Etiket: mutlu evlilik

  • Fazla muhabbet ayrılık getiriyor

    Fazla muhabbet ayrılık getiriyor

    Mutlu bir evliliğin anahtarının erkeklerin daha çok çalışıp, evde eşleriyle daha az zaman geçirmeleri olduğu ortaya çıktı. Araştırma sonucu “Fazla muhabbet tez ayrılık getirir” sözünü akıllara getirdi.

    Çoğunlukla iyi bir evlilik için eşlerin birbiriyle kaliteli vakit geçirmeleri önerilir. Ancak 4 bin orta yaşlı kadın ve erkekten oluşan çift üzerinde yapılan araştırmada tam tersi ortaya çıktı. Haftada 50 saatin üzerinde çalışan erkeklerin eşlerinin daha sağlıklı olduğu ortaya çıktı.

    1979 – 2004 yılları arasında incelenen çiftlerde en sağlıklı kadınların, eşleri 50 saatten fazla çalışanlar olduğu, en düşük skorun ise 41-49 saat arası çalışan kadınlarda olduğu ortaya çıktı. Ancak daha uzun süre çalışan erkeklerin kendi sağlıkları ise kötüye gidiyor çünkü egzersiz yapmaya vakitleri kalmıyor.

  • Eşinizle dalga geçmeyin!

    Eşinizle dalga geçmeyin!

    Evlilik hazırlığı yapan 53 bin 183 kişiye, evlilik öncesi eğitimde mutlu evliliğin sırlarına ilişkin tüyolar verildi.

    Aileve Sosyal Politikalar Bakanlığı, son 1 yılda Türkiye genelinde evlenmeye hazırlanan 53 bin 183 kişiye evlilik öncesi eğitim verdi. Konferanslarla halka da ulaşan projeye 40 bin vatandaş katıldı. Böylece mutlu evliliğin sırları konusunda bakanlık 93 bin 183 kişiyi bilgilendirmiş oldu.

    Ev ekonomisi de var cinsel yaşam da
    Programa katılanlara mutlu evliliğin sırrı olarak ev ekonomisi, sağlıklı cinsel yaşamve hukuki haklar konusunda bilgiler verildi. Eğitimlerde eşlere, “Günlük sorunlar nedeniyle birbirinizi yıpratmayın” uyarısı yapılıyor. Üreme sağlığı ve sağlıklı cinsel yaşam konusunda bilgilendirilen çiftlere, kürtaj ve doğum kontrol yöntemleri de anlatılıyor. Bakanlığın Türkiye genelinde başlattığı “Aile Olmak” isimli konferanslar ile de şimdiye kadar 25 ilde 17 bin kişiye ulaşıldı.

    ‘Eşinizle dalga geçmeyin’

    Evlilik eğitimlerinde dikkat çeken unsurlar şöyle:

    Eşinizle dalga geçmeyin, ona lakap takmayın.

    Eşinizi özellikle başkalarının yanında rencide etmeyin.

    Eşinize sarılın. Evin farklı yerlerine sürpriz notlar yazın.

    Eşinize zaman ayırın. Birlikte güneşin doğuşunu ya da batışını izleyin.

    Eşinize başkalarını örnek göstermeyin. “Fatma’nın son model buzdolabı var, bizim niye yok?” gibi karşılaştırmalarda bulunmayın.

    “Ben erkeğim, bunlar kadın işi” demeyin

  • Mutlu evliliğin 25 altın kuralı

    Mutlu evliliğin 25 altın kuralı

    ABD’nin önde gelen haber portallarından Huffington Post uzun, mutlu evliliğin 25 kuralını okurlarıyla paylaştı.

    1. Birbirinizin en iyi arkadaşı olun. Seks önemini yitirdiğinde birlikte bir şeyler yapmaktan zevk alırsanız kopmazsınız.
    2. Gerektiğinde evin şeklini eşinizin isteği doğrultusunda değiştirin.
    3. Asla para için kavga etmeyin.
    4. Hiçbir zaman aç ve yorgunken önemli ve hassas konuları tartışmayın.
    5. Kocanıza eve gelen önemli bir misafir gibi davranın.
    6. Akşamları fiziki temasa geçebilecek kadar yakın oturun.
    7. Birlikte gülün.
    8. Mümkünse banyolarınız ayrı olsun.
    9. Kadınların sevilmeye, şımartılmaya, erkeklerin sayılmaya ihtiyacı olduğunu unutmayın.
    10. Ayda bir de olsa baş başa bir şeyler yapın.
    11. “Önce ben” demeyin.
    12. Çocuk sahibi olun.
    13. Sürekli olumsuzlukları gündeme getirmeyin.
    14. Güzel zamanlarınızı anımsayın.
    15. Boşanmak akla gelen ilk seçenek olmamalı.
    16. Tutkulu olun.
    17. Birbirinizi destekleyin ve diğerinin bireysel aktivitelerini kabullenin.
    18. Eskiden sahip olduğunuz en iyi arkadaşlarınızı unutun şimdi yeni bir en iyi arkadaşınız var.
    19. Seks hayatınızı ilginç kılın.
    20. Evliliğinize olumsuz etkisi olan akrabalarınızdan uzaklaşın.
    21. “Lütfen”, “Rica ederim”, “Zahmet oldu” gibi sihirli ifadeleri kullanmayı unutmayın.
    22. Birbirinizin farklılıklarına saygı gösterin.
    23. Çocuklar olmadan yalnız seyahate çıkın
    24. Ortak hayalleriniz olsun.
    25. Birbirinizin olgunlaşma sürecine ilgisiz kalmayın

  • İşte evlenmeden önce yapmanız gerekenler…

    İşte evlenmeden önce yapmanız gerekenler…

    Hepimiz hayatımızın nasıl olacağını hayal ederek büyüdük. Evlenecek miyiz? Çocuklarımız olacak mı? 30 yaşında nerede olacağım? gibi sorular her zaman aklımızı kurcaladı.

    En çok yapmak istediklerimizi erteleyip, onları hiç gerçekleştirememekten ve pişman olmaktan korkuyoruz. Hepimizin amacı hayalimizdeki erkeğe kavuşup mutlu bir hayat yaşamak.

    Bazen ilişkimize kendimizi kaptırıp, çevremizi ailemizi ve en önemlisi kendimizi ihmal edebiliyoruz. Daha sağlıklı kararlar vermek ve mutlu bir hayata emin adımlarla yürümek için, işte evlenmeden önce yapmanız gerekenler…

    Ailenizle tatile çıkın. Anneniz, kuzeniniz, kız kardeşiniz. Kim olduğunun bir önemi yok. Kendinize yakın hissettiğiniz birileriyle düğün öncesi ufak bir tatile çıkmanız sizi etrafınıza ördüğünüz kozadan çıkaracak ve herşeye daha sağlıklı yaklaşmanızı sağlayacaktır.

    Sevgilinizle büyük bir kavga edin ve barışın. Sorunların üstesinden gelebimeniz ilişkinizin gücünü gösterir. Hayatınız boyunca birçok tartışma ve sorunla karşılaşacaksınız. Bir çift olarak bunların üstesinden nasıl geleceğinizi bilmek önemli.

    Birini terk edin! Bu hoş bir tecrübe olmayabilir ama hayatınızda iyi gitmeyen birşeyler olduğunda olaylara müdahale etmeyi bilmelisiniz. Evliliğinizle ve eşinizle ilgili sizi rahatsız eden bir konuya “dur” demeyi de bilmelisiniz.

    En büyük korkularınızdan biriyle yüzleşin. Hayatınız boyunca hiç yalnız kalmamak için evleniyor olsanız da tek başınıza kalacağınız durumlar da olacaktır. Bu durumların üstesinden gelmek için yapmaktan çekindiğiniz birşeyi tek başınıza yapın!

    Yaz aşkı yaşayın! Yaz aşkı hatıraların en güzelidir. Sorumluluktan ve hayatın gerçeklerinden uzak tatil günlerinde kısa, eğlenceli bir aşk yaşayın. Pişman olmayacaksınız!

    Sevgilinizle tatile çıkın. Hiç ayrılmamak üzere hayatlarınızı birleştiriyorsunuz ama hiç bütün bir haftasonunu birlikte geçirdiniz mi? Birlikte yaşaması zor biriyle mi evleneceksiniz? Bunları öğrenmek ve birbirinizi daha iyi tanımak için tatile çıkın.

    Bütçe planlaması yapın. Bekarlık borçlarınızı müstakbel kocanızın üzerine yıkmayın. Zaten düğün masraflarınızı ödemekle meşgul olacaksınız. Bu nedenle kendi borçlarınızı kendiniz kapatın.

    Yemek yapmayı öğrenin! Sadece evlendikten sonra birinin özel aşçısı olacağınız için değil, eve gelen misafirlerinize kendi yaptığınız kurabiyeleri ikram edebilin diye, kolay birkaç tarif öğrenin. İleride kocaman bir aileyi aç bırakmak istemezsiniz değil mi?

    Kendiniz için para harcayın! Henüz sadece kendi sorumluluğunuzu taşıyorken ve maddi olarak kimsenin sorumluluğu üstünüzde değilken pahallı bir çift ayakkabı almanızın kime zararı olur ki?

     

  • Çocuklu ve mutlu evliliğin sırları

    Çocuklu ve mutlu evliliğin sırları

    Hani var ya o malum şarkı: Evli, mutlu, çocuklu… Ne dersiniz? Gerçek olabilir mi? Karamsar mısınız yoksa? Hemen başınızı öne eğmeyin. Hem evli hem çocuklu hem de mutlu olabilirsiniz.

    Önce kendi hayatınıza sahip çıkın

    Çocuklarınızın annesi, eşinizin karısı olmak güzel, ama siz aynı zamanda bir birey, bir kadınsınız. Her şey bir yana, kendinizi hayatınızın merkezine koyarak sizi siz yapan ve mutlu eden şeyleri yapmaya özen göstermelisiniz. Kendi duygusal açlığınızı giderir, kendinizi her yönde beslerseniz, bu, aile hayatınıza da mutluluk olarak yansır. Örneğin tenis oynamayı seviyorsanız mutlaka zaman ayırın; sadece eşinizle birlikteyken değil tek başınıza da arkadaşlarınızla çıkın, sosyalleşin; kendinize haftada ya da 15 günde bir spa keyfi fırsatı yaratın.

    Şunu asla unutmayın: Anne mutluysa, tüm aile mutludur!

    Birbirinizi önceliğiniz olarak düşünün

    Çocuklardan önce eşinizi düşünmek, pek çoğunuza ters gelebilir. Ama sağlıklı bir evlilik ve mutlu bir cinsel yaşam için, evliliğinizin omurgasını oluşturan eşinize önem vermelisiniz. Bunu çocuklarınız da görmeli, hissetmeli. Örneğin, eşiniz evden ayırılırken bir dakika kadar onunla birlikte dışarı çıkıp birlikte yürümek, onu arabasına kadar geçirmek, sonra da büyük bir öpücük vermek, ona kendini özel hissettirecektir. Böylece o da size aynı karşılığı vermekten çekinmeyecektir. Anne-baba olmadan önce karı-koca olduğunuzu hatırlayın.

    O bir baba, ona ders vermeyin

    Çoğu kadının düştüğü bir hata! Eşlerinden çocuk bakımını tıpkı kendileri gibi yapmalarını istemek… Mesela eşiniz çocuğunuzla baş başa kaldığında kahvaltıda onun şekerleme yemesine müsaade ediyordur. Eşinizi bu konuda sürekli olarak uyarmaktan vazgeçin. Sizin çocuk bakma yönteminiz çok daha sağlıklı ve güvenli olsa da, çocuğunuzu babasıyla başbaşa bırakacağınız zaman dilinizi ısırıp eşinize “Sana güveniyorum hayatım” deyip, onun kendi metodunu uygulamasına göz yumun.

    Egzersiz yapın

    Aktif bir hayat sürmek, sizi, çocuklarınıza karşı doğru bir rol model olmaya yaklaştırır. Ayrıca spor yapmak, vücudun mutluluk hormonu olan endorfini salgılamasına neden olur ve böylece eşinize karşı daha az sinirli olup kendinizi iyi hissedersiniz. Bir spor salonuna gitmeye zamanınız yoksa ailece bisiklet turu ya da yürüyüş yapmayı deneyin. Bu işi ailece yaptığınız bir eğlenceye dönüştürmek, çok daha mutluluk verici olacaktır.

    Seksi es geçmeyin

    Şunu iyi bilmek gerekiyor ki çocuktan sonra çiftlerin sekse olan ilgilerinin azalması, geçici bir durum. Tüm ilişkilerde anahtar niteliği taşıyan “iletişim”, bu sorunda da devreye girmeli. Eşinizle yine eskisi gibi iletişim kurarak aranızdaki romansı yeniden yaratıp evliliğinizi canlandırmalısınız. Artık evinizde bir de çocuk var. Öyleyse kapıyı kilitleyin ve oyuna başlayın!

    Tüm sorunların çözülebilir olmadığını kabul edin

    Söz konusu olan ebeveynlik olunca eşinizle aranızda çocuk yetiştirme konusunda bazı farklar olması normal. Bu farklılığın sizi çatışmalı bir evliliğe taşımasına son verin. Eşiniz belki de asla sizin haklı olduğunuza ikna olmayacak. Onun hiçbir zaman değişmeyeceğini kabul edin. Değiştirmeye çalışırsanız mutsuz bir evlilikten başkasını elde edemezsiniz. Bakım konusunda çocuğunuza zarar verdiğini düşündüğünüz yanlış bazı temel uygulamalar söz konusuysa, eşinizle birlikte bir çocuk psikoloğundan ya da pedagogdan bilgi alarak eşinizin kendi yanlışını uzmandan dinlemesini sağlayın.

    Çocuklarınızın yanında flört etmekten çekinmeyin

    Küçük bir öpücük, sevgi dolu bir sarılma gibi flörtöz hareketleri çocuklarınızın önünde sergilemekten çekinmeyin. Böylece çocuklarınız, evliliğin sadece faturalar konusunda hesaplamalar, münakaşalar, ciddi sorumluluklardan ibaret olmadığını anlarlar. Sizin birbirinize sevginizi göstermenizden memnun olurlar. Bu, onlara sevgiyi anlatmanın en güzel yoludur!

    Eşinizle işbölümü yapın

    Eşinizin ev işlerinde sizinle işbölümü yapmayı seçmesi için ev aletleriyle tanışık olmasını sağlayın. Elektrikli süpürgenin nerede olduğunu, çamaşır ve bulaşık makinesinin nasıl çalıştırıldığını anlatın ona. Böylece ev işlerine katılmamak için “bilmemek” gibi bir bahanesi kalmayacak size karşı. Evdeki işbölümü sizin yükünüzü hafifletirken, eşinizin evini daha fazla sahiplenmesini ve çift olarak çocuklarınıza doğru örnek oluşturmanızı sağlar.

    Başta da söylemiştik. Kendinizi evin hizmetçisi olarak görmeyince mutlu olacaksınız; siz mutlu olunca da bütün aileniz mutlu olacak!

    Yatak odanızın seksi havasını koruyun

    Evin her yerinde çocuklarınıza ait izler olsa da yatak odanızı size ve eşinize özel kılmaya gayret edin. Cinsel hayatınızı canlı tutmak adına yatak odanıza seksapel ve romantizm katın. Odanızda mum yakabilir, loş ışıkları tercih edebilir, seksi nevresim takımları kullanabilirsiniz. Yatak odanızı nasıl daha seksi hale getirebilirsiniz? yazımızdan ilhamla odanıza küçük değişiklikler katabilirsiniz.

  • Evlenin, uzun yaşayın

    Evlenin, uzun yaşayın

    ‘Bekârlık sultanlık’ diyen hata eder tezini de “Evlenenlerde kalp hastalıkları, depresyon ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar daha az” sözüyle destekliyor.

    Yapılan son araştırmalar ‘Bekârlık sultanlık’tır inancını çürütüyor. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan ‘evlenenlerin daha uzun yaşadığı’ saptamasını, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu da doğruluyor. Hatta uzun yaşama ve sağlıklı yaşlanmada rol oynayan faktörler arasında evliliğin önemli bir payı olduğunu savunuyor. Evlenmenin ömür uzatıcı etkisinin özellikle kadınlarda daha fazla olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, refah seviyesi iyi olanların da bir adım ileride olduğunu anlatıyor. Müftüoğlu, sorularımızı yanıtladı.

    Evlenmenin uzun yaşamayı sağlayan bir etkisi olduğu yönündeki araştırma sonuçları ne kadar doğru?

    Evlenmenin yaşlanma sürecine olumlu etkisi var. Bütün araştırmalara göre, uzun yaşamak istiyorsanız evlenin. Düşünmeyin, üzülmeyin, korkmadan evlenin, sağlıklı kalın. Evlenenlerde kalp hastalıkları, depresyon ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma oranı daha az. Evliliğin ömür uzatıcı etkisi kadınlarda daha fazla. Aslında erkekler kendine bakma özürlü. Evlenmediği zaman kadın – erkek ayrımına bakıldığında şöyle bir gözlem var. Kocası ölen kadınların ortalama yaşam süresi, karısı ölen erkeklerin yaşam süresi kıyaslandığında eşlerini kaybeden erkekler çok daha kısa yaşıyor. Çünkü kadınlar kendine bakma konusunda daha itinalı. Bana göre iyi ki kadınlar uzun yaşıyor. Çünkü erkeklerin uzun yaşadığı dünya daha bakımsız ve çirkin olurdu gibi geliyor.

    Kadının kendi hayatına ve erkeğin hayatına katkısı nedir?

    Kadınlar gerçekten yapıcı yaratıklar. İnce, narin ama aynı zamanda kontrollü, daha samimi, daha içten ve dikkatli. Bu açıdan bakınca cinselliğin kontrolünün daha çok kadında olduğu bir hayat, daha düzenli bir hayat olabilir. Evlilik, cinselliğin kontrolünü sağlayan bir müessese. Evli erkek daha az poligam oluyor ve bu onu cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyor. Evlilik düzen getiriyor erkeğe, bakımı sağlıyor. Evlilik, kadını da muhakkak uzun yaşatıyor. Kadını doğurgan ve üretken hale getiriyor.

  • Sağlıklı ilişki kuralları

    Sağlıklı ilişki kuralları

    Mutlu evliliğin sırları…

    *Birbirinize bireysel alanlar bırakın,her şeyi birlikte yapmanız gerekmiyor.
    *Sürekli talep eden,sızlanan,şikayetlenen biri olamyın
    *Zevkler aynı olmayabilir,ısrarcı olmayın
    *Eşinizin hatırlatmasını beklemeden,sizden isteneni yapın
    *Konuşurken “herzaman şöylesin,böylesin vb.” genellemeler yapmayın
    *Kendinizi duyurma çabasından önce karşınızdakini duymaya çalışın,bırakın sözünü bitirsin
    *Her zaman aynı fikirde buluşmak mümkün değildir.Sorunları hemen o anda çözmeye ısrar etmek yerine konuyu kapatmaya çalışın
    *Eşinize olumlu bakın,onu karşı taraf olarak görmeyin.
    *Haklı olduğunuzu kanıtlamak için değil, konuyu aydınlatmak ve çözüm üretmek için konuşun
    *Sürekli eksikleri eleştirmek yerine,yapılmış olanları görün ve takdir edin

  • Evlilik neden bu kadar zor?

    Evlilik neden bu kadar zor?

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşk, evlilik, cinsellik, seks, ilişkiler, aldatma gibi hepimizin merak ettiği konularda bizi aydınlatıyor.

    Evlilik ve seks terapisti olarak sizi yakalamışken sorayım: Kadınlar ne ister, erkekler ne ister?

    – İlişkilerinde bir sorun olduğunda erkek, seks terapisi ister, kadın ise evlilik terapisi. Sorarsınız “Sorununuz nedir?” diye, erkek “Cinsellik” der, kadınsa “Hayır, bizim sorunumuz cinsellik değil, evlilikle ilgili” der. Aslı şudur: Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan? Her ikisi de sorunun kaynağı olabilir. Kavramamız gereken kadın ve erkek farklıdır ve olayları farklı algılar.

    Nasıl yani?

    – Mesela şöyle: Bir kadının bütün erkekleri anlaması için, bir erkeği iyi tanımış olması yeterli. Oysa, bir erkeğin bütün kadınları tanıması, bir kadını anlamasına yetmiyor! Hatta ben şu espriyi çok sık yaparım: “Biz poligam falan değiliz, sadece kadınları anlamaya çalışıyoruz” diye. Çünkü erkekler poligamsa, kadınlar da seri- monogam!

    Peki kadın erkek farklılığının göze batmadığı zaman yok mu?

    – Var tabii. Aşık oldukları zaman. O zaman iki taraf da farklılık marklılık görmüyor. İki taraf da birbirlerine sadece duymak istediklerini söylüyor. Ben aşkı şöyle tanımlıyorum: “Bir görme kusuru.” Partnerini nasıl görmek istiyorsan öyle görüyorsun. “Sen mükemmelsin. Sen benim tam aradığım gibisin. Arzularımın gerçekleşmiş halisin. Anlamsız varoluşuma anlam verensin. Birbirimiz için yaratılmışız. Sen benim ruh ikizimsin…” En son bu noktaya geldik artık. Amaaa evliliğe gelindiği zaman, işler değişiyor.

    Siz evliliği nasıl tanımlıyorsunuz?

    – Görme kusurunun tedavi edilmesi! Şaka bir yana… Evlilik, oluşturduğu bütün felaket sonuçlara rağmen, dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu. Amerika’da iki evlilikten biri sınıfta kalıyor, İngiltere’de de, eski adıyla Rusya’da da öyle. Bu ne demek? Evliliği yürütme şansın, sadece yüzde 50 demek. İş adamı olsan, kazanma şansı yüzde 50 olan bir işe yatırım yapar mısın? Yapmazsın. Ama yeryüzünde hâlâ insanların yüzde 98’i, yürüme şansı yüzde 50 olan evlilik işine kalkışıyorlar. Sonra da karşıma geçip, “Karımın istedikleri son derece mantıksız” diyorlar. Ben de onlara “Anlamadım” diyorum, “Siz evliliğinizi mantık temeli üzerinde kurmadınız ki…”

    Boşanma oranı Türkiye’de nasıl…
    – E valla biz de yüzde 50’leri yakalamaya doğru hızla ilerliyoruz.

    Pek boşanınca ne oluyor, daha mı iyi oluyor?

    – İstatistiklere göre boşanmışların ölüm yaşı düşüyor. Daha erken ölüyorlar. Ölüm oranı üç kat artıyor.

    Neden?

    – Daha riskli yaşıyorlar, kendilerine özen göstermiyorlar, kendileriyle ilgili kızgınlıkları artıyor, alkol vesaire… Gördüğünüz gibi faydalı bir şey evlilik.

    Ama eskiye göre daha kolay boşanılıyor değil mi?

    – Evet. Eskiden evlilik, sonsuza kadar demekti. “Sorumluluk” diye bir kavram vardı. Şimdi komik bir kavram oldu, onun yerine “haklar” var. “Evlenmek hakkımsa, boşanmak da hakkım…” “Yürümezse boşanırım, olur biter.” Dolayısıyla ya bu uçtayız, ya öbür uçta. Yani ya tamamen mutlu evlilik, ya da “Yürümezse boşanırım.”
    Yasalar boşanmayı kolaylaştırıyor, böyle olmasın demiyorum, ama yürüme ihtimali olan evliliklerde dengeyi kurabilecek mekanizmalara da ihtiyaç var… 43 yaşındaki bir erkek hastama üçüncü karısından da neden boşandığımı sorduğumda, “Karşıma daha iyisi çıktı” dedi. Daha önce iki kere ayrılmış bir hastam da, üçüncü evliliği için “Bunda sorunlarım daha az” dedi.

    Peki sizce bu açıklamalarda doğruluk payı var mı?

    – Hayır. Eşler genellikle yanlış partnerle evlendikleri için sorun çıktığını düşünürler. Zannederler ki, mesele daha iyi bir partner bulmaktadır. Oysa, mutlu evlilikle mutsuz evlilik arasındaki fark, ne sorunların sayısı ne da doğru partner. Sorunu eşlerden birinde aramayacaksın. Bir olacaksın, takım olacaksın, ele ele verip birlikte hareket edeceksin. Ben, sen kutuplaşması yerine “Aynı tarafız!” diyeceksin. Böyle yaparsan evliliğin ayakta kalabilir. Sorunlara mizahi yaklaşabilmek de önemli tabii…

    Evlilik terapisi, evliliği kurtaran bir mekanizma mı?

    – Her zaman değil. Ayrıca bu “kurtarma” sözcüğüne de karşıyıyım. Evliliğin bir sürü sebebi olabilir ama netice olarak beraberliğin yalnızlığa zaferidir. O yüzden amaç, evliliği kurtarmak değil, şimdi olduğundan daha iyi hale getirmek. Yürümüyorsa da şapkayı çıkarıp gerçeği görmek…

    Aşıkken birbiriyle cırcır konuşan insanlar, evlenince ne oluyor da konuşamaz hale geliyorlar…

    – Ben bu durumu şöyle tanımlıyorum: Bir çift, aynı trende, aynı vagonda karşı karşıya oturuyor. Eşlerden biri geleni görüyor, biri gideni. Biri geçmişi, diğeri geleceği. Dolayısıyla aynı resmi görmüyorlar. Ve bir zamanlar harika olan o aşık olduğun kadın, şimdi her türlü olumsuzluğun nedeni.

    Şöyle düşünün: İki çocuk var, biri oyuncağın bir ucundan, diğeri de öbür ucundan çekiyor. Soruyorsunuz: “Oğlum, oyuncağını neden vermiyorsun arkadaşına?” “O vermiyor, ben de vermiyorum.” Ama hiç tanımadığı çocuklara oyuncağını getirip paylaşanlar da vardır. “Al, bunu sana getirdim.” Evlilik dediğin şeyde de bu iki oyundan biri oynarsın, “O vermiyor, ben de vermiyorum” oyunu ya da “Ben vereyim ki, o da versin” oyunu. Aslında verdiğimizi karşımızdakine değil, evliliğimize veriyoruz. İşte bu yüzden aynı tarafta olmak gerekiyor…

    HER ALDATMA BOŞANMA İLE SONUÇLANMAMALI

    Sadakatsizlik söz konusu olduğunda boşanmak gerekmiyor. “Boşanın” demeyi doğru da bulmuyorum sağlıklı da. Bunun kararını sadece ve sadece o çift verebilir. Kimseye laf düşmez. Ben onlara sadece şunu söylüyorum: “Bir sistemi yeniden kurmanın en iyi zamanı, yıkıldığı zamandır.” Bir çok çift sadakatsizliğe rağmen bir arada olabiliyor. Ve bu çiftlerin evlilikleri eskisine göre çok daha sağlam yürüyebiliyor. Ama Türkiye’de insanlar, genellikle başkalarının onlar hakkındaki yargılarına göre davranıyor.

    Aldatılan kadın hâlâ evde duruyorsa onursuz addediliyor. Oysa bu doğru değil. Kalmanın onurla, gururla bir alakası yok. Bana gelen pek çok kadından, bilmem kimi kocasının aldatmasına rağmen ayrılmadığı için çok eleştirmiştim, şimdi aynı şey benim başıma geldi, ben de ayrılmak istemiyorum, şimdi onu anlıyorum, ifadesini çok duydum.

    KADINLAR EVLİ ERKEKLERLE NEDEN BİRLİKTE OLUR?

    Neden sizce, işi gücü olan, hoş ve güzel bir kadın evli bir adamla beraber olur? 3 sene, 5 sene, 8 sene hep aynı adam… Ve o kadın, o adamın asla karısından vazgeçmeyeceğini de bilir. Ama yine de ilişkisi devam eder. Bu çok rastlanan bir sendrom. Adı “Batık yatırım.” Şöyle ki, insanlar gelecekteki faydalarına göre karar vermiyorlar, geçmişteki yatırımlarına bakıyorlar. O kadınlar da, “Ben bu adama çok emek verdim” deyip, evli olmasına aldırmadan devam ediyorlar ve bir umut hep bekliyorlar. Bu, şunun gibi bir şey, biri size 1 milyon dolar veriyor, radara yakalanmayan bir uçak icat edin diye. 900 bin dolar harcıyorsunuz ama yok olmuyor. Cebinizde sadece 100 bin dolar kalıyor. O sırada bir başka bir firma o uçağı geliştiriyor, üstelik sizden daha ucuza. Siz ne yaparsınız? Geri kalan 100 bin doları hâlâ bu işe mi yatırırsınız, yoksa başka bir iş mi yaparsınız? İş adamlarının yüzde 70’i bile, yine aynı işe yatıracaklarını söylüyorlar. Vazgeçmiyorlar. Kadınlar da o evli erkeklerden vazgeçemiyor. Aynı hesap. Batık yatırım.

  • Mutlu evliliğin sırrı “Duygusal Zeka”

    Mutlu evliliğin sırrı “Duygusal Zeka”

    Uzmanlara göre; duygusal zekası yüksek çiftlerin mutlu bir evliliğe sahip olma dereceleri yüksek oluyor. İlişkilerinde romantizm de bitmiyor.

    Uzmanlar çiftleri ‘duygusal zekâ’larını geliştirmeleri konusunda uyardı. Mutlu evliliklere ve sağlıklı ilişkilere sahip çiftlerin başarısının temelinde ‘duygusal zekâ’nın yattığı açıklandı.

    Uzmanlara göre, duygusal zekâsı yüksek çiftler birbirlerinin dünyalarıyla yakından ilgililer. Çiftlerin, birbirlerini anlama ve saygı gösterme, evliliklerine değer verme yetenekleri ne kadar yüksekse mutlu bir evliliğe sahip olma dereceleri de o kadar artıyor.

    Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Psikolog Dr. Ayşegül Önk Eray da sağlıklı ilişkilerin ve mutlu evliliklerinde temelinde ‘duygusal zeka’nın önemini anlattı bizlere…

    Toleranslar tükeniyor, patlamalar başlıyor
    Günümüz koşullarında ilişkilerin ve evliliklerin giderek daha fazla zorlanmaya hatta bozulmaya başladığını artık huzursuz, mutsuz süren evliliklerin daha çok boşanmayla sonuçlandığını belirten Eray, “Büyük umutlarla ve beklentilerle başlayan evliliklerin zaman içinde yaşanan sorunlarla çıkmaza girmesi kaçınılmaz olabiliyor. Eşlerin tüm kurtarma çabalarına karşı bazen gerçek sorunun ne olduğu bile anlaşılmadan ilişkiler tükenebiliyor. Başlangıçta birbirlerini çok sevdikleri halde eşler, sonradan sadece öfke yaşayan, kafaları karışan ve çaresizlik hisseden bir çift haline gelebiliyor. Evliliğin ilk günlerinde birbirlerine hoşgörü ile yaklaşan eşler, ilerleyen süreçte birbirlerinin hatalarını görmeye başlıyorlar. Başlangıçta birbirlerini incitmemek için olumsuzlukları söylemekten kaçınırlar. Zamanla bu toleransları tükenir ve patlamalar başlar. Bu patlamalar giderek şiddetlenebilir de” uyarısını yaptı.

    Evliliğiniz zoraki birlikteliğe dönüşmeden önlem alın
    Sorunları konuşmaktan kaçınan çiftler bunları içlerinde biriktirdikçe birbirlerinden uzaklaşmaya ve yabancılaşmaya başlarlar…

    “Zamanla ortak noktalar da azalmaya başlayınca ilişkileri zoraki bir birlikteliğe veya alışkanlığa dönüşür.

    Yapılan çalışmalar duygusal zekâsı yüksek çiftlerin ise evliliklerinin daha başarılı olduğunu gösteriyor. Bu çiftler, günlük yaşamda birbirleri ile ilgili olumsuz düşünce ve duygularının belli bir düzeyin üzerine çıkmasını engelleyen bir dinamiğe sahipler.

    Duygusal zekâsı yüksek çiftler birbirlerinin dünyaları ile yakından ilgilidirler. Birbirlerini anlama ve saygı gösterme, evliliklerine değer verme yetenekleri ne kadar yüksekse mutlu bir evliliğe sahip olmaları da o derece artar.

    Eğer çiftler karşılıklı saygı ve birbirlerine eşlik etmekten aldıkları keyfi sürdürebilirlerse, birbirlerini yakından tanır ve birbirlerinin hoşlanıp hoşlanmadığı şeylere, kişilik kusurlarına, umutlarına ve hayallerine aşina olurlar. Birbirlerini her zaman düşünür ve bunları küçük vesilelerle dile getirirlerse dostluklarını pekiştirirler.”

    Birbirinizi takdir edin!
    “Burada önemli olan konunun her iki çiftin de bunları yapmaya istekli ve gönüllü olmasıdır” diyen Psikolog Dr. Eray, çiftlere şu tavsiyelerde bulundu: “İlişkide emek karşılıklı işlendiğinde yapıcı hale gelir. Tek taraf sürdürdüğünde bir süre sonra onda yarattığı hayal kırıklığı olumsuz bir şekilde ilişkiye de yansır.

    Çiftlerin birbirleri hakkında bildikleri her şey onları birbirlerine daha çok yaklaştırır ve duyarlı hale getirir. Kendileri hakkında paylaştıkları bilgileri ilgiyle yaklaşacakları sohbetler aralarındaki romantizmi de artırır.

    Eşler birbirlerinin hata ve kusurlarını kabul edene dek başarılı uzlaşmayı yaratamayacaklarını bilmeliler. Birbirlerinin çabalarını küçümsememeleri ve birbirlerini yüreklendirmeleri gereklidir.

    Mutlu bir evliliği oluşturmak için çiftlerin birbirlerine bağlılıklarını artıracak süreçleri ihmal etmemeleri, birbirlerini takdir etmekten vazgeçmemeleri önemli etkiler yaratır. Ayrıca önceki aileleri ile yeni kurdukları aile arasında sağlıklı ayrımlaşmayı da yapabilmeliler.“

    Çitler ilişkileri ile ilgili sorunlar yaşamaya başladıklarında bunu ertelememeliler.

    Ertelemeler sorunların kemikleşmesine ve ilişkinin daha çok zarar görmesine neden olmaktadır. Tüm hastalıklarda olduğu gibi “erken teşhis ve tedavi” evliliklerde de hayat kurtarır. “Nasılsa zamanla unutulur, kendi kendine hallolur” yaklaşımı ilişkilerde yaşanan sorunları kronik hale getirmektedir. Yaşanan sıkıntılarla ilgili olarak evlilik öncesi veya evliliğin ilk yıllarında da çiftler destek almaktan kaçınmamalı.

    Temeli sağlam atılan binaların depreme karşı daha dayanıklı olduğu unutulmamalıdır. Evlilik danışmanları bu konularda çiftlerin kendi süreçlerindeki sıkıntılarının tedavisinde önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Yardım alabilen çiftler ilişkilerine daha çok sahip çıkabilmektedirler.

  • Mutlu Evliliğin Sırları

    Mutlu Evliliğin Sırları

    El ele tutuşmanın faydaları !

    Siz de eşinizle önerilerimize kulak verebilir, mutluluk için aslında minik adımların yeterli olabildiğini görebilirsiniz.

    1. Tebessüm edin
    Evliliklerde en çok yaşanan sıkıntıların başında eşlerin birbirlerine karşı asık suratlı ve somurtkan bir tavır sergilemeleridir. Asık bir surat, baskılanmış öfke ve sıkıntıların su yüzüne çıkmasına yardımcı olur. Asık bir surat negatif enerji yayar. Evinizi soğuk bir ortama çevirir. Halbuki güleryüz ve tebessüm, muhabbetin kaynağıdır. Muhabbet, bizi mutlu edecek yegâne ilaçtır. Eşinize karşı tebessüm göstermek zor olmasa gerek?

    2. Eşinizin ellerinden tutun
    El ele tutuşmanın stresi azalttığını biliyor muydunuz? ABD’de evli çiftler üzerinde yapılan bir araştırmada eşlerin birbirlerinin ellerini tutmasının sinirlerin fark edilir bir şekilde gevşemesine sebep olduğu görülmüş. Siz de eşinizin elini tutun. Duygularınızın daha rahat ortaya çıktığını göreceksiniz.

    3. Sevdiğinizi sözle ifade edin
    Sevgiyi ifade etmek kadınlara oranla erkekler için çok daha zordur. Erkekler sevdiklerini söylemezler. Hanımlar da genelde bundan şikayet eder. Müslümanlara söylememiz gereken sözleri eşimizden niye esirgeyelim ki? Sevdiğinizi söylemek erkeklere bir şey kaybettirmez?

    4. Birlikte dua edin
    Eşinizle oturun ve ellerinizi açın, birbiriniz için sesli dua edin. İçinizden geldiği gibi sözcükleri sıralayın. Dua etmek istediğinizden emin değil misiniz? O zaman bunun yerine sahip olduğunuz nimetleri saymayı deneyin. Her gün başınıza gelen üç iyi (büyük ya da küçük) şeyi yazın ve bu iyi şey neden gerçekleşti diye sorun. Araştırmalar bunu yapanların üç ay sonra ciddi derecede daha mutlu hale geldiklerini gösteriyor. 30 yıl boyunca duanın gücünü araştıran Harvard?lı bilim adamı Dr. Herbert Benson, bütün dua etme biçimlerinin stresi yatıştırdığını, bedeni sakinleştirdiğini ve şifalı bir gevşeme tepkisi uyandırdığını söylüyor. (Ömrünüzü Uzatın, Sally Brown Optimist)

    5. Eve gelir gelmez pijamalarınızı giymeyin
    İnsanlar, işe ya da bir gezmeye giderken güzel giyiniyor ve süsleniyor. Ama eve gelince hemen rahatlamayı düşünüyor, pijamalarını giyip öyle oturuyor. Bazı eşler neredeyse uzun süre birbirlerini iyi giyimli görmüyor. Eşler, işleri, dostları için giyindikleri, süslendikleri kadar eşleri için giyinip-süslenmiyor. Erkekler, eve gelir-gelmez pijamalarınızı giymeyin. Hanımlar, eşinizin geleceği saatte siz de neden güzel giyinmiyorsunuz?

    6. Kadınların önemli günlerini unutmayın
    Hanımlar, evlilik yıldönümü, doğum günü gibi özel günlerde çok hassastır. Hatta ilk tanıştığınız günü, nişan gününü, evlilik kararını aldığınız günü bile sorabilir. Erkekler genelde özel günleri unutmaya meyillidir. Siz en azından doğum ve evlilik yıldönümünü unutmayın.

    7. Sevgi mesajları bırakın
    Eşinizin görebileceği yerlere sevgi notları bırakın. Evde minik kâğıtlara minik sözler yazıp kimsenin ulaşamayacağı (size özel yerler olursa iyi olur) yerlere bu mesajları bırakın. Sevginizi ifade etmek, bu duygunun beslenmesine vesile olacaktır.

    8. Eşiniz için de güzel giyinin
    Eşlerin iyi giyinmesi, süslenmesi ve birbirlerine değer verdiklerini hissettirmeleri çok önemlidir. Ama bugün bu ters işliyor. İş ve arkadaşlar için iyi giyinilirken, eşler birbirlerine bu yönde değer vermezler. Siz de haftada bir gün güzelce giyinin; ama dışarı çıkmayın, evde baş başa vakit geçirin.

    9. Rica kipiyle konuşun
    Emretmek, bütün konuşmalarda emredici bir üslup kullanmak hitap ettiğimiz kişiyi rencide eder. Bu, eşimizse daha da üzücü olur. Emir kipiyle konuşmak yerine, rica etmeyi denemek size ağır gelmemeli. Bu bizden bir şeyleri alıp götürmez. Bilakis bize daha da saygınlık kazandırır. Üstelik eşimizin bizim gerçekten hayat ortağımız olduğunu göstermiş oluruz.

    10. Kahvaltıları beraber yapın
    Evlilik hayatında eşler arasına iş ve çocuklar girdiğinde karı-kocanın görüşmeleri bile neredeyse asgariye iner. Siz bunun için ailenizin birlikte olduğu zaman dilimlerini iyi değerlendirin. Bu zaman dilimlerinden biri de sabah kahvaltılarıdır. Uyku mahmurluğunu yenip, eşinizle biraz da erken kalkıp kahvaltıda muhabbet etme fırsatı bulabilirsiniz.

    11. Dışarıda baş başa yemek yiyin
    Aynısı evde daha az maliyetli olur? diye düşünmeyin. Özellikle çocuk sahibi olan çiftlerin en önemli sorunlarından biri, kendilerine vakit ayıramamalarıdır. Bütün gün çocukla işle uğraşmak anne ve babayı yorar. Bir saat de olsa çocukları bir yakınınıza emanet edip, eşinizle dışarıda yemek yemek size güç katacaktır. Aslında ihtiyacınız olan, dışarıda yemek yemek değildir. Ama bu size farklı bir ortamda, yalnız konuşabilme, birbirinize vakit ayırma fırsatı verecektir.

    12. Birbirinizi iyi niyet dilekleriyle uğurlayın
    Özellikle ev hanımları sabah erken kalkmada zorluk yaşıyor ve eşlerini göndermeyi bir vazife addetmiyorsa, bunu bir daha düşünmeliler. Eşinizi kapıdan uğurlamak onun kalbinin bir yarısını evde bırakmasına vesile olur.

    13. Eşinizin ailesine sevgiyle yaklaşın
    Eşlerin birbirlerinin aile yakınlarına söyledikleri hoş olmayan sözler, eşlerin duygularını da etkiler. Sizin hanımınızın amcasına ya da hanımınızın sizin ablanıza ima yollu da olsa söyleyeceği sözler, eşlerin kalplerindeki muhabbeti sarsar. Siz sevginize, başkaları yüzünden zarar vermeyin. Eşinizin ailesine gösterdiğiniz muhabbet, eşinizin size göstereceği muhabbeti de artıracaktır.

    14. Hitap ederken güzel sözler kullanın
    Eşlerin birbirleri hakkında ima edici, itham edici, yargılayıcı, denetleyici sözler sarf etmesi ve bunun davranışlarla da yapılması hep olumsuz sonuçlar doğurur. Eşlerin birbirine güvenini silip atar. Evlilikte güven kalktığı zaman da huzursuzluk başlar. Bu tavırlar sevgiyi öldürür.