Etiket: nedir

  • Vajinismuslu çiftler

    Vajinismuslu çiftler

    Bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismus nedeniyle çiftlerin yanlış tedavilere yönelmeleri çözüm sürecini aksatabiliyor. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), ülkemizde evli ve cinsel hayatı olan her on çiften birinde görülen vajinismus hakkında yeni bir basın açıklaması yaptı. İşte CİSED’in basın açıklamasından çok çarpıcı başlıklar:

    Çiftler çoğu zaman vajinismustan değil çocuk sahibi olamamaktan şikâyetçi

    Evlenirken her çiftin cinsellikle ilgili beklenti ve hayallerinin olduğunu, vajinismus sorunu ortaya çıktığında bunların ilk geceden yıkıldığını ve balaylarının kâbusa dönüşebildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajinismus; kadın bedeninin penis-vajina birlikteliğini içeren cinselliği reddedişidir.Çiftler vajinismus sorunu ile karşılaşınca önce büyük bir üzüntü ve çaresizlik yaşamakta ve bu sorunu en yakın çevrelerinden bile saklamaktadırlar. Başlangıçta sorun genellikle ya görmezden gelinmekte ya da kendiliğinden düzeleceği düşünülerek bir cinsel terapiste başvurma kararı sürekli ertelenmektedir. Cinsel terapiye başvurma kararı verildiğinde ise, sihirli bir değneğin kendilerine dokunmasını ve hayatlarına sorunsuz olarak devam etmeyi arzu etmektedirler. Bu nedenle de hızlı ve mucize tedavilerde umut aramaktadır. Bunlar kızlık zarının ameliyatla aldırılması, anestezi altında cinsellik yaşamak, botoks uygulamaları ya da tek seanslık tedavi yöntemleriolabilmektedir. Bu yöntemler çiftin hem paralarının hem enerjilerinin hem de umutlarının tükenmesine neden olabilmektedir. Çünkü deneyip de başarısızlıkla sonuçlanan her tedavi girişimi çifti dipsiz bir kuyuya doğru sürükleyebilir, umutlarını kırabilir ve daha sonraki tedavi girişimlerini de güçleştirebilir.  Sorunların devam ediyor olması çiftin daha çok yıpranmasına ve cinselliği daha kötü algılanmalarına neden olabilir. Çiftler, bir süre sonra bunun bir kader olduğunu kabul etmeye başlayabilir, cinsellikten uzaklaşabilir veya cinselliğe küsebilirler. Hatta bir evliliği tamamlayamamayı kişisel başarısızlık olarak algılayan çiftler, penis-vajina birlikteliğini içermeyen yalan bir cinsel hayat yaşamaya başlayabilirler. Zamanla cinsel birleşme denemeleri giderek seyrelebilir veya “sürtünme” ile boşalma alışkanlığı geliştirebilirler. Son aşamada iç dünyalarında fırtınalar kopmaya başlayan çiftler; birbirlerinden gün geçtikçe uzaklaşabilirler, çocuk sahibi olmalarına yönelik çevrelerinden gelen baskılarla yanlış üstüne yanlışa sürüklenebilirler. Çocuk sahibi olmak için aşılama ya da tüp bebek yöntemine yönelebilirler. Hattaçiftler çoğu zaman vajinismustan değil çocuk sahibi olamamaktan şikâyetçi olabiliyor.Aslında emek veya çaba harcamaktan kaçınan çiftler kendilerini daha yoğun bir mücadelenin içerisinde bulurlar ve bu süreç, onların tüm güzellikleriyle birbirlerini yaşamalarına engel olur. Artık onlar için amaç evliliğin başında olduğu gibi mutlu olmak değil; utanç, kızgınlık, umutsuzluk duyguları ile kurdukları yalan dünyalarına sığınmak ve gizlenmektir.Ancak bazı çiftler daha baştan boşanmayı tercih edebiliyor yani vajinismus yuvaları yıkabiliyor.” dedi.

    Vajinismus tedavisindeki en önemli faktör güvendir

    Sebebi ne olursa vajinismusun tedavisinin mümkün olduğunu ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Cinsel hayatın penis-vajina birlikteliğini içermemesi, sağlıklı olmaması kişinin ruh sağlığını bozabilir, günlük hayatını ve tüm ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Aldatma, duygusal ve fiziksel şiddet, saygısız davranışlar, duygusal tatminde azalma, herkesin rahatça girdiği cinsel ilişkiye “biz nasıl giremiyoruz veya neden biz?” şeklindeki suçluluk, eksiklik hissi, utanç duyma, kendinden nefret etme, hayal kırıklığı, bunaltı, sıkıntı, umutsuzluk, çaresizlik, gibi durumlar da vajinismustan kaynaklanabilir. Bunalım ve sıkıntıya düşen çift kendilerine ve birbirlerine güvenlerini yitirebilir. Bu nedenle vajinismus tedavisindeki en önemli faktör çiftin kendilerine, cinsel terapistlerine ve uygulanan tedavi yöntemlerine karşı hissettikleri güvendir. Çünkü mutluluğu yakalamak çok zor değildir, mutluluk, tedavi kararının sağlıklı alınmasına ve başvurulacak cinsel terapistin doğru seçimine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki, vajinismusun %100 tedavisi vardır ve cinsel terapidirbaşlangıçta zor gibi görünen yol, içine girildiğinde en kolay ve en keyif veren yol olabilmektedir.” dedi.

  • Süper Kadın Sendromu

    Süper Kadın Sendromu

    Mükemmelin peşinde koşan pek çok anne, istediği standartları tutturamadığın da psikolojik sorunlar yaşıyor…

    Eşi, işi ve çocuğu için mükemmelin peşinde koşan pek çok anne, istediği standartları tutturamadığında psikolojik sorunlar yaşıyor. Çağımızda “süper kadın” yahut “süper anne” sendromu olarak adlandırılan bu durumun yol açacağı zararları, DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna anlattı…

    İyi bir eş, anne, evlat ve iş kadını olmak… Birçok rolü aynı anda ve mükemmel yapma zorunluluğu hissetmek, günümüzde çoğu kadının yaşadığı psikolojik bir buhran. Üstüne üstlük bu buhrana içinde bulunulan şartları, hatta çoğu zaman yakınlarını da yönlendirme hissiyatı eklenince kadınların üzerindeki yük daha da artıyor. Eğer sizde kendinizin mükemmeli bulmak için çabaladığını düşünüyorsanız “süper kadın” ya da başka bir değişle “süper anne” sendromuna yakalanıyor olabilirsiniz. Peki, bu mükemmeliyetçilik duygusu nereden geliyor?

    DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Merkezi Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya göre, süper kadın olmaya giden süreç daha küçük yaşlarda başlıyor. Türk toplumunda kız çocuklarına söz dinleyen, isteneni yapan “mükemmel kız çocuğu” rolü verildiğini, sonrasında da “Süper Kadın” rolü öğretildiğini anlatan Tuna; ” Kız çocukları iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir evlat olmanın gerekliliğini başta annelerini model alarak çevrelerinden öğreniyor. Genellikle anneler “fedakar”, “başkaları için yaşayan” bir eş ve anne modeli çiziyorlar ve ister istemez çocuklarını da buna özendirmiş oluyorlar. Gelecekte, kız evladın anne-babaya daha yardımcı ve daha yakın duracağı ile ilgili yorumlar ve kıyaslamalar yapılmaya başlanıyor. Tüm bunlar, daha çok küçük yaşlardan kız çocuklarının duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendirmeye başlıyor” diyor.

    Süper anne ve eş olmak sosyal öğreti

    Kız çocukları okul dönemi boyunca akademik başarı ve sosyal çevrede yer edinmenin yanı sıra ev içerisinde yapılması gerekenleri de annelerini gözlemleyerek öğrenmeye devam ettiklerinin altını çizen Tuna, “Özellikle son nesil annelerinin üzerinde durduğu başka önemli bir konu da “üniversite”. Bundan sonra, iş hayatındaki başarılar ve düşünüldükten sonra karar verilmiş olan evlilik geliyor” diyor.

    Günümüz kadınlarının büyük bir kısmının yaşadığı bu sendromun belirtilerinin 20′li yaşlarda kadının evlenmesi ile başladığını anlatan Tuna, “30′lu yaşlarda sendrom kişinin üzerindeki yükün artması ile daha da göze çarpar. Çevremize şöyle bir bakarsak etrafımızda aslında azımsanmayacak kadar “süper kadın” görebiliriz. Bu kadınlar sabahları erkenden kalkıp telaşla eşine ve çocuklarına kahvaltı hazırlarken bir yandan da çocuğunu okula, kendini de işe gitmek üzere hazırlar. İşteki yoğun ve tempolu koşuşturmadan sonra evine gelip evin işleri, düzeni ve yemekle de elinden geldiğince ilgilenmek ister. Bunların yanı sıra hem kendi hem de eşinin ailesine özen gösterir. Arkadaşlarına da zaman ayırmaya çalışır. Kendi kişisel bakımı ve kıyafetlerine önem verdiği gibi eşininkiler ile de ilgilenir. Onun da kusursuz olmasını ister. Başarılı bir iş kadını olarak maddi açıdan da ailesine destektir. Faturalar ve alışveriş işleri ile ilgilenir. Yatırımlar yapar. Ve tabii ki, bu süper kadının çocuğu da süper olmalıdır” diyor.

    Psikolojik sıkıntılar yaratır…

    Limitlerini bu kadar fazla zorlayan ve her şeyin dört dörtlük olması için insanüstü bir çaba sarfeden bu kadın profilinin ruhen ciddi anlamda yorulduğunu anlatan Tuna, “Tabii ki bu yoğun tempo kadını hem fiziken hem de ruhen fazlası ile yorup yıpratacaktır. Ancak başlarda kendisi de bunun farkına varmayabiliyor. Kimileri yerli yersiz agresif bir tutum sergilemeye başlayabilirler. Hırs, güç, başarı ve düzeni dengelemeye çalışırken depresyon, panik atak ve pek çok alanda gözükebilecek anksiyete (kaygı) bozuklukları da kaçınılmaz olacaktır. Süper kadınların pek çoğu kas ağrılarından, tüm vücutta hissedilen bir yorgunluk ve gerginlik halinden, kaliteli uyuyamamaktan, yorgun uyanmaktan bahsederler. Bu belirtiler için de acilen önlem alınmadığı takdirde sorunlar katlanarak büyüyecektir” dedi.

    “Süper kadın” sendromunun sadece kişinin kendine zarar vermekle kalmayıp diğer insanlarla olan iletişime de zarar verdiğinin altını çizen Tuna, “Kadın aynı zamanda eşini ve/veya çocuğunu da baskı altında tutmaya, onları da kontrol etmeye çalışır. Tüm sorumlulukları yüklenmeyi görev edinmiş olan kadın, eşi ve çocuğu için bir anlamda hayatı kolaylaştırırken onların sorumluluk almasına da engel olur. Çaba sarfedeceği, başaracağı hiçbir şey kalmayan eş de, tatmin olmadığı ve kendini önemsiz hissettiği bu yaşamdan sıkılmaya başlar. Yani, “süper kadın”, eşi çocuğu hatta çevresindeki insanlarla olan ilişkilerine zamanla zarar vermeye başlar” diyor.

    Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya göre eğer “süper kadın sendromuna” yakalandıysanız;

    • Mükemmel, süper olmak mümkün müdür? İnsanlar doğruları ile olduğu kadar yanlışları ile de var olurlar. Kusurlara takılıp sürekli eleştirerek kendinizi ve çevrenizi yıpratmayın.

    • Başta kendiniz olmak üzere, herkesi olduğu gibi kusurları ile kabul etmeye ve bu şekilde sevmeye çalışın.

    • Kendinizden çok başkaları için yaşamaktan vazgeçin. Sadece kendinizi düşünerek, kendi mutluluğunuz için de bir şeyler yapın.

    • “Bunlara da yetişmeliyim” “Şunları da yapmalıyım” vb. cümleleri, yani “meli –malı”ları hayatınızdan çıkarın. Bu şekildeki tanımlamalar kişiyi bir takım kalıpların içine sokar. Ve tanımlara uygun davranamadığımızda suçluluk, hayal kırıklığı, yetersizlik duyguları yaşamamıza sebep olur.

    • Önemli olan, sorumlulukları ve hayatı paylaşmaktır. İhtiyacınız olduğunda yardım isteyin.

    • Hayattan beklentileriniz, öncelikleriniz tabii ki olsun. Ama sınırlarınızı bilin. Yapılacaklar listenize sürekli ulaşılması güç hedefler koymayın.

    • Başarısızlığı tatmasak başarının değerini anlayamazdık. Bunu unutmayın.

    • Kendi mutluluğunuzu, sağlığınızı ihmal etmeyin.

    • Sevdiklerinize de “Hayır” diyebilmeyi bilin. “Hayır” dediğinizde de sizi sevmekten vazgeçmeyecekler.

    • “Mükemmel olmasam da ben kendime güveniyorum, kendimi seviyorum ve değerliyim” deyin.

  • Diş sağlığını korumak için neler yapılmalıdır?

    Diş sağlığını korumak için neler yapılmalıdır?

    1. Bir çok diş çürüğünün oluşumu aylar sürer. Diş hekimine gitmek için dişlerin ağrıması beklenmemelidir. Yılda iki kez diş hekimine gidilmelidir.

    2. Çocukluk dönemindeki beslenme diş sağlığı yönünden çok önemlidir. Kalsiyum, fosfor ve flor mineralleri yeterince alınmalıdır. Dişeti, diş sağlığı ve sağlamlığı için gerekli C, A ve D vitamini eksikliği olmamalıdır. Süt, süt ürünleri ve taze meyveler özellikle yararlıdır.

    3. Sürekli yumuşak besinlerle beslenmekten kaçınmalıdır. Havuç, elma gibi yiyecekleri ısırarak yemek diş sağlığı için gereklidir.

    4. Öğün aralarında rasgele yemekten ve şekerlemelerden kaçınmalı, her tatlı yiyecekten sonra ağız suyla çalkalanmalıdır. Asit, kola, gazoz gibi içecekler çok fazla tüketilmemelidir.

    5. Her akşam yatmadan önce ve yemeklerden sonra dişler tekniğine uygun olarak fırçalanmalıdır.

    6. Dişler kürdan dahil hiç bir şeyle karıştırılmamalıdır. Diş araları temizliğinde diş ipliği kullanılabilir.

    7. Sigara ve alkol diş sağlığı için çok zararlıdır.

    8. Fındık, ceviz gibi şeyler dişlerle kırılmamalıdır.

    9. Sakız çiğneme, ağıza kalem ve parmak sokma, tırnak yeme, dudak, parmak, yanak ısırma, özellikle ilk okul sıralarında çene ye el dayama gibi alışkanlıkların dişler ve çene için zararlı olduğu unutulmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.

    10. Çok soğuk ve çok sıcak yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalıdır.

    11. Diş hekimi gerekli görmedikçe diş çektirmemeli, özellikle bilgisiz kişilere diş çektirmekten kaçınılmalıdır.

    12. Çocuklara 2 yaşından sonra yalancı meme, biberon kullandırtmamalıdır.

    13. Ağzı açık uyuma dişlere zararlı olduğundan burunda böyle uyumaya sebep olan tıkanıklık nedenleri araştırılıp ortadan kaldırılmalıdır.

    Flor ve dişler:

    Diş minesinin direncini artıran en önemli maddelerden birisi flordur. İçilen suda yeterli flor varsa sorun yoktur. Eğer flor azsa dişler çürür. Flor fazlalığı dişlerin sararmasına yol açar. Sularında flor eksikliği olan yerlerde sağlık kuruluşları gerekli önlemleri alır. İçilen suların ve yemek tuzunun florla zenginleştirilmesi sağlanır. Bunlar sağlanana kadar flor çözeltisiyle kişisel florlama yapılır.

    Dişetlerinizi de fırçalıyor musunuz?

    Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açarak, diş çürümesini hızlandırıyor.
    Selçuk Üniversites Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Serdar Üşümez, dünyada en sık rastlanan rahatsızlıkların başında gelen diş hastalıklarının, vücut sağlığı açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.

    Bakımsız ve sağlıksız dişlerin çok sayıda hastalığa davetiye çıkardığına dikkati çeken Üşümez, “Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açıyor.

    Ağız sağlığını tehdit eden mikroorganizmaların en önemli besin kaynağı, yemeklerden sonra diş ve dişetleri üzerinde kalan gıda artıklarıdır” dedi. Üşümez, “Yemeklerden sonra kalan gıda artıklarından kurtulmak için dişetleri de hafif bir şekilde fırçalanmalıdır. Yumuşak yapılacak fırçalama işlemi kan dolaşımını da hızlandırarak, dişetlerinin daha sağlıklı kalmasını sağlar” diye konuştu.

  • Çölyak hastalığının tek tedavisi diyet

    Çölyak hastalığının tek tedavisi diyet

    Hastaların hayatından glutenli ürünler çıkartıldığında iki hafta içerisinde bağırsaklarda iyileşme görülmeye başlar. Ancak bu durum tüm çölyak hastalarında bu kadar hızlı olamayabilir. Bu hastalarda iyileşme diyete rağmen 1 yıla kadar uzayabilir. Ayrıca diyetin yanı sıra kansızlık veya vitamin eksikliği saptanan hastalara demir ve vitamin takviyeleri de birkaç ay yapılabilir. Çölyak hastası olanların mutlaka glutensiz ürünlerin tercih etmeleri gerekir. Çölyaklı çocukların da mutlaka anneleri ve öğretmenlerinin glutensiz hayatı öğrenmeleri ve bu durumu çocuğa aktarmaları gerekir.

    Önümüzdeki Yıllarda İlaçla Tedavi Edilebilecek
    Çölyak hastalığının tedavisi için araştırma aşamasında olan bazı ilaçlar var. Önümüzdeki dönemde bu ilaçların etkinliği kanıtlandığı ve kullanılmaya başlandığı takdirde tedavi çok daha kolay hale gelebilecek. Hastalar bu ilaçları aldıklarında glutenli ürünleri yiyebilecek. Çünkü ilaç gluteni zararsız hale getirecek.

    Çölyak Hastaları Ne Yiyebilir?
    Mısır, mısır ununda yapılmış mısır ekmeği (karma unlarla da mısır ekmeği satıldığı unutulmamalı.)Beyaz peynirHer türlü sebze ve meyveYağ, bal, reçelPirinç pilavıPatates, soya fasulyesiHer türlü bakliyat ve bakliyat unları (bezelye unu gibi)Ev yoğurdu (hazır yoğurtlarda gluten olabilir, etiketleri iyi okunmalı.)Marketlerde satılan glutensiz gıdalar (sakız, çikolata, sirke, mayonez, ketçap, dondurma, şeker gibi çok tüketilen ürünlerde gluten olabilir, içerik etiketlerine dikkatlice bakılmalı)

    Çölyak Hastalığının Neden Olduğu veya Birlikte Görülebildiği Rahatsızlıklar
    Tiroid ve Diyabet: Çölyak, bağışıklık sisteminin glutenli gıdalara verdiği aşırı tepki sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle de bazı bağışıklık sistemi hastalıklarını da beraberinde getirebilir. Örneğin çölyak hastası olan birinde aynı zamanda tiroid ve diyabet gibi rahatsızlıklar da görülebilir.

    Lenfoma: Çölyak teşhisi zamanında koyulmayıp zaman geçtiği takdirde ise bağışıklık sisteminin aşırı çalışması ve antikorların hızlı bir şekilde üremesi nedeniyle lenfoma (özellikle de bağırsak lenfoması) oluşabilir.

    Siroz: Nadir de olsa çölyak hastalarında siroz gelişebilir. Karaciğerin aşırı yorulması sonucu siroza neden olabilir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kısa bir süre önceye kadar sebebi yok diye düşünülen birçok siroz vakasının altında çölyak yer alır.

    Dermatitis Herpetiformis : Bu cilt hastalığı olanların çoğunda çölyak hastalığı da bulunur. Çölyak hastalarının ise yüzde 2-3’nde de bu sorun görülür. Bu cilt hastalığında, dizler, dirsekler, saçlı deri ve koltuk altları bölgelerinde yoğunlaşmış, genelde simetrik yerleşimler gösteren kaşıntılı, ciltte pütürlenme yapan, içi su dolu lezyonlar oluşur. Kronik bir hastalık olduğu bilinir.

    Çölyak ayrıca kan problemlerine, sebepsiz düşüklere ve damar tıkanıklıklarına da neden olabilir. Tanısı konulamayan her hastalığın altında çölyak yatabilir. Çünkü çölyak her hastalığı taklit edebilir.

  • Akdeniz Diyeti

    Akdeniz Diyeti

    Bitkisel kaynaklı besinler, çeşitli kronik hastalıkları, özellikle koroner, kalp hastalığı ve bazı kanser türlerini geriletiyor.

    Akdeniz yemeklerinin önemli bir kısmını sebzeler oluşturur, yıl boyu her mevsimde bol olan sebze sıkça yenilir. Yemek hazırlanırken mümkün olduğunca yiyeceğin doğallığını bozmadan pişirmeye özen gösterilir. Yemeklerde ağız tadı önemli olduğu kadar, görünüşe de çok önem verilir ve göze hitap etmesi için doğal garnitürlerle (yeşil veya siyah zeytin, yeşil sebzeler, kuru üzüm kullanılır) süslenir.

    Günümüzde bitkisel kaynaklı besinlerin daha fazla yenmesi önerileri bunları yüksek miktarda tüketen popülasyonlarda, çeşitli kronik hastalıkların, özellikle de koroner, kalp hastalığının ve bazı kanserlerin daha seyrek görülmesinden dolayıdır.

    Akdeniz ülkelerinin sıcak iklimine ve sağlığa en uygun olan bu beslenme şekli yaz için en uygun diyettir. Akdeniz sahillerinin damak tadının simgesidir Bu beslenme şekli kırmızı ete az yer verir; balık, tahıl, sebze meyve ve lif ağırlıklıdır, zeytinyağı en önemli besindir, süt yoğurt ve peynir protein kaynağı olarak balık ile birlikte yer alır. Bu beslenme tipi kalp damar hastalıkları ve kansere karşı koruyuculuk ile uzun ve kaliteli bir yaşamın temel anahtarıdır.

    Akdeniz Diyeti

    Sabah
    1 dilim tam çavdar ekmeği (erkekler için iki dilim)
    50 gram lor peyniri
    1 tatlı kaşığı zeytinyağı, kekik, pul biber, taze fesleğen
    Domates, yeşilbiber, maydanoz
    Şekersiz açık çay

    Ara öğün
    1 dilim karpuz

    Öğle
    1 kâse mercimek salatası
    1 dilim az yağlı beyaz peynir
    1 dilim tam çavdar ekmeği

    Ara öğün
    1 dilim peynir (erkekler için iki dilim peynir)
    2 kepekli grisini (4 kepekli grisini)
    5 yeşil zeytin

    Akşam
    6 çorba kaşığı kıymalı bezelye
    3 çorba kaşığı bulgur pilavı (erkekler için 4 çorba kaşığı bulgur pilavı)
    Cacık veya ayran

    Ara
    1 şeftali
    10 fındık

    Diyette dikkat edilmesi gerekenler
    Gün boyunca 4-5 fincan açık ve şekersiz siyah çay, daha fazla miktarda şekersiz bitki çayı ile en fazla 2 fincan kahve içilebilir.

    Su tüketimi kadınlar için günlük en az 8-10 bardak, erkekler için ise en az 10-12 bardak olmalıdır. Gerekli durumlarda alkol tüketimi kadın için haftada 2-3 kadeh, erkek için 4-5 kadeh ile sınırlandırılmalı ve şarap tercih edilmelidir.

    Salatalara 1 tatlı kaşığı zeytinyağı yeterlidir.

    Sebze yemeklerinde 1 kg için 2 çorba kaşığı zeytinyağı kullanılmalıdır.

    1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile 5 adet zeytin birbirinin yerine kullanılabilir.

    Bu programlar Sağlıklı Beslenme ve Diyetetik biliminin temel ilkeleri göz önünde bulundurularak düşük aktiviteye sahip sağlıklı yetişkinler için örnek olarak hazırlanmıştır.

    Kronik rahatsızlığı olanlar ile hiç sağlık muayenesinden geçmemiş olanların, hamilelik, emzirme dönemi gibi özel bir beslenme programı içinde olanların hekime danışmadan veya bir beslenme uzmanı ile şahsen görüşmeden uygulamamaları önemlidir.

    İlgili Konular ;
    İsveç Diyeti
    Glisemik indeks Diyeti nedir?
    Bikini Diyeti
    15 Günde 10 Kilo Diyetiyle Zayıflama Deneyimlerimiz

  • Sir ağda ile tüylerden kurtulun!

    Sir ağda ile tüylerden kurtulun!

    Sir ağda kullanımı epilasyondaki en etkili yöntemlerin başında geliyor. Sir ağda kıl köklerini zayıflatıyor ve düzenli kullanımla kıllardan kalıcı olarak kurtulmayı sağlıyor. Peki sir ağda nedir? Neden yapılır? Nasıl uygulanmalıdır?

    Neden Sir Ağda?
    Tüm epilasyon yöntemleri içinde en sağlıklısı sir ağdadır. Diğer yöntemler kıl köklerinin güçlenmesine neden olur ve uzun vadede daha kıllı bir vücut yaratır. Sir ağda kullanan bir kadının kıllarındaki zayıflama nedeniyle epilasyon süresi ve epilasyon sıklığı giderek azalır.

    Sir ağdanın avantajları
    Çok temiz ve hoş görünümlü epilasyon sağlar
    Klasik ağda gibi şeker içermediği için kıl köklerinin beslenmez ve zayıflatır.
    Uzun vadede kılların zayıflamasını ve tüylenmenin azalmasının sağlar
    Uygulama sırasında derinin üst tabakasındaki ölü hücreleri de temizleyerek doğal bir peeling sağlar.
    Tamamen doğal etken maddelidir. (çam reçinesi)
    Batık ve kıl dönmesi oluşumunu azaltır.
    Meme başı, kirpikler ve erkeklerde sakallar dışında her bölgeye uygulanabilir.

    Sir ağda nedir?
    Sir ağda çam reçinesinden üretilen yapışkan, ısı ile akışkanlık kazanan doğal bir epilasyon ürünüdür.

    Sir ağda uygulaması sağlıklı mıdır?
    Doğru olarak hijyen kurallarına uyularak uygulandığında %100 sağlıklı bir yöntemdir. Ancak ağda uygulanacak kişinin çam reçinesine alerjisi olması durumunda geçici rahatsızlıklar yaşanabilir.

    Kimlere sir ağda uygulanmaz?
    Çok yaşlı ve derisi gevşek olan kişilere sir ağda uygulanmamalıdır. Ayrıca, ağda uygulanacak bölgedeki deride güneş yanığı, kesik, çatlak veya deri hastalıkları varsa sir ağda uygulanmamalıdır. Dermatolojik olarak tedavi görenler ve şeker hastalarının sir ağda kullanımı için doktoruna danışması gerekmektedir.

    Erkeklere sir ağda uygulanabilir mi?
    Sir ağda erkeklerde de başarılı sonuç verir. Şeker içermeyen sir ağda kıl köklerini zayıflatır ve uzun vadede de kılların azalmasını sağlar. Özellikle erkeklerde yanak ve boyundaki tüylerde etkilidir. Erkekler traş olurken güçlenmemeleri için göz altındaki tüyleri jilet ile almak istemez. Bu üst yanak tüyleri ve diğer tüm vücuy tüyleri için sir ağda son derece faydalı bir yöntemdir.

    Sir ağda yaptırırken arada bir diğer epilasyon yöntemlerini kullanabilir miyim?
    Elbette, diğer epilasyon yöntemlerini de kullanabilirsiniz. Ancak, sir ağda kullananlara diğer epilasyon yöntemlerini önermemekteyiz. Sir ağda kıl köklerini zayıflattığı için tüylenmeyi azaltır. Ancak, diğer epilasyon ürünlerine dönmeniz sir ağdanın azaltıcı etkisini yok edecektir. Diğer epilasyon yöntemlerini kullanmanız halinde kıl kökleri güçlenmek ve genişlemek için zaman ve fırsat bulacaktır.

    Adet döneminde sir ağda yaptırılır mı?
    Regl döneminde sir ağda uygulamasının bir sakıncası olmamakla beraber tavsiye edilmemektedir. Regl döneminde kadın vücudunda ödemler oluşabilmektedir. Ve bu dönemde yapılan sir ağda uygulaması daha ağrılı ve sancılı olabilir. Bu nedenle sir ağda uygulamasının regl döneminden 3 gün önce ya da 3 gün sonra yapılması tavsiye edilir.

    Sir ağdayı evde uygulayabilir miyim?
    Sir ağda evde de uygulanabilir. Bu uygulama için Sir ağda ısıtıcısına (sir ağda makinesi) ihtiyaç vardır. Ayrıca, uygulama için sir ağda kağıdı ve sir ağda yağı da gerekmektedir. Sir ağda kağıdı sürülen ağdanın çekilmesi için, sir ağda yağı ise deride kalan sir ağda artıklarının temizlenmesi ve derinin nemlendirilmesi için gereklidir.

    Sir ağda nereler uygulanır?
    Sir ağda kadınlarda meme başı, kirpikler ve erkeklerde sakal dışında her yere uygulanır. En çok uygulanan bölge bacaklardır, ayrıca koltuk altı, yüz, kol, bikini bölgesi ve gövdeye de uygulanır.

    Sir ağda ne sıklıkta uygulanır, ne kadar sürer?
    Sir ağda ilk başlangıçta 21 günde bir uygulanır. 3 ila 6 seansın ardından bu süre 45 güne çıkar. Düzenli kullanımla tüylenmede azalma ve tüylerin daha cansız ve yavaş çıktığı gözlemlenebilir. Sir ağda seansları ağda yapılacak bölgeye göre 5 dakika ile 45 dakika arasında sürmektedir.

    Sir ağdadan sonra duş alınır mı?
    Böyle bir gereklilik yoktur. Sir ağda vücutta herhangi bir pislik ya da kirlenme bırakmaz. Sir ağda uygulaması sonrası duş tamamen isteğe bağlıdır, yapılması zorunlu değildir.

    Sir ağda gerçekten batığa iyi gelir mi?
    Batık derindeki kıl köklerinden çıkan tüyün üst deriyi delememesi ve içeriye doğru büyümesi nedeniyle oluşan bir rahatsızlıktır. Sir ağda batık oluşumunu azaltır. Sir ağda işlemi sırasında üstteki ölü deri hücreleri de tüylerle beraber alınır ve kılların üst deriyi aşamama problemi önlenmiş olur.

  • Saç Mezoterapisi Nedir?

    Saç Mezoterapisi Nedir?

    Saç dökülmesine önlemek ve kontrol altında almak, saçta hacim ve canlandırma kazandırmak için saçlı deri bölgesine uygulanan tedavi şekline saç mezoterapisi denilir.

    Saç dökülmesi, saçların zayıflaması ve cansızlaşması gibi durumlarda uygulanabilen bir yöntem. Bu yöntemde çok ince uçlu bir iğne ile saçlı deri kıl köklerine besleyen, ilaçlar, vitamin ve mineraller direkt kıl köklerin olduğu bölgeye enjekte edilir, saçlı deride kan dolaşımını artması nedeni ile saçların dökülmesini azaltır, saçlar parlaklık ve canlılık kazanır, seans sayısı problemin yoğunluğuna göre değişmekle birlikte ortalama 5-10 dur, haftada bir şeklinde uygulanır ve ortalama 15 dakika sürer, iğneler son derce ince üçlü olduğundan kesinlikle ağrı, acı yapmaz.

    Saç mezoterapisi nasıl uygulanır? Kaç seanstır?

    Saç mezoterapisinde çok ince uçlu bir iğne ile küçük mikroenjeksiyonlar halinde saçlı deri bölgesine ilaç enjekte ediliyor, bu karışımlar kişiye özel olarak hazırlanır ve bölgesel olarak tatbik edilir. Problemin yoğunluğuna göre haftada bir ortalama 5-10 kez ve sonraki seanslar 15 günde bir ve ayda bir uygulanır. Saçta toparlama ve hacım görmek için en az 2-3 ay sabır göstermek ve tedaviye devam etmek gerekir.

    Alopesi ne anlamında geliyor?

    Normal bir erişkinde tahminen toplam saç sayısı 150000-170000 arasıdır. Günde 50-100 tane saç telinin dökülmesi normal sayılır, aslında saç döküldüğünde sadece gövdeden kopma olur, saç kökü yani follikul yerinde kalır, bu süre ortalama 6-8 sene sürer. İnsan hayatı süresince ortalama 12 kez saç kökünden yeni saç çıkar. Androgenetik tıp saç kayıplarında ise follikül sayısında azalmasından ziyade kıl kökünde bir küçülme ve kıl dökülme sıklusunda bir hızlanma meydana geliyor.

  • Evlenmeden önce sormanız gereken 41 soru :)

    Evlenmeden önce sormanız gereken 41 soru :)

    1. Sence mutlu bir evlilik nasıl olmalıdır?
    2. Evlilikle ilgili en büyük korkun ne?
    3. Anne-babanda olan hangi özelliklerin eşinde de olmasını istersin?
    4. Sen evlendikten sonra ailen ilişkinde nasıl bir yerde olacak?
    5. Stres ve hayal kırıklıkları ile nasıl başa çıkıyorsun? Sende en çok ne stres oluşturur? Hayattaki en büyük hayal kırıklığın neydi? Bu hayal kırıklığı ile ilgili bugün duyguların ne?
    6. Özel günleri kutlama alışkanlığın var mıdır? Özel günlerde hediye almak, kutlama yapmak senin ve ailen için önemli midir?
    7. Benimle ilgili ne tür endişelerin var? Kafanı neler meşgul ediyor?
    8. Bu cümleleri nasıl tamamlarsın?

    *Bir evlilikte, kadın ….. olmalı/yapmalı.

    *Bir evlilikte , erkek ……olmalı/yapmalı.

    Unutmayın, ilişkinizin geleceği ancak bugününü doğru tanımlamanızla mümkündür.

    Alacağınız tüm cevapların sizi mutlu etmesi dileğiyle;

    Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI

    Konu hakkında detaylı bilgiö kalan soruları öğrenmek için meltemkavcarsirmali.com adresini tıklayın.

  • Bitkilerler Kilo Verme

    Bitkilerler Kilo Verme

    Bitkiler, doğal yöntemlerle zayıflamak için birebir. Bazı bitkiler besin yönünden insan için olmasının yanında zayıflama için de kullanılıyor. Bu yazımızda bitkilerle zayıflamak isteyenler için hangi bitkinin ne özelliği olduğunu, zayıflatan bitkileri derledik. Fakat buradaki bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Zayıflamak için bir diyetisyene başvurmanız önerilir…

    İşte Bazı Bitkiler ve Özellikleri:

    Arnavut Biberi
    Yağ yakıcı özelliği olan bu biber dolaşım ve sindirim sistemini düzenler

    Tarçın
    Yağ yakmaya yardım eden bir bitki oluğ enerji verir.

    Yeşil Çay
    Zindelik verir, yağ yakmaya yardımcı olur.

    Guar Sakızı
    Açlık hissini bastırır

    Rezene
    Demleyere içeceğiniz rezene çayı kandaki şeker oranını düzenler, sakinleştirici etkisi vardır

    Karahindiba Kökü
    Toksinlaeri temizler, yağ yakmayı sağlayan karaciğerin çalışmasına yardım eder

    Keten Tohumu
    Tokluk hissi veren keten tohumu, dolaşım ve sindirim sistemini güçlendirir. Salata veya y0ğurdun üzerine dökerek tüketebilirsiniz

    Maydanoz
    İdrar yollarının sağlıklı çalışması için faydalıdır Mideyi ferahlatır ve kilo vermenize yardımcı olur Taze ya da demleyerek içebilirsiniz
    Maydanoz mideyi ferahlatır ve kilo vermeye yardım eder. İdrar yollarının sağlıklı çalışmasını sağlar. Taze veya demleyerek tüketebilirsiniz.

    Sinameki
    Dolaşım ve boşaltım sistemini destekler

    İlgili Konular ;

    Bitkilerle Zayıflama Yöntemleri
    Diyet – Sağlıklı Beslenme

  • Evlilik Okulum

    Evlilik Okulum

    Bir kadın ve bir erkeğin kanunlar önünde kanunların uygun gördüğü biçimde, bir akit çerçevesinde oluşturduğu birlikteliktir.

    Gerçekten evlilik bu cümledeki tanımdan mı ibarettir? Evet, doğru, evlilik, birbirini seven iki kişinin ilişkilerini, resmi ve kalıcı kılmalarıdır da, bu resmi kılma aynı zamanda evliliği kalıcı da kılar mı?

    Kendinizi ve sevdiğinizi gerçekçi bir değerlendirme ile tanır, ilişkinizi doğru temeller üzerine oturtarak geliştirmektir evliliğinizi kalıcı kılacak olan.

    İşte bu tanışıklığı gerçekleştirmenin ilk adımı Evlilik Check-Up’ıdır. Evlilik Check-Up Programı eşlerin evliliklerini değerlendirmesi amacıyla oluşturulmuştur.

    Checkup programını tamamladıktan sonra başlayacağınız Evlilik Okulu’muzda, kendinizi ve sevdiğinizi gerçekçi bir değerlendirme ile tanıyacak, ilişkinizi doğru temeller üzerine oturtarak geliştireceksiniz. Okulumuzda sevdiğinizle doğru ve gerçekçi olarak tanıştıktan sonra, iletişim becerileri, duygusal yakınlık, sorumluluk, empati, problem çözme, iş bölümü, bütçe düzenlemesi, çalışma hayatı, harcamalar, çocuk sahibi olma, aileler, cinsellik, sigara ve alkol alışkanlığı, arkadaşlar, tatiller ve hobiler alt başlıklarında ortak noktalarınızı oluşturacaksınız.

    Evlenmeden önce ya da sonra yapacağınız bu yolculuk önünüzdeki müthiş birlikteliği doğru, keyifli, sağlıklı ve uzun ömürlü yaşamanızı sağlayacaktır.

    23 Ocak 2012, 19:30’da başlayacak Evlilik Okulumuzun programını şöyle özetleyebiliriz:

    1.Hafta

    • Tanışma, evlilik checkup’ının değerlendirilmesi, evlilik ile ilgili beklentilerimizi ifade etme
    • Bekârlıktan evliliğe geçiş
    • Sorumluluklarımızla tanışma, isimlendirme, sorumluluk paylaşımı
    • Evlilikte iş bölümü
    • Beklentiler, evlilikten, sevdiğinizden, hayattan

    2.Hafta

    • Farklılıklarımızı fark etme, farklılıklarımızı sevme, saygı gösterme
    • Kadın ve erkek farklılıkları ile tanışma
    • Evlilikte iletişim
    • Partnerimi anlama, empati
    • Duygularımızı ifade etme becerisi

    3.Hafta

    • İş ve özel hayat dengesi
    • Bütçe
    • Kriz yönetimi, problem çözme
    • Doğru tepki verme

    4.Hafta

    • Aileler ile ilişkiler
    • Anne-baba olmak
    • Evlilik ile ilgili genel değerlendirme

    Evlilik Okulumuz haftada bir gün iki saatlik bölümlerden oluşmaktadır.

    Evlilik Okulumuzdan mezun olanlar 6 ay boyunca ayda bir kontrol seanslarına katılarak aldıkları eğitimi sağlamlaştıracaklardır.

    Güzel, keyifli, mutlu, sağlıklı bir ilişki için….

    Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI

    Katılımcılara seminerin sonunda seminer notları ve katılım sertifikası verilecektir.

    Bilgi ve kayıt için (0216) 369 08 85 ve 0533 372 15 06’yı arayabilirsiniz.

    www.evlilikokulum.com
    www.evlilikcheckupmerkezi.com