Etiket: Nutrigenetik

  • Genetik yapıya göre diyet

    Genetik yapıya göre diyet

    Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Beslenme ve Diyet Uzmanı Arzu Gökmen, beslenme ile genetik yapı arasındaki ilişkiyi ve genetiğin zayıflamadaki önemini anlattı.

    Yaptığınız tüm diyet denemelerinde kan ter içindeki spor aktivitelerine rağmen zayıflayamıyorsanız geninize baktırmanızda fayda var! Zira genetik şifrenize uygun bir diyet ve egzersiz programıyla 2.5 kat daha hızlı zayıflamanız mümkün. Basit bir kan ya da tükürük testi sonrasında genetik yapınıza göre planlanacak diyet programı sayesinde boşa kulaç atmaktan kurtulursunuz

    Günümüze kadar gelen klasik beslenme anlayışı, besin öğesi eksiklikleri ve bunların sağlık üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Son yıllarda beslenmeyle ilgili gelişmelere baktığımızda ise özellikle diyette bulunan biyoaktif bileşenler ile bireylerin sağlık durumunu iyileştirmek, sonuçta toplumun genelindeki sağlık düzeyini geliştirmek ve hastalıkların önlenmesini sağlamak amaçlanmaktadır.

    *Nutrigenomik, besinlerin gen ifadelerindeki rolünü araştıran bir beslenme dalı olarak tanımlanır. Nutrigenomik, genotipe bağımlı kronik hastalıkları önleme ve yönetimlerini kolaylaştıracak ve sağlık durumlarını geliştirecek diyetler geliştirmede yardımcı olur. Nutrigenomik ve nutrigenetik; iki yeni bilimsel alan olup, beslenmeye ilişkin faktörlerle, genetik faktörlerin etkileşimi ve bunların sağlık üzerindeki etkilerini incelemektedir.

    GENETİK YAPIYA GÖRE BESLENME

    *Nutrigenetik, genetik yapımıza uygun beslenmeyi belirlerken, nutrigenomik besinlerin genetik yapımızın değişimi üzerindeki etkisini inceler. Nutrigenetik, insanların besinlere genetik yapıları nedeniyle verdikleri cevapları incelerken, nutrigenomik insan genomunun besin öğelerine verdiği yanıt ile genlerin ekspresyonunu incelemektedir.

    *Bazı bireylerde beslenmenin belirli hastalıklar açısından ciddi bir risk faktörü olabileceğinden hareketle nutrigenetik (beslenme genetiği), beslenme ile kişinin genetik yapısı arasındaki ilişkiyi moleküler seviyede araştıran ve ortaya koyan bir bilimdalıdır.

    *Nutrigenetik ve nutrigenomik bilim teknolojilerinde; bireylerde gözlenen hastalıklarda genetik varyasyonlar dikkate alınmakta, bunların doğası ve derecesi, orijini ve devamlılığı, aileler ve toplumdaki dağılımı, çevre ile etkileşimi, gelişme ve homeostaz üzerindeki etkilerinin sonuçları araştırılmaktadır. Bu iki teknolojiyi klasik beslenme yaklaşımlarından ayıran en önemli özellik; beslenmenin insan üzerindeki etkisini genotipi temel alarak açıklamasından kaynaklanmaktadır.

    GENETİK ŞİFRENİZİ ÇÖZÜN 2.5 KAT HIZLI ZAYIFLAYIN

    *Besinler ve hastalık arasındaki ilişkiyi çözmek için uzun yıllar boyunca çeşitli beslenme biçimleri ileri sürülmektedir. Aynı toplumdan, hatta aynı aileden bireyler aynı besinlerle beslenseler bile bireysel genetik farklılıklar nedeniyle bir kısmı sağlıklıyken, bazılarında aşırı zayıflık, obezite, kanser, kalp kalp hastalıkları ve diyabet hastalığı görülebilir. Bu da kişinin genetik özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

    *Bu programda; basit bir tükürük ya da kan testiyle, bireylerin genetik özelliklerine bakılarak, bireye özel bir beslenme programı çıkarılmaktadır. Obeziteyi değerlendirdiğimizde, genetik şifrenize uygun bir diyet ve egzersiz programı ile 2.5 kat daha hızlı zayıflamanız mümkündür.

    Diyetinizdeki karbonhidrat, yağ ve protein oranı nasıl olmalı, yoğun bir egzersiz programımı size daha uygundur yoksa hafif egzersiz programımı zayıflamanız için yeterlidir sorularının cevabına göre bir beslenme ve egzersiz programınız planlanacaktır.

    *Kilo kontrol programında da; çocuk, ergen ve yetişkinlerde uygulanabilen, kişiye özel planlanan, herhangi bir besine yasak koymadan kendinizi daha yakından tanıyarak, hızlı, kolay ve kalıcı bir şekilde kilo vermek amaçlanmıştır.

    ÖNCE GENETİK UZMANI SONRA DİYETİSYEN

    *Gen dizilimlerindeki değişimleri sağlamak için hekim ve diyetisyen kontrolü mutlaka gerekli. Testin sonuçlarının elde edilmesinin ardından da bir hekimin hastayı ve sonuçlarını klinik açıdan değerlendirmesi gerekir. Diyetisyenin de bireye özgü bir beslenme programı planlaması gerekmektedir.

    Yeşil çay ve sarımsak fonksiyonel besinler

    Nütrigenetikte fonksiyonel besinler ve fonksiyonel besin bileşenleri oldukça önemli bir yer tutar. Fonksiyonel besinler; içerdikleri ya da içlerine eklenen fizyolojik aktif bileşenler ile sağlıklı beslenmemize katkıda bulunmanın yanı sıra, iyi hal ve sağlığı geliştirici, hastalık riskini azaltıcı potansiyel etkileri ile vücuttaki bir veya daha fazla hedef fonksiyonda yararlı etkiler oluşturduğu bilimsel olarak kanıtlanan besin bileşenleridir. Örneğin, yeşil çay veya sarımsak fonksiyonel besinlerdendir.

    HERKESiN diyeti kendine

    *Tüm insanların gen diziliminin yüzde 99,9’u birbirinin aynı olmakta ve gen dizilimindeki yüzde 0,1’lik farklılık, yani varyasyonlar, insanlar arasındaki çeşitliliğin genetik kökenini açıklamaktadır. Kişiye özgü gen farklılıklarına bağlı olarak her insanın diyet değişimine verdiği tepkiler farklılık gösterebilmektedir.

    *Örneğin; aynı diyeti aynı miktarda tüketen bireylerin bazılarında LDL kolesterol, trigliserit ya da ürik asit seviyeleri normal düzeyde tespit edilirken diğerlerinde oldukça yüksek bulunabilmektedir. Benzer gıdalar tüketip aynı işi yapan, aynı yaştaki iki kişiden biri ideal kilosunu korurken, diğeri sürekli kilo alabilmektedir. Bütün bunlar bireyin beslenmesi ile genetik yapısı arasındaki yakın ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
    *Bireylerin genetik özellikleri, hastalıklara yatkınlıkları ve besinlere verdiği cevaplar değişken olurken, bu bireylerin hastalıklardan korunmak için izlemesi gereken beslenme ve yaşam tarzının da farklı olduğu bir gerçektir.

    Gen profilinize göre protein oranını belirleyin

    *Genler besin öğelerinin metabolizmasını değiştirir ve sağlık durumunu etkiler. Bu nedenle bu programla bireylerin genlerine ve bireysel özelliklerine göre planlanan “Kişiye Özel” bir beslenme programı ile daha hızlı ve kolay kilo vermek mümkün olacaktır.

    *Bu program ile kişinin gen profili çıkarılarak, hangi oranlarda karbonhidrat, yağ ve protein alması gerektiği ortaya konacaktır. Yani bireyin genetik şifresi çözülerek beklenenden 2.5 kat daha hızlı ve kolay kilo vermesi sağlanacaktır.

    *Örneğin, insanların yüzde 45’i karbonhidratlı beslenme ile daha kolay kilo alırken, yüzde 39’u ise daha yağlı beslendiği zaman kilo almaktadır. Bu oranlar toplumlara göre değişiklik göstermektedir.

    Kemikleriniz kahve içmekten erimesin

    *İleri yaşlarda meydana gelen hastalıkları nasıl önleriz sorusuna, genetik yapıyı araştırarak şeklinde bir cevap verilebilir. Örneğin, ilerleyen yaşlarda meydana gelen kalça kemiklerinde kırılmaların aslında genetik ve beslenmeyle ciddi ilişki içinde olduğu ortaya konuldu. VDR geninde polimorfizm( değişme) olan bir genç insanın osteoporoza normalden daha yatkın olacağı anlaşıldı. Dolayısıyla VDR geninde polimorfizm oluşan bir kişi kahveyi daha az tüketip, kalsiyum içeren besinleri daha fazla tüketirse osteoporoza yakalanma riski çok daha az olur.

    Antibiyotik ve aşı yerine nutrigenlik

    *Türkiye’deki tüm ölümlerin ilk sırasında koroner kalp hastalıkları bulunuyor. Kanser vakalarının kadınlarda yüzde 60’ı, erkeklerde yüzde 40’ı, beslenme alışkanlıklarına bağlı. Meme, kolon ve mide kanseri en fazla görülen kanser türleridir. Türkiye’de beslenmeye bağlı kronik hastalıklardan olan diyabet ve osteoporoz ise giderek artmaktadır.

    *Nütrigenetik, Türkiye’de beslenmeyle ilgili olan bu hastalıklardan kaynaklanan ölüm rakamlarına rağmen hâlâ çok fazla tanınan bir bilim değil. Ancak 19. yüzyılda aşıların ve antibiyotiklerin yaptığı işi 21. yüzyılda nütrigenetiğin yapacağı ortadadır.

    KALORİ DEĞİL GEN HESABI!

    *Nütrigenetik biliminde işin can alıcı noktasını “Kişiye Özel Diyet”ler oluşturmaktadır. Yani genel geçer diyet yoktur. Kişiye özel beslenme programları vardır. Ortak diyetler, size doktor tarafından verilen bir ilacı, bir yakınınıza al sen de kullan demeye benzer. Nütrigenetik genetik testi değil…

    Kalori hesaplaması yani zayıflama programı hiç değil… Nütrigenetikte amaç, metabolik bozuklukları beslenme ile önlemek, hayat kalitesini artırmak ve kişinin kendini tanımasını sağlamaktır. Kendinizi yakından tanıyacaksınız ve daha çok seveceksiniz…

  • Yanlış beslenme hastalık genini aktif hale getiriyor!

    İnsan genetik haritası çözüldü!
    Yanlış beslenme hastalık genini aktif hale getiriyor!
    21. Yüzyılın kurtarıcı anahtarı nutrigenetik tıp
    Daha kaliteli bir yaşam için nutrigenomik

    Yanlış beslenme hastalık genini aktif hale getiriyor! | 1Yediğiniz besinlerin, geleceğinizi nasıl etkilediğini ve yaşam standartınızı ne yönde şekillendirdiğini biliyor musunuz? Ya da 25000 bin genimizin bu aldığımız besinlerin içindeki maddelere göre çalıştığını ve yanlış beslenme ile bir hastalığı taşıyan geni aktif etmenin mümkün olduğunu, biliyor muydunuz?

    Zayıf kalmak, uzun yaşamak ya da yararlı detoks takviyeleri… Hepsini bir kenara koyun! Genetikçiler ve moleküler biyologların uzun süredir üzerinde çalıştığı ve gelecekte sağlık sektöründe kurtarıcı-anahtar rolünü üstlendirdiği, “nutrigenetik” (beslenme genetiği) ve “nutrigenomik” (genetik beslenme); Türkiye’de henüz bakir bir alan olmasına karşın, uzun zamandır araştırmalarını bu konu üzerinde sürdüren Dr. Nurhayat Gül tarafından yürütülmektedir. Kendi araştırmalarını bir yaşam koçu gibi, insanlarla paylaşan Dr. Gül, bu alan hakkında oldukça farklı verilere sahip…

    Genetik, son yıllarda en hızla gelişen ve yeni bilgilerin keşfedildiği bir bilim dalı. Kaydedilen gelişmeler, birçok hastalığın tanı yöntemleri, tedavileri ve mekanizmaları konusundaki bilgilerimizi köklü bir şekilde geliştirmeye devam ediyor. Bunların arasında “Nutrigenetik (beslenme genetiği) ve nutrigenomik (genetik beslenme); nutrisyonel genomik şemsiyesi altında ortaya çıkan, sağlık, diyet ve genom arasındaki etkileşimi irdeleyen yeni bir alan olarak dikkat çekiyor.

    Genler ve yiyecekler arasındaki bu ilişki son yılların en ilgi çekici alanlarından biri. Genetikçiler ve moleküler biyologlar bu konuda müthiş buluşlara imza atıyor, uzmanlar “nutrigenomik tıp” isimli bu yeni alanın beslenme bilimine ve dolayısıyla insan sağlığına çok önemli katkılar sağlayacağını söylüyor. Türkiye’de henüz uzmanlar tarafından fark edilemeyen bu bakir alanı, hem akademik, hem de pratik çalışmalarıyla ileriye taşıyan isimse; master’ını Biyomühendislik ve Genetik Bölümü’nde Moleküler Genetik üzerine yapan Dr. Nurhayat Gül… İlgilendiği özel alanı ise beslenme ve genleri bir bilim dalı olarak inceleyen Nutrigenomik.

    İnsanların sadece zayıflamak için değil, sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan kendini korumak için iyi beslenmesi gerektiğini savunan Dr. Nurhayat Gül, bugüne kadar bize öğretilen ya da iyi bildiğimizi sandığımız birçok ezberi ters yüz ediyor. Beslenme düzeni ve tüketilen gıdaların önemine dikkat çeken Dr. Gül, günümüzde hızla artan hastalıklar, erken yaşta ölümler, kanser vakaları derken mevcut beslenme düzeninin hastalıklarla doğrudan ilişkisi olduğunun farkedilmesi için bilimsel olarak ispatlanan doğru bilgileri merak eden herkesle paylaşıyor.

    DNA ANALİZLERİYLE KİŞİYE ÖZEL BESLENME KÜRÜ

    Kişide genetik beslenme haritasını çıkarabilmek için, yine nutrigenomik teknolojilerinden (genomik, proteomik, transkriptomik ve biyoinformatik) yararlanılıyor.

    DNA analizleriyle gerekli görüldüğü taktirde kişiye özel beslenme programları yapılarak, genetik analizler elde ediliyor. Bu sonuçlara bakılarak sizin genetik miras olarak taşıdığınız hastalıklarınız ve özel yetenekleriniz hakkında bilgi sahibi olunabiliyor. Dikkat edilmesi gereken noktalar için beslenme önerilerinde bulunuluyor; kısaca genetik şifreniz çözülerek sizin için hangi yiyeceklerin iyi ya da kötü olabileceğine karar veriliyor.

    TEK PROBLEMİMİZ; YEMEMEMİZ GEREKENLERİ YEMEMİZ!

    Nutrigenomik ile amaç, hiç şüphesiz bireylerlerin sağlığını geliştirmek ve yaşam kalitesini artırmak olduğunun altını çizen Dr. Gül; “Ekonomik olarak refah seviyemizin artması bize ölümüne yemek olarak yansıdı. Fastfood, hazır ve işlenmiş gıdalar bol et, kızarmış yiyecekler, şeker veya tatlandırıcı dolu içecekler, cipsler; artan obesite, kanser, diabet ve otoimmün hastalıkların altında yatan en önemli sebeptir. Tek problem sadece bu yiyecekleri yememiz değil, aslında yememiz gerekenleri de yeterince yemememizdir. Yani biz vücudumuza ihtiyacı olan besinleri vermiyoruz. Günümüz modern beslenme şeklini düşünürsek, tükettiğimiz kalorilerin çoğunun rafine gıdalar ve hayvansal kaynaklı gıdalardan kaynaklandığını görürsünüz. Bizim protein, karbonhidrat ve yağ olarak ayırdığımız makro besinlerin yanısıra, fitokimyasal, antioksidan, vitamin gibi binlerce mikro besine ihtiyacımız vardır. İşte asıl beslenme vücuda bu mikro besinleri yeteri kadar verebildiğimiz zaman gerçekleşebilir. Bunu da besin yönünden zengin yiyecekleri tüketmekle mümkün olabilir. Öncelikle mikro besin yönünden en zengin olan yeşil sebzeleri hayatımıza daha çok katmayı öğrenmemiz gerekiyor. Sonrasında da gün içinde yediğimiz yemek miktarı ya da kalori hesabına değil, yediğimiz yemeklerde ne kadar besin değeri olduğu verisine bakmalıyız. Vücuttaki eksiklikleri tamamlamadıkça ve yeterli besinleri ona sunmadıkça kansere, kalp hastalığına, diyabete, otoimmün hastalıklara ve diğer dejeneratif hastalıklarla savaşı asla kazanamayız. Ayrıca bu mikrobesinlerden fakir beslenme tarzı yiyecek bağımlılığına neden olmakta. Ve hayat tarzınız, yaşam sürenizi genetik mirasınızdan daha çok belirleyici bir role sahip… ” olduğunu belirtiyor.

    Günümüzde hastalık yükünün yüzde 85’ini oluşturan kronik-kompleks hastalıkların sağlık sistemi üzerinde yarattığı maliyet yükü gittikçe artıyor. Moleküler mekanizma iyi anlaşılırsa, diyetle ilgili kronik hastalıklar da daha iyi sonuçlar elde edilmesi ve tedavi giderlerinin azalması da olası hale gelebilir. Ayrıca bu alanda yapılan çalışmalar besin ve içecek sanayinin de gelişmesine katkıda bulunacaktır. Çünkü nüfus yaşlanıyor ve uzun yıllar diyabet, kalp hastalığı, kanserler gibi kronik-kompleks hastalıklarla yaşıyor. 21. yüzyıl içinde beklenen yaşam süresi uzadıkça, bu yük daha da artacak, sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin bir süre sonra baş edilemez bir noktaya gelmesi bekleniyor. Önümüzdeki süreçte sağlık sistemi üzerindeki bu yükü nutrigenetik uygulamaların azaltması bekleniyor.

    NOT: Nutri-Genetik Biliminin Kavramsal Temelleri Beş İlkede Toplanmaktadır:

    * Beslenme belirli şartlar altında bazı bireylerde hastalıklar açısından ciddi bir risk faktörü olabilir.

    * Çok tüketilen besin maddeleri insan genomunu doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyerek genlerin yapısını ve etkilerini değiştirebilir.

    * Bir besin maddesinin bireyin sağlığını ne kadar etkileyeceği o kişinin genetik yapısına bağlıdır.

    * Beslenme ile ilgili bazı genler ve bu genlerde görülen varyasyonların bireylerde kronik hastalıkların görülme sıklığı, hastalığın başlaması, ilerlemesi ve şiddeti üzerinde etkisi olabilir.

    * Kişilerin beslenmelerinde o kişinin gıda ihtiyacı, beslenme durumu ve genetik yapısı ile ilgili bilgilere dayanarak yapılacak düzenlemeler, kronik hastalıklara karşı koruyucu, hastalığın şiddetini azaltıcı ve hatta tedavi edici olabilir.

    Dr. NURHAYAT GÜL KİMDİR?

    1967 doğumlu Dr. Nurhayat Gül, 1992 de Tıp Fakültesi’nden mezun olup, yıllarca devlet ve özel hastanelerin Acil Servis’lerinde çalıştı. 1994 yılında İstanbul’a taşınmasıyla hayatının rotası da tümüyle değişti. 2007 yılında hastanelerdeki acil tecrübesine son vermeye karar veren Dr. Gül, diyet konusunda uzman doktorların özel kliniklerinde çalışmaya başladı. İşini çok seven doktor, bu konuyu her yönüyle incelemeye başladı ve dünyada ispatlanan farklı gerçekleri gördü. Genetik, sağlıklı beslenme ve diyet arasındaki ilişkinin çözülmeye başladığını farketmesi onu bu konuda daha da çok araştırma yapmaya yöneltti. Yeditepe Üniversitesi’nde Biyomühendislik ve Genetik Bölümü’nde Moleküler Genetik Master’ı yapmaya başladı. İlgilendiği özel alanı ise beslenme ve genleri bir bilim dalı olarak inceleyen Nutrigenomik olarak belirledi. Henüz Türkiye’de hiç bir doktorun uygulamadığı ancak dünyanın yöneldiği bu yeni bilgiler ışığında çalışmalarına başladı. İnsanların sadece zayıflamak için değil, sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan kendini korumak için iyi beslenmesi gerektiğini savunan Dr. Nurhayat Gül, bunu dünyada yapılan ve ispatlanan çalışmaları baz alarak uyguladı ve bir çok hastaya ulaştı.

    Başarılı sonuçlar yakaladığı hastalarının referansları ile bir çok kişiye ulaşan, her geçen gün daha da geniş kitlelere ulaşmanın heyecanını yaşayan Dr. Nurhayat Gül, 17 yaşında bir kız çocuğu annesi ve İstanbul’da kızıyla beraber yaşıyor. Düzenli koşu yapan ve bir yarı maraton tamamlayan Dr. Gül, özel koşulara da katılıyor.