parçasıdır, bu nedenle plazma uygulaması damarlarımızda dolaşan bu sihirli gücü harekete geçiren bir yöntem olarak gelişmiştir.

    Hangi alanlarda uygulanmaktadır?

    PRP uygulaması hücresel tedavinin uygulama alanlarından yalnızca biridir.

    Yeni bir yöntem değildir; dental (diş) implantlarla başlayan uygulama alanları; Estetik tıp,
    ortopedi, iyileşmeyen yara tedavisi gibi alanlarda hızla yayılmaktadır.

    Yakın bir gelecekte kronik ağrı tedavisinde, tendon hasarlarında,
    romatizmal yakınmalarda PRP kullanımına ait çok sayıda bilimsel çalışmanın yayınlanması beklenmektedir.

    Sık Sorulan Sorular

    PRP denilen uygulama kök hücre tedavisi midir?

    Kök hücre tedavisi veya hücresel tedavi bir yaralanma veya hastalığı tedavi etmek amacıyla hasar görmüş olan bir organa yeni hücrelerin tanıtılması anlamına gelmektedir. PRP uygulamasında ise hasar gören bir yapının onarımı için onarım uyarıcı süreçlerin hızlı biçimde devreye sokulması söz konusudur. İki uygulama bu anlamda birbirinden farklıdır.

    Hastanın kendi kanının işlemden geçirilip hastaya tekrar verilmesi güvenilir bir uygulama mıdır?

    PRP uygulaması “otolog” dur, yani hastanın kendi kanı yine kendisine verilmektedir, dolayısıyla HIV, hepatit gibi herhangi bir bulaşıcı hastalığın bir başka kişiye bulaşması söz konusu değildir, kullanılan materyale hastanın kendi kanının dışında bir şey eklenmediği için bu uygulama güvenilir olarak değerlendirilebilir.

    PRP elde etmek için alınan kana herhangi bir şey karışamaz mı?

    Karışamaz.Kan tamamen kapalı ve steril tüplerin içine alınmaktadır, herhangi bir bulaşma riski yoktur.

    Pratikte PRP uygulaması nasıl yapılır?

    Uygulamanın yapılacağı kişiden 2 veya 3 tüp ( 16-23 ml) kan alınır, santrfüj cihazında plateletleri (trombositler) ayrıştırılır. Böylece plateletler kitteki tüpün içersinde yoğunlaşıp birikir ve PRP denilen bir kan ürünü ortaya çıkar. Bu ürün dolgu veya mezoterapi gibi yollarla deri altına uygulanır ve deriyi gençleştirici özelliği uygulamanın hemen sonrasında parlak ve canlı bir görünümle belirgin hale gelir.

    Regenkit ile dolgu uygulaması

    Bu tedavinin uygulanması ne kadar sürüyor? Özel bir koşul gerekiyor mu?

    Toplamda yaklaşık 30 dakikalık bir uygulamadır. Kolayca, acısız biçimde uygulanır.

    Plateletler bizim kanımızda serbest halde dolaştığına göre neden yaşlanan dokuya kendiliklerinden gidip bu süreci başlatmıyorlar?

    Aslında bunu belirli ölçüde yaparlar ancak genel olarak yaşlanmakta olan bir bedende tetikleme yeterince etkili olmaz. Bu nedenle plateletler özellikle yoğunlaştırılıp hedeflenen dokulara; yüze, boyuna, ellere ve diğer alanlara uygulanır.

    Plateletleri yoğunlaştırmak için tek bir yöntem mi var?

    Plateletlerin yoğunlaştırılarak yüksek yoğunluklu bir jel (PRP) elde etmek teknik olanaklarla ilgili bir konudur. Ancak plateletlerin bu zenginleştirme—yoğunlaştırma sırasında herhangi bir biçimde hasar görmemesi gerekir. Ayrıca bu zenginleştirme—yoğunlaştırmanın belli ölçülerde olması gerekir. Örneğin aşırı zenginleştirilmiş bir platelet jeli işe yaramayacaktır. Bir hastadan elde edilen kan ürününü aynı hastaya geri vermek için etkinlik ve güvenilirliği onaylanmış ürün ve yöntemler kullanılmalıdır. RegenLab ürünleri bu alanda etkinlik ve güvenilirlik testleri yapılmış, tüm dünyada kullanılmakta olan ürünlerdir.

    Bu plateletlerin mutlaka enjekte edilmesi mi gerekir?

    PRP mezoterapi veya dolgu yöntemiyle deri altına verilebildiği gibi bir maske yardımıyla da uygulanabilir, ayrıca, PRP’yi özel bir kremin içine karıştırıp uygulamak da mümkündür.

    Maske de mezoterapi yöntemi kadar gençleştirici bir etki sağlıyor mu?

    Sağlar. Uygulanan materyal (PRP) tamamen doğal, derinin zaten tanıdığı, etkilendiği, risk taşımayan bir materyaldir. Deriye ne yolla verilirse verilsin etkisini gösterecektir. Ayrıca PRP sadece gençleştirmede değil iyileşmeyen yaralarda, açık yaralarda, çene implantlarında ve benzer birçok alanda da kullanılabilir.

    Uygulanacak plateletin belli bir dozu var mıdır? Ne kadar platelete ihtiyaç duyulur? Ne kadarı uygulanır?
    Önceden hazırlanmış
    kağıt maskelerin RegenLab PRP
    ile hazırlandıktan sonra uygulanması

    Burada doz aşımı gibi bir problem yoktur. Elde edilen plateletlerin stamamı kullanılabilir. Genelde bir mezoterapi kiti ile toplam
    8 mililitre PRP elde edilebilir. Bu da yüz, boyun, dekolte bölgesi, kolların dışı, bacakların iç kısmı gibi alanların tamamında tedavi uygulamak için yeterlidir.

    Platelet uygulamasının etkisi ne zaman görülür?

    Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. Daha sonra bu parlak görünümde biraz gerileme olur, ancak bir kürden, yani 3 veya 4 uygulamadan sonra kalıcı bir gençlik etkisi daha belirgin bir hale gelir.

    Etkinin tam olarak sağlanması için bir kürü tamamlamak mı gerekir?

    Evet.. Bir kür (3 uygulama) tamamlandıktan sonra kalıcı bir ışıltı, bir toparlanma ortaya çıkar.

    Bir kür ile elde edilen olumlu sonuçlarda tamamen kaybolur mu?

    Kaybolmaz, ancak her 10-12 ayda bir tekrarlanan kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir. Bu yüzden bu kürler gerek duyuldukça tekrarlanmalıdır.

    Platelet tedavisinin en önemli avantajı nedir?

    Elde edilen gençleştirici etkinin dolgu ve benzer uygulamalarda elde edilen etkiler gibi sadece belirli alanlara yoğunlaşmış olmaması, derinin daha büyük bir bölümüne yayılması ve daha kalıcı olmasıdır. Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre devam eder, ancak PRP ile elde edilen olumlu sonuçlar tamamen kullanana aittir. Kaybolup gitmez.

    Bu uygulamada istenmeyen etkiler söz konusu mudur?

    Hastaya kendi kanından yani “otolog” bir materyal verilmektedir. Yapılan işlem basitçe yara iyileşmesi sürecini başlatmak ve hızlandırmaktır. İstenmeyen bir etki ile karşılaşma olasılığı oldukça düşüktür.

    PRP uygulaması acı verici midir?

    PRP uygulaması enjeksiyonla yapılır. Kan alınması esnasında duyulan rahatsızlıktan daha büyük boyutta bir acı hissi beklenmez. PRP ile mezoterapi uygulaması çoğunlukla derinin 1,5 mm altına yapılır, deriye hacim kazandırmak içinse daha derin uygulama yapmak gerekir, ancak bu uygulamalarda dışarıdan sürülen anestezik kremler acı hissini engeller.

    PRP uygulamasının yapılmasında sakınca olan kişiler var mı?

    Evet. Platelet sayısı yetersiz olan hastalarda, kanser hastalarında bu uygulama yapılamamaktadır.

    PRP uygulamasından beklentiler neler olmalıdır?

    Uygulama birçok beklentiyi karşılayacak üstün özelliklere sahiptir. Çünkü

    * Uzun etkilidir,
    * Yeniden canlandırıcı / yapılandırıcıdır,
    * Kolay ve güvenli biçimde uygulanır,
    * Yalnızca yeni kolajen oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler.
    * Kırışıklıkların ve çizgillerin giderilmesini deriyi “doldurarak” değil “gençleştirerek sağlar.
    * İlk uygulamadan sonra ortaya çıkan parlak sağlıklı görünüm bir süre sonra hafif bir gerileme gösterebilir, bunun için ardışık birkaç uygulama yapmak ve genleştirici etkinin yığılmasını sağlamak gerekir.
    * Ortalama olarak 3 uygulamadan oluşan kürler her 10-12 ayda bir kez tekrarlandığında kalıcı sayılabilecek kadar uzun etkili bir gençleştirici etkisi sağlanmış olacaktır.

    -alıntıdır-