Etiket: mutsuz evlilik

  • Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları!

    Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları!

    Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar, bazen imkansız gibi görünse de mutsuz bir evlilik ve eş için her şeyin bitmiş sayılmayacağını, aslında birkaç küçük değişim ve adımla ilişkinin seyrinin değişebileceğini söyledi.

    Uz. Dr. Taner Canatar, evlilik ilişkisinin sevgi, saygı, paylaşma ve hoşgörü ile yürütülürse mutluluğun, yürütülemez ise de mutsuzluğun başlıca kaynaklarından birisi olduğunu ifade ederek, “Evlilik, ‘ben’i koruyarak ‘ben’ ve ‘sen’ den ‘biz’ oluşturabilme arzusudur.

    Kadın ve erkek bakış açısındaki temel farklılıklar, duyguları, ihtiyaçları, bedensel duyumları, davranışları ve seçimleri olduğu kadar söylemleri, öncelikleri ve ilgi alanlarını da doğrudan etkiler. Bunun sonucunda da kadınların ve erkeklerin birbirlerinden uzaklaşma nedenleri de farklı olur” dedi.

    Kadın için erkeğin ilgi göstermesi sevgisinin en önemli belirtisi iken eşi tarafından ilgi görmeyen, ihmal edilen bir kadının değersizlik duygusuna kapıldığını söyleyen Canatar, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu durumda en çok ihtiyacı olan şey eşinin onu sevdiğine, ona değer verdiğine dair sözleri ve davranışlarıdır ama bunları bulamadığında eşine küser, kırılır ve ondan uzaklaşır. Uzaklaşan taraf erkek olduğunda ise nedeni genellikle eşe duyulan öfke ve kırgınlıktır.

    Kırgınlık ve öfke genellikle birlikte, çoğunlukla da iç içe geçmiş şekilde yaşanan ve ilişkiyi yavaş yavaş zehirleyen duygulardır; çözüme kavuşturulmadıklarında etkileri yıkıcı olur. Oysa evlilikte aşk, yakınlık ve sevgi için duyulan gereksinimlerin karşılanması amaçlanır.”

    Mutsuz evliliklerin oranının giderek arttığını belirten Canatar, mutsuz çiftlere şu önerilerde bulundu: “Her ne kadar zor hatta bazen imkansız gibi görünse de mutsuz bir evlilik ve eş için her şey bitmiş sayılmaz. Aslında birkaç küçük değişim ve adımla böylesine bir ilişkinin seyri değişebilir.

    Her şeyden önce eşler arasında şehvet ve tutkunun yeniden alevlendirilmesi gerekir. Yani flört günlerine geri dönmelisiniz. Eşinize ilgi, sevgi, yakınlık göstermekten hiç vazgeçmeyin, onu dinleyin, onaylayın, takdir edin, asla başkalarıyla kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın.

    Eşinizin duygu ve düşüncelerini önemsediğinizi ve ona değer verdiğinizi her fırsatta sözleriniz ya da davranışlarınızla gösterin. Eşinizi kendi istediğiniz gibi birine dönüştürmeye çalışmayın. Baskıcı ve kontrolcü değil, duyarlı, özenli, yakın ve sıcak olun.

    Sorunları henüz başlangıç aşamasındayken açık bir şekilde masaya yatırıp kendi hatalarınızı açık yüreklilikle kabul ederek birlikte çözüm yolları arayın. Şu an ve şimdiyi yaşamaya gayret edin.

    Eşinizin ya da kendinizin geçmişte yaptıklarını tekrar tekrar gündeme getirmeyin, hataları için onu yargılayıp, yaptıklarını sürekli başına kakmayın.

    Tensel temasınızı artırın. Birlikte daha fazla zaman geçirin ve gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa etmek için birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeylere öncelik tanıyın.

    Cinsel yaşamınızı canlı tutun. Mutlu bir ilişkinin, duygusal ve cinsel doyumla mümkün olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Elinizden geleni yaptığınız halde, evliliğinizin sihrini kaybettiğini ve kendi başınıza bunu başaramayacağınızı düşünüyorsanız da bir evlilik terapistine başvurmaktan çekinmeyin.”

    İHA

  • Mutsuz Evliliğin Nedenleri

    Mutsuz Evliliğin Nedenleri

    Hepimiz mutlu olmak için evleniriz. Daha da ötesi evliliğimizin hep mutlu süreceğini umut ederiz. Keşke mutlu evliliğin bir formülü olsa da hepimiz bunu uygulasak birliktelikler sürse..
    Maalesef bilinen böyle bir formül yok…Fakat mutsuz evliliğin sebepleri çok…Evlilikleri çıkmaza sürükleyen, bitme noktasına getiren bazı şeyler vardır, işte mutsuz evliliğin nedenleri..

    Mutsuz Evliliğin Nedenleri
    Mutsuz Evliliğin Nedenleri

    Sevgi Yoksa…
    Sevmek yaradanın insanlara lütuf ettiği en güzel duygulardandır.
    İki kişinin birbirini sevmesi, onu hep yanında görmek istemesi, tenini arzulaması,
    evliliğin olmazsa olmazlarındandır.
    Şu bir gerçek ki sevgi bitti mi, o evlilik yalnızca kağıt üzerinde devam eder…

    Ego
    Ego, benlik sevdası, ben merkezcilik evliliğin bir numaralı düşmanıdır.
    Empatiden uzak, kişinin kendi çıkarları doğrultusunda süren,
    hoşgörünün olmadığı bir evliliğin her an boşanmayla sonuçlanması hiç de süpriz bir durum değildir.

    Mutsuz Evliliğin Nedenleri
    Mutsuz Evliliğin Nedenleri

    Hayaller, hayaller..
    En mutsuz evlilikler, gerçekçi olmayan düşler üzerine kurulmuş olanlardır.
    Bir çiftin evlendiğinde umutla evlilik kurumuna başlamaları gayet normaldır.
    Özellikle maddi konularda olmayacak istek ve hayaller üzerine inşa edilen evlilik kişileri üzer, aradaki sevgi bağını zayıflatır, zamanla tamamen koparır…

    Erkeklerin Evlenmek İstediği 12 Kadın Tipi makalemizi okumak için tıklayınız 

    Seks Faktörü
    İlişki uzmanları evliliği %70 seks, %20 çocuklar %10 ıvır zıvır olarak tanımlıyor.
    Mutlu bir cinsel hayatın olmadığı evlilik ya zorlamayla yürür veya mahkeme kapısında son bulur.

    Görsellik
    Evliliğin temelinde olması gereken en önemli kolonlardan biri de çiftlerin birbirini görsel beğenerek evlenmesidir. Zevkler ve renkler tartışılmaz.
    Kimi esmer sever, kimi sarışın, kimi kumral… Yüz hatları çok düzgün, çok güzel bir kadını beğenmeyen de çıkabilir, aynı şekilde çok yakışıklı bir adamı güzel bulmayan da..
    Beğenilmemek veya karşı tarafı beğenmemek böyle biriyle yola çıkmak, çok sağlıksız bir durumdur, evlilik kurumuna büyük zarar verir.
    Beğenmeyen tarafın gözü dışarıda kalır, beğenilmeyen kişi ise bunu hissedip, kendini beğenecek birini arzular, her halükarda hüsran kaçınılmazdır…
    Kesinlikle tipini beğenmediğiniz veya sizi beğenmeyen biriyle evlenmeyin!

    Mutsuz Evliliğin Nedenleri
    Mutsuz Evliliğin Nedenleri

    Aile
    Evlilik yalnızca iki kişinin evliliği değildir, bu durumdan hoşlansak da hoşlanmasak
    da çiftlerin aileleri ister istemez evliliğe müdahil oluyor.
    Ailenizin onaylamadığı biriyle evleniyorsanız, ailenizin bu tutumunun
    evliliğiniz boyunca da süreceğini bilin ve buna göre kararınızı verin.

    İletişim Kopukluğu
    Konuşmak insanlara mahsus bir özelliktir.
    Konuşmadığı sürece karşımızdaki kişinin duygularını bilemeyiz, ve kafamızda ona karşı kurmalar başlar, ön yargılar gelişir.
    Bu nedenle iletişim eksikliğini önlemenin en güzel yolu net olmaktır.
    Taleplerinizi açıkça bildirin, karşı taraftan da aynı beklentide bulunun.

     YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Mutlu ve mutsuz evliliğin sebepleri

    Mutlu ve mutsuz evliliğin sebepleri

    Hepimiz mutlu olmak için evleniriz. Düğün arabamızın arkasında “Evleniyoruz, Mutluyuz” yazar. Daha da ötesi evlenirken hep böyle mutlu kalacağımıza inanarak evleniriz. Bu sonu belli hikayenin başı da bellidir. Herkes mutlu olcağına inanarak evlenir ve sonunda herkes….Keşke mutlu kalmanın bir yolu olsa, ya da bir bilen varsa bize söylese. Amerikalı ünlü bir çift terapisti olan John Gotman bildiğini söylüyor.

    Bakalım mutsuz evliliğin sebepleri ve mutlu evliliğin sırları nelermiş. Gotman öncelikle mutsuz evliliğin, hatta boşanmaya doğru gitmenin işaretlerini anlamanın önemli olduğunu düşünüyor. Neyi yapmamamız gerektiğini bilmenin önemine inanıyor.

    Mutsuz Evliliğin Altı Sebebi – Gotman’a göre tartışmanın varlığı değil, tartışmanın niteliği boşanmaları belirlemede önemlidir.
    Bu nedenle tartışmalar sırasında dikkat edilmesi gereken 6 işaret vardır.

    A)- Birinci işaret tartışmalara sert ifadelerle başlanmasıdır. Mesela 15 dakikalık bir tartışmanın ilk üç dakikasını dinlediğinizde sonunun nasıl biteceğini %96 doğruluk oranıyla bilebiliriz.
    B)- İkinci işaret tartışmanın içinde “Mahşerin Dört Atlısı”nın ne kadar fazla olduğudur.

    1.Eleştiri
    2.Küçümseme
    3.Savunmaya Geçme
    4.Duvar Örme Eleştirme: Eleştirme şikayetten farklı bir durumdur. Şikayet, belli bir durumdan rahatsızlığı dile getirirken eleştiri daha genellenmiştir ve eşin kişiliği ile ilgili negatif sözler içerir. Örneğin; “Eve geldiğimde bana günümün nasıl geçtiğini sormadığında kendimi önemsenmemiş hissediyorum” demekle “Bir kere de eve geldiğinde bana nasılsın diye sorsan, çocuk bile nasılsın diye sormayı bilir, sende insanlık da ölmüş.” demek farklı etki yaratacaktır. Ama biz ikinci örnekteki gibi konuşmaları daha çok severiz, çünkü daha etkili olcağını düşünürüz değil mi? Halbuki bu tarz konuşmalar karşı tarafta savunma mekanizmalarını harekete geçireceği için genellikle işe yaramaz, boşuna konuşuruz. Sonra da rahatsızlığımı dile getiriyorum ama hiç anlamıyor diye yine karşımızdakini suçlarız. Küçümseme: Eleştirinin bir adım daha ileri gitmesidir, karşımızdaki kişiye ad takma, göz devirme, alay etme, iğneleme ve saldırganca espirirler yapmayı içerir. Bu dört atlı içinde en zararlı olanıdır. Çünkü tiksinmeyi içerir ve çözüm yerine daha çok çatışma getirir. Hatta yapılan bir araştırmada küçümsemeye maruz kalan eşlerin diğerlerine oranla daha çok nezle ve soğuk algınlığına yakalandığı görülmüştür. Savunmaya geçme: Küçümsemeye karşılık savunmaya geçmek doğal bir tepkidir, fakat yine de karşı tarafa “sorun bende değil, sende” mesajını verdiği için çözüm getiren bir yaklaşım değildir. Duvar Örme: İlk üç atlı devreye girdikten bir süre sonra eşlerden biri (genellikle erkekler) kendini geri çeker. Başka yöne bakar ama dinlediğine dair baş sallar, göz temasından kaçınır, gazateyi veya kumandayı eline alır. Kısaca sessiz kalır ve duyduklarını umursamıyormuş gibi davranır.

    C)- Üçüncü işaret Taşma’dır. Tıpkı sel baskını gibidir. Çünkü tartışma sırasında sürekli eleştirilen kişi kapana kısılmış gibi hissetmekten kendisini korumak için sıkça duvar örmeyi kullanmıştır, fakat artık örülen duvarlar biriken suları tutamaz ve taşma meydana gelir. Mutsuz evliliklerde bu üç prensip genellikle birarada görülürler.

    D)- Dördüncü işaret Beden Dili’dir. Taşma’nın yol açtığı fizyolojik değişimler bu gerilimin oldukça zor bir durum olduğunu göstermektedir. Kalp atışı dakikada 100-165 arasına çıkar, terleme olur, yoğun adrenalin salgılanır ve tansiyon yükselir. Taşma olunca bilgi işleme becerisi azalır, kısaca eşin ne dediğini anlamak güçleşir, savaş ya da kaç tepkisi oluşur. Problem çözme becerisi ortadan kalkar, kişinin tek yapabileceği ya savaşmak ya da kaçmak olacaktır.

    E)- Beşinci işaret başarısız onarma çabalarıdır. Gerilimi azaltmak ve taşmayı engellemek için eşlerden birisinin çabalamasıdır. Örneğin; “Bekle biraz sakinleşeyim” veya “Ara verelim” gibi sözler işe yarayabilir. Genellikle ilişkideki pozitif taraf ağır basıyorsa bu çabalar başarılı olabilir. Fakat eğer ilişkide olumsuz başlangıç, mahşerin dört atlısı ve taşma sıkça yaşanıyorsa genellikle bu çabalar fark edilmez ve başarısız olur.

    F)- Altıncı işaret kötü anıları fazla hatırlamak, yeniden kaleme almaktır. İyi anılar, ilişkinin başlangıcında yaşanan güzel ve yoğun duygular ise genellikle önemsizleştikleri için veya artık acı verdiği için unutulurlar.

    Mutlu Evliliğin Yedi Prensibi

    •Birinci prensip aşk haritalarınızı genişletmektir. Aşk haritası, eşinizle ilgili bildiğiniz bilgilerdir. Mutlu çiftlerin birbirleriyle ilgili bildikleri bilgiler geniştir. Çiftlerin birbirlerinin hayatındaki önemli olayları bilmeleri, birbirlerinin en büyük korkularını, hayallerini, umutlarını bilmeleri zor dönemlerde çiftlerin bağını güçlü kılarak bir arada kalmalarını kolaylaştırmaktadır.

    •İkincil prensip eşlerin birbirlerinden hoşlanmaları ve birbirlerine saygı duymalarıdır. Mutlu çiftler olumsuzluklara rağman birbirlerinin iyi ve güzel yönlerini görür ve hatırlarlar. Eğer iyi şeyler hatırlanmıyorsa evlilik tehlikededir. Taktir ve beğeninin olduğu ilişkilerde anlaşmazlıklar olsa da dört atlının olması güçleşir.

    •Eşlerin birbirleriyle bağlantıda kalmalarına yardımcı olan şey gün içindeki kısa sohbet anlarıdır. Soruya karşılık verme, espiriye gülme, yemek yerken bir iki cümle konuşma, zor bir gün geçirdiğini bildiğiniz eşinize kısa bir destekleyici mesaj atma vs. Bu küçük davranışlar adeta çiftlerin “duygusal banka hesabı”na para yatırmaya benzer. Zor zamanlarda bu banka hesabından para çekilir ve ilikiyi iflas etmekten kurtarır. Eğer banka hesabı boşsa, en küçük bir negatiflikte ilişki iflas etmeye mahkumdur. Duygusal banka hesabına yatırdığımız paralar bazen önemsiz görülebilir ve zaten olması gereken şeyler gibi görünebilir, fakat bu çabalar fark edilmelidir. Ne kadar çok dolu bir banka hesabınız varsa ilikiniz o kadar sağlam ve zorluklara dayanıklı olacaktır.

    •Eşinizin sizi etkilemesine izin vermek önemlidir. Bu eşinizin fikirlerine ve duygularına önem verdiğiniz ve alacağınız kararlarda söz sahibi olmasına izin verdiğiniz anlamına gelir. Bu sayede güç paylaşımı olur ve uzlaşma yetisi artar.

    •İlişkilerde çözülebilir problemlerle çözülemeyecek problemleri ayırt etmek de önemli bir beceridir. Çözülebilecek türden problemlerinizi konuşurken bir kaç şeye dikkat edilmesi tavsiye edilir: Yumuşak başlangıçlar yapın. Onarmayı ve onarılmaya izin vermeyi öğrenin. Kendinizi ve birbirinizi sakinleştirin. Uzlaşma becerilerinizi artırın. Birbirinizin hatalarına karşı toleranslı olun.

    •Kilitlenmelerin üstesinden gelin. Bazı sorunlar vardır hiç çözülemeyecekmiş gibi gelir. Örneğin, siz çocuk istiyorsunuzdur, eşiniz istemiyordur, siz çocuklarınıza ibadet etmeyi öğretmek istiyorsunuzdur, eşiniz ise ateisttir, siz evde oturmayı çok seviyorsunuzdur, eşiniz ise her gece dışarı çıkmak istiyordur, vs. gibi. Umutsuz gibi görünen bu gibi çatışmalarda yapmanız gereken bu sorunu çözmeye çalışmak değil, eşinizle bu konuda konuşabilir hale gelmektir. Bu problemle ilgili konuşurken birbirinizi kırmadan konuşmayı ve bu problemle yaşamayı öğrenebilirsiniz. Konu çocuğunuza hangi dini görüşleri öğreteceğiniz de olsa, peçeteleri nasıl katlayacağınız gibi küçük bir mesele de olsa, eğer eşiniz sizin hayallerinize saygı göstermiyorsa ve onları dikkate almıyorsa kilitlenme yaşamanız muhtemeldir. Çünkü hayellerimiz hayatımıza anlam ve amaç katar, kimliğimizin bir parçası haline gelirler.

    •Eğer ilişkiniz bu altı prensibe uygunsa zaten mutlu olma ihtimaliniz oldukça yüksektir. Yine de daha neye ihtiyaç var derseniz, ortak anlam ve değerler yaratmak diyebiliriz. Bu aslında her ailenin kendi kültürünü yaratmasıyla ilgili bir şeydir. Her ailenin çeşitli ritüelleri, gelenekleri vs. vardır. Mesela doğumgünlerini kutlamak, bebeğin doğumundan sonra mevlüt okutmak, pazar akşamları dışarda yemek yemek vs. Kültür yaratmak için çiftlerin aynı fikirde olmasına gerek yoktur, birbirlerinin hayallerine saygı duymayı öğrenen çiftler bunu ortak kültür yaratmanın bir yolunu bulurlar. Bu kültür iki tarafın da hayallerini barındırır ve zamanla şartlara göre değişebilecek kadar da esnektir. Böylece hayalleriniz farklı olsa da evliliğiniz yürüyebilir ve kilitlenme yaşama olsılığınız çok azalır.

    Hayat hakkındaki temel konulardaki düşünceleriniz ne kadar birbirine yakın olursa hayat o kadar daha zengin ve kolay olacaktır. Bunun olması için her ne kadar kendinizi zorlayamasanız da, herkesin kendi duygu ve düşüncelerini dürüstçe ve rahatça paylaşabileceği bir ortam yaratarak bu anlamların birbirine kaynaştığı bir evlilik yaratma ihtimalinizi artırabilirsiniz. Bu da arkadaşlığınızı güçlendirir ve çatışmalarla daha kolay başa çıkmanıza yardımcı olur. Gotman çalışmalarına katılan çiftlerle ilerki zamanlarda tekrar bağlantı kurduğunda iyileşme göstermeye devam eden çiftlerin haftada beş ekstra saat ile bu farkı yarattıklarını görmüş.

    Siz de bu sırdan yararlanmak istiyorsanız haftada beş saatinizi şunlara ayırın:
    •Sabah ayrılma (Eşinizin o gün ne yapacağını bilin.) Günde 2×5=10 dk.
    •Akşam gününüzün nasıl geçtiği ile ilgili sohbet edin.. Günde 20×5 =1 saat 40 dk.
    •Beğeni ve taktir cümlelerini kullanın. (5×7 =35 dk.)
    •Yakınlık kurun. (Mesela uykuya dalmadan önce eşinizi öpün.) (5×7 =35 dk.)
    •Haftalık buluşma gerçekleştirin, birlikte bir faaliyet yapın. (Aşk haritanızı genişletin.) Haftada bir kez 2 saat.

    Uzm. Psk. Bilge ÇAPOĞLU

  • Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni

    Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni

    Kadınların korkulu rüyası, aldatılmak maalesef modern (!) çiftler arasında yaygın görülen bir durumdur.
    Peki, yaşları ya da konumları ne olursa olsun, erkeklerin vazgeçmediği bu yasak duygunun sebepleri neler?
    Uzmanlara göre, erkeklerin eşlerini ya da sevgililerini başka kadın veya kadınlarla aldatmasının pek çok sebebi var, işte kesinlikle tasvip etmediğimiz, dinen ve ahlaken uygun olmayan erkeklerin aldatmasının 8 nedeni.

    Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni

    Evde Huzur Yoksa!
    Sürekli bir huzursuzluk, gerginlik evin genelinde hakimse, neşeli günleriniz hayal olduysa,
    sık kavga ediyorsanız, evde kendini güvende ve mutlu hissetmiyorsa, eşiniz muhtemelen
    huzuru başka kollarda arayacaktır.

    Aşık Olmuştur
    Karısıyla yalnızca çocuklar yüzünden beraberliğini sürdürüyordur, eşini sevmiyor fakat düzenini de bozmak istemiyordur, veya herhangi bir nedenden ilişki bitmiştir.
    Erkek kendini boşlukta hissediyor olabilir, böyle bir ruh halindeyken, çoğu erkek karşısına çıkan kadına maalesef hayır diyemiyor.
    Bu pozisyondaki erkek çok kolay bir kadına kapılıp, aşık olabiliyor.

    Ego Tatmini
    Aldatmak, yeni bir kadın, erkeklerin egolarını besliyor!
    Uzun vadeli ilişkiler erkeklerin sekse olan ilgisi azalabiliyor, dışarıdan bir kadın ona değer verip yakınlaştığında, hala bu hislerini kaybetmediklerini göstermek için bu teklife atlayabiliyorlar.
    Bu hala varım, hala erkekliğime güveniyorum anlamı taşıyor!

    Cinsel Hayatınız Bitmişse
    Çaba gösterip bu durumun düzelmesini talep etseniz de etmesinizde, şayet
    aranızdaki çekim bittiyse, seks hayatınız ölmüşse, bu evliliğinizde tehlike sinyallerinin çalmaya başladığını, kopuş sürecinin başladığını gösterir.
    Erkekler fizyolojik olarak cinselliğe ihtiyacı olan canlılardır.
    Şayet artık beraber olmuyorsanız, eşinizin yanında yeni bir kadın görmeye hazır olun.

    Heyecan İçin
    Hayatınız sıkıcı ve monotonsa, muhtemelen o da sıkılacaktır.
    Ve yeni arayışlar, yeni mutluluklar peşine düşecektir.
    Bu ortamda ortaya çıkan güzel bir kadın onun aklını başından alabilir, bu yeni heyecanın peşine düşebilir…

    Kötü Çevre
    Arkadaşları sağlam ayakkabı değilse, ayyaş, ve zampara kişilerse, eşinizin de onlardan etkilenip, sizi aldatması çok yüksek ihtimaldir.
    Arkadaşın çevrenin kişi üzerinde etkisi büyüktür, isin yanında duran is, misin yanında duran mis kokar.

    Affediyseniz!

    Daha önce bu durumla karşılaştığınız ve affettiğiniz erkeğin, heran tekrar aldatması size süpriz olmasın!
    Alışmış kudurmuştan beterdir diye çok bilindik bir atasözü vardır, bu sözler tecrübelerle söylenmiş sözlerdir, yabana atılmamalıdır.
    Aldatmaya karşı tepkinizi kesin koyun, ya ilişkiyi hemen bitirin veya bir daha olmayacağından emin olana kadar ilişkiyi askıya alın!

    Siz de Aldattıysanız
    Gerçekten aldatmışsanız veya eşiniz birşeylerden şüphelendiyse, kırgın, üzgün ve mutsuz hisseder, ve intikam için fırsat kollar, bu durumda karşısına kim çıkarsa bu bir barmaidde olabilir, eski kız arkadaşı da, her an sizi aldatma ihtimaline hazır olun!

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Neden anlaşamıyoruz?

    Neden anlaşamıyoruz?

    İlişkinizin içinde dönüp dolaşıp aynı konular hakkında tartışırken içinizden bir his “Aslında beni rahatsız eden başka bir şeyler var ama adını koyamıyorum” diyorsa, kendinizi fark etmeye çok yaklaştınız demektir. Çünkü aslında her ilişki bizim farkında olmadığımız bilinçaltı kayıtlarımızdan etkileniyor.

    Boşanma oranları hızla artsa da kadın ve erkek yine de en güzel düğünlerle, en mutlu yuvanın hayallerini kurarak evlenmeye devam ediyor. Herkes kendisinin bu işi başaracağını düşünerek, hayat arkadaşını koluna takıp yola çıkıyor ancak işler her zaman hayallerdeki gibi yürümüyor. Görünen nedenler kayınvalide, kayınpeder, çocuğun davranışı ya da geçim sıkıntısı olsa da aslında bunların altında fark edilmeyen bambaşka nedenler yatıyor. Farklı ailelerden, farklı çocukluklardan gelen iki insan aslında kendilerinin dahi farkında olmadıkları bilinçaltı kayıtları nedeniyle birbirlerini yıpratabiliyor. Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik’e evliliklerdeki sorunların görünmeyen nedenlerini sorduk. Uzm. Psk. Özbeklik, görünür nedenler üzerinden tartışmanın ve söylenenlere karşılık vermenin daha kolay olduğunu belirterek, “Ancak çoğu zaman yeterince sevildiğini, değer gördüğünü, anlaşılabildiğini hissetmemek, ihmal edildiğini düşünmek gibi sorunlar yaşanıyor. Bu duyguları ifade etmek de kolay olmuyor çünkü bunları söylediğinizde ilişkide çırılçıplak kalıyorsunuz. Hele bir de karşı tarafa güvenmekle ilgili bir sorununuz varsa ‘Ben senin beni sevdiğine inanmıyorum’ demek zor. Söylendiğinde ise karşı taraftan genellikle şöyle bir yanıt geliyor; ‘Ne alakası var? Bu senin paranoyan…’ Bu sefer de dinlenmediğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. İşte tüm bu nedenlerle ilişkilerde sorunlar hep görünen nedenler üzerinden halledilmeye çalışılıyor” diyor.

    İlişki; adeta üçüncü bir kişi
    İlişki dinamiği deyince birçok faktörün bir arada yer aldığını belirten Uzm. Psk. Özbeklik, iki insanın farklı kişilik yapıları, çocukluk dönemleri, kadın-erkek oluşları, geldikleri ailede gördükleri evlilik, kadınlık, erkeklik modelleri ve bir ilişkiden beklentileri gibi farklılıkları olduğunu belirtiyor. “İki kişi böyle bir yerde ilişkiye başlıyor ve o anda bir üçüncü meydana geliyor” diyen Uzm. Psk. Özbeklik, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yani ortaya her ikisinden de izler taşıyan ama her ikisinden de bağımsız bir çocuk çıkıyor. İşte bir sorun başladığı anda, insanlar bu sorunu çözebilme becerisine sahip değilse ilişkiyi bozmaya başlıyor. Biri bir sorunu ortaya getirdiğinde, diğeri uygun şekilde cevap verebiliyorsa ilişki problemi orada çözülebiliyor. Ancak çoğunlukla diğeri de ilişkiye başka bir problemle gelmiş olduğu için verdiği karşılık, o problemi çözebilen değil, daha çok tetikleyen ya da zorlaştıran bir şey haline dönüşüyor. Ve ikisi bir arada problemi büyütmeye başlıyorlar” diyor.

    Mutsuz evlilik hastalıkları getiriyor
    Evlilik problemi ile fiziksel sağlık problemleri paralel ilerliyor. Kalp hastalıkları, mide bağırsak sorunları ya da kronik hastalıkların yanı sıra ruhsal sıkıntılar ve iş hayatındaki problemler de evlilikten etkileniyor. Yüksek lisans tezinde bu konuyu inceleyen Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, iş yerinde ya da trafikteki kazaların da evlilik problemlerine bağlı gelişen dikkat dağınıklığı ile yakından ilgili olduğunu söylüyor. Hangi sorunun diğerini tetiklediğini söylemenin yanlış olabileceğini belirten Uzm. Psk. Özbeklik, “Ancak evlilik probleminin diğer problemleri düzeltebileceğini ya da kötüleştirebileceğini bilmek gerekiyor. Bu nedenle evlilikte bir problem varsa ve bu çözülemiyorsa kişilerin mutlaka kendilerine dönüp bakması gerekiyor. ‘Ben acaba nerede yanlış yapıyorum?’ demeye başlayıp bunu paylaşabildikleri andan itibaren karşı taraf da yumuşuyor ve konuşulabilir hale geliyor. Ancak bu da olmuyorsa o evliliğin içinde çok uzun süre durulmamasını tavsiye ediyorum. Bu mutlaka boşanmak olmayabilir. Bazen evliliğin dışına çıkıp uzun süredir arzu edilen şeyleri yapmaya başlamak da bir çözüm olabilir. Herkesin kendine uygun olan yolu bulup o yolda ilerlemesini tavsiye ediyorum” diyor.

    Farklılıkları kabul edin
    Kromozom özelliklerinden yetiştiriliş tarzlarına kadar birbirinden çok farklı olan kadın ve erkeklerin, eşlerini kendilerine benzetmeye çalışmamaları gerektiğini belirten Seçil Özbeklik, “Farklılıklar olacak ki ilişki zenginleşecek. Eğer erkeğin kadın gibi düşünmesini bekliyorsanız bir kadınla birlikte olmanız gerekiyor. Bir erkeğe sürekli futbol izlemesini neden istemediğinizi doğru anlatmayı becerebilirseniz, sizin tarafınızda neler yaşandığını tahmin edebilir ama hiçbir durumda sizin arzu ettiğiniz cevabı veremeyecektir. Bu diğer konularda da böyle olacaktır. Bunu baştan kabul etmek gerekiyor” diyor.

    Bu örnek size tanıdık gelecek
    Daha anlaşılır olması için bir örnek vermesini istediğimizde Uzm. Psk. Seçil Özbeklik, özellikle 80’li yıllar sonrası birçok çiftin deneyimlemiş olduğu bir örneği şöyle anlatıyor: “Erkek, annenin çalışmadığı, sadece çocukları ile ilgilendiği bir aileden geliyor ve annenin müdahaleci olmasından rahatsız, beklenti olarak zihninde şunu canlandırıyor; benim eşim çalışıyor olmalı, biz hayatı birlikte paylaşıyor olmalıyız. Kadın ise şöyle bir beklenti içinde; annem çok yoruldu, bunaldı, saçını süpürge etti, babam tarafından hırpalandı, ben böyle olmayacağım, çalışacağım, eşim de bu anlamda bana yardımcı olacak. Bu iki insan karşılaştığında muhteşem bir ilişkinin ortaya çıkacağı düşünülüyor. Oysa diğer taraftan bu iki insanın da bilinçaltlarındaki kadın modeli şu; kadın evde oturur, her şeyi yapar, çocuklarla ilgilenir, erkeğine de çok iyi bakar. Her şey çok güzel olacak diye beklenirken, zihinlerindeki modeller birbiri ile uyumlu iken evliliğin içinde eski modeller devreye giriyor. İşte bilinç dışının tam da ortaya çıktığı yer burası…. Erkek bir süre sonra ‘Beni yeterince seviyor olsaydı gömleğimi ütülerdi, akşam ne yiyeceğimizi planlardı. Ama yapamıyor. Dağınık da…’ diye düşünmeye başlıyor. Başlangıçtaki çalışan kadın arzusunu hatırlamıyor. Kadın da aynı şekilde bir taraftan çalışan kadın olmak istiyor, diğer taraftan da ‘Annem kadar iyi değilim, evim de dağınık, eşim de mutlu değil’ diye düşünüyor. Her işe yetişmesi, ütü de, market alışverişi de yapması gerekiyor ve sonunda beziyor, hassaslaşıyor. Böyle bir yerde erkek yeterince sevilmediği hissi ile “Ütüleri yapmadın” dediğinde, kadın depresif bir modla karşılık veriyor. Kadın zaten yetersizlik hissi içinde ve kızgınlık, içerleme, başka bir yerden saldırıya geçme şeklinde karşılık veriyor.”

    Bütün kabahat anne-babamızda mı?
    Çocukluk hayatı içinde herkesin mutlaka yara aldığını belirten Uzman Psikolojik Danışman Özbeklik, her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışsalar bile çocuğun sürekli değişen isteklerine adapte olamamak nedeniyle her anne-babanın hata yapma ihtimali olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla çocuğun bir yerde mutlaka örselendiğini belirten Uzm. Psk. Özbeklik, “Aile hayatında iflaslar, kayıplar, ayrılıklar gibi beklenmedik olaylar da oluyor. Tüm bunlar devredeyken yeterince iyi anne-baba olunamıyor. İşte tüm bu nedenlerle hepimiz bir miktar örseleniyor ve ilişkilere dair yanlış yargılar içerisinde oluyoruz. Ama bu sosyal ilişkilerimizi, kişilik yapılarımızı etkilemeyebiliyor. İyi işlerimiz, iyi arkadaşlıklarımız olabiliyor. Ne zaman ki iş yakın ilişkilere geliyor, o andan itibaren eski yaralar devreye giriyor” diyor.

    Bilinçaltı bunu niye yapıyor?
    Bilinçaltı zaten yara almışken aynı yarayı neden tekrar canlandırıyor. Seçil Özbeklik bunun yanıtını da şöyle veriyor; “Bilinçaltı şöyle çalışıyor; bir yaram varsa onu halletmek istiyorum. Aynı duruma tekrar gireceğim, aynı sahneyi tekrar yaşayacağım ve oradan sağlıklı bir şekilde çıkacağım. Aslında bu bir iyileşme yöntemi. Her iki taraf da aynı şekilde yaralanmış oluyor ve tıpkı bir yap-boz gibi birbirlerini tamamlıyorlar. Birleştikleri nokta aslında tüm yaraları çözmek adına çok önemli bir yer, bir şans. Eğer bunu değerlendirebilirse çok şanslı olarak yaşamlarına devam ediyorlar. Yaraları iyileştirmek için bir diğer şans ise çocuk sahibi olmak…”

    Yaraları nasıl iyileştireceğiz?
    Her evliliğin kendi içinde yaşam evreleri bulunuyor. Başlangıçta her iki tarafın isteklerinin dengeye oturması zaman alıyor. Üçüncü senede çocuk sahibi olsak mı olmasak mı diye düşünmeye başlayan çiftler çocuk sahibi olduklarında ise ne yapacaklarını şaşırmış halde oluyor. Bu aşamada ilk anne-baba modelleri devreye giriyor, farkında olmadan kendi bebekliklerini, çocukluklarını hatırlıyorlar. Yeterince iyi bir ilişki varsa sorunlar halledilebiliyor. Aksi durumda ise ilişki yürümüyor, ya bitiyor ya da iki ayrı insan gibi yaşıyorlar. Aynı evi paylaşıp ayrı dünyalara gömülüyorlar. Ama bu da çok uzun sürmüyor. Birinden biri dışarıda başka bir şey bulmaya kalkıyor, aldatma başlıyor. Aldatmayı sadece bir başka insanla ilişki kurmak olarak düşünmemek gerektiğini belirten Seçil Özbeklik, “İlk aldatma kadının çocuğu, ev işleri, giyim kuşam ya da alışverişle olabiliyor. Erkek de önce işle aldatmaya başlıyor, eve gelmek istemediği için geç saatlere kadar çalışıyor. Ya da futbol ya da konsol oyunları ile aldatıyor” diyor.

    Kabahat kimde?
    “Dışarıdan nasıl görünürse görünsün, ilişki içinde problem varsa minimum yüzde 50-50 oranında iki tarafın da katkısı oluyor” diyen Uzm. Psk. Özbeklik, “Bu bazen problemi çıkartarak, bazen de devamına katkıda bulunarak oluyor. Son noktada boşanma kararı alsanız dahi, bu ilişkiye siz ne kattınız, bu ilişkide ne hata yaptınız bunu mutlaka bulun. Aksi takdirde yeni umutlarla başka bir ilişkiye girdiğinizde yine aynı tarz insanları seçip yine aynı tarz davranıyorsunuz. Sonunda da ya ‘Bütün erkekler (ya da kadınlar) aynı diye düşünüyor ya da sevilmeye layık olmadığınıza inanıyorsunuz. Oysa değişmeyen siz oluyorsunuz” diyor.

    Her şey aniden mi değişti gerçekten?
    Aslında evlilik içinde hiçbir şey aniden gelişmiyor. Örneğin eşinin kendisini birkaç yıldır aldattığını öğrenip şoke olduğunu söyleyen kadının aslında aldatma başlamadan önce dahi ilişkinin içinde bir problem olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Çünkü hiçbir ilişki aniden bitmediği gibi, aniden de başlamıyor. Bu örnekte kadının aldatma meydana gelene kadar ilişkideki problemlerle ilgili hiçbir şey yapmadığı, diğer tarafın da sıkıntılarını dile getirmeyi başaramadığını düşünmek mümkün.

    Çocuklarınız için kendinizi fark edin
    İlişkilerinde sorun yaşayan çiftlerin yeni bir şey üretmeyi becerebilmeleri gerektiğini belirten Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, “Bir beklenti ile evliliğin içine giriliyor. Bazı durumlarda birinin istekleri, bazen de diğerininki ön planda oluyor. Bazen ise ikisinin isteği ile yeni ve zengin başka bir şey ortaya çıkıyor. İşte buna müsaade etmek, karşı tarafın başka şekilde düşünebileceğini kabul etmek ve yeni şeylere açık olmak gerekiyor. Evliliklerde çalışırken çoğu zaman insanlara, ‘Sizin insan olarak mutlu olmanız, evliliğin içerisinde mutlu olmanız ya da düzgün bir şekilde ayrılıp kendi yollarınıza devam edebilmeniz benim için önemli. Ama sizden daha çok doğmuş ya da doğmamış çocuklarınız için çalışıyorum’ diyorum. Çünkü sizin kurduğunuz evlilik modeli çocuklarınızın nasıl bir ortam içinde yetişeceğini belirleyecek. Evliliğinizde mutsuzsanız, çocuğa ihtiyaç duyduğu şeyi çok isteseniz de veremiyorsunuz. Çocuğunuz, kadın ve erkeğin ilişki içinde mutlu olamayacağı düşüncesi ile büyüyor. İleride kendi ilişkilerinde de bu korku ile yaşıyor ve mutsuzluk nerede başlayacak diye araştırmaya başlıyor. Bir şeyi çok fazla ararsanız bulursunuz; o da o anki ilişkisi ile ilgili olmasa da bir sebep mutlaka buluyor.” Gerçekten samimi dostlukları olan çiftlerin konuşarak sorunlarını çözebildiklerini, bazılarının son noktada aslında ayrılmak istemediklerini anlayıp kendilerinin farkına vardıklarını belirten Seçil Özbeklik, “Neresinden bakarsanız bakın bir problem varsa, çözülemiyorsa, insanlar problemin nereden kaynaklandığını bilemiyor olabilirler ama bir problem varsa ve bütün hayatlarını etkiliyorsa oranın halledilmesi gerekiyor” diyor.

    Formsanté Dergisi

  • Evliliğin 10 Düşmanı

    Evliliğin 10 Düşmanı

    Herkesin hayalinde mutlu ve sağlıklı bir ilişki yaşamak vardır fakat pek çok kişi birlikteliklerde zaman zaman sorunlar yaşar, yaşadığı sorunların sebeplerini bulamaz ve çıkmaza girebilir. Bu durum hem çifti umutsuzluğa düşürür hem de ilişkilerini sekteye uğratır. Çiftler yorulur ve farkında olmadan birbirlerine ve ilişkilerine gereksiz yere zarar verebilir. Hal böyle olunca, her ilişkide yaşanabilen fakat kaçınılması gereken, evliliğin 10 düşmanını tartışmaya açtım, işte çarpıcı başlıklar:

    1-KAYINVALİDE SENDROMUNA DİKKAT!

    Evliliği olumsuz yönde etkileyen nedenlerin başında gelin-kaynana sorunu geliyor ve bu sorun çiftin evlilik hayatını zannettiklerinden çok daha fazla etkiliyor. Bunun en büyük nedeni ön yargılı olunması. Ülkemizde depresyona girip terapiste giden kadınların %70’i kayınvalide-gelin çatışmasından dolayı şikâyetçi oluyor. Bu konuda kadınların yaptığı en büyük yanlışların başında kayınvalide ile sözlü münakaşaya girmek, düşman olmak, irtibatı azaltmak ve eşe bu konuda baskı yapmakgeliyor. Fakat bunların hiç biri çözüm olmuyor, aksine, kayınvalideyi tanıyıp doğru adımlar atmak, çiftin sağlığından olmaması, birbirlerinden nefret etmemesi ve evliliklerini bitme noktasına kadar getirmemesi için yapılması gereken en doğru davranış gibi görünüyor.

    2-YATAĞINIZI AYIRMAYIN, SEKSİNİZİ CEZALANDIRMAYA KURBAN ETMEYİN…

    Haz ve mutluluk kaynağı olan seksin cezalandırmaya kurban edilmemesi gerekiyor. Duygusal, fiziksel ya da cinsel anlamda kırılan kadınların öçlerini almak için eşlerine uyguladıkları bir numaralı cezalardan biri olan yatakta soğuk davranma, evliliği bitiren nedenlerin arasında ikinci sırada yer alıyor. Birçok kadın bu kısıtlamayı yatağını ayırmadan yaparken birçoğu da dozajı artırarak ayrı odalarda yatma cezası verebiliyor. Kadın bu kısıtlamayı getirirken, kendini de cezalandırdığını unutuyor. Doğası gereği her insan kızgınlıktan kaynaklanan aksamalar yaşandığı zaman, partnerinin artık kendisini istemediğini düşünebilir.Bu da olası tartışmaların habercisidir. Çünkü cezalandırmak için bir kereye mahsus yapılan cinsel kısıtlama eylemi, zamanla alışkanlık haline gelebiliyor. Bu nedenle çiftin cinsel kısıtlamanın evliliklerin kaçınılmaz sona gelmesi için ortam hazırladığını unutmaması gerekiyor. Ayrıca erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir.

    3-HEYECANIN BİTMESİNE MÜSAADE ETMEYİN…

    Çiftlerin evlilik ilişkisinde heyecanın bitmemesi için ellerinden geleni yapmaları gerekiyor. Çok büyük aşk yaşanarak başlayan ilişkinin monotonlaşması ve cinsel arzunun yerini cinsel isteksizliğin alması evliliğin bitmesine yol açan nedenlerden üçüncüsü olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda çiftlerin yaptığı en büyük yanlış durumu kabullenmek oluyor. Bunun yerine çiftin ilişkideki huzuru kaybetmemek için çaba sarf etmesi, küçük sürprizlerle evliliğe hareket getirmesi ve birbirlerine daha çok zaman ayırması için ortak sosyal faaliyetlerde bulunması gerekiyor. Şaşırtmak ise bu süreçte yapılması gereken en önemli davranış gibi görünüyor. Ayrıca sevginin bir ateş olduğunu, ateşin sönmemesi için sürekli beslenmesi yani ilgilenilmesi gerektiğini, aksi takdirde ateşin külleneceğini ve küllenen ateşin alevlenmesinin çok zor olduğunu hiç unutmamak gerekiyor.

    4-ŞİDDET OLDUĞUNDA TERAPİ ALMAK ŞART…

    Şiddet sözün bitti yerdir ve insan hakları ihlalidir. Kadının kendisine ve kişiliğine karşı yapılan saldırı boşanma nedenleri arasında dördüncü sırada yer alıyor. Direk boşanma sebebi olan şiddetti önleyebilmek için çiftin bir evlilik terapistine giderek yardım alması tavsiye edilmektedir.

    5-AYRILMA VE BOŞANMA KELİMELERİNİ AĞIZA SAKIZ YAPMAMAK GEREKİYOR…

    Ayrılma ve boşanma kelimelerinin ağza sakız yapılmaması gerekiyor. Evliliklerin sonlandırılmasının bir diğer nedeni de ‘Bitti!’, ‘Ayrılalım!’, ‘Boşanalım!’ gibi kelimelerinin ağızdan hiç düşürülmemesidir. Nasıl ki bir şeyin 40 defa söylenince gerçekleşeceğine inanılıyorsa, devamlı ayrılık laflarını kullanmak da ayrılık getirebiliyor. Her tartışmanın sonuna ayrılık cümlelerini eklemek, çiftin bilinçdışında yer ederek kendilerini ayrılığa odaklamalarına yol açabilir. Bu nedenle çiftin enerjisini ilişkiyi bitirmek yerine sorunun üstesinden gelebilmek adına kullanmalarında fayda var.

    6-İLETİŞİM SANATI ZAMANLA ÖĞRENİLEBİLİYOR…

    İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebiliyor. Hemen hemen her çift konuşamamaktan yakınır ve evliliği bitiren sebeplerin başında iletişim sorunları gelir. Oysa iletişim hayatı devam ettirebilmek için su içme kadar gerekli olan bir eylemdir. Çünkü iletişim ilişkinin sağlam temellerini oluşturmaya yarayan en büyük etmendir. Evliliklerde yaşanan iletişim sorunları çiftin birbirini ve ilişkisini çevresindekilerle kıyaslaması, birbirinin sözünü kesmesi ya da yüksek sesle partnerini bastırmaya çalışması ve genelleme yapmasıdır. Son zamanların en çok kullanılan cümlelerinden biri olan ‘Konuşacak bir şey bulamıyorum!’ cümlesi bu açıdan çok manidardır. Çift aklına gelebilecek her şeyi birbiriyle paylaşmalıdır, böylece aralarındaki bağ güçlenecektir. Unutmayın ki, paylaşmak güzeldir!

    7-SORUMLULUKTAN KAÇMAK YERİNE SORUMLULUK ALMAK GEREKİYOR…

    Evlilik ilişkisinde sorumluluktan kaçmak yerine sorumluluk almak gerekiyor. Özellikle çalışan çiftlerin karşılaştıkları zorluklardan biri de evlilik yükünün tek tarafa yüklenmesidir. Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş ya da fatura ödemelerinin tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokuyor ve öfkelendiriyor. Bu da evliliğe yansıyor ve evlilik bağının kopmasına neden olabiliyor. Burada yapılması gereken, kadın erkek ayrımı yapmaksızın yapılacak işleri ortaklaşa yapmak olmalıdır.

    8-İNATLAŞMA KONUSUNDA İNAT OLMAMAK GEREKİYOR…

    İnatlaşma konusunda inat olmamak gerekiyor. Kişinin kendi hâkimiyetini kabul ettirebilmek için inatlaşma adı altında karşı tarafa baskı kurması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu da çiftin birbirinden soğumasına neden olan ve ilgisizliğin ortaya çıkmasına yol açan bir harekettir. Bu durum evin içerisinde savaş çıkmasına neden olacağı gibi evliliğin sekizinci önemli düşmanıdır. Oysaki evliliklerde zaman zaman kadının zaman zaman ise erkeğin sözü geçmelidir.

    9-KISKANÇLIK BAHARAT GİBİDİR, AZI KARAR, ÇOĞU ZARARDIR…

    Kıskançlık baharat gibidir, azı karar, çoğu zarardır. Sahip olduğunu kaybetme korkusuyla açığa çıkan kıskançlık duygusu patolojik olabiliyor, evlilikleri ve çiftin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Kıskançlık kişinin içinde barındırdığı bir duyguyla ortaya çıkabildiği gibi, eşin düşüncesizce yaptığı eylem sonucu da gelişebiliyor. Patolojik kıskançlık nedeniyle kişi, kuşkucu davranarak eşini evden ve kendisinden soğutabiliyor, savunmaya geçen eşle ciddi tartışmalara girebiliyor ve evliliğini bitme noktasına getirebiliyor. Bu durumda yapılması gereken şey sakin, sabırlı, açık ve net olmak gibi görünüyor. Oysa kıskançlık bir baharat gibidir, nasıl ki baharatın azı yemeğe tat verir, fazlası yemeği yenemez hale getirirse, kıskançlıkta dozunda ilişkiyi sıcak tutar, dozu aşılınca soğutur.

    10-ALDATMA BİR YOL KAZASIDIR…

    Bir yol kazası olan aldatma evliliği bitiren sebeplerin başında geliyor. Aldatma meydana geldiğinde misilleme yapmak, duyguları bastırmak, yüze vurmak ve ayrıntılara dalmak yerine ‘Aldatılmak bana neyi öğretti?’ diye sorabilmek ve bir evlilik terapistinden yardım almak en bilgece yaklaşım olacaktır.

  • Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu? Peki nasıl anlayacaksınız? kesin olmamakla beraber İşte yolları…

    1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…

    2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye

    3- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.

    4- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.

    5- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir.

    6- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.

    7- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.

    8- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.

    9- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir.

    10- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir.

    11- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.

    12- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.

    13- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.

    14- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.

    15- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır.

    16- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.

    17- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.

    18- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar

    19- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır.

    20- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.

    21- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…

    22- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.

    23- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz.

    24- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.

    25- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.

    26- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.

    27- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.

    28- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.

    29- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.

  • Erkeklerin Aldatma İşaretleri

    Erkeklerin Aldatma İşaretleri

    Erkeklerin aldatacaklarını haber veren bazı önemli noktalar var!. İşte onlar…

    Şimdi size aktaracağımız bazı işaretler beraber olduğunuz erkeğin sizi yüzde yüz aldattığını/aldatacağını göstermez. Fakat bunları beraberliğinizin kötüye gittiğinin işareti olarak algılamanızı öneriyoruz.

    ‘BEN BUNU ASLA YAPMAM!’

    İşte tehlikeli bir cümle. Erkeğin bu rahatlatıcı sözlerle ‘sevgi dolu ve sadık’ bir eş portresi çiziyor.

    Ne yapmalı?

    Bu zararsız cümle sadakat ve bağlılık konusunda bir sohbet başlatmak için iyi bir başlangıç olabilir. Size: ‘Ben bunu asla yapmam’ dediğinde ona ‘Ben de. Fakat eğer bir gün içimizden biri birisine ilgi duyarsa bunu birbirimize anlatabilir miyiz?’ şeklinde bir soru sorabilirsiniz.

    ‘BİR PSİKOLOĞA GÖRÜNSEN İYİ OLACAK’

    Erkeklerin neredeyse hepsinin eşlerine depresyonda olduklarını söylüyor ‘Kadınları depresyona iten gücün kendileri olduklarının farkında bile değiller. Böyle birşey söyleterek onu başkalarına iten kişinin siz olduğunu düşünmenizi sağlıyorlar’.

    Ne yapmalı?

    Eşinizden böyle bir yorum duyarsanız duymamazlıktan gelmeyin. Ona ‘Kendimi çok yorgun ve stres altında hissediyorum. Neden bana depresyondasın diyorsun?’ deyin ve profesyonel yardım almanız konusunda ısrar ediyorsa birlikte bir evlilik terapistine gidebileceğinizi söyleyin.

    ‘BENİ ANLAMIYORSUN’

    Böyle bir cümle kuran bir erkek ayrı yönlere doğru ilerlediğinizi ima eder. Bu cümleyi duyan kadın erkeğe sert bir yanıt verirse tartışma erkeğin tarafına döner. ‘Sizin mantıksız ve sevimsiz konuşmalarınız yüzünden ev dışında zaman geçirdiğini söyleyecek böylelilke sizi suçlayarak daha az suçluluk hissedecektir’.

    Ne yapmalı?

    ‘Yaşasın! Sizinle konuşuyor! Hem de hisleri hakkında. Tek yapmanız gereken tepki vermeden onu dinlemeye çalışmak. Bunun da ötesinde onu daha çok konuşmaya teşvik etmek’.

    ‘SANA SÜREKLİ SÖYLEDİM AMA DİNLEMEDİN’

    Çalışan bir kadındınız fakat bebeğiniz olunca bir süre onunla evde vakit geçirmeye karar verdiniz. Çalışmaya alışık olduğunuzdan sürekli evin içinde olmak sizi sıkmaya başladı. Bu arada eşiniz de sürekli ‘spora git, kursa git’ gibi önerilerde bulunuyordu. Siz evde oturmaya devam ettiniz. Sonuç: boşandınız

    Bu konuda eşinizin asıl söylemek istediği şey: ‘Ben açık fikirli bir insanım ve eşimin sıkıcı bir ev kadını olmasını istemiyorum’. Eşinizin önceden verdiği bazı işaretleri görme şansınız olsaydı onun gerçek hislerine göre hareket edebilirdiniz öyle değil mi?

    Ne yapmalı?

    Onun gerçekten ne söylemeye çalıştığını anlamak için kendisini anlatmasını istemeniz gerekiyor. ‘Ona sorular sorun. Böylelikle kafasından geçenleri anlayabilirsiniz’.