Etiket: öksürük

  • Boğaz Ağrısı Tedavisi

    Boğaz Ağrısı Tedavisi

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık boğaz ağrısı tedavisi resimli makalemizi, bu ağrıdan muzdarip kişilere deva olmak için hazırladık.
    Boğaz ağrısına bitkisel ve doğal yollardan çözüm bulabilirsiniz.
    Boğaz ağrısı insanı hayattan bezdiren, yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunudur.
    Boğazda ağrı ile beraber yanma, kaşıntı, kurulukta görülebilir.
    Bu ağrının en büyük nedenlerinden biri boğaz iltihaplanmasıdır.

    Boğaz ağrısı için bitkisel tedavi yöntemleri yazımızı okumak için tıklayınız

    Boğaz ağrısı soğuk algınlığı, alerji, sinüzit, faranjit, boğaz enfeksiyonu, boğaz tahrişi hatta boğaz kanseri gibi ciddi boyutta sorunlardan kaynaklanabilir ve öksürük, yüksek ateşle birlikte seyredebilir.Hastalığa göre uygulanacak tedavi yöntemleri çeşitlilik gösterir.Bakteriyel kökenli olup, ilerlemiş boğaz ağrıları, antibiyotikle tedavi edilebilir. Size bildireceğimiz boğaz ağrısı doğal tedavi yöntemleri ile bu sorununuzdan kurtulabilirsiniz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

    Boğaz Ağrısı Bitkisel Tedavisi

    Tuzlu su ile gargara:
    1 bardak suya 1 tatlı kaşığı su koyun ve bununla günde dört beş kez bu su ile gargara yapın.
    Bu uygulama sizi epey rahatlatacaktır.
    Tuzlu su boğaz ağrısını geçiren en etkili yollardandır.

    boğaz ağrısı tedavisi
    boğaz ağrısı tedavisi

    Bitkisel Çözümler
    Meyan kökü boğaz ağrısına bitkisel çözümlerdendir.
    Su ile karıştırıp gargara yapın.
    Aynı şekilde biraz bal katılmış, papatya çayı, ekinezya boğaz ağrısını gideren doğal yollardandır.

    boğaz ağrısı tedavisi
    boğaz ağrısı tedavisi

    Sıvı Tüketimi
    Doktor önerisi, hastayken bol sıvı alımı yapmaktır.
    Bol miktarda su içmek boğazın kurumasını önleyip, bakterilerin vücuttan kolay atılımını sağlar.

    boğaz ağrısı doğal çözüm
    boğaz ağrısı doğal çözüm

    Sarımsak
    Sarımsak doğal antiseptik ve antibakteriyeldir.
    Yani bitkisel yoldan mikrop kırıcıdır.
    Boğaz ağrısına son vermek için sarımsak çiğneyin.

    boğaz ağrısı doğal çözüm
    boğaz ağrısı doğal çözüm

    Buhar Makinesi
    Odada buhar makinesi bulundurmak, nemli havayı solumak, havayı nemlendirdiğinden
    boğazınızdaki kurumayı ve tahrişatı da gidericektir. Şayet buhar makineniz yoksa
    kaynattığını suyu kaba koyup odanızda bulundurabilirsiniz.

    Boğazı Sarmak
    Boğazı atkı, tülbent gibi bir şeyle sarmak, boğaz ağrısından kısa sürede kurtulmanıza sebep olacaktır.
    Boğaz kısmını sıcak tutmak mikropları kıracaktır.

    Sıcak sıvılar İçmek
    Çorba, bitki çayları hastalandığınızda ve boğaz ağrısı çektiğinizde imdadınıza yetişecek çözümlerdendir.
    Bu gıdalar boğazı nemli tutarak, boğaz ağrınızı hafifletecektir.

  • Sağlık için birebir: Zencefil

    Sağlık için birebir: Zencefil

    Soğuk algınlığı ve öksürüğe karşı etkili kabul edilen zencefilin faydaları saymakla bitmiyor

    Zencefil üzerinde her yıl çok sayıda araştırmaların yayınlandığını belirten Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik “Yıllarca soğuk algınlığı ve öksürüğe karşı etkili kabul edilen zencefil bitkisi, sindirim sistemi rahatsızlıkları için de oldukça yararlıdır.” diyor.

    Avrupa İlaç Kurumu tarafından kusma ve bulantıyı önleyici olarak kullanımının kabul edildiğinin altını çizen Sezik, zencefilin faydalarını şu şekilde sıralıyor:

    “Ayrıca bu mucizevi bitki hafif gaz, şişkinlik ve spazm şeklinde görülen sindirim sistemi rahatsızlıklarına karşı da oldukça etkilidir. Zencefilin romatizma ve osteoartrit ağrılarını giderici etkileri üzerindeki çalışmalarda da epey yol alınmıştır. İltihap giderici ve spazm çözücü etkilerinin tespit edilmesi bu alandaki kullanımları destekleyen bulgulardır. Antioksidan etkisinin bulunmasıyla soğuk algınlığında veya vücut direncini artırmada, hatta bazı kanserlerde etkili olduğu ortaya konulmuştur fakat kanseri önler veya kanser ilacı demek için henüz çok erkendir.”

    ZENCEFİL NASIL KULLANILIR?

    Prof. Dr. Ekrem Sezik, zencefilin günümüzde en kolay tüketim yolunun poşet çay olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Kokulandırılmış, hoş lezzetli poşet çaylar piyasada kolayca bulunabilir. Zaman zaman zencefil çayı içmekte yarar var fakat kullanılacak miktar ve süreyi abartmamak gerekir. Bilhassa hamileler ve safra taşı bulunanlar aşırı kullanmamalıdır.”

  • Boğazı ağrıyanlar nelere dikkat etmelidir?

    Boğazı ağrıyanlar nelere dikkat etmelidir?

    Boğazınız ağrıyorsa nelere dikkat etmelisiniz? Boğaz ağrısı için evde alabileceğiniz önlemler neler? Boğaz ağrısı hangi hastalıkların habercisi olabilir?

    Boğaz ağrısı neden olur?

    Boğaz ağrısının en önemli sebebi enfeksiyonlardır. Enfeksiyondan kastettiğimiz mikrobik hastalıklardır. Bunların içinde “akut faranjitler” denilen hastalıklar vardır.

    En önemli mikrop grupları, virüsler ve bakterilerdir. İkisinin tedavi yöntemleri birbirinden farklıdır. Özelliksiz virüsler, kendi kendilerine bir hafta içinde tamamen iyileşen hastalıklar iken, bakterilerde antibiyotik kullanımını gerektiren farklı bir tedavi süreci vardır.

    Enfeksiyonlar haricinde birçok hastalık boğaz ağrısına sebep olabilir. Örneğin, boğazın kendi enfeksiyonu olmamasına rağmen burunlardan, sinüslerden akan ya da akciğerden kaynaklanan akıntılar boğazda tahrişe yol açarak boğaz ağrısına sebep olabilir.

    Boğaz ağrısı hangi hastalıkların belirtisi olabilir?

    Boğaz ağrısının en önemli sebebi kronik faranjittir. Yani mikrobik enfeksiyona bağlı olmayan hastalıklar haricinde, boğazın tahrişi sebebiyle ortaya çıkan, boğazdaki mukozanın iltihabıdır.

    Bunun altında yatan sebep çok önemlidir. Çünkü hem tedavi sürecini hem de tedavinin nasıl sonuçlanacağını belirler. Kronik faranjite yol açan üç çok önemli faktör şunlardır:

    Sigara içmek. (Sigarayı bırakmadığınız sürece tedaviden tam bir netice almak mümkün değildir.)

    Mide özsuyunun boğaza gelerek orada kimyasal süreçte irritasyona sebep olması ve mukozada yan etkilerin ortaya çıkması. Başka yerdeki enfeksiyonun; yani burun, sinüs ya da akciğer kaynaklı enfeksiyonun boğazdan geçerken öksürük veya balgam gibi şeylerle, irritasyona sebep olması kronik faranjite yol açar.

    Kansızlık, tiroit ve guatr gibi sistemik hastalıklar. (Bu problemler sonucu boğaz ağrısı oluşabileceği gibi boyun bölgesine yerleşen bazı irritasyonlar da boğaz ağrısına sebep olabilir.)

    Boğaz ağrısı nasıl tedavi edilir?

    Özellikli bir durum yoksa, boğaz ağrısına sebep olan virüs için antiviral bir ilaç vermiyoruz. Boğaz bölgesini rahatlatacak gargara, pastil gibi lokal tedaviler uyguluyoruz. Hastanın, yiyeceğine içeceğine dikkat etmesini, su alımını yüksek tutmasını tavsiye ediyoruz.

    Viral bir enkfeksiyon olduğu için, bağışıklık sistemini desteklemek açısından vitamin ve benzeri ilaçlar kullanılabilir. Çok özel durumlarda, ileride bakteriyel bir enfeksiyona dönüşmesini engellemek amacıyla koruyucu, düşük dozda geniş spektrumlu bir antibiyotik kullanıyoruz.

    Bakterilerin sebep olduğu boğaz ağrısı hastalıklarında, o bakterinin tam olarak ne tür bir bakteri olduğunu tespit edersek ona yönelik bir ilaç kullanıyoruz. Genel uygulamamızda, çoğunlukla o bölgede boğaz ağrısı yapabilecek bakteriler bilindiği için, geniş spektrumlu antibiyotiklerle daha yüksek dozda uzun süreli tedavi uyguluyoruz.

    Uzun süreden kasıt, 7 ila 10 gün. Bundan daha kısa sürede kesilen antibiyotiklerde, oradaki hastalık kesilmiş olsa bile, kullanılan antibiyotiğe karşı kişide direnç gelişimi başlıyor. Bu, daha sonra gelişecek enfeksiyonların tedavisinde çok önemli bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor.

    Boğaz ağrısı tedavi edilmezse ne olur?

    Boğaz ağrısı akut bir enfeksiyona bağlı ise ve tedavi edilmezse daha ciddi, kronikleşebilecek başka enfeksiyonlara yol açar. Basit bir virüs enfeksiyonuyla başlayıp kronikleşmiş sinüzit ya da kronikleşmiş akciğer enfeksiyonlarıyla uzun yıllar mücadele edilebilir.
    Altta yatan diğer sebepler açısından değerlendirirsek, boğaz ağrısı sistemik bir hastalığın ilk belirtisi ise çok ciddi yaşam kurtarıcı etkisi vardır. Kişi, o hastalığın diğer şikayetleri ortaya çıkana kadar zamanı kaybetmemelidir.
    Kronikleşmiş faranjit tedavi edilmezse, hastalığın kendisi ilerlemez ama hastada bıkkınlık yaratabilir ve psikolojik sorunlar oluşabilir.

    Boğazı ağrıyan kişi evde ne yapabilir?

    Sıvı tüketimini artırmak gerekir.
    Sigara, kirli hava gibi boğazı tahriş edici nedenlerden uzak durulmalı.
    Tozlu ev ortamı hem alerji yönünden hem de hastalığı direkt etkileme yönünden zararlıdır.
    Kullanılacak kumaş ve malzemelerin çok az tutulması ve onlara uygun deterjanlarla makinede yıkanması alerjiye karşı yararlı olur.
    Boğazın irritasyonunda, evde kullanılacak gargara, sprey ve pastiller faydalıdır. Bunları mutlaka doktor gözetiminde kullanmak gerekir.
    Tüketilen içeceğin çok sıcak ya da çok soğuk olması zararlıdır, ılık içilmelidir. Yutulması kolay olan yiyecekler; püre, pilav, makarna, lapa gibi besinler yenilmelidir.
    Gece uyunulan ortamın çok kuru bir havaya sahip olmaması gerekir. Kalorifer peteğinin üzerine havlu konularak ya da sobanın üzerinde bir çaydanlık kaynatılarak odayı nemlendirmek mümkündür.

    Boğazı tahriş olmuş biri nelere dikkat etmeli?

    Bütün kimyasal irritanlardan, yani sigara, kirli hava gibi şeylerden olabildiğince uzak durması gerekir.
    Su yönünden zengin bir diyet yapmalı. İçeriğinde çay ve kafein bulunan içeceklerden uzak durmalı. Siyah çayın içinde bulunan tanik asit kimyasal olarak boğaz bölgesinde tahrişe sebep olur. Adaçayı ya da ıhlamuru tercih etmek gerekir.
    Yattığı odanın çok kuru, çok soğuk ya da çok sıcak olmaması gerekir. Çok sıcak oda, enfeksiyon geçiren birinde terleme ve dolayısıyla su kaybı yaratacağı için, hastalıkla mücadelede vücudun susuz kalması istenen bir şey değildir. Boğaz enfeksiyonu burnu da etkiler ve kişilerin burunları tıkanır. Dolayısıyla ağızları açık uyurlar. Ağza giren hava bademcikleri, dili, ses tellerini, gırtlağı tahriş edebildiğinden buna bağlı olarak ikincil enfeksiyonlar oluşabilir. O nedenle özellikle gece uyunan ortamın çok soğuk olmamasına dikkat etmek gerekir.

    Boğaz ağrısı hangi şikayetlerle bir arada görülür?

    Boğaz bölgesindeki enfeksiyon, ateş, akıntı, balgam, öksürükle balgam çıkarılması gibi etkilerle devam eder. Muayene bulgularında kızarıklık çıkabilir.

    Bademcik iltihabında o bölgede mukozadaki değişikliklikler beyazlık şeklinde görülebilir.

    Tükürük salgısında artış, ileriki aşamalarda yutma zorluğu görülebilir. Bu yutma zorluğu ve boğazdaki ağrı başka yerlere de vurabilir.

    Kulağa ve boyuna yansıyan ağrılar, boyun kaslarında tutulmalar olabilir. Kansızlık, tiroit, guatr gibi sistemik hastalıkların genel şikayetine benzer şikayetler ve klinik bulgular ortaya çıkar.

    Bunların enflamasyonları olarak boğaz ağrıları görülebilir. Aynı zamanda çok uyuma, az uyuma, çarpıntı, terleme, soğuğa-sıcağa gelememe, kilo kaybı-alımı olabilir.

    Boğazı ağrıyan kişi ne zaman doktora gitmeli?

    Boğazı ağrıyan çocuk, çok küçük yaşlardaysa, şikayet edemeyip sadece ağlayabilir. Aynı zamanda ateşi yükselebilir, kulaklarını tutup kaşıyabilir ya da ellerini ağzına sokmaya çalışabilir, tükürük salgısında artış olabilir, geceleri huzursuz uyuyabilir. Tüm bunlar boğaz ağrısı belirtileri olarak düşünülüp çocuk hemen doktora götürülmelidir.

    Boğaz ağrısı; kulak iltihabı, bademcik iltihabı, tükürük bezlerinin iltihabı, akut faranjit gibi çocuklarda ciddi sorunlara yol açabilecek hastalık göstergesi olabilir. Yetişkinlerde ise her boğaz ağrısı için hemen doktora koşmak gerekmez. Doktora gidilmesi gereken durumlar şunlardır:
    Bir haftadan uzun süren ağrı
    Ateş yükselmesi
    Halsizlik, kollarda ve bacaklarda yorgunluk
    Sarı-yeşil renkte balgam
    Öksürük

    Bunlara antibiyotik tedavileri ile bakterilere yönelik tedaviler uygulanması gerekir.

    Boğazı ağrıyanlar nelere dikkat etmelidir?

    Sıvı tüketiminin en üst seviyede tutulması gerekir. Yani günde 1,5-2 litre su içilmelidir. .Soğuk yiyecek ve içecek tüketilmemelidir.
    Soğuk havalara uygun giyinmek ve terlememeye dikkat etmek gerekir.
    Özellikle virüs enfeksiyonlarında vitamin yönünden zengin beslenmek, taze sebze ve meyve tüketmek gerekir.
    Çok sıcak ve çok acı yiyip içmemelidir.
    Sigara dumanından uzak durulmalıdır.
    Çay ve kahve, içeriğinde bulunan kafein ve tanik asit sayesinde boğazın kurumasına yol açar. Bu da boğaz ağrısı tedavisinde istenmeyen bir şeydir.

    Her hastalıkta olduğu gibi, boğaz ağrısı da kişiye özel belirtiler gösterir ve kişiye özel tedavi gerektirir. Bu nedenle, şikayetleriniz hakkında bir uzman doktora danışınız.

  • Nezle ve Gribe Seksi Çözüm

    Nezle ve Gribe Seksi Çözüm

    Mevsim kış, nezle (soğuk algınlığı) ve grip ortalıklarda kol geziyor. Herkesi yatağa düşüren ve okulundan işinden eden nezle ve gribe savaş açmaya ne dersiniz. Nasıl mı? Tamamen doğal yollarla nezle ve gribi çok kolay atlatmak mümkün… Bir kahve kupası Osmanlı şerbeti veya kırmızı şarap, bir çay kaşığının ucuyla karabiber, 10 adet karanfil, 1 tatlı kaşığı bal, bir çay kaşığı toz tarçın, ter atmak ve güzel bir sevişme nezle ve gribe çok iyi geliyor…

    NEZLE NEDİR?

    Nezle ve grip aynı hastalık değil ve hep birbirine karıştırılıyor. En sık kış ve bahar mevsimlerinde görülen nezle, çeşitli virüslerin yol açtığı, üst solunum yollarında bazı belirtilere yol açan hafif seyirli bir hastalık… Nezlenin belirtileri arasında; boğaz ağrısı, hapşırma ve aksırma, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı, ses kısıklığı, nadiren ateş (genelde 38 altında), nadiren baş ağrısı ve nadiren tüm vücutta kırgınlık sayılabiliyor. Hastalığın bünyeye yerleşme süresi 24 – 72 saat arasında değişiyor. İlk belirti çoğu zaman kuru kaşıntılı boğaz ağrısı şeklinde oluyor. Koku ve tat duygusunun azalması, kulaklarda basınç hissi ve ses kalitesindeki değişiklikler gibi durumlara sıkça rastlanıyor. Belirtiler ortalama 7 gün sürüyor.

    GRİP NEDİR?

    Grip, ateş, öksürük, baş ağrısı, halsizlik ve kas ağrıları ile seyreden akut bir virüs hastalığı… Grip, ülkeler ve kıtalar arası yaygınlaşma özelliğine sahip olan bir hastalık olarak ciddi akciğer hastalıklarına yol açabilmesinden dolayı nezleden ve diğer solunum sistemi hastalıklarından farklı bir konuma sahip… Grip ve nezle bulaşma şekilleri ve belirtiler yönünden benzerlik gösteriyor ama gripte baş ağrısı, kas ağrıları ve ateş daha ön planda oluyor. Günümüzdegrip aşıları gripten korunmanın en güvenli yolu… Gribin belirtileri arasında; ani baş ağrısı, 38–39 C ateş, daha çok sırt, kol, bacaklarda olmak üzere tüm vücutta genel ağrı ve kırgınlık, yorgunluk, genelde kuru öksürük , bazen burun tıkanıklığı, hapşırma ve nadiren boğaz ağrısı, üşüme, titreme, terleme sayılabiliyor.

    HAFİF KIRGINLIK DURUMUNDA NE YAPMAK GEREKİYOR?

    Nezle ve grip olunacağı çoğu zaman önceden tahmin ediliyor ve öncesinde hafif bir kırgınlık hissediliyor. Hafif kırgınlık durumlarında, terleme kürleri, hamam, sauna, soğuk-sıcak duşlar, sıcak mürver meyvesi şurubu, diğer kırmızı meyve suları, C vitaminli taze sıkılmış meyve suları, mürver çiçeği, ıhlamur çiçeği veya zencefil çayları, uçucu yağlar ile masajlar, refleksoloji, dinlenme, temiz havada zorlamayan yürüyüşler, stresten uzak kalma ve “sevişerek iyileşme” adını verdiğimiz sihirli iksirin içilmesi çoğu zaman çok işe yarayan tavsiyelerin başında geliyor. Ancak nezle ve grip başladığında ve ağırlaştığında, bir hekime muayene olunması, düzenli beslenilmesi ve istirahat edilmesi gerekiyor.

    SEVİŞEREK İYİLEŞİN…

    Sofralarımıza tat katan karabiber sadece çorbaların ve yemeklerin üzerinde lezzet vermiyor, mikropları öldürüyor, ağrıları dindiriyor, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gideriyor, afrodizyak etkisiyle cinsel gücü arttırıyor, cinsel arzuları kamçılıyor, nezle ve öksürüğe çok iyi geliyor. Daha çok ağız kokusunu gidermek için alınan karanfil, ruhsal ve bedensel yorgunlukları gideriyor, bulaşıcı hastalıklara karşı insanı koruyor ve cinsel gücü arttırıyor. Tüm dünyada bilinen en eski baharatlardan biri olan tarçın, enfeksiyonlara iyi geliyor, kasları gevşetiyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, halsizliği yok ediyor, vücut direncini arttırarak nezleye iyi geliyor ve cinsel isteği arttırıyor. Özellikle tarçınlı bal düzenli kullanıldığında pek çok ilaçtan daha sağlıklı ve daha etkili bir ilaç olabiliyor. Sık ya da ağır soğuk algınlığı şikâyeti olanlar bir kaşık ılık balı, çeyrek kaşık toz tarçınla üç gün boyunca birer kez alabiliyor. Bu tedavi çoğu kronik öksürüğü ve soğuk algınlığını tedavi edebiliyor, sinüsleri temizleyebiliyor, boğaz ağrısını iyileştirebiliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücudu bakteri ile virüs saldırılarından koruyor. Balın düzenli tüketimi akyuvarları güçlendirerek bakteri ve virüs hastalıklarına karşı direnci ve cinsel gücü artırıyor. Başta kış hastalıkları olmak üzere hastalıklara karşı korunmada büyük fayda sağlayan, Osmanlı saray mutfağında ve halk sofralarında eksik olmayan Osmanlı şerbeti, cinsel isteği arttırmanın yanında, nezle ve gribe de çok iyi geliyor. Osmanlı’da taze meyve ve gül, demirhindi, kızılcık, zambak, menekşe, fulya, yasemin, muhabbet, iğde ve nilüfer gibi çiçeklerden yapılan yaklaşık 300 şerbet çeşidi bulunuyordu. Özellikle kızılcık, ayva, karadut ve dağ çileği şerbetleri öksürük ve soğuk algınlığına şifa arayanlar için bire bir… Osmanlı şerbeti yerine, yapısında en önemli minerallerden biri olan seleniumu barındıran kırmızı şarap da tercih edilebiliyor. Çünkü üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen içeceklerin kullanımı rahatlamayı ve stres atılımını kolaylaştırıyor. Filozof Eflatun’un “ Az içilen şarap ilaç gibidir, yaşlıları gençleştirir, hastaları iyileştirir!” sözünü doğru çıkartan kırmızı şarap, düzenli ve ölçülü alındığında cinsel isteği arttırıyor. Grip ve nezle aynı evde yaşandığı için genellikle partnere bulaşıyor. Bu nedenle karabiber, karanfil, tarçın, bal, Osmanlı şerbeti veya tercihen kırmızı şarap, hastalığın bulaştığı partnerle güzel bir sevişmeyle ve ter atılmasıyla ruha ve bedene şifa verebiliyor. Nasıl mı? İşte sihirli iksirin formülü“Bir çay kaşığının ucuyla karabiberi, 10 adet karanfili, 1 tatlı kaşığı balı, bir çay kaşığı toz tarçını, ısıtılmış bir kahve kupası Osmanlı şerbeti veya kırmızı şarap ile yavaşça karıştırın. Bu karışımı yavaş yavaş için, ardından çok kalın giyinin ve yine çok kalın yorganların altına girin. Bir süre sonra terlemeye başlayacaksınız. İyice terleyin ve sonrasında partnerinizle sevişin. Boşalıp rahatladıktan sonra duşunuzu alın ve hayatınıza kaldığınız yerden devam edin…”

    Cem Keçe

  • Astım ataklarından korunmanın yolları

    Astım ataklarından korunmanın yolları

    Ülkemizde 3,5 milyon kişinin sorunu olan astım, tedavi edilmezse yaşam kalitesini düşürüyor, hatta hastanın hayatını bile tehdit edebiliyor. Aslında astım basit önlemlerle kontrol altına alınabiliyor!

    Astım havayollarının duyarlılığının artması ve daralması ile karakterize, ataklar halinde seyreden kronik bir hastalık. Dünyada yaklaşık 300 milyon, ülkemizde de yaklaşık 3.5 milyon astım hastası yaşıyor. Son yıllarda astım görülme sıklığında belirgin artış mevcut. Öyle ki Batı Avrupa’da son 10 yılda 2 katına çıkarken, bu oran Amerika birleşik devletlerinde yüzde 60’larda seyrediyor. Astımın görülme sıklığındaki artışın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; sanayileşme ve egzoz gibi nedenlerle dış ortam hava kirliliğinin artması, hamilelikte sigara içilmesi, ev içi alerjen yoğunluğunun artması, obezite, anne sütü verilmemesi, katkı maddeleri, boyalı ve hazır gıda tüketimindeki artış gibi faktörlerin etkili olduğu düşünülüyor. Tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesini düşüren, hatta hayatını bile tehdit edebilen astım aslında basit önlemlerle kontrol altına alınabiliyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu, astım ataklarını kontrol altına almanın yollarını anlattı.

    Astımın oluşum nedenleri neler?
    Astımlı kişi hastalığı tetikleyen alerjenler, soğuk veya kirli hava, stres veya enfeksiyon gibi etkenlerle temasa geçtiğinde hava yolları daralıyor. Bu darlık sonucu da çeşitli yakınmalar ortaya çıkıyor. Bazı hastalarda astımın belirtilerinden hepsi ortaya çıkabileceği gibi, bazılarında ise sadece birkaçı, hatta sadece biri görülebiliyor.

    Kimler risk altında? Astımda en önemli risk faktörü nedir?
    Astımda en önemli risk faktörü genetik yapı. Ebeveynlerden birinde astım olması durumunda çocukta gelişme riski yüzde 20- 30 iken, bu risk her iki ebeveynde olması durumunda yüzde 60- 70’lere yükseliyor.
    Genetik olarak alerjik yapısı olanlarda, yani atopik bireylerde astım riski 10-20 kat daha fazla oluyor. Alerjik nezlesi olanlarda da astım gelişme riski 9- 14 kat artıyor.
    Son yıllarda obezite astım gelişimi için risk faktörleri arasında sayılıyor.
    Bir diğer risk faktörü ise cinsiyet. Astım çocukluk çağında erkeklerde, erişkinlerde ise kadınlarda daha sık görülüyor.
    İzosiyanatlar gibi 300’ den fazla madde mesleksel astıma neden oluyor.
    Hamilelikte sigara içen annelerin bebeklerinde, sigara içmeyen annelere göre daha sık görülüyor.
    Evde, hatta balkonda sigara içilen evlerde büyüyen bebeklerde astım gelişme riski hiç sigara içilmeyen evlere göre 3 kat artıyor.

    Hangi belirtiler ile ortaya çıkıyor?
    Nöbetler halinde gelen öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum ve göğüste baskı veya tıkanma hissi astımın tipik belirtilerini oluşturuyor.
    Sabaha karşı semptomların artış gösterip uykuyu bölmesi astımı destekliyor.
    Sıklıkla eforla, özellikle merdiven çıkarken veya yokuş yukarı yürürken nefes darlığında artış görülüyor.
    Astımda genellikle kuru özellikli öksürük görülüyor. Bazen öksürük astımın tek belirtisi olabiliyor. Bu tablo ‘öksürükle seyreden astım’ olarak değerlendiriliyor. Astımlı hastalarda bronş hassasiyetine bağlı olarak üst solunum yolu enfeksiyonları sonrası uzun süren öksürük görülebiliyor. Bu durum astım tedavisinin yetersiz kaldığını veya yapılmadığını gösteriyor. Dolayısıyla enfeksiyon sonrası uzayan öksürüklerde mutlaka hekime danışmak gerekiyor.
    Sıklıkla kuru öksürük görülmekle birlikte arada balgam tıkaçları da çıkarılabiliyor. Bu tıkaçlar çıktıktan sonra belirgin rahatlama sağlanıyor

    Astım nasıl tedavi ediliyor?
    Astımda hedef hastalığın kontrol altında olması. Yani gün içinde nefes darlığı, hışıltılı solunum, öksürük gibi semptomlar yaşamamak, gece nefes darlığı ile uyanmamak ve kurtarıcı nefes açıcı ilaç kullanma gereksiniminin olmaması amaçlanıyor. Astım kontrol altında olduğu sürece kişinin hayatını etkilemiyor. Astım hastası olimpiyat şampiyonu yüzücüler ve profesyonel futbolcular bunun en iyi örneğini oluşturuyor. Semptomlar ve solunum fonksiyon testi değerlerine göre hastalığın şiddeti belirlendikten sonra tedavi planlanıyor. İlaçlar kontrol ediciler ve semptom gidericiler olarak iki grupta toplanır. Günümüzde en etkin olan astım ilaçları nefes yoluyla alınan kortizonlu ilaçlar. Çok düşük dozlarda uygulanan bu ilaçlar standart tedaviler sırasında kana geçmiyor, kilo alımına neden olmuyor. Yine hastaya göre alerjiye yönelik farklı ek tedaviler de kullanılıyor. Astım kontrol altındaysa ilaç dozları azaltılabiliyor, kontrolsüz olduğunda ise ilaç çeşidinde veya dozunda artış yapılıyor.

    Atakları kontrol altına almanın 6 yolu
    1- Nefes yoluyla aldığınız ilaçlarınızı erken kesmeyin. İlaçlarınız mutlaka hekiminizin gözetiminde ve önerileri doğrultusunda kullanın.

    2- İlaç tedavisine yanıtı ve hastalığın kontrol altına alınmasını güçleştirdiği için sigara dumanına maruz kalmaktan kaçının.

    3- Alerjenlere maruz kalmamak için gerekli önlemleri alın. Ev içindeki nem oranını yüzde 50’nin altında tutmak, mümkün olduğunca az halı kullanmak, eşyaları kapalı dolapların içine yerleştirmek, ağır kadife perde ve yatak örtüsü kullanımından kaçınmak, polen mevsiminde evi sabah erken saatlerde havalandırmak alabileceğiniz basit önlemlerden bazılarını oluşturuyor.

    4- Obezite astımı tetikleyen bir faktör olup, hastalığın kontrol altına alınmasını güçleştiriyor. Bunda leptin hormonunun rol oynadığı biliniyor. Astım kontrolünü kolaylaştırdığı için fazla kilolarınızdan kurtulun.

    5- Enfeksiyonlar en sık tetikleyen faktörlerden biri olduğu için korunma amaçlı olarak grip ve pnömokok aşıları yaptırabilirsiniz.

    6- Beslenmede mümkün olduğunca doğal olanları tercih edin. Hazır gıdalar, boyalı maddeler, katkı maddeleri, MSG gibi maddelerden sakının.

  • Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, “Soğuk algınlığı, üst solunum yollarında virüs türü mikropların neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyondur.” dedi.

    Soğuk algınlığından burun, boğaz, kulaklar, östaki tüpü, nefes borusu, ses telleri ve akciğerlerin etkilendiğine değinen Haliloğlu, “Soğuk algınlığı en çok okul çağı çocuklarında görülür ve sıklığı yaşla azalır” dedi.

    Soğuk algınlığının ilk belirtileri genellikle boğazda takılma hissi, burun akıntısı ve hapşırık.

    Çocuklarda ise boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı, ateş, halsizlik, kas ağrıları ve iştahsızlık da görülebilir.

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, henüz soğuk algınlığına kesin etkili bir aşı bulunamadığını anlattı:

    Soğuk algınlığına yakalanmamak için, hastalık belirtileri olan kişilerle hastalığın ilk ikinci ve dördüncü günleri arasında temas edilmemesi gerekir. Ancak, çoğu zaman bu mümkün değildir. Soğuk algınlığına yakalanan kişiler, henüz hasta olduklarını anlamadan bulaştırıcı döneme girmiş olurlar.

    Soğuk algınlığına yakalanan çocuklar, özellikle burun temizliğinden sonra olmak üzere sık sık ellerini yıkamalı, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burunlarını kapamalıdırlar.

    Soğuk algınlığı genellikle 7 ile 14 gün arasında iyileşir. Bazen sinüzit, orta kulak iltihabı, larenjit veya bronşit gibi komplikasyonlar nedeniyle hastalığın seyri uzayabilir.

    Haliloğlu, soğuk algınlığının düzelmesinin zamana bağlı olduğunu açıkladı:

    Bu süre içinde, hastanın istirahat etmesi ve bol sıvı gıda alması (su, meyve suları gibi) gerekir. Genellikle ağrı kesici, dekonjestan ve allerji karşıtı maddeler içeren soğuk algınlığı ilaçları, hastalığı iyileştirmezler; sadece kas ağrısı, burun tıkanıklığı ve baş ağrısı gibi belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olabilirler.

    Boğaz ağrısının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi, öksürükle koyu balgam gelmesi veya öksürüğün 10 günden uzun sürmesi, 38 derece üzerinde ve birkaç günden uzun süren ateş olması, göğüs ağrısı, sık nefes alma, yutma güçlüğü, sıvı gıda alamama, kulak ağrısı, boyunda ağrılı şişlikler, dudak, deri veya tırnaklarında morarma belirtilerinden herhangi birinin görülmesi halinde doktora başvurulması gerekmektedir.

    Soğuk algınlığından korunmak için bunları yapın:

    Bağışıklık sisteminizi güçlendirin.

    Dengeli beslenin. Meyve sebze ağırlıklı beslenin, fazla et tüketmeyin.

    Hastalık riski yüksekse bol bol C vitamini alın. (Örneğin her gün 2 kivi, 1 greyfurt, 1 yeşil biber veya 2 kaşık lahana turşusu yemek gibi)

    Hareket edin ve soğuğa karşı vücudunuzun dayanıklı olmasını sağlayın. (Yüzmek,saunaya gitmek, soğuk duş almak, temiz havada yürüyüş yapmak, değişik spor faaliyetleri)

    Oda havasını iyileştirin. Hava nemlendiricileri kullanın veya saksı çiçeklerini temin edin. Odayı aşırı ısıtmayın, düzenli olarak havalandırın.

    Hava cereyanının oluşmamasına dikkat edin.

    Virüslerden korunun.

    Soğuk algınlığı dönemlerinden kalabalık ortamlarda, kapalı mekanlarda bulunmayın. Hasta insanlarla öpüşmeyin, 1.5 metreden fazla yaklaşmayın.

    Ellerinizi düzenli yıkayın.

    Çok kalın veya ince giysiler giymeyin. Havaya göre giyinin.

    Stres altındaki insanlar hastalanmaya daha elverişlidir. Her gün düzenli olarak dinlenin. Gevşeme egzersizleri yapın.

  • Damar tıkanıklığına karşı sultan meyvesi

    Damar tıkanıklığına karşı sultan meyvesi

    Sağlık uzmanlarından yapılan açıklamalara göre,Sultan meyvesi incirin damar tıkanıklığını geçirmede önemli bir pay sahibi olduğu açıklandı. İşde o haberimiz…

    Özellikle eski zamanlarda insanlar için çok önemli bir besin olan incirin aslında uzun bir hikâyesi var. Üretimin simgesi haline gelen incir ağaçları Romalılar döneminde tanrılara adanır Mısır uygarlıklarında ise bereket sembolü olarak kabul edilirdi. Bu nedenle mitolojik hikâyelerde bile incirin ayrı bir yeri vardır. Sonraları ise sadece sultanlara ikram edilecek kadar önemli bir meyve haline geldi.
    İncir nelere iyi gelir?
    Damar tıkanıklıklarını giderir karaciğeri kuvvetlendirir dalak şişkinliğine ve nefes darlığına iyi gelir. Kemik hastalıklarında ve gelişim bozukluklarında yararlıdır. Vitamin eksikliğinin neden olduğu hastalıklara ve kansızlığa faydalıdır. Bronşit öksürük ve göğüs ağrılarına birebirdir balgam söktürür. Sinirleri yatıştırır. Kabızlığı önler kilo almayı sağlar. Romatizmaya iyi gelir.

  • Lenf Kanseri Nedir?

    Lenf Kanseri Nedir?

    LENF KANSERİ NEDİR?

    Lenfoma , onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha
    kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır. Lenf sisteminden köken alan habis bir hastalıktır. Lenfoma öncelikle 2 gruba ayrılır. Hastaların az bir kısmı Hodgkin Hastalığı denilen lenfoma türüne sahiptir. Çoğunluk, Hodgkin dışı (Nonhodgkin) denilen lenfoma grubunda yer alır ve hastaya sadece lenfoma deniliyorsa genellikle bu grup kastedilmektedir.

    LENFATİK, İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞMAKTADIR

    Lenfatik, immun sistem , vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır. Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur. Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır. Hastalık , yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

    HODGKİN DIŞI LENFOMALAR VE BELİRTİLERi NELERDİR ?

    En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı…. Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

    TEŞHİS NASIL KONUR ?

    Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir. Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

    Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir. Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir. Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

    GELİŞİMİ NEDİR VE NASIL YAPILIR ?

    Evreleme hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamıyan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

    TEDAVİSİ ?

    Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

    Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarlai ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir. Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

    TEDAVİ YAN ETKİLERİ NELERDİR ?

    Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

    Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır. Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir. Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir. Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir ; bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite(üreyebilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

    Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir. Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yanetkilerdir. Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır. Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

    Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

    Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

    Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, infeksiyon organ yanetkileri açısından yakın takibe alınır.

    İlgili Konular ;

    Lenf Kanseri ( Lenfoma..)
    Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz?
    Onkoloji – Kanser ve Türevleri

  • Çocuklarda Seröz ve Orta Kulak İltihabı

    Çocuklarda Seröz ve Orta Kulak İltihabı

    Çocuklarda burun ile kulak arasında bulunan ve kulağın havalanmasını sağlayan östaki tüpü tam gelişmemiştir.Ayrıca konum olarak da daha yatay olduğu için çocuklar yetişkinlere göre daha sık orta kulak enfeksyonu geçirirler. Östaki tüpünün çalışmadığı durumlarda ve östaki tüpünün burun arkasına açılan ağzını tıkayan geniz eti (Adenoid dokusu) gibi bir durum varsa orta kulak basıncı negatife döner. Negatif orta kulak basıncı sonunda orta kulaktaki kılcal damarlardan orta kulak içine serum çekilir. Böylece çocuğun kulağının içinde sıvı oluşur.

    Bu durum çocukların çok büyük bir çoğunluğunda gözlenir. Çocuğunuz seslendiğinizde sizi duymuyor , televizyonu yakından izliyorsa, bunu farkedip bir KBB uzmanına başvurmalısınız. Ayrıca okul çağındaki çocuklarda çocuğun öğretmeni sizleri uyaracaktır. Doktor size çocuğunuzun kulağında sıvı var derse korkmayın bu sıvı kulağa dışarıdan girmiş değildir.

    Bu durumdaki bir çocuk gerekli ilaç tedavisini almazsa kalıcı bir takım kulak problemleri gelişmesi kaçınılmazdır. Orta kulaktaki sıvı ilaç tedavisine rağmen geçmezse ki bu durumu tekrarlayan timpanogram testleri ile kolayca anlıyoruz.

    Çocuğun her iki kulağına sıvıyı oradan almak ve orta kulak basıncını normale döndürmek için kulak zarını çizerek buradan içeriye tüp uyguluyoruz. Bu müdahale için genel anestezi tercih edilir. Çocuğun eşlik eden bademcik ve veya geniz eti mevcut ise bunlarda aynı seansda çocuk uyumuşken alınabilir.

    Çocuğumun kulağına tüp takıldı ama bu tüpler ne kadar kalacak ?

    Bu tüpleri genellikle durumuna göre 6 ay ila 1 sene arasında takip ederek kulak zarında tutuyoruz. Bu süre dolmadan da çocuğun kulağındaki bu tüpler kendiliğinden de düşebilir. Ameliyat sonrası ayda bir kontrol gerekmektedir. Nispeten kolay olan bu uygulama bir çok önemli orta kulak hastalığını ve işitme kayıplarını önleme açısından çok önemlidir.

    Çocuklarda Orta Kulak İltihabı
    1. Orta kulak iltihabında kullanılan tüp tedavisi nedir?
    2. Tedavi edilmeyen orta kulak iltihabı işitme kaybına neden olur mu?
    3. Çocuklarda orta kulak iltihabı nasıl tedavi edilir?
    4. Orta kulak iltihabı sonucu işitme kaybı nasıl oluşur?
    5. Çocuklarda orta kulak iltihabının ne tür belirtileri vardır?
    6. Çocuklarda orta kulak iltihabının nedenleri nelerdir?
    7. Çocuklarda orta kulak iltihabı nedir?
    8. Çocuklarda orta kulak iltihabı için nasıl bir cerrahi yöntem uygulanır?
    9. Çocuklarda hangi orta kulak iltihabı türlerine rastlanır?