Etiket: normal doğum

  • Normal Doğumu Kolaylaştırmak İçin Ne Yapmalı?

    Normal Doğumu Kolaylaştırmak İçin Ne Yapmalı?

    Normal doğumu kolaylaştırmak için anne adaylarının alabileceği bazı önlemler ve yöntemler bulunur. Elbette hamileliğin gidişatı ve bebeğin durumuna göre hangi doğum yönteminin en uygun olduğuna doktor karar verecektir. Ancak hamilelikte herhangi bir sorun yoksa, her şey sağlıklı ilerliyorsa ve annenin fiziksel durumu el veriyorsa, en sağlıklı ve önerilen doğum yöntemi normal doğumdur. Normal doğumun daha kolay olması için öncelikli olarak:

    • Annenin hamilelik süreci boyunca düzenli egzersiz yapması,
    • Sağlıklı beslenmesi,
    • Zararlı alışkanlıklardan uzak durması,
    • Nefes egzersizleri yapması,
    • Kilonun dengeli olması gerekir.

    Normal doğumun kolay olması için alınması gereken önlemler nelerdir?

    Normal doğumun kolay olması için yöntemler arasında ilk olarak dengeli, yeterli ve sağlıklı beslenmek gelir. Fiziksel olarak anne adayının rahat hareket etmesi, alınması gereken kilodan fazla kilo almamak ve zararlı beslenme alışkanlıklarını terk etmek önemlidir. Kolay doğum için egzersiz yapmak oldukça önemlidir. Doğumu kolaylaştıran ve anneler için önerilen egzersizler:

    • Pilates,
    • Yürüyüş,
    • Yüzme,
    • Yoga olarak sayılabilir.

    Ancak bu noktada anne adaylarının bilmesi gereken, spor yapmadan önce mutlaka doktora danışmak ve spor yapmaya teşkil edecek riskli durumların olmadığından emin olmak gerekir. Spor ve egzersiz, kasların güçlenmesine ve doğumun daha sağlıklı şekilde gerçekleşmesine destek olacaktır.

    Normal Doğumu Kolaylaştırmak İçin Ne Yapmalı? | 1

    Normal doğumun kolay olması için egzersiz yöntemleri nelerdir?

    Normal doğumun kolay olması için egzersizler arasında en önemlisi kegel egzersizidir. Kegel egzersizleri vajina kaslarını güçlendiren ve doğum sırasında annenin daha kontrollü davranmasını sağlayan egzersiz yöntemlerinden biridir. Bunun yanında nefes egzersizleri yapmak, yeterli oksijeni almak ve vücudun ritmini kontrol etmek normal doğum sırasında avantaj sağlayacaktır. Sancı geldiğinde anne adayının dik durması, doğumu kolaylaştıran yöntemlerden biridir. Yer çekimi ile beraber bebeğin dünyaya gelmesi daha kolay olacaktır. Lavanta yağı doğal bir sedatif etkiye sahiptir. Sancı sırasında annenin sakinleşmesine destek olabilir. Ancak elbette tüm bu yöntemler, doktor aksini söylemediği sürece geçerlidir ve her hamilelik süreci farklıdır. Bu noktada anne adayının kendi vücudunu dinlemesi, rahatsız olabileceği durumlardan kaçınması gerekir.

    Normal Doğuma Hazırlık Nasıl Olur? Tıklayın !

    Doğuma giderken doğum çantası nasıl hazırlanmalı ? Tıklayın !

    Kolay Doğum İçin Öneriler Tıklayın !

    Doğum Öyküleri İçin Tıklayın !

  • Normal Doğum Mu, Suda Doğum Mu?

    Normal Doğum Mu, Suda Doğum Mu?

    Doğumun normal şekilde mi, yoksa suda mı gerçekleşmesi gerektiği kadınlar başta olmak üzere doğum zamanı yaklaşan hemen hemen tüm çiftlerin son dönemde oldukça araştırdığı konu başlıkları olarak göze çarpmaktadır. Özellikle gün geçtikçe Türkiye’de artan suda doğum tercihleri, Amerika ve Rusya’da 30 yılı aşkın bir süredir devam ederken suda doğum için gerekli şartlar ise bir başka merak konusu olarak çiftlerin karşısına çıkmaktadır.

    Suda Doğum Mu Yoksa Normal Doğum Mu Tercih Edilmeli?

    Spesifik anlamda doğum yapacak anne adayına suda doğum yapması ya da normal doğum yapması arasında bir tavsiye verilmesi doğru olmayacaktır.

    • Hamileliğin nasıl ilerlediği
    • Tekli gebelik mi yoksa çoğul gebelik mi olduğu
    • Bebeğin gelişimi
    • Annenin durumu
    • Doğum sırasında yaşanması muhtemel sıkıntılar

    gibi durumların doktorlar tarafından değerlendirilmesi sonucu, kadın doğum hekimi tarafından,

    • Normal doğum
    • Sezeryan
    • Suda doğum gibi seçeneklerden birine karar verilebilir.

    Normal Doğum Mu, Suda Doğum Mu? | 2

    Normal Doğum İle Suda Doğumun Kıyaslanması 

    Bu konuda öncelikli olarak belirtilmesi gereken husus suda doğumun da bir normal doğum çeşidi olduğudur. Türkiye’de suda doğum fiyatları normal doğum fiyatlarının biraz üzerinde olsa da bir normal doğum çeşidi olan suda doğumun sancıyla başa çıkma konusunda anneye bazı avantajlar sağladığı da unutulmamalıdır. Suda doğumda anne doğum ağrısını dışarıda çektikten sonra doğum tam olarak başladığında çocuk havuzuna benzer bir havuz içerisinde doğumu gerçekleştirirken;

    • Suda doğum anne için endorfin hormonunun daha kolay salgılanabildiği bir ortam sağladığından anne doğuma daha stressiz başlayabilir.
    • Bebek suyun içinde doğacağı için alıştığı ortamın dışına çıkmayacak ve bu nedenle doğum şoku yaşamayacaktır
    • Suda doğum annenin ağrı kesici almasına dahi gerek kalmadan doğumu gerçekleştirebilmesi için önemli bir avantaj sunabilir.
    • Rahmin kan dolaşımı suda daha fazla olacağından bebeğin daha çok oksijene sahip olması da kaçınılmaz olacaktır.

    Suda doğum ne kadar 2019 ve anne adayı özelinde en doğru kararın verilebilmesi için hekim tavsiyeleri de büyük önem taşımaktadır.

    Normal Doğum Mu, Sezaryen Mi? Tıklayın !

    Suda Doğum Yapanlar Tıklayın !

    Baba doğumda bulunmalı çünkü… Tıklayın !

    Babalar doğuma girsin mi? Tıklayın !

    Hamilelikte Sirkeli Su İçilir Mi, Faydaları Ve Zararları? Tıklayın !

  • Normal Doğum Mu, Sezaryen Mi?

    Normal Doğum Mu, Sezaryen Mi?

    Doğumun normal mi yoksa sezaryen mi olacağı anne adayları başta olmak üzere tüm çiftleri oldukça meşgul eden bir soru olmakla beraber soruya spesifik bir cevap verilmesi mümkün değildir.

    • Hamileliğin seyri
    • Anne adayı ve bebeğin durumu ve sağlığı
    • Tekil ya da çoğul gebelik olma durumu
    • Doğum esasında yaşanması muhtemel sorunlar hekim tarafından değerlendirilip doğumun nasıl olacağı konusunda en doğru karar verilmelidir.

    Her Şey Yolundaysa Mutlaka Normal Doğum Tercih Edilmeli

    Özellikle doğuma kısa süre kala duyulan endişeyle paralel olarak doğum konusunda anne adaylarının yanlış kararlar verebildiklerini belirten uzmanlar normal doğum mu sezaryen mi ne zaman belli olur sorusunun cevabı için 30. haftaya kadar beklenmesi gerekliliğini belirtirken, herhangi bir risk olmaması durumunda normal doğum kararının verilmesi gerekliliğini de vurgulamaktadırlar.

    • Normal doğumun sezaryene göre iyileşme süresi çok daha kısadır.
    • Normal doğum sezaryene göre çok daha sağlıklıdır.
    • Dikişli bile olsa normal doğum sonrası anneler çok rahat etmekle beraber banyo yapma şansına da sahip olabileceklerdir.
    • Normal doğum sezaryene göre daha fazla sabır gerektirse de normal doğumun zorluğu bebek doğana kadardır. Daha sonra anne bedeni hızla eski haline dönecektir. Birçok durumda doğumdan birkaç saat sonra anne doğumla alakalı en ufak bir acı ve ağrı yaşamayacaktır.

    Normal Doğum Mu, Sezaryen Mi? | 3

    Sezaryen Gerektiren Durumlar

    Çoğul gebelikler başta olmak üzere normal doğum şekilleri açısından yaşanması muhtemel en ufak bir sıkıntıda dahi sezaryen kararının verilmesi anne ve bebek açısından daha doğru olacaktır.

    • Bebeğin 4 kg üzerinde olması
    • Bebeğin ters pozisyonda gelmesi
    • Kemik çatısı darlığı
    • Doğum esnasında bebeğin zarar görebilecek bir komplikasyon ya da enfeksiyon varlığı
    • Plesenta ya da miyom tarafından kapanan rahim ağzı, sezaryenin gerekli olduğu durumlardır. Sezaryen mı zor normal doğum mu sorusu da bu detaylar çerçevesinde yeniden değerlendirilebilir.

    Doğum korkusu sezaryen mi normal doğum mu ? Tıklayın !

    Doğum Öyküleri İçin Tıklayın !

    Doğuma giderken doğum çantası nasıl hazırlanmalı ? Tıklayın !

    Sezeryanla doğum yapanlar Tıklayın !

  • Normal Doğum Yapanlara Öneriler

    Normal Doğum Yapanlara Öneriler

    Normal yani vajinal yolla doğum gerçekleştiren anneler, herhangi bir risk faktörü söz konusu değil ise, 24 saat içerisinde taburcu edilmektedir. Ancak anne ve bebek için doktorun gözetim altında olması gerektiği durumlarda bu süre uzayabilir. Fakat başarılı bir şekilde gerçekleşen doğumun ardından, herhangi bir risk durumu söz konusu değil ise, anne ve bebeği 24 saat içerisinde hastaneden ayrılabilir.

    Kadınların gebelik sürecindeki yaşadığı fizyolojik değişimlerin gebelikten sonraki dönemde tekrar normal fonksiyonlarına dönmesi için vücudun yapmış olduğu çalışma süreci lohusalık dönemi olarak adlandırılmaktadır. Özellikle annenin bu dönemlerde dikkat etmesi gereken birkaç önemli nokta yer almaktadır. Annenin bu 40 günlük süreç içerisinde hem kendi hem de bebeğinin sağlığı için daha rahat ve keyifli zamanlar geçirmesi açısından dikkat etmesi gereken birkaç tavsiye yardımcı olacaktır. Ayrıca bu öneriler, bağışıklık sisteminin korunmasını ve annenin bu süreçte ihtiyacı olan psikolojik desteği sağlamaktadır.

    Normal doğum yapan anneler için 9 tavsiye

    • Normal doğum sırasında eğer herhangi bir kesi işlemi uygulanmış ise annenin bu bölgedeki dikişlerin bakımına çok dikkat etmesi ve ihmal etmemesi gerekir. Özellikle epizyotomi (doğum kesisi) dikişlerinin açılmaması ve zarar görmemesi için annenin hareketlerine çok dikkat etmesi gerekir. Ani hareketlerden, ağır eşya kaldırma ve zorlayıcı fiziksel aktivitelerden uzak durması dikişlerin daha hızlı ve sorunsuz bir şekilde iyileşmesini sağlayacaktı Ayrıca annenin yaraları iyileşene kadar uzun süreli ayakta durmamaya özen göstermesi gerekir. Epizyotomi dikişleri genellikle estetik dikiş olarak, kendiliğinden erime özelliğine sahiptir. Bu nedenle doktorunuz aksini belirtmediği sürece dikişlerin alınmasına gerek olmadığı için, doktor dışında dikişlerinize müdahale etmemeniz gerekir.
    • Normal doğumdan sonraki ilk 24 saat sonra taburcu olan annelerin, doğumdan 1 hafta sonra mutlaka kontrole gitmesi gerekir. Yapılan bu kontrollerle doğum kesisin de oluşabilecek komplikasyon riskinin, anormal kanama durumunun, emzirme problemlerinin ve göğüs çatlarının giderilmesi açısından gerekli önlemleri iç
    • Anne sütü bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimi açısından dünyadaki tartışmasız en önemli besin maddesidir. Bu nedenle bebeğin ihtiyacı olan vitamin ve minerallerin ilk 6 ay boyunca anne sütünden karşılanması Ayrıca annenin emzirmesi, gebelik sürecinde aldığı kiloların verilmesinde etkili olduğu, bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir.
    • Annenin uzun ve yorucu gebelik sürecinden ve doğum eyleminden sonra, fiziksel ve psikolojik olarak dinlenmesi gerekir. Çoğu anne bebeğinin bakımı ile ilgilenirken, kendi sağlığını tehlikeye atmaktadı Bu nedenle annenin dinlenmesi ve vücut direncini kazanabilmesi için uyku ihtiyacını bebeğinin uyku saatleri ile karşılayabilir. Bunun dışında doğumdan sonraki 1 ay boyunca yoğun ve aşırı efor sarf ettirecek ev işlerinden uzak durması gerekir. Eğer anne beslenme ve uyku ihtiyacını yeterli düzeyde karşılayamaz ise, bağışıklık sistemi olumsuz yönde etkilenerek ciddi sağlık problemleri neden olabilir. Ayrıca bu durum bebeğin ihtiyacı olan sağlıklı gelişim sürecini de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle annelerin doğumdan sonra dinlenmesi ve vücut direncinin arttırılması için beslenme alışkanlıklarına çok dikkat etmesi gerekir.
    • Doğumdan sonra doktor tarafından önerilen ilaçların mutlaka düzenli bir şekilde kullanılması Bu ilaçlar anne sütünün kalitesini ve miktarını etkilememektedir. Bu nedenle anneler bir an önce sağlığına kavuşmak için endişe duymadan, ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanması önerilmektedir.
    • Doğumdan sonra vücut hızlı bir şekilde iyileşme sürecine girerek, eski sistematik döngüsüne kavuşmaktadı Annelerin en çok şikayet ettiği fazla kilolar ise, hafif tempolu yürüyüşler ile giderilebilmektedir.
    • Normal doğum yapan annelerde löşi kanamaları meydana gelmektedir. Doğumdan sonra 1 ay kadar görülen vajinal kanamalar için tampon yerine hijyenik pedlerin kullanılması ö
    • Yeni doğum yapan annelerin düzenli adet döngüsü yaklaşık 6 ay ile 1 yıl arasında gerçekleş Genel olarak 6. Ayla birlikte adet gören anneler, düzensiz bir şekilde bebeğini emziriyor ise, bu süreç 3 aya inmektedir.
    • Normal doğumdan sonra cinsel hayatın yeniden başlaması için ortalama süreç yaklaşık 1 aydı Ancak epizyotomi dikişlerinin iyileşmesine bağlı olarak bu süreç uzayabilir.

    Kaynak: http://jinekoloji.com/normal-dogum-yapanlara-oneriler

  • Normal Doğum mu Sezeryan mı?

    Normal Doğum mu Sezeryan mı?

    Bir bebeğin dünyaya gelmesi için iki yol vardır. Normal doğum ve sezaryen. Normal doğum mu sezeryan mi diye karar veremiyorsanız, sezaryenin faydaları ve dezavantajları, normal doğumun faydaları ile olumsuz yönlerinden bahsettiğimiz makalemizi okumanızı öneririz.

    Normal Doğum mu Sezeryan mı?

    Normal doğum bebeğin vajinadan çıkarılmasıdır. Sezaryen ise bebeğin anne karnından cerrahi müdahale ile dünyaya getirilmesidir.
    Günümüzde pek çok kadın çeşitli nedenlerden sezaryenle doğumu tercih ediyor siz de sezeryan mi normal doğum mu diye kararsız kalanlardansanız makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.

    Öncelikle size önerimiz jinekoloğunuzun tavsiyesine uymanızdır. Vücut yapınız, bebeğinizin durumu, yaşınız gibi şeyler doğum şeklini belirleyen faktörlerdendir.
    Hiç bir komplikasyon gözükmüyorsa elbetteki en iyisi normal doğum yapmaktır.

    Normal doğum yapmak isteyen kadın, doğum sırasında gerçekleşecek olan acıya da katlanmak zorundadır. Doğum sancısı süresi 36 saatte kadar sürebilir.
    Fakat bebek doğduğundan ağrıda bitmiş olur.
    Normal doğumun en önemli iyi yanlarından biri doğumdan sonra ertesi gün veya bir kaç gün içinde günlük hayatımıza dönebilmemizdir.
    Ameliyat geçirmiş olmadığınızdan sık hastaneye gitmek zorunda değilsinizdir.
    Maliyet olarakta normal doğum sezaryenden çok daha ucuzdur.
    Normal doğumda hastanede kalış süreniz kısadır, bebeğinizin sağlığı akciğerleri için de normal doğum daha iyidir.
    Normal doğumun dezavantajları ise rahimde sarkma ve idrar kesesinde sarkma olabildiğinden idrar kaçırma sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz.

    Sezaryen ise mecbur kalınmadıkça, doktorunuz zorunlu görmedikçe tavsiye edilinecek bir yöntem değildir.

    Doğum sırasında acı çekmemek için sezaryen düşünüyorsanız, emin olun sezaryenden sonra daha çok acı çekeceksiniz.
    Sezaryenden dolayı bir süre yatmak zorunda kalacaksınız, ameliyat geçirmiş olduğunuzdan zaman zaman sızılarınız olacak vb.
    Sezaryen sonrası hastanede kalma 3-4 günü bulup, günlük yaşama dönme 1 haftayı bulabiliyor.
    Ameliyat yerinin iltihaplanma ihtimali, geç yara iyileşmesi sezaryenin dezavantajlarındandır. Sezaryenin faydalarına gelince anne çok şiddetli olan doğum acısını hiç bir şekilde çekmeyecektir.
    Bebek riske girmeden anne karnından çıkarılacaktır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi? İlk doğumunu sezaryenle yapan bir anne, uygun şartların sağlanması durumunda ikinci doğumunu normal doğumla gerçekleştirebiliyor…

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin İngeç kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının anne adayları için öncelikli tercihinin normal doğum olduğunu belirtti.

    Bazı şartlarda anne ve bebek açısından risklerin arttığına dikkati çeken İngeç, bunların başında bebeğin doğum kanalından geçmesini engelleyecek problem bulunmasının geldiğini söyledi. Bebeğin kafasının doğum kanalından geçmesini engelleyecek kadar büyük olması, iri olması, ters duruşu, özellikle yan gelişlerde veya çapraz duruşlarda sezaryenin kaçınılmaz olduğunu anlatan İngeç, daha önceden rahime yapılan bazı ameliyatlarda da sezaryen ihtimalinin arttığını anımsattı.

    İngeç, rahimden ur alınması, şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik yapılan ameliyatların da yine sezaryen gerekliliğini oluşturduğunu söyledi.

    Normal doğumun ise problem tespit edilmeyen gebelerde önerilen, fizyolojik olarak kabul edilen bir doğum şekli olduğunu belirten İngeç “Ama normal doğum başında normal kelimesi olmasına rağmen her zaman normal gitmeyebilir. Sürprizlere açıktır doğumun son aşamasına kadar. Ancak çoğunlukla problemsiz sonuçlanır. Yine de doğumun son aşaması dahil sezaryene dönme ihtimalinin olması bebeğin doğum kanalından çıkarken sıkıntıya maruz kalması ihtimalleriyle beraberdir” diye konuştu.

    SEZARYENDEN SONRA NORMAL DOĞUM
    Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında doğumun nasıl olacağının geldiğini ifade eden İngeç, şöyle devam etti:

    “Daha önce sezaryen yapılmış bir kadın mutlaka yine sezaryen mi olması gerekir? Tıbbi açıdan da bakıldığında eskiden karşımıza bir kanun gibi ’bir sezaryen, hep sezaryen’ diktesi çıkardı. Bunun için 1900’lü yılların başından beri hep bu kural işledi. Bir kez sezaryen olan bir hasta mutlaka sezaryene alınmaya başlandı. Ama zaman zaman öyle vakalarla karşılaşıldı ki daha önce sezaryen olmuş kadın, sancıları başlıyor, hastaneye geç ulaşıyor ve normal doğum yapabiliyor.”

    Bu örnekler çoğalmaya başlayınca tıbbi olarak incelemeye alınmaya başlandığına işaret eden İngeç, şunları kaydetti: “Gerçekten bütün sezaryen olmuş hastaları yine tekrar sezaryene almak gerekir mi? Yoksa normal doğum şansı verilebilir mi? Bazı şartlar yerine geliyorsa sezaryen yapmış bir gebenin normal doğum yapabileceği görüldü. Ama tabi bu ihtimallere dayalı bir işlemdir. Yüzde 100 kesin olarak sezaryen olmuş kadınların hepsi normal doğum yapacak diye bir şart yok.”

    AA

  • Doğum Korkusu Tokofobi

    Doğum Korkusu Tokofobi

    Tokofobi sözcüğünü hiç duydunuz mu? Bu soruya yanıtınız “hayır” olsa bile Türkçe karşılığı olan, “doğum yapma korkusu”na aşina olduğunuzu tahmin ediyoruz…

    Her ne kadar hamilelik ve doğum, insan doğasın bir parçası olsa da kişisel deneyimlere, karaktere ve cinselliği algılayış biçimine göre bazı kadınlar bu durumu doğalarına aykırı bir durummuş gibi algılayabiliyorlar. Dolayısıyla çoğu kadın, özellikle ilk hamileliğinde doğum yapma korkusu (tokofobi) taşıyabiliyor.

    Yapılan araştırmalar kadınların yaklaşık yüzde 20’sinin doğumdan korktuğunu ortaya koyuyor.

    Dr. Harika Bodur Öztürk, tokofobi ile ilgili şu bilgileri veriyor…

    Siz hangi tip tokobofiksiniz?

    Tokofobiyi birincil, ikincil ve depresif hastalık zemininde gelişen doğum korkusu olmak üzere üç kategoride inceleyebiliriz.

    Birincil tokofobiye sahip kadınlar, hamilelik oluşumundan önce bu korkuya sahiptir ve genellikle bu süreç çocuklukla erişkinlik arasındaki dönemde başlar.

    Etyolojide (hastalık etkenlerini inceleyen bilim dalı) sosyal, psikolojik ve psikodinamik etkenler bulunur.

    İkincil olgularda ise tokofobi, travmatik doğum sonrası gelişebildiği gibi ikinci evrenin uzadığı normal doğum, düşük, ölü doğum veya hamilelik sonlandırması sonrası da gelişebilir.

    İkincil tokofobi posttravmatik stres bozukluğuyla da ilişkilendirilir. Gece kabusları nedeniyle ciddi uyku bozuklukları da şikayetler arasındadır.

    Tokofobikler sezaryen sever

    Tokofobi, doğum öncesi depresyonun belirtisi olabildiği gibi, günümüzde tıbbi neden olmaksızın annenin isteğine bağlı sezaryen doğum oranlarını artırdığı da bir gerçek. Buna karşın tıbbi neden olmaksızın yapılan sezaryen doğumların yararlı olduğuna dair veri de mevcut değil.

    Doğum korkusu nasıl geçer?

    Doğum korkusunu azaltmaya yönelik araştırmalar 1920’li yıllardan itibaren yapılıyor. 1950’li yıllarda psikoproflaksi (olağandışı davranış biçimlerini önlemek ve kişinin çevreye uyum sağlaması için psikolojik yöntemler kullanılarak yapılan koruma yöntemi), 1990’lı yıllardaysa hipnozun etkileri, değerlendirilen yöntemler oldu.

    Ancak psikoproflaktik hazırlık kurslarının doğum süreci üzerine olumlu etki göstermediği anlaşılmış.

    Ryding’in yaptığı bir araştırmada doğum korkusu nedeniyle tıbbi gerekçesiz sezaryen doğum isteyen hamilelere, doğum öncesi kısa dönem psikoterapi uygulanmış ve daha sonra bu hamilelerin yüzde 50’sinin normal doğum gerçekleştirebildiği görülmüş. Dolayısıyla doğum korkusu yaşayan anne adaylarına psikoterapi uygulanması, bir tedavi yöntemi olarak düşünülebilir.

  • Doğum Korkusunu En Aza İndirmek İçin Öneriler

    Doğum Korkusunu En Aza İndirmek İçin Öneriler

    Hamile her kadın bu süreçte az ya da çok doğum korkusu yaşar…

    Hamile her kadın bu süreçte az ya da çok doğum korkusu yaşar… En azından endişeleri vardır… Hangi doğum şeklini seçeceğinden tutun da bu seçiminin kendisinin ve bebeğinin sağlığını nasıl etkileyeceğine kadar… Sonra canım çok yanacak mı, doğumdan sonra beni nasıl bir fizik ve ruh sağlığı bekliyor, gibi düşünceler anne adayını rahat bırakmaz. Doğum korkunuzu en aza indirmek üzere, Psikiyatrist Berfu Akbaş’ın önerilerini okumadan doğuma girmeyin…

    Büyük gün gitgide yaklaşmaktadır. Belki de yıllardır hayalinizde canlandırdığınız, size benzeyen tatlı, güzel kızınız ya da babasına benzeyen yakışıklı, cesur oğlunuz yakında kucağınızda olacaktır, ama bu dünyaya ne şekilde merhaba demelidir? Minik bebeğinizin sağlığını tehlikeye atmayacak, size de fazla acı ve sıkıntı yaşatmayacak en uygun doğum yöntemi hangisidir? Şimdiye kadar onlarca acılı-acısız hikaye dinlemiş, bir o kadar da yazı okumuşsunuzdur. Kafanız o kadar karışmıştır ki! Evet, kadınlar binlerce yıldır doğurmaktadır ama bu sizin doğumunuzdur ve bugüne kadar yaşayacağınız en önemli olaydır. Peki ama, sizi en çok korkutan nedir, bu korkuya sebep olan özel nedenler acaba nelerdir?

    Hamilelik ve doğumla ilgili korkular kadınların yüzde 90′nında bulunmaktadır. Açıkçası bizler hekim olarak bir anne adayının bu konuda hiçbir sıkıntısı yoksa daha çok endişeleniriz. Ancak bu korkular gereğinden fazla abartılıyor ve anlamsız boyutlara ulaşıyorsa buna sebep olan faktörleri araştırmak gerekir.

    İlk gençliğimizden itibaren, akrabalarımızın ve komşu teyzelerin travmatik doğum hikayeleriyle yoğruluruz. Günlerce çekilen sancılar, iç dikişler, dış dikişler, sonrasında yaşanan sıkıntılar, televizyon ekranında korkunç doğum sahneleri, ortalık kan revan, kadının sanki bedeni parçalanıyor, büyük bir kısmında da ölüyor zaten… Ve geceleri uykunuzu kaçıran kabuslar! Sonrasında da ;”Aaaa, ne gerek var ameliyata, normal doğur!” diyenler…

    BU İŞTE BİR TERSLİK VAR!

    Normal doğum denen vajinal doğumun, çoğumuzun kafasında yer etmiş bu felaket görüntülerine alternatif olan sezaryen operasyonu ise, başka korkuları beraberinde getirmektedir. “Ya bayılıp tekrar ayılamazsam?”, ” Sonuçta bu bir ameliyat ve her ameliyatın riskleri vardır!”, “Kontrolü tamamen kaybedeceğim ve bebeğimi herkesten sonra ben göreceğim!” gibi düşünceler birer birer kafanızdan geçer. Öte yandan, kimi kadınlar doğal yol olduğu için vajinal doğumu, kimileri ise bebeklerinin doğum gününü özel bir güne denk getirmek için sezaryen operasyonunu tercih edebilmektedir.

    Aslında insan bilmediği şeyden korkar. Bu nedenle, korkuyla başa çıkmada ilk adım yeterli bilgi edinme olmalıdır. Bilgiyi doğru kaynaktan almak kadar, bilginin veriliş tarzı da önemlidir. Vajinal doğumla ilgili en çok yaşanan korku ve endişeler; öncelikle doğum esnasında çekilecek ağrının şiddetine dayanamama korkusu, yabancı bir ortamda yalnız ve çaresiz kalma, bebeğin başına kötü bir şey gelme riski, doktora ya da hastaneye ulaşamama ve doğum sonrası cinsel hayatın olumsuz etkilenme olasılığı şeklinde sayılabilir.

    Sezaryenle ilgili korkular ise, anestezi korkusu, bilinci kaybettikten sonra kontrolün tamamen başkalarının elinde olması, ameliyat esnasında ve de sonrasındaki ağrılar, operasyon sonrası iyileşme döneminin uzun olması şeklinde çerçevelenebilir.

    En önemli nokta ise, kişinin doktoruyla bu korkularını paylaşabilmesi ve doktorunun hastasını özenle dinleyip onu endişeleri konusunda aydınlatabilmesidir. Doğum öncesi kursların da bu konudaki faydaları yadsınamaz. Bu kurslarda hamile kadınların duygu ve endişelerini dile getirip paylaşabilmeleri, doğum eylemi hakkında bilgilenme ve nefes alma ve gevşeme egzersizleri gibi yöntemlerle doğuma katılma ve kolaylaştırma konularında bilgilenmeleri söz konusudur. Bu kurslar sayesinde, isteğe bağlı sezaryenlerde yüzde 50 oranında azalma olduğu bilinmektedir.

    Şüphesiz, ne şekilde doğum yapmış olursa olsun, her kadın doğum sırasında bir miktar ağrı çekecektir. Kimse doğumun kolay olacağını yüzde yüz garanti edemez. Yine de epidural anestezi gibi modern yöntemlerle günümüzde özellikle ağrıyla başa çıkma konusunda annelere oldukça yardımcı olunuyor. Bu yöntemle, anne doğumuna aktif olarak katılabilmekte ve daha az ağrı çektiği için daha az yorulup, doğum sonrası da daha çabuk toparlanabilmektedir.

    DOĞUM AĞRISININ PSİKOLOJİK BOYUTU DA VAR!

    Ağrının anlamı kültürden kültüre değişir, sosyal ve duygusal boyutları vardır. Ağrı çekmek anneliğe geçişin ilk kuralı gibi görülür. Ama her kadın bu ağrıyı aynı düzeyde yaşamaz. Öncelikle her insanın “ağrı eşiği” dediğimiz fizyolojik bir ağrıya dayanabilme sınırı vardır. Bu kimi insanda yüksek, kimi insanda düşüktür. Bunun yanında doğum ağrısının bir de psikolojik boyutu vardır ki, bu birçok konuyla alakalıdır. Kadınlık kimliği ile ilgili çatışmalar, karı-koca ilişkileri, gebeliğin isteğe bağlı olup olmadığı, travmatize edici eski tecrübeler, hatta anne adayının kendi annesiyle olan ilişkileri bile bu duyguyu etkilemektedir. Her kadının doğumuyla ilgili bir cesaret hikayesi vardır, ancak abartılı hikayelerin çoğunun altında kadının kendini önemli bir noktaya çıkarma ve dikkati üzerinde toplama ihtiyacı görülür.

    Özetlemek gerekirse, doğum korkusuyla başa çıkmada ilk adım anne adayının kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi, bunu doktoruyla ya da doğum öncesi kurslara katılarak çözmeye çalışması ve çabalar yetersiz kaldığında da bireysel bir psikolojik destek alması şeklinde olmalıdır. Doğuma eşin katılımı, özellikle yabancı bir ortamda (doğumhane) yalnız kalma korkusuna yardımcı olmaktadır. Bunun yanında doğum personelinin doğum sırasındaki pozitif ve destekleyici tutumları, anneyi doğum süresince bilgilendirmek ve bir sonraki aşamanın ne olduğunu anlatıp doğuma onun da katılımını sağlamak, annenin kontrol duygusunu güçlendirecek ve korkusunu azaltacaktır. Korku azaldığında ağrı kesici ihtiyacı da azalmakta ve doğum süresi kısalmaktadır.

    Annelik kimliğinin yerleşmesinde doğum tecrübelerinin yeri büyüktür. Doktor ve ebelerle işbirliği içerisinde, ağrıya ya da paniğe yenik düşüp kontrolü kaybetmeksizin gerçekleşen başarılı bir doğum sonrasında, kadının kendine güven duygusu artar. Bu da beraberinde, kadının annelik yetenekleri konusundaki özgüvenini arttırır.

    Ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz olacaktır.

     

    Doğum Korkusu – Tokofobi

     

  • İyi bir cinsellik için vajina estetiği

    İyi bir cinsellik için vajina estetiği

    Çoğu kadın cinsel organının zamanla deforme olmasından dolayı cinsel hazzı yaşayamıyor. Oysa yeni tıbbi uygulamalarla kadın cinsel organının şekli düzeltiliyor, küçültülüyor, vajina yolu daraltılıyor hatta yeni bir vajina bile yaratılıyor!

    Sevişmekten kaçınan veya cinsel ilişkiden yeterince haz alamadığından yakınan kadınların sorunlarının altında yatan en önemli nedenlerden biri, cinsel organlarıyla ilgili estetik kaygıların olması.

    Özellikle doğum sonrası genişleyen vajina, hem kadınların hem de partnerlerinin cinsel ilişki sırasında yeterince haz almalarını engelliyor. Üstelik sorun sadece bununla da kalmıyor; kadınlar, genişleyen vajinaları yüzünden idrar kaçırma gibi sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalabiliyor. Kadınların cinsel organlarıyla ilgili en çok yakındıkları bir başka sorun ise iç dudakların sarkık ve büyük olması. Bu görüntüyü estetik bulmayan kadınlar bikini veya dar pantolon giymekten kaçındıkları gibi partnerlerine de çıplak görünmek istemiyor. Hal böyle olunca da zamanla cinsel ilişkiden soğuma, hatta takıntı veya anksiyete gibi ciddi sorunlar da ortaya çıkmaya başlıyor. Oysa sağlıklı ve mutlu bir birlikteliğin yolu, öncelikle insanın kendine duyduğu özgüvenden geçiyor. Partneri tarafından beğenildiğini hissetmek de cinsel yaşamda önemi bir rol oynuyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı günümüzün modern kadını artık cinsel yaşamda aktif bir rol almak için utansa da sıkılsa da hekimlerden yardım alacak kadar kararlı görünüyor. Son sürat gelişen estetik cerrahi de yeni uygulamalarla daha estetik bir görüntüye kavuşmak isteyen kadınların yüzünü güldürüyor! Biz de Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Kuran ile Marmara Üniversitesi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Tezel’e günümüzde kadınlara özel uygulanan tüm yöntemleri tek tek sorduk. Operasyonların ücretleri konusunda bilgi almayı da ihmal etmedik!

    Geniş vajina

    Vajina bölgesinin geniş olması kadının yapısından kaynaklanabildiği gibi ilerleyen yaş ve normal doğuma bağlı olarak da gelişebiliyor. Vajina kaslarının gevşemesi, cinsel ilişki sırasında önemli bir sorun haline gelebiliyor. Özellikle doğumdan sonra düzgün onarılmayan yırtıklar nedeniyle genişleyen vajina, kadın ile partnerinin cinsel ilişkiden haz almasını engelliyor. Bunun sonucunda kadın zamanla özgüvenini yitirebiliyor ve cinsel yaşamdan uzaklaşabiliyor. Oysa günümüzde vajina daraltmaya yönelik operasyonlar sayesinde kadının cinsel ilişkiden yeniden haz alması sağlanabiliyor. Ayrıca operasyon sonrasında yaşla birlikte daha sık rastlanan bir şikayet haline gelen idrar kaçırma sorunu da ortadan kalkabiliyor. Bunun yanı sıra epizyotomi, yani doğum sırasında rastgele yırtılmayı engellemek için cerrahi olarak yapılan kesi işleminden sonra kabarık ya da kötü görünümlü izler oluşabiliyor. Günümüzde bu izlerin düzeltilmesi için yararlanılan çeşitli tekniklerden oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor.

    Ne yapılıyor? Basit bir cerrahi girişim olduğu için genel veya lokal anestezi ile sedasyon adı verilen iki uygulamanın bir arada kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Ameliyatla vajinal kanalın daraltılması ve vajinanın gevşemesi sonucu oluşan (estetik) görünümün düzeltilmesi hedefleniyor. Yaklaşık bir saat süren operasyonda vajinanın arka duvarına sıkılaştırıcı işlem yapılıyor. Operasyon sonrasında dikişlerin alınmasına gerek duyulmuyor.

    Nelere dikkat etmeli? Vajinanın tam anlamıyla iyileşmesi iki-üç haftayı buluyor. Bu süreç içerisinde enfeksiyon gelişmemesi için kadının hijyen kurallarına özen göstermesi, yani tuvalet sonrası temizliğini vajinadan anüse doğru yapması ve cinsel ilişkiden kaçınması yeterli oluyor.

    Büyük dudaklar

    İç dudaklar (labia minör), klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına kadar uzanan kıvrımlı yapıları oluşturuyor. Bazı kadınlarda iç dudakların dış dudaklardan biraz taşması doğal olarak kabul ediliyor. Ancak dış dudaklardan sarkacak şekilde uzun olması tıbben önemli bir sorun yaratmasa da estetik görüntüyü bozarak kadını çözüm arayışına itiyor. Doğuştan var olan ya da doğum sonrasında gelişen bu şekil bozukluğu, kadının cinsel hayatını adeta kabusa dönüştürebiliyor. Vajinasını estetik bulmayan kadın özgüvenini yitirerek partnerine çıplak görünmek istemeyebiliyor. İç dudaklar aşırı sarkık olduklarında cinsel ilişki sırasında araya girerek kadının acı duymasına da neden olabiliyor. Ayrıca vulvada, yani kadının cinsel organında terleme sonucunda oluşan salgıların bu bölgede birikmesi sonucu kötü kokulu mantar enfeksiyonları da gelişebiliyor. Tüm bu sorunlar da kadının zamanla özgüvenini yitirmesine, cinsel yaşamdan soğumasına, hatta orgazm güçlüğü çekmesine yol açabiliyor.

    Ne yapılıyor? Lokal anestezi altında uygulanan basit bir operasyonla iç dudakların kesilerek dış dudakların içinde kalması sağlanabiliyor. Yaklaşık 30 – 40 dakika süren işlemde eriyen dikişler kullanıldığı için dikiş alma sorunu da yaşanmıyor. Kadın operasyondan sonra aynı gün normal yaşantısına dönebiliyor, bir hafta sonra da cinsel ilişkiye girebiliyor.

    Nelere dikkat etmeli? İşlem sonrasındaki ilk iki gün iç dudakların olduğu bölümde şişlik oluşabiliyor. Bu nedenle antibakteriyel pomatla günlük pansuman gerekebiliyor. Kadının hijyen kurallarına özen göstermesi yeterli oluyor.

     

    Ameliyatsız vajinal gençleştirme

    Vajinal Operasyonlar Nelerdir?

  • Hamilelikte vulva ve perine varisleri

    Hamilelikte vulva ve perine varisleri

    KADINLARDA HAYATİ  TEHLİKE VULVA  VE PERİNE VARİSLERİ  

    Kadınlarda genelde hamilelikte ortaya çıkan vulva ve perinedeki varisler çoğu zaman farkedilmiyor ve gereken tedavi yapılmadığı için doğum esnasında oldukça tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor. 

    Varis insan sağlığı açısından çok ciddi sıkıntılara yol açan, bazı damarların genişleyip şişerek fonksiyon dışı kalmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır.

    Sadece bacaklarda değil vücudun farklı bölgelerinde de oluşabilen varislerin başında ise   özellikle kadınlar  için çok ciddi tehlikeler oluşturan  vulva varisleri gelmektedir.

    Dışarıdan normal gözle farkedilebileceği gibi, elle de anlaşılabilen bu varisler    en sık ağrı, yanma , kaşıntı şikayeti ile kendini belli etmekte  ayrıca hastada yürürken veya ilişki sırasında ağrılara neden olmaktadır.

     Vulva Varisleri en çok hamilelikte ortaya çıkar :

    Hamilelikte bebeğin ana toplardamara baskısı, kabızlık, çok ıkınmak ve genetik nedenler,

    kadın hastalığına bağlı ameliyatlar  vulva ve perine varislerinin başlıca sebebidir.

    Vulva varisleri  genellikle  hamilelik esnasında bebeğin  anne karnında  ana toplar damara baskı yapmasıyla ortaya çıkan varislerdir.

    Bu tür varislerin  eğer tedavi edimezse özellikle  doğum esnasında çok ciddi kanamalara yol açabileceğini söyleyen  Kalp ve Damar cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cafer Abbasoğlu vulva  varisleri ile  ilgili bilgi yetersizliğinden ötürü bir çok kadının durumundan habersiz yaşadığını da ifade etti.

    Vulva Varislerinin Yaratacağı Tehlikeler Nelerdir?

     Dr.  Cafer Abbasoğlu doğumdan sonra bir miktar gerileyen ancak asla kaybolmayan vulva varislerinin yol açabileceği tehlikeleri şu şekilde sıraladı :

    Vulva ve perinedeki damarların hamilelik sırasında genişlemesiyle oluşan pıhtılaşmalar ana toplar damara ulaştığında bebek ve anne için hayati tehlike oluşturur.

    Eğer tedavide geç kalınırsa gerek normal doğum gerekse sezaryen  sırasında hayati tehlikeyle sonuçlanan kanamalar meydana gelebilir.

    Tedavi ihmal edildiğinde ölüm tehlikesini atlatmak için kadınlık organının tamamen alınması  bile gerekebilir.

    Hatta uyku sırasında gayri ihtiyari kaşımalarda tırnağın  toplardamara ilişmesiyle damarın  yırtılarak hayati tehlikeyle sonuçlanabilen sinsi kanamalar başlattığı da   görülmüştür.

    İşte bu yüzden vulva ve çevresindeki   damar genişlemelerinin zaman kaybetmeden tedavisi yapılmalıdır.

      Mikro skleroterapi  ve mikro foam tekniğiyle  tedavi:

     Hasta bir damar hastalıkları uzmanı tarafından muayene edildikten sonra bölgedeki yüzeyel varislerin yok olması için mikro skleroterapi veya mikro foam tekniği kullanılarak  damar  kapatılarak  yok edilir.

    Bu teknik son yıllarda  varis hastalığının tedavisinde kullanılan çok başarılı bir metotdur.

    Op. Dr. Cafer Abbasoğlu : bu yöntemle 15-20  dakika gibi kısa bir sürede vulvada, rahim içinde, perinede ,pubiste ,kasık bölgesi  ve çevre dokularda bulunan  yüzeyel damarların içinin doldurularak veya şişirilerek kaybolmasının sağlandığını böylece hastanın rahatça normal sağlıklı  yaşantısına devam ettiğini belirtti.

    Tek seansta uygulanan  tedavide ultrason altında verilen  ilaç hassasiyet, iz bırakma, ağrı ve alerjik komplikasyonlara yol açmaz.

    Son olarak kalp ve damar cerrahisi uzmanı Dr. Abbasoğlu “vulva ve perine varisleri aslında çok ciddiye alınması gereken bir hastalık türü olup, sadece estetik  açıdan değil  bir damar anomalisinin belirtisi, kadınlık organı veya kötü bir hastalığın habercisi  olabileceği ihtimaliyle de değerlendirilmelidir  “ dedi.