Etiket: prematüre bebek

  • Prematüre Bebeklerde Beslenme ve Emzirme 5 Önemli Detay

    Prematüre Bebeklerde Beslenme ve Emzirme 5 Önemli Detay

    Prematüre bebeklerde beslenme ve emzirme konusundaki 5 önemli detay. Uzman rehberlik, özel süt formülleri, düzenli takip, sık besleme ve aile desteği.

    Prematüre bebekler, düşük doğum ağırlıkları ve gelişmemiş reflekslerle dünyaya gelir. Neonatolog veya pediatrist tarafından belirlenen özel beslenme ihtiyaçlarına göre formüle edilmiş sütlerle beslenmeleri önemlidir. Anne sütü, enfeksiyonlardan korur ve sağlıklı büyümeyi destekler, ancak emme ve yutma reflekslerini tam geliştiremeyebilirler. Bu durumda, sağma pompası kullanmak ve uzman rehberliğinde emzirme tekniklerini öğrenmek önemlidir. Prematüre bebeklerin gelişimi düzenli takip edilmeli ve aile iletişimi desteklenmelidir. Beslenme planı, bebeklerin özel ihtiyaçlarına uyacak şekilde güncellenmelidir.

    Prematüre doğan bebekler, hayata erken başlamaları nedeniyle genellikle özel bir ilgi ve bakım gerektirir, özellikle de beslenme konusunda. Bu minik yetişkinler, düşük doğum ağırlıkları ve henüz gelişmemiş bazı reflekslerle dünyaya gelirler. Bu durum, özel bir beslenme planının oluşturulmasını zorunlu kılar, ve neonatolog ya da pediatrist tarafından belirlenen beslenme ihtiyaçlarına göre formüle edilmiş özel prematüre bebek sütleri bu noktada önemli bir rol oynar. Ancak, bu beslenme süreci sadece bir başlangıçtır.

    Anne sütü, içerdiği antikorlar ve besin maddeleriyle, prematüre bebekleri enfeksiyonlardan korur ve sağlıklı bir büyümeyi destekler. Ancak, bu küçük mücadeleci bireyler genellikle emme ve yutma reflekslerini tam olarak geliştirememiş olabilirler. Dolayısıyla, anne sütünü toplamak için sağma pompası kullanmak ve doğru emzirme teknikleri konusunda uzman bir sağlık profesyonelinin rehberliğine başvurmak önemlidir.

    Prematüre Bebeklerde Beslenme ve Emzirme

    Prematüre doğan bebekler, dünyaya erken gelmeleri nedeniyle genellikle özel bir bakım ve dikkat gerektirir, özellikle de beslenme konusunda. Bu yazıda, prematüre bebeklerin sağlıklı büyüme ve gelişmelerini desteklemek adına beslenme ve emzirme konularında dikkate almanız gereken önemli noktaları ele alacağız.

    Prematüre Bebeklerde Beslenme ve Emzirme
    Prematüre Bebeklerde Beslenme ve Emzirme
    1. Prematüre Bebeklerin Beslenme İhtiyaçları:

      • Prematüre bebekler, düşük doğum ağırlıkları ve erken doğdukları için genellikle daha küçük ve zayıf olabilirler. Bu nedenle, özel bir beslenme planına ihtiyaç duyarlar.
      • Neonatolog veya pediatrist tarafından belirlenen özel beslenme ihtiyaçlarına göre formüle edilmiş özel prematüre bebek sütleri tercih edilebilir.
    2. Anne Sütü ve Prematüre Bebekler:

      • Anne sütü, prematüre bebekler için en iyi besindir. İçerdiği antikorlar ve besin maddeleri sayesinde prematüre bebekleri enfeksiyonlardan korur ve büyümelerini destekler.
      • Ancak, prematüre bebekler genellikle emme ve yutma reflekslerini tam olarak geliştirememiş olabilirler. Bu durumda, anne sütü sağma pompası kullanarak anne sütünü toplamak ve bebek için uygun bir şekilde beslenme sağlamak önemlidir.
    3. Emzirme Teknikleri ve Sık Sık Beslenme:

      • Prematüre bebekler genellikle küçük mide kapasitelerine sahiptir, bu nedenle sık sık beslenmeleri gerekebilir. Küçük miktarlarda ve sık aralıklarla beslenme, bebeklerin enerji alımını artırabilir.
      • Emzirme teknikleri konusunda uzman bir sağlık profesyoneli, annenin doğru pozisyonu almasını ve bebekle doğru bir emzirme bağını kurmasını sağlayabilir.
    4. Prematüre Bebeklerin Gelişim Takibi:

      • Prematüre bebeklerin gelişimi, doğumdan itibaren dikkatle takip edilmelidir. Bu takip, beslenme planının düzenli bir şekilde güncellenmesini sağlar.
      • Bebeğin kilo alımı, uzunluğu ve baş çevresi ölçümleri, sağlık profesyoneli tarafından düzenli aralıklarla kontrol edilmelidir.
    5. Aile İletişimi ve Destek:

      • Prematüre bebeklerin bakımında aile, önemli bir rol oynar. Anne-baba iletişimi, bebeğin bakımında işbirliği ve destek sağlamak için önemlidir.
      • Aile üyeleri, prematüre bebekle ilgili sorularını ve endişelerini sağlık profesyonelleriyle paylaşmalıdır.

    Prematüre bebeklerin beslenme ve emzirme ihtiyaçları, özenli bir bakım ve uzman yönlendirmesi gerektirir. Bu yazıda ele alınan noktalar, prematüre bebeklerin sağlıklı bir şekilde büyümesini desteklemek için temel rehberlik sağlar. Ancak, her bebek farklıdır, bu nedenle en iyi sonuçları almak için bir sağlık profesyoneliyle işbirliği yapmak önemlidir.

    Erken Doğan Bebeklerin Beslenmesinde 7 Temel Adım

  • Erken Doğan Bebeklerin Beslenmesinde 7 Temel Adım

    Erken Doğan Bebeklerin Beslenmesinde 7 Temel Adım

    Erken doğan bebeklerin beslenmesi için rehberimizde önemli ipuçları ve doğru yaklaşımları bulabilirsiniz. Anne sütü, emzirme teknikleri ve beslenme programlarına dair bilgiler içerir.

    Erken doğan bir bebeğin dünyaya gelmesi, hem anne hem de bebek için zorlu bir süreci başlatır. Hamileliğin 37. haftasından önce doğan bu bebekler, vücut organlarının tam olgunlaşmamış olması nedeniyle çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirler. Bu kapsamlı rehberde, erken doğan bebeklerin beslenmesi konusunda dikkate alınması gereken önemli noktalara odaklanacağız.

    Erken doğan bebeklerin sağlıklı bir gelişim gösterebilmesi için doğru müdahaleler, emzirme süreci, beslenme programları ve anne sütünün önemi gibi konuları ele alarak, yeni anneleri bilgilendirmeyi amaçlıyoruz. Erken doğan bebekleri büyütmek, sabır, kararlılık ve doğru bilgiye dayalı bir yaklaşım gerektirir. Bu rehber, bu zorlu süreçte annelerin yanında olmayı ve sağlıklı bir başlangıç yapmalarını desteklemeyi hedeflemektedir.

    Erken Doğan Bebeklerin Beslenmesinde Temel Adımlar

    Erken doğan bebeklerin beslenmesi, özenli bir yaklaşım ve doğru müdahaleler gerektirir. Bu kapsamlı rehberde, erken doğan bebeklerin beslenmesinde dikkate alınması gereken temel adımlara odaklanacağız.

    Erken Doğan Bebeklerin Beslenmesi
    Erken Doğan Bebeklerin Beslenmesi

    1. Doğru Müdahaleler:

    Erken doğan bebekler için doğru müdahaleler hayati öneme sahiptir. Uygun bir doğum merkezinde doğurtma, steroid tedavisi, kordon klemplenmesinin ertelenmesi, erken solunum desteği ve erken beslenmeye başlama gibi adımlar, bebeklerin sağlıklı bir şekilde gelişimine katkı sağlar.

    2. Emzirme ve Duygusal Bağ:

    Emzirme, erken doğan bebekler için önemli bir besleme yöntemidir. Bebek yoğun bakım ünitesinde olsa bile, mümkün olan en kısa sürede emzirmeye başlanmalıdır. Ten tene temas ve kanguru bakımı, annelerin duygusal bağ kurmalarını ve emzirme sürecini desteklemelerine yardımcı olabilir.

    3. Anne Sütü Sağma ve Beslenme

    Erken doğan bebeklerin başlangıçta memeyi almakta zorlanabileceği için anne sütü sağlamak önemlidir. Kolostrum adı verilen ilk süt, bebeğinizin sağlığı için hayati öneme sahiptir. Uzmanlar tarafından öğrenilen doğru konumlandırma ve tekniklerle emzirme süreci desteklenmelidir.

    4. Beslenme Programı ve Mide Kapasitesi:

    Pediatri uzmanının rehberliğinde bir beslenme programı oluşturarak, erken doğan bebeklerin küçük mide kapasitesine uygun sık beslenmeleri sağlanmalıdır. Anneler, süt üretimini destekleyen besin açısından zengin bir diyet benimsemelidir.

    Süt üretimini artırmak için önerilen bazı ipuçları şunlardır:

    • Günlük 4-5 litre sağlıklı sıvı tüketimi (tüm besleyici içecekler)
    • Dengeli bir diyetle tahıllar, baklagiller, sebzeler, meyveler, süt ve kümes hayvanları Aşırı şeker, baharat, yağlı gıdalar ve alkolü sınırlayın.
    • Yeterli uyku almaya özen gösterin Ziyaretçi sayısını sınırlayın (Anne ve bebek beslenme için mahremiyete ihtiyaç duyar).
    • 6 ay boyunca demir, kalsiyum, D vitamini ve çinko takviyeleri alın.
    • Bebekle iletişim kurmak için konuşma, dokunma, şarkı söyleme gibi yöntemleri uygulayın.

    5. Süt Toplama ve Saklama

    Anne sütü, steril kaplarda toplanmalı ve uygun şekilde saklanmalıdır. Annelerin düzenli süt sağımı yaparak süt tedarikini artırmaları önemlidir.

    erken doğan bebeklerin beslenmesi
    erken doğan bebeklerin beslenmesi – anne sütü

    Erken doğmuş bir bebeğe, canlı bağışıklık hücreleri ve antikorlarla zenginleştirilen kolostrumu sağlamak, genellikle bebeğin ilk bağışıklaması olarak adlandırılır ve doğumdan sonra anne sütü sağımına mümkün olan en kısa sürede başlanmalıdır. Prematüre bebeklere anne sütü toplamak zor olabilir, ancak çoğu anne, bebeklerinin en iyi başlangıcını sağlamak için çaba harcayabilir.

    Hastanelerin genellikle süt toplama konusunda politikaları bulunduğunu ve manuel veya elektrikli göğüs pompası kullanımını teşvik ettiğini belirten kaynak, sütün steril bir kapta toplandığını ve uygun şekilde saklandığını vurguluyor.

    Anne sütünün her 2-3 saatte bir tamamen sağılmasının önemine dikkat çekerek, sıcak kompresin süt sağılmasına yardımcı olabileceğini ve ağrı durumunda hafif bir analjezik kullanımının önerilebileceğini belirtiyor. Kanguru bakımının, süt akışını artırmakla kalmayıp aynı zamanda bebeklerin daha iyi kilo almasına da yardımcı olabileceğini vurgulayarak, annelerin bu bakımı sağlamalarının teşvik edildiğini ekliyor.

    6. Yoğun Bakım Ünitesinde Beslenme Süreci

    Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde, bebeklerin küçük mideleri nedeniyle küçük miktarlarda beslenme ile başlanır. Takviyelerle desteklenen tam beslenme süreci, bebeklerin kilo almalarını ve büyümelerini sağlar.

    Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde beslenme süreci, prematüre bebeklerin küçük mide kapasiteleri nedeniyle kademeli olarak artan miktarlarda anne sütü veya donör anne sütü ile başlar. Sindirim sistemleri olgunlaşmamış olduğundan, yavaş ve ölçülü bir besleme yaklaşımı benimsenir.

    Tam beslenmeye geçildiğinde, D Vitamini, Kalsiyum, Demir ve Vitaminler gibi takviyeler sağlanarak büyüme süreci desteklenir. Empatik bir sağlık ekibi tarafından yönlendirilen deneyimsiz ebeveynlere gerekli destek sağlanmalıdır. Bebeklerin emme-yutma refleksini koordine etmeleri zaman alabilir, bu nedenle sabır önemlidir.

    Emme-yutma-nefes alma yetenekleri kontrol edilen 34 haftalık bebekler, boş memeyle beslenerek süt akışını teşvik edebilirler. Doğrudan emzirme, güçlü bir emme-yutma refleksi geliştikten ve ağırlıkları 1700 gramdan fazla olduktan sonra başlanmalıdır.

    7. Sağlıklı Emzirme Geçişi:

    Biberonla beslemenin cazibesinden kaçınılmalı ve emzirmeye geçiş süreci sabırla ve doğru tekniklerle yönetilmelidir.

    Memeyi ve biberonu emme teknikleri, özellikle ilk aylarda karmaşık olduğundan, yeni doğan bebeklere sağılmış anne sütü verirken biberon kullanmaktan kaçınmak önemlidir. Bu, meme başı karışıklığına neden olabilir ve bebekler daha sonra emzirmeyi reddedebilir. Bu durum, yeterli süt tedarikine rağmen emzirmenin başarısız olmasına yol açabilir. Ayrıca biberonla beslenen bebeklerde ishal ve diğer enfeksiyonlara yakalanma riski artabilir.

    Emzirmeye başlandıktan sonra, kısa süreliğine boş memeyle beslenmeye çalışmak ve sonra yavaşça dolu memeyle beslenmeye geçmek denenebilir. Bebeğin meme ucuna uygulanan sütü yalaması, memeyi kavramasına yardımcı olabilir. Emzirme sırasında bebeğin rahat olması için farklı pozisyonları denemek önemlidir.

    Erken doğan bebekler genellikle 2,5 kg ağırlığa ulaşana kadar her 2-3 saatte bir beslenir ve sonra talep beslenmesine geçilebilir. Beslenme sırasında bebeğin uyanık ve sakin olmasına dikkat edilmelidir. Anne sütü, bebeğinize verilebilecek en değerli hediye olarak önemlidir, bu sevgi, sağlık ve mutluluğun bir kaynağıdır.

    Erken doğan bebekleri beslerken, anne sütünün önemi unutulmamalı ve sağlık ekibinden destek alınmalıdır. Sabır ve doğru yaklaşım, bebeğinizin sağlıklı gelişimine katkı sağlayacaktır.

  • RSV Virüsü Nedir, Bebekler Nasıl Korunmalıdır?

    RSV Virüsü Nedir, Bebekler Nasıl Korunmalıdır?

    RSV virüsünün anlamı ve bebeklerin RSV virüsünden korunma yolları, bebeğin şu anki ve ilerideki sağlığı açısından oldukça önem teşkil etmektedir.

    RSV Virüsü Nedir?

    RSV kelimesinin anlamı, Respiratuar Sinsisyal Virüs’tür. Bu virüs tüm yaşlarda tehlikeli olmakla birlikte, en çok tehlikeli olduğu yaş grupları çocukluk ve yaşlılıktır.

    Bu virüse yakalanıldığında, tedavisine hemen başlanılmalı aksi takdirde akciğer hastalıkları başlayabilir. RSV, çoğu çocukta görülür. 0-2 Yaş arası çocuklarda RSV en az bir kere görülür. Bu RSV, ilerleyen yaşlarda da ara sıra tezahür etmektedir. RSV, çocuklarda alt solunum yolu enfeksiyonlarına neden olur. Eğer çocuğunuz prematüre doğmuşsa RSV virüsü konusunda ihtiyatı davranmanız gerekmektedir.

    Respiratuar Sinsisyal Virüsü Belirtileri

    RSV (Respiratuar Sinsisyal) virüsü insanlardan bulaşır. Kış ve ilkbahar aylarında sık görülen bulaşıcı bir virüstür. Özellikle yeni doğan bebekleri etkilemektedir. İşte RSV belirtileri;

    • Nezle
    • Huzursuzluk
    • Solunumda Düzensizlik
    • Beslenmeme
    • Grip
    • Aşırı Nefes Alma
    rsv virüsü nedir
    rsv virüsü nedir

    Bebekler RVS Virüsünden Nasıl Korunmalıdır?

    Çocuğunuz prematüre doğduğu için, bağışıklık sistemi fazla gelişmemiş olabilir. Bu yüzden de RSV virüsüne göstereceği direnç de az olacaktır. RSV, akciğer hastalıklarına, bronşite, zatürreye ve kalp hastalıklarına neden olabilir.Forum konumuz olan Premature bebeklerde rsv virüsü bilgi için göz atmanızda fayda var.

    YENİDOĞAN VE PREMATÜRE BEBEKLER İÇİN ÖLÜMCÜL OLABİLİR

    RSV özellikle yeni doğan ve prematüre dünyaya gelmiş bebekler için hayatı tehdit edici boyutlara gelebilmektedir. Bağışıklık cevabı henüz gelişmemiş veya doğuştan kalp hastalığı gibi risk taşıyan bebeklerde hızla akciğerlere inip bronşit veya zatürreye yol açar. Solunum sıkıntısı, oksijen yetersizliği, beslenme bozukluğu gibi belirtilerle hastaneye yatırılan bebeklerin bir kısmı cihazla solunum desteğine ihtiyaç duyar. Ne yazık ki kesin tedavisi bulunmadığından bazen ölümle sonuçlanabilir. Tedavisi tamamlanmış bebeklerde de ilerleyen dönemde tekrarlayan ve kronik akciğer hastalığı geliştirme riski yüksektir.

    https://www.kadinlarkulubu.com/forum/threads/kar-yagmadi-bebekler-hasta-oluyor-virusler-mikroplar.1059378/

    Bebekleri RSV virüsünden koruma yöntemleri aşağıda sıralanmıştır.

    • Ebeveynler, ellerini düzenli şekilde, özellikle çocuğa temas etmeden önce yıkamalıdır.
    • Bebeğinizi kalabalık ortamlara sokmayın. Burası ev bile olsa sokmayın. Sokmak zorundaysanız mümkün olduğunca az sokmaya çalışın.
    • Bebeğin bulunduğu odayı sık sık havalandırın.
    • Bulaşıcı bir hastalığa sahip insanlarla temas etmemeye çalışın. Elini sıksanız bile hastalık bulaşabilir. Bu yüzden elinizi sürekli yıkayın. Bu virüsü bir toplu taşıma alanından da kapabilirsiniz.
    • Bebeğinizi sık sık öpmeyin ya da başkalarına öptürmeyin.
    rsv virüsü
    rsv virüsü

    Prematüre Bebekler RSV Virüsü İçin Ne Yapılmalı?

    Eğer bebeğiniz prematüre yani normal doğum süresinden önce doğmuş ise RSV virüsüne yakalanma ihtimali çok yüksek ve bu virüsü atlatma ihtimali de çok düşüktür. Çünkü bağışıklığı zayıf olabilir. Bu konuda, RSV aşısı olmadığı için antikor bulunan aşılarla bebeğinizi RSV virüsünden koruyabilirsiniz.

    Çocuklar RSV Virüsüne Kaç Yaşında Yakalanır?

    Çocukların RSV virüsüne yakalanma yaşları 0-2 yaş arasıdır. Dünya’da çocukların %90’ından fazlası 0-2 yaş arası boyunca en az 1 kere RSV virüsüne yakalanıyor.

  • Dünya Prematüre Günü 17 Kasım 2018

    Dünya Prematüre Günü 17 Kasım 2018

    2011 yılından bu yana her 17 Kasım 2018 , Dünya Prematüre Günü olarak kutlanıyor. Dünya’da her yıl ortalama 15 milyon bebek doğuyor. Bu bebeklerinin yaklaşık %10’u prematüre olarak doğuyor.

    Türkiye’de prematüre bebek sayısı 150 bin üzerinde. 1 kilogram altında doğan bebeklerin tanımlanması için prematüre kelimesi kullanılıyor.

    Dünya Prematüre Günü 17 Kasım 2018 | 1

    Prematüre Bebekler

    Prematüre doğan bebeklerde; beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsaklar gibi hayati öneme sahip organ ve sistemlerde fonksiyon ya da gelişim bozuklukları oluşuyor.

    Doğumun hemen ardından bebek, aldığı ilk solukla anne karnından farklı bir sisteme uyum sağlamak zorunda oluyor. Tabi bu sırada organ ve sistemleri oluşup gelişmediği için pek sorun oluşabiliyor.

    Prematüre bebeklerin doğum haftalarına göre, fonksiyon ve sistemlerinde bozukluklar oluşmaktadır. Genellikle yenidoğan yoğum bakım ünitesinde olurlar. Doğum bu tür olanaklara sahip hastanelerde yapılır.

    Dünya Prematüre Günü 17 Kasım 2018 | 2

    Prematürenin Nedenleri

    Prematüre doğumlar, uzun ve zorlu bir süreç gerektirir. Hayata tutunan bebekler için 17 Kasım günleri her yıl Prematüre Günü olarak kutlanıyor. Prematüre doğumların sebebi hakkında henüz net bilgiler bulunmamaktadır.

    Akciğerlerin gelişimi tam olarak sağlanmadığı için genellikle solunum sorunları ve solunum sistemi bozuklukları görülür. Beyni, bağırsakları ve diğer organları gelişmediğinden, bağışıklık sistemleri gelişmemiştir ve hastalık riskindedirler.

    Hastane koşullarında ve steril şekilde bakımları yapılan prematüre bebekler, anne sütü almak için beklemektedirler. Prematüre bebekler için anne sütü çok önemlidir. Gelişimleri ve bağışıklık sistemleri için özenle emzirilmelidirler. Enfeksiyon riskinden dolayı ancak doktorun belirlediği sürelerde anne sütü verilebilir.

    Hayata tutunan bebeklerin temizlik ve bakımları oldukça önemli olup, hijyenik koşullar sağlanması gereklidir. Dünyada milyonlarca prematüre doğan ve her sağlıklı insan gibi hayatına devam eden insanlar vardır. Hem onlar hem de anne ve babaları için Dünya Prematüre Günü, 17 Kasım’da kutlanıyor.

    Premature Bebekler ve Paylaşımlarınız Tıklayın !

    Prematüre Annelerinin Doğum Hikayeleri Tıklayın !

     

  • Prematüre Bebeklerin Beslenmesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Prematüre Bebeklerin Beslenmesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Normal süresince doğum yapan bebeklere nazaran daha sıkı bir bakım isteyen prematüre bebekler hakkında sizlere önemli bilgiler sunacağız. Prematüre bebeklerde beslenme sorunları daha çok sıklıkla rastlanan problemleri kapsıyor. Ortaya çıkan bu sorunların büyük bir kısmı hemen doğum sonrasındaki dönemi işaret etmektedir.

    Ev Ortamında Prematüre Bebeklerin Beslenmesi

    Yutma sorunlarına ek olarak süt emme durumları da oldukça uzun süreli bir problem halini alabiliyor. Buna yönelik doktor kontrolünde bulundurulan prematüre bebekler, ailesine gerekli bilgilerin aktarılmasıyla bakım modunda tutulmaktadır. Bu aşama kapsamında yoğun bakım ünitesinde bulundurulan bebeğin beslenme süreci ailenin dahil edilmesiyle yapılmaktadır. Buradaki işlem ailenin hastane dışında bebeğe ev ortamında nasıl bakılacağı ve beslenebileceği üzerine bilgilerin doğru bir şekilde aktarılması üzerine odaklandırılmıştır.

    Prematüre Bebeklerin Beslenmesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler | 3
    Prematüre Bebeklerin Beslenmesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Prematüre Bebekleri Beslerken Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?

    • Prematüre bebeklerin beslenme kapsamında başlarının 45 derece açıda tutulması gerekmektedir.
    • Diğer bebeklere göre daha az emme kapasitesine sahip olan prematüre bebeklerin biberon emziği, bu kapsamda akış hızının iyi ayarlanması gerekmektedir.
    • Verilecek olan mamanın ısı değerleri kontrol edilerek bebeğe verilmelidir.
    • Bebeğe verilecek olan mama veya anne sütünün, doktor ya da ilgili yeni doğan bebek hemşiresinin belirtmiş olduğu talimatlar kapsamında belirtilen miktarca verilmelidir.
    • Prematüre bebeğin beslenmesini yapacak olan kişinin konforu iyi bir şekilde sağlanmalıdır.
    • Bebek, beslenme kapsamında en fazla 30 dakika kadar tutulmalıdır.
    • Prematüre bebeklerin normal bebeklerden en önemli farklarından birisi de çene yapılarının iyi gelişmemiş olmasıdır. Bu nedenle bu tür bebeklerin mama sürecinde genellikle uykuya daldıklarını söylemek doğru bir söylem olmaktadır. Bu doğrultuda bebeğinizi beslerken çenesine parmaklarınız ile destek vererek sağlıklı ve tam bir şekilde beslenmesini sağlayabilirsiniz.
    • Prematüre bebeklerin beslenme süreçlerinde farklı durumlar göz önüne çıkabiliyor. Bir önceki madde de olabileceği üzere farklı durumlar mama veya süt emme kapsamında oluşabilmektedir. Özellikle de ilk olarak aktif emdikleri sütü, akabinde uyku haline geçmeleriyle birlikte gaza dönüştürebilmektedirler. Buna yönelik bebeğin öncelikli olarak en uygun şekilde gazının çıkarılması gerekmektedir.

    Prematüre Bebekler ve Paylaşımlarınız için Tıklayın !

  • Polikistik Over Sendromu Nedir ?

    Polikistik Over Sendromu Nedir ?

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? | 4Polikistik Over Sendromu (PCOS); merkezi sinir sistemi, hipofiz bezi, yumurtalıklar, böbreküstü bezleri ve diğer dokular arasındaki etkileşimşerin bozulmasına bağlı olarak üretkenlik döneminin herhangi bir bölümünde ortaya çıkabilen karmaşık bir hastalıktır. Hastalar genellikle adet düzensizliği(adet gecikmesi, az adet görme veya hiç adet görememe), aşırı tüylenme, sivilcelenme ve kısırlık gibi şikayetlerle doktora başvururlar. Hastalığın oluşmasında genetik faktörlerin yanında beslenme ve egzersiz gibi çevresel faktörlerin de rolü olduğu düşünülmektedir. Özetle Polikistik Over Sendromu tanısı alan kişilerde adet düzensizliği ve buna bağlı yumurtlama bozuklukları, aşırı tüylenme ve sivilcelenme gibi kozmetik sorunlar, kısırlık problemi ile artmış rahim ve meme kanseri, diyabet ve kalp- damar hastalığı riski bulunmaktadır.

    PCOS olan kadının ailesinde de aynı risklere sahip olduğu ve bazı genlerin sorumlu olduğu sanılmaktadır. Polikistik over sendromunun kadının hayatının hangi döneminde başladığı bilinmemektedir. Bazı araştırmalarda anne karnında bazı araştırmalarda ergenlik döneminde başladığı savunulmuştur.

    Normalde adet döngüsünün ilk gününden itibaren olgunlaşmaya başlayan yumurta hücresinin gelişiminin yarıda kalması, yeterli büyüklüğe erişip çatlayamayarak her defasında yumurtalıklardan birinde milimetrik boyutlarda bir kistin oluşmasıyla sonuçlanmaktadır. Yumurtanın çatlayamaması adet görmek için gerekli hormon seviyesinin tamamlanamayarak adetin gecikmesine ve bir dizi hormonal bozukluğun oluşmasına neden olmaktadır. Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan esas olay kadınlarda hakim olması gereken östrojen hormonu yerine erkeklere özgü karakterlerin gelişmesini sağlayan androjen hormonunun fazla salgılanmasıdır.

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? | 5

    Polikistik Over Sendromlu hastaların %90’ında aşırı kilo, adet düzensizliği(adet gecikmesi, az adet görme veya hiç adet görememe), aşırı tüylenme, sivilcelenme gibi problemler vardır. %10 hasta ise zayıf olup yumurtalıkarı ilaçla tedavi edildiğinde aşırı uyarılmaya bağlı ‘aşırı uyarılmış yumurtalık sendromu’, çoğul gebelik veya düşük riski ile karşılaşmaktadır.

    Polikistik Over Sendromlu hastalara yaklaşırken hastalar aşağıda belirtilen 4 gruba ayrılarak incelenirler:

    1.GRUP: Adolesan (ergenlik döneminde olan) Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalar çocukluktan veya ergenlik döneminden itibaren kilo almaya başlayan, adet düzensizliği, aşırı tüylenme, sivilcelenme gibi problemleri olan hastalardır. Bu hastalar tanısı konulduktan sonra uygun bir egzersiz ve diyet programına alınır. Tüylenme, saç dökülmesi, ciltte aşırı yağlanma ve sivilcelenme gibi kozmetik problemler için gerekli tıbbı tedavinin yanında lazer gibi kozmetik yöntemler birlikte uygulanmalıdır. Ayrıca hormon bozukluğu ve adet düzensizliği varsa uygun hormon tedavileri başlanabilir.

    2.GRUP: Cinsel olgunluk döneminde olup bekar veya çocuk problemi olmayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu hastalarda ilk önce hasta aşırı kilolu ise Beden Kitle indexi (BKİ= Kilo/(Boy²)) 25 kg/m² değerine ulaşılması hedeflenerek uygun bir egzersiz ve diyet programına alınmalıdır. Tüylenme, saç dökülmesi, ciltte aşırı yağlanma ve sivilcelenme gibi kozmetik problemler için gerekli tıbbı tedavinin yanında lazer gibi kozmetik yöntemler birlikte uygulanmalıdır.
    Bu gruptaki zayıf hastalarda ise tanı aşamasında belirtilerin karışması riski olduğu için erkeklik hormonu (androjen) salgılayan tümörler ve Cushing Sendromu ve Konjenital adrenal hiperplazi gibi hastalıklar dışlanmalıdır.

    3.GRUP: Cinsel olgunluk döneminde olup çocuk sahibi olamayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalar hekimleri tedavi konusunda en çok zorlayan hastalardır. 1yıllık korunmasız ilişkiye rağmen gebelik elde edilemeyen hastalarda öncelikle erkek faktörü değerlendirilip gerekli tedaviler yapılır. Daha sonra tüplerin açık olup olmadığını anlamak için rahim filmi çektirilir. Soruna yönelik tedavi planlanır. Eğer çiftlerde sperm testi normal, rahim filminde de tüpler açıksa birinci basamak tedavi hastanın mevcut kilosunun en az %5’inin verdirilmesidir. Bu şekilde hastaların %30-40’ı gebe kalmaktadır.

    Bu gruptaki zayıf ya da kilo verip de gebe kalamayan aşırı kilolu hastalarda ikinci basamak tedaviye geçilerek Klomifen Sitrat ya da Aromataz İnhibitörleri denilen ilaçlarla yumurtlama tedavisi yapılır. Bu yöntemlerle hastaların %60-70’inde yumurtlama oluşurken %20-30’unda tedaviye direnç gelişmektedir.

    Yumurtlama olmuşsa %40-50 gebelik gerçekleşmektedir. İşte tedaviye dirençli bu hastalara ya iğne ile yumurtlama tedavisi yapılmakta ( çoğunlukla aşılama tedavisi ile desteklenerek) ya da laparaskopik (kapalı) yöntemle yumurtalara 4-5 adet pencere açılmasıyla yapılan Laparaskopik Ovaryan Drilling yöntemi uygulanmaktadır. Burada tedaviyi belirleyen ana noktalar hastanın kilosu, erkeklik hormon düzeyleri ve kullanılan ilacın miktarıdır.

    Günümüzde bu grup hastalarda AMH (Antimüllerian Hormon) isimli hormon tedaviyi belirlemede oldukça etkin bir rol oynamaktadır. AMH hormonu 3.8 değerinin üzerinde ise bu hastalara Laparaskopik Ovaryan Drilling operasyonu yapılmalıdır. Eğer AMH 3.8’in altında ise aşılama ve tüp bebek yöntemleri bu hastalarda daha etkili olabilir.

    Bir kez daha altını çizelim ki iğneyle yapılan tedaviler aşılama ile birleştirilmezse tedaviye yanıt azalır.

    İğne ile yapılan tedavilerde düşük, çoğul gebelik ve yumurtalıkların aşırı uyarılması beklenen riskler olup, çok deneyimli endokrin bilgi ve becerisine sahip jinekologlar tarafından yapılmalıdır.

    Ayrıca klomifen sitrat tedavisine 6 aydan uzun süre devam edilirse yumurtalık kanserine başlangıç olan gelişmelerin artacağı konusunda da kuvvetli kanıtlar bulunmaktadır.

    3 defa aşılama tedavisine yanıt vermeyen çocuksuz hastalarda bundan sonraki basamak tüp bebek tedavisi olmalıdır. Tüp bebek tedavisinde yumurtalar uyarılırken çok dikkatli bir tedavi rejimi uygulanmalı, tedavi sonucu yumurtalıkların aşırı uyarılması sendromundan kaçınılmalıdır.

    Polikistik over sendromlu hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanması gereken durumlar aşağıda sıralanmıştır:

    – Gebelik elde edilemeyen ilaç( klomifen sitrat) veya iğne(FSH) tedavileri
    – Tüplerin yapışık veya tıkalı olduğu durumlar
    – Evre 3-4 endometriozsis(Çikolata kisti)
    – Genetik tanı yapmayı gerektiren hastalık geçirme öyküsü
    – Erkek kaynaklı kısırlık
    – İleri anne yaşı

    Bu aşamada Laparaskopik Ovaryan Drilling operasyonu ve İn vitro-matürasyon (IVM) denilen ilaçsız tüp bebek tedavileri de diğer seçenekler olarak göz önünde bulundurulmalıdır. IVM, yumurta toplama işleminden sonra olgunlaşmamış yumurtaların laboratuvar ortamında olgunlaştırılarak mikroenjeksiyon uygulamasının yapılmasıdır. Olgunlaşmamış oositlerin laboratuar ortamında olgunlaştırılması işlemine in vitro matürasyon (IVM) adı verilmektedir. Bu yöntem ile hormon preparatlarının kullanımına bağlı kilo alma, karında şişlik, göğüslerde gerginlik, sinirlilik, bulantı, kusma gibi istenmeyen yan etkiler görülmemektedir. Ayrıca maliyeti çok yüksek olan hormon preparatları kullanılmadığından tedavi daha ucuza mal olmaktadır. Laparoskop ile yumurtalıklara 4-5 adet pencere açılması daha önce aşırı yumurtalık uyarılması, olgun olmayan yumurta elde edilmesi, AMH’nın 4’ün üzerinde olması durumlarında düşünülmesi gereken bir tedavi yöntemidir.

    4.GRUP: İleri yaştaki çocuk sahibi olmuş veya çocuk problemi olmayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalarda karşılaşılan sorunlar aşağıdaki başlıklarda toplanmıştır:

    1. Şeker hastalığına yatkınlık (İnsülin direnci)

    Polikistik Over Sendromlu kadınlar şeker hastalığı(diyabet) gelişimi yönünden artmış risk altındadır. Yaş, beden kitle indeksi, artmış bel çevresi, bel/kalça oranı ve birinci dereceden yakınlarında diyabet öyküsü PCOS’ta diyabet risk faktörleri arasındadır. Polikistik over sendromunda insülin direnci temel rol oynamaktadır. İnsülin direnci yumurtlama fonksiyonunun bozulmasına neden olarak polikistik over sendromlu hastaların çocuk sahibi olmalarını zorlaştırmaktadır.

    İnsülin direncini hesaplamak için geliştirilmiş pek çok formül bulunmaktadır. En basit hesaplama yolu açlık kan şekerinin açlık insülinine bölünmesidir. Bu değer 4.5’in altında ise hastada insülin direnci mevcut demektir, derhal insülin duyarlılığını artıran metformin gibi ilaçlara başlanmalıdır.

    2.Yüksek tansiyon ve kalp krizi riski

    Polikistik over sendromlu kadınlarda görülen obezite, şeker hastalığı,yüksek tansiyon ve yüksek kan yağlarının olması kalp krizi riskini arttırmaktadır.

    Bunlar arasında obezite en önemli risk faktörlerinden biridir. Obezite, kalbin yapısında ve fonksiyonunda çeşitli değişikliklere yol açabilir. Obezite ve hipertansiyonun birlikte bulunması kalbin yapısı ve fonksiyonu üzerine olan etkinin çok daha şiddetli olmasına neden olur. Beden ağırlığı olması gerekenin %20 üzerinde olanlarda hipertansiyon sıklığı normal ağırlıktakilerin 2 katıdır. Özellikle bel/kalça oranı artmış hastalarda kan basıncı yüksekliği ile yakından ilişkilidir.

    PCOS’lu kadınlarda artmış insülin direnci kan yağlarının yükselmesine sebep olmaktadır. Kanda kötü kolesterolde(LDL) iyi kolesterole (HDL) oranla artış olması polikistik over sendromlu kadınlarda damarlarda sertleşme (ateroskleroz) riskini ortaya çıkarır. Bu durumda kadınlarda felç ve kalp krizi riski oluşmaktadır. Özellikle insülin direnci mekanizması genel olarak kanda pıhtılaşma eğilimi yaratmakta ve damar tıkanıklığı oluşma riskini artırmaktadır.

    3.Rahim kanseri riski

    Polikistik over sendromlu kadınlar rahim kanseri riski taşımaktadırlar. Endometrium (Rahim iç tabakası ) kanseri kadınlarda görülen kanserler arasında ikinci sıradadır. Obezite, düzenli olarak rahim iç tabakasının adet kanaması ile dökülememesi ve çocuk doğurmamak kanser riskini arttırmaktadır.

    PCOS’de rahim iç tabakasının yüksek östrojen düzeyine maruz kalınması ve yumurtlama olmadığı için progesteron hormonunun koruyucu etkisinin ortadan kalkması nedeni ile kanser riski artmaktadır. Polikistik over sendromu olan kadınların adet kanaması olması için ilaç kullanmaları bu riski azaltmaktadır. Hormon tedavisi almak istemeyen kadınlarda belirli aralıklarla endometrial kalınlık değerlendirmesi için ultrason yapılmalıdır. Endometrial kalınlığın adet sonrası azalmaması durumunda endometrial biyopsi (rahim iç zarından parça alınması) yapılmalıdır.

    SONUÇ:

    PCOS hastaları asla hastalıklı bir insan psikolojisine kapılarak hayatı kendilerine yaşanmaz hale getirmemelidirler. Görme sorunu olan bir insan gözlük takarak yaşama nasıl uyum sağlıyor ise PCOS hastaları da diyet ve egzersizle kilo kontrolü yaparak, zamanında doktora başvurup problemine çözüm üreterek istediği sayıda çocuk sahibi olup tamamen normal bir yaşam standardı yakalayabilirler

    Prof.Dr.Recai PABUÇCU

  • Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ?

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ?

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ? | 6 Bebek cildinin hayati rolü

    Cilt bariyerinin temel rollerinden biri, vücudu zehirli-zararlı, tahriş edici, alerjen maddeler gibi çevresel tehditlerden korumaya yardımcı olmaktır.

    Sağlıklı bir cilt, bebeğin bu çevresel tehditlere karşı ilk savunma hattıdır. Cildin en üst tabakası, vücudu korumaya yardımcı olur1,2; su, kimyasallar, mikroplar, aşırı sıcaklıklar, elektrik dalgaları ve ultraviyole ışınlar (UV) gibi çevresel tehditlere karşı kalkan görevi görür. Bu sayede sağlıklı bir cilt, vücudu ciltten girebilecek enfeksiyonlardan korumaya destek olur.

    Bebek cildi neden özel ilgiye ihtiyaç duyar ?

    Bebek cildi yetişkin cildinden farklıdır ve yaşamının ilk yılı boyunca gelişmeye/değişmeye devam eder.3 Bebek cildi yetişkin cildine göre daha ince, daha geçirgen ve daha hassastır.3,4 Bu nedenle çevresel tehditlere karşı daha korunmasızdır. Genetik özelliklerin yanı sıra, bebek cilt bakımında uygun ürünlerin kullanılmaması ve gerekli cilt bakım uygulamalarının yapılmaması cildin bariyer bütünlüğünün bozulmasına/hasar görmesine neden olabilir.

    Hasar görmüş cilt bariyeri alerjenlerin cildin alt tabakalarına geçmesine izin verir, böylece alerjik olmayan bir bebeği alerjiye yatkın hale getirebilir. Bu da bebeklerde atopik dermatit oluşumuna kadar ilerleyebilir.

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan hassas cilt bariyerini korumak için özel ürünler kullanmak gerekir

    Bebek cildine doğru şekilde bakım yapılması cilt bariyerinin hasara uğramasını engeller. Bu da ancak doğru bebek şampuanı ve bebek bakım ürünlerinin kullanımıyla gerçekleştirilebilir.

    Uzmanlar bebek şampuanı ve cilt bakım ürünlerinin sağlıklı cilt bariyerinin bütünlüğünü koruması konusunda hemfikirdirler. Doğumdan itibaren bebek cildine uygun ürünlerin doğru şekilde kullanılması bebeğin cilt bariyerini koruyarak atopik dermatit gelişme riskini azaltır.

    Benzil alkol, SLS, sabun, alkol ve alerjen içerikli ürünlerin bebek saç ve cilt bakımında kullanımından kaçınmak ve cildi düzenli olarak nemlendirmek bu uygulamaların arasında sayılabilir. Bebek cildi için özel olarak formüle edilmiş şampuan ve diğer ürünlerin güvenliği ve etkinliği klinik olarak kanıtlanmış olmalıdır.

    Pediatrik Dermatoloji Derneği Johnson’s® baby ürünlerini tavsiye eder.

    Johnson’s® baby ürünleri, bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan cildine özen gösterecek ve cilt bariyerini koruyacak şekilde formüle edilmiştir. Pediatrik Dermatoloji Derneği bebek saç ve cilt bakımında Johnson’s® baby ürünlerinin* kullanılmasını tavsiye ediyor.

    *Johnson’s® baby Şampuan, Yenidoğan Saç ve Vücut Şampuanı, Yağ, Parfümsüz Islak Mendil

    Referanslar:
    1.Hoath S, et al. Neonatal Skin Structure and Function. 2003
    2.Chiou Y, Blume-Peytavi U. Skin Pharmacology and Physiology. 2004
    3.Nikolovski J, et al. Journal of Investigative Dermatology. 2008
    4.Stamatas G, et al. Pediatric Dermatology. 2009
    5.Stamatas G, et al. Cosmetics & Toiletries. 2009

    Johnson’s Baby şampuan:

    Gerçek Göz Yakmayan® formülü gözler için saf su yumuşaklığındadır. Johnson’s baby şampuan yeni ve yumuşak formülü sayesinde saçın doğal nem dengesini korur ve saçta hiçbir kalıntı bırakmaz. Saçların ipeksi yumuşaklığını korur ve mis gibi kokmalarını sağlar. Bebeğinizin saçını temizlemek ve nemlendirmek için idealdir.

    Çocuklarda Cilt Problemleri
    – Çocuklarda egzama hangi nedenlerle ortaya çıkabilir?
    – Çocuklarda hangi cilt problemlerine daha sık rastlanır?
    – Çocuklarda mantar hangi nedenlerle olur?
    – Çocuğumda sürekli kaşıntı var, neden olabilir?
    – Çocuğumun cildi sürekli kızarıyor, sebep ne olabilir?
    – Çocuğumun cildinde döküntü var, neden olabilir?
    – Atopik egzama nedenleri nelerdir?
    – Çocuğumun cilt probleminin hangi hastalığa bağlı olduğunu nasıl anlarım?
    – Çocuklardaki hangi deri hastalıkları bulaşıcıdır?