Etiket: panik atak

  • Anksiyete Bozukluğu Nedir? 3 Başa Çıkma Yolu

    Anksiyete Bozukluğu Nedir? 3 Başa Çıkma Yolu

    Anksiyete bozukluğu, aşırı endişe ve korku ile karakterizedir. Başa çıkma yolları arasında nefes teknikleri, topraklanma ve profesyonel yardım bulunur.

    Anksiyete Bozukluğu, bireylerin hayatlarını etkileyebilen yaygın bir zihinsel sağlık sorunudur. Bu konuda uzman bir ruh sağlığı profesyoneli, anksiyete bozukluğuyla başa çıkmanın üç farklı yolunu paylaşıyor. Özellikle azınlıklara mensup, yerinden edilmiş veya farklı yeteneklere sahip kişilerin bu bozukluğa daha yüksek bir yatkınlığı olduğu belirtiliyor.

    İşte anksiyete bozukluğunu anlamak ve başa çıkmanın yollarını keşfetmek için önemli bilgiler:

    Anksiyete Bozukluğu Nedir?

    Anksiyete Bozukluğu
    Anksiyete Bozukluğu

    Anksiyete bozukluğu, aşırı korku ve endişenin hakim olduğu bir zihinsel sağlık durumudur. Bu durum şu şekillerde ortaya çıkabilir:

    • Panik bozukluğu: Panik atakların yaşandığı durumlar.
    • Sosyal kaygı bozukluğu: Sosyal ortamlarda aşırı stres ve korku hissi.
    • Ayrılma kaygısı bozukluğu: Sevdiklerinden ayrılma konusunda aşırı kaygı ve korku.
    • Olumsuz düşünce ve duyguların baskı altına alıp olumsuz etkileme durumları.

    Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri

    Anksiyete bozukluğu belirtileri genellikle aşırı korku ve endişe ile karakterizedir. Ancak, bu belirtilerin hastalık olarak adlandırılabilmesi için şiddetli olmaları, uzun süre devam etmeleri ve günlük işleyişi ciddi şekilde etkilemeleri gerekmektedir.

    Anksiyete bozukluğunun belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve şiddeti farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak anksiyete bozukluğu olan bireylerde aşağıda sıralanan belirtiler gözlemlenebilir:

    1. Sürekli Endişe ve Kaygı: Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, belirli bir neden olmaksızın sürekli endişe ve kaygı hissi içinde olabilirler.
    2. Fiziksel Belirtiler: Anksiyete genellikle fiziksel belirtilerle de kendini gösterebilir. Bu belirtiler arasında titreme, terleme, kas gerginliği, baş ağrısı, mide rahatsızlıkları ve baş dönmesi bulunabilir.
    3. Uykusuzluk veya Uyku Problemleri: Anksiyete bozukluğu, uyku düzenini etkileyerek uykusuzluğa veya uyku problemlerine neden olabilir.
    4. Konsantrasyon Problemleri: Anksiyete, zihinsel odaklanma ve konsantrasyon yeteneğini olumsuz etkileyebilir. Kişi, sürekli endişe nedeniyle dikkatini toplamakta zorlanabilir.
    5. Irritabilite: Anksiyete bozukluğu yaşayanlar genellikle huzursuz, sinirli ve kolayca tahrik olmuş hissedebilirler.
    6. Uzun Süreli Kas Gerginliği: Anksiyete, kas gerginliğine neden olarak özellikle boyun, omuz ve sırt bölgesinde uzun süreli ağrılara yol açabilir.
    7. Panik Ataklar: Anksiyete bozukluğu olan bireyler bazen ani ve şiddetli panik ataklar yaşayabilirler. Kalp çarpıntısı, terleme, titreme gibi fiziksel belirtilerle birlikte gelirler.
    8. Kaçınma Davranışları: Anksiyete, bireyin belirli durumları veya aktiviteleri kaçınmasına neden olabilir. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişiler, sosyal etkileşimden kaçınabilirler.
    9. Obsesif Düşünceler ve Kompulsif Davranışlar: Bazı durumlarda anksiyete bozukluğu obsesif düşünceler ve bu düşünceleri yatıştırmak amacıyla yapılan tekrarlayıcı davranışlar (kompulsiyonlar) ile ilişkilidir.
    10. Gerginlik ve Huzursuzluk: Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler genellikle sürekli bir gerginlik ve huzursuzluk hissi içinde olabilirler.

    Bu belirtilerden bir veya birkaçının varlığı, bir kişinin anksiyete bozukluğu yaşadığına işaret edebilir. Ancak, kesin bir tanı için bir uzmandan yardım almak önemlidir.

    Anksiyete Bozukluklarıyla Başa Çıkma Yolları

    Anksiyete bozukluğuyla başa çıkmanın çeşitli yolları vardır, ancak her bireyin kendisi için en etkili yöntemi bulması önemlidir. Uzmanlar, durumun ciddiyetine bağlı olarak psikoterapi ve ilaç tedavisi gibi profesyonel yardım alınması gerektiğini belirtiyor.

    Anksiyete Bozukluklarıyla Başa Çıkma Yolları
    Anksiyete Bozukluklarıyla Başa Çıkma Yolları

    İşte anksiyete bozukluğuyla başa çıkmanın bazı yöntemleri:

    5-4-3-2-1 Tekniği

    Endişeli ve bunalmış hissettiğinizde çevrenizi hatırlamak ve farkına varmak için bu teknik kullanılabilir. Beş şeyi fark etmek, dört şeye dokunmak, üç ses duymaya çalışmak, iki kokuyu tanımlamak ve bir şeyin tadına bakmak gibi adımları içerir.

    Kare Nefes veya 5555 Tekniği

    Gözleri kapatarak, bir eli göğsüne diğer eli karnına koyarak nefes almaya odaklanmak, karnın yukarı-aşağı hareketlerine odaklanarak sakinleşmeye yardımcı olabilir.

    Soğuk Su Tekniği

    Endişeli bir kişinin yüzüne soğuk su çarpmak, aşırı uyarılmış sempatik sinir sistemini sıfırlayarak kişinin sakinleşmesine yardımcı olabilir.

    Kimlerin Anksiyete Bozukluğu Yaşama Olasılığı Daha Yüksektir?

    Anksiyete bozukluğu yaşama olasılığı, travmatik bir geçmişi olan, olumsuz durumlarla sık karşılaşan, düzensiz yaşam tarzlarına sahip veya ayrımcılığa maruz kalan bireylerde daha yüksektir. Bu nedenle, destek ve anlayışın önemli olduğu vurgulanmaktadır.

    Anksiyete bozukluğuyla mücadele eden bir sevdiğiniz varsa, ona güvenli bir alan sağlamak ve gerekirse profesyonel yardım almalarına destek olmak önemlidir. Bu zorlu süreçte, bir terapistin rehberliği önemli olabilir.

    Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

    Anksiyete bozukluğunda vücutta neler olur?

    Anksiyete bozukluğu, vücutta bir dizi fiziksel tepkiye neden olabilir. Bu tepkiler arasında kalp çarpıntısı, titreme, terleme, baş ağrısı, mide rahatsızlıkları, kas gerginliği ve nefes almada zorluk gibi belirtiler bulunabilir.

    Anksiyete bozukluğu tedavi edilmezse ne olur?

    Anksiyete bozukluğu tedavi edilmezse, semptomlar genellikle zaman içinde kötüleşebilir. Bu durum, yaşam kalitesini düşürebilir, işlevselliği etkileyebilir ve diğer zihinsel sağlık sorunlarının ortaya çıkma riskini artırabilir.

    Anksiyete iç sıkıntısı nasıl geçer?

    Anksiyete iç sıkıntısıyla başa çıkmak için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Derin nefes almak, meditasyon, rahatlatıcı aktiviteler, egzersiz yapmak, olumlu düşünce teknikleri ve profesyonel destek almak bu konuda yardımcı olabilir.

    Anksiyete bozukluklarının hayatımızı nasıl bozduğu?

    Anksiyete bozuklukları, günlük yaşamı ciddi şekilde etkileyebilir. İşlevselliği azaltabilir, sosyal ilişkileri zorlayabilir, iş performansını düşürebilir ve genel yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Uykusuzluk, konsantrasyon problemleri ve fiziksel sağlık sorunları da ortaya çıkabilir.

    Bu sorular ve yanıtlar, anksiyete bozukluğu hakkında temel bilgiler sunmaktadır. Ancak bireyin durumuyla ilgili detaylı bilgi ve destek için bir uzmana başvurması önerilir.

    Dilerseniz forum konumuz olan Anksiyete yaşayanlar hadi gelin dertleşelim… Tıklayın!

  • Hamilelikte Panik Atak Ve Tedavisi

    Hamilelikte Panik Atak Ve Tedavisi

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık hamilelikte panik atak ve tedavisi makalemizi hazırladık. Hamilelikte panik atak yaşayanlar bunun ne kötü bir illet olduğunu iyi bilirler.

    Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

    Panik atak geçirdiğinizi gösteren sebepler birdenbire kendini gösterebilir. Giderek daha da şiddetli hale gelen bu belirtiler 10 dakika içerisinde şiddeti artarak en yoğun hale gelir. Ortalama on dakika ile yarım saat arası maruz kalınan bu şiddetli belirtiler kendiliğinden geçer. Panik atak belirtileri şunlardır;

    • Göğüste meydana gelen sancı ve sıkışma hissi
    • Kalbin hızlı artması ve çarpıntı
    • Anlık yaşanan terleme, nefesin kesilmesi
    • Karnın ağrıması ve bulantı hissi
    • Bazı bölgelerde uyuşma
    • Nefes almakta zorlanma
    • Kontrolü kaybetme hissi
    • Ölüm hissi
    • Üşüme, titreme ya da ateş hissetme

    Panik Atak Nasıl Oluşur?

    Panik atak başlangıcı ilk atak ile başlar. Göğüste meydana gelen sancı, kalpte çarpıntı, nefes almada zorluk gibi nedenlerden dolayı kişi kalp krizi ya da felç geçirmekte olduğunu düşünerek ölüm korkusuna kapılabilir. Kendini ya da çevredeki bazı şeylerin değişmiş ve tuhaf olduğu hissiyatına kapılan hasta kontrolünü kaybederek çıldırdığını düşünebilir. Hastaneye gidildiğinde ise gerekli kontroller yapılarak sakinleştirici iğne ile hasta sakinleştirilir.

    Gebelikte anksiyete ve panik atak
    Gebelikte anksiyete ve panik atak

    Panik Atak Nasıl Geçer?

    Panik atak tedavisi için en sık kullanılan yöntemler şöyledir;

    • İlaç tedavisi
    • Nefes egzersizleri
    • Alkol ve uyuşturucudan uzak durmak
    • Psikoterapi (konuşma tedavisi)
    • Spor yapmak

    Panik atak geçiren kişiler belirttiğimiz tedavi yöntemlerini uygulayarak ataklarda %70’e azalmalar yaşayacaklardır.

    Gebelikte panik atak sık rastlanılan bir rahatsızlıktır, şayet zamanında tedavi edilmezse ilerleyip, başa çıkılmaz hale gelebilir.  Aşağıda hamilelikte panik atak belirtileri nelerdir yazımızdan panik atak olup olmadığınız konusunda fikir sahibi olabilirsiniz, fakat tabi ki en doğru teşhis doktor tarafından konulur.

    Panik atak gibi anksiyete hastalıklar genellikle stres kaynaklıdır ve beyinde bir şeylerin yolunda gitmediğini gösterir. Hamile bir kadın gebeliği boyunca şayet sağlığına dikkat etmezse panik atak gibi durumlarla karşı karşıya kalabilir.

    Hamilelikte Panik Atak Belirtileri

    • Aşırı kalp çarpıntısı
    • Uyuşma, hissizlik, duygusuzluk modu
    • Aşırı terleme
    • Nefes problemleri
    • Yüksek kan basıncı

    Bunlar panik atak belirtileridir, şayet önlem alınmazsa iş daha da büyür.

    hamilelikte panik atak
    hamilelikte panik atak tedavisi

    Hamilelikte Panik Atak Tedavisi

    Sizlere hamilelikte patik atak tedavisi için bir kaç öneride bulunacağız.

    Nefes Egzersizleri

    Elinizi karnınıza koyun, gözlerinizi kapatın ve yavaş yavaş derin nefesler alın. Nefes alırken, mide kaslarınızın daraldığını ve ardından gevşediğini hissedin. Derin nefes alma, sakinleşmenize ve normale dönmenize yardımcı olacaktır. Hatta panik atakla mücadele eden bir gebeyseniz, yoga egzersizleri yapmanızı tavsiye ederiz. Yoga rahatlamanızı, panik ataktan kurtulmanızı sağlayacaktır.

    Beslenme

    Günlük diyetiniz meyve sebze ve özellikle protein açısından zengin olsun.
    Protein ağırlıklı beslenme sinirleri yatıştırarak, bedeninizi rahatlatacaktır.
    Hatta en iyisi bir diyetisyene başvurun ve beraber günlük yemek listesi oluşturun.

    Spor

    Sporun faydası saymakla bitmez. Kilo kontrolü sağlar, stresi alır, özgüveni artırır vb. Gebelikte size uygun yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi egzersizler
    panik atakla başa çıkmakta oldukça etkilidir. Egzersiz sinirleri ve kasları kuvvetlendirir, böylece beden ruhsal hastalıkların üstesinden daha kolay gelir. Hamilelikte Hangi Sporlar Yapılmalıdır? yazımıza göz atabilirsiniz.

    Konuşmak

    İlerlemiş panik atak anne adayında depresyona neden olur, bu da anne ve bebeğin hayatını tehlikeye sokar. Hamilelikte konuşmak, sevdiklerimizle zaman geçirmek, ruhsal sıkıntılar yaşamamanın en iyi yollarındandır.
    Sevdiğiniz, size iyi gelen kişilerle buluşun, onlarla keyifli vakitler geçirin.

  • Panik Ataklar İçin Ev Çözümleri

    Panik Ataklar İçin Ev Çözümleri

    Panik ataklar küçük hususlardan biri değil; korkutucu, rahatsız edici ve günlük hayatınıza karışabilen durumlardır. Endişeden arınmanız adına anksiyete ve panik ataklar için ipuçları hazırladık. Böylece günlerinizi daha rahat bir şekilde geçirebilirsiniz.

    Panik Atak Nedir?

    Panik atak, birkaç dakika içinde yükselen aşırı anksiyete ve korkunun ani başlangıcıdır. Yaygın panik atak semptomları arasında hızlandırılmış kalp atım hızı, çarpıntı, titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, göğüs ağrısı-rahatsızlığı, titreme, ısı hissi, baş dönmesi, baygınlık hissi, hissizlik, korku, kaybetme kontrolü ve hatta ölüm korkusu yer alır.

    Neyse ki, en zor günlerinizde size yardımcı olabilecek endişe ve panik atakları için epeyce doğal çözüm var.

    panik atak nedir evde panik atak tedavisi
    panik atak nedir evde panik atak tedavisi

    Panik Ataklar için Essentials Yağlar

    Kendinizi doğal olarak sakinleştirmek istiyorsanız, uçucu yağlar bunu yapmanın en iyi yollarından biridir.

    Lavanta, buhur, bergamot, vetiver, gül yağı, nane, adaçayı, papatya, sandal ağacı ve ylang ylang gibi esansiyel yağlar sakinleşir ve rahatlamanıza yardımcı olur. Endişe veya panik atak geliyorsa, bu yağlardan herhangi birini, buhur ile yakın ve gözlerinizi kapatıp rahatlamaya çalışın.

    Panik Ataklar İçin Solunum Egzersizleri

    Dışarıda medyana gelen panik atakları durdurmak istiyorsanız, nefes egzersizleri en umut verici stratejinizden biri olacaktır. Anksiyete atağınız olduğunda, nefesleriniz daralabilir ve nefesinizi tutamayacağınız hissine kapılabilirsiniz.

    Aşağıdaki 3 nefes egzersizi sayesinde ataklarınız hafif geçecektir, ancak her gün egzersizleri tekrarlamalısınız.

    Derin nefes: Derin soluma, endişe için en yaygın solunum tekniklerinden biridir, ancak herkes için her zaman kolay değildir, alışmanız gerekir. Oturun ve kollarınızı kolçakların üzerine koyun. Burnunuzdan derin bir nefes alın, nefes alımı yaklaşık 5 saniye sürsün, nefesi 3 saniye tutun ve 7 saniye boyunca ağzınızdan nefes almaya başlayın. 10 kez tekrarlayın zamanla 20 kata kadar tekrarlayabilirsiniz.

    CO2 Tekrar Nefes Alma: Eğer hiperventilasyon oluyorsanız, bu nefes alma tekniği panik atakınızın şiddetini azaltmak için oksijen ve karbondioksit seviyenizi yeniden dengeler. Ellerini ağzına koyun ve yavaşça ve derinden nefes alın. Normal uzunlukta nefes alın ve 5 ila 10 defa tekrarlayın.

    Alternatif burun deliği nefes alma: Parmağınızı sağ burun deliğinizin üzerinde tutun ve sol burun deliğinden nefes alın. İnhalasyonun zirvesine ulaştıktan sonra, sağ parmak parmağınızı sol burun deliğinizin üzerine yerleştirin ve sağ burun deliğinden nefes verin. Bu 3 ila 5 defa tekrarlayın.

    Panik Bozukluğu / Panik Atak Bilgi Ve Paylaşım Alanı için Tıklayın !

    Hamilelikte Panik Atak Ve Tedavisi için Tıklayın !

  • Emdr mucizesi ile tanışın!

    Emdr mucizesi ile tanışın!

    Sizi rahatsız eden kötü anılardan kurtulmanız mümkün!

    İnsanlar hayatları boyunca birtakım problemler ile yüzyüze gelirler. Bu problemlerin bazıları halledebilir nitelikteyken çoğu hayatımızı etkiler niteliktedir. Hayatımızı etkileyen bazı olaylar bizde travmaya neden olabilmektedir.

    Travma; kişinin ruh sağlığı açısından önemli, etkili ve derin bir yaralanmaya sebep olan bir durumudur. Kişiyi korkutan, çaresiz hissettiren olaylar kişide uzun süren travmalara yol açar. Travma deyince herkesin aklına genellikle deprem, sel ,yangın, tecavüz vs. gibi büyük travmatik olaylar gelir.

    Ancak gelen danışan portföyüne baktığımız zaman, bu insanlar hangi sorunla (depresyon, panik atak, kaygı bozuklukları, fobiler, özgüven eksikliği, öfke kontrolü vs.) gelirse gelsin aslında altında yatan çözülmemiş birtakım anılar sonucunda bu sorunu yaşıyor olduğunu söylememiz mümkün. Geçmişte yaşanmış ve çoğu zaman unuttuğumuzu sanıp aslında bastırmış olduğumuz bu kötü anılar kişi için çoğu zaman kanayan bir yara gibi olabiliyor.

    Travma iki şekilde oluşur;

    Büyük ”T”ler: kaza, şiddet, tecavüz, deprem, sel gibi doğal afetler…

    Küçük “t”ler: yetersizlik, başarısızlık, kıyaslanma, dışlanma, ihmal edilme, terk edilme, aşağılanma, cinsel taciz… vb.

    Yaşadığımız travmaların hepsi bizde birtakım sorunları (depresyon, OKB, panik atak, fobiler, anksiyete bozuklukları vs.) ortaya çıkarıyor.

    EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing)’de amaç, bizim için duygusal yoğunluğu fazla olan, travmatize olduğumuz anılarımızı yeniden işleyip duyarsızlaştırmaktır. Açılımı göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme olsa da, aslında pek çok unsuru kapsayan bir yeniden işleme terapisi metodolojisidir. Bu metod görsel, duyusal ve işitsel olarak danışanın bilgi işleme sistemini harekete geçiren çift yönlü dikkat uyaranından birini alıyor olmak terapinin işlevsel olması için geçerlidir.

    Bu durumu şöyle de açıklayabiliriz:

    Kırılan bir bardağın parçalarını toplarken elinizi kestiğinizi düşünelim. Elinizdeki kesiği vücudumuz zaman içerisinde onaracaktır. Ancak yaranın içine cam kırıkları girmişse bu kesik bir şekilde kapansa bile canınız acımaya devam edecektir. Yaşadığımız her şey beynin kendini onarma işlevinin harekete geçmesi ile onarılır. Fakat travmatik bir olay olduğunda, aynı yaradaki cam kırıkları gibi beyin kendini onaramaz ve yaşadığımız travma ile ilgili anılar sanki yap-bozun birer parçalarıymış gibi, dağınık halde gelir. Beyin onarma işlevini yerine getiremediği için anıyı birleştirmekte, sıralamasını yapmakta güçlük çekeriz.

    EMDR terapisi ile hedef, o yaranın içinde bulunan cam kırıklarını tek tek temizleyip yaranızdaki acıyı hafifletmek ve beynin kendini onarma işlevini harekete geçirmeyi sağlamaktır. Acıyı yok ederek ve beynin onarma işlevini aktive etmekle beraber travmatik anı kişiyi eskisi kadar rahatsız etmemeye başlar ve anı normalleşir.

    Travmaya maruz kalan bireyler, normal şartlarda umursanmayacak uyaranlara karşı aşırı derecede duyarlı davranabilir ve en ufak uyaranla irkilebilir. Aşırı telaşlı, kaygılı, huzursuzluk içinde, olayı hatırladıkça tedirgin olabilir. Fizyolojik olarak ellerde titreme, ağlama ve diğer psikosomatik belirtiler görülebilir. Travmayı net hatırlarken diğer olaylara karşı dikkatsiz ve ilgisiz olabilir. Bu sürede aşırı unutkanlık görülebilir. Travmanın en tipik belirtisi olayın sık hatırlanması ve hatırlandıkça yeni baştan yaşanıyor gibi hissedilmesidir.

    EMDR, kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inanç geliştirmesi ile oluşan, bilgi işleme modeline dayanan, sekiz aşamalı bir yaklaşımdır. Kişinin geçmişte yaşamış olduğu zamanlara ait anıların çözülmesini sağlamak, kişinin kendi iç görünü ortaya çıkarmak, anı ile ilgili bileşenleri yeniden düzenlemek, mevcut stres faktörünü tetikleyen uyaranın duyarsızlaştırılmasını sağlamak ve en önemlisi gelecekte daha iyi işlev gösterilebilmesi için uygun tutumların becerilerin ve arzu edilen davranışların yerleştirilmesi sürecidir. EMDR Terapisi beynimizdeki anı ağlarına erişerek travmatik olan anıları belirleyip o anılarla çalışarak anıya olan bakış açımızı normalleştiren bir seviyeye çekmemizi sağlar. Terapi süresince kişinin bilinci açık ve her şeyin farkındadır.

    EMDR, Bu durumu şöyle bir örnekle anlatacak olursak:

    Çocukken okulda öğretmeninizin size bir soru sorduğunu varsayalım. soruyu bilemediğinizde öğretmeninizin kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra başka bir arkadaşınızı kaldırdığını düşünelim. bazılarımız için çocukken yaşammış olduğu bu anı önemsiz ve gülüp geçilecek bir anı algısına sahipken bazılarımız içinse durum bugün baktığında hiç de öyle gelmeyebilir. bugünkü siz olarak dönüp hatırladığınızda size hala “yetersizim/başarısızım/…” gibi bir düşünceyi hissettiriyorsa bu sizin yaşamış olduğunuz duruma bağlı algı değişikliği yaşadığınızı, negatif inanç geliştirdiğinizi gösterir ve bundan sonraki tüm yaşamınızda bu travmanın yarattığı o olumsuz inançları taşıyacaksınız demektir.

    Acı veren anılar, onlardan kaçınıldığı sürece rahatsızlık verme güçlerini korurlar. Terapi sırasında acı veren anılarla, oldukça güvenli bir ortamda karşılaşılır, kişi anının vereceği duygusal yoğunluğa hazırdır ve bu şekilde onun üstüne gider üstesinden gelmek için harekete geçebilme şansını bulur.

    EMDR, sadece seans içinde değil seans sonrası da sizi olumlu yönde etkilemeye devam eden hızlı ve etkili bir terapi yöntemidir. Kötü olay çalışılmaya başlandığı ilk seanstan bir sonraki seansa kadar işlemlemeye devam eder. Eğer travmanızın altında başka travmalar yatmıyorsa, bir sonraki görüşmede travmatik anı ile bağlantılı kendiniz ile ilgili olumsuz inancınız azalmış oluyor, kaldığımız yerden devam ediyoruz ve kişi sonunda o anıya karşı duyarsızlaşıyor, anının aklınızdaki görüntüsü flulaşıyor ve artık, o anı aklınıza geldiğinde öncesinde hissettiğiniz o çarpıntılar, ağlamalar, bedensel belirtiler, duygular vs. gelmiyor oluyor.

    EMDR geçmişinizi silemez ya da unutmanızı sağlayamaz ama, o geçmişte yaşadığınız ve sizin için travmatik olan anının/anıların olumsuz etkilerini azaltabilir, ortadan kaldırabilir. EMDR, anı ağlarınızdaki travmatik ve kangren anıları düzenleyip yeniden kan akışı sağlar ve böylece beyinde kangren olmuş travmatik olayların işlenmesini sağlar.

    Uzm. Kl. Psk. Dilek ÇELEBİ ÇELİK

  • Görme bulanıklığı tümör belirtisi!

    Görme bulanıklığı tümör belirtisi!

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Erkan Üstün, beyin tümörünün baş ağrısı, koku almada azalma, görme bozukluğu ve işitme kaybı gibi belirtileri olduğunu belirterek, beyin tümörünün çocukluk ve yaşlılarda sık görüldüğünü, erken teşhisin ise tedavi şansını artırdığını kaydetti.

    Beyin tümörünün baş ağrısı, görme bozukluğu, koku almada azalma, işitme kaybı gibi basit belirtileri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mehmet Erkan Üstün, çocukluk çağında ve yaşlılarda sık görülen beyin tümörlerinde erken teşhisin tedavi şansını da artırdığını vurguladı.

    Hastalık konusunda uyarılarda bulunan Prof. Dr. Üstün, “Beyin tümörü, beyindeki hücrelerin anormal veya kontrolsüz büyümesi olarak tanımlanır. Tümörler, iyi huylu (kanser yapıcı olmayan) veya kötü huylu (kanser yapıcı) olabilirler. Beyinde yerleştiklerinden, iyi huylu bir tümör bile tehlikeli olabilir. Neden oluştuğu tam olarak bilinmeyen beyin tümörlerinin, çevre kirliliği, kalıtım, dengesiz beslenme gibi sebeplerden meydana geldiği düşünülür” dedi.

    BEYİN TÜMÖRÜNÜN BELİRTİLERİ

    Beyin tümörlerinin basit belirtileri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Üstün, “Bunlardan biri baş ağrısı. Beyninde tümör olan hastaların büyük çoğunluğunda şiddetli baş ağrısı görülür. Son birkaç aydır ortaya çıkan bu baş ağrısı giderek şiddetini artırır, daha önceleri yaşanan ağrılardan daha farklıdır. Baş ağrısı ile birlikte bulantı ve kusma da gözlemlenebilir. İkinci belirti ise görme bulanıklığı. Beyin tümörü belirtilerinden biri de çift görme, bulanık görme, görmenin azalması ve göz kapağının düşmesidir.

    Bir diğer beyincik tümörü belirtileri olarak görülen konuşamama, anlama güçlüğü, konuşurken yanlış kelimeleri kullanmak da bir bulgu olabilir. Bir diğeri denge kaybı ve hissizliktir. Tümör belirtilerinden bir diğeri ise; dengesizlik, ellerde güçsüzlük, vücudun sağ ya da sol yarısında görülen uyuşmalardır. Son olarak sara nöbetleri (epilepsi).

    Bilinç kaybı olarak ya da olmaksızın istem dışı kasılmalar, panik atak tarzında kendini kötü hissetmeler bir epilepsi çeşidi olabilir. Özellikle 20 yaş sonrası ortaya çıkan bu tarz nöbetlerde beyin tümörü ihtimali düşünülmeli ve gerekli tetkikler yapılmalıdır. Ayrıca beyin tümörleri; hafıza kaybı, ani duyma kaybı, yutma güçlüğü, bozulmuş koku duyusu, kontrolsüz veya işlev bozukluğu olan hareketler, el titremesi, yüz felci gibi belirtiler de verirler” diye konuştu.

    “ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ”

    Erken teşhisin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Üstün, “Beyin tümörlerinin erkenden teşhis edilebilmesi çoğu kez hastanın hayatını ve yaşam kalitesini etkiler. Bunun için hastanın bedeninde olan değişiklikleri erkenden fark edebilmesi ve vakit kaybetmeden hekime başvurması gerekir” şeklinde konuştu.

    Beyin tümörünün tedavisine de değinen Prof. Dr. Üstün, “Beyin tümörünün tedavisi; tümörünün tipi, yerleşim yeri, tümörün çapı, hastanın yaşı ve genel sağlığı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterir. Tedavisi cerrahi operasyon gerektiren beyin tümörlerine, tümörün yerine göre bazı durumlarda sadece ışın ve ilaç tedavisi (kemoterapi) yapılır. Bazı hastalara ise ameliyat sonrasında ışın ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulanır” ifadelerini kullandı.

    İHA

  • Vajinismus, vajinanın panik atağıdır…

    Vajinismus, vajinanın panik atağıdır…

    Vajinismus vajinanın panik atağıdır

    Vajinismus hakkında birçok yanlış inanış olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajinismus ilişki sırasında yapısal değil tepkisel bir reaksiyonla vajinal kanalın kasılarak kapanması ve ilişki durumu ortadan kalktığında tekrar açılması olayıdır. Vajinismus vajinanın panik atağıdır. Vajinismus cinsel performans ya da cinsel teknik eksikliği ile alakalı değildir. Daha çok normal olmak isterken ilişkiden korkmak ile ilgilidir.” dedi.
    “Vajinismus olan tek kişi benim”
    Vajinismusun yanlış anlaşılmasının utanç ve güvensizliği beraberinde getirdiğine değinen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajinismus kadında “bundan etkilenen tek kişi benim”, “doktorum bile beni anlamıyor”, “ben garip… deforme… bozuk… ümitsiz… biriyim” düşüncelerini doğurur. Tampon gibi basit bir aleti bile yerleştirememe, vajina yoldan ilaç uygulayamama, jinekolojik muayene olamama veya doğal yoldan çocuk sahibi olamama sebebiyle kadında “vücudum bana ihanet ediyor” düşüncesi yerleşir. Bu durumdan muzdarip bazı kadınlar “partnerimi yeteri kadar sevmediğimden bunlar başıma geliyor” diye bazıları ise “kızlık zarım açılmadığı için bunlar başıma geliyor” diye düşünürler.” dedi.
    Bir evliliği tamamlayamamak utanç verici olabiliyor
    Vajinismus durumunda ilişkinin diğer tarafı olan erkeğin de bu durumdan etkilendiğini ifade eden CİSED GenelBaşkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak “Erkek genellikle kendini yardım edemez, ihanete uğramış, kendi cinsel yeterliliğini sorgular halde bulur. İlişkiyi sona erdirmek ya da sınırı bir cinsel yaşam arasında sıkışıp kalmak sık rastlanılan bir durumdur. Gizlilik içinde yaşamak, vajinismusun yıkımı ile uğraşmak, konuyu itiraf etmekte isteksizlik bu konuyu zorlaştıran önemli faktörlerdir.Bir evliliği tamamlayamamak kişisel başarısızlık olarak algılanır ve çiftlerin ailelerine ve en yakın arkadaşlarına dâhil normal bir cinsel yaşamları varmış gibi davranarak yaşamlarını bir yalan içine çekerler. Diğer yandan bekâr kadınlar acılarını utanç içinde saklar ve sosyal dışlanmadan korkarlar. Bekâr kadınlar çoğunlukla ilişkiden kaçarlar, aseksüel partnerler seçerler, problemli bir ilişkiden uzak durmaya çalışmak kadınlarda eşcinsel olup olmadıklarını sorgulamalarına sebep olabilir ve ilişki ilerlediğinde genellikle bitirme eğiliminde olurlar.” dedi. ;
     Vajinismus ile ilgili cevaplar aramak genelde uzun ve yorucu bir yoldur
     Vajinismus ile ilgili cevaplar aramanın genelde uzun ve yorucu bir yol olduğunu söyleyenCİSED Genel Sekreteri Psikolojik Danışman Fatma Ayrık “Doktorlar, cinsel terapistler ve diğer sağlık personeli genelde şikâyeti geçiştirme eğilimindedir ve genelde uygunsuz yöntemler önerebilirler (alkol almak, sakinleştirici ilaç kullanmak, vb.). Hastalar genelde yanlış anlaşılmış, örselenmiş, izole edilmiş ve umutsuz hissederler. Bu sorunla yaşamak zorunda bırakılırlar ya da sorunu adlandırmak, açıklık getirmek için sonsuz uğraşlara girişirler. Bize başvuran kadınların hemen hemen hepsi bu garip durumdan etkilenen “tek kişi” olduğunu iddia ederler. Bu his birçok erkek tarafından da paylaşılmaktadır. Bizimle konuştuklarında ise bu durumun ne kadar sık olduğunu öğrendiklerinde şok olurlar ancak kendileri gibi olan hastalarla buluşunca kendilerinde oluşan duygusal rahatlamayı göstermekten çekinirler.” dedi.;
  • Panik Atak ve Hamilelik

    Panik Atak ve Hamilelik

    Kadınlar fiziksel özelliklerinden dolayı duygusal anlamda daha duyarlı, korkulara ve hastalıklara karşı daha dirençsizdirler. Bir de günümüz koşullarının eklenmesi, kadınlarda bazı psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır.

    Bu rahatsızlıklardan en çok karşılaşılanı panik ataktır. Özellikle genç kadınlarda daha sık görülen bu rahatsızlık, hormonların da değişimiyle hamilelik döneminde sorun yaratmaktadır.

    Hamilelik dönemi kimi anne adayları için sorunsuz geçer, kimileri için bir takım rahatsızlıkları beraberinde getirir. Özellikle de fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı bu dönemde, daha karamsar ve sinirli olabilen kadınlar duygusallığı da en üst seviyede yaşamaktadırlar. Hamilelikte genetik yatkınlıkla ortaya çıkabilecek nadir hastalıklardan biri de panik ataktır.

    Panik atak; ansızın ortaya çıkan yoğun kaygı, bunaltı, korku ve sıkıntı karışımı nöbetlerdir. Bu rahatsızlık, ruhsal kaynaklı olan ve kendini oldukça güçlü bedensel belirtilerle gösterebilen bir kaygı bozukluğudur. Dolayısıyla hamilelik döneminde, anne ve bebek için de tehlikleli zeminler oluşturabilir.

    Hamilelik döneminde ve doğum sonrasında hem fiziksel hem de ruhsal hastalıklar mutlaka yaşanmaktadır. Genetik yatkınlık varsa ve çevredeki yaşananların yoğun etkisine de bağlı olarak anne adaylarında, depresyon, panik bozukluk, şizofrenik belirtiler gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu her iki dönemde yaşanan stres, ekonomik zorluklar, iş ve aile içi problemler anneyi ve bebeği olumsuz etkiler. Bebeğin verdiği sorumluluk ve bebeğine bakamama kaygısıyla anne biraz daha fazla duygusal rahatsızlık içine girer. Bunların yaşanmasıyla birlikte iş daha kötüye de giderek; insanlara anlaşamama, toplum içine çıkamama, boşanma durumları, aile içi tartışmalar, uyuyamama ve beslenme bozuklukları gündeme gelir. Bebeğin ve annenin gelişimi bunlardan son derece etkilenir. Hamileliğin düşük ya da erken doğum gibi durumlarla sonlanması söz konusu olabilir.

    Panik atak yaşayanlar, evlerinden çıkamaya korkarlar ama yanlız da kalamazlar. Çarşıya pazara gidemez, köprüden ve tünelden geçemez, kapalı küçük yerlerde kalamazlar. Hastaneye yakın evlerde otururlar ve kalabalıktan kaçarlar. Sürekli ölüm, aklını ve kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, felç olma ve çıldırma korkusuyla yaşarlar. Akıllarında sürekli bu düşünceler olduğu için de işlerini güçlerini ve kendilerini ihmâl ederler. Panik atak yaşayan kişiler bu ataklar toplum içinde de ortaya çıkabileceğinden toplumdan kaçma eğilimi gösterirler.

    Panik atak belirtileri:

    -Kalp atımlarında artış, çarpıntı
    -Terleme
    -Bulantı ve kusma
    -Nefes darlığı
    -Boğulma hissi
    -Vücutta titreme ve sarsılma
    -Soluğun kesilmesi
    -Baş dönmesi ve bayılma hissi
    -Karında ağrı
    -Üşüme ve ürperme
    -Ateş basması
    -Uyuşma ya da karıncalanma hissi
    -Göğüs ağrısı

    Bunlar hamileliğin ya da fiziksel hastalıkların da belirtileri olabileceğinden, hasta ilkönce genel bir sağlık kontrolünden geçmeli daha sonra panik atak tanısı konmalıdır. Eğer ortada yaşanan bir panik atak durumu varsa, anne adayına eleştrilerde bulunmak en kötü şeydir. Bu durumu daha da tetikleyebilir. Doktorun yaptığı muayene, tetkikler ve tecrübesi sonucunda, hasta için en uygun ilaçlar seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir. Tedavi sadece ilaçtan ibaret değildir. Hastalığın kökenini araştırmak da gerekir. Kişilik analizi yapılır, çocukluk dönemi, bilinçaltı ile ilgili bilgiler elde edilmeye çalışılır. Stres faktörü araştırılır. İnsanlarla iletişim, etkileşim sorunları incelenir. Bireysel psikoterapi ile hasta takibe alınır.

    Hasta ve doktor arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta doktoruna rahatsızlık anında her an ulaşmalıdır. Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır. Bu tip ilaçlar mutlaka hamilelikte doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Genellikle kadın doğum doktorları ile işbirliği içinde tedavi yöntemine gidilir. Annenin panik atak yaşamasındansa, daha hafif ilaçlar kullanılması ya da psikoterapi ile tedaviye gidilmesi uygulanan ilk seçeneklerdir.

    İlaç ve terapi ile tedavi dışında, hasta gündelik hayatta daha rahat ve sakin günler geçirmelidir. Bunun için de; yürüyüş yapmak, sakin aile filmleri izlemek, hafif ve düzenli beslenmek, bebek ya da doğum ile ilgili kurslara gitmek, gevşeme egzersizleri yapmak, duş almak, yüzmek, arkadaş ziyaretlerinde bulunmak, problemleri kulak ardı etmek, bebek mağazalarını dolaşmak ve en önemlisi iyi bir anne olabileceğinizi sürekli kendinize hatırlatmak panik ataktan uzaklaşmak için önemli bir adımlardır.

    Panik atak, her bireyin karşılaşacağı bir durum olduğundan, bu tip rahatsızlıklarda duyarlı olmak önemlidir. Ön yargıda bulunmadan, destek vermek, sakin olmak ve anlayışlı davranmak, hasta üzerinde daha fazla olumlu etki sağlar. Panik atak geçiren kişiye bunun 10 dakika ile 20 dakika arasında geçeceğini söylemek, bunun yüzünden herhangi bir şey olmayacağını, sakinleşmesi gerektiğini söylemek ve nefes egzersizi yapmasını sağlamak çok yerinde ve rahatlatıcı bir davranış olacaktır.

  • Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu? Peki nasıl anlayacaksınız? kesin olmamakla beraber İşte yolları…

    1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…

    2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye

    3- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.

    4- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.

    5- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir.

    6- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.

    7- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.

    8- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.

    9- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir.

    10- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir.

    11- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.

    12- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.

    13- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.

    14- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.

    15- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır.

    16- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.

    17- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.

    18- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar

    19- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır.

    20- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.

    21- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…

    22- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.

    23- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz.

    24- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.

    25- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.

    26- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.

    27- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.

    28- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.

    29- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.

  • Erkeklerin Aldatma İşaretleri

    Erkeklerin Aldatma İşaretleri

    Erkeklerin aldatacaklarını haber veren bazı önemli noktalar var!. İşte onlar…

    Şimdi size aktaracağımız bazı işaretler beraber olduğunuz erkeğin sizi yüzde yüz aldattığını/aldatacağını göstermez. Fakat bunları beraberliğinizin kötüye gittiğinin işareti olarak algılamanızı öneriyoruz.

    ‘BEN BUNU ASLA YAPMAM!’

    İşte tehlikeli bir cümle. Erkeğin bu rahatlatıcı sözlerle ‘sevgi dolu ve sadık’ bir eş portresi çiziyor.

    Ne yapmalı?

    Bu zararsız cümle sadakat ve bağlılık konusunda bir sohbet başlatmak için iyi bir başlangıç olabilir. Size: ‘Ben bunu asla yapmam’ dediğinde ona ‘Ben de. Fakat eğer bir gün içimizden biri birisine ilgi duyarsa bunu birbirimize anlatabilir miyiz?’ şeklinde bir soru sorabilirsiniz.

    ‘BİR PSİKOLOĞA GÖRÜNSEN İYİ OLACAK’

    Erkeklerin neredeyse hepsinin eşlerine depresyonda olduklarını söylüyor ‘Kadınları depresyona iten gücün kendileri olduklarının farkında bile değiller. Böyle birşey söyleterek onu başkalarına iten kişinin siz olduğunu düşünmenizi sağlıyorlar’.

    Ne yapmalı?

    Eşinizden böyle bir yorum duyarsanız duymamazlıktan gelmeyin. Ona ‘Kendimi çok yorgun ve stres altında hissediyorum. Neden bana depresyondasın diyorsun?’ deyin ve profesyonel yardım almanız konusunda ısrar ediyorsa birlikte bir evlilik terapistine gidebileceğinizi söyleyin.

    ‘BENİ ANLAMIYORSUN’

    Böyle bir cümle kuran bir erkek ayrı yönlere doğru ilerlediğinizi ima eder. Bu cümleyi duyan kadın erkeğe sert bir yanıt verirse tartışma erkeğin tarafına döner. ‘Sizin mantıksız ve sevimsiz konuşmalarınız yüzünden ev dışında zaman geçirdiğini söyleyecek böylelilke sizi suçlayarak daha az suçluluk hissedecektir’.

    Ne yapmalı?

    ‘Yaşasın! Sizinle konuşuyor! Hem de hisleri hakkında. Tek yapmanız gereken tepki vermeden onu dinlemeye çalışmak. Bunun da ötesinde onu daha çok konuşmaya teşvik etmek’.

    ‘SANA SÜREKLİ SÖYLEDİM AMA DİNLEMEDİN’

    Çalışan bir kadındınız fakat bebeğiniz olunca bir süre onunla evde vakit geçirmeye karar verdiniz. Çalışmaya alışık olduğunuzdan sürekli evin içinde olmak sizi sıkmaya başladı. Bu arada eşiniz de sürekli ‘spora git, kursa git’ gibi önerilerde bulunuyordu. Siz evde oturmaya devam ettiniz. Sonuç: boşandınız

    Bu konuda eşinizin asıl söylemek istediği şey: ‘Ben açık fikirli bir insanım ve eşimin sıkıcı bir ev kadını olmasını istemiyorum’. Eşinizin önceden verdiği bazı işaretleri görme şansınız olsaydı onun gerçek hislerine göre hareket edebilirdiniz öyle değil mi?

    Ne yapmalı?

    Onun gerçekten ne söylemeye çalıştığını anlamak için kendisini anlatmasını istemeniz gerekiyor. ‘Ona sorular sorun. Böylelikle kafasından geçenleri anlayabilirsiniz’.

  • Öfke nedir ? ve Nasıl baş edilir ?

    angerÖfke aslında sağlıklı, çoğu zaman hayvanların ve insanların yaşadığı doğal ve yapıcı bir duygudur. Ancak bireyler bazen öfkelerini farklı şekillerde ortaya koyup etrafa zarar verme şeklinde yıkıcı ve sanki kontrol edemiyormuşcasına yaşarlar. Bu durum ise kişilerin gündelik hayatlarını sekteye uğratır.. Kişi ailesiyle, çocuklarıyla, kız veya erkek arkadaşıyla problemler yaşar ve belki bazen iş yerinden çıkarılma, işe gidememe gibi uyum bozuklukları da yaşarlar. Kısaca bu tür öfke deneyimleri yaşayan kişiler hem çevreyle uyum bozuklukları yaşarlar hem de kendilerine zaman zaman zarar verirler.

    Öfkelenmemize neden olan çeşitli faktörler vardır. Bunları düşünsel süreçler, fizyolojik süreçler ve kültürel etkiler olarak öne sürebiliriz. Yıkıcı öfke dediğimiz duygu, bu faktörlerin bir ürünüdür.


    Düşünsel süreçler :
    •    “Beni adam yerine koymuyorlar”
    •    “Hakkımı yediler ve yemeye devam ediyorlar” vb.

    Aynı zamanda; karşı tarafı saldırı halinde algıladığımızda, kışkırtıldığımızı düşündüğümüzde, zaman zaman hayal kırıklıkları yaşadığımızda, stres altındayken, kendimizi ifade edemediğimiz zamanlarda öfke ortaya çıkar.

    Fizyolojik nedenlere gelince, hormonlarımızın bize oynadığı bir oyun olarak karşımıza çıkabilir ya da öfke bazı rahatsızlıkların yan kolu olarak ta ortaya çıkabilir. Buna örnek vermek gerekirse; depresyon, bipolar bozukluk vb.

    Kültürün etkisi ise şöyledir; özellikle ataerkil toplumlarda erkeklerin halk diliyle maço olması, zaman zaman öfkeli davranışlarda bulunması, normal görülen bir davranış türüdür.

    42-20138082Ancak neden herkes aynı olay olsa dahi; aynı ayarda öfkeli davranışlarda bulunmuyor. Olay aynı olsa da kişilerin verdiği öfke tepkileri birbirinden çok farklı olabiliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri; her kişinin olaylara bakış açısının farklı olmasıdır. Eğer bakış açımızı değiştirirsek davranışlarımızı da değiştirebiliriz.

    Kimi zaman bakış açımızı değiştirmek kolay olmaz çünkü yerleşmiş inançlarımız ve vardır ve bunların farkında bile değilizdir. Uzman psikologlar ve psikiyatristler bu noktada devreye girer. Psikiyatristler normal olarak nitelendirmediğimiz öfke davranışının fizyolojik boyutunu ele alırken, psikologlar ise, terapi boyutunu ele alırlar yani, nelerin bizi öfkelendirdiğini ve bunlarla nasıl baş edeceğimizi ele alırlar.


    Baş etme yolları ise çeşitlidir.
    1. Düşünsel boyutu inceleme ve olaylara bakış açımızı değiştirmek için alternatif yollar arama
    2. Relaksasyon dediğimiz gevşeme teknikleri bize bu konuda yardımcı olur
    3. İletişim kurma becerilerini geliştirme ve bu konu üzerinde deneyim kazanma
    4. Her ne kadar olaylardan uzak duramasak ta ve hoşumuza gitmeyen olaylarla karşılaşsakta; yine de kontrol gücümüzün bizde olduğunu fark etme ve öfkelenmemize vesile olan olaylardan uzak durma
    5. Öfkelenmemize vesile olan bir problem varsa; buna yönelik mantıksal çözümler üretmek

    İlk başta da belirttiğim gibi; öfke, normal, zaman zaman güvenliğimizi sağlayan bir duygudur ama hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor ve bizi çevremizden işimizden hayatımızdan alıkoyuyorsa bir uzmana gitmekte fayda var.

    Ne demişler; “keskin sirke küpüne zarardır

    Kendinizi öfkeli hissettiğinizde aşağıdaki fiziksel belirtileri hissedersiniz.
    •    kas gerginliği
    •    hızlanmış kalp atışı
    •    midenizde değişik hisler
    •    nefes alıp vermede hızlanma
    •    titreme

    42-18621640Kalp atışınızı hızlandıran, sesinizin daha yüksek çıkmasına neden olan, adrenalinizi kontrol alma yolları için bazı ipuçları sunuyorum:
    •    Derin, uzxun ve yavaş burundan alınan nefes ve nefese konsantre olma
    •    Kendinizi mutlu ve huzurlu hissedeceğiniz bir yerde hayal etme
    •    Daha önce öfkenizi dindirmeye yaramış teknikleri uygulayabilirsiniz

    Kendi kendinize:
    •    “Sakin ol”
    •    “Kendimi ispat etmeme gerek yok”

    Durun ve yapacağınız davranışlarınızın sonuçlarını düşünün. Davranmadan önce düşünün. Sizi tahrik eden biri var ise; kendi kendinize positif düşünceler üretmeye çalışın. Problemi mantıklı yollarla çözmeye yönelik adımlar atın. Diğer insana karşı öfkeli adımlar atmak işinize yaramayacaktır.

    Size nelerin sinirlenmenize vesile olduğunu düşünün ve bunları not edin.Kontrolü kaybetmeden önce kendinize düşünme fırsatı yaratın. İnan ki; kendi kendinize saldırgan davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz. Öfkenin sizi yönetmesine izin vermeyin.

    Huzurlu günler

    Referans: apahelpcenter.org

    Çeviren: Uzman Klinik Psikolog Merve Mamacı