Etiket: mutlu evlilik için

  • Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlenmeden önce hemen herkes evlilik yaşantısının hayatlarını nasıl değiştireceği hakkında hayaller kurar. Ne yazık ki pek çok kişi evliliklerinin ilk yıllarında, hayal ettikleriyle yaşadıkları arasında çok büyük farklılık olduğunu görerek büyük hayal kırıklığı yaşar. İnsanların ve hayatın sürekli değiştiğinin farkında olup bu değişiklere ayak uydurmak, hayatınızın her döneminde sizi bir adım ileriye götürecektir.

    Evlilik hakkında yanlış bilinen gerçekler

    1. Mutlu bir evlilik için tek gereken şey aşk
    Mutlu ve uzun bir evlilik için aşkın yeterli olduğunu düşünmek en büyük yanlışlardan biri. Evliliğin yürümesi için aşktan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Sabır, empati, düşünceli olmak bunlardan sadece birkaçı. Mutlu bir evlilik için efor sarf etmeniz gerek.

    2. Evlikle birlikte ilişkiniz daha da güçlenecek
    Genellikle evlilik bağının ilişkiyi güçlendireceğine inanılıyor. Evliliğin insanları yakınlaştırdığı doğru. Sonuç olarak birlikte bir yaşam sürmek için söz veriyorsunuz. Ama çaba harcamadan ve karşılıklı olarak fedakârlık yapmadan ilişkinizin güçlenmesini beklemeyin.

    3. Uyumlu bir evlilik için eşler aynı şeylere ilgi duymalı
    Çok yanlış bir inanış! Her insan farklı özelliklere sahip ve ilgilendikleri şeyler de doğal olarak farklı olacaktır. Tabii ki eşinizle paylaştığınız birkaç ilgi alanı ya da hobinin olması güzel ama bunların olmaması da evlilğiniz için bir sorun değil. Farklı şeylere ilgi duymanız, birbirinizi tamamlamanıza yardımcı olacaktır.

    4. Eşler evlilik öncesinde birlikte yaşarlarsa gerçekten mutlu bir evlilikleri olur
    Günümüzde pek çok kişi evlenmeden önce birlikte yaşamayı tercih ediyor ama bu evlendiklerinde mutlu bir evlilikleri olacağı anlamına gelmez. Çünkü mutlu bir evlilik için çaba harcamanız gerekiyor.

    5. Çocuklar evli çiftlerin mutluluğunu artırır
    Bu çok yaygın bir inanış ama yapılan araştırmalar, özellikle ilk çocuğun çiftlerin birbirlerinden uzaklaştırdığını gösteriyor. Bunun nedeni, bebeğin çiftlerin yaşantısını değiştirmesi ile oluşan stres. Tabii ki bu bir kural değil. Bebek sahibi olup mutluluklarına mutluluk katan çiftler de var.

  • Evlilikte ideal yaş farkı ne kadar olmalı?

    Evlilikte ideal yaş farkı ne kadar olmalı?

    İngiltere’deki bir araştırmaya göre erkeğin kadından 52 ay büyük olması evlilikte en ideali.

    Türk uzmanlar, yaş aralığını 5 ila 10 arasında veriyor

    Kadın ve erkek için en ideal yaş farkı bilimsel olarak belirlendi. Araştırmacılar, erkeklerin kadınlardan 4 yıl 4 aylık yaş farkı ile büyük olmasının bağı güçlendirdiğini kanıtladı. İngiltere’de erkek ve kadın arasındaki ideal yaş aralığını bulmak için 2000 kadına anket uygulandı. Araştırma sonunda iyi bir evliliği sürdürebilmek için ideal yaş aralığının 52 aya denk geldiği belirlendi. Ayrıca ankete katılan kadınların sadece yüzde 1′i, eşinin kendinden küçük olmasını istediğini belirtti. Verilere göre kadının erkekten büyük olması evlilikte ciddi sorunlar yaşanmasına yol açabiliyor.

    EN FAZLA 6 AMA 10 DA OLABİLİR

    Dr. Meliha Karayay (Hattat Hastanesi Psikolog): Kadının büyük olması iyi olmaz. 5-6 yaş aralık idealdir. Evliliğin devamlılığına baktığımız zaman kadınların erkeklerin olgun olmasını istediklerini biliyorum. Kadınların kendini ifade etmesi de erkeklere göre bir adım daha önde. Bence erkek en fazla 6 yaş büyük olmalı. Kendinden büyük bir erkeğe hayranlık duyan bir kadın için ise bu fark en fazla 10 olabilir. Eğitimi ne olursa olsun, erkekler zaman zaman ifade güçlüğü yaşıyorlar.

    ERKEK BÜYÜK OLMALIDIR

    Dr. Cem Keçe (CİSED Genel Başkanı): Yaş olarak erkeğin büyük olması, iki taraf için de tercih edilen durumdur. Kadın, erkeğin güçlü, karizmatik, olgun, sahiplenici olmasını ister. Bunun için erkeğin daha büyük olması gerekir. Bu nedenle 5 yıl en ideal olarak gördüğümüz yaş aralığıdır. Minimum fark ise 4 yaş olmalıdır. En ideali ise 5 – 10 yaş arasıdır. Çünkü bunları genç ve tecrübesiz bir erkeğin vermesi düşük bir ihtimaldir.

    İdeal yaş 25 ve üzeri
    Kadınların daha erken olgunlaşmasından dolayı evlenmek için ideal yaşı, 25 ve üzeri olarak tarif edebiliriz. Günümüzde üniversite eğitimi, ardından iş hayatında daha fazla yer almaya başlayan kadınların çalışmaya atılmaları, hayatlarını bir düzene oturtmaları ile bu yaş 30’lara yaklaştı.

    Bilinen bir gerçek var ki, o da evliliğin sadece iki insanın aynı evde oturmak için evlenmedikleri. Elbette evlilik hayatının nihai hedefi çocuk sahibi olmak. Dolayısıyla kadınlar için evlenme yaşı ne kadar yukarı çıkarsa, doğurganlık oranı da o ölçüde azalıyor. Özellikle 33 yaşından sonra yumurtaların kalitesi iyiden iyiye düşmeye başlıyor. Üstelik yaş ilerledikçe tüp bebek yöntemiyle bile çocuk sahibi olma şansı da azalıyor. Bu yüzden de kadınlar 30’lu yaşların ortalarına kadar evlenmiş olmayı tercih ediyor artık.

    Geç evlilikler endişelendiriyor
    30’lu yaşların sonlarına doğru yapılan evlilikler de var. Ama, o yaşa kadar yalnız yaşayan kişiler, tek başına bir hayata alıştıklarından, bir arada yaşamak konusunda sıkıntı hissedebiliyorlar. Özellikle aileden farklı, yalnız hayat sürdüren kadın ve erkekler, alıştıkları düzenin bozulması endişesi taşımaya başlıyorlar. Buna belki bencillik duygusu da eşlik ediyor. Eşyalarını ve o zamana kadar paylaşmadıkları pek çok şeylerini eşleriyle ortak kullanıma açmaları, o çok alıştıkları özgürlük duygusunu yitirdikleri hissi verebiliyor.

    Evlilik yaşı yükseliyor
    Çok erken yaşlarda yapılan evlilikler de sağlıksız ilişkilerin yaşanmasına yol açabiliyor. Ergenlik ateşi henüz sönmediğinden ve yeterince doygunluk verecek kadar flört evresi yaşanmadığından, evlilikte duygular çabuk tüketilebiliyor. Oysa flört dönemini doyasıya yaşamak, acele etmeden evlilik yolunda ilerlemek ve hayatın olgunluk evresinde evliliğe adım atmak, duyguların sindirilerek yaşanmasına, daha oturmuş bir ilişki oluşturulmasına olanak sağlıyor.

  • Mutlu Bir Evlilikte Dikkat Edilmesi Gereken 7 Öneri

    Mutlu Bir Evlilikte Dikkat Edilmesi Gereken 7 Öneri

    Mutlu bir ilişki ve evliliğiniz olmasını istiyorsanız dikkat! Eşinize karşı sergilediğiniz ve hemen terk etmeniz gereken 7 davranış biçimi.

    1. Ailesini eleştirmek

    Eşinizin ailesi hakkında belki iyi belki biraz kötü hisleriniz olabilir. Ama siz siz olun, eşinize karşı ailesi hakkında eleştiri yapmaktan kaçının. Hiç kimse, arasında kan bağı olan yakınları hakkında sert sözler duymaktan hoşlanmaz. Dolayısıyla konu bir şekilde onun ailesine geliyorsa, dilinizi tutmanızda yarar var.

    2. Ajanlık yapmak

    Eşinizin nerede olduğunu, ne düşündüğünü ve diğer önemsiz ayrıntıları, Facebook’undan ya da Twitter’ından sürekli takip ederek, kendiniz için iyi bir şey yaptığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Belki bu sayede onun, ilişkinizi ilgilendiren farklı alışkanlıklarından haberdar olabilirsiniz. Ama bu, ilişkinize yarar getirmekten daha çok zarar verebilir.

    3. Toplum içinde kavga etmek

    Çiftlerin ara sıra tartışmaları doğal bir şeydir. Ancak, bu tartışmanın kavgaya dönüşmesi, sık aralıklarla tekrarlanması ve özellikle başkalarının da olduğu ortamlarda herkesin ilgisini çekebilecek kadar kontrolden çıkması, sizin açınızdan utanç verici olduğu kadar ilişkiyi zedeleyici bir probleme de dönüşebilir.

    4. Kendinizi bırakmak

    Kendinize bakmayı bırakmak, kilonuza ve görünümünüze dikkat etmemek, sadece sizin sağlığınıza zarar vermekle kalmaz, ilişkinizde de karşı tarafa kötü bir mesaj verir. Kendinize bakmayı bıraktığınızda, eşiniz, ona bakmaktan da vazgeçtiğinizi, ilişkinizi önemsemediğinizi düşünecektir.

    5. Onu değiştirmeye çalışmak

    Çoğu kadının düştüğü bir hata bu! Kadınlar sürekli birlikte yaşadıkları erkeği geliştirmek için çabalarlar. Her ne kadar bu, ilişkiyi zora soksa, yeni problemler yaratsa da… Sürekli onu eleştirmek, yanlışlarını göstermek, bazı alışkanlıklarını değiştirmesi için uyarmak, kalp kırıcı olabilir. Bu da erkek açısından ilişkiyi tatsız hale getirir.

    6. Problemleri kafanıza takmak

    Herkes mükemmel bir ilişkiye sahip olduğunu düşünmek ister. İşte bu uğurda didinmek, sürekli ilişkinize ait problemlere kafa yormak, sizi üzer. Ama bu sorunları dile getirmeden, sürekli kendi içinizde onlarla boğuşursanız, kendinizi olduğu kadar eşinizi de incitebilirsiniz. İyi iletişim, mutlu olmanın ve uzun süreli bir ilişkinin köşe taşıdır.

    7. Yalan söylemek

    Birlikte güzel bir gelecek hayali kuruyorsanız, eşinize yalan söylemenin hiçbir gerekçesi olmamalı. Yani ‘beyaz yalanlar’ deyip işin içinden sıyrılmaya kalkmayın!

  • Evliliği kurtaracak 5 yol

    Evliliği kurtaracak 5 yol

    Evlilik sadece bir sözleşme değil aynı zamanda kader ortaklığıdır. Bu ortaklık zaman zaman problem yaşasa da aşmak mümkündür. Tabii ki karşılıklı çaba olmalıdır. Taraflardan sadece birinin evliliği kurtarmaya çalışması yetmez. Sorunları aşmak istiyorsanız bu yazıyı okuyun. “Bana ne” diyorsanız, kendinize bir avukat bulun…

    Evliliğin en temel nedeni aşk olmalı. Bu konuda hiçbir şüphem yok. Ama evlilik aşktan öte bazı şeyler ister. Çünkü çok uzun solukludur. Bu yüzden başta duyulan heyecanlar zamanla yerini başka şeylere bırakır. Mesela alışkanlığa… Bunu olgunca kabul edenler için sorun yok. Onlar, aşktan sevgiye yumuşak bir geçiş yaparak evliliklerini bu çerçevede daha uzun yıllar sürdürebilirler. Eşlerden biri ya da her ikisi bu olgunluğa erişememişse, kendini eğitememişse ve evliliğin yanısıra başka hiçbir uğraşı yoksa o zaman aşktan sevgiye geçişi bir türlü kabullenemeyecektir. Evlilik derinden sarsılacaktır. Zaten boşanmaların yüzde 45’i bu ilk 5 yıl içinde olmaktadır. Bu geçiş süreci sancılı olmakla beraber aşılması imkansız değildir. İşte bu sorunları aşmanız için 5 yol:
    1) DİNLE
    Eşler arasındaki iletişimsizlik sorunların kaynağıdır. Bu yüzden iyi iletişimi olan çiftlerin evlilikleri daha uzun sürer. İletişim, karşındakini dinlemekten başlar. Eşinizin söylediği her şey önemlidir. Çünkü o sizin eşinizdir. Ne anlatırsa anlatsın mutlaka can kulağıyla dinlemelisiniz. Hele hele konuştuğu şey aranızdaki sorunlarla ilgiliyse çok daha dikkatli dinlemelisiniz. Sorunlara çözüm bulmanın yolu, önce o sorunu bilmekten geçer. Eşiniz size “Benim sorunum var” diyorsa evet vardır, bunu geçiştirmeyin.
    Başka zamana ertelemeyin. Elinizdeki işi bırakın ve kendinizi sadece eşinizi dinlemeye verin. Avrupa’da yapılan araştırmalar birbirlerini dinleyen çiftlerin evliliklerinin diğerlerine göre çok daha uzun sürdüğünü ortaya koyuyor. Eşinizi dinleyerek aslında ona verdiğiniz önemi, duyduğunuz saygıyı da göstereceksiniz. Söylediklerinin dinlenmediğini, dikkate alınmadığını düşünen kişiler kendilerini elbette kötü hisseder.
    2) ANLA
    Dinlemek elbette yetmez, eşinizi anlamaya da çalışmalısınız. Karşınızdaki insan ne kadar konuşursa konuşsun, siz onu anlamak için çaba göstermezseniz cümleler havada uçup kaybolur. Burada ‘empati’ çok önemlidir. Yani kendinizi eşinizin yerine koyacaksınız. Eğer bir davranışınızdan şikayetçiyse “Aynısı bana yapılsaydı, nasıl hissederdim?” diye düşüneceksiniz. Anlamakla beraber anlayışlı da olacaksınız. Söylediği şey size çok aykırı gelse bile bunu onun yüzüne vurmayacaksınız. Eşiniz böylece önemsendiğini, anlaşıldığını hissedecek, rahatlayacak ve sorunun çözümü konusunda adım atılacağına inanacak. Bu da evliliğiniz konusunda umudunu artıracak.
    3) KONUŞ
    Dinlediniz, anladınız ve konuşma sırası size geldi. Kimi insan, eşini sadece dinler, seni anlıyorum der ama kendi fikrini söylemez. İşte bu durum, eşinizi çileden çıkarır. Oysa siz de o sorun hakkında mutlaka ne düşündüğünüzü açıklamalısınız. Ya da siz eğer ortada bir sorun görüyorsanız bunu açmalısınız. “Benim seninle sorunum yok, senin benimle varsa sen konuş” demenin alemi yok. Ayrıca sadece birbiriniz hakkında ya da evliliğinizdeki sorunları değil, dünyadaki her şeyle ilgili konuşmalısınız. Eşler birbirinin en iyi arkadaşıdır da aynı zamanda. Konuşabilmeli, birlikte zaman geçirebilmeli ve eğlenebilmelidirler.
    4) SABRET
    İnsanların birbirine karşı tahammülü çok azaldı, bunun farkındayım. Ama evliliğin çok önemli bir unsurudur sabretmek. Kötü olaylar karşısında hemen pes etmek, çaba göstermeyi bırakmak, emek vermekten vazgeçmek doğru değil. Ama sabretmekten kastım eşlerin birbirlerine yaptıkları her şeyi sineye çekmek değil. Şiddet, ihanet gibi davranışlar tabii ki affedilecek şeyler değil. Ancak pire için yorgan yakmanın da alemi yok. Sorunları çözmek yerine daha ilk bocalayışta ayrılığı gündeme getirmek doğru bir davranış biçimi olmaz. Üstelik sürekli ayrılıktan konuşmak da evliliğin anlamını yitirmesine yol açar.
    5) DEĞİŞME VE DEĞİŞTİRME
    Eşlerin yaptıkları en büyük hata, birbirlerini değiştirmeye çalışmaktır. Evlenmeden önce herkesin kendine göre bir yaşam tarzı vardır. Çiftler birbirlerini tanıdıklarında ve eş olmaya karar verdiklerinde bu yaşam tarzını bilerek adım atar. Ne yazık ki evlendikten sonra taraflardan biri (genellikle erkekler) eşini kendi hayatını yaşamaya mahkum etmeye çalışır. Sadece kendi kurallarının geçerli olmasını ister. Bu başta, insanın hoşuna gitse de daha sonra baskı unsuru olmaya başlar.
    Baskı sonuçta mutlaka patlamaya yol açar. Bu yüzden eşler birbirinin yaşam tarzına saygı duymalıdır. Kimse kimsenin hayatını yaşamak zorunda bırakılmamalıdır. Evlilik için yaşam formülü şudur: Kimse başkasının hayatını yaşamayacak. Herkes kendi hayatını koruyacak. Çiftler, evlilik için oluşturdukları üçüncü bir hayatı ortak olarak yaşayacaklar. Ancak bu şekilde evliliğin huzurlu ve mutlu bir şekilde devamı sağlanabilir.
    ÇOCUK KURTARIR MI?
    Çocuğun evlilikler için kurtarıcı olma fikri bana göre yanlış. Ancak evliliğin başka bir boyuta geçmesini sağladığı da bir gerçek. Çocuk, mutluluk verebileceği gibi evlilik içindeki sorunları artırabilir de… Çocuk doğana kadar serbest, kaygısız bir yaşam sürmüş olan çiftler, birdenbire ağır bir sorumluluğu yüklenince derin sıkıntı duyabilir, hatta ruhsal çöküntü içine girebilirler. Kendilerini hapsedilmiş, sınırlanmış hissedebilir, bu ağır sorumluluktan kurtulmak için evden uzaklaşmak isteyebilirler.
    Çocukla birlikte gelen bir başka sorun da özellikle kadında yaşanan cinsel isteksizliktir. Kadının kendini çocuğuna adaması, eşini ihmal etmesi, evde aradığı ilgiyi bulamayan erkeğin gözünü dışarı dikmesi anlamına gelir. Bu da kaçınılmaz bir sonuç doğurur: Aldatmak… Elbette bu cinsel soğukluk sadece kadında yaşanmaz. Erkek de eşinin hamilelikten sonra bozulan vücudunu kabul etmekte zorlanabilir. Bu durumda yapılması gereken çocuk yapma kararını birlikte almak ve en iyi zamanı kollamaktır. Sonuçlarını iyice düşünüp buna eşlerin birbirini hazırlaması gerekir.
    CİNSELLİK ÇOK ÖNEMLİ
    Bir evliliğin yürümesindeki en büyük etken cinsel uyumdur. Birbirini anlayan eşler arasında cinsellik önemli bir sorun çıkarmaz. Evlilik, aynı zamanda karşılıklı cinsel eğitim süreci olarak da görülebilir. Zaman içinde erkek ve kadın birbirinin cinsel eğilim ve kapasitelerine uyum gösterir. Cinsel uyumsuzluk, çoğu zaman bir başka anlaşmazlığın sonucudur. Kadın ya da erkek cinsel birleşmeyi reddederek eşinden öç alıyordur. Şimdi tekrar başa dönelim, evlilikte 1-Dinlersen, 2-Anlarsan, 3- Konuşursan, 4- Sabredersen ve 5- Değiştirmeye çalışmazsan, cinsel hayatın da gayet mutlu gider.

    Aile, Evlilik ve Çocuklar konulu yazılar için tıklayın !

     

    Posta Karnaval