Etiket: operasyon

  • Kompozit Göğüs Büyütme Nedir?

    Kompozit Göğüs Büyütme Nedir?

    Kompozit göğüs büyütme hakkında öğrenmek istediğiniz her şey Op. Dr. Güncel Öztürk’ün bilgilerinden derlediğimiz yazımızda saklı!

    Siz de küçük göğüslerinizden çok mu sıkıldınız? Hatta belki de toplum içinde eksik hissettiniz! Ancak Op. Dr. Güncel Öztürk ve ekibi sizler için kompozit göğüs büyütme mercek altına aldı ve bilinmeyenleri anlattı!

    Kompozit göğüs büyütme daha doğal göğüslere sahip olmak mümkün! Hele de sizin de denetiminiz altında.. Peki bu nasıl olacak, haydi birlikte göz atalım!

    Kompozit Meme Büyütme Hakkında Edinilmesi Gereken İlk Bilgiler

    Kompozit Meme Büyütme Tekniği Nedir?

    Kompozit meme büyütme, meme implantı ile göğüs büyütmede yeterli meme dokusu yoksa ve implantın konturları doğal görünümü bozacak şekilde belli oluyorsa kompozit göğüs tekniği uygulanır. Meme implantı ile yağ enjeksiyonunun bir arada uygulandığı tekniğe kompozit meme büyütme tekniği denir.

    gogus-buyutme-7

    Kompozit Meme Büyütme Sonrası Göğüs Şekliniz..

    Meme büyütme estetiğinde memelerin doğal şekli, meme dokunuz, göğüs kafesi genişliğiniz, kalça ve omuz genişliğiniz, boyunuz ve kilonuz göz önüne alınarak meme boyutu hesaplanır. Günümüzde 3D simülasyon cihazı ile bu hesaplamalar daha da ayrıntılı bir şekilde hesaplanabiliyor. Hastamızın yüksek çözünürlüklü fotoğrafları üzerinden 3D simülasyon cihaz yardımıyla gerçeğe en yakın üçboyutlu görüntüleri hazırlanır. Yeni göğüs tasarımının tüm aşamaları kişinin kendi 3 boyutlu görüntüsü üzerinden hesaplanır ve her aşaması muayene sırasında hastaya gösterilir. Meme implantının boyutuna ve şekline hasta ile birlikte karar verilir.

    Kompozit meme büyütme hangi durumlarda kullanılır?

    Göğüs büyütme estetiğinin başarılı geçmesi için var olan meme dokusu, yağ tabakası ve meme derisinin kalitesi çok önemlidir. Meme implantı estetiğinin doğal bir görünüme kavuşmasında da çok etkilidir. Kompozit göğüs büyütme tekniği memenin hacmini artırmak, meme dokusunun daha doğal ve daha sıkı görünmesini sağlamak için yapılır.

    Tüm vücut yapısı üzerinden yapılan hesaplamalar sonucu meme implantının boyutuna, şekline ve yerleştirilme tekniğine karar verilir. Hastanın meme dokusuna bağlı olarak kas altı ya da kas üstü yerleştirme planı yapılır. Bazı durumlarda örneğin yumuşak doku yetmezliği, kapsül kontraktürü gibi sorunlar meme implantını örten dokunun yetersiz kalmasına neden olabilir. Bu, meme implantı ile göğüs büyütme estetiğinden en sık karşılan problemler arasındadır. Üstteki yumuşak dolu meme implantının örtülmesini sağlayamayabilir. Bu durum meme implantının konturlarının belli olmasına ve doğal olmayan bir görünüme neden olur. İşte bu noktada yağ enjeksiyonu ile yumuşak meme dokusunun artırılması yoluna gidilir. Bu yöntemle meme implantının konturlarının belli olduğu alanlara özellik ile dekolte ve yan bölgelere kişinin kendisinden alınan yağ özel bir saflaştırma işleminden geçirilerek enjekte edilir. Bu sayede meme implantının sert kıvrımlar rötuşlanarak yumuşak ve doğal bir görünüm elde edilir.

    Son 5 yıldır yaygın olarak kullandığımız bu yöntem göğüs büyütme ameliyatının daha doğal görünüme kavuşmasını sağlayan oldukça etkili ve faydalı bir yöntemdir.  Özellikle de meme dokusu yetersizliği sorununu sizde yaşıyorsanız, bu işlem tam olarak size göre!

    Bir sonraki yazımızda görüşünceye dek, sevgiyle kalın.

    Op. Dr. Güncel Öztürk

    Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

  • Ultrasonik Rinoplasti : Burun estetiğinde ultrasonik kemik şekillendirme

    Ultrasonik Rinoplasti : Burun estetiğinde ultrasonik kemik şekillendirme

    Op. Dr. Emre İlhan Burun estetiği ameliyatlarında biz cerrahları en çok zorlayan aşamalardan biri kemiklerin şekillendirilmesidir. Bu aşamada kontolün sağlanması klasik kemik kesme yöntemleri ile çok zordur ve başarılı bir burun estetiğinin olmazsa olmazıdır.Osteotomi denilen kemiklerin kesilmesi işlemi için günümüzde pek çok farklı yöntem kullanılmaktadır.Sıklıkla kullanılan yöntemler burun kemiklerinin çekiç ve keski ile kesilmesi,motor sistemleri ile kesilmesidir.Günümüzde bu işlem için hala klasik yöntemler olan osteotom (keski) ve çekiç kullanılması ile burun kemiklerinin kırılması çokca tercih edilmen bir yöntemdir. Osteotomi için artık çok daha zarif ve ince yeni bir yöntem var.Bu yöntemin ismi ultrasonik kemik kesme ve şekillendirme yöntemi.Yani:Ultrasonik Rinoplasti.

    Osteotomi (kemik kesme ve kırma) hastanın ameliyat sonrasında yüzünde oluşan şişlik ve morlukların en büyük sebebidir. Şişlik ve morlukların oluşma sebebi burun kemikleri kesilirken bu bölgedeki damarlarda zedelenme olması ve doku içine bu damarlardan olan kanamalardır. Ultrasonik Rinoplasti sayesinde ameliyat sırasında kemikler görerek ve milimetrik olarak ölçülerek çok zarif ve çok kontrollü bir şekilde kesilebiliyor.Bu yöntem burun kemiklerinin yüzle birleştiği bölgedeki damar yapılarına hiç zarar vermediği için bu yöntemi uyguladığımız hastalarda morarmanın neredeyse hiç olmadığını ve göz çevresinde sadece hafif bir sararma olduğunu gözlemliyoruz. Bu güne kadar binlerce ameliyat yapmış bir burun uzmanı olarak şunu söyleyebilirim ki hastalarımızın burun estetiği ameliyatları ile ilgili en çok korktukları şey şişlik ve morluklardır. Yüzdeki bu morluklar hastanın iyileşme sürecini uzatarak sosyal yaşama erken dönmesini engeller. Ultrasonik rinoplastide ise bu aşama kullandığımız ultrasonic aletler sayesinde hasta için son derece konforlu geçmektedir. Bu teknikle ameliyat ettiğimiz hastalarda morarmanın hiç olmadığını,renk değişiminin ve şişliklerin en aza indiğini gördük.

    Ultrasonik rinoplasti dünyada burun estetiği ameliyatlarında çok az kişi tarafından bilinen ve yeni kullanılan bir teknik. Bu yönetm Amerika’da FDA onayı almış ve son derece güvenle kullanılmaktadır. Ben bu yöntemi New York’da en son katıldığım uluslarası kongrede Dr.Greywoode isimli bir burun cerrahının konferansında dinledim ve yine Fransa ve Almanya da çok az sayıda neredeyse tüm dünyada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda seçkin rinoplasti cerrahı taraından kullanıldığını öğrendim.Yöntem asıl olarak beyin ameliyatlarında kemiklerin kesilmesi sırasında beyin dokularına zarar vermeyecek bir yöntem olarak geliştirilmiş ve daha sonra çene cerrahisine adapte edilmiş.Çok sayıda rinoplasti yapan bir cerrah olarak ,bugüne kadar hep bu ameliyattaki eksik parçanın kemiklerin şekillendirilmesinin daha zarif yapacak ve çevre dokulara zarar vermeyecek kontrollü bir alet olduğuna inandım.Ayrıca hastaları en çok korkutan ve zorlayan morluk ve şişliği çözecek bir yöntem arayışında oldum.Bu yönetmi öğrendiğim anda bunun rinoplasti ameliyatının geleceği olduğuna inandım ve Türkiye’ye geldiğimde bu yönetemle çalışan bir sistem edindim rinoplasti ameliyatı için bıçak uçlarını hastarımda kullanmaya başladım.Bu yönetmin getirdiği hasta konforu ve sonuçlara yansıyan kontrol ve zarafeti hastalarım yararına kullanmaya başladım.Şu ana kadar gördüklerimiz bizleri çok etkiledi ve yöntemle ilgili Ar-Ge çalışmalarına da başladık.

    Ultrasonik rinoplastinin en büyük avantajı kullanılan ultrasonic bıçağın çevrede ki yumuşak dokulara zarar vermemesi. Kemik üzerindeki cilt,damar yapıları ve kemiğe bitişik kıkırdak dokular ultrasonic bıçak kullanılırken kesinlikle zarar görmemektedir. Bu durum hastaların şişliklerinin ve morluklarının daha az olmasını kesin olarak açıklıyor.

    Ultrasonik keskiler ve törpüler günümüzde beyin cerrahisi başta olmak üzere tıbbın pekçok alanında kullanılmaktadır.Yapılan beyin ameliyatlarında kafatası kemiklerinin kesilmesi için kullanılan bu yöntem beyin dokusuna kesinlikle zarar vermemektedir. Diş hekimleri de artık implant başta olmak üzere çene kemiği ile ilgili ameliyatlarda ultrasonic aletleri kullanmaktadırlar.

    Klasik osteotomi yöntemlerinde kullanılan keski ve çekiçlerle kontrollü kırık hattı oluşturmak mümkün değildir. Ultrasonik rinoplastide ise kemikleri düz hatlarda istediğimiz açılarda kesebiliyoruz. Bu da estetik açıdan yaptığımız işe yansıdığı için artık burun yanlarındaki kemikleri daha iyi inceltebiliyoruz. Kemiklerin kontrollü kesilmesi ile ultrasonic olarak ameliyat ettiğimiz hastaların burunları daha zarif ,ince ve doğal hatlara sahip oluyor. Burun sırtının daha ince görünmesi ve tabiri caizse kalemle çizilmiş gibi zarif sonuçların elde edilebilmesi biz cerrahların ameliyat sonuçları ile ilgili daha fazla kontrollü olmamızı sağlıyor. Tıbbın her bölümünde olduğu gibi burun ameliyatlarında da her geçen gün yeni gelişmeler görülüyor Benim tüm amacım dünyada kullanılan yeni teknolojilerin gerisinde kalmadan kişisel tecrübe ve becerilerim doğrultusunda hastalarım için en iyisini yapabilmek. Binlerce burun estetiği yapmış bir cerrah olarak şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki ultrasonic rinoplasti hem hasta konforu hemde estetik açıdan diğer yöntemlerden daha üstün.

    Özetle Ultrasonik Kemik Şekillendirlmesi Avantajları:

    • Yumuşak doku travmasını sıfıra indiriyor.Böylece morluk şişlik neredeyse hiç olmuyor.
    • Çok kontrollü kesiler sayesinde kalemle çizilmişçesine hatlar oluşuyor.
    • Daha zarif burun sırtı burun ucu geçişi sağlıyor.
    • Keski ve çekiç yöntemi veya mikromotor sistemleri ile oluşabilen kontrol dışı kemik kırıklarını tamamen önlüyor.Böylece burun kemiği ile yüz kemikleri arasında oluşan basamak şeklindeki kötü görünüm yaratan bozuklukları önlüyor.
    • Yumuşak dokulara çevredeki kan damarları ve kıkırdaklarda zedelenmeye neden olmadığı için ameliyat sonrası dönemde iyileşme daha hızlı oluyor ve bu sayede hastalar günlük hayatlarına çok daha hızlı dönebiliyor.
    • Milimetrik olarak ölçülebilen kemik şekillendirilmesi ile daha öngörülü sonuçlar elde edilebiliyor.Ve bu da sonuçların daha tatminkar olmasını sağlıyor.Hasta tatminini arttırıyor.
    • Rinoplasti sonrası görülen komplikasyon ve istemeyen durumları azaltıyor.

    ULTRASONİK RİNOPLASTİ İLE KALEMLE ÇİZİLMİŞ GİBİ ZARİF,İNCE,DOĞAL HATLAR……..

    Sosyal medya hesapları
    Facebook
    Twitter
    Youtube
    Blog

  • Doğru dudak estetiği nasıl yapılmalı?

    Doğru dudak estetiği nasıl yapılmalı?

    Gülüşümüzü ve konuşarak kendimizi ifade etmemizi doğrudan etkileyen dudaklar, özellikle de kadınların öz güvenli bir dış görünüme sahip olmaları açısından büyük önem taşıyor. Çene, burun, yanak ve dişlerle anatomik açıdan uyumlu olması halinde estetik görünümün tatmin edici düzeyde olmasına imkan veren dudaklar, estetik kusurlara sahip olması halinde de günümüzde operasyonlarla istenilen görünüme kavuşturuluyor.

    Doğru dudak estetiği nasıl yapılmalı?
    Dudak estetiği denildiğinde akla öncelikli olarak yüzün genel hatlarıyla uyumlu bir görünüm gelmesi gerektiğini dile getirdi.

    Dudak estetiği yapılırken öncelikli olarak dudağın boy ve genişliği, alt ve üst dudakların birbirine olan oranı, konuşma ve gülümseme esnasında dişlerin dudak aralığından ne ölçüde göründüğü dikkate alınmalıdır. Alt dudak daima üst dudağa oranla kalın olmalı ve burun ucu ile uyumlu bir görünüm elde edilmelidir. Ayrıca, gülerken dudaklar diş etlerinden baskın çıkmalı, diş etlerinin görünmesine izin vermeyecek ölçüde hizalanmalıdır.

    Dudak estetiği ameliyatlarının sunduğu çözümler
    Dudak estetiği ameliyatlarının kişilerin konuşmalarından gülümsemelere varıncaya dek, oldukça önemli aktivitelerde aktif rol oynuyor.

    Dudak estetiği operasyonlarında ilk etapta estetik kusurun doğru tespiti yapılmalıdır. Bu aşamadan sonra dudağı yukarı kaldırma, dudağa daha dolgun bir görünüm kazandırma, burun ve dudak arasındaki oranın doğru açıyla şekillendirilmesi, dudak çizgisinin belirginleştirilmesi, ağzın köşe kısımlarına şekil verilmesi gibi oldukça geniş bir alanda dudaklara estetik operasyonlar yapılabilmektedir. Bu uygulamalar cerrahi işlem desteğiyle yapılabilir, gerekli görülmesi halinde hastanın ihtiyacına ve genel durumuna göre dolgu maddelerinden de faydalanılabilir.

  • Güzelleşmenin doğal yöntemi; YAĞ TRANSFERİ

    Güzelleşmenin doğal yöntemi; YAĞ TRANSFERİ

    Yağ dolgusu operasyonları vücudun hemen hemen her bölgesinde kullanılıyor. Yapılan yağ enjeksiyonlarıyla popo, meme, baldır büyütmek, ayak bileği kalınlaştırmak, bacaklardaki şekil bozukluklarını gidermek de mümkün. İmep Estetik’ten Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlker Manavbaşı, yağ dolgusu işlemiyle ilgili merak edilenleri açıklıyor.

    Yağ Dolgusu Yağ Transferi ile Yeni Bir Görünüm Kazanın

    Her kadının şikayetçi olduğu yağların, bir gün güzelleşmek için kullanılan sihirli bir çözüm olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Günümüzde vücudun herhangi bir bölgesinden alınan yağlar, gözaltı, elmacık kemikleri alın başta gelmek üzere; el sırtı, popo, göğüs, ayak bileği, basenlerde istenen görünümü elde etmek amaçlı uygulanıyor.

    Yağ transferi işlemiyle ilgili bilinmesi gerekenleri açıklayan Opr. Dr. İlker Manavbaşı, “Yağ transferi, kişinin herhangi bir yerinden alınan yağın vücudun başka bir yerine enjekte edilmesi işlemidir. Pek çok kadında bölgesel yağ fazlalığı olduğu gibi, bir kısmında da bölgesel yağ eksikliğine bağlı kontür bozukluğu görülür. Bu sorunların düzeltilmesi, vücut yağlarının fazla olduğu bölgelerden az olduğu bölgelere transfer edilmesi ile gerçekleşir. Bu yönteme, yağ şekillendirme anlamına gelen liposculpturing, liposhaping gibi isimler verilir.” diyor.

    Vücuttan alınan yağlar kısa sürede tekrar vücuda verilmeli

    Yağ fazlalığı olan bölgelerden liposuction yöntemi ile alınan yağlar, yine benzer kanüllerle, yağ eksikliği olan bölgelere verilir. Bu bölgeler, genelde; basen-bel arası, poponun üst kısmı, uyluk iç-orta kısmı ve baldırlar olur. Verilen miktar, liposuction ile alınan yağ dokusuna bağlı olarak toplamda 1 litreye yaklaşabilir. Verilen yağ miktarının yaklaşık yüzde 40’ı birkaç ay içinde vücut tarafından emilse de kalan miktar hastayı memnun eder. Hastaya sadece yağ enjeksiyonu yapılacak ise çoğu zaman sedasyon ve lokal anestezi yapılır. Ancak bu işlem başka bir ameliyat ile beraber yapılacaksa genel anestezi tercih edilir.

    Yağ Dolgusu

    Opr. Dr. İlker Manavbaşı, yağ transferi işlemi sırasında dikkat edilmesi gerekenleri ise şu şekilde açıklıyor: “Alınan yağlar o anda herhangi bir işleme tabi tutulmadan transfer edilebilir. Çünkü yağları saklamak canlı yağ hücresi sayısını ciddi miktarda azaltır. Yağ dokusu çok hassas bir dokudur, sıcaklık, kuruma ve fiziksel stresler ile hemen canlılığını kaybeder. Yaklaşık bir saat süren bir zaman zarfında bu işlemler tamamlanmalıdır. Eğer daha uzun sürecek ise alınan yağın soğutulması gerekmektedir. Ancak alınan yağların saklanarak başka bir seansta tekrar enjekte edilmesi önerilen bir yaklaşım değildir. Bu tip uygulamalarla canlı yağ dokusu son derece azalmaktadır. Alınan yağ miktarı, enjekte edilecek bölgenin durumuna göre değişir. Örneğin yüze ve ellere genelde 15-45 cc yağ enjekte etmek yeterli olurken, popoya ve göğüse 600-700 cc enjekte edilebilir.

    Yağ Transferi hem doğal, hem risksiz

    Yağ transferi ile hem bölgesel incelme sağlandığını, hem de istenilen bölgede arzu edilen şekle kavuşulduğunu belirten İlker Manavbaşı, “deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurulur” diyor: “İşlemde amaç fazlalıkları almaktan öte, transfere yetecek kadar yağ almaktır. Yağ dokusu çok ince liposuction kanülleri ile alındığı için birkaç milimetrelik kesi ile bu işlemler yapılabilmektedir. Bu küçük operasyonda yağ çekilen yerler kendiliğinden iyileşir, yara izi kalmaz. Hatta hastalar işlem yapılan yeri bile fark etmezler. Operasyondan birkaç gün sonra hasta işine, normal hayatına rahatlıkla dönebilir. Her hastaya kendi yağı kullanıldığı için hastalık kapma riski de yoktur.

    Opr. Dr. İlker Manavbaşı, yağ transferinin aynı zamanda yanık izleri veya travmaya bağlı yumuşak doku eksikliği durumlarında da çözüm sunduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Enjekte edilen yağ kişinin kendi dokusu olduğu için vücudun bunu kabul etmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Ayrıca enjekte edilen yağ dokusunun içindeki kök hücreler sayesinde enjekte edildiği bölgede hücre yenilenmesine katkı sağlar. Hasta açısından değerlendirdiğimizde ve piyasadan temin edilen geçici dolgularla karşılaştırıldığında steril şartlar ve ek cerrahi aletler gerektirir. Fakat bu sayede hasta kalıcı bir sonuç elde edilmiş olur.

    Vücut güzelleştirmede en kalıcı çözüm;Yağ dolgusu

    Yağ enjeksiyonu, etki süresi olarak kalıcı dolgu kategorisindedir. Enjekte edilen yağlar uygulanan tekniğe göre yüzde 40-70 oranında kalıcıdır. Yağ enjeksiyonu temelde iki bölgeye yani; yağ içeren ve içermeyen bölgelere uygulanır. Bu iki farklı bölgede enjekte edilen yağlar farklı davranış sergilerler. Dudak, el sırtı, alın gibi normalde sadece çok ince cilt altı yağ dokusu içeren bölgelerde bu yağların hiçbir zaman erimeyeceği kabul edilmektedir. Elmacık kemikler, şakak bölgesi gibi bölgelerde ise enjekte edilen yağların o bölgelerdeki yağların fizyolojik değişimine uğrayacağı ve çok uzun yıllar varlığını devam ettireceği tespit edilmiştir. Bu sürenin de uzunluğu göz önüne alındığında tüm bölgelere enjekte edilen yağ dokusunun kalıcı olduğu kabul edilmektedir. İlker Manavbaşı, burada belirleyici unsurun, vücut dokuları ile dolgu amacıyla uygulanan maddelerin uyumlu olması, vücuda zarar vermemesi olduğunu ve bu bağlamda, en uygun materyalin kişinin kendi yağı olduğunu belirtiyor.

    Yağ enjeksiyonu ortakları: Botoks ve PRP

    Botoks uygulaması, bir tür bakterinin ürettiği toksinin çok düşük dozlarda belli kasların içine verilmesi sayesinde o kaslarda geçici hareket kaybı elde edilmesini sağlar. Estetik cerrahide kullanımı ise; yüzde mimik oluşturan bazı kasların geçici fonksiyon kaybına uğratılarak zamanla oluşmuş kırışıklıkların düzeltilmesini içerir. Bunlar çoğunlukla, kazayağı, alındaki çizgiler ve boyun altı bantlarıdır. Botoks ile yağ enjeksiyonunun etkilerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu belirten Opr. Dr. İlker Manavbaşı, birbirlerinin yerine değil birbirlerini tamamlayacak şekilde kullanılmalıdır açıklamasını yapıyor:

    Yağ Dolgusu

    “PRP, kişiden alınan kandan hazırlanan ve kan hücreleri tarafından üretilen bir takım hormonların daha konsantre hale getirilerek o kişinin arzu edilen bölgesine enjekte edilmesidir. Dolgu yapmak amacıyla kullanılmaz. Bu hormonların etkisi ile enjekte edilen bölgede, fibroblastlar, saç derisine uygulandıysa, saç kökü hücreleri uyarılarak, cildin daha gergin, tonunun daha artmış olması, lekelerin azalması ve saç köklerinin daha canlı hale gelmesi sağlanır. On beşer gün ara ile 4 seans uygulanması ve 6 ay sonra tekrarlanması önerilir. Yağ enjeksiyonu ile beraber kullanılması o bölgedeki gençleştirici etkiyi artırır.”

    Yüz ve El sırtı uygulamaları

    Yaşlanma sebebiyle yüzde yumuşak doku erimesi ve zayıflama aynı anda görülür. Kırışıklar da bu tabloya eşlik eder. Yaşlanmanın erken dönemlerinde yüzde zayıflık ve boşalmanın daha yoğun olduğu hastalarda uygulanması gereken ilk çözüm yağ enjeksiyonudur. Cilt altı dolduğunda mevcut kırışıklıklar da bir miktar açılacaktır. Yaşlanmanın etkisi sadece yüzde değil, el sırtında ve dekolte bölgesinde de gözlenir. Cilt altı dokularda incelme ve ciltte leke oluşumu en belirgin göstergedir.

    Bu sorunlara yönelik yapılan işlemlerin yine PRP ve yağ enjeksiyonu olduğunu vurgulayan İlker Manavbaşı, PRP ile cildin daha gergin, parlak ve canlı olurken yağ enjeksiyonu ile daha dolgun ve genç bir yapıya kavuştuğunu, kombine müdahalelerde başarının bir basamak yukarı taşınarak, çok doğal ve mutlu edici sonuçlar alınmaya başlandığını söylüyor.

  • Tek estetik operasyonla iki çözüm

    Tek estetik operasyonla iki çözüm

    ABD’nin Pennsylvania Üniversitesi’nde 1994 yılında geliştirilen ve patentlenen GID sistemiyle kök hücreden zenginleştirilmiş yağ dokusunun enjekte edilmesiyle meme büyütme operasyonu, meme büyütülürken aynı zamanda karın yağlarının giderilmesini sağlıyor.

    Geleneksel yöntemle sadece yağ dokusu enjeksiyonuyla yapılan meme büyütme operasyonlarında bölgeye enjekte edilen yağın yüzde 70-80’i canlılığını kaybedip vücut tarafından emildiği için meme hacminde kısa süre zarfında küçülmeler oluyor. Oysa bu sistemle elde edilen yağ dokusu kökenli mezenşimal kök hücrelerin (adipose tissue-derived mesencyhmal stem cell) nakliyle sorun ortadan kalkıyor.

    Bayındır İçerenköy Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Erçöçen, tıp alanındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarının birçok soruna daha kalıcı çözümler üretilmesini sağladığını belirterek, “yağ dokusu kökenli mezenşimal kök hücre nakli” yönteminin de bunlardan biri olduğunu söylüyor. “Kişinin kendi yağ dokusundan elde edilen kök hücrelerin ihtiyaç duyulan bölgelere verilmesi” olarak kısaca tanımlanabilecek bu işlem, meme büyütmeden gençleşme operasyonlarına kadar bir dizi alanda kullanılabiliyor. Burada hedef İngilizce baş harfleriyle 3R ile özetlenebilmektedir: Repair (Onarmak), Restore (İlk Haline Getirmek) ve Regeneration (Yeniden Üretmek).

    Meme cerrahisinde, estetik amaçlı operasyonların yanı sıra kanser nedeniyle memesi tamamen alınan kadınların da güvenle kullanabileceği yöntem, doğallığı ile “geleneksel yağ enjeksiyonu”na ve kalıcılığı ile de silikon protezlere alternatif olarak gösteriliyor. Ancak 35 yaşın üzerinde ve ailesel kanser öyküsü olan bireylerin genetik araştırma yapıldıktan sonra aday olabiliyorlar.

    Prof. Dr. Erçöçen, operasyon ve yöntem hakkında şu bilgileri veriyor:
    “Sadece yağ dokusunun verildiği meme büyütme operasyonlarında, 100 gramın 70 gramı vücut tarafından emiliyor. Oysa, bizim kullandığımız yöntemle yani kök hücre ile zenginleştirilmiş yağ dokusu naklinde, memede 30’uncu günden itibaren hacim artışı meydana geliyor. Uzun araştırmaların ardından son haline getirilen bu yöntemin 11 yıllık sonuçları da gösteriyor ki, memedeki bu volüm artışı kalıcı, doğal ve kaybolmuyor.”

    “Yağdan kök hücre elde edilmesi ve uygulanması ise titizlik gerektiren bir süreç olup, hata yapılması halinde operasyon başarısızlıkla sonuçlanabiliyor. Bu da, işlemin uzman ve deneyimli ellerde yapılması gereğini doğuruyor. Yağ dokusu alındıktan sonra steril koşullarda yıkama ve temizleme sürecini, bu hücrelerin bir enzimle muamele edilmesi ve santrifüj aşamaları izliyor. Dipte kalan, ayrışan çekirdekli hücre grubu, ‘stromal vasküler fraksiyon’ adı verilen öncü yağ, damar, bağ dokusu ve bağışıklık hücrelerini içeriyor. Bu hücrelerin elde edilme süreci yaklaşık bir saat sürüyor.”

  • ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi? İlk doğumunu sezaryenle yapan bir anne, uygun şartların sağlanması durumunda ikinci doğumunu normal doğumla gerçekleştirebiliyor…

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin İngeç kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının anne adayları için öncelikli tercihinin normal doğum olduğunu belirtti.

    Bazı şartlarda anne ve bebek açısından risklerin arttığına dikkati çeken İngeç, bunların başında bebeğin doğum kanalından geçmesini engelleyecek problem bulunmasının geldiğini söyledi. Bebeğin kafasının doğum kanalından geçmesini engelleyecek kadar büyük olması, iri olması, ters duruşu, özellikle yan gelişlerde veya çapraz duruşlarda sezaryenin kaçınılmaz olduğunu anlatan İngeç, daha önceden rahime yapılan bazı ameliyatlarda da sezaryen ihtimalinin arttığını anımsattı.

    İngeç, rahimden ur alınması, şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik yapılan ameliyatların da yine sezaryen gerekliliğini oluşturduğunu söyledi.

    Normal doğumun ise problem tespit edilmeyen gebelerde önerilen, fizyolojik olarak kabul edilen bir doğum şekli olduğunu belirten İngeç “Ama normal doğum başında normal kelimesi olmasına rağmen her zaman normal gitmeyebilir. Sürprizlere açıktır doğumun son aşamasına kadar. Ancak çoğunlukla problemsiz sonuçlanır. Yine de doğumun son aşaması dahil sezaryene dönme ihtimalinin olması bebeğin doğum kanalından çıkarken sıkıntıya maruz kalması ihtimalleriyle beraberdir” diye konuştu.

    SEZARYENDEN SONRA NORMAL DOĞUM
    Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında doğumun nasıl olacağının geldiğini ifade eden İngeç, şöyle devam etti:

    “Daha önce sezaryen yapılmış bir kadın mutlaka yine sezaryen mi olması gerekir? Tıbbi açıdan da bakıldığında eskiden karşımıza bir kanun gibi ’bir sezaryen, hep sezaryen’ diktesi çıkardı. Bunun için 1900’lü yılların başından beri hep bu kural işledi. Bir kez sezaryen olan bir hasta mutlaka sezaryene alınmaya başlandı. Ama zaman zaman öyle vakalarla karşılaşıldı ki daha önce sezaryen olmuş kadın, sancıları başlıyor, hastaneye geç ulaşıyor ve normal doğum yapabiliyor.”

    Bu örnekler çoğalmaya başlayınca tıbbi olarak incelemeye alınmaya başlandığına işaret eden İngeç, şunları kaydetti: “Gerçekten bütün sezaryen olmuş hastaları yine tekrar sezaryene almak gerekir mi? Yoksa normal doğum şansı verilebilir mi? Bazı şartlar yerine geliyorsa sezaryen yapmış bir gebenin normal doğum yapabileceği görüldü. Ama tabi bu ihtimallere dayalı bir işlemdir. Yüzde 100 kesin olarak sezaryen olmuş kadınların hepsi normal doğum yapacak diye bir şart yok.”

    AA

  • Dolgun Dudak Estetiği Nasıl Yapılır?

    Dolgun Dudak Estetiği Nasıl Yapılır?

    Dudak estetiği estestik dudak ameliyatı dudak asma dudak kaldırma dolgun dudaklar dudak dolgu dudak kalınlaştırma inceltme Paris Dudak hakkında bilgi içerir.

    Dolgun dudaklar neden hoşumuza gidiyor biliyor musunuz? Çünkü dolgun ve diri dudaklar güzellik simgesi olduğu kadar ayni zamanda gençliğin, çekiciliğin, doğurganlığın, seksiliğin, dişiliğin ve en önemlisi güzelliğin olmazsa olmazlarından birisi. Yüz güzelliğinde en önemli tamamlayıcı unsurlardan biri olan dudakların da güzel olması yüzün bütünlüğünü tamamlaması açısından çok önemli. Dudakların büyüklüğü, dolgunluğu, ince veya kalın olması yüzün diğer elemanları olan burun, yanaklar, gözler, kaşlar, çene ve dişlerle uyumlu ve orantılı olmalıdır. Kalın ve dolgun dudaklar gençliğin ifadesi olduğu kadar incelmiş ve gevşemiş dudaklar yaşlılık ifadesidir. Dudaklar yüzün estetik görünümünde çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle dudakların diri ve dolgun görünmesi yüzümüzdeki gençlik ve sağlık ifadesini güçlendirir.

    Dudaklar kimilerinde doğuştan yani ailesel olarak ince ve belirsizdir. Kimilerinde ise yaşlanmaya bağlı olarak dokuların erimesiyle incelir ve kırışarak dolgunluk ve diriliğini kaybeder. Dokuların gevrekliği ve dolgunluğunun azalması yüzdeki deri, kas ve yağ miktarlarının azalması ve erimesi sonucudur. Yüz derisi ve bununla beraber diğer yapılar yanaklar, boyun derisi, göz kapakları, kaşlar ve tabii ki dudaklar yerçekimi ile aşağı doğru sarkar. Dudakların sarkması ile bu tip hastalarda güldükleri ve konuştukları zaman alt dişler görünür hale gelir ki alt dişlerin görülmesi (dental show) yaşlılık ifadesidir. Gençlerde ise durum tam tersine güldükleri ve konuştukların da üst dişler daha görünür haldedir ve alt dişler görünmez. Bu da genç yüz ifadesidir.

    Dudak estetiği dudakları yapısal olarak ince olan ya da zamanla incelen, kalın ve dolgun dudaklarla yüzündeki gençlik ve güzellik ifadesini güçlendirmek isteyenler yada daha diri ve dolgun dudaklara sahip olmak isteyenler tarafından tercih edilir. Dudakları ince ve kırışık olanlar kadar örneğin siyah ırktan olan hastalar gibi dudakları normalden kalın olanlarda inceltme ameliyatları da yapılmaktadır. Bir de dudak kanserine bağlı olarak dudaklarının bir kısmı alınmak zorunda kalınan hastalarda da yeniden dudak yapmaya yönelik ameliyatlar da yapılmaktadır ki bu tip dudak onarım ameliyatları estetik kadar fonksiyon açısından da büyük önem taşımaktadır.

    Nasıl Yapılıyor? Amaç dudakları kalınlaştırmak ve konturlarını daha belirgin hale getirmek, kırışıklıkları azaltmak ve dolgunlaştırmaktır. Ancak doğal bir görünümün de korunması başlıca hedeflerindendir.
    Dudakları kalınlaştırmak ve kırışıkları düzelterek dolgunlaştırmak için pek çok yöntem bulunmaktadır. Bunları yöntemleri 3 ana grupta inceleyebiliriz.

    1. Yabancı dolgu malzemeleri:
    Sıvı Silikon ve Silikon Yağı: Yüz dokularına enjekte edilerek kullanımı 1960-70 ler de popüler olmuştur. Dudak kalınlaştırmada yıllardır kullanılmakta olan sıvı silikon ve silikon yağı içerdiği olumsuzluklar ve uygulanan hastalarda çeşitli komplikasyonlara neden olmasından dolayı artık günümüzde kullanımı Amerikan gıda ve ilaç kurumu FDA tarafından estetik dolgu maddesi olarak satılması ve direk doku içine enjeksiyonu yasaklanmış ve kullanılmamaktadır. Burada ki uygulama meme ameliyatlarında yapılandan farklıdır. Meme ameliyatlarında jel silikon kalın bir kılıf içinde meme altına yerleştirilmekte ve istendiğinde çıkarılmaktadır. Hiçbir sakınca içermemektedir. Ancak dudağa enjekte edildiğinde bu silikon sıvı olduğu için doku aralarına yayılmakta ve çıkarmak imkansız hale gelmektedir. Dudak dokusunda enflamasyona neden olmakta ayrıca sürekli yer değiştirdiği için hastalarda şekil bozukluğuna yol açmaktadır. Ülkemizde bazı otel odalarında, evlerde ve bazı güzellik salonlarında gizli olarak bazı yetkisiz kişiler bu tip silikon dolgusu yapmaktadırlar. Bu nedenlerle dikkatli olunmalı kesinlikle yaptırılmamalıdır. Ülkemizde hiçbir plastik cerrah yüze sıvı silikon veya silikon yağı enjeksiyonu uygulamamaktadır.

    Geçici dolgu maddeleri; Kollajen, Hyalurinik asit gibi maddelerden oluşan zararsız malzemelerdir. Kollajen sığır derisinden elde edilmektedir. Deli dana hastalığının ortaya çıkışı ile kullanımı neredeyse durmuştur. Ayrıca hayvan proteini olduğu için alerji riski vardır, test yapılmadan kullanılmaz. Yüzdeki kırışıklıkları düzeltmek için de uygulanan Hyalurinik asit en yaygın olarak kullanılan malzemedir. Restylane® denilen ve iğne ile enjekte edilen Hyalurinik asit kullanıldığında uygulama çok basittir ve hasta hemen normal hayatına döner. Uygulama sonrası 4-6 ay kadar kalıcı olur ve bu sürenin sonunda tekrarlamak gerekir. Kimyasal olarak elde edilmektedir ve alerji yapmaz, risksizdir. Bu maddeler derinin hemen içine enjekte edilir. Dudak kenarlarını dikleştirmek ve belirginleştirmek için kullanılırlar. Daha fazla kalınlaşma gereken durumlarda yetersiz kalırlar. 4-6 içinde vücuttan eritilerek atılır. Yani etkisi geçicidir ve her 6 ayda bir yaptırmak gerekir.

    Bu tip iğne ile yapılan ve vücuttan atılmayan yani kalıcı olarak düzelme sağlayan pek çok kimyasal madde vardır. Bunlar vücutta 4-5 yıl kadar kalabilmektedir. Böyle enjeksiyon tipi uygulamalar son derece basittir. Yapıldıktan hemen sonra hasta normal günlük hayatına devam edebilir.

    Diğer katı formdaki dolgular; Bunlar enjekte edilenler gibi enjektörle değil ufak bir ameliyatla yerleştirilen malzemelerdir. Alloderm insan derisinden elde edilir. Konulduktan sonra 1 yıl içinde eriyerek kaybolur. Gortex denilen malzeme ise kalıcıdır. Dudak kenarlarından yapılan küçük kesilerden dudak içine yerleştirilir. Konulduğu şekilde kalır ve şeklini muhafaza eder. Sakıncası ise zamanla dudağı delerek dışarı çıkabilmesidir.

    2. Hastanın kendi dokuları ile doldurmak…
    Dudak kalınlaştırma ve dolgunlaştırma hastanın kendi vücudundan alınan dokularla da yapılabilir. Bunlar;

    Yağ Hücreleri: Hastanın kendi vücudundan çekilerek alınan yağ hücreleri dikkatli bir işlemden geçirildikten sonra dudaklara ve eğer gerekiyorsa başka kırışıklıklara enjekte edilir. 3-6 ay içinde konulan hücrelerin % 20-30 u geriye kalır. İşlem birkaç defa tekrarlandığında etkili bir dudak kalınlaştırma sağlanabilir. Hiçbir zararı yoktur alerji vs.. gibi riskler içermez. İşlem lokal anestezi altında yapılır. Şişlikler birkaç günde geçer. Son derece kolay bir uygulamadır. Fazla dolgunluk gerektiren durumlarda oldukça etkilidir.

    Deri Hücreleri ; Hastanın kendi vücudundan örneğin, karın veya meme küçültme ameliyatı sırasında çıkan derilerden veya daha önceden vücutta kalmış yara izlerinden çıkan skar dokusundan alınan deri altı dokusu ve yağ hücreleri karıştırılarak doku kokteyli şeklinde dudaklara enjekte edilir. Bu yöntemde konulan hücrelerin bir kısmen eridiği için 2-3 defa tekrarlamak gerektirir. Zararsız ve en iyi yöntemlerden birisidir. Alerji riski yoktur.

    3. Dudakları ameliyat ile yeniden biçimlendirmek.
    Dudak estetiği ile dudakları dolgu maddesi kullanmadan basit ameliyatlarla kalınlaştırmak mümkündür. Pek çok teknik mevcuttur. Bu yöntemlerden uygun olanı plastik cerrah hastanın dudak yapısına ve durumlarına göre seçer. En iyi ve kalıcı sonuçlar bu tekniklerle alınır. Diğerleri gibi geçici değildir. İyileşme 2-5 günde tamamlanır. Lokal anestezi altında yapılan basit ameliyatlardır.

    Martı kanadı tekniği: Burada amaç dudak kenarını yukarı taşıyarak dudağı genişletmektir.Kesi üst dudak kenarından ve yükseltilmek istenilen üst kısımdan yapılır ve daha sonra arada kalan deri çıkarılır ve dudak derisi üstteki cilde dikilir ve dudağın pembe kısmı yukarı doğru kalkmış olur. Bu teknik çok ince dudaklar ve dudak kenarları çok kırışık olan hastalar için mükemmel bir çözümdür. Sonuç kalıcıdır.

    Boğa boynuzu yada burun altı dudak kaldırma: Burnun hemen alt kenarından kıvrımlara uygun olarak boğa boynuzu şeklinde kesilerek bir miktar deri çıkarılır ve deri yeniden dikilerek dudak yukarı doğru asılmış olur. Burun altında ince bir kesi izi kalır. Bu teknik üst dudak derisi geniş olan hastalarda bu mesafeyi kısaltmak için de kullanılır. Böylece üst dişlerin görünmesi sağlanmış olur. Sonuç kalıcıdır.

    Paris dudak: Dudak kenarları ve filtrum denilen üst dudakta burun altında kalan çukurluğun kenarlarının dolgu maddeleri veya yağ hücreleri ile belirginleştirilerek yapılan dudağa verilen isimdir.Dudak kenarları belirgin ve dolgundur.

    V-Y tekniği: Üst ve alt dudaklara ağız içinden V şeklinde kesiler yapılarak sonrada Y şeklinde dikilerek dudaklar dolgunlaştırılır. Sonuç kalıcıdır. Değişmez.

    Dudak Asma: Burun içinden yapılan küçük bir kesiden geçirilen dikişler dudaktan da geçirildikten sonra bağlanır ve dudak yukarı doğru kaldırılır. Görünen bir iz kalmaz. Oldukça etkili bir yöntemdir.

    Yüzde bütünlüğü tamamlaması açısından en önemli unsurlardan olan dudak estetiği alınan etkili sonuçlar ve basit uygulama yöntemlerinden olması nedeniyle oldukça popülerdir.

    Dudakları Dolgun Göstermenin Yolları için tıklayın..

  • Burun operasyonu öncesi öneriler

    Burun operasyonu öncesi öneriler

    Bize operasyon amacıyla başvuran hastalarımızın öncelikle şikayetlerini dinliyoruz.  Ardından burnun hem içini hem dışını  muayene edip sorunları tespit ediyoruz.  Sonrasında  değişik yönlerden çektiğimiz  burun resimlerinizin  üzerinde,  sizin beklentilerinizi ve taleplerinizi de dikkate alarak yüzünüze en çok yakışabilecek burnu belirliyoruz. Önceden  ameliyat ettiğimiz sizin burnunuza benzer burunların, operasyon öncesi ve sonrası nasıl olduklarını gösteriyoruz.  Şayet ameliyat olmaya karar verirseniz de operasyon için uygun bir gün  belirliyoruz.

    Sürekli kullanmakta olduğunuz ilaçlar varsa,  bunları operasyon gününe kadar kullanmaya devam edebilirsiniz. Yalnızca aspirin, bebe aspirini, coraspin gibi asetilsalisilik asit içeren ilaçları operasyondan bir hafta önce bırakmanız gerekir.

    Sigara iyileşmeyi olumsuz etkilediğinden operasyondan mümkün olduğunca erken bırakılması faydalı olacaktır.

    Mens dönemi ( adet dönemi)’ nde olmak  burun operasyonu için genellikle engel  oluşturmaz.

    Operasyona yakın zamanda grip nezle olduysanız  ameliyat olmanız sakıncalı olabilir. Tedavinizin tamamlanmasını takiben ameliyat yapmak daha faydalı olacaktır.

    Ameliyat saatinden 8 saat önce yeme içmeyi kesmeniz gerekmektedir. Aç susuz bir şekilde hastaneye gelmelisiniz. Sabah saatlerinde ameliyat olacaksanız gece 12 den sonra, eğer öğleden sonra ameliyat olacaksanız sabah erken hafif bir kahvaltıdan sonra , aç susuz olmalısınız.

    Ameliyat günü rahat kıyafet ile hastaneye gelin. Makyaj yapmayın. Takılarınızı evde bırakın (alyans, kolye). Mümkünse düğmeli elbiseler tercih edin. Baştan giyilenleri tercih etmeyin.

    Operasyon saatinden en az 2 saat önce hastanede olursanız bu süre içerisinde tahlil tetkikleriniz tamamlanacaktır. Ardından anestezi doktoru odanızda sizleri görüp, tetkik sonuçlarıyla birlikte değerlendirip, operasyon olmanızda anestezi açısından bir engel olup olmayacağını belirleyecektir.

    Hastane korkusu olanlara odalarına gelir gelmez ağızdan bir ilaç verilir. Bu ilaç onları rahatlatır ve kaygılarını alır. İlaç aldıktan sonra hastalar çoğu zaman ameliyat odasına gittiğini bile hatırlamazlar.

    Uygulanacak anestezi genel anestezidir. Yani siz operasyon sırasında tamamen uyursunuz ve hiç bir şey hissetmezsiniz.

    Operasyon sonrası bir gün refakatçi ihtiyacınız olabilir. Mümkünse refakatçinizle gelin, ama buna imkanınız yoksa hastanede size hemşire hanımlar refakatçi olacaktır.

    Operasyon süresi yaklaşık  3 saat civarındadır.

    Operasyon sonrası genellikle bir gün sonra taburcu olabilirsiniz.

    Op.Dr.Muhammet DİLBER
    Nose Estetik “Estetik Burun Ameliyatları”
    www.noseestetik.com , www.muhammetdilber.com

    Op.Dr.Muhammet Dilber Facebook
    Op.Dr.Muhammet Dilber twitter

    İlgili yazıları ;

    – Burun estetiği ile birlikte yapılan operasyonlar 
    Burun şekli nefes almayı etkiler mi ?
    Doğal burun estetiği

  • İyi bir cinsellik için vajina estetiği

    İyi bir cinsellik için vajina estetiği

    Çoğu kadın cinsel organının zamanla deforme olmasından dolayı cinsel hazzı yaşayamıyor. Oysa yeni tıbbi uygulamalarla kadın cinsel organının şekli düzeltiliyor, küçültülüyor, vajina yolu daraltılıyor hatta yeni bir vajina bile yaratılıyor!

    Sevişmekten kaçınan veya cinsel ilişkiden yeterince haz alamadığından yakınan kadınların sorunlarının altında yatan en önemli nedenlerden biri, cinsel organlarıyla ilgili estetik kaygıların olması.

    Özellikle doğum sonrası genişleyen vajina, hem kadınların hem de partnerlerinin cinsel ilişki sırasında yeterince haz almalarını engelliyor. Üstelik sorun sadece bununla da kalmıyor; kadınlar, genişleyen vajinaları yüzünden idrar kaçırma gibi sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalabiliyor. Kadınların cinsel organlarıyla ilgili en çok yakındıkları bir başka sorun ise iç dudakların sarkık ve büyük olması. Bu görüntüyü estetik bulmayan kadınlar bikini veya dar pantolon giymekten kaçındıkları gibi partnerlerine de çıplak görünmek istemiyor. Hal böyle olunca da zamanla cinsel ilişkiden soğuma, hatta takıntı veya anksiyete gibi ciddi sorunlar da ortaya çıkmaya başlıyor. Oysa sağlıklı ve mutlu bir birlikteliğin yolu, öncelikle insanın kendine duyduğu özgüvenden geçiyor. Partneri tarafından beğenildiğini hissetmek de cinsel yaşamda önemi bir rol oynuyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı günümüzün modern kadını artık cinsel yaşamda aktif bir rol almak için utansa da sıkılsa da hekimlerden yardım alacak kadar kararlı görünüyor. Son sürat gelişen estetik cerrahi de yeni uygulamalarla daha estetik bir görüntüye kavuşmak isteyen kadınların yüzünü güldürüyor! Biz de Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Kuran ile Marmara Üniversitesi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Tezel’e günümüzde kadınlara özel uygulanan tüm yöntemleri tek tek sorduk. Operasyonların ücretleri konusunda bilgi almayı da ihmal etmedik!

    Geniş vajina

    Vajina bölgesinin geniş olması kadının yapısından kaynaklanabildiği gibi ilerleyen yaş ve normal doğuma bağlı olarak da gelişebiliyor. Vajina kaslarının gevşemesi, cinsel ilişki sırasında önemli bir sorun haline gelebiliyor. Özellikle doğumdan sonra düzgün onarılmayan yırtıklar nedeniyle genişleyen vajina, kadın ile partnerinin cinsel ilişkiden haz almasını engelliyor. Bunun sonucunda kadın zamanla özgüvenini yitirebiliyor ve cinsel yaşamdan uzaklaşabiliyor. Oysa günümüzde vajina daraltmaya yönelik operasyonlar sayesinde kadının cinsel ilişkiden yeniden haz alması sağlanabiliyor. Ayrıca operasyon sonrasında yaşla birlikte daha sık rastlanan bir şikayet haline gelen idrar kaçırma sorunu da ortadan kalkabiliyor. Bunun yanı sıra epizyotomi, yani doğum sırasında rastgele yırtılmayı engellemek için cerrahi olarak yapılan kesi işleminden sonra kabarık ya da kötü görünümlü izler oluşabiliyor. Günümüzde bu izlerin düzeltilmesi için yararlanılan çeşitli tekniklerden oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor.

    Ne yapılıyor? Basit bir cerrahi girişim olduğu için genel veya lokal anestezi ile sedasyon adı verilen iki uygulamanın bir arada kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Ameliyatla vajinal kanalın daraltılması ve vajinanın gevşemesi sonucu oluşan (estetik) görünümün düzeltilmesi hedefleniyor. Yaklaşık bir saat süren operasyonda vajinanın arka duvarına sıkılaştırıcı işlem yapılıyor. Operasyon sonrasında dikişlerin alınmasına gerek duyulmuyor.

    Nelere dikkat etmeli? Vajinanın tam anlamıyla iyileşmesi iki-üç haftayı buluyor. Bu süreç içerisinde enfeksiyon gelişmemesi için kadının hijyen kurallarına özen göstermesi, yani tuvalet sonrası temizliğini vajinadan anüse doğru yapması ve cinsel ilişkiden kaçınması yeterli oluyor.

    Büyük dudaklar

    İç dudaklar (labia minör), klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına kadar uzanan kıvrımlı yapıları oluşturuyor. Bazı kadınlarda iç dudakların dış dudaklardan biraz taşması doğal olarak kabul ediliyor. Ancak dış dudaklardan sarkacak şekilde uzun olması tıbben önemli bir sorun yaratmasa da estetik görüntüyü bozarak kadını çözüm arayışına itiyor. Doğuştan var olan ya da doğum sonrasında gelişen bu şekil bozukluğu, kadının cinsel hayatını adeta kabusa dönüştürebiliyor. Vajinasını estetik bulmayan kadın özgüvenini yitirerek partnerine çıplak görünmek istemeyebiliyor. İç dudaklar aşırı sarkık olduklarında cinsel ilişki sırasında araya girerek kadının acı duymasına da neden olabiliyor. Ayrıca vulvada, yani kadının cinsel organında terleme sonucunda oluşan salgıların bu bölgede birikmesi sonucu kötü kokulu mantar enfeksiyonları da gelişebiliyor. Tüm bu sorunlar da kadının zamanla özgüvenini yitirmesine, cinsel yaşamdan soğumasına, hatta orgazm güçlüğü çekmesine yol açabiliyor.

    Ne yapılıyor? Lokal anestezi altında uygulanan basit bir operasyonla iç dudakların kesilerek dış dudakların içinde kalması sağlanabiliyor. Yaklaşık 30 – 40 dakika süren işlemde eriyen dikişler kullanıldığı için dikiş alma sorunu da yaşanmıyor. Kadın operasyondan sonra aynı gün normal yaşantısına dönebiliyor, bir hafta sonra da cinsel ilişkiye girebiliyor.

    Nelere dikkat etmeli? İşlem sonrasındaki ilk iki gün iç dudakların olduğu bölümde şişlik oluşabiliyor. Bu nedenle antibakteriyel pomatla günlük pansuman gerekebiliyor. Kadının hijyen kurallarına özen göstermesi yeterli oluyor.

     

    Ameliyatsız vajinal gençleştirme

    Vajinal Operasyonlar Nelerdir?

  • Burun estetiği ile birlikte yapılan operasyonlar

    Burun estetiği ile birlikte yapılan operasyonlar

    Burun estetiği operasyonu ile birlikte aynı seansta hangi operasyonlar yapılabilir

    Burun estetiği için bizlere başvuran hastaların, yalnızca %20 si sadece burun şeklinin bozukluğu şikayeti ile başvuruyorlar. Diğer %80 lik kısmı burnunun şeklinden rahatsız olmakla birlikte, burun tıkanıklığı, nefes alıp vermede zorluk, burun akıntısı, geniz akıntısı, horlama, sabah yorgunluğu, alerjik burun yakınmaları, burun kaynaklı baş ağrısı şikayetleriyle başvuruyorlar.

    Burun estetiği sonrası en önemli hedeflerimizden birisi burnun doğal, yüze uyumlu, güzel bir hal almasıdır elbette. Fakat aynı esnada başta burun tıkanıklığı olmak üzere diğer şikayetlerin de giderilmesi önemlidir.

    Estetik operasyon sırasında burun kıkırdağı yada kemik eğriliği varsa, bunun giderilmesi burun tıkanıklığını ortadan kaldıracaktır. Aynı şekilde büyümüş burun etlerinin küçültülmesi burundan rahat nefes alınmasına oldukça katkıda bulunacaktır.

    Daha çok çocuklarda gördüğümüz ama hiç azımsanmayacak ölçüde erişkinlerde de burun tıkanıklığının bir sebebi olarak karşımıza çıkan, geniz etinin varlığı estetik operasyon sırasında ortadan kaldırılabilir ve nefes almayı çok iyi hale getirebilir.

    Baş ağrısı, burun akıntısı ya da geniz akıntısı şikayetiyle gelen kişilerde, saptanan kronik sinüzit varlığında aynı anda burun estetiği ve sinüzit cerrahisi yapılabilir.

    Burunda şekil bozukluğu ile birlikte horlama şikayeti sıklıkla birliktelik gösteren bir durumdur. horlamanın en önemli sebeplerinden birisi de burun problemleridir ve aynı esnada bu sorun da giderilebilir.
    Unutulmamalıdır ki; burun estetiği yalnızca burnun şeklini güzelleştirmeyi hedeflemeyen, aynı anda burnun fonksiyonlarını da düzeltmeyi amaçlayan, burunla ilgili saptanan diğer problemlerin de aynı esnada ortadan kaldırıldığı bir operasyondur.

    Op.Dr.Muhammet DİLBER
    Nose Estetik “Estetik Burun Ameliyatları”
    www.noseestetik.com , www.muhammetdilber.com

    Op.Dr.Muhammet Dilber Facebook
    Op.Dr.Muhammet Dilber twitter

    İlgili yazılar ;

    – Burun şekli nefes almayı etkiler mi