Etiket: Penis

  • Bel çevreniz yatakta başarı göstergesi

    Bel çevreniz yatakta başarı göstergesi

    İyi ve kaliteli bir cinsel yaşam için, vücudumuza da iyi bakmamız gerekiyor. Bunu en kolay, bel çevrenizin kalınlığına bakarak anlayabilirsiniz…

    Düzenli bir egzersiz ve aktivite programının doku ve organ fonksiyonlarınız için vazgeçilmez olduğu pek çok araştırmayla gösterildi. Gerçekten de egzersiz kalp-damar sisteminden kemiklerinize, belleğinizden ruhsal durumunuza kadar sağlığınızın değişik boyutlarını etkiliyor. Son dönemde oldukça gündemde olan konu da egzersizin cinsel hayat, performans ve istek üzerindeki etkileri.

    İyi Performans İçin Önce Kalbinizi Sevin

    Düzenli bir egzersiz programının kalp-damar sağlığını olumlu yönde etkilediği bilinen bir gerçek! Egzersiz yapmak veya aktivitesi yüksek bir yaşam sürmek sadece kan dolaşımınızı arttırmıyor. Kandaki yoğunlaşmayı, pıhtı oluşması riskini ve çarpıntıyı da azaltıyor. Egzersiz aynı zamanda HDL yani iyi kolesterol seviyeleriniz yükseltiyor.

    Egzersizin kalbinize olan faydaları bunlarla da sınırlı değil. Egzersiz yapmak yüksek tansiyon riskinizi ve bu sorunun yol açtığı inme gibi komplikasyonları azaltıyor. Ayrıca vücudun insüline karşı duyarlılığını arttırarak kan şekeri seviyelerini düşürüyor. Böylece pankreas bezinde yeniden insülin yapımına gerek kalmıyor ve Tip 2 diyabet hastalığı riski azaltıyor. Diyabet belirtileri ortaya çıksa bile egzersiz ile diyabetin yaşlandırıcı etkileri yavaşlayıp azalıyor ve kan şekeri ayarı kolaylaşıyor.

    “Peki bütün bunlarla cinsel hayatımla ne gibi bir ilgisi var?” diye düşünebilirsiniz. Hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, pıhtılaşma problemi, taşikardi kalbiniz için olduğu kadar damar sağlığınız için de risk faktörü sayılıyor. Damar sağlığınız sertleşme fonksiyonunuz için oldukça önemli bir yere sahip. Penisin büyümesi ve sertleşmesi yani ereksiyon fonksiyonunu yerine getirebilmesi, penisin kanla dolmasına bağlıdır.
    Eğer damarlarınız kolesterol yüksekliği, şeker fazlalığı ve hipertansiyonlar zarar görmüşse bu penise giden kan akımının azalacağı ve sertleşme problemiyle karşılaşma riskinizin artacağı anlamına gelir.

    Bel Çevresi Performansa Etki Ediyor

    Bel çevresi ölçüsünün vücuttaki pek çok sağlık sorununun habercisi veya hazırlayıcısı olduğunun anlaşılması bu konuyu son dönemde en sık konuşulan sağlık konularından biri haline getirdi. Araştırmalar erkeklerde 102, kadınlarda 92 cm’i geçen bel çevresi ölçüsünün koroner arter hastalığı, yüksek kan basıncı, felç, diyabet ve çeşitli kanserlerin riskini arttırdığını gösteriyor. Bel çevresi sadece kalp-damar sağlığınızın bir göstergesi olmakla kalmıyor aynı zamanda cinsel hayatınızın ne durumda olduğunu da yansıtıyor. Evet! Bel çevresi kalın olan erkeklerde iktidar azalıyor!

    Karın içindeki yağ birikimi kendini bel çevresindeki artış yani abdominal obezite ile gösteriyor. Bu yağlar Metabolik Sendrom olarak bilinen ve bel çevresi kalınlığı, trigliserit ve bazen de LDL-kötü kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve insülin direnci ile kendini belli eden bir sağlık sorununa yol açıyor. Bu sendrom sadece damarlarını yaşlandırmakla kalmıyor, son dönemde yapılan araştırmalara göre testosteron seviyelerinde de bir düşüşe yol açıyor. Öyle görülüyor ki karın için yağları estetik kaygılardan çok daha fazla soruna neden oluyor.

    Karın içi yağlar öncelikle damar sağlığınızı tehdit ederek ereksiyon fonksiyonunda bir azalmaya neden oluyor. İleri dönemlerde ise testosteron düşüklüğü yaratarak cinsel isteksizliğe de açabiliyor. Testosteron düşüklüğü ayrıca kemiklerini ve kas yapınızı zayıflatıyor, libido kaybı kadar sertleşme fonksiyonunuzu da azaltıyor.
    Bu nedenle bel çevrenizi erkekseniz 102 kadınsanız 92 cm altında tutmanız tavsiye edilmektedir. En uygun ölçümlerin erkeklerde 94, kadınlarda 86 cm altında olduğunu hatırlatalım. Bu ölçülere yaklaşmak için doğru ve düzenli bir egzersiz programının şart olduğunu belirtelim.

    Karın içi yağlarınızı eritmek için mekikten daha fazlasına ihtiyacınız var. Aerobik aktiviteler özellikle haftada 3-4 kez yapılan 30-40 dakikalık yüksek tempoda yürüyüşler yağ yakmanızı sağlayacağı gibi iyi kolesterol seviyelerinizi de arttıracaktır. Böylece damarlarınız (penisinize gidenler de dahil) görevlerini tam olarak yerine getireceklerdir.

    Sekste Nasıl Göründüğünüz Önemli

    Düzenli bir egzersiz programı fiziksel görünümünüzü geliştirir. Fiziksel görüntünün iyileşmesi kendinize daha fazla güvenmenizi, vücudunuzdan memnun olmanızı ve partnerinizin yanında kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Egzersiz kilonuzu korumanızı veya kilo vermenizi sağlayarak sizi şekle sokar ve partnerinizin yanında kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlar.

    Sağlıklı bir cinsellikte iyi bir fiziksel performansın şart olduğunu hatırlatmamıza gerek yok. Egzersiz akciğer kapasitenizi arttırır. Denge ve koordinasyonunuzu geliştirir. Eklem esnekliği ve kemik yoğunluğunuzu arttırır. Kaslarınız da daha dayanıklı hale gelir. Böylece sağlıklı bir cinsellik için gereken fiziksel performans durumuna sizi yaklaştırır.

  • Varikosel Tedavisi

    Varikosel Tedavisi

    Varikosel nedir?

    Varikosel, testis çevresinde oluşan bir çeşit varistir. Genç erkeklerin yaklaşık %10 unda görülür ve en çok 15-30 yaşları arasında tanı konur. Varikoselin nedeni tıpkı bacaklardaki varislerin oluşumunda olduğu gibi toplardamardaki kapak yetmezliğidir. Testisin toplardamarları, testis çevresinde bir ağ şeklindedir. Bu ağ, daha sonra tek bir toplardamar halinde karın içindeki daha büyük damarlara dökülür. İşte bu toplardamarlarda kapak yetmezliği gelişirse, tıpkı bacaklarında varis olan hastalarda olduğu gibi, kan geriye, ters yönde akmaya başlar (reflü). Bu kan testis çevresindeki toplardamarlarda birikerek, zaman içinde bu ince toplardamar ağının genişlemesine yol açar. İşte bu genişleyen toplardamar ağına da “varikosel” adı verilir.

    Varikoselin belirtileri nelerdir?

    Varikosel, bazı hastalarda hiçbir şikayete yol açmaz. Bu hastalarda sperm muayenesi de normal ise herhangi bir tedavi gerekmeyebilir. Bazı hastalarda ise, varikosel kısırlığa kadar varan önemli sağlık sorunlarına yol açabilir. Varikoselli hastalarda en sık rastlanan belirtiler şunlardır:

    1.Ağrı: Tıpkı bacaklardaki varisler gibi, varikosel de içinde biriken kanın yarattığı basınç sonucu ağrı yapabilir.

    2.Kısırlık sorunları: Varikosel içinde biriken toplardamar kanının testis içindeki ısıyı artırması sonucu, varikoselli hastalarda sperm sayısında azalma, sperm hareketlerinde yavaşlama ve spermlerde şekil bozuklukları gelişebilir. Bir çalışmada, kısırlık problemi olan erkeklerin %40 ında varikosel olduğu tesbit edilmiştir. Bu tür hastalarda varikoselin tedavi edilmesiyle, olguların %50-70 inde sperm sayısı ve kalitesinde belirgin artma olduğu saptanmıştır.

    3.Atrofi: Varikoselde, toplardamar kanının testiste birikmesi sonucu kronik bir beslenme bozukluğu ortaya çıkar ve testiste küçülme (atrofi) gelişebilir. Bu tür olgular erkenden tanınır ve varikosel tedavi edilirse, testis tekrar normal boyutlarına dönebilir.

    Nasıl tanı konur?

    Büyük varikoseller hasta tarafından skrotum kesesi içinde solucanımsı çıkıntılar şeklinde görülebilir, ya da doktor tarafından elle muayene ile saptanabilirler. Varikoseller yeterince büyük değilse, muayenede gözden kaçabilir. Bu tür varikoseller renkli Doppler ultrasonografi ile kolayca tesbit edilebilirler. Ultrasonografi ile ayrıca varikoselin içindeki ters akım kolayca saptanabilir ve bu akımın şiddeti ve damarların büyüklüğüne göre varikosel bazı derecelere ayrılabilir.

    Tedavi seçenekleri nelerdir?

    Varikosel hastalarında tedavinin hedefi, varikosel içine kan kaçıran ve olaya “neden”olan damar ile varikoselin bağlantısını kesmektir. Böylece varikosel içine oluşan kan sızması (reflü) ortadan kalkacaktır. Testisin toplardamar kanı ise, vücudun oluşturduğu normal fonksiyon gören diğer toplardamarlara yönlendirilir. Böylece varikoseldeki basınç artışı ortadan kalkar, ağrı kaybolur. Varikosel nedeniyle testis içindeki ısı artışı kaybolduğundan sperm bozuklukları düzelebilir, beslenme bozukluğu da ortadan kalkacağından küçülen testis yeniden büyüyebilir.

    Varikoselin tedavisinde, klasik yöntem cerrahi operasyondur. Bu operasyon çoğunlukla genel anestezi altında yapılır. Skrotum kesesinin üzerinden ya da kasık seviyesinden bir kesi yapılır ve testisin toplardamarları ortaya çıkarılır. Daha sonra problem yaratan toplardamarlar bağlanır. Böylece, bu toplardamarlardan varikoselin içine oluşan ters akım (reflü) engellenmiş olur.

    Varikosel ameliyatından sonra, hastalar hafif aktiviteleri kısa sürede yapabilirler, ancak güç gerektiren aktiviteleri yapabilmeleri 5-6 haftayı bulabilir.

    Varikosel tedavisinde bir diğer seçenek, son yıllarda gittikçe popülarite kazanan “embolizasyon” işlemidir.

    Varikosel embolizasyonu nasıl yapılır?

    Varikosel embolizasyonu, girişimsel radyologlar tarafından anjiografi cihazı yardımıyla uygulanan bir tedavi şeklidir. Hastanın kasığına lokal anestezi yapıldıktan sonra, kasık toplardamarına ince bir kateter yerleştirilir. Daha sonra bu kateter karın içinden varikosele neden olan toplardamara ilerletilir. Varikosel genellikle sol tarafta olduğundan, bu kateter sol böbrek toplardamarından geçilerek sol testis toplardamarına yerleştirilir. Daha sonra “koil” adı verilen tıkaçlar ve bacak varislerinin tedavisinde kullanılan “köpük” yardımıyla bu toplardamar tıkanır. Böylece tıpkı cerrahide olduğu gibi, embolizasyon tedavisinde de varikosele neden olan damardan geriye kan akımı (reflü) engellenmiş olur.

    Varikosel, ters akım (reflü) sonucu testis toplardamarlarında oluşan bir varistir. Genellikle sol taraftadır. Embolizasyon için, kasıktan girilerek varikosele neden olan damara ince bir kateter yerleştirilir. Daha sonra, bu damara önce “koil” adı verilen maddeler yerleştirilerek ana toplardamar tıkanır. Sonra da, köpük verilerek yan dallar tıkanır. Böylece varikosele neden olan damarlarla bağlantı kesilmiş olur.
    Varikosel embolizasyonu, lokal anestezi altında yapılan ağrısız bir işlemdir. Embolizasyonu takiben, hasta birkaç saat gözlendikten sonra evine gönderilir ve genellikle ertesi gün işine gidebilir.

    Varikosel embolizasyonunun avantajları nelerdir?

    1.Varikosel embolizasyonu, ağrının giderilmesi, kısırlığın düzeltilmesi ve hamilelik oranları açısından cerrahi kadar etkili bir yöntemdir.
    2.Embolizasyonda yara izi ve dikiş yoktur, tüm işlem kasıktaki 1-2 mm lik bir delikten yapılır.
    3.Hastada iki taraflı varikosel varsa, embolizasyonla her ikisi de aynı seansta tedavi edilebilir. Cerrahi tedavide ise, her iki taraf için ayrı kesiler açılması gerekir.
    4.Cerrahi tedavide çoğunlukla genel anestezi kullanılırken, embolizasyon lokal anestezi ile yapılır.
    5-Embolizasyonda tıbbi problem (komplikasyon) oluşma riski cerrahiye göre daha düşüktür. İşlem sonrası enfeksiyon bildirilmemiştir.
    6-Cerrahi yöntemde hastaların bazen hastanede yatması gerekebilir. Embolizasyonda ise hastalar birkaç saat sonra evlerine gidebilirler. Embolizasyondan sonra, hasta fiziksel açıdan yorucu işlerini bile 1-2 günde yapabilir duruma gelirken, cerrahi operasyonda bu süre haftaları bulabilir.

    Sık Sorulan Sorular

    Bütün varikoseller mutlaka tedavi edilmeli midir?
    Eğer varikosel ağrı, sperm bozukluğu ya da testiste küçülmeye yol açarsa, tedavi gerekir. Bu tür problemler yoksa, varikosel tedavi edilmeyebilir.

    Varikosel tedavisinden sonra sperm sayısı ve kalitesinde düzelme olur mu?
    Yapılan birçok çalışmada, varikosel tedavisinin sperm sayısı ve kalitesini düzelttiği gösterilmiştir. Ancak, sonuçlar hastadan hastaya farklılıklar gösterebilir. Erkeğin kısırlığı nedeniyle çocuk sahibi olamayan çiftlerde, varikosel tedavisinden sonra, %30-50 arasında değişen hamilelik oranları bildirilmiştir.

    Embolizasyon tedavisinden sonra testisteki ağrı geçer mi?
    Başarılı bir embolizasyon tedavisinden sonra testisteki ağrı ve şişkinliğin geçmesi beklenir. Ağrıda iyileşme olmazsa, testiste ağrı yapan diğer nedenler araştırılmalıdır.

    Embolizasyon işlemi riskli midir?
    Her tıbbi işlem gibi, embolizasyonun da bazı riskleri vardır. İşlemden sonra, kateterin ciltten giriş yerinde kanama, bulantı, kusma ve bel ağrısı gibi hafif şikayetler görülebilir. Nadiren, varikoselin pıhtılaşması sonucu ağrı gelişebilir, ve bir süre ağrı kesici ilaçlarla tedavi gerekebilir. Bunun dışında, ciddi komplikasyonlar çok nadirdir. Embolizasyondan sonra, enfeksiyon, hidrosel ve testis kaybı bildirilmemiştir.

    Embolizasyon cinsel yaşamı etkiler mi?
    Hayır, embolizasyonun cinsel yaşam üzerine hiçbir olumsuz etkisi bildirilmemiştir.

    Embolizasyon işleminde radyasyon alınır mı?
    Embolizasyon işlemi sırasında testisin aldığı radyasyon dozu çok düşüktür. Bu radyasyon, yaklaşık olarak bir akciğer filminde alınan doz kadardır.

    Embolizasyondan sonra varikosel tekrarlayabilir mi?
    Gerek cerrahi operasyon gerekse embolizasyondan sonra varikoselin tekrarlama ihtimali vardır. Bu ihtimal, yapılan çalışmalarda embolizasyon için % 5-11 olarak bildirilmiştir.

    Ameliyatla düzelmeyen ya da ameliyattan sonra tekrarlayan varikoseller embolizasyonla tedavi edilebilir mi?
    Evet, ameliyatın yararlı olmadığı hastalarda, varikosel embolizasyonla başarılı olarak tedavi edilebilir.

  • Bel soğukluğu nedir ?

    Bel soğukluğu nedir ?

    Halk arasında “bel soğukluğu”, tıp dilinde ise “gonore” adıyla bilinen rahatsızlık, cinsel temas yoluyla bulaşan bir enfeksiyon hastalığıdır. Cinsel temasın doğası gereği kadından erkeğe bulaşma daha az bir olasılıkken, erkekten kadına bulaşma olasılığı daha yüksektir.

    Erkekte Bel Soğukluğu

    Bakteri sıklıkla idrar yoluna yerleşir. Bulaşmayı takiben 2-8 günlük kuluçka süresinin sonrasında hastada belirtiler görülmeye başlar. İdrar yolunda sarı-yeşil renkli, çamaşırı ıslatacak kadar bol miktarda iltihaplı akıntı hastalığın tipik belirtisidir. Beraberinde idrarda yanma, sık idrara çıkma gibi idrar yolu enfeksiyonu bulguları da olabilir.

    Hastalığı kapan erkeklerin %80′inde bulgular görülür ancak %20′lik bir bölüm hastalığa yakalanmasına rağmen hiç belirti vermeyebilir. Bu durum hastalığın yayılması açısından önem taşır çünkü hastalar enfeksiyon geçirdiklerini bilmeden başka insanlara bulaştırabilirler. Hastalık tedavi edilmezse prostat enfeksiyonu, testis enfeksiyonu ve sperm kanalları enfeksiyonuna yol açarak kısırlığa neden olabilir, idrar yolunda darlıklar ortaya çıkabilir.

    Kadında Bel Soğukluğu

    Bel soğukluğu kadında genellikle cinsel organa yerleşir ve ilk bulguları sarı-yeşil kötü kokulu akıntı ve kasık ağrısıdır. Hastalığın vücutta var olduğu halde belirti vermemesi ya da hafif akıntıyla seyretmesi, yani gizli kalması erkeklere göre daha sık görülen bir durum olduğu için kadından erkeğe bulaşması yaygın görülen bir durumdur. Tedavi edilmezse üreme organlarına ve karın içi organlara kadar yayılabilir ve “pelvik enfeksiyon” adı verilen ağrılı, ateşli bir tablo ortaya çıkabilir. Komplikasyon olarak gebelikte düşük veya tüplerin tıkanması sonucu çocuk sahibi olamama sorunları nedeniyle erken tanı ve tedavi önem taşır.

    Hem Kadın Hem de Erkekte Bel Soğukluğu

    Cinsel davranış şekillerinin değişkenliğine bağlı olarak gonore bakterisi tipik olmayan yerleşimler de gösterebilir. Bunlar arasında ağız içi, boğaz ve makat bölgesi sayılabilir. Ayrıca kadın cinsel organının enfekte olması, bakterinin doğum sırasında bebeğe geçmesine ve göz enfeksiyonuna neden olur. Bu durum derhal tedavi edilmezse bebekte körlüğe yol açabilir. Hastalık erken tedavi edilmezse, özellikle vücut direnci düşük insanlarda bakteri kana karışıp eklem veya kalp zarına yerleşebilir ve buralarda enfeksiyon yaratabilir. Bu oldukça tehlikeli ve tedavisi güç bir durumdur.

  • Penil Estetik Operasyon

    Penil Estetik Operasyon

    Penis, içinde uzunlamasına süngerimsi dokular ile idrar ve meninin geçtiği kanallar bulunan bir erkeklik organıdır. Cinsel heyecan ile beyin bu organın içindeki süngerimsi dokulara kan pompalar ve penis sertleşerek cinsel birleşmeye hazır hale gelir. Penis sertleşme halindeyken boyuna ve enine büyür ve ilişkiyi sağlayacak duruma geçer.

    Penis büyüklüğü, kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Penis boyu gerdirilmek suretiyle penis kökü ile ucu arasındaki mesafe ölçülerek değerlendirilir. Penis boyutunun değerlendirilmesinde en önemli unsur, penisin normal uyarılara cevap vererek ereksiyona ulaşması ve ereksiyonu yeterince sürdürebilmesi gibi fizyolojik özellikleri, yani işlevidir.

    Doğuştan veya sonradan olan bazı nedenlerle peniste büyüme esnasında eğrilikler oluşabilir ya da penisin anatomik yapısı normal bir cinsel ilişkiyi başlatıp sürdürmeye yeterli bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda penis eğriliğini veya hacim yetersizliklerini düzeltmeye yönelik penis estetik operasyonları uygulanmaktadır.

    Operasyon Yaşı

    Penis büyütme operasyonları için başvurular genellikle genç yaşlarda olmaktadır. İleri yaşlarda ise sertleşme problemi olan hastalar başvurmaktadır.

    Penis büyütme operasyonları ile ilgili hastalar 4 grupta toplanabilir:

    – Gerçek küçük (mikro) penis: Doğumdan sonra tanı konulmalı ve mümkün olduğu kadar erken yaşta hormonsal tedaviye başlanmalıdır. Ergenlik çağından sonra gerekli ise cerrahi tedavi planlanabilir.
    – Burried-Hidden-Trapped penis: Çocuklar ve şişman erişkinlerde görülür. Penis uzunluğu ve çapı hafifçe azalmış ancak penis geniş çevre yağ dokusu ve fasya ile sarılmıştır. Tedavide fazla yağ dokusu çıkarılır ve fasya serbestleştirilir. Bu hastaların tedavi edilmemesi cinsel, üriner ve psikolojik sorunlar yaratır.
    – Estetik tip: Penis boyu genellikle normaldir, fakat penis boyutundan memnun olmayan hastalardır. Bu hastalara penis uzatma operasyonları yapılır.
    – Fonksiyonel tip: Hasta penis boyunun normal olduğunu düşünür ancak özellikle sertleşmiş (ereksiyondaki) penis kalınlığından memnun değildir. Bu hastalara penis derisi altına yağ, yağ-deri aşılanması operasyonu uygulanır.
    Operasyonlar

    Penis boyutları normal olduğu halde büyütmek için hekime başvuran hastaların penis büyütme işlemine geçmeden önce organik ve psikolojik yönden hekim tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Çünkü cerrahi müdahale ne kadar başarılı olursa olsun bazen psikolojik sorunları olan hastalar yeni görünümünden mutlu olamayabilir. Hastaya yapılacak tedavinin ne verebileceği, operasyonun sonuçları ve operasyonla ilgili istenmeyen komplikasyonlar açıkça anlatılmalıdır.

    Penis büyütmeyle ilgili operasyonlarda penisin gömülü olduğu çevre dokusundan serbestleştirilirken, vücudun uygun bir bölgesinden alınan yağ dokusu ile penis çapı kalınlaştırılabilir. Operasyondan sonra dört hafta süre ile ilişki yasağı konulmaktadır.

    Penis büyütmeyle ilgili üç tip operasyon uygulanmaktadır.

    – İleri derecede küçük mikro penis denilen durumlarda: Penis hem gömülü olduğu çevre dokusundan serbestleştirilir, hem de vücudun uygun bir bölgesinden alınan deri penis derisine eklenir.
    – İkinci grupta penis uzunluğu normal olduğu halde penis kalınlığı yetersiz olan hastalarda: Vücudun uygun bölümünden alınan yağ dokusuyla penis çapı kalınlaştırılır.
    – Üçüncü grupta hem penis uzunluğu yeterli olmayan hem de kalınlığı yeterli olmayan hastalarda: Özel bir operasyonla penis bağlı bulunduğu dokulardan serbestleştirilerek uzatılır ayrıca penis derisi altına yağ, yağ deri karışımı uygulanarak kalınlaştırılır.

    Sertleşme Sorunu Yaşayan Hastalarda Uygulama

    Sertleşme problemi olan kişilerde değişik tiplerde penil protezler kullanılarak hem sertleşme problemi giderilmekte hem de mevcut penis uzunluğunu arttırmak mümkün olabilmektedir.

    Cerrahi müdahaleyle penisteki kavernöz cisimler içine, sertleşmeyi temin eden bir çift protez yerleştirme şeklinde bir tedavidir. Protez sertlik oluşmama sebebiyle cinsel birleşme yaşayamama sorununu tamamen çözecektir. Cinsel ilişki sırasında eş ile hiçbir zorluk veya sıkıntı yaratmaz, hatta partner protez olduğunu bilmiyorsa farkına dahi varmaz. Hastaların bir çoğunda protez operasyonundan sonra gerekli ilaç tedavileri de ek olarak kullanılabilmektedir.

    İlgili Konular ;
    Genital Estetik
    Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”
    Vajina daraltma ameliyatı
    Lazerle vajina daraltma ve yenileme

  • Kadınlarda Yaşanan Genital Tümör Sorunu

    Kadınlarda Yaşanan Genital Tümör Sorunu

    Özellikle kadınların cinsel organlarında devamlı olarak bazı değişimler ve hormonal yapılar oluşmakta, zamanla bunlar kaybolmaktadır. Kısacası bu bölge her açıdan sıkıntılı bir bölgedir.

    Kadınların genital bölgelerinde yaşanan bu sorunlar zamanla Genital Tümör adını verdiğimiz sağlık sorununa neden olabilmektedir. Bu sorun diğer hastalıklarda olduğu gibi istenmeyen bir durumdur ve ölümle sonuçlanabilir.

    Kadınların Vajinalarında meydana gelen bu tarz Genital Tümörler iki kademede incelenebilmektedir. Bu kademelerden bir tanesi İyi Huylu Tümörler, diğer ise Kötü Huylu Tümörlerdir.

    İyi huylu tümörler zaman içerisinde kötü huyluya dönüşebilirler. Kütü huylu tümörler ise müdahale edilmezse hastayı ölümle sonuçlanacak bir dönem içerisine sokabilmektedir.

    Günümüzde doktorlar tarafından yapılan araştırmalar, hastalığın ortaya çıkış sebebi, ilerleme durumu ve daha birçok detayla birlikte hastalığın geniş bir tablosu çıkarılmıştır. Ancak buradan sizlere bu bilgileri sunmayacağım. Çünkü aşırı tıbbi bir listedir ve anlaşılması oldukça sıkıntılıdır.

    Ancak şunları bilmenizde fayda var. Genital Tümör aynen Rahim Kanseri gibi erken teşhis edildiğinde daha kolay tedavi edilmektedir. Bu durumda kadınların özellikle belli bir yaştan sonra senede 1-2 kez kontrole girmeleri ve bu kontroller sonucunda gerekeni yapmalarıdır.

    Bu sayede bu tarz hastalıkların önüne daha rahat geçmeniz mümkündür.

  • Genital Bölge Siğilleri

    Genital Bölge Siğilleri

    Kondiloma aküminata olarak da adlandırılan cinsel bölgedeki siğiller Human Papiloma Virüsün (HPV) yaptığı bir enfeksiyondur. Seksenden fazla HPV türü olmasına rağmen bunlardan çok azı (özellikle HPV tip 6 ve 11) genital siğile neden olur. Diğer tipleri el, ayak veya vücudun diğer alanlarında enfeksiyona neden olur. HPV 16 ve 18 dış genital bölgede, makat bölgesinde ve rahim ağzında kanser gelişimine neden olabilir. Bu nedenle hastalığa yakalanan kişilerin bayan partnerleri enfeksiyonun varlığını saptamak üzere bir Kadın Doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Cinsel bölgede enfeksiyona yol açan diğer HPV tipleri kansere nadiren yol açar. Cinsel bölgedeki siğiller cinsel temasla bulaşır, nadiren cinsel bölgede enfeksiyon bulunan anneler normal doğum esnasında enfeksiyonu bebeklerine bulaştırabilir.

    Cinsel bölgedeki siğiller hamile bayanlarda ve bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerle ( kanser, AİDS, organ nakli, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanımı ) bozulanlarda problem oluşturabilir. HPV enfeksiyonuna yakalananların çok azında cinsel bölgede siğil gelişir. Çoğu kişi taşıyıcı olup, cinsel bölgesinde hiç bir zaman siğil gelişmez, fakat enfeksiyonu cinsel partnerlerine bulaştırabilirler. HPV ile temastan sonra enfeksiyon gelişme süresi birkaç ayı alır, bazı kişilerde ise yıllar sonra enfeksiyon gelişir.

    Cinsel bölgedeki siğiller nasıl görünürler?

    Siğiller tipik olarak deri renginde pürtüklü yüzeye sahiptir. Büyük veya küçük, tek veya gruplar halinde görülebilir. Dış genital bölgede, vajinada ve de makat bölgesinde görülebilir.

    Cinsel bölgedeki siğiller tedavi edilmeli midir?

    İnsanların çoğu siğillerini tedavi ettirmek istemektedir, çünkü hastalar siğillerden hem kozmetik olarak rahatsız olmaktadır, hem de cinsel partnerlerine hastalığı bulaştırmak istememektedir. Bazen de siğiller kaşınabilir, kanayabilir ve bu bölgenin temizliğini zorlaştırabilir ve bu nedenle tedavisi gerekir.

    Siğillerin tedavi edilmesi enfeksiyonun bulaşmasını engeller mi?

    Başarılı bir tedavi HPV enfeksiyonunun tamamının ortadan kalktığını garanti etmez, tedaviden sonra kişi muhtemelen daha az bulaştırıcıdır.

    Siğiller nasıl tanınır?

    Bir çok siğile muayene ile tanı konulur. Bazı olgularda doktor siğilleri belirginleştirmek amacı ile cinsel bölgeye sulandırılmış sirke sürebilir. Bazı olgularda ise tanı koymak için şüpheli alan cerrahi olarak çıkartılıp patolojik incelemeye yollanır.

    Siğiller nasıl tedavi edilir?

    Siğillerin tedavisi zordur ve bütün tedavi seçeneklerinde tekrarlama olasılığı vardır. Tedavi şekli siğilin sayısına , bulunduğu bölgeye ve diğer faktörler göre değişir. Siğiller cerrahi veya kimyasal yollarla tedavi edilebilir. Cerrahi tedaviler basit cerrahi çıkartma, koter, dondurma tedavisi velaser tedavisi şeklinde yapılabilir. Bu tedaviler ağrılı olabilir, az miktarda kanamaya neden olabilir ve iyileşme esnasında bakteri enfeksiyonları gelişebilir. Kimyasal tedavide asitler, ( bikloroasetik asit ve triklorasetik asit) 5-fluorourasil krem (kanser tedavisinde kullanılan bir ilaç) ve podofilin kullanılabilir. Bu kimyasalların tahriş edici özellikleri vardır ve normal deride yanıklara yol açabilirler. Tüm bu kimyasal ve cerrahi yöntemler HPV ye etkili olmadığından hastalık tekrar edebilir.

    Virüse etki eden bir ilaç interferon alfadır. Bu ilacın kullanımı yan etkilerinden (baş ağrısı, halsizlik ve ateş) ve enjeksiyon yoluyla uygulanmasından dolayı yaygın değildir.

    Son zamanlarda hastaların kendi kendilerine uygulayabileceği tedaviler (Podofilox gel ve imiquimod krem) geliştirilmiştir. Podofilox siğil hücresinin gelişimini durdururken, imiquimod HPV ye karşı bağışıklık sistemini lokal olarak uyarır. Her iki tedavide virüsü tedavi eder, fakat lokal tahrişe neden olabilir. Ama sistemik yan etkileri yoktur. Podofiloksun antiviral etkisi veya bağışıklık sistemin güçlendirici etkisi olmadığından tedaviden sonraki üç ayda hastaların üçte birinde tekrarlama görülür. Imiquimod ise bağışıklık sistemini harekete geçirerek etkili olduğundan, tedavi sonrası takip edilen hastaların sekizde birinde tekrarlama görülür.

    Araştırılan yeni tedavi yöntemleri var mıdır?

    Yeni tedaviler üzerinde çalışılmaktadır. En önemli çalışmalardan birisi HPV aşısıdır. Aşı hem tedavi de, hem de siğil ve kanserden korunmada kullanılabilecektir. HPV aşısı, bazı ülkelerde kız çocuklarını ilerde rahim ağzı kanserine karşı korumak için koruyucu aşı takvimine alınmıştır. Aşı Mart 2007 itibari ile Türkiye’de de piyasada bulunmaktadır.

    Siğil çok eşlilerde sık görülür

    Siğilin çok seksüel partnerli durumlarda olma ihtimali yüksektir. Tek eşlilikte olma ihtimali çok nadirdir. Kişi bu lezyonun başlamasıyla bir problem olduğunu düşünüp hekime müracaat eder. Yoksa tek başına bu yara veya siğil dediğimiz doku hiçbir zaman bir problem yaratmaz.

    Temelde sayısı çok arttığı zaman estetik bir problem yaratır. Yıkanırken, genital temizlik yaparken kanamasıyla kendini gösterir. Tek başına ağrı, sızı yaratan bir problem değildir.

    Hastalıktan nasıl korunulabilir?

    Doktorlar kondom kullanımı ve HPV enfeksiyonlu hastaların tedavi edilmesi ile hastalığın azaltılabileceğini düşünmektedir. Bununla birlikte hiçbir metot hastalığı kesin olarak engelleyemez. Kondom kullanılsa bile, hastalık kondom kullanılan alanların dışında da görülebildiğinden, tam koruma sağlamaz. Tek eşlilik hastalığın geçişini azaltır.

    İlgili Konular ;

    Genital Siğil Hakkında.Genital Siğil Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?
    Hamilelikte Genital Siğil
    Genital Siğil İçin krem kullanma
    Jinekoloji
    Rahim ağzı kanseri

  • Genital Herpes Simplex Nedir

    Genital Herpes Simplex Nedir

    Genital herpes “Herpes Simplex” adlı bir virüsten kaynaklanır ve semptomları genital organlarda uçuk (kabarcık, kızarıklık, ağrı, kaşıntı) çıkmasına benzer. Virüs ile enfekte olan insanların çoğu herhangi bir semptom göstermez.

    Herpes simplex virüsünün (HSV) iki ana tipi vardır: HSV-1 ve HSV-2. HSV-1 enfeksiyonu çoğunlukla yüz bölgesinde uçukların ortaya çıkmasına yol açar. (Buna karşın kimi zaman genital herpese de sebep olabilmektedir) Genital herpesin semptomları belirtileri genital organlarınızda uçuk (kabarcık, kızarıklık, ağrı, kaşıntı) çıkmasına benzer. Semptomların ilk ortaya çıkışının ardından, yeni semptomlar ortaya çıkabilir, ya da diğer adıyla “reküranslar” oluşabilir.

    Genital herpes virüsü ile enfekte olan bir kişi için kesin tedavi olmamasına rağmen, ilaç tedavisi yoluyla semptomlar kontrol altında tutulabilir ve cinsel aktivitenin daha güvenli yapılmasıyla (kondom kullanılarak) enfeksiyonun eşlere bulaşma riski azaltılabilir. Durumu kontrol altına alabilmeniz için yapılabilecek çok şey vardır. Öncelikle genital herpesi öğrenmekle başlayabilirsiniz. Genital herpes virüsü ile enfekte olan bir kişi için kesin tedavi olmamasına rağmen, ilaç tedavisi yoluyla semptomlar kontrol altında tutulabilir.

    Size veya bir yakınınıza genital herpes teşhisi konuldu ise öncelikli olarak yapmanız gereken bu hastalık hakkında bilgi sahibi olmaktır. Genital herpes virüsü ile enfekte olan bir kişi için kesin tedavi olmamasına rağmen, ilaç tedavisi yoluyla semptomlar kontrol altında tutulabilir ve cinsel aktivitenin daha sağlıklı yapılmasıyla (prezervatif kullanılarak) enfeksiyonun eşe bulaşma riski azaltılabilir.

  • Transfer edilecek Embriyo Sayısı

    Transfer edilecek Embriyo Sayısı

    Doç.Dr. Ulun Uluğ ile Tüp Bebek Tedavilerinde Transfer Edilen Embriyo Sayısını Tartıştık

    Tüp bebek tedavilerinde embriyo sayısını belirlemede ki gelişmeleri anlatır mısınız
    Tüp bebek tedavilerinde verimliliğin az olduğu dönemde fazla sayıda embriyo transferi yapılmaktaydı. Burada daha çok 2. gün embriyo transferleri yapıldığı için embriyo seleksiyon uygulaması fazla yoktu. Daha sonraları hem daha fazla sayıda ICSI’nin tercih edilmesi hem de laboratuar koşullarının gelişmesine bağlı olarak ki en önemli aşama medyum kalitelerinde artış olması ve ardışık sistemlerin kullanılabilir hale gelmesidir, embriyo seçim kriterleri önem kazanmış, 3. gün hatta 5. gün embriyo transferleri yapılmaya başlanmıştır.

    Embriyo değerlendirmede nasıl bir gelişim sağlanmıştır.

    Doğal olarak in-vitro koşullarda morfolojik gelişmenin izlenebilmesi, embriyoları derecelendirme açısından başarılı olmuştur. Bu bağlamda merkezden merkeze farklılıklar olmakla beraber, 3. gün embriyoları için klasik olarak Steer ve 5. gün blastokistler için Gardner klasifikasyonları kullanılmıştır. Tüm bunlara rağmen implantasyon potansiyeli en yüksek olan embriyoyu seçmek kolay olmamakta ve sadece morfolojik gelişimsel sınıflama, gebelik oranlarını arzu edilen seviyelere çıkartmamaktadır. Bunların yanı sıra, bazı ülkelerdeki etik ve dinsel kaygılardan dolayı, transfer edilmeyecek embriyoların invitro kültür edilmesi yasaklanma yoluna gidilmiştir.

    Sonuçta ileri evre embriyoların derecelendirilmesinden çok henüz fertilizasyon aşamasında embriyo seçim kriterleri öne çıkmış, erken klevaj, pronuklear morfoloji gibi kıstaslar dikkate alınarak implantasyon potansiyeli en yüksek olan embriyo seçilmeye çalışılmıştır. Daha da ileriye gidilerek gelişen embriyoların genetik olarak kompetan olmalarını anlayabilmek için preimplantasyon genetik tarama (PGT) ister floresan insitu hibridizasyon (FISH) veya komperatif genomik hibridizasyon (CGH) yöntemleri uygulanmıştır. Ayrıca son zamanlarda implantasyon potansiyeli yüksek olan embriyoyu seçebilmek için metabolik aktivitesini (metabolomics) ölçen uygulamalarda klinik uygulanıma girmiştir.

    %100 gelişen embriyo geliştirmek mümkün mü?

    Tüm bu gelişen komplike teknolojik imkanlara rağmen implantasyon potansiyeli %100 olan bir embriyo geliştirmek veya seçmek mümkün olmamaktadır. İmplantasyonun diğer bir tarafının da uterus yani alıcı olduğunu düşünürsek %100 verimli çalışan bir IVF siklusu yaratmak temenniden öteye geçememektedir.

    IVF tedavisi hem hekim hem de tedavinin uygulandığı hasta için ciddi sorumluluklar getirmektedir. Burada belki de en önemli konular tedavinin kesin başarılı olmayacağının bilinmesi ve finansal yüktür. Özellikle üçüncü partilerin başka bir değişle devletin veya özel sigorta şirketlerinin ciddi subvansiyon yapmadığı infertilite tedavilerinde, kar maliyet açısından bakılarak fazla sayıda embriyo transferi yapılabileceği akla gelmektedir. Ayrıca toplumların sosyo-kültürel farklılıkları da özellikle çoğul gebeliğe bakış açısından farklılıklar doğurabilir. IVF uygulanacak kadınların çoğul gebelik özellikle ikiz gebe kalma tercihleri bazı çalışmalara konu olmuş ve anlamlı bir hasta popülasyonun ikiz gebeliğe öncelik tanıdığı da ortaya çıkmıştır

    Sonuçta fazla embriyo transferi gebe kalma olasılığını artırırken, aynı zamanda çoğul gebelik riskini artırarak hem gebelik komplikasyon sayısını fazlalaştırmakta hem de yeni doğan problemlerini ortaya çıkartmaktadır. Bu resme nerden bakarsanız bakın çoğul gebelik bireyler için problemli olduğu gibi toplum üzerinde de ekonomik bir yük oluşturmaktadır.

    Netice itibariyle IVF uygulayan hekimler paradoksal bir ortam ile karşılaşmıştır. Bir yandan gebelik oranlarını optimize edebilmek bir yandan da çoğul gebeliği ortadan kaldırmak. Biz hekimlerin maruz kaldığı bu problem her ne kadar kanun koyucular ile ortadan kaldırılmışsa (herkese tek embriyo transferi gibi) da vicdani ve kişisel ihtirasların önüne geçilememiştir.

    Burada önemli olan nokta çoğul gebelikleri tanımlama olabilir. Yukarıda bahsedilen tüm kaygılar herhangi bir üçüz ve üstü gebelik için doğrudur. Ancak ikiz gebeliği diğer çoğul gebelikler ile aynı tartıya koymanın doğru olup olmadığı tartışılmış ve tartışılmaktadır. Kelime anlamı olarak ikiz gebeliğin çoğul gebelik olduğunu vurgulamakta fayda vardır.

    Transfer edilecek Embriyo Sayısı | 1Genel olarak baktığımızda hasta başına embriyo transferinin kısıtlanması 2 şekilde olabilir. 1- elektif dediğimiz, yani embriyo kohortu içinden biri veya bazıları seçilebilir, 2- zorunlu, yani hastadan toplanan oosit ve fertilizasyon oranı yüzünden veya embriyo kalitesi yüzünden kısıtlı sayıda bir veya 2 embriyo kalması. Bu noktadan geldiğimizde embriyo transferi ile yapılan çalışmalarda single embriyo transferi (SET) ile elektif single embriyo transferini (eSET) aynı teraziye koymamak gerekir. Diğer bir önemli detay ise transferin yapıldığı gün, takdir edersiniz ki 2.-3. veya 5. gün yapılacak tek embriyo transferlerinde başarı oranları farklı olabilir.

    Sizce Tüp bebek tedavilerinde kaç embriyo vermek uygundur?

    Transfer edilecek embriyo sayısında sorulacak ilk sorun 3 ve üzerinde embriyo transfer etmenin 2 embriyo transferine olan üstünlüğü. Prenatal ve neonatal komplikasyonları bir kenara iterek sadece gebelik oranları üzerinde karar verecek olduğumuzda literatür ilginç bir şekilde bu konuda fazla bilgi vermiyor. İki embriyo ile 3 veya 4embriyo karşılaştırması yapan geniş serili randomize kontrollü perspektif yeterli çalışma yoktur. Çok ufak bir çalışmada ardışık taze 2 embriyo transferi ile 3 ve 4 embriyo transferi karşılaştırılmış ve gebelik oranlarında fark bulunmamıştır.

    Gözlemsel çalışmalarda ise elektif 2 embriyo transferinde, 3 ve daha fazla embriyo transferine göre canlı doğum oranlarında fark olmadığı kaydedilmiştir. Buradan yola çıkarak hem çoğul embriyo transferinin gebelik oranlarını artırmaması ve çoğul gebeliklerin gerçekleşmesi etik ve bilimsel açıdan 3 ve daha üzeri embriyo transferinin düşünülmemesi gerektirmektedir.

    İkiz gebeliklerde istatistiksel olarak gebeliğe bağlı hipertansiyon, gestasyonel diabet, ante ve postpartum kanama, operatif doğum ve prematüre riski tekil gebeliklere artmıştır . Prenatal mortalite ikiz gebeliklerde 6 kat daha fazlalaşmıştır Bazı platformlarda ikiz gebeliğin IVF tedavisinin komplikasyonu gibi gösterilmeye çalışılsa bile, tedavi sonrası ikiz gebeliklerin büyük bir kısmı sağlıklı doğuma ulaşmaktadır . Artan komplikasyon istatistikleri genel toplum için anlam taşıyabilirken, kişisel olarak bakıldığında, başka bir değişle çocuk sahibi olmakta zorluk çeken bir çift için riskler anlam taşımayabilir.

    Transfer edilecek embriyo sayısı bir çok ülkede gerek devlet kanunları gerek de dernekler aracılığıyla kısıtlanmıştır. Kısıtlamalarda bazı ülkelerde yaş sınırları konularak embriyo sayısı tespit edilmiştir. Genellikle 35 yaş altında kadınlara tek embriyo transferi, önerilirken, daha yaşlı kadınlarda 2 embriyo transferi hatta bazı ülkelerde özellikle 40 yaş üstü kadınlarda 4 embriyo transferine kadar hak tanınmış veya tavsiyelerde bulunulmuştu. Ayrıca daha önceki tedavi sayılarına da bakılarak birden fazla embriyo transferi önerilmiştir (T.C. Sağlık bakanlığı, 2009)

    Kendi grubumuzun yaptığı araştırmalarda tekil gebeliklerde ilk trimesterde düşük yapma olasılığı %18 ile %20 arasında seyrederken, çoğul gebeliklerde total düşük yapma, başka bir değimle ilk trimesteri sonunda gebeliği kaybetme olasılığı % 5 olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında tekil gebeliklerde gebeliği erken dönemde kaybetme riskinin çoğul veya ikiz gebeliklere göre yaklaşık 4-5 kat daha fazla olduğudur.

    Taze embriyo transferi ve ardından dondurulmuş embriyo transferi hem klinik hem laboratuvar hem de hastanın lojistik ekonomik maliyetini artırabilmektedir. Diğer yandan çoğul gebelikteki erken doğum maliyetleri de hesaba katıldığında, tek embriyo transferinin maliyet hesabını yapmak komplike olmaktadır. IVF masraflarının kişisel karşılandığı durumlarda 2 embriyo transferi yapmak daha az maliyetli olabilirken, 3. kurumların örneğin sigorta şirketi veya devlet sübvansiyonu olan durumlarda daha az maliyetli olabilir.

    Sonuç olarak çoğul gebelikleri engellemek için tek embriyo transferi yapmak tek çözümdür ancak paradoksal olarak gebelik oranlarının da azaldığı günümüz laboratuvar ve klinik koşullarında belirgindir. Ardışık embriyo transferi politikası uygulanmadığı müddetçe veya daha önce bahsedilen ileri laboratuvar teknikleri pratik olarak sonuç vermediği müddetçe hem hekimler hem de hastalar için transfer edilecek embriyo sayısının tartışması devam edecektir.

    Doç. Dr. Ulun Uluğ
    Bahçeci-Umut Tüp Bebek Merkezi, Istanbul

  • Dinamik Embrio İzleme – EmbryoScope

    Türkiye’nin ikinci EmbriyoScope’u yine Bahçeci’de!

    Dinamik Embrio İzleme - EmbryoScope | 2Dünya’da uygulanan Tüp Bebek Tedavileri ve yöntemlerine yepyeni bir boyut kazandırarak, adeta yeni bir çağın başlangıcına imza atan EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, Türkiye’de ilk kez Bahçeci Sağlık Grubu tarafından hastalarının hizmetine sunuldu.

    Tüp Bebek Tedavisi sürecinde, embriyo seçimini iyileştirmek ve embriyo değerlendirme algoritmalarını geliştirmek amacıyla kullanılan ve gördüğü ekstra talebe rağmen bugün dünyanın sadece en prestijli tüp bebek merkezlerinde çok kısa bir süre önce kullanılmaya başlanan ve EmbryoScope™ adı verilen Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, tüm aşamaların düzenli olarak gözlemlenmesine uygun teknolojisi ile sağlıklı olan embriyoları seçme şansı sağlarken aynı zamanda kısıtlı embriyo sayılarında da başarı elde edebilme oranlarını artırmaktadır.

    Siz Uyurken Embriyolarınız Ne Yapıyor?

    Uzmanlara tüm hasta embriyolarının anında ve sürekli olarak, tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan ve istenilen anda değerlendirilmesi imkanı sağlayan Dinamik Embriyo İzleme Sistemi’nin sağladığı sürekli gözlem olanağı ile elde edilen görüntülerin yeniden oynatılabilmesi, hızlandırılmış şekilde izlenmesi yada canlı görüntü kullanılarak embriyo kalitesinin değerlendirilmesi ise yine EmbryoScope™ sayesinde gerçekleşebiliyor. Kullanılan statik sistemlerde sadece belirlenen günlerde ve toplam 5 dakika süreyle cihazdan çıkartılarak kontrol edilebilen ve kimi zaman embriyoların olumsuz etkilemesinin söz konusu olduğu durumun aksine, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, EmbryoScope™ ile 144 saat x 60 dakika boyunca kesintisiz gözlem imkanı sağlanmaktadır.

    Günümüzde embriyo gelifliminin değerlendirilmesi, kültür şartlarında oluşan kesintileri en aza indirmek amacıyla tanımlanmış zaman noktalarında alınan enstantane bakışlarla sınırlı kalmaktadır. Son derece dinamik bir sürece sahip olan embriyo geliflimi ve embriyo gelişimi süreçlerinde yer alan zengin içeriğe sahip bilgilerden ne yazık ki tam anlamıyla yararlanmak mümkün olmamaktadır.

    Ancak EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkanı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı sağlamaktadır.