Etiket: ph değeri

  • Alkali Diyetinin Faydaları

    Alkali Diyetinin Faydaları

    Kadınlar kulübü editörleri olarak alkali diyetinin faydalarını araştırdık, uzman ve diyetisyenler tarafından bildirilen “Alkali Diyetinin Faydaları” yazımızı sizler için hazırladık.

    Vücudunuz alkali durumundayken, kronik hastalıklardan muzdarip olasılığınız daha düşüktür. Her gün yediğiniz yiyecekler ve içecekler bedeninizin asit alkali dengesi üzerinde doğrudan etkilidir.
    Bu denge vücudunuzun alkali ve asidik gıdaları ne kadar aldığınızla doğru orantılıdır.
    Vücudunuz Ph dengesi 4.5 ise çok asidik, 7. ve üzeri alkaline ve sağlıklı, 9.5 ise pozitif ve çok yüksek olarak kabul edilir.
    Alkali diyetinde esas olan 2’ye 1 beslenmek yani 2 alkali gıdaya 1 asidik gıda gelip vücudu dengelemektir.
    Kadınlar kulübü editörleri olarak alkali diyetinin faydalarını araştırdık, uzman ve diyetisyenler tarafından bildirilen “Alkali Diyetinin Faydaları” yazımızı sizler için hazırladık.

    Eğer pH değerlerinizde hafif bir dalgalanma olursa, ve vücudunuz olması gerekenden daha fazla asidik hale gelirse, bedeniniz hemen dengesizlik belirtileri göstermeye başlar.
    Bu belirtiler burun akıntısı, yorgunluk, ciltte bozulma, ya da bağırsak sendromu gibi küçük şeyler olarak düşünülebilir.
    Ancak, bu küçük sağlık sorunları aslında vücudunuzun fazla asidik olduğunu ve daha alkali duruma ulaşması gerektiğinin ilk sinyalleridir.
    Mikroplar, stres, kirli hava ve diğer dış etkenlere maruz kalmakta bu semptomlara neden olabilir.
    Fakat en iyisi alkali beslenme programı uygulamaktır, böylece daha iyi bir cilde, daha iyi bir sindirim sistemine, güçlü enerjiye ve daha pekçok faydaya kavuşursunuz.

    Daha Az Soğuk Algınlığı Riski!
    Asidik bir durum kötü bakterilerin, maya ve mantarların büyümesini teşvik etmektedir.
    Vücudunuzda asit oranı yükseldiğinde, yani dengesi bozulduğunda, enfeksiyonlara yakalanma riskiniz daha çok artar.

    Alkali Beslenin Kanserden Korunun
    Alkali bir vücudun en büyük faydalarından biri de kansere yakalanma oranını düşürmesidir.
    Vücudunuz çok asidik olduğunda, oksijen oranınız düşer ve ve hücresel metabolizma
    durur. Bu durum kanserin en büyük nedenlerindendir.
    Alkali bir durum ise hücrelerin yenilenmesine teşvik ederek kanseri önlemekte büyük rol oynar.

    Sağlıklı Kilo
    Meyve ve sebzeler alkali oranınızı artırır, işlenmiş gıdalar, şeker, rafine karbonhidratlar ve alkol vücudunuzu daha asidir yapar.
    Alkali gıdalarla beslenerek, sağlıklı bir şekilde kilonuzu koruyabilirsiniz.
    Asit üreten gıdalarla beslenmek kilo sorunuyla karşılaşma oranını yükseltir.

    Vücudunuzun Alkali Seviyesi İyi İse;
    Cildiniz daha genç ve elastik olur.
    Derin ve daha dinlendirici bir uyku uyursunuz
    Bol fiziksel enerjiniz olur.
    Soğuk algınlığı, baş ağrısı, grip virüslerden daha az muzdarip olursunuz
    Sindirim sisteminiz iyi çalışır
    Daha az eklem iltihabı, kireçlenme gibi sağlık sorunlarıyla karşılaşırsınız
    Mantar hastalıkları daha az görülür
    Osteropoz sorunu kapınızı çalmaz
    Zihinsel olarak daha dinç olursunuz
    Yasal doğal yüksek

    Vücudunuzdaki Alkali asit oranı bozulduğunda yani asit oranı yükseldiğinde karşılaştığınız sorunlar ise;
    Sindirim sorunları;
    Aşırı mide asidi salgılanması
    reflü
    gastrit
    ülser
    tükürüğünüzdeki asidik artış

    Sağlıksız Cilt, Saç ve Tırnaklar
    Tırnaklar ince ve kolay kırılabilir
    Kuru cilt
    Dudaklarda çatlaklar
    Saç kırılır, matlaşır
    kurdeşen
    Çok solgun bir yüzünüz olur

    Diş ve Ağız Sorunları:
    Diş kayıpları
    Sıcak, soğuk ya da asitli gıdalara hassas dişler
    Diş çatlakları, minenin zarar görmesi
    ağız ülserleri
    Boğaz ve bademcik enfeksiyonları
    Diş sinir ağrısı

    Gözler, Baş ve Genel Vücut:
    Baş ağrısı
    Düşük vücut ısısı (soğuk hisseder)
    Enfeksiyonlara yakalanma riski artar
    Bacak krampları ve spazmları
    Gözler kolay yaşarır, göz nezlesi, iltihabı gibi sorunlar artar

    Sinirler ve Duygular:
    Düşük enerji; sürekli yorgunluk
    Sürekli depresif hal, mutsuzluk
    aşırı sinirlilik

    Kaliforniya, San Francisco Üniversitesi’nde 9,000 kadın üzerinde yapılan yedi yıllık çalışma gösterdi ki, alkali asidik dengesi bozulmuş daha fazla asit oranı yüksek bedene sahip kadınlar, kemik erimesine ve kaybına yakalarnma riski, ph seviyesi normal olanlara nazaran çok daha fazla.
    Araştırmalar gösterdi ki orta yaşlı kadınlarda kalça çıkıklarının çoğu, hayvansal gıda yüksek, sebze alımı düşük gibi, yüksek asidik oranda beslenen kadınlarda ortaya çıkıyor.

    Uzmanlar binlerce, yüzbinlerce sayısını bilmediğimiz hastalık olduğunu,
    tüm bu hastalıklarının kökeninin, ph dengesi bozulmuş yüksek asidik vücut, olarak bildiriyor.

    Bedenin alkali oranı veya asit oranı çok yüksekse bağışıklık sistemi kendini koruyabilmek için antikor üretemiyor, ve bunun sonucu bakteri, mikropların yol açtığı hastalıklar, kronik enfeksiyonlar ve en acısı kanser daha fazla kapınızı çalıyor.

    Hastalıkların nedenin alkali asit dengesi bozulmasından kaynaklanması yeni bir bulgu değildir.
    1933 yılında Amerikan Yeni Sağlık Kurumu’nun yayınladığı makale, hastalıklarının kökeninin vücutta asit birikip, bedenin kendi kendini zehirlemeye başlaması olarak bildiriliyor.

    Aşırı asidik durum bedenin gücünü zayıflatır ve bağışıklığını düşürür.
    Vücudumuzun iyi çalışması için bir dengeli bir alkali oranı gerekir. Örneğin, kanın pH 7.4 olması gerekir. Kandaki yalnız 0,2 pH değişimi ölümle sonuçlanabilir.
    Beden ölmek istemediğinden asidik oranı arttığında, bunu dengelemek için kalsiyum
    sodyum potyasyum ve magnezyum gibi organların ihtiyacı olan mineralleri daha fazla tüketme ihtiyacı duyar, bu da dengeyi bozup hastalıklara yol açar.
    Asit oranını nörtrolize etmek için bu bir süre devam eder, sağlığımız yerinde diye düşünür fakat bir süre sonra beden eror verip, iflas bayrağını çeker, büyük hastalıklarla karşılaşma oranı yükselir.

    Günümüz tipik beslenmeleri, maalesef protein, şeker, tahıl gibi asit oranı yüksek
    bir tüketim üzerine kurulu.
    Alkali gıdalardan olan sebze ve meyveleri az tükettiğimizden, aldığımız asit oranını dengeleyecek kadar alkali besin almıyoruz.
    İçecek alışkanlıklarımızda yine, tütün, kahve çay, alkol gibi asit oranı çok yüksek sıvılardan oluşuyor.

    Vücudumuzun yaklaşık %20’si asidik ve %80’i alkalidir; Bizim yapmamız gereken bu dengeyi korumak için yaklaşık %20 asidik gıdalardan beslenip ve %80 alkali gıdalardan tüketmektir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

    Yeni Başlayanlar için Alkali Diyeti tıklayın

    Alkali diyeti nasıl yapılır? tıklayın

  • Alkali diyeti nasıl yapılır?

    Alkali diyeti nasıl yapılır?

    Vücudunuzdaki doğru pH dengesini koruyup, sürdürmek, sağlık için çok önemlidir.

    Bedeninizdeki pH oranı çoğu zaman çok asidik ise, çeşitli hastalıklara yakalanma riski artar.0-6 arasında bir pH dengesi asidik, 7 pH dengesi normal ve 8-14 arasında bir pH
    dengesi alkalidir.Eğer asitli gıdaları çok tüketen biriyseniz, yüksek alkali gıdalar yiyerek, alkalili yemekler sayesinde, asidik gıdalardan aldığınız asit Ph oranını
    düşürerek dengede tutabilirsiniz.

    Yediğimiz gıdalar ya alkalidir veya asitlidir. Gıdanın alkalin ya da asidik olmasına bağlı olarak, bizim vücut üzerindeki etkisi tamamen farklıdır.
    Alkali oranı iyiyse sağlığımız yerinde, asit oranı artmışsa sağlık problemleri var demektir.
    Bu ilkeye göre, beslenme uzmanları meşhur alkali diyetini oluşturdu.

    Alkali diyeti nasıl yapılır, diyet listesi nelerden oluşur, yasaklı listesi nelerdir, bu bilgiler hakkında beslenme uzmanlarının hazırladığı listeyi sizle paylaşacağız.
    Alkalin diyeti 3-4 hafta sürer. Bu süre içinde vücudunuzu size zarar veren fazla asitten temizler, normal fonksiyonlarına getirirsiniz.
    Bunu uyguladığınızda, şayet ilk bir kaç gün kendinizi biraz kötü hissediyorsanız, fakat ciddi bir durum yoksa, diyeti kesmeyin,
    şayet bu diyet sizi etkilediyse, diyeti kesin ve doktora başvurun. Diyetten hafif bir etkilenme görülebilir, bu vücudunuzun temizlenmeye başladığını gösterir.

    Diyet Planı
    Diyet planı alkali reaksiyon besinler içerir. Bu gruba biz güvenle hemen hemen her bitki besini sınıflandırabiliriz. Temel listesi şu şekildedir:
    – Olgun muz, avokado, çilek, sarımsak, kereviz, havuç, kuş üzümü,ve hurma.
    Tüm bu gıdalar pH 8.0 düzeyine sahiptir. Bunlar asidik gıdaları etkiler ve alkali seviyeye yakın pH seviyesine yükseltirler. Buna ek olarak, kan basıncının normalleştirerek,
    vücut için yarar sağlarlar.

    -Tatlı elma, kayısı, ve yonca.
    Bunlar da 8.0 civarında pH değerine sahiptir.
    Bu ürünler yararlı bir sürü enzim içerir ve hormonal seviyeyi normale döndürürler.

    -Tatlı üzüm, tatlı armut, ananas, erik, kuru üzüm ve sebze suları.
    Bunların pH’ı 8.5’e ulaşır. Bu gruptaki ürünler antioksidan ile zengindir.
    Bunların kanın tüm bileşimin üzerinde olumlu bir etkisi vardır ve vücuda mükemmel detoks yaparlar.

    – Kivi, hindiba, ve meyve suları.
    Güçlü antioksidanlardır.Bu grup, flavonoid maddesi ile doludur. Onların PH seviyesi 8.5.

    -Kavun, mango, papaya, ve maydanoz.
    Bu grup ürünler mükemmel bir şekilde karaciğer, böbrek ve bağırsakları temizler. PH düzeyi 8.5.

    – Kırmızı biber ve kavun.
    Bu gruptaki ürünler serbest radikallere karşı savaşırlar, bağırsakları iyi bir şekilde temizlerler
    ve endokrin sistemi üzerinde yararlı bir etkiye sahiptirler. Onların PH seviyesi 8.5.

    -Karpuz.
    Karpuz pH 9.0. Bu meyve mükemmel bir şekilde vücudu temizler ve likopen, beta-karoten ve C vitamini kaynağıdır.

    -Limon.
    Limon pH 9.0 olduğunu. Bu ekşi meyve alkali ortam oluşturmak için gerçekten yardımcıdır.
    Bu meyve bağışıklığı güçlendirici özelliklere sahiptir ve karaciğeri temizler.

    Asidik yiyecekler, aşağıdaki gibidir:
    – Balık, et, yumurta, süt, tereyağı, şeker, bezelye, tahıl, fasulye, fındık, alkol, çay ve kahve.
    Bu ürünleri (gıdaları) sadece gerekli minimum düzeyde tüketerek, mümkün mertebe bunlardan kaçınılmalıdır.

    -Alkali diyetinde diyet planı ikiye ayrılır; %80 Alkali besinler, %20 Asidik gıdalar.
    Bu diyette yavaş yavaş asitli gıdaların alımını azaltıp, alkali gıdaların oranını artırmalıdır.
    Yemeği yavaş yemeli ve bir lokmayı en az 30 kez çiğnemelidir.

    -Akşam 19:00’dan sonra herhangi bir yiyecek yemeyi unutun!
    Yemeklerden sonra bitkisel çay içebilirsiniz fakat öğünlerinizin arasında alkalili su için.
    Bitkileri çiğneden veya haşlanmış olarak yemek tavsiye edilir.

    -Sabah kahvaltıda sarı ve yeşil renk sebzeler yiyin.
    Kurutulmuş meyve ve sebzeler , tek başına öğün olabilir veya aperatif olarak öğünleri tamamlayabilir .

    -Menünüzde fındık , bezelye ve yeşil fasulye olabilir.
    Yemek pişirdiğinizde veya salatalarınızda zeytinyağı, ayçiçek yağı gibi kimyasal katkı maddesi içermeyen yağlar kullanın.

    -Hububat haftada üç kereden fazla yenebilir.
    Yağsız sığır eti , dana eti, kuzu , tavuk , ve hindi gibi et ürünlerini makul miktarda yiyebilirsiniz .

    -Hafta 2 veya 3 kez balık yiyebilirsiniz.
    -Öğün aralarında bitki çayları, alkaline sular, doğal meyve suları alımı önerilir.
    -Alkalin diyeti diğer diyetlere nazaran vücut için çok daha sağlıklıdır; Bu diyet sindirimi geliştirir ve bağışıklık üzerinde olumlu etkisi vardır. Sağlıklı bir yaşamı hayat
    felsefesi yapan herkes, bu diyeti denemeli!

    Alkali Diyeti
    Ne yenilebilir;
    (Mantar ve konserve mısır hariç) tüm sebzeler
    Kuruyemişler(fıstık hariç)
    Fasulye ve baklagiller
    Sağlıklı yağlar ve sıvı yağlar
    Deniz tuzu / Himalyan tuz

    Alkali Diyeti Yasak Listesi
    et
    deniz ürünleri
    mandıra
    en tahıllar
    işlenmiş gıda
    nişastalı yiyecekler
    şeker
    Bitkisel, hidrojene ve kısmi hidrojene yağlar
    fermente gıdalar
    kurutulmuş meyveler

    İlgili konular

    Alkali Diyet Listesi İçin Tıklayınız

    Alkali su nasıl yapılır?

    Alkali su yapmak için limon kullanacaksınız.  1 sürahi PH 7 ve üzeri değerlere sahip suyun içine, 1 adet limonu yıkadıktan sonra kabuklarıyla birlikte dilimleyip katın.. Sürahinin kapağını kapatıp oda sıcaklığında 12 saat dinlenmesi için bırakın. Sürenin sonunda alkali su hazır hale gelecektir ve kullanmaya başlayabilirsiniz.

    Alkali su yapımında kullanılan bir diğer malzeme ise karbonattır. Eczanelerden satın alabileceğiniz İngiliz karbonatını 2 litre suyun içine 1 çorba kaşığı atıp karıştırarak 24 saat oda sıcaklığında dinlenmeye bırakın. Sürenin sonunda alkali su kullanıma hazır hale gelecektir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.alkali_diyeti

    alkali diyet besinleri
    alkali diyet besinleri
    alkali tablosu
    alkali tablosu

     

     

    Alkali Diyeti

  • Cildinize doğru bakıyor musunuz?

    Cildinize doğru bakıyor musunuz?

    Cildimizi temizlerken, nemlendirirken bir sürü hata yapıyoruz. Ama bazı hatalarımız var ki, onlar aslında hata kaldırmıyor. Pek çoğumuz bakıma zaman ayırma konusunda sorun yaşadığı için gözünü de yüzünü de aynı ürünle temizlemek ister. İşte bu en sık yapılan yanlışlardan biri.

    Neden çocukların ürünlerini kullanmayı severiz. Sağlıklı olduklarını düşünürüz de ondan…Oysa yetişkinlerin cilt pH’ıyla çocuk ve bebeklerinki çok farklı. Bu nedenle bebek ve çocuk ürünleri yetişkinler için uygun değil. Yetişkin insanda üst tabaka epidermisin pH değeri 5.5. Ancak yenidoğan bebeğin cilt üzeri asit mantosu henüz oluşmadığı için pH değeri nötr.

    Bunlara dikkat!
    Sıkılaştırıcı ya da yaşlanmayı geciktirici anti-aging ürünlerin yoğun gece kremleri, mutlaka belli bir yaştan sonra kullanılmalı.

    Bazı ciltler yaz ve kış döngülerinde farklı ürünler kullanma ihtiyacı duyar. Örneğin karma bir cilt kışın kuruyabilirken yaza doğru yağlanma eğilimine geçer. Cildin neme ihtiyacı vardır, özellikle kuru ciltlerin kış aylarında bu nemi tutabilmesi zor olur.

    Kuru ciltlerin sert temizleyicilerden ve antibakteriyel sabunlardan kurtulması gerekir. Kuruma, pullanma ve kepeklenmeye neden olacağı için uzak durun. Alkollü tonik cildinizi kurutacağından tercih etmeyin. Yazın hafif yağlı, kışın ve sonbaharda yoğun yağ içerikli nemlendirici kullanın. Nemlendiricinin üzerine yaz ve kış güneş koruyucu sürün.

  • Cilt Kuruluklarından Korunma Yolları

    Cilt Kuruluklarından Korunma Yolları

    Yaşa bağlı olmaksızın meydana gelen cilt kurulukları birçok nedenden dolayı oluşabilir. Ciltteki pullanma ve sıkıntı verici bir gerginlik hissine neden olan kuru ciltlerden kurtulmanın yollarını merak ediyorsanız işte aradığınız cevaplar…

    Kuru cilt; tüm vücudumuzu bir film tabakası şeklinde örten hücrelerden oluşan stratum korneum denilen tabakadaki suyun kaybı sonucu oluşur. Bu tabaka suyunu kaybedince esnekliğini kaybeder, çatlar ve pullanır.

    Stratum korneum su tutan maddeler içerir ve cildin daha cildin alt kısımlarından suyun sızmasını engeller. Hücreler ve yağdan oluşan bir film tabakası içeren stratum korneum tarafından su tutulur ve ciltten buharlaşması engellenir.

    Kuru, pullu cildi tetikleyen faktörler nelerdir?

    Kuru cilt herhangi bir yaşta ve bir çok nedenden dolayı oluşur. Kuru cilde neden olan koşullar:

    – Kuru hava, özellikle kış aylarındaki düşük nem,

    – Düşük nem bulunan yerler, özellikle merkezi ısıtmanın olduğu kapalı alanlar, ateşe veya ısıtıcı fanlara yakın oturma,

    – Rüzgara maruz kalma,

    – Sık yıkanma, duş alma ve yüzme, özellikle bol klorlu aşırı sıcak ve soğuk suda yüzme,

    – İdrar söktürücü ilaçlar,

    – Kalıtsal faktörler ve artan yaş ile sebum (yağ) gibi doğal nemlendiricilerin azalması,

    – Atopik egzama, sedef ve ihtiyosis gibi cilt hastalıkları,

    – Metabolik faktörler, tiroid bezinin yeterince çalışmaması veya aşırı kilo kaybı

    – Sabun, deterjan ve çözücülere maruz kalma.

    Ciltten su kaybı en sık hangi durumlarda olur?

    Ciltten su kaybını arttıran diğer önemli bir faktör, ciltten banyo esnasında kaybedilen sıvıdır. Sıcak su ile yıkanma ve sabunlar, ciltteki koruyucu yağ tabakasını azaltırlar. Banyoda azalan yağ eğer dışardan uygulanan bir nemlendirici ve yağ ile dengelenmezse; ciltten su kaybı artar ve banyodan sonraki bir saat içinde, cilt normalde olduğundan daha kuru bir hal alır. Deterjanlar ve çözücüler de benzer şekilde, cildin yağ tabakasını kaldırarak cildi kuruturlar.

    Cilt pullanması nasıl oluşur?

    Cilt pullanması stratum korneum dediğimiz cilt yüzeyinden hücrelerin gözle görülebilir şekilde ayrışması ile oluşur. Normal ciltte bu süreç gözle görülmez, çünkü hücreler tek tek dökülür. Pullu ciltte cilt hücreleri birbirlerinden ayrılamazlar ve bu da gözle görülebilen kepeklenmeye neden olur. Bu durum kuru ciltte herhangi bir nedenle gelişebilir; ayrıca seboreik egzama, sedef ve ihtiyosis hastalığında cilt hücrelerinin yapısı bozuktur ve birbirlerinden kolay kolay ayrılamazlar.

    Kuru ciltten korunmanın yolları nelerdir?

    Herhangi bir nedenle kuruluğa eğilim gösteren cildin, sabun ve su ile teması azaltılmalı ve nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Sıcak sudan ve aşırı su temasından kaçının. Sıcak su cildin doğal yağlarını ortadan kaldırır ve cildi kurutur.

    Banyo sıklığını azaltın. İki günde bir veya daha seyrek banyo yapın ve yıkanma sıklığınızı azaltmak için kirlenmemeye dikkat edin.

    Banyo ve duş süresini kısa tutun. Kısa bir duş ve banyo cildi nemlendirir, fakat cildi havlu ile ovuşturmak veya ciltten suyun buharlaşması deriyi kurutur. Bu nedenle banyo ve duş süresi uzatılmamalı ve ılık su ile yıkanılmalıdır.

    Duştan sonra cildinizi havlu ile ovuşturmayın. Bunun yerine cilde havlu ile hafifçe dokunarak kurulanılmalıdır.

    Hafif sabunlar kullanın. Sabunlar cildi kurutur. Hafif, fakat fazla yağ içeren sabunlar veya sabunsuz temizleyiciler (pH seviyesi cildinizin pH seviyesine uygun (5.5) dermokozmetikler) kullanılmalıdır. Bu arada sabun kullanımını da minimale indirilmelidir.

    Banyodan sonra cildiniz hemen nemlendirin. Banyodan sonra cilt halen nemli iken, nemlendirici losyon ve kremleri uygulayınız. Banyo sonrasında cildinizi tamamen kurularsanız, cildin doğal nemi de buharlaşarak deriden uzaklaşır. Nemlendirici losyon ve kremler, gün içinde ihtiyaç olduğunda kullanılmalıdır. Çok şiddetli kuruluk olduğunda laktik asit veya üreli nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Cilt kuruluğu cilt hastalıklarına neden olabilir mi?

    Bazı kişilerde cilt kuruluğu, dermatit (egzama) denen cilt hastalığına neden olabilir. Dermatit cildin inflamasyonuna verilen addır. Bu durum alt bacaklarda egzema craquele; gövde, kollar ve bacaklarda ise numular dermatite neden olur. Bazen de ciltten herhangi bir döküntü olmadan kaşıntı görülebilir. Bu duruma yaşlılığa bağlı kaşıntı veya kış kaşıntısı denir. Dermatit geliştiğinde dermatoloji uzmanları kortizon içeren kremleri reçete ederler. Kortizonlu kremler dermatit bulunan alanlara uygulanır. Dermatit iyileştiğinde uygulamaya son verilmeli, daha sonra dermatitin yenilenmesini engellemek amacıyla nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Cildin iyi nemlendirilmesi cilt kuruluğunu düzeltir, eğer cildiniz tüm kurallara uyulmasına rağmen iyileşmiyorsa dermatoloji uzmanına başvurunuz.

  • Kışı Taze Bir Ciltle Karşılayın

    Kışı Taze Bir Ciltle Karşılayın

    Uzun ve sıcak bir yaz mevsiminin ardından gelen sonbahar ve yaklaşan kış mevsimi kuşkusuz cildimiz için de dönüşümü ve yenilenmeyi zorunlu kılıyor. Doğaya ayak uydurmak için cildimize de özen göstermemiz, onu bu yeni mevsime hazırlamamız gerekiyor…

    Sonbaharda cilt için atılması gereken ilk adım iyi bir cilt temizliği olmalı.

    Yüz ve vücut için peeling önemli. A, E ve selenyumu birlikte almak, kereviz, nar ve portakalı da sofradan ihmal etmemek gerekiyor.

    Her mevsim dönüşümü yenilenmeyi getirir. Uzun ve sıcak bir yaz mevsiminin ardından, doğaya ayak uydurabilmek için ruh ve bedenimize özen göstermemiz gerekiyor. Bunlardan biri de cildimiz.

    Bu dönemde cildin en ihtiyaç duyduğu şeylerden biri peeling. Ölü deriden arınmak ve cildi daha savunmalı bir hale getirmek için haftada bir evde uygun bir ürünle pütürlü peeling yapılabileceğini söyleyen cilt hastalıkları uzmanı Dr. Betül Şengör, önerilerine şöyle devam etti:

    “Hem yüz, hem vücut için geçerli olan peelinglerin sadece çeşidini iyi belirlemek gerekir. Vücut için kahverengi şekerden oluşan hafif yağlı ama arındırıcı mekanik peelingler, yanı sıra sırttaki siyah noktaların temizliği yapılabilir. Yüz için ise fitik asit, glikolik asit, laktik asit peelingler ile yumuşak bir arınma yapılabilir, ancak lekeler varsa daha ileri peelingler uygulanabilir.”

    Asitli ürünleri tercih edin

    Cilt hastalıkları uzmanı tarafından, peeling sonrası arınmış ve temizlenmiş cilde reçete edilen ev bakım ürünleri ile bu etkinin uzun solukluluğu sağlanabileceğine de vurgu yapan Dr. Şengör, bu ürünler arasında özellikle akşamları retinoik asit içerikli ürünlerin, beraberinde leke önleyicilerin, gündüzleri ise C vitamini içerikli kremlerin, güneş koruyucuların olması gerektiğini belirtti.

    Dolaşımı canlandırın

    Cildin dolaşımını düzenlemek ve canlandırmanın da önemine vurgu yapan DR. Şengör, “Bunun için IPL, led terapi önerilebilir. Vitamin ve hyalüronik asit enjeksiyonları ile cilt derinlemesine nemlendirilir ve beslenir. Kurumuş, güneşin etkisiyle gerçek rengini kaybetmiş ciltlerde her yaşa uygun farklı kokteyller uygulanabilir” dedi.

    Estetik dermatolojide yüzün bölgesine ve sorununa göre uygulama yapmanın prensip olduğunu ifade eden Dr. Şengör şu bilgileri paylaştı:

    “Örneğin bütün yaz kaşlarını çatmış veya göz çevresini kırıştırmış olan kişilere kadın veya erkek kas gevşetici bir ilaç olan botulinum toksin enjeksiyonu uygun olur veya yüzün orta hattında çökmeler veya derin nem kayıpları varsa hyalüronik asit dolgular ve vitamin enjeksiyonları yapılır.

    Yüzün alt bölümünün düzeltilmesi çoğunlukla estetik cerrahların uyguladığı germe işlemlerine ihtiyaç duyar ancak cildi sarkmadan yakalamışsak o zaman bir umudumuz bu bölgenin ışıklarla uyarılıp vitamin ve büyüme faktörlü ürünlerle hücrelerini tetiklemek mümkün.”

    Şok diyetler cildi de şoka sokar

    Gıdaların kalitesi ve içerdiği besinlerin durumunun cildin sağlığı için çok önemli olduğunu da söyleyen Dr. Şöngör, sabah-akşamüstü C vitamini almanın, kış aylarında A,E, selenyumu birlikte tüketmenin, karaciğeri koruyan gıdalardan enginar, kereviz, nar, portakal yemenin cilt sağlığı için şart olduğunu belirtti.

    Dr. Şengör bu konudaki önerilerini de şöyle sıraladı:

    – Cildinizi mutlaka düzenli olarak temizleyin, makyajla uyumayın

    – Cildinizi düzenli olarak uyarın, her gün günde 3 defa parmak darbeleri (mikrodolaşım için), gerektiği ölçüde haftalık peeling ile ölü deriden arındırma

    – Her gün güneş koruyucu ürün kullanımına dikkat (nemlendirici özellikli, makyaj altına sürülebilen) makyaj ürünlerinin doğal, mineral bazlı olmasına özen göstermek.

    – Fondöten ve pudra kulanımını en aza indirin (gözenekler nefes alsın).

    – Bronzlaşmak eşittir yaşlanmaktır, bu nedenle koruyucusuz güneşlenmeyin, mümkünse solaryum yerine otobronzan sistemleri tercih edin.

    – Belli zamanlarda (regl dönemleri, ateşli hastalıklar, spor yapma ile ilişkili, zayıflama programları sırasında) cilt hastalıkları ve kozmetik dermatoloji uzmanının görüşlerini alın.

    – Detoks ve şok zayıflama programlarını yaparken cildin de şok olabileceğini yani sarkma ve bağ dokusunda bozulma olabileceğini asla unutmayın.

  • Sağlıklı nefes almak için sağlıklı bir burun şart!

    Sağlıklı nefes almak için sağlıklı bir burun şart!

    Sağlıklı nefes almak için sağlıklı bir burun şart!
    Burun tıkanıklığı yaşayan hastalar genellikle ağızdan nefes alırlar ve esas şikayet olarak da ağızdan nefes alma gelir. Peki burun nefes almada gerçekten önemli midir? Bu sorunun cevabını Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan Kadınlar Kulübü okuyucuları için anlatıyor..

    Sağlıklı uykunun ilk kuralı sağlıklı bir burundur
    Burunun görevi sadece havanın akciğerlere gönderilmesi değil, aynı zamanda akciğerlere sunulan havanın belli bir kalitede olmasını sağlamaktır.Hava burundan geçerken süzülür ve temizlenir, ayrıca burun içindeki burun etleri havayı ısıtır 36 dereceye getirir,dışarıdaki hava kuru bile olsa burundan geçetiğinde neme %100 doymuş olur. Bunların yanında koku almamızı sağlar ve sesimizin bize özgü olmasını sağlar. Burun tıkanıklığı yaşayan hastalarım bana, en sık gece yatttıktan sonra kaliteli bir uyku uyuyamadıklarını, ağız solunumu yapmak zorunda kaldıkları için sabahları ağız kuruluğu yaşadıklarını belirtmekler. Bu durumda sağlıklı uykunun da ilk kuralı sağlıklı bir burundur diyebilirz.

    Burun tıkanıklığı ses kalitesini de etkiliyor
    Yine ağızdan nefes almanın bir sonucu olarak damak ve yutak bölgeleri devamlı kuru olduğundan, bu kişilerin grip ve üst solunum yolu enfeksiyonları daha ağır ve uzun sürmektedir. Bu durum hastanın hayat kalitesini ve iş konsantrasyonunu bozmaktadır.

    Burun tıkanıklığı olan hastanın konuşması da etkilenir. Burun tıkanıklığı olan hasta uzun bir konuşma yapması gerektiğinde veya bir sunum yapması gerektiğinde ağzından hem konuşup hem de sık sık hava aldığı için rahat konuşamaz , bu durum sık ve derin iç çekmeler yüzünden baş dönmesine sebebiyet verebilir. Bu durum kişinin prezentabilitesini de çok ciddi olarak etkilemektedir. Burundan konuşan sık sık derin derin iç çekerek konuşan bir yöneticinin karizmasının kesinlikle yeterli olmayacağı görüşündeyim.

    Yorgunluğun nedeni burun tıkanıklığı olabilir
    Burun tıkanıklığı kronikleştiğinde vücut bir müddet sonra bundan etkilenecek ve efor kapasitesi düşecektir.Bu durum kişinin spor yapmasını ve seks hayatını kesinlikle negatif olarak etkilemekte ,gün içi aktivitelerde de performans düşüklüğüne neden olmaktadır. Sonuç olarak hem kaliteli bir uyku için, hem sağlıklı ve keyif alınacak bir hayat için, hem de kaliteli ve karizmatik bir konuşma için önce nefes, önce açık bir burun diyoruz.

    İlgili konular ;
    Burun Tıkanıklığı ve Tedavisi

  • Burun Tıkanıklığı ve Tedavisi

    Burun Tıkanıklığı ve Tedavisi

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre İlhan burundan nefes almanın önemini ve burun tıkanıklığı tedavisini anlattı…

    Op. Dr. Emre İlhan konu ile ilgili yaptığı açıklamada: “Burun, insan sağlığı için çok önemli bir organdır. Sağlıklı bir solunum fonksiyonu ve sağlıklı bir vücut için burundan soluk alıp vermek esastır. Burun sadece havanın girip çıktığı bir organ değildir .Burun nefes alıp verme sırasında havayı nemlendirir, ısıtır, sesimizin bize özgü olmasını sağlar, kulağımızı havalandırır, koku almamızı sağlar.

    Özellikle ülkemiz insanının burun yapısının kemikli olması ve insanların bir çoğunda allerjik hastalıkların sık olması nedeniyle burun tıkanıklığı şikayeti en sık rastladığımız şikayetlerden birisidir. Uzun süren burun tıkanıklığı hastalarında bu problem çözülmediği taktirde çok ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır.

    Kısaca burun tıkanıklığı hastanın hayat kalitesini ciddi şekilde bozar ve zamanında müdahale edilmediği taktirde ileri sağlık problemlerine sebebiyet verebilir.” dedi ve burun tıkanıklığının sebeplerini açıklayarak, tedavi yöntemlerini anlattı.

    Burun tıkanıklığı sebepleri:

    – Burun kemiğinde kayma (Deviasyon) olması
    – Alt burun etlerinin (konka) büyümesi
    – Burun çatısında daralma(valv daralması)
    – Geniz eti büyümesi
    – Yaygın burun içi polipleri

    Bu sebepler tek tek veya birliktelik göstererek burun tıkanıklığına sebep olur.

    Burun tıkanıklığı olan hasta:

    – Devamlı ağız solunumu yapmak zorunda kalır ; Sık tekrarlayan boğaz enfeksiyonları olur ve müzminleşmiş farenjit gelişir.
    – Horlama ve uyku bozuklukları gelişir.
    – Akciğer ve Kalp problemlerini ağırlaştırır.
    – Sabahları ağız kuruluğu gelişir.
    – Cinsel fonksiyon bozuklukları olur.
    – Psikolojik sorunlar gelişmesine yatkınlık olur.Bu hastalar özellikle sinirli olduklarından yakınırlar.
    – Ses kalitesi bozulur ve burundan konuşma gelişir
    – Çocuklarda geceleri altını ıslatma problemleri olabilir.

    Görüldüğü gibi burun tıkanıklıkları insanın hayat kalitesini ciddi oranda bozmaktadır.

    Burun tıkanıklıklarında yapılan ameliyatlar:

    – Burun kemiği düzeltilmesi(deviasyon ameliyatı)
    – Alt burun etlerinin kısmi olarak alınması(veya radyofrekans uygulaması)
    – Burun çatısının açılması (valv cerrahisi)
    – Estetik burun cerrahisi (Bazı burun tıkanıklıklarının tedavisi burnun dışının da değiştirilmesi ile mümkün olur)
    – Geniz eti alınması (genellikle çocuklarda)
    – Burun içi poliplerinin medikal ve cerrahi tedavisi

    Burun tıkanıklığı olan hastalara ilaç tedavileri ile bir yarar sağlanamadığı taktirde ameliyat gerekir.
    Burun tıkanıklığı ciddi bir sağlık problemidir.Mutlaka tedavi edilmelidir.

    BURUN TIKANIKLIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

    BURUN KEMİĞİNDE KAYMA VEYA EĞRİLME (DEVİASYON) ve TEDAVİSİ

    Sıklıkla karşılaşılan burun tıkanıklığı nedenlerinden biri de burun içi kemiğinde kayma veya eğrilme olmasın sonucunda nefes yolunun tıkamasıdır. Burun direği olarak da adlandırılan ve tıp dilinde septum adı verilen bu yapının düzgün olması sağlıklı nefes almanın ilk şartıdır.

    Burun kemiği kayması veya eğrilme olmasının tıptaki adı Septum Deviasyonudur.
    Septum deviasyonunun tedavisi ameliyattır. Septoplasti denilen ameliyatla septumun eğri kısımları çıkarılır , düzeltilir, ve septum orat hatta getirilerek her iki burun pasajının açık olması sağlanır.
    Ameliyat genel ve lokal anestezi ile yapılabilir,bu hastanın ve doktorun seçimine bağlıdır.Ameliyat ortalama 30dk-45dk arası sürer .Ameliyatta hastanın burun içine yeni geliştirilmiş sünger yada silikon tamponlar koyulur. Yeni geliştirilen bu tamponlar sayesinde hastaları en çekindikleri tamponun çekilmesi ağrısız ve oldukça kolay olmaktadır.
    Ameliyattan iki gün sonra hastanın burunundan tamponlar alınır. Ve hasta günlük aktivitelerine devam edebilir.Ameliyat öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gereken durumları lütfen doktorunuza danışınız.

    BURUN ETİ (KONKA) BÜYÜMESİ VE TEDAVİSİ

    Burun eti büyümesi burun tıkanıklıklarının çok önemli ve sık karşılaşılan bir sebebidir.Burun içinde alt orta ve üst burun etleri olmak üzere üç adettir.Alt burun etlerinin büyümesinde burun tıkanıklığı gelişirken orta burun etlerinin büyümesinde sık tekrarlayan sinüzit atakları ve kronik sinüzite yatkınlık gelişir.Bu nedenle burun eti büyümelerinde gerekli ilaç tedavilerine rağmen iyileşme sağlanamadığında cerrahi tedaviye başvurulmalıdır.

    Burun eti büyümesinin nedenleri:

    – Alerjik burun eti büyümesi
    – Burun kemiğindeki kaymaya bağlı burun eti büyümesi
    – Burun etlerindeki yapısal bozukluklar

    Burun etlerine uygulanması gereken cerrahi; tahrip edici , ve burun etinin tamamına yönelik değil koruyucu (burun etini saran mukoza adı verilen kılıfı koruyarak) ve kısmi olmalıdır.Bunun nedeni burun eti ve burun etini saran kılıfın burun işlevinde önemli yeri olmasıdır.

    Uygulanan ilaç tedavilerine rağmen iyileşme olmadığı durumlarla cerrahi müdahale gereklidir.Ameliyatlar tam teşekküllü hastanelerde endoskopik yöntemle en son teknikler kullanılarak uygulanmaktadır.Burun eti ameliyatı diğer burun ameliyatları ile birlikte de uygulanabilmektedir.Ayrıca merkezimizde son teknoloji ürünü olan radyofrekansla burun eti küçültülmesi uygulanmaktadır.Bu yöntemle muayenehane şartlarında veya diğer bir burun ameliyatıyla(özellikle estetik burun cerrahisiyle birlikte) aynı anda burun etleri küçültülebilmektedir.Bu uygulama sonrasında hastalarda ciddi derecede ağrı tespit edilmemiş olup ağrı kesiciler yeterli olmaktadır.

    BURUN YAN DUVARI ZAYIFLIĞI (NAZAL VALV DARLIĞI) VE TEDAVİSİ:

    Burnun yan duvarlarında yeterli destek olmaması durumunda hasta nefes alma sırasında burun kanatlarının içeriye çökmesi nedeniyle burundan nefes alamaz.Bu durum doğuştan ve gelişimsel olabileceği gibi geçirilmiş bir ameliyat sonrası da ortaya çıkabilmektedir.Bu hastalar tipik olarak her iki işaret parmağı burun ile yanağın birleştiği yerlere konularak kulaklara doğru hafif açma hareketi yapıldığında çok rahat nefes almaya başlarlar.Buna Cottle manevrası diyoruz ve valv darlıklarının tanısında kullanıyoruz. Nazal valv darlığının tedavisi de ameliyatla olmakta ve burun yan duvarlarının yine burun içinden alınan kıkırdakların uygun yerlere uygun açılar ile yerleştirilmesi ile yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu ameliyat septum deviasyonu, burun eti küçültülmesi ve estetik burun cerrahisi ile birlikte aynı anada uygulanabilmektedir.Tek başına yapıldıgında burun üstüne 3-5 gün boyunca bant takılmakta . Burun içinde ise duruma göre değişmekle birlikte 1-2 gün küçük tamponlar konmaktadır.

    GENİZ ETİ BÜYÜMESİ VE TEDAVİSİ:

    Geniz eti büyümesi burnun arkasında bulunan ve vücudun savunma hücrelerini üreterek enfeksyonları önleyen adenoid denilen dokuların büyümesi ve burun arkasını tıkayarak burun tıkanıklığı yaratmasıdır.Bu durum sıklıkla çocuklarda görülmekle birlikte çocuklukta ihmal edilen ve zamanında ameliyat edilmemiş hastalarda erişkin yaşlarda da gözlenebilmektedir.Bu hastalarda horlama, burun tıkanıklığı, burundan konuşma ve sık tekrarlayan sinüzit görülür.Tedavisi genel anestezi altında bu dokunun bulunduğu yerden kazınarak alınmasıdır. Ameliyat yaklaşık 20-30 dk sürer,hasta ameliyattan 1 gün sonra günlük aktivitelerine dönebilir.

    YAYGIN BURUN İÇİ POLİPLERİ VE TEDAVİSİ:

    Bu hastalık genellikle allerji astım ve aspirin duyarlılığı ile birlikte gözlemnenen, burun içinde bilinmeyen bir nedenle üzüm taneciklerine benzeyen içi jel dolu etlerin oluşmasıdır. Bunlar burun tıkanıklığının yanında aynı zamanda sinüzite de neden olmaktadır.Bu durumun tedavisi çok büyük ve yaygın olgularda endoskopik olarak cerrahi uygulanması ve sonrasında sistemik(ağızdan) steroid ve topikal (spray)steroid tedavisidir. Çok yaygın olmayan vakalarda yanlızca spray tedavisi yeterli olabilmektedir. Ameliyat olan olgularda tekrarlayabileceği bilinmelidir.Ameliyat planlanan hastalara ameliyattan önce medikal tedavinin bir süre için uygulanmasının ameliyatın şansını arttırdığı söylenmektedir
    Eğer burun tıkanıklığı probleminiz varsa mutlaka bir KBB uzmanına başvurunuz.

    İlgili Konular ;
    Alerjik rinit’te rhinoligt tedavisi
    Hamilelikte burun tıkanıklığı

  • Genital Enfeksiyonlardan Korunmanın 10 Altın Kuralı

    Genital Enfeksiyonlardan Korunmanın 10 Altın Kuralı

    Doktor aksini önermedikçe vajinanın içini yıkamaya yönelik üretilen hijyen ürünlerini kullanmamalısınız.
    Tuvalet sonrası temizlik önden arkaya (vajinadan anüse) doğru yapılmalıdır.

    Genital bölgenin kuru tutulmalıdır. Mantar ve diğer bakterilerin nemli ve sıcak ortamlarda daha kolay üremesi nedeniyle genital bölgenin kuru kalması önemlidir. İç çamaşırı günlük değiştirilmeli, naylon yerine pamuklu iç çamaşırları tercih edilmeli, dar pantolon, çorap ve iç çamaşırı kullanmamalıdır.

    İlişki sonrasında ve diğer tüm zamanlarda idrar yapma ihtiyacı ortaya çıktığında asla ertelenmemelidir.
    Tam hazır olunmadan (yeterli kayganlık oluşmadan) ilişkiye başlanmamalıdır. Bu önlem mekanik tahrişe meydan vermemek açısından çok önemlidir. Gerekirse doktor tavsiyesi ile kayganlaştırıcı ilaçlar kullanılabilir.

    Adet kanaması döneminde olan kadına iş yaşamında, sosyal aktivitelerinde hareket serbestliği sağlaması, denize girebilme imkânı vermesi için üretilen vajinal tamponların kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tamponun sık sık değiştirilmesinin ihmal edilmemesidir. Vajinal tamponu yerleştirdiğiniz andan itibaren kanla temas sonrasında bakteriler hızla çoğalmaya başlar.

    Cinsel yolla bulaşan hastalık riski altında olan biriyle cinsel ilişkiye girileceğinde partnerden kesinlikle prezervatif kullanması istenmelidir. Unutulmamalıdır ki cinsel yolla bulaşan hastalıklar erkekten kadına daha kolay bulaşırlar.

    Ağda ve jilet, genital kılların giderilmesinde oldukça etkilidir. Ancak bu iki yöntem kıl köklerinin enfeksiyonunu kolaylaştırır ve genital bölgenin daha kolay tahriş olmasına neden olur. Genital bölge için geliştirilmiş aletlerden faydalanmak veya makas kullanmak özellikle genital bölgeleri enfeksiyona ve tahrişe duyarlı kadınlarda daha iyi bir seçenek olabilir.
    Klozet kapağının üzerine serilen tek kullanımlık kâğıtlar ülkemizde de giderek yaygınlaşmakta ve hatta büyük marketlerde bu kâğıtlar herkesin cebinde taşıması için uygun bir şekilde paketlenmiş olarak satılmaktadır. Bu kâğıtları mutlaka kullanmalı.

    Düzenli olarak jinekolojik muayeneden geçilmelidir.

    İlgili Konular ;
    Vajinal Temizlik İçin Numismed mi, Sebamed mi?
    Vajinal Temizlik!
    Kadın Hastalıkları

  • Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ?

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ?

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyerinin cildi olduğunu biliyor muydunuz ? | 1 Bebek cildinin hayati rolü

    Cilt bariyerinin temel rollerinden biri, vücudu zehirli-zararlı, tahriş edici, alerjen maddeler gibi çevresel tehditlerden korumaya yardımcı olmaktır.

    Sağlıklı bir cilt, bebeğin bu çevresel tehditlere karşı ilk savunma hattıdır. Cildin en üst tabakası, vücudu korumaya yardımcı olur1,2; su, kimyasallar, mikroplar, aşırı sıcaklıklar, elektrik dalgaları ve ultraviyole ışınlar (UV) gibi çevresel tehditlere karşı kalkan görevi görür. Bu sayede sağlıklı bir cilt, vücudu ciltten girebilecek enfeksiyonlardan korumaya destek olur.

    Bebek cildi neden özel ilgiye ihtiyaç duyar ?

    Bebek cildi yetişkin cildinden farklıdır ve yaşamının ilk yılı boyunca gelişmeye/değişmeye devam eder.3 Bebek cildi yetişkin cildine göre daha ince, daha geçirgen ve daha hassastır.3,4 Bu nedenle çevresel tehditlere karşı daha korunmasızdır. Genetik özelliklerin yanı sıra, bebek cilt bakımında uygun ürünlerin kullanılmaması ve gerekli cilt bakım uygulamalarının yapılmaması cildin bariyer bütünlüğünün bozulmasına/hasar görmesine neden olabilir.

    Hasar görmüş cilt bariyeri alerjenlerin cildin alt tabakalarına geçmesine izin verir, böylece alerjik olmayan bir bebeği alerjiye yatkın hale getirebilir. Bu da bebeklerde atopik dermatit oluşumuna kadar ilerleyebilir.

    Bebeğin bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan hassas cilt bariyerini korumak için özel ürünler kullanmak gerekir

    Bebek cildine doğru şekilde bakım yapılması cilt bariyerinin hasara uğramasını engeller. Bu da ancak doğru bebek şampuanı ve bebek bakım ürünlerinin kullanımıyla gerçekleştirilebilir.

    Uzmanlar bebek şampuanı ve cilt bakım ürünlerinin sağlıklı cilt bariyerinin bütünlüğünü koruması konusunda hemfikirdirler. Doğumdan itibaren bebek cildine uygun ürünlerin doğru şekilde kullanılması bebeğin cilt bariyerini koruyarak atopik dermatit gelişme riskini azaltır.

    Benzil alkol, SLS, sabun, alkol ve alerjen içerikli ürünlerin bebek saç ve cilt bakımında kullanımından kaçınmak ve cildi düzenli olarak nemlendirmek bu uygulamaların arasında sayılabilir. Bebek cildi için özel olarak formüle edilmiş şampuan ve diğer ürünlerin güvenliği ve etkinliği klinik olarak kanıtlanmış olmalıdır.

    Pediatrik Dermatoloji Derneği Johnson’s® baby ürünlerini tavsiye eder.

    Johnson’s® baby ürünleri, bağışıklık sisteminin ilk bariyeri olan cildine özen gösterecek ve cilt bariyerini koruyacak şekilde formüle edilmiştir. Pediatrik Dermatoloji Derneği bebek saç ve cilt bakımında Johnson’s® baby ürünlerinin* kullanılmasını tavsiye ediyor.

    *Johnson’s® baby Şampuan, Yenidoğan Saç ve Vücut Şampuanı, Yağ, Parfümsüz Islak Mendil

    Referanslar:
    1.Hoath S, et al. Neonatal Skin Structure and Function. 2003
    2.Chiou Y, Blume-Peytavi U. Skin Pharmacology and Physiology. 2004
    3.Nikolovski J, et al. Journal of Investigative Dermatology. 2008
    4.Stamatas G, et al. Pediatric Dermatology. 2009
    5.Stamatas G, et al. Cosmetics & Toiletries. 2009

    Johnson’s Baby şampuan:

    Gerçek Göz Yakmayan® formülü gözler için saf su yumuşaklığındadır. Johnson’s baby şampuan yeni ve yumuşak formülü sayesinde saçın doğal nem dengesini korur ve saçta hiçbir kalıntı bırakmaz. Saçların ipeksi yumuşaklığını korur ve mis gibi kokmalarını sağlar. Bebeğinizin saçını temizlemek ve nemlendirmek için idealdir.

    Çocuklarda Cilt Problemleri
    – Çocuklarda egzama hangi nedenlerle ortaya çıkabilir?
    – Çocuklarda hangi cilt problemlerine daha sık rastlanır?
    – Çocuklarda mantar hangi nedenlerle olur?
    – Çocuğumda sürekli kaşıntı var, neden olabilir?
    – Çocuğumun cildi sürekli kızarıyor, sebep ne olabilir?
    – Çocuğumun cildinde döküntü var, neden olabilir?
    – Atopik egzama nedenleri nelerdir?
    – Çocuğumun cilt probleminin hangi hastalığa bağlı olduğunu nasıl anlarım?
    – Çocuklardaki hangi deri hastalıkları bulaşıcıdır?