Etiket: nane

  • Nane yaprağı mideye iyi geliyor

    Nane yaprağı mideye iyi geliyor

    Her yönüyle şifalı bir bitki olduğu bilim tarafından da kanıtlanan nane, bakın nelere iyi geliyor?

    Nanenin yemeklere lezzet katmasının yanı sıra şifalı özelliklerinin de bilindiğini, hâttâ hazımsızlıkta nane-limon kaynatıp içmenin ilk akla gelen ev ilacı olduğunu belirten Türk Fitoterapi (Bitkilerle Tedavi) Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik “Anadolu’da yaptığımız halk ilacı araştırmalarında, değişik yabani nane türlerinin yaprak ve uçucu yağının halk ilacı olarak kullanıldığını gördük. Nane çay halinde bilhassa mide ağrıları, soğuk algınlığı gibi hastalıklarda kullanılmaktadır. Halkımız uçucu yağına çok güzel bir isim vermiş: Nane ruhu” şeklinde açıklamalar yaptı.

    Şifası Avrupa İlaç Kurumu tarafından kabul edildi

    Nane çayının faydalarının altını çizen Prof.Dr.Sezik “Bitki çaylarında ve eczacılıkta kullanılan nanenin bilimsel adı Mentha piperita’ dır. Diğerlerinden ayırmak için bu naneye “tıbbi nane” diyoruz. Tıbbi nanenin tarımı yapılır ve kurutulmuş yaprakları çay olarak kullanılır. Bu çayın bulantı, hazımsızlık gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarında belirtileri giderici olarak kullanılabileceği Avrupa İlaç Kurumu tarafından da kabul edilmiştir. Pek çok bilimsel kitapta, bu kullanılışların yanında gaz giderici, sindirim sistemindeki kasılmaları azaltıcı, safra salgısını artırıcı olarak da kullanılabileceği kayıtlı. Son yıllarda antioksidan, ağrı azaltıcı etkilerinin bulunduğu ve bilhassa radyoterapide radyasyonun zararlı etkilerinden cildi koruduğunu gösteren araştırmalar da yayınlandı. Kısacası tıbbi nane şifalı, yararlı bir bitkidir” dedi.

    Bitki çaylarındaki nane ‘Tıbbi nane’

    Nane çayının etkisi, yapraktan suya geçen, mentol, fenolik asitler ve flavonoit genel adı verilen maddeler tarafından meydana getirilir. Tıbbi nanenin şifalı etkilerinden yararlanılması için öneride bulunan Prof.Dr. Sezik “Nane yaprağı ya tek başına veya benzer etkilere sahip başka bitkilerle olan karışımları halinde kullanılır. Piyasada bu şekilde hazırlanmış poşet bitki çaylardan bir adetini kupaya koyup üzerine çok sıcak olmayan (çok sıcak olursa kokulu maddeyi kaybedebilirsiniz) su ilâve edip 5 dakika civarında bekletip içtiğinizde rahatladığınızı hissedeceksiniz. Reflüsü olanlar nane çayı içmemeli, reflüyü artırabilir. Nane çayı içmek için midenizde rahatsızlık hissetmeyi beklemeyin, diğer şifalı etkilerinden yararlanmak için nane çayını daha sık içmekte yarar var,” diyerek sözlerine devam etti.

    Pazardan alınan nane nedir?

    Pazar veya aktardan alınan nanenin türünün farklı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sezik “Pazardan alınan nane, başka bir nane türüdür. Kimyasal yapısı biraz farklıdır. Dolayısıyla etkisi de değişik olur. Eğer, aktardan nane alıp çay gibi demleyip içiyorsanız, pazardan taze nane alıp yapraklarını kurutup kullanın daha iyi. Tabii en iyisi kalitesi belli, hijyenik şartlarda hazırlanan, tıbbi nane taşıyan poşet çayları kullanmaktır” dedi.

  • Cinsel Gücü Artıran Besinler Bitkiler Baharatlar

    Cinsel Gücü Artıran Besinler Bitkiler Baharatlar

    Yapılan yeni çalışmalar ve güncel haberlere göre cinsel gücü arttıran yiyecekler kadınlar ve erkeklerde değişiklik gösterebiliyor.

    Doğada serbest halde bulunan besinler ya da hazırlanan yiyecekler ile cinsel isteği arttırdığı söylenen ilaçlardan daha fazla randıman almak mümkün hale geliyor.

    Bu konuda yapılan çalışmalar dahilinde erkeklerde cinsel gücü arttıran yiyecekler, içecekler ve besinler; C vitamini hepimizin bildiği üzere önemli vitaminler arasında yer alıyor.

    Soğuk algınlığını iyileştirici etkisi yanında cinsel gücü de arttırıyor ve içinde C vitamini barındıran yiyeceklerden maydanoz ise hem insanı genç tutuyor hem de özellikle erkekler tükettiğinde cinsel iktidarı arttırıyor.

    Bunlar dışında nane, kekik, tarçın, sivri biber muz, ceviz, bal, greyfurt, yumurta, badem, enginar, kereviz erkekler için cinsel gücü arttırıcı yiyecekler arasında yer alıyor.

    Şalgam, Antep fıstığı ve fındık içerdikleri doymamış yağ asitleri ve E vitamininden dolayı afrodizyak olarak kullanılıyor.

    Kadınlarda cinsel güç artırıcı yiyecekler içecekler ve besinler: yapısında bulunan serotonin sayesinde mutluluk da veren çikolata hem şeker hem de kalori miktarının fazla olmasından dolayı cinsel gücü arttıran gıdalar arasında yer alıyor.

    Ayrıca yapılan bir başka çalışmaya göre ekşi ve baharatlı yiyeceklerinde kadınlarda cinsel gücü artırdığı savunuluyor. Bunlar dışında:

    Rezene: Sindirim problemlerine olan faydasının yanında en eski afrodizyaklar arasında yer aldığı için vücudun enerjisini arttırıp cinsel yaşamı da etkiliyor.

    Bitki Çayları: Vücuttaki sıvıların akışını hızlandırdığı için, kan dolaşımını da hızlandırır ve bu durum tutku ve heyecanda da artışa neden oluyor. Bu nedenle bitki çaylarının tüketilmesi cinsel gücü ve cinsel birlikteliğin kalitesini arttırır.

    Ginseng: Binlerce yıldan beri Çin’de ilaç yapımında kullanılan ginseng çayı ve kökü; Hormonal sistemi uyarır, erken yaşlanma sürecini yavaşlatır ve göz ardı edilemeyecek güçler verir. Tüketilmesi ile cinsel gücün arttığı ıspatlanmıştır.

    Limon: C vitamini kaynağı olan limon kadınların tüketmekten zevk aldıkları bir gıdadır. Yemeklerde kullanılan limon tuzu ve limon suyu, cinsel gücün artmasında olumlu etki sağlamaktadır.

    Havyar: Yapısında bulunan çinkodan dolayı erkeklik hormonlarının artmasına olanak sağlar.

    Pekmez: Demir kaynağı olan pekmez tahinle de tüketilmesi ile cinsel gücün artmasında çok faydalı olmaktadır.

  • Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülüyor. Endüstriyel, rafine gıdalar ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın %50’leri geçtiği söyleniyor.

    Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla arasında birinci ya da ikinci sırada. Her ne kadar aksini iddia edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmekte!!

    Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yazdığı bu yazıda tedavisinde asit azaltan ilaçların kullanıldığı göğüs yanması (reflü) ve mide ekşimesi gibi şikayetlerin ilaçsız, sadece diyet ile nasıl düzelebildiğini öğreneceksiniz.

    Tıpta müthiş ilerlemeler oluyor. Bir yığın modern mide ilacı keşfediliyor. Bunlara rağmen reflü giderek artıyor? Neden?

    Gastroözofagiyal reflü (GÖR) ya da kısacası reflü mide içinde bulunan yemek ve asidin yemek borusuna (Özofagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak da biliniyor.

    Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülmekte. Endüstriyel ülkelerde insanların en azından yüzde 20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın yüzde 50’leri geçtiği söylenmekte. Zaten ilaç satışları da bunu gösteriyor. Mide asidini azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada. Bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok, sadece günü kurtarıyorlar. Zaten tedavi edici olsa idi bu kadar satılmazlardı.

    Reflünün oluşum mekanizmasından biraz bahseder misiniz?

    yemek borusunun (özofagus) alt ucunun mide ile birleştiği yerde alt özofagus büzgeçi (sfinkter) denilen, kastan oluşmuş kapak benzeri bir yapı bulunuyor. Bu büzgeç yutma sırasında yemek mideye inerken gevşeyip açılıyor, diğer zamanlar büzüşüp kapanıyor. Normalde yemek borusu yolu ile mideye inen yiyecek nadiren mideden tekrar yukarıya, yemek borusuna çıkıyor. Olsa da bu çok kısa sürüyor.

    Reflüde yemek borusu (özofagus) alt büzgeçi kapalı olması gerektiği zaman gevşer ve mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Mide şişkinliği mevcut durumu azdırıyor. Geri kaçış nadiren bu büzgeçin tonusunun (belirli kasılma hali) yetersizliğine, yani gevşekliğine bağlı.

    Mide yüzeyini döşeyen hücreler midenin salgıladığı güçlü aside karşı dayanıklı. Halbuki yemek borusunun döşemesinin bu güçlü asitten korunacak bir özelliği yok. Uzun süre mide asidine maruz kalırsa burada mikropsuz bir iltihap gelişiyor; buna tıp dilinde ösofajit deniyor. Ösofajit uzun erimde yemek borusu kanserine yol açabiliyor.

    Ne gibi belirtileri ve yan etkileri var reflünün?

    Hastalar reflüyü genellikle göğüs kemiğinin altında bir “yanma” ve ”baskı” olarak hisseder, bazen de bu yanma hissi boğaza doğru yansır. Yanma ve baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve bazen saatlerce sürebilir. Bazen ağza ekşi su da gelebilir. Astım, larenjit (ses kısıklığı), yutma güçlüğü görülebilir.

    Reflü tedavi edilmez ise yemek borusunda darlık ve kanamalara yol açabiliyor. Astımlı hastaların en az üçte birinin altında sebep olarak reflü vardır. Uzun süre reflüsü olan bir kişide yemek borusu kanseri de gelişebiliyor.

    mide

    Reflü teşhisi nasıl konuyor? Tedavisi nasıl?

    Hastanın şikayetleri iyi değerlendirilirse reflü teşhisi hiçbir laboratuar yöntemine başvurmadan genellikle rahat konuluyor. Başka şüpheli bir durum yoksa radyolojik incelemelere ve endoskopiye nadiren gerek duyuluyor.

    Klasik reflü tedavisinde üç grup ilaç kullanılıyor; anti asitler, H2 reseptör kırıcıları ve proton pompa inhibitörleri. Antiasitler mide asidini nötralize eden bikarbonat gibi alkali maddeler. Diğerleri ise mide asidini azaltan ilaçlar. Bu ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada.

    Her ne kadar akut devrede bu ilaçlar yemek borusundaki yanmayı azaltsa da hastalığı tedavi edici bir özellikleri yok. Uzun süre kullanılmaları halinde bir yığın ciddi yan etkileri de oluyor.

    Sanılanın aksine reflülü hastalarda midenin asit üretiminde bir fazlalık yok. Hatta birçok reflülü hastada (özellikle yaşlılarda) mide asit salgısı düşük (1). Mide asidinin çok sayıda görevi var. Bunun ilaçlarla azaltılması bir yığın yan etkilere neden oluyor.

    Biraz o yan etkilerden bahsetseniz. Çünkü o kadar çok insan bu ilaçları kullanıyor ki…

    Evet, çok haklısınız. Üstelik hekimlerin büyük çoğunluğu bu yan etkileri hastalarına açık açık anlatmıyor. Mesela o hasta belki mide ilacı yüzünden zatüre oluyor ama kendisi bunu bilmiyor. Hatta muhtemelen hekimi de.

    Mide ilacı yüzünden akciğer hastalığı geçiriyoruz yani…

    Mesela ABD’de sağlık merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış bir araştırmaya göre asit azaltan ilaçları kullananlarda kullanmayanlara göre 4 kat fazla zatüre (akciğer iltihabı, pnömoni) olduğu saptanmış (2).

    Çünkü mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimizle aldığımız mikropları öldürmek. Yani mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biri. Mesela ülser hastalığına sebep olan helikopter bakterileri (helikobakterler) düşük asitli ortamlarda yaşama şansına sahip oluyorlar. Birçok mikrobik ishalin altında yatan neden de aynı.

    Mide asidinin azalmasının başka bir zararı da B12 vitamini yetersizliğine yol açması. B12 vitamini yetersizliği çok önemli çünkü kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına, algılama bozukluklarına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermekte. Yüzde 20’lere 30’lara varan oranlar bildiriliyor. Bunun temel nedenleri hekimlerin hastalarına kırmızı et yeme yasağı koymaları ve reçetelerine yazdıkları mide ilaçları!(3)

    Mide asidinin B12 vitamini emilimine 2 temel faydası var. Mide asidi, diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını sağlıyor. Aksi halde vitaminin bağırsaktan emilerek kana geçmesi çok zorlaşıyor. Yine B12 vitamininin emilebilmesi için midede intrinsik faktör denilen bir yapıyla birleşmesi gerekiyor ki, bu faktörün salgılanması da asit azlığında azalıyor.

    Mide ilaçlarının bir zararı da protein sindirimini bozması. Yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, psikiyatrik (otizm, depresyon, hiperaktivite) enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Haşimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım, vb.) gelişebiliyor.

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltıyor. Mide asidini azaltan ilaçlar bu kadar çok kullanıldığına göre yemek borusu kanserlerinin de azalması gerekiyordu. Ne gezer? Tam tersine son 15-20 yemek borusu kanserleri 3-4 kat arttı .

    Beslenme alışkanlıklarımızın reflü ile bir ilişkisi var mı?

    Şişman kişilerin çoğunda reflü var. Bu nedenle fazla yağlı yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüş. Fakat reflünün diyetteki yağ miktarı ile değil, şişmanlıkla ilgisi olduğu gösterilmiş (5).

    Buna karşılık rafine (hızlı kana karışan) şekerlerin diyetteki fazlalığı ise reflüye neden olmakta. Yapılan bir araştırmada reflüsü olan hastaların diyetindeki glisemik endeksi yüksek gıdalar çıkartıldığında hastalık belirtilerinin bir hafta içerisinde düzeldiği gösterilmiş (6). Hatta bu çalışmaya katılan hastalar alkol, sigara ve kahve gibi kötü alışkanlıklarına devam etmelerine rağmen reflü şikayetleri düzelmiş. Bahsi geçen hastalar mide ilaçlarının tümünü kesmişler. Maalesef bu konuda yapılan tek araştırma bu.

    Bizim gözlemlerimiz de aynı şekildedir. Düşük şekerli bir diyet olan “Taş Devri diyeti”ni uygulayan kişilerin çok büyük bir bölümünde (neredeyse hepsinde) reflü birkaç gün içinde kendiliğinden kayboluyor. Düşük şekerli diyetin reflüyü nasıl azalttığının mekanizması iyi bilinmemekte.

    Bu aşamada Dr. Batmanghelidj’in açıklamaları önemli. Daha önce de su konusunda anlattığım gibi birçoğumuzda bulanan gizli susuzluk nedeni ile (yani eğer yeterli sıvı almıyorsak) vücudunuz histamin salgısını artırıyor (zaten asit ranitidin, simetidin gibi mide ilaçları da histamin salgısını azaltıyorlar). Histamin akciğer damarlarını ve uzuvlarımızdaki damarları büzerek sıvı kaybını önlüyor. Böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlıyor. Fakat bunun karşılığında histamin mide asit salgısını da artırıyor.

    Midede proteinli gıdayı sindirecek olan asit, mide döşemesindeki hücrelere zarar vermiyor. Hâlbuki onikiparmak bağırsağının hücreleri aside mide hücreleri gibi dirençli değil. Normalde mide asiti arttığında sekretin denilen hormon da artarak pankreastan bikarbonat salgısını artırıyor.

    Ancak midedeki asiti nötralize edecek kadar bikarbonat salgılandığında mide kapısı (pilor) açılarak mide asiti ve yiyecekler onikiparmak bağırsağına geçebiliyor. Eğer geçerse onikiparmak bağırsağına geçen asit buradaki döşemeyi (mukoza) tahrip ederek ülser yapıyor.

    Neyse ki çoğu kez pilor spazma uğrayarak bu duruma izin vermiyor. Ama bu sefer mide içi basıncı artıyor. Sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor. İşte reflü dediğimiz şey bu. Bu arada midenin kronik olarak şişkin olmasmide üst kapısının diyafram yarığına (hiatus) fıtıklaşmasına neden oluyor (hiatus fıtığı).

    Aslında başka bir sorun da mide asit salgısının azalması. Ülser şikayeti olan kişilerin çoğunun mide asit salgısı sanılanın aksine düşük oluyor. Midedeki proteinler asitle yeterince parçalanamayınca mide kapısı açılmıyor ve sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor

    Bence hipoglisemide de benzer şeyler oluyor. Hipoglisemi sırasında vücudumuz kan şekerini yükseltmek için adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarını artırıyor. Biliyorsunuz kortizol mide asit salgısını artıran bir hormon. Pankreas kortizolün fazladan salgıladığı bu asiti nötralize edecek kadar bikarbonatı kısa zamanda salgılayamadığı için az önce anlattığım gibi pilor sıkı sıkıya kapanıyor. Mide içi basıncı artıyor, yiyecekler bağırsağa geçemiyor ve artan basınç nedeni ile yemekborusu alt büzgeçi açılıyor. Sonuçta mide içindeki yiyecekler ve kortizol yüzünden artan mide asidi yemek borusuna geri tepiyor.

    Suyun da reflü ve ülser tedavisinde çok önemli olduğu söyleniyor. Bu nasıl oluyor?

    Birçoğumuzun yeteri kadar su içmediği açık. Bu nedenle vücudumuz tam anlamı ile görevlerini yerine getirmiyor ve çeşitli kronik hastalıklar ortaya çıkıyor. İran asıllı ABD’de yaşayan Dr. Fereydoon Batmanghelidj (Feridun Batmangeliç) Su: Hasta Değil, Susuzsunuz kitabında tüm hastalıkların en önemli nedenin, vücudun susuz kalması olduğunu söylüyor . Bu bilim adamına göre yeterli su tüketimi nerdeyse bütün hastalıkların korunmasına yardımcı olabiliyor. Yeterli suyun en faydalı olduğu hastalık ise reflü ve ülserler.
    Dr. Fereydoon Batmanghelidj’in hikayesi çok ilginç. Batmanghelidj İran İslam Devrimi sırasında 1979 yılında idamla yargılanmak üzere hapiste yatıyor. Hapishanedeki ilk günlerinde şiddetli kıvrandırıcı ülser ağrısı olan bir mahkûma hapishanenin revirinde hiç ilaç olmadığı için iki bardak su veriyor. Ağrı 8 dakika içinde geçiyor. Daha sonra hastası 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2 büyük su bardağı) su içmeye devam ediyor. Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyor. Hasta yıllarca mide ağrısı çekmiyor.

    Batmanghelidj ilk hastadan sonra hapisten çıktığı 1982 yılına kadar 3000’den fazla ülserli mahkûmu sadece suyla tedavi ediyor. Hapse girdiğinden bir yıl sonra ilk duruşmaya çıktığında hâkime insan sağlığı için çok önemli bir buluş yaptığını, yaptığı bu buluşun İran ve Batı tıp dergilerinde yayınlanması için bir makale yazdığını söylüyor. İdam edilmeden önce bu yazıyı kendisine teslim etmek istiyor. Hâkim duygulanıyor ve cezasını 3 yıla indiriyor. Daha sonraki aylarda ise erken tahliye kararı veriyor. Fakat Batmanghelidj araştırmalarını tamamlamak için erken tahliye teklifini kabul etmiyor, izin alarak fazladan birkaç ay daha hapishanede kalıyor (toplam 2 yıl 7 ay) ve çalışmalarını tamamlıyor (7).

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Reflü ve ülseri benzer şekillerde tedavi ediyorum. İkisini birlikte anlatayım. Acil tedavinin ilk adımı hastaya 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2.5 büyük su bardağı) su vermek (günde toplam en az 4 litre). Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyorum. Daha önce de anlattığımız gibi Dr. Batmanghelidj bu şekilde binlerce hasta tedavi etmiş.

    İkinci önemli adım rafine şekerlerin, un ve şekerden mamul gıdaların, belirgin bir şekilde azaltılması. Taş Devri diyeti bu amaca çok uygun.

    Zatürree-mide ilaçları

    ABD’de yapılan bir araştırmaya göre primer bakım merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış (6). Bu hastaların 5,551’inde primer pnömoni (zatürree) saptanmış. En az bir yıl asit salgısı azaltan ilaç kullanan kişilerde pnömoni sıklığı %2.45 iken, bu tip ilaçları kullanmayanlarda oran %0.6 olarak bulunmuş; yani dört kez daha az pnömoni olmuş.

    Mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimiz ile aldığımız mikropları öldürmektir.

    Yanı mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biridir. Yukarıdaki sözü edilen çalışmada zatürreenin mide asidi azaltan ilaçları kullananlarda 4 kat fazla görülmesi bu konunun önemini daha da iyi vurgulamaktadır.

    B12 vitamini-mide ilaçları

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını engeller. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermektedir. Bunun temel nedenleri kırmızı et yeme yasağı ve mide ilaçlarıdır . B12 vitamini eksikliği kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir.
    B12 yetersizliğinden korunmak için asit azaltan ilaçlar kesilmeli ve C vitamini ya da diğer doğal asitli yiyeceklerden zengin bir diyet ile beslenilmelidir.

    Mide ilaçları ve hazımsızlık

    Mide ilaçları asit salgısını azalttığından ya da var olanı etkisizliştirdiğinden protein sindirimi büyük ölçüde bozulur. Bu durum sonucunda yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Hoshimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım vb) gelişebilir.

    Mide ilaçları ve minerallerin emilimi

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltır. Örneğin antiasitler fazla kalsiyum içermesine rağmen mide asitliğini azalttığı için iyi bir kalsiyum kaynağı değillerdir.

    Kanser ve reflü ilaçları

    Mide asidini azaltan ilaçların Barett ösefagusunu azaltması lazım geldiği varsayıldığına göre, son 15-20 yıldır yemek borusu kanserlerininin de azalmasını beklerdik. Halbuki bu dönem içinde ösefagus kanserleri 3-4 kat artmıştır !!

  • Mükemmel Bir Cilt İçin…

    Mükemmel Bir Cilt İçin…

    Kuru ve karma ciltler için; ballı badem, süt, papatya, havuç, zeytinyağı, kayısı, yosun ve kil idealdir. Yağlı ciltler; lavanta, biberiye, menekşe, zeytinyağı, nane, kayısı, kil ve yosunu tercih etmelidirler. Hassas ciltler ise; kayısı, papatya, havuç ve zeytinyağından şaşmamalıdır..

    Ayrıca aşağıdaki 20 bitki de cildi besleyerek pürüssüzleştirmekte ve kullanan kişiyi şaşırtmaktadır. Sağlıklı ve güzel ciltli günler!

    1) Süt; içeriğindeki zengin proteinlerle cildi yumaşatır ve besler.

    2) Havuç; tüm cilt tipleri için uygun olmakla birlikte özellikle yüz temizliği için idealdir. Beta-Carotene, A, B, C, D, E vitamini açısından zengindir.

    3) Kayısı; havuç gibi tüm cilt tipleri için uygun olan diğer bitkidir. Akneleri temizler. Bünyesinde A vitamini ve mineraller içerir.

    4) Kil; ölü derileri temizleyerek cildi canlandırır ve yumuşatır. Doğal lif uygulamasıyla birlikte tavsiye edilir.

    5) Buğday; E vitamini açısından zengin olduğundan yıpranmış cildi onarıcı ve beslyici niteliktedir.

    6 ) Menekşe; protein, mineral ve aminoasitler içerdiğinden antibakteriyel etki taşır. Hassas ciltler dikkat etmelidir.

    7) Papatya; cildi yumuşatıp rahatlattığından yüz temizliği için ideal bir üründür.

    8 ) Biberiye; derinden temizlik sağlar. Antibakteriyel etkidedir.

    9) Yosun; selülitli bölgelere doğal lif yardımıyla masaj yapılarak uygulanmalıdır.

    10) Zeytinyağı; cildi yumuşatarak cildin genç görünmesine yardımcı olur.

    11) Avakado; A, B, D, E vitaminlerini içerir. Kuru cilt tipleri içindir.

    12) Gül; yumuşatıcı ve rahatlatıcıdır.

    13) Lavanta; hassas veya yağlı ciltler için uygundur. Akne tedavisine birebirdir.

    14) Ayçiçeği yağı; nemlendirici ve besleyici özelliktedir.

    15) Hindistancevizi; cildi besler.

    16) Portakal; kuru cildi besleyen çok iyi bir cilt toniğidir. Ayrıca kokusu da ferahlatıcıdır.

    17) Hint yağı; cildi besler.

  • Ateşinizi Çıkartacak Baharatlar

    Ateşinizi Çıkartacak Baharatlar

    Bu bitki ve baharatları tüketen çiftler, birbirlerine daha çok zaman ayırmak isteyecek… Çünkü, cinsel gücü artıran bu bitkiler, oldukça güçlü etkiler yaratıyor…

    * Tarçın: Hormonları çalıştırır ve cinsel gücü artırır. Bir bardak suya bir kahve kaşığı atılıp çay gibi içilebilir. Sütlü tatlıların üstünde kullanmayabilirsiniz.

    * Ay çekirdeği: Cinsel arzuyu artırıyor ama sivilce ve kilolarda da artışa neden oluyor. Birinden birini seçeceksiniz!

    * Yulaf ezmesi: Özellikle kadınlarda cinsel isteksizliği giderir. Hormonları düzenler ve vücut direncini artırır. Her sabah sütlü yulaf ezmesinin içine isterseniz ceviz, fındık, antepfıstığı koyabilirsiniz. Bu kuvvetli öğünle gününüzü daha kolay geçirebilirsiniz.

    * Üzerlik tohumu: Cinsel gücü artırır, hamileliği kolaylaştırır. Ezilmiş tohum günde 1-2 gr. bala karıştırılarak yenir veya doğrudan suyla içilebilir.

    * Kırmızı ve yeşil acı biber, karabiber: Hep tatlılar bu etkiyi yapacak değil ya, inanamayacaksınız ama acı da cinsel isteği kamçılar…

    * Sarmısak: Tüm hormonları çalıştırır. Çiğ olarak yenmesi tavsiye edilir.

    * Roka: Yeşil sebzeler içinde bu anlamda en değerlisi rokadır. Yalnız balık yanında değil, salatalarda da kullanmalısınız.

    * Zencefil: Tüm vücudu uyarır, bedenen ve ruhen güç kazandırır. Kurabiye ve tatlılarda da kullanılabilir.

    * Kekik ve nane: Özellikle kadınlarda bütün kadınlık hormonlarının düzenli çalışmasını sağlar ve vücudu güçlendirir.

    * Hardal, kimyon, kişniş: Bütün hormonları çalıştırır ve sinirleri de kuvvetlendirir.

    * Vanilya: Hem bedeni, hem de sinirleri güçlendirir, cinsel gücü artırır. Tatlı ve keklerde bol bol kullanılabilir.

    * Isırgan tohumu: İşte ufak bir mucize. Bir kilo bal ile 100 gr. ısırgan tohumunu karıştırın ve her gün bir kaşık yiyin. Bomba gibi hissedeceksiniz.

    * Arı sütü, bal ve polen karışımı: Bu karışım hem hücrelerinizi yeniler, hem de yaşınız ilerlese de cinsel gücünüzü yerinde tutar

    İlgili Konular ;
    Erkekte sperm kalitesini ve cinsel gücü artıran besinler

  • Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim!

    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim!

    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! Hayatınıza giren bir başka tropik esintiyim… Özel rengim ve kokumla bambaşka diyarlara yolculuklara var mısınız?

    Pastel Kokulu Oje Hindistancevizi, minik boyuyla kolayca çantanızda taşınabilir.

    2 kat sürülür ve kuruduktan sonra bir iki gün boyunca sizi saracak “hindistancevizi” kokusu bırakır.

    Oje kokusunun kalıcılığı; ellerinizin suyla temas sıklığına göre değişir.

    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! | 1

    Pastel Kokulu Oje Hindistancevizi; hafif kokulu…
    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! | 2

    Pastel Kokulu Oje Hindistancevizi; feminen..

    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! | 3

    Pastel Kokulu Oje Hindistancevizi; sofistike..
    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! | 4

    Pastel Kokulu Oje Hindistancevizi; iştah açıcı… :)
    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! | 5

    Pastel Kokulu Oje Hindistancevizi; Pastel tadında…

    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim! | 6

    İlgili konular ;
    Sür, Kurut ve Kokla!
    Pastel Kokulu Oje Toap Coat
    Pastel Parfümlü Oje Greyfurt
    Pastel Kokulu Oje Ananas

  • Sür, Kurut ve Kokla!

    Sür, Kurut ve Kokla!

    Havada yaz kokusu var!

    Pastel Türkiye’de bir ilke imza atıyor ve parfümlü ojeyi piyasaya çıkarıyor. Pastel Parfümlü Oje, hem yaza uygun göz alıcı renkleri hem de taze, nefis parfümleriyle bu yaza renk katmaya hazırlanıyor.

    Pastel Parfümlü Oje, iki kat sürüldükten ve bir süre kuruması beklendikten sonra dayanılmaz güzellikteki parfümlerini yaymaya başlıyor. Kısacası, sür, kurut, ve kokla!

    Şimdi alın, sürün ve ojenizin muhteşem, büyüleyici parfümlerinin etrafınızda yarattığı etkileri izleyin. Portakal, hindistan cevizi, nane, ananas, çikolata-kahve, greyfurt parfümlü ojeler ve vanilya-tarçın parfümlü top coat ile bu yazın en popüleri siz olacaksınız.

    Tavsiye edilen tüketici fiyatı:2,45 TL

    Sür, Kurut ve Kokla! | 7

    Sür, Kurut ve Kokla! | 8

    İlgili konular ;
    Pastel Kokulu Oje “Hindistancevizi”yim!
    Pastel Kokulu Oje Toap Coat

  • İşte aşırı terlemenin çözümü!

    İşte aşırı terlemenin çözümü!

    Terlemenin vücudun bir savunma mekanizması olduğunu ve bu şekilde vücut sıcaklığının ayarlandığıdır. Aşırı terlemenin (hiperhidrozis) ise özellikle eller, koltuk altı, ayaklar, alın, yüzde ve vücudun geri kalan bölgesinde normal fizyolojik ve duygusal durumların ötesinde terleme olması durumu olduğunu , “Bu durum normal ter bezlerinin uyaranlara abartılı cevap vermesinden kaynaklanmaktadır. Ellerde terlemenin fazla olması, koltuk altlarının sık sık ıslanması kişilerin yaşam kalitesini etkiler. Genellikle bu kişiler çekingen, sıkılgan ve utangaçtırlar. İş ilişkileri ve sosyal hayatları etkilenir. Kişi yaşam şeklini bilinçli veya bilinçsiz şekilde değiştirir, sosyal ortamlardan uzak durur. El ve koltuk altında aşırı terleme olması tedavi gerektiren bir durumdur ve kesin tedavisi endoskopik torakal sempatikotomidir. Hasta ertesi gün taburcu edilir ve bir hafta içinde çalışma hayatına dönebilir. El terlemesi için başarı yüzde 99, koltuk altı için bu oran yüzde 90′dır. Ameliyatın hemen sonrası eller, koltuk altı ve çoğu zaman da ayaklar kurumuş olur” dedi.

    TEDAVİ YÖNTEMLERİ

    Tedavi yöntemleri, “Alüminyum klorit ve etil alkol karışımlı kremler, sistemik antikolinerjik ilaçlar, beta blokör ilaçlar, iontoforez (el ve ayaklara elektrik akımı uygulamasıdır), botox uygulaması, liposakşın (yağ aldırma). Bu yöntemlerin çoğu günümüzde uygulanmaktadır ancak hiç biri kesin çözüm değildir. Bazılarının tedaviye bağlı yan etkileri fazla iken bazıları kısa süreli ve pahallı tedavi yöntemleridir” diye konuştu.

    Ameliyatın özellikle el, koltuk altı ve yüz terlemelerinde kesin ve mükemmel sonuç verdiğini , “Genel anestezi altında, kamera yardımıyla kapalı olarak yapılan ameliyat ile sempatik sinir fonksiyonu bölgesel olarak ortadan kaldırılır (klips, sinirin kesilmesi veya yakılması, kesilip çıkarılması). Açık yöntemle yapılan ameliyatlar günümüzde bu hastalarda artık terk edilmiştir” şeklinde konuştu.

    AMELİYAT YÖNTEMLERİ

    Kamera yardımı ile yapılan kapalı ameliyatlar: “Endoskopik torakal sempatektomi: Göğüs boşluğu içinde ilerleyen ve el, koltuk altı ve yüzü etkileyen sempatik sinirin kısmi olarak çıkarılmasıdır. Bu ameliyat yöntemi yan etkileri nedeniyle günümüzde artık uygulanmamaktadır.

    Endoskopik torakal sempatikotomi: Göğüs boşluğu içindeki sempatik sinirin makas veya koter (kesici ve yakıcı özelikte elektirikli cihaz) ile sadece bir bölgeden kesilmesidir. Günümüzde en sık uygulanan yöntemdir.

    Klips ile sempatik blokaj: Göğüs boşluğu içindeki sempatik sinire titanyum veya polimer klipslerle blokaj uygulanmasıdır. Yan etkileri daha az olmasından dolayı tercih edilmekte ve uygulanmaktadır.

    Hastanın klips ile ameliyat sonrası kompensatuvar (dengeleyici) terlemeden veya diğer yan etkilerden rahatsız olması durumunda klipsin çıkartılarak hastanın tekrar eski durumuna döneceği bildirilmektedir ancak bu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Klipsin sinire yaptığı baskı sonucu sinir dokusunda hasar meydana gelmektedir. Hastaya klips çıkarıldıktan sonra 1-3 ay içinde sinir kendini yenileyip eski fonksiyonlarını kazanabilir ancak bu düşük bir ihtimal olup kesin değildir. Klipsin çıkarılması sonrası şikayetlerin geriye döneceği garanti edilmemelidir.”

    AMELİYAT RİSKLERİ VE YAN ETKİLERİ

    Ameliyatın genel anestezi altında yapıldığını ve herhangi bir ameliyatta ortaya çıkabilecek problemlerin endoskopik torakal sempatikotomi için de geçerli olduğunu , “Bu ameliyattan sonra hastaların yüzde 1-5′inde bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bunlar pnömotoraks (göğüs boşluğunda hava kalması), interkostal nöralji (ameliyat bölgesinde ağrı), horner sendromu (göz kapağında hafif aşağı inme), kanama gibi durumlardır. Yan etki olarak kompenzatuvar terleme (yüzde 10-70) görülebilir.

    En çok sırt, karın, kalça, bacaklar gibi bölgelerde görülür. Bu durum ameliyat sonrasında en sık rastlanan problemdir ancak hastalar genellikle günlük hayatlarını fazla etkilemeyen bu durumdan şikayetçi olmazlar. Endoskopik torakal sempatikotomi tecrübeli bir cerrah tarafından uygulanırsa son derece güvenli bir yöntemdir. Bu ameliyat yaklaşık 3 yıldır Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı’nda uygulanmaktadır. Ameliyat video yardımıyla kapalı olarak yapılmakta ve hastalar ertesi gün taburcu edilmektedir. Kliniğimizde aksiler ve palmar hiperhidrozis nedeniyle ameliyat edilen hastalarda başarı oranı yüzde 95′in üzerinde, hasta memnuniyeti yüzde 90′ın üzerindedir.”

    Aşırı Terleme Sorununuza Bitkisel Çözümler

    Aşırı terleme normalde sağlığa zarar vermez. Terlemeyi önleyici pomad ve losyonlar mevcuttur. Terlemeye bitkisel tedavi olarak şu kürleri önerebiliriz.

    – 1 bardak kaynar suya 2-10 gr Adaçayı konur ve 10 dk. bekletilir. Günde 2-3 bardak içilir.
    – Nane suyundan günde 20 gr içilir.
    – Meşe mazısı toz haline getirilir 5 gr. kitre ile içilir.
    – 1 bardak suya 6-10 gr. meşe kabuğı ufalanarak konur. 5 dk. kaynatılır bu su ilayaklar yıkanır.
    – Günde 3-4 damla elma yağı 1 fincan su il içilir
    – 1 bardak kaynar suya 2-10 gr. at kuytuğu konur 10 dk. bekletilir günde 2-3- bardak içilir.
    – Erik hoşafı yapılıp içilir.

  • Zayıflatan bitkiler

    Zayıflatan bitkiler

    Mevsimlerin insan vücuduna yaptığı etkileri hafifletmede ve vücuttan su atılımını hızlandırmada bitkiler hızlı sonuç veriyor.

    Biberiye, funda yaprağı, kiraz sapı, ısırgan yaprağı, yeşil çay, mate yaprağı ve kekik gibi içinde barındırdığı özelliklerle vücutta tam bir detoks etkisi yapıyor.

    Biberiye

    Biberiye yaprakları, bağırsaklardan yağın emilmesini azaltıyor ve dolayısıyla kilo almayı ve karaciğer yağlanmasını önleyebiliyor. Ayrıca safra salgısını artırarak özellikle yağlı besinlerin sindirimini kolaylaştırıyor. Biberiye yaprakların diğer taraftan, idrar söktürücü özelliği ile vücuttan ödemin sökülmesine de yardımcı oluyor.

    Funda yaprağı ve kiraz sapı

    Funda yapraklarının da idrar artırıcı etkisinin yanı sıra sindirimi kolaylaştırıcı özelliği var. Kiraz sapı da zengin potasyum içeriği nedeniyle vücutta idrar ile atılan potasyum dengesinin bozulmasını önlüyor.

    Isırgan, yeşil çay ve mate

    Isırgan yapraklarının da potasyum bakımından zengin bir idrar söktürücü olmasının yanı sıra vücuttaki ödemin atılmasına yardımcı var. Yeşil çay ve mate yaprağının da içinde bulunan kafein maddesi nedeniyle fiziksel halsizliği giderici ve enerji verici içecekler olduğunu belirtmemiz gerekir.

    Kekik yağı

    Kekiğin uçucu yağında safra artırıcı etki bulunur. Dolayısıyla sindirimi kolaylaştırır.

    İlgili Konular ;
    Kararlıyım yaza zayıf gircem
    Zayıflamanın Tüyoları
    Kilo Vermenin 50 Sırrı
    Yaza Zayıf ve Sağlıklı Girmenin Yolları

  • Zeytinyağlı biber dolması nasıl yapılır?

    Zeytinyağlı biber dolması nasıl yapılır?

    Diyet yapmaya başladınız. Dolayısıyla etin hayatınızdaki yerini biraz geriye çekmeniz gerekiyor. Zeytinyağlı yemeklere yönelmeniz sizin için daha sağlıklı olacak. Peki ne yapmalı? Hem etli hem de zeytinyağlı olarak sunulan yemeklerde elbette zeytinyağlı olanı tercih etmelisiniz. Bunun başlangıcını bizimle beraber yapmaya başlayın istedik.

    Zeytinyağlı biber dolması tarifini de sizler için hazırladık.

    Zeytinyağlı biber dolmasının yapımı çok kolay. Özellikle malzemelerini her evde bulmak mümkün. İhtiyacımız olan şeyler 6 adet dolmalık biber, 1 domates, orta boy soğan, yarım çay bardağı zeytinyağı, 8 kaşık pirinç, yarım bardak su, 4 dal maydanoz, 1 çay kaşığı tarçın, 1 tatlı kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı antep fıstığı, biraz tuz ve karabiber, bir tutam nane.

    Önce ince ince doğradığınız soğanları zeytinyağı içinde iyice kavurun. Üzerine fıstıkları koyun. Pirinci de koyduktan sonra birkaç dakika kavurun. İstediğiniz tada göre tuzunu ve şekerini koyun. Yarım bardak suyu da üzerine ekleyin ve su çekilene kadar iyice pişirin. Piştiğinden emin olduktan sonra 10 dakika kadar dinlenmeye bırakın. İçine koyacağınız baharatları maydanozla beraber ilave edin ve karıştırın.

    Çekirdeklerini önceden çıkardığınız dolmaların içine malzemeleri doldurun.Üzerine domates koyacak kadar yer bırakın. Son olarak da domatesleri biberin ağzına yerleştirin. Biberlerin ağızları yukarıya gelecek şekilde tencereye dizin. Üzerine 1.5 bardak su ve 3 kaşık zeytinyağıyla tuz koyun. Kısık ateşte pişirin.

    İlgili Konular :

    Zeytinyağlılar
    Zeytinyağlı Börülce