Etiket: mutluluk

  • Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri

    Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri

    Günlük hayatınıza pozitif enerji katan, içsel dinginlik sunan düşüncelerle anın tadını çıkarın. Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri.

    Günün koşuşturmacası içinde, sık sık hayatın değerli anlarını gözden kaçırırız. Ancak aslında, her yeni gün bize birçok fırsat sunar. İçsel dinginliği bulmak, pozitif enerjiyi yaşamımıza davet etmek ve anın tadını çıkarmak için, bazen sadece birkaç düşünceye ihtiyaç vardır. “Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri” adlı bu yazıda, rutin hayatımızın içine serpiştirilmiş, küçük ama etkili düşüncelerle güne biraz daha anlam katmanın yollarını keşfedeceğiz. Haydi, her yeni güne bir başlangıç olarak adım atmaya hazır mısınız?

    Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri

    Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri
    Günlük Hayatınızı Aydınlatan Günün Düşünceleri

    Günün koşturmacası içinde bazen küçük anlamların değerini unutabiliriz. Hayatın içindeki değerli anları fark etmek ve yaşamın tadını çıkarmak için birkaç basit düşünceyle gününüze ışık tutabilirsiniz. İşte günlük hayatınızı aydınlatacak, sizi pozitif enerjiyle saracak düşünceler:

    1. Her yeni gün, yeni bir başlangıçtır.” Yeni bir günle birlikte, geçmişteki hataları geride bırakma ve yeni fırsatlara kapı aralama şansınız vardır. Bugün, yepyeni bir başlangıç yapma fırsatınızdır.
    2. Küçük şeylerin tadını çıkarın, çünkü aslında büyük anlamlar taşırlar.” Bir çiçeğin kokusu, bir tebessümün sıcaklığı veya sadece huzurlu bir anın tadını çıkarmak, hayatın gerçek zenginlikleridir.
    3. Hayatın tadını çıkarmak, yaşamın amacıdır.” Her anı dolu dolu yaşamak, hayatı değerli kılar. Anıları biriktirin, deneyimler yaşayın ve her anın kıymetini bilin.
    4. Olumsuzlukları fırsata çevirin.” Zorluklarla karşılaştığınızda, bu bir öğrenme fırsatı olabilir. Problemleri çözerken kendinizi geliştirir ve güçlenirsiniz.
    5. Sevgi ve şükranla dolu olun.” Sevdiklerinizi ve sahip olduklarınızı takdir edin. Şükran duygusu, mutluluğun anahtarıdır.
    6. Küçük adımlar, büyük sonuçlar getirir.” Hedeflerinize ulaşmak için büyük adımlar atmaktansa, sürekli ilerleme kaydeden küçük adımlar atmak daha etkili olabilir.
    7. Doğaya zaman ayırın, ruhunuzu dinlendirin.” Doğa, ruhumuzu yeniler ve enerjimizi tazeleme fırsatı sunar. Bir parkta yürümek veya bir dağın zirvesine tırmanmak, içsel dinginliği bulmanıza yardımcı olabilir.
    8. Hayal kurun, cesaret edin, başarın.” Hayallerinizi gerçekleştirmek için cesaretinizi toplayın. İlk adımı atın ve başarıya giden yolda ilerleyin.
    9. Her gün biraz daha iyi olun.Kendinizi geliştirmek ve büyümek için her gün bir adım atmaya çalışın. Küçük gelişmeler, uzun vadede büyük değişikliklere dönüşebilir.
    10. Gülümsemeyi unutmayın, çünkü gülümseme bulaşıcıdır.” Bir gülümseme, hem sizin hem de etrafınızdaki insanların gününü aydınlatabilir. Bu basit jest, pozitif enerjiyi yaymanın harika bir yoludur.

    Günlük yaşamınızı aydınlatan bu düşüncelerle, her gününüzü daha anlamlı ve pozitif bir şekilde geçirebilirsiniz. Unutmayın, hayatın en değerli anları, sizi mutlu eden küçük şeylerde gizlidir.

    Oku: Bazı insanların yaydığı pozitif enerji nasıl oluyor?

  • Mutlulukla güzelleşin

    Mutlulukla güzelleşin

    Mutlu olduğumuz zaman cildimizin ne kadar güzel gözüktüğünün farkında mısınız?

    Hepimiz kendimizi güzel ve özel hissetmek için neler yapmıyoruz ki. Bunun için acaba hangi estetikçinin kapısını çalsam, saçımın rengini mi değiştirsem, cildime ne yaptırsam gibi cümleleri eminim ki hepiniz duymuşsunuzdur. Bunları yaptırmamızın tek bir amacı var tabii ki mutlu olmak. Mutlu olduğumuz zaman cildimizin ne kadar güzel gözüktüğünün farkında mısınız? Peki hem mutlu olup hem de nasıl güzel olabiliriz? Güzellik kavramı; zamanla, dünyanın çeşitli kültürleri ve farklı bakış açılarıyla birlikte değişmiştir. Güzellik; yüzyıllar boyunca tarifler ve resimlerle zihnimize nüfuz eden kavramla günümüze kadar farklı şekillerde tasvir edilmiştir. Güzellikle ilgili birçok şekilde tanımlamalar yapılmıştır. Ama keşfettiğim en önemli şey güzelliğin çok basit bir anlamı olduğudur.

    Güzellik = sadece mutluluktur. Özgür ve gerçek hissettiğimiz anlar. Gururlu ve seçkin hissettiğimiz anlar. Hayatta hissettiğimiz anlar. Çoğu zaman hepimizin mutlu ya da ortak güzellik standartlarına uyumlu olduğunu düşünüyorum.

    Hepimizin güzel görünmek adına, özellikle bazı özel günlerde saçımıza, makyajımıza, vücudumuza, cildimize özen göstererek kusursuz olduğu günler vardır. Aslında sadece o anlar için görüntümüzle belki de geçici, elde olmayan mutluluklar yaratıyoruz ve bu güzellikle kendimizi o anlarda mutlu hissediyoruz. Çatık kaşlar, kırışıklıklar, her şeyi unutturur bu duygular. Güzel bir kalp, her şekilde parlar ve yüzümüze yansır. Vücudumuzda sadece bu deneyimleri ve başarıları yaymak için bize izin veren bir kabuk vardır. Bunları paylaşmak dünyanın en mutlu ve en inanılmaz deneyimlerini gösteren bir durum. Hiçbir kültür, şirket ya da kavram, bu güzelliği tanımlayamaz. Bu anları çoğaltarak içimizdeki gerçek güzelliği dışarı vurursak belki de başka hiçbir şey yapmamıza gerek kalmayacaktır.

    Hayata, her şeye rağmen pozitif bakmayı öğrenmek zorundayız.

    YASEMİN MİRAS / AKŞAM

  • Mutlu olmak için

    Mutlu olmak için

    Mutlu olmak için uğraş vermelisiniz. Mutluluğa iş para ya da aşkla ulaşılmaz. Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.

    Klasik mutluluk tanımlarını hepimiz biliriz. Mutluluğun amaçlarımızda gizili olduğunu söyler bazıları, bazıları ailede, bazıları parada bazıları aşkta. Aslında nedir mutluluk? Bireyden bireye değişen bir şey mi yoksa kalıplaşmış bir ifade mi?

    Pek çok felsefeci, insana dair düşüncelerini mutluluk kavramı üzerinde kurgulamıştır. Bu öğretilerden yola çıkarak da söyleyebiliriz ki mutluluk kavramı kişiden kişiye değişebiliyor. Mutluluk insanın kendi yaşam şifresini çözdükten sonra amaçlarına dair çizdiği yollarla ilişkilidir. Önce yaşamımızda neredeyiz ve ne istiyoruz demeyi öğrenmemiz gerekir. İsteklerimizin olabilirliği konusunda ikna olduktan sonra hedefimize yönelmeliyiz. Örneğin sınava hazırlanıyorsak hedef olarak gördüğümüz okulu kazanmak bizi mutlu kılacaktır. Bu hisse ulaşabilmek için hedeflediğimiz okulu kazanmaya yönelik kendimize yol belirlememiz en önemli adımdır. Burada kritik olan hedeflerimizin bize ait olmasıdır. İsteklerimiz bulunduğumuz ortamın algısındaki popülerliğine göre olursa ya da bizim dışımızdaki insanların yönlendirmelerine tamamen bırakılırsa mutsuz bir hayat bizi bekleyecek demektir. Karşımıza çıkan fırsatları veya hayatımıza dair isteklerimizi kendi akıl ve duygu süzgecimizden geçirmemiz, hayatımızın şifresini çözebilmemiz, kendimizi tanıyabilmemiz iyi bir hayat için olmazsa olmazdır. Hepimiz Zümrüdüanka kuşunun hikayesini biliriz. Mutluluğu bünyesinde barındırdığına, tüyleri altından olduğuna inanılan “Simurg” kuşuna ulaşabilmek için, aslında mutluluğu bulabilmek için, kuşlar Kafdağı’nın arkasına doğru uçmaya başlarlar.

    Bu zorlu yolculukta bülbül gülü özlediğini söyleyip döner, serçe küçük olduğunu devam edemeyeceğini, pek çok kuş yolculuğun ağır geldiğini söyler ve geri dönerler. Yalnızca 30 kuş iradesini korur. Yolu bitirmeye karalıdırlar ve bitirirler de. Kafdağı’nın ardına vardıklarında ise onlara sonsuz mutluluk vereceklerine inandıkları “Simurg” yerine sadece kendilerini görürler. O an anlarlar ki mutluluk aslında herkesin içinde barındırdığı, inandığı şeylerin uğruna hareket ettiklerinde görebildikleri bir şeydir.

    Mutlu birey olmak zor değil. Sadece kendimizi tanıyalım ne istediğimize emin olalım ve isteklerimizi gerçekleştirirken zorlu yollardan geçsek de amacımız uğruna mücadeleden kaçınmayalım.

  • Aşırı mutluluk da kalbe zararlı

    Aşırı mutluluk da kalbe zararlı

    TÜRK Kardiyoloji Derneği (TKD) Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Sinan Aydoğdu, aşırı üzüntünün yanı sıra, aşırı mutluluğun da kalbe zarar verdiğini söyledi.

    TKD tarafından düzenlenen 32’nci Uluslararası Katılımlı Türk Kardiyoloji Kongresi Serik’e bağlı Belek turizm merkezindeki Regnum Carya Golf & SPA Resort Otel’de başladı. Öncesinde, TKD ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin, TKD gelecek Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, TKD eski Başkanı Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu ile yönetim kurulu üyeleri basın toplantısı düzenledi.
    ‘DİYABET SIKLIĞINDA AVRUPA’DA BİRİNCİYİZ’

    TKD Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin, kalp- damar hastalıklarının dünya ve Türkiye’deki son durumuyla ilgili bilgi verdi. Türkiye’de milyon nüfus başına 29 kardiyolog düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Şahin, Türk halkında kalp ve damar hastalıklarının çok yaygın ve en çok ölüme yol açan hastalıkların başında geldiğini aktardı. Bunun nedenlerine bakıldığında sigaranın çok önemli bir sorun olduğuna işaret eden Prof. Dr. Şahin, “Diyabet sıklığında Avrupa birinciyiz, yüzde 14.8. Hipertansiyon erişkin nüfusumuzun 3’te 1’ini tutmuş durumda. Bunların yanında hareketsiz yaşam, obezite, dengesiz beslenme gibi bir çok risk faktörü hastalık üreten bir yaşam tarzı haline dönüşmüştür. Bununla mücadeleyi misyon olarak görüyoruz” dedi.

    ERKEKLERDE 45-55, KADINLARDA 55-65

    Avrupa ülkelerine göre Türkiye’de kalp krizinin erkek ve kadınlarda 10 yıl daha erken ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Şahin, “Avrupa’da erkeklerde 55, kadınlarda 65 yaşında yoğunlaşan kalp kriziyle hastaneye yatışlar bizde erkeklerde 45- 55, kadınlarda 55- 65 yaşlarında zirve yapıyor. Bu yüzden her bireyin kalp damar hastalığına yakalanmadan en az 65 yaşına gelmesi misyonumuz olmalı” diye konuştu.

    ‘ÇAY KALBE YARARLI’

    TKD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Adnan Abacı, çay ve kahve tüketiminin kalp ve damar sağlığına etkilerine ilişkin tartışmalara değindi. Çay ve kahvenin dünyada en çok tüketilen içecekler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Abacı, şöyle dedi: “American Journal of Medicine adlı dergide, çay ve kahveyle ilgili yeni yayımlanan çalışmada önemli bilgilere yer verildi. Çalışmada yaklaşık 6 bin 500 kişi 5 yıl takip edildi. Çalışma sonuçlarına göre; düzenli olarak günde en az 1 bardak çay içenlerde kalp ve damar hastalığının daha az görüldüğü tespit edildi. Düzenli olarak günde en az 1 bardak kahve içmenin ise kalp ve damar sağlığına yararı tespit edilmedi. Ancak kahvenin zararlı olduğu da söylenmedi. Çalışma sonuçlarına göre çay içmek yararlıdır, kahve içmek güvenlidir, ancak yararlı değildir. Çayın yararının içerdiği flavonoidlere bağlı olduğu düşünülmektedir.”

    ‘AŞIRI MUTLULUK DA KALBE ZARARLI’

    TKD Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Sinan Aydoğdu, ‘kırık kalp sendromu’ olarak bilinen ‘takotsubo’dan sonra ‘mutlu kalp sendromu’nun da olduğunu açıkladı. European Heart Journal dergisinde yayımlanan bir araştırma sonuçlarına göre çok mutlu ve eğlenceli olayların da benzer bulgulara yol açabildiğini anlatan Prof. Dr. Aydoğdu, “Kırık kalp sendromu tanısı alan 485 hastanın yüzde 96’sında aşırı üzüntü veya stres tetikleyici etkenken, 20 hastada yani yaklaşık yüzde 4’ünde aşırı sevinç ve mutluluk bu sendromu tetiklemiştir. Araştırmacılar aşırı mutluluk ve sevinçle tetiklenen bu durumu ‘mutlu kalp sendromu’ olarak adlandırmışlardır. Hem ani ve aşırı üzüntü, hem de ani ve aşırı mutluluk kalbe zarar verebilmektedir. Elbette bu mutluluk kalbe zararlı demek değildir. Dozunda mutluluk kalbe zarar değil fayda vermektedir. Buradaki anahtar kelime aşırıdır. Her şeyin aşırısının zararlı olduğu gibi, mutluluğun da aşırısı nadiren de olsa zararlı olabilir” diye konuştu.

    UYKU SÜRESİ 7 SAATTEN AZ OLMAMALI

    Uyku süresindeki kısalmanın da kalp sağlığı açısından olumsuz etkileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydoğdu, “Uyku süresinin 7 saatten kısa olması kalp hastalığı ve ölüm riskini artırmakta, bunun yanı sıra kalp hastalığı için risk faktörü olan diyabet, hipertansiyon oranlarında da artışa neden olmaktadır. Ayrıca depresyon, ağrı ve dikkat eksikliği de yapabilmektedir. Uyku süresi aynı zamanda inme ile de ilişkilidir. Uyku süresinin 7 saatten az olmasının zararlı olduğu bilim dünyası tarafından artık kabul edilmektedir” dedi.

     

    Kaynak: DHA – gazetevatan.com

  • Mutlu İnsanların 9 basit kuralı!

    Mutlu İnsanların 9 basit kuralı!

    Mutluluk öyle sandığınız gibi ulaşılmaz bir şey değildir. Bu kurallarla mutluluğa ulaşmak oldukça basit olabilir.  Emin olun denemeye değer. İşte Mutlu İnsanların 9 basit kuralı..

    Bazılarımız mutlu olmayı başaramaz. Mutluluk aslında senin elinde. Mutlu olmayı isteyen biri için küçük bir tebessüm bile yeter.

    Daha İyi Yaşam sizler için mutlu olmanın kurallarını araştırdı ve sizlerle paylaşmaya karar verdi.  İşte mutluluğu yakalamanın 10 formülü.

    1.Çevrenizdeki kişilerle güçlü ilişkiler kurun!

    Araştırmalara göre yaşlılıkta mutlu olan insanların hayatları boyunca yakın arkadaşlarıyla ve aileleriyle güçlü ilişkiler kurduklarını ve bu durumu hep koruduklarını ortaya koydu.

    2.Parayı zamandan daha değerli görmeyin.

    Yapılan bir ankete göre mutlu insanların çoğunun kendini iyi hissettikleri şeylerle daha fazla vakit geçirmeyi daha fazla para kazanmaya tercih ettiklerini ortaya koydu. Zamanın değerini bilenler hayattan daha fazla tatmin olmaktalar.

    3.Geliri ve gideri hesaplayın kendi ölçünüzde yaşayın!

    Kabul edelim faturalar, giderler hayatı daha stresli kılan şeylerdir. Araştırmalara göre gelir-gider dengesini orantılı kuranlar ve sahip olamayacağı şeyleri elde etme çabasında olmayanlar daha mutlu.

    4.Çevrenizdekileri farklı yönleriyle görmeye çalışın!

    Çevresindeki tüm harika küçük şeylere dikkat eden insanların etmeyenlere göre hayatlarından daha memnun olduklarını ortaya çıkardı.

    5. Arkadaşlarınızla daha fazla vakit harcayın!

    Araştırmalara göre mutlu insanların bir diğer kuralı da arkadaşlarla geçirilen bol vakitmiş. Arkadaşlarınızla ve dostlarınızla geçirdiğiniz vakit sizi memnun ediyor.

    6.Kendinizi iyi şeyler yapmaya odaklayın!

    Psikologlar çevresine karşı iyi şeyler yapmaya odaklanan kişilerin daha mutlu olduklarını söylüyor. Başkalarına karşı iyi olmak sizi iyi hissettirecektir.

    7.Maddi nesnelerden ziyade deneyimlere para harcayın!

    İnsanın mutlu olması bazen maddi şeylere bağlı değildir. Yeni heyecanlar duyması insanı hiç olmadığı kadar mutlu edebilir. Bazen çok paralarla elde edilen şeyler insanları mutlu etmez.

    Fiziksel egzersiz yapmak kişinin psikolojik durumunu düzelterek daha mutlu olmasını sağlıyor. Ayrıca sorunlarla mücadele etme stresli olma psikolojisinden kurtarıyor.

    9.Birlikte ortak bir şeyler yapmanın keyfini çıkar!

    Günümüzün gelişen teknoloji dünyasında yalnızlaşan insanların arasından sıyrılıp birlikte güzel vakit geçirenler daha mutlu.

  • Yatak odasında mutluluk sırları

    Yatak odasında mutluluk sırları

    Partnerinizle birlikte olduğunuzda haz duyduğunuz, orgazm olduğunuz geçmiş sevişmeleriniz aklınıza geliyorsa ilişkinizi gözden geçirmeniz gerekiyor. Çünkü mutlu bir cinsel ilişki, çiftlerin birbiriyle kurduğu güzel diyaloglarla sağlanıyor.

    İpek gecelikler, saten çarşaflar, cinsel gücü artırıcı ilaçlar, kremler, jeller… Bu liste uzayıp gidiyor. Son dönemde çiftlerin cinsel yaşamlarını hareketlendirmek, daha fazla doyuma ulaşmak, seksten zevk ve haz almak için tercih ettiği ürünler günden güne artıyor. Oysa uzmanlar tüm bunların yerine bir bakış, bir tatlı söz ya da partnerinin içini gıcıklayan bir dokunuşun yeterli olabileceğini söylüyor. Gerçekten de öyle mi? Sorun monotonlaşan cinsel hayat mı, yoksa aslında hiç olmayan ve çoğu zaman jimnastik egzersizinden bir farkı kalmayan tatsız sevişmeler mi? Çiftlerin yatak odası performanslarını ve cinsel ilişkilerini hazzın doruklarına ulaşılmış eski günlere döndürmenin yollarını Psikiyatr-Psikoterapist Dr. Kenan Eren ile görüştük.

    ÇİFTLER NEDEN İLİŞKİNİN BELLİ BİR DÖNEMİNDE CİNSELLİĞİN RUTİNLEŞTİĞİNDEN ŞİKAYET EDİYOR?
    Bu soruyu farklı şekillere çevirmek mümkün… Yıllar geçtikçe ilişki haz almaktan çok bir jimnastik egzersizine mi dönüşüyor? 10-15 yıllık çiftlerde de doyum veren birliktelikler olur mu? Tabii ki bunların hepsi olabilir ama öncesinde şunu konuşmak gerekiyor: “Cinselliğin tam doyum veren bir dozda yaşanabilmesi için kültürel etmenler ele alınmalı!” Çünkü bu coğrafyada yaşayan çocuklar, özellikle de kız çocukları ne yazık ki cinsellikle ilgili çok katı mesajlarla yetiştiriliyor. Dolayısıyla cinsellik eylemi kişi için cesaret ister hale geliyor. Bu nedenle bir çiftin doyum veren, yıllara yayılabilecek bir cinsel birliktelik yaşaması için ilk yapılması gereken, onlar için cinselliğin nasıl kodlandığı ve bunların çözülmesi… Bu yalnızca cinsel hayatta değil, her alanda sorunlara yol açabiliyor. Yatak odasındaki perdenin, çarşafın değişmesi kuşkusuz önemli ama ilişkiyi kurtarmaya yetmiyor.

    romantik_yatak_odasi_cinsel_iliskiler

    NEDİR BU YERLEŞİK KODLAR?
    Örneğin, ülkemizde birçok kadın seviştiğinde kirlendiğini düşünüyor. O halde kadın sevişmeye nasıl yanaşabilir? Çıplaklık onu rahatsız ediyor. Çocukluğundan beri oranı kapat, buranı ört telkinleriyle büyütülüyor. Bu gerçekleri yok saymak imkansız! Konunun temelinde katı mesajlar içeren örf, adet ve gelenekler yer alıyor. Bu kaskatı tutum, kısıtlama ve sınırlama yaratıyor. Seviştikçe kirlendiğini düşünen kadın, bir süre sonra bu eylemi zaruri yani üremek ve kocasının tatminine yönelik bir görev olarak görüyor. Dolayısıyla cinselliğe dair tüm mottoların yeniden oluşturulması gerekiyor. Örneğin zevk! Cinsellikten elde edilen haz Tanrı’nın biz insanlara en büyük hediyesi. Kadınların bunu içselleştirmesi önem taşıyor.

    Cinsellikle ilgili ne kadar mit, yanlış inanış varsa bunları tek tek ortaya koymak gerekiyor. Çiftlerin bunu açıkça anlatması, paylaşması önemli. Cinsel terapide ilk etapta bunlar konuşuluyor. Böylece sorun daha rahat ele alınıp, sağlıklı ilerleme sağlanabiliyor. Bir çift düşünün… Erkek eve geldiğinde kadına dokunmaktan, öpmekten kaçınıyor. Hepsi böyle değil elbette ama büyük çoğunluğu bu şekilde. Yatak odanızın daha renkli olmasını istiyorsanız ilk yapmanız gereken şey, şefkat cimriliğinden vazgeçmek…

    NELER YAPILABİLİR BU KONUDA?
    Şefkat cimriliğinin sevgi bonkörlüğüne dönüşmesi büyük önem taşıyor. Şefkat yoksa şehvetin gelmesi imkansızlaşıyor. Cimrilik hali bonkörlükle yer değiştirirse, şehvete giden yolun kapısı da aralanmış oluyor. Eve girdiğinizde, ne kadar yorgun olursa olsun partnerinizden göreceğiniz güzel bir gülümseme, saçınıza dokunma, kulağınıza bir şeyler fısıldama çok sağlıklı hatta sizi uçuran cinsel birlikteliklerin adımını atmaya yardımcı olabiliyor. Duygusal solfejinizin iyi olması gerekiyor. Yani hem sizin hem de partnerinizin bedenini iyi tanımalı, ona temastan kaçınmamalısınız. İnsan ruhundan anlayarak, partnerinizin hayatında cinselliği nereye koyduğunu, yaşama bakışını, alınganlığını bilmeniz gerekiyor.

    SADECE DÜRTÜLERİNİZ HAREKETE GEÇTİĞİNDE DEĞİL, ONA HER ZAMAN İLGİLİVE SEVGİ DOLU YAKLAŞIN DEMEK İSTİYORSUNUZ!
    Danışanlarımdan edindiğim bilgiler ve gözlemlerimle anlatmak gerekirse, kadınlar “hissetmek istiyorum” diyor. Haz ve mutluluk için penis-vajina birleşmesinden daha öte bir şey gerekiyor. Sadece bir dokunma, bakış dahi cinsel anlamda kadının ıslanmasını, erkeğin ereksiyonunu sağlayabiliyor. Ama ne yazık ki bunu yapanların sayısı bir hayli az. Terapilerde kadınlar sürekli partnerinin ona kadınlığını yani alt metinde insan olduğunu hissettiremediğinden şikayet ediyor. Durum erkek için de değişmiyor. Bu da ilişkilerde farklı bir noktaya ulaşmaya neden oluyor: “Partnerinize kendini kral, kraliçe gibi hissettirin.” Ancak buradaki en önemli nokta, bileşenlerin yatak odası dışında hazırlanması… Bu rollerin dönüşümlü uygulanması hazzın yüksek doza dönüşümüne yardımcı oluyor. Ben bu yaklaşımın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Cinsel işlev bozukluğu ile cinsel terapistlere başvuran çiftlerin birçoğu yalnızca birbirilerini insan yerine koyduklarında sorunlarının büyük çoğunluğu çözülebiliyor. O nedenle kadınla erkeğin birbirine hitapları, sözel dokunmaları, duyumsal okşamaları cinselliğin daha kaliteli olacağına işaret ediyor. Düşünün bir kere, günlük yaşamda partnerine dokunmaktan rahatsız olan biri yatakta bunu nasıl içten yapabilir ki? Kadınlar böyle durumları “İğreti oluyorum, rahatsızlık duyuyorum” sözleriyle açıklıyor. Ve en acısı da bunlar kendilerini cinsel obje olarak görmelerine yol açıyor. Bu düşüncelerle yaşanan cinsellik sevişmek değil, egzersiz halini alıyor. Oysa çiftlerin birbirlerine yazacakları erotik notlar, gün içinde ofise gönderilen hediyeler, yapılan küçük sürprizler yaşanacak olağanüstü ve renkli ilişkiye yardımcı oluyor.

    Tebdilimekanda rahatlık var! 
    Cinsel hayatını renklendirmek isteyen çiftlerin zaman zaman küçük kaçamaklar yapması gerekebiliyor. Evlerinden uzaklaşmak için tatilleri beklemeden, belki sadece bir hafta sonu şehirlerindeki bir otelde baş başa vakit geçirmeleri de onların ilişkilerini doyasıya yaşamalarına yardımcı olabiliyor. Çünkü bazen çocuklar veya komşular duyacak endişesiyle hem kadın hem de erkek ilişki sırasında kendini kısıtlayabiliyor. Bu da hazzın sekteye uğramasına neden oluyor.

    BUNUN İLİŞKİ TÜRÜYLE İLGİSİ VAR MI? EVLİLİK, BİRLİKTELİK GİBİ!
    Hayır çünkü bu medeni durumdan çok kişiyle ilişkili. Bir partner her gün yepyeni bir solukla gelen, sürekli yenilenen, güncellenen bir figürse karşı taraf için heyecan kaynağı oluşturuyor. Tanıştıkları ilk günden beri aynı olan, ilişkinin üzerine hiçbir şey ekleyemeyen kişiler içinse durum tam tersi! Yemekteki çeşitlilik ile cinsellik birbirine çok benziyor. Eğer yemek işini hep ayaküstü, fast food ile geçiştirirseniz cinselliğe de böyle bakarsınız. Bir de içeceklerden masa örtüsüne, mumlardan baharatlara dek her şeyin düşünüldüğü, lezzet moleküllerinin havalarda uçuştuğu sofrada yenen yemeği düşünün! Bu, bir büfede yenen yemekle aynı tadı verebilir mi? Fakat ayırt edilmesi gereken bir başka konu daha var. Burada bahsettiğimiz şehvet dolu, hardcore, hızlı ve insana haz veren birliktelikler değil. Onlar daha çok çiftin fantezi dünyasını ilgilendiriyor. Oysa bizim bahsettiğimiz her seferinde ayaküstü, hazdan yoksun, mekanikleşmiş sevişmeler… Bu tür bir cinsel hayatın üzerine, kadınların yüzyıllar ötesinden gelen katı mesajlarını da eklersek kendilerini kötü, değersiz ve aşağılanmış hissetmelerine şaşırmamak gerekiyor. Kadın partneri hakkında “Beni sadece penisin gireceği vajinadan ibaret görüyor” diye düşünürse ilişki bir daha toparlanamıyor.

    BU NOKTADA DA CİNSEL İLİŞKİLERE TAKVİYE ÜRÜNLER DAHİL OLUYOR DİYEBİLİR MİYİZ?Kremler, erkeğin ereksiyonunu artırıcı haplar, vakumlar, bitkisel takviyeler gibi ürünler kullanılmaya başlıyor. Bazen kadınların kostümler, saten çarşaflar, mum ve tütsü gibi desteklerden yardım aldığı oluyor ama bunlar cinsel hayata çok bir şey katamıyor. Çünkü eğer çiftler birbirine yatak odası dışında değer vermiyor, hissedemiyor, konuşmaya tahammül edemiyorsa o cinsel ilişkide siyah ve beyazdan başka renk aramamak gerekiyor.

    Bazen eve girdiğinizde partnerinize “Günün nasıl geçti?” diye sormak dahi dünyanın en iyi formülü olabiliyor. O zaman çiftler zevk almaya, konuşmaya, zaman geçirmeye başlayabiliyor. Bedendeki tüm noktalar keşfedilebiliyor. İnsanlar birbirine dokunmadan seks yapabilir mi? Hayır ama birçok kişi sadece yatak odasında partneriyle tensel temas kuruyor. Bu birçok kişiye itici gelebiliyor ama öncesinde partnerine herhangi bir cinsel uyarım olmaksızın dokunabilmek, sonrasında ilişkinin boyut atlamasına yardımcı olabiliyor.

    BU NASIL SAĞLANABİLİR?
    Cinsel terapilerde “duyumlara odaklanmak” olarak adlandırılan bir yöntem kullanılıyor. Çiftlere cinsel ilişki yasaklanıyor ve birbirlerini keşfetmeleri sağlanıyor. Örneğin konuşarak, dokunarak… Bu sayede çiftler en büyük organımız olan cildimizdeki belli noktaları keşfedebiliyor. Doğa bunu insanlara bahşettiği için çok şanslıyız. Yapmamız gereken tek şey ise bunu keşfetmek! Olması gereken konuşmak, dokunmak ve cinsellik olarak sıralanıyor. Ama ülkemizde en son yapılacak şey ilk sırada uygulanıyor.

    yatak_odasi_mutluluk_sirlari

    TOPLUMDA CİNSEL İLİŞKİNİN MUTLU SONLA BİTMESİ İÇİN KADINA ATFEDİLEN BAZI ROLLER VAR: ÇIPLAKLIK, İTAATKARLIK GİBİ… BU DURUMDA KADIN CİNSEL OBJE OLMUYOR MU?
    Evet ama kadın ülkemizde her yaşta cinsel bir obje olarak görülebiliyor. Küçük yaşta bir kızın iç çamaşırı gözükse ebeveyni rahatsız olup, kıyafetini örtmeye çalışıyor. Aslında cinsel hayat dünyanın her yerinde aynı ama İsveç’teki taciz, tecavüz rakamlarıyla ülkemizdekiler bir değil. O yüzden de dönüp kendimize bakmamız gerekiyor. Zihnimizin içi çok karanlık. Bunu aydınlatmamız gerekiyor ki kadın bedenini yeniden içselleştirsin. Kadınlar hayatı boyunca bedenine yabancı yaşıyor. Sonra bir anda o kadınların birinden çıplak halde partnerinin karşısına geçmesi ve coşkulu bir birliktelik yaşaması bekleniyor. Unutmayın ki yatakta güzel doyum veren, randımanlı, tatminkar bir ilişki için kadına kraliçe gibi davranmak gerekiyor. Bunlar ilişkinin güçlülüğünü, renkliliğini artırmaya yardımcı oluyor. Bazen de kadınlar erotizmi keşfettikçe suçluluk hissediyor. Bu durumda yanlışlık yaptığını düşündüğünüz bir kadından ne bekleyebilirsiniz? Oysa kadın bedenini karşısına alıp, içsel konuşmalar yaparsa kendini cinsel bir obje değil, partneri tarafından arzu edilen güzel biri olarak kabul edebiliyor. Dolayısıyla ilişkilerdeki en önemli görev aslında hem kadınlara hem de erkeklere düşüyor.

    TATMİN OLMADAN CİNSELLIK OLMAZ!
    İnsanlar son dönemde birçok kanaldan reklam, dizi, film derken adeta bombardımana tutuluyor. Bizlere çok somut, değerlerden ve detaylardan yoksun bir hayat sunuluyor. Herkes Behlül’ünü ve Bihter’ini arıyor. Aslında bunlar herkes olabilecek iken beden ölçüsüne takılmamak gerekiyor. “Çünkü balık etli bir kadın da çok rahat Bihter olabilir” diyen Dr. Kenan Eren şunları söylüyor: “İşin anatomik ve fizyolojik kısmında sorun olduğu düşünülüyor. Hayır orada bir sorun yok ama beden ve ruh birlikte çalışıyor. O yüzden de insanlar cinselliği boşalma-ıslanma noktasında görüyor. Bu noktada listeye bir terim daha eklenmesi gerekiyor: Tatmin! Bunları eğer devreye sokarsa ıslanmada da ereksiyonda da sıkıntı yaşanmıyor. Çünkü partneriyle cinsel organların birleşmesi olmadan, gözlerinin içine bakarak, tenini okşayarak o geceyi bitireceklerine inanıyorlar.”

    Formsante 2016 – Temmuz sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal

  • Evlenmek mi zor? Boşanmak mı zor?

    Evlenmek mi zor? Boşanmak mı zor?

    Uzman Hipnoterapist ve Sosyolog Gani Eser boşanma ve evlenme hakkındaki görüşlerini anlatıyor;

    ”Evlilik iki bireyin bir olma, bir arada yaşama ve birlikte çoğalma isteğinin toplumca kabul görmüş halidir. Kötü niyetli olmayan hiç kimse boşanacağını bile bile nikâh masasına oturmaz. Ancak koşullar, iç ve dış etmenler her evliliğin uzun soluklu olabilmesine imkân tanımayabilir.

    Evlilik öncesi dönem çiftlerin birbirlerini tanımaları, yaşama bakış açılarını anlayabilmeleri ve birlikte bir gelecek hayal edip edemeyeceklerinin idraki için vardır. Nişanlanmak; yani evlenmek için söz vermek, bu sürecin sosyal kabul gören halidir.

    Kadınlar ile erkekler evlilik kavramına farklı anlamlar yükler. Kadının anne olma içgüdüsü, çocukları için en uygun genetik özelliklere sahip erkeği bulduğunda harekete geçip bir yuva kurmaya programlanmışken, erkekler belli bir yaşa gelinceye kadar ilişkilere seçici olmazlar.

    Erkekler için flört etmek, nişanlanmak, evlenmek çok farklı kavramlar değildir. Anlamları üzerinde kafa yormayı gereksiz bulurlar. Sevdiği ile birlikte olabiliyorsa bunun nasıl olduğunun çok da önemi yoktur onlar için. Durumun ciddiyetini evlendikten bir süre sonra idrak edebilirler ancak.

    Aşkın, cinsel çekimin ve kontrolsüzlüğün sonunda planlanmadan dünyaya getirilen çocuklar, genç çiftlerin ebeveynleri için mutluluk kaynağı iken, birçok evliliğin de bitme nedeni olabilir. “Bu çocuğu ben istemedim,” sözü sonun başlangıcıdır çoğu zaman. Çocukların anne karnından itibaren söylenen her sözü bilinçaltlarına kaydettiklerini düşünürsek; özgüveni eksik, istenmediğini düşünen bireyler yetişmesi için bu cümleyi duymalarının yeterli olduğunu da anlayabiliriz.

    Kadınlar ile erkekler evlilik kavramına farklı anlamlar yükler. Kadının anne olma içgüdüsü, çocukları için en uygun genetik özelliklere sahip erkeği bulduğunda harekete geçip bir yuva kurmaya programlanmışken, erkekler belli bir yaşa gelinceye kadar ilişkilere seçici olmazlar.

    Erkekler için flört etmek, nişanlanmak, evlenmek çok farklı kavramlar değildir. Anlamları üzerinde kafa yormayı gereksiz bulurlar. Sevdiği ile birlikte olabiliyorsa bunun nasıl olduğunun çok da önemi yoktur onlar için. Durumun ciddiyetini evlendikten bir süre sonra idrak edebilirler ancak.

    Aşkın, cinsel çekimin ve kontrolsüzlüğün sonunda planlanmadan dünyaya getirilen çocuklar, genç çiftlerin ebeveynleri için mutluluk kaynağı iken, birçok evliliğin de bitme nedeni olabilir. “Bu çocuğu ben istemedim,” sözü sonun başlangıcıdır çoğu zaman. Çocukların anne karnından itibaren söylenen her sözü bilinçaltlarına kaydettiklerini düşünürsek; özgüveni eksik, istenmediğini düşünen bireyler yetişmesi için bu cümleyi duymalarının yeterli olduğunu da anlayabiliriz.

    Karşılarına çıkan güçlükler ya çiftleri birbirine kenetler ya da pes ettirir. Birlikte yürünecek yolun uzunluğu toleransları ile doğru orantılıdır. Toplum her evliliğin devamını istese de her bünye bunu kabul etmeyebilir. Zorlamak, bir araya getirmeye çalışmak nafile çabalardır belki ama yine de denenir. Büyükleri bir şans daha vermelerini ister evliliklerine.

    Yasalar da sürmesini ister bu kutsal kurumun. Güçleştirir, zora sokar ayrılmaları. Medeni Kanun en az bir yıl bekleyin der ayrı yollara birlikte gitmeye karar verseniz bile. Fiili birliktelik biter ama hakîmin bile gücü yetmez işi resmiyete dökmeye. Bekleyin, der yasa; belki fikriniz değişir. Bir yılı tamamlamadan anlaşsanız da boşanamazsınız.

    Başka bir yol daha var aslında ama meşakkatli. Şiddetli geçimsizliğe dayanan boşanma davası bir yıl geçmeden açılabilir açılmasına da; şahit bulmak, hâkimi ikna etmek, iş yükünden dolayı sürekli ertelenen duruşmaları takip etmek kolay olmaz. Bir de üstüne avukatlara ödenecek vekâlet ücretleri eklenince; bir yılın dolmasını beklemekten başka çareleri kalmaz.

    Anlaşarak boşanmaya karar veren çift nafaka, tazminat ve velayet konularında ortak bir protokol hazırlayıp dava dilekçelerine eklerler. Yaygın kanının aksine davayı kimin açtığının bir önemi yoktur. Eşler anlaşsa da hâkim duruma müdahale edebilir. Özellikle velayet ve nafaka konusunda kadını ve çocukları koruyucu bir hüküm vermeye çalışır.

    Aslında boşanmak sanıldığı kadar olumsuz bir durum da değildir. Huzursuz bir ailede büyüyeceğine anne ya da babasının sevgisiyle huzurlu bir ortamda büyümek çocuk için daha avantajlıdır. Sürekli çekişmenin, kavganın olduğu bir birlikteliğin eşlere de çocuklara da yararı olmaz.

    Bütün medeni hukuk sistemleri evliliğin kolay, boşanmanın zor olması yönünde inşa edilmiştir. Oysa; bireylerin evlenmeden önce birbirlerine ve ailelerine toleranslarının sorgulandığı, çocuk yapmak konusunda belli yükümlülükleri yerine getirme şartının olduğu, belli bir süre birlikte yaşama koşulunu yerine getirmeyenlere evlenme izninin verilmediği; buna karşılık birlikte sürdürülemeyeceği anlaşılan evliliklerin kolayca sonlandırıldığı bir sistem daha uygun olmaz mıydı?

    Evlenmesi zor, boşanması kolay… Kulağa garip geliyor değil mi? Bence öyle olsaydı her şey çok daha güzel olurdu. Sizce?

  • Kadınları Mutlu Eden Şeyler Nelerdir?

    Kadınları Mutlu Eden Şeyler Nelerdir?

    Kadın erkek hepimiz huzurlu bir ömür istiyoruz. Kadınları mutlu eden şeyler nelerdir? makalemizde kadınlara kendini iyi hissettiren şeylere yer verdik.

    Uzun ve gür saçlara sahip olmak.
    Kilo verdiğini duymak.
    Eline kredi kartı verilmesi

    kadinlari_mutlu_etmenin_yollari-3

    Yeni bir çift ayakkabı
    Resimlerde fotojenik çıkmak
    Ortamın en güzel kadını olmak.

     

    kadinlari_mutlu_etmenin_yollari-2

    Erken kalkmak zorunda olmamak
    Zengin koca bulmak.
    Hediye almak

     

    Mağazaların indirime girmesi.
    Onu seven birinin olması
    Sık sık iltifat almak

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Mutlu Bir İlişki İçin Bilmeniz Gerekenler

    Mutlu Bir İlişki İçin Bilmeniz Gerekenler

    Hepimizin hayali, sevdiğimiz kişiyle mutlu, mesut bir şekilde ömür boyu bir yastığa baş koymaktır. Sevdiğiniz biri varsa ve bu ilişkinin senelerce devam etmesini istiyorsanız, ilişkide bilmeniz gerekenler vardır. Mutlu bir ilişki için bunları göz önünde bulundurmalısınız.

    mutlu evlilik için bunları bilin
    mutlu evlilik için bunları bilin

    Mutlu bir birliktelik yalnızca cinsel uyum gerektirmez, karşılık anlayış ve uzlaşma evliliğin olmazsa olmazıdır.

    Cicim ayları bittiğinde ilişkinin monotonlaşması gayet normal bir süreç, sürekli
    aşk meşk beklerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız, yalnız yaşlanmamak için bu gerçeği kabul edin.

    mutlu evlilik için bunları bilin
    mutlu evlilik için bunları bilin

    Hiç kimseye yüzde yüz güvenip sırlarınızı paylaşmayın, bugünün dostu yarının düşmanı olabilir.

    Erkek veya kadın nefis taşıyan hiç bir canlıya yüzde yüz güvenmemelisiniz.
    O kesinle aldatmaz cümlesi kurulabilecek en yanlış cümlelerdendir.
    İnsanoğlu çiğ süt emmiştir, hayatta herşeye hazırlıklı olun.

    mutlu evlilik için bunları bilin
    mutlu evlilik için bunları bilin

    İlişkinin zor zamanı evlilikte başlar, flört aşamasında herkes iyi yanlarını gösterir.

    Sırf alıştığınız için veya yeniden yalnız kalmaktan korktuğunuz için bir ilişki yaşamayın.

    Evliliğinizde sorun olabilecek konuları evlenmeden konuşun halledin, evlendikten
    sonra düzeleceğini beklemek ütopik olur.

    Bir Erkekle Evlenmeden Önce Bilmeniz Gerekenler makalemizi okumak için tıklayınız

    Mutlu bir ilişki için
    Mutlu bir ilişki için

    Aşk her zaman yeterli değil. Aşka rağmen, bazen vazgeçmek en doğru seçim olabilir.

    Erkeklerin yakışıklı ve başarılı olduklarını duymaya ihtiyaçları vardır, evliliğinizi
    karşılıklı övgü dolu sözlerle besleyin

    Birbirinizin için ne anlam ifade ettiğinizi düşünün yalnızca arkadaş mı, aşık mı,
    yoksa yalnızca cinsel çekim mi, bunları hesap edip evlenin.

    mutlu_evlilik_icin_bunlari_bilin (5)

    Partnerinizden ayrı geçirdiğiniz kendinize özel hobileriniz, özel zamanlarınız olmalı, bu durum özgüveninizi sağlamlaştırır ve stresinizi atmanızı sağlar.

    Hamile kalıp çocuk sahibi olalım, adam olur diye düşünmek çok yanlıştır.
    Yürümeyecek ilişkiyi bebek kurtaramaz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

    Mutlu bir ilişki için
    Mutlu bir ilişki için
  • Mutlu Bir Beraberliğin Sırları

    Mutlu Bir Beraberliğin Sırları

    Mutlu bir beraberliğin sırları makalemizi ideal ilişkiyi yakalamak ve sürdürmek isteyenler için hazırladık.Çoğumuz ömür boyu yanımızda görmek isteyeceğimiz, omuzuna başımızı güvenle yaslayacağımız biriyle olmayı isteriz.
    Mutlu ilişkinin sırları vardır, bunları uygularsak başarılı bir birliktelik sürdürebiliriz.

    Sevmekten ve Sevdiğinizi Söylemekten Korkmayın
    Sevgi yaradanın bize sunduğu en büyük lütuflardan.
    Birini sevmek ve karşılığında sevgi bulmak yaşanabilecek en harika duygulardandır.
    İnsan ruhuna en iyi gelen terapi sevmek ve sevilmektir.
    Ancak sevginizi sözlerle davranışlarla muhakkak gösterin.

    Sevdiğiniz insana güvenin
    İlişkilerde karşılıklı güven çok mühimdir.
    Hatta ilişkilerin temeli güven üzerine kurulmalıdır, yoksa beraberlik tökezler bir süre
    sonrada biter.
    Bir ömrü geçirmeye niyetlendiğiniz insanla gözünüz kapalı güvenecek kadar
    emin olmalısınız.

    İdeal ilişki’  ister misiniz?
    İdeal ilişki kavgasız ilişki demek değildir.
    Önemli olan kavgaları uzatmadan, dallanıp budaklanmadan aşmaktır.
    Bunun için de biriniz kızgın olduğu zaman diğeri onu alttan almalı, her ikinizde
    sinirliyseniz mekanı terk etmeli, o öfkeli halinizle tartışmamalısınız

    Sabırlı olun
    Mutlu bir ilişkinin olmazsa olmazı sabırdır.
    Sabır mutluluğun anahtarıdır.
    Bitmez tükenmez bir hazine olan sabırı gösterebilen, sabırlı olan her zaman kazanır

    Sevdiğinizi belli edin
    Sevgi duyulmak ve hissedilmek ister.
    Sevdiğiniz kişinin cebine küçük sevgi notları bırakın, banyoya küçük
    notlar asın, bunlar ilişkinizi besleyecektir.
    Ömür çok kısa hadi onu sevdiğinizi söyleyin!

    Verdiğiniz sözü tutun
    Tutamayacağınız sözler vermeyin.
    Sözünüzün eri olun.
    Bir ilişkiyi yıpratmak istiyorsan, yalan söyle, verdiğin sözü tutma, kırıcı olmaktan çekinme
    evet geçmiş olsun araya köprü girdi!

    Süpriz Mühim!
    Fiyatı mühim değil, önemli olan karşı tarafı önemsediğinizi, ona değer verdiğinizi
    hissettiren küçük tatlı süprizler yapmanız.
    Sevdiğinize ummadığı anda bir gül getirmek, ona güzel bir takı hediye etmek
    size seçenek olabilir.

    Karşınızdaki insanı olduğu gibi kabul edin
    İnsan doğası gereği hata yapmaya meyillidir.
    Sevdiğinizi yaptığı her hatada yerden yere vurmayın.
    İyi yönlerini hatırlayın.
    Ayrıca evlenmeden ben bunu adam ederim diye yola çıkarsanız hata etmiş
    olursunuz, belli yaşa gelmiş kişilerin huyları artık kemikleşmiştir ve düzelmeleri zordur…

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.