Etiket: parkinson

  • Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi?

    Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi?

    Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi? Yeni araştırmalar, yaşlılarda koku kaybının kalp sağlığına etkisini ve potansiyel riskleri ortaya koyarak önemli sağlık ipuçları sunuyor.

    Koku kaybı kalp yetmezliğini öngörebilir mi?

    Koku duyusu, genellikle göz ardı edilen bir duyudur. Ancak, yaşlı yetişkinlerin genel sağlığı hakkında önemli ipuçları sunabilir. Yeni araştırmalar, yaşlandıkça sıkça karşılaşılan bir sorun olan koku kaybının, kalp yetmezliğinin gelişimini öngörebileceğini veya buna katkıda bulunabileceğini öne sürüyor. Bu çalışma, American Heart Association Journal’da yakın zamanda yayımlandı ve zayıf koku almanın sağlık üzerindeki etkileri hakkındaki anlayışı genişletiyor.

    Koku kaybı kalp yetmezliği
    Koku kaybı kalp yetmezliği

    Koku Kaybının Önemi

    Koku kaybı, yani olfaktör bozukluk, 50’li yaşların başında her dört kişiden birini ve 80 yaşın üzerindekilerin yarısından fazlasını etkiler. Koku kaybı, yiyeceklerin tadını çıkarma ve bozulmuş yiyecekleri veya gaz sızıntılarını fark edememe gibi güvenlik riskleri nedeniyle yaşam kalitesini azaltmanın ötesinde, ciddi sağlık sorunlarıyla da ilişkilendirilmiştir. Önceki çalışmalar, kötü koku almanın Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklarla bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, bilişsel gerileme ve yaşlı yetişkinlerde on yıl içinde artan ölüm oranı ile ilişkilendirilmiştir.

    Yeni Sağlık İpuçlarını Keşfetmek

    Demans ve Parkinson hastalığı, kötü koku almayla ilişkilendirilen ölüm oranının sadece bir kısmını açıkladığı için, araştırmacılar diğer potansiyel sağlık ipuçlarını keşfetmeye başladılar. Son çalışma, 70 ila 79 yaşlarındaki yetişkinlerde koku alma bozukluğu ile kardiyovasküler olaylar arasındaki ilişkiyi inceleyerek, kötü koku almanın kalp yetmezliği riskinin arttığını ancak kalp hastalığı veya felç ile bir bağlantı bulunmadığını ortaya koydu.

    Çalışma Metodolojisi

    Katılımcıların koku duyusu, dört olası cevaptan birini seçerek 12 maddeyi tanımladıkları bir test kullanılarak değerlendirildi. Skorlar 0 ile 12 arasında değişiyordu ve 8 veya daha düşük bir skor kötü koku alma olarak tanımlandı. Araştırmacılar, katılımcıları 12 yıla kadar izleyerek kardiyovasküler olaylar veya ölüm durumlarını takip ettiler. Çalışma, koku kaybı yaşayanların, normal koku duyusuna sahip olanlara kıyasla yaklaşık %30 daha yüksek kalp yetmezliği geliştirme riski taşıdığını buldu.

    Olası Mekanizmalar ve Daha Fazla Araştırma

    Koku kaybı ile kalp yetmezliği arasındaki bağlantıyı açıklayan kesin mekanizmalar belirsizliğini koruyor. Zayıf koku alma duyusunun doğrudan kalp yetmezliğine katkıda bulunup bulunmadığı veya başka bir altta yatan fizyolojik sürecin bir göstergesi olup olmadığı net değil. Çalışma, kötü koku almanın yaşlanma hızlanması ile ilişkili olabileceğini öne sürüyor, bu da daha fazla araştırmayı gerektiren bir hipotezdir.

    Geniş Kapsamlı Etkiler ve Gelecekteki Yönelimler

    Bu araştırma, koku kaybının sağlık üzerindeki geniş kapsamlı etkilerini anlama yolunda yeni kapılar açıyor. Kalp yetmezliği ve transplantasyon uzmanı Dr. Khadijah Breathett, çalışmanın bakım kalitesini iyileştirmek için yeni hedefler belirleme potansiyelini vurguladı. Çalışma, neden-sonuç ilişkisini kanıtlamasa da, koku sağlığının yaşlanan yetişkinlerde genel refahın potansiyel bir göstergesi olarak önemini vurguluyor. Koku duyusunu COVID-19 nedeniyle kaybeden bireyler üzerine yapılacak gelecekteki araştırmalar, koku ve kalp sağlığı arasındaki ilişki hakkında daha fazla bilgi sağlayabilir.

    Koku Kaybı ve Kalp Sağlığı: Bilinmeyen Bağlantılar

    Araştırmalar, koku kaybının sadece bir duyusal bozukluk olmanın ötesinde, yaşlı yetişkinlerin kalp sağlığına dair önemli bilgiler sunduğunu göstermeye devam ediyor. Kalp yetmezliği gibi ciddi kardiyovasküler sorunlarla ilişkilendirilen koku kaybı, daha geniş kapsamlı sağlık taramaları ve erken müdahaleler için bir belirteç olabilir. Yaşlanma sürecinde koku duyusunu korumak, genel sağlığı iyileştirme ve ciddi sağlık sorunlarını önleme potansiyeline sahiptir.

    Sonuç

    Koku duyusunun kaybı, genellikle hafife alınan bir durum olsa da, yeni araştırmalar bu duyusal bozukluğun yaşlı yetişkinlerde ciddi sağlık sorunları ile ilişkili olabileceğini ortaya koyuyor. Kalp yetmezliği riskini öngörebilen koku kaybı, daha geniş sağlık taramaları ve müdahaleler için önemli bir belirteç olarak değerlendirilebilir. Gelecekteki araştırmalar, bu ilişkinin mekanizmalarını daha iyi anlamamıza ve koku sağlığının korunması için stratejiler geliştirmemize yardımcı olabilir. Koku duyunuzu kaybetmek sadece yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda kalp sağlığınızı da etkileyebilir. Bu nedenle, koku sağlığınıza dikkat etmek, genel sağlığınızı korumak için önemli bir adım olabilir.

  • Parkinson ve diyabette yeni tedavi yolları

    Parkinson ve diyabette yeni tedavi yolları

    ABD’li bilim insanları, parkinson ve diyabette yeni tedavi yollarında çığır açacak bir gelişmeye imza attı. Oregon ve Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nden bir bilim ekibi, klonlanmış insan embriyosundan kök hücre elde etmeyi başardı

    KLONLANMIŞ insan embriyosundan kök hücre elde eden ABD’li bilim insanları, parkinson ve diyabet gibi hastalıklara yeni tedavi yolları geliştirilmesinde çığır açacak bir başarıya imza attı. Her hücreye dönüşebilme özelliğine sahip kök hücreler, hastalıklı dokularla değiştirilebilecek, yeni dokular yaratılmasında kullanılabilecek olmaları nedeniyle önem taşıyor. Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nden Shoukrat Mitalipov başkanlığındaki bilim ekibi, bağışlanan yumurtalardan oluşturulan 6 embriyodan, kök hücreler elde etmeyi başardı.

    MAYMUNDAN İNSANA
    Başarının, bir teknik buluştan ziyade, süreçteki denemelerin tekrar tekrar gözden geçirilmesiyle elde edildiğine dikkati çeken Mitalipov, maymun embriyolarıyla yaptıkları 6 yıl süren çalışmalar sonucu hedeflerine ulaştıklarını vurguladı. Mitalipov, maymunlar üzerindeki çalışmalarda, bu teknik yardımıyla elde edilen embriyolardan klonlanmış bebek elde edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna vardıklarını ve böyle bir şey yapmaya da ilgi duymadıklarını belirtti.
    Bilim adamlarının on yılı aşkın bir süre önce başlattıkları, klonlanmış insan embriyolarından kök hücre elde etme girişimleri, temelde embriyoların kök hücreleri oluşturmadan önce gelişimlerini durdurmaları nedeniyle şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

    WOO-SUK’UN YALANI
    Hwang Woo-suk adlı Güney Koreli bir bilim adamı, 2004 yılında bunu başardığını açıklasa da, sonra açıklamanın gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmıştı.

  • Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Pek çok hastalık cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açıyor. Bunların başında kalp-damar hastalıkları yer alıyor. Peki bu durum kadınlar için cinsel yaşamın sonu anlamına mı geliyor? Konunun uzmanları bu soruya, “Hayır” yanıtını veriyor.

    Metabolik hastalıklar, şeker hastalığı, kronik böbrek, kanser, felç, omurilik yaralanmaları, romatizmal sorunlar, parkinson, böbrek yetmezliği, tıbbi tedavi ve rehabilitasyon kronik hale gelen önemli hastalıklar olarak görülüyor. Kadınlar, yaşamlarını adeta kâbusa çeviren bu hastalıklar nedeniyle, cinsel yaşamlarında önemli sorunlar yaşıyor. Cinsel fonksiyon bozuklukları bu hastalarda; bedensel ve duygusal sorunlara, eşleriyle zorluklara, cinsel yaşamlarının daha az aktif olmasına ve cinsellikten daha az haz almalarına yol açıyor.

    RİSK YOK OLUYOR
    Kanser ameliyatları sonrasında hastaların yüzde 60’ının, kalp-damar hastalarınınsa yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon sorunları yaşadığı belirtiliyor. Memorial Hastanesi Cinsel Sağlık Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, özel rehabilitasyon ve tedavi programları sayesinde, hastaların yaşamları boyunca cinsel aktivitelerden uzak kalma risklerinin ortadan kalktığını söylüyor.

    Buna örnek olarak felçli hastaların yüzde 50’sinin uygun tedavi ve terapiler sayesinde orgazm yaşamaları gösteriliyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp-damar hastalıkları nedeniyle kadınların yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşı karşıya kaldığını söylüyor.Bu hastalarda en sık görülen cinsel sorunlar arasında azalmış cinsel istek, ağrılı cinsel ilişki, cinsel bölgede his kaybı ve orgazma ulaşma kabiliyetinde azalma bulunuyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp hastası kadınlara şu önerilerde bulunuyor:

    BU ÖNERİLERE KULAK VERİN
    – Cinsel beraberlik öncesi alkol almayın.
    – Seksten önce ağır yemek yemeyin.
    – Oda sıcaklığının düşük veya yüksek olmamasına dikkat edin.
    – Sinirli ve gerginken cinsel ilişkiye girmeyin ve ortamın sakin olmasına dikkat edin.
    – Eşiniz cinsellikte sizden daha aktif olsun.
    – Cinsel ilişkide rahat nefes alabileceğiniz pozisyonları tercih edin.
    – Kullandığınız kalp ilaçlarını ulaşmanızın kolay olacağı bir yere koyun.

    CİNSEL YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
    -Kanser tedavilerinde kullanılan ilaçlar, meme kanseri ve genital kanserlerde radyoterapi ve kemoterapinin yan etkileri, rahim ve yumurtalık kanserlerinde büyük ve ciddi cerrahi ameliyatlar sonrasında hastaların ani olarak menopoza girmesi.
    -Bağırsak kanseri ameliyatları sonrası hastanın vücudunda bir torbayla yaşamak zorunda kalması. Hastaların yüzde 60’ının kendilerini cinsel yönden çekici bulmamasına yol açıyor.
    -Rahim, rahim ağzı ve vajina kanserlerinde uygulanan ışın tedavileri.
    -Karnın alt bölgesinde ya da mesane kanseri nedeniyle uygulanan radyoterapiler. (Vajinal darlık ile karın içi yapışıklığa neden olduğundan cinsel birleşme ağrılı oluyor.)
    -Bazı yayılmış kanser türlerinde ameliyat sonrası meydana gelen yapışıklıklar. 
    -Şeker hastalığı, hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik ve şişmanlık gibi nedenlerle ortaya çıkan metabolik sendrom.
    -Vücut kitle indeksindeki artış.
    -Diyabet.
    -Kronik böbrek hastalığı, kalp-damar hastalıkları, parkinson ve felç.

    HASTALAR CİNSEL İLİŞKİ YAŞAYABİLECEKLERİNİ BİLMİYOR
    Kronik ağrı, yorgunluk, azalmış özgüven, kullanılan ilaçların yan etkileri özellikle kadınların cinsel fonksiyon bozuklukları yaşamalarına neden oluyor.
    Hastalar hatalı olarak cinsel aktivitelerine dönmelerinin sakıncalı olduğunu düşünüyor. 
    Hastalar cinsel fonksiyonlarını tatminkâr şekilde yaşamak için hastalığın getirdiği duruma karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyor.

    İKİ KAT MERDİVENİ ZORLANMADAN ÇIKIYORSANIZ SORUN YOK!
    Kalp hastalıklarına ek olarak; yüksek tansiyon, kan yağlarının değerlerinde yükselme, kalp damarlarının yüzeyini döşeyen dokuda hasar oluşması ve sigara kullanma durumu da varsa, cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşılaşma riski ciddi oranda artabiliyor. Cinsel ilişki sırasında kalp krizi geçirme riskinin spor esnasında oluşan riskten düşük olduğu belirtiliyor. Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, “Bir kadın iki kat merdiveni rahatça çıkabiliyorsa pratik olarak cinsel yaşamına devam etmesinde sakınca bulunmuyor” diyor.

    SİGARA VAJİNAYA GİDEN KAN AKIMINI AZALTIYOR
    Sigarada bulunan nikotin, kan damarlarını daraltıp kan akımını azaltarak uzun dönemde kan damarlarını hasara uğratıyor. Sigara ve cinsel sağlık konusunda yapılan araştırmaların çoğunun erkek cinselliğiyle ilgili olduğu belirtiliyor. Kadınlarda sigara içimi sonucunda vajinaya, klitorise ve dudaklara giden kan akımı azalıyor. Bu durumun sonucunda kadınlarda cinsel uyarılmanın bozulabildiği belirtiliyor.

    OBEZ KADINLAR CİNSELLİKTEN UZAKLAŞIYOR
    Obez kadınlarda vücut görüntüsünü beğenmeme ve cinsel isteksizlik gelişebildiği gibi seks hormon düzeylerinde azalma da meydana gelebiliyor. Kilo verildiğindeyse seks hormonları artıp normal seviyeye geliyor. Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre obez kadınlar normal kilolulara göre eş bulmakta daha fazla zorlanıyor.

    HT

  • Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza bir psikolojik hastalıktır. Genelde genç yaştaki ve zayıflama tutkunu bayanlardan görülen Anoreksiya Nervoza hastalığı tedavi edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabilir. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlar yemek yemezler, uyku sorunları vardır ve bunlara rağmen sürekli enerjik dururlar. Bu durum metabolizmanın çalışmasını tamamıyla etkileyen bir durumdur. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalanan bir kaşı istediği kadar zayıf ve ideal kiloda olsun mevcut kilosunu asla kabul etmez ve sürekli zayıflamak ister. Bir deri bir kemik dahi kalsa bu kilosunun hala çok olduğunu düşünür ve bu duruma kendini inandırır. Eğer sizlerinde bu tarz sorunlarınız varsa hiç vakit kaybetmeden uzman bir doktorla görüşünüz. Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz.

    Anoreksiya Nervoza Belirtileri Nelerdir

    Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlarda görülen başlıca belirtileri siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz. Bu belirtileri kendinizde de gözlemliyorsanız en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    Anoreksiya Nervoza Hastalık Belirtileri ;

    – Aşırı derecede ve fiziki olarak da kendisini gösteren kilo kayıpları yaşanır.
    – Kişi içine kapanık hale gelir ve sosyal çevresinden kopar.
    – Kendisini spora verir ve hiç yorulmuyormuş gibi egzersiz yapar.
    – Şişmanlamaktan korkar ve bu bir psikolojik sorun haline gelir.
    – Kişi aşırı derecede yorgunluk çeker ama bunu belli etmemeye çalışır.
    – Kişi sürekli üşür
    – Kendisini herkül gibi güçlü zanneder fakat kaslarda güçsüzlük görülür.
    – Yemek yememek için sürekli bahane bulur ve bu bahanelere kendisini inandırır.
    – Kişi çok zayıftır fakat sürekli çok şişmanladım der.
    – Başkaları için yemek pişirir ama kendisi asla yemez.
    – Kişi yemek yediği için utanır ve kendisini suçlu hisseder.
    – Bu hastalığa yakalanan kişi bayansa düzensiz adet görür.
    – Ten rengi beyazlaşır ve soluk bir hal alır.
    Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz. Bu belirtiler sizde varsa en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    “Eğer hastalık tedavi edilmezse kansızlık, vücut sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, saç dökülmesi, kemik erimesi, bağırsak tıkanması, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği ve sonuçta ölüm görülebilir. Unutmayalım ki A.N. psikiyatrinin tek ölümcül hastalığıdır. Bu hastalığa tutulan her 100 hastadan 5’i ne yazık ki kaybedilmektedir.”

  • İdrar Kaçırmaya 15 Dakika’da Son

    İdrar Kaçırmaya 15 Dakika’da Son

    Kadınların sosyal ve psikolojik sorunlar yaşamasına sebep olan idrar kaçırma problemi cerrahi yöntemle 15 dakikada sona eriyor.

    İdrar Kaçırma Niçin Önemlidir?

    Hayati tehlike içeren bir sorun olmamakla birlikte yaşam kalitesini sosyal ve cinsel anlamda bozmaktadır. Sürekli ıslaklığa ve ped taşımaya bağlı olarak vajinada enfeksiyonlara sebebiyet verebilir Cinsel aktif yaştaki kadınların seksüel yaşamlarını da olumsuz yönde etkileyen bu sorunun tedavisi son derece önemlidir.

    Birçok hasta gurubu hala bu sorunu dile getirmekten çekinmektedir. Özellikle doğum yapan ve yaşlı hastalar bunun kadın hayatının kaçınılmaz bir sonu olduğunu düşünmektedir. Oysaki son yıllarda tanı ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemelerle yaşamın hangi döneminde olursa olsun tedavisi mümkün olan bir sağlık sorunudur.

    İdrar Kaçırma Nedenleri Nelerdir?

    Gebelik ve doğum yapmış olmak.Gebelik sırasında görülen idrar kaçırma genellikle doğumdan kısa bir süre sonra düzelir. Vajinal yoldan doğum yapan özellikle iri bebek doğuran ve doğumun 2. evresi dediğimiz çıkım döneminin uzun sürdüğü hastalarda görülme sıklığı fazladır.İdrar kaçırmanın diğer nedenleri; Sigara kullanımı (Risk 2-3 kat artmaktadır. Sigara kullanımı antiöstrojenik etkisiyle kollajen sentezini azaltmakta, kronik obstrüktif akciğer hastalığına yol açıp öksürük sebebi ile idrar kaçırmayı arttırmaktadır.),Diyet (Çay, kahve, kola gibi diüretik( idrar söktürücü) etkisi fazla olan sıvıları çok tüketenlerde artar.),İlaçlar (Sedatifler, bazı kalp ve tansiyon ilaçları ile antidepresanların bir kısmı yan etki olarak idrar kaçırmayı arttırır.),Sistemik ve bazı nörolojik hastalıklar(Diyabet, multipl skleroz, parkinson ve omurilik yaralanmaları idrar kaçırma nedenlerindendir.),Obesite ve Kronik kabızlık (Karın içi basıncını arttıran aşırı kilo ve kabızlıktaki sürekli şiddetli ıkınmalar pelvis ( taban kaslarını) zayıflatır.) ve Menopoz (Menopozlu yıllarda azalan östrojen hormonundan dolayı doku yapısı gevşer.)

    İdrar Kaçırma Tipleri Nelerdir?

    Stres Üriner İnkontinans ( Stres Tipi idrar kaçırma )
    Öksürme, hapşırma, zıplama, ıkınma gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda görülen idrar kaçırmadır. %30-40 oranında görülür. Mesane boynu ve idrar deliğinin (üretra) anatomik destek yapılarının zayıflaması sonucu oluşur. Bu şikayeti olan kadınların büyük bir çoğunluğunda aynı zamanda rahim ve idrar kesesinin taban kısmının da aşağıya, vajene doğru kısmen veya ileri derecede sarkması söz konusudur ve vajinadan dışarı çıkan, ele gelen şişlik ortaya çıkar
    Urge İnkontinans ( Sıkışma Tipi İdrar Kaçırma )
    Acil idrar yapma isteği ile birlikte veya bu hissin hemen sonrasında görülen idrar kaçırmadır. Hastaların büyük çoğunluğunda neden bilinmemektedir. Mesane gelen idrarla dolarken ani ve kontrolsüz kasılmalar olur. Kontrolsüz olan kasılmalar sonucu acil idrar yapma zorunluluğu görülür. Genellikle artmış gündüz idrar yapma sıklığı ve gece de 1 kereden daha fazla idrara kalkma şeklinde görülür. Görülme sıklığı %20-30 oranındadır.
    Mix İnkontinans ( Karma Tip İdrar Kaçırma )
    Yukarıda anlatılan 2 tipin bir arada olması durumudur. %25-35 oranında görülmektedir.
    Taşma İnkontinans ( Taşma Tipi İdrar Kaçırma )
    Mesanenin yetersiz boşalmasına sekonder olarak az miktarda olan idrar kaçırmadır.Diyabetik nöropati, omurilik yaralanması ve multipl skleroz da görülür.

    Tedavileri Nelerdir?

    KONSERVATİF TEDAVİ

    Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri: Günlük sıvı alımının 1800-2400 ml arasında olması önerilir. Alkollü içecekler, süt ve süt ürünleri, kafeinli içecekler, çay, fazla baharatlı yiyecekler, suni tatlandırıcılar gibi besinlerin azaltılması önerilir. İdeal kiloyu korumak ve sigarayı bırakmak tüm idrar kaçırma tiplerinde etkisi olan yöntemlerdir.

    Mesane eğitimi: Haftalık artan süreler ile sadece belirli zamanlarda idrar yapmanın öğretildiği ve yaklaşık hasta uyumuna göre 6-8 hafta süren bir programdır.

    Pelvik taban kas egzersizleri (Kegel egzersizleri): Vajina ve makat etrafını saran kaslarınızı beraber kasarak idrar ve gaz çıkışını durduracakmış gibi kasmanız hedeflenir. Bu egzersizlerin sayısı ve süresi giderek arttırılır. Hastalara özel egzersiz kartları verilir.

    CERRAHİ TEDAVİ

    Ameliyat ile idrar kesesi ve idrar boynu arasındaki açı düzeltilerek istem dışı idrar kaçırma ortadan kaldırılmalıdır . Sarkmayı ve açı bozukluğunu düzeltmek için farklı ameliyat yöntemleri mevcuttur. İdrar borusunun altına açıyı düzeltmek amacı ile vucut için herhangi bir zararlı etkisi olmayan destekleyici bir bant gevşek olarak yerleştirilir. Bu bant idrar boynunun altını destekleyerek öksürmek veya hapşırmakla karın içi basıncı arttığında ortaya çıkan idrar kaçma durumunu engeller. TVT veya TOT kısaltmaları ile ifade edilen bu tip asıcı ameliyatlar ile idrar kaçırmada % 90’lar civarında başarılı bir düzelme sağlanır. Bu tip bir ameliyat uygulaması sonucunda hastalar sıklıkla aynı gün taburcu edilir.

    Merkezimizde idrar kaçırma ameliyatları sırasında zor doğumlardan kalan perine yırtıkları, vajinal genişlemeler ve deformasyonlarda aynı seansta basarıyla opere edilmektedir. İdrar kaçırma problemi olmayan ama bu tür sarkma şikayeti olan hastalarda yine cerrahi daraltma yöntemiyle tedavi edilmektedir.

    Son olarak uygulanan sling operasyonları için ne dersiniz?

    Bu yöntemi kullanmamızın sebepleri
    • En başarılı yöntem oluşu
    • Müdahale süresinin kısalığı (yaklaşık 10-15 dakika)
    • Hastalara aynı gün, yürüyerek eve dönebilme imkanı sunabilmesidir.

    İlgili Konular ;

    Doğum sonrası idrar kaçırma
    İdrar kaçırma ve tedavisi
    Doğum sonrası idrar kaçırma
    Jinekoloji