Etiket: mineral

  • Vücutta Keratin Seviyesini Artırmanın Doğal 6 Yolu

    Vücutta Keratin Seviyesini Artırmanın Doğal 6 Yolu

    Saç, cilt ve tırnak sağlığınızı iyileştirmek için vücuttaki keratin seviyesini artırmanın doğal yollarla etkili yöntemlerini keşfedin. Sağlıklı güzelliğin sırları burada!

    Güzellik ve sağlık, vücudumuzun doğal dengesini korumasının bir yansımasıdır. Bu dengeyi sağlamanın temel taşlarından biri de keratindir. Saç, cilt ve tırnaklarımızın temel yapısını oluşturan bu önemli proteini arttırmak, dış görünümümüzü olumlu yönde etkilerken aynı zamanda genel sağlığımızı da güçlendirir. Doğal yollarla vücuttaki keratin seviyesini yükseltmek, kimyasal ürünlere başvurmadan sağlıklı bir görünüm elde etmenin anahtarıdır. Bu yazıda, keratin seviyesini artırmanın doğal yöntemlerini keşfedecek ve güzelliği içeriden dışarıya doğal bir parlaklıkla yansıtmanın yollarını ele alacağız.

    Keratin seviyesi neden önemlidir?

    Keratin seviyesi, saç, cilt ve tırnak sağlığı için kritik bir faktördür. İşte keratin seviyesinin neden önemli olduğuna dair bazı temel nedenler:

    1. Saç Sağlığı: Saç tellerinin temel yapı taşı olan keratin, saçların güçlü, esnek ve sağlıklı olmasını sağlar. Yetersiz keratin seviyesi saçın kırılmasına, zayıflamasına ve matlaşmasına yol açabilir.
    2. Tırnak Sağlığı: Tırnaklar da keratinin bir formunu içerir. Yeterli keratin seviyesi, tırnakların güçlü, dayanıklı ve çatlak olmamasını sağlar.
    3. Cilt Esnekliği: Keratin, cildin dış tabakasının temel bileşenlerinden biridir. Bu, cildin elastik olmasını ve dış etkenlere karşı dayanıklı olmasını sağlar.
    4. Keratin Bakımı ile Güzellik: Keratin içeren ürünler ve bakım uygulamaları, saç, cilt ve tırnakların daha sağlıklı ve güzel görünmesini sağlar.
    5. Yara İyileşmesi: Keratin, cildin yara iyileşme sürecini hızlandırabilir. Bu, cilt yüzeyinin yenilenmesini teşvik ederek yaraların daha hızlı kapanmasına yardımcı olur.
    6. Koruyucu Bariyer: Keratin, cildin dış etkenlere karşı bir koruyucu bariyer oluşturmasına yardımcı olur. Bu, cildin dışarıdan gelen zararlı maddelere karşı daha dayanıklı olmasını sağlar.
    7. Estetik Görünüm: Saç, cilt ve tırnakların sağlıklı ve bakımlı olması, genel estetik görünümümüzü olumlu yönde etkiler. Bu da özgüveni artırabilir.

    Sağlıklı beslenme alışkanlıkları benimsemek, stresten kaçınmak ve genel sağlık üzerinde olumlu etkileri olan yaşam tarzı seçimleri yapmak, keratin üretimini desteklemenin önemli yolları arasında yer alır. Eğer keratin seviyesi düşük olduğuna dair belirtiler fark edilirse, bir doktora danışmak en iyisi olacaktır.

    Vücutta Keratin Seviyesini Arttırmanın Doğal 6 Yolu

    Saç, cilt ve tırnaklarımızın temel yapı taşı olan keratin, vücudumuz için hayati öneme sahip bir protein türüdür. Saçın güçlü, tırnakların dayanıklı ve cildin esnek olmasını sağlayan bu proteinin seviyesini arttırmak, dış görünümümüzü iyileştirmenin yanı sıra genel sağlığımızı da olumlu yönde etkiler. Bu makalede, vücudun keratin seviyesini arttırmanın doğal yollarını inceleyeceğiz.

    1. Sağlıklı Beslenme Alışkanlıkları

    Keratin üretimi için temel birinci adım, doğru besinleri tüketmektir. Protein açısından zengin gıdalar, keratin üretimini destekler. Yumurta, balık, tavuk, kırmızı et gibi protein kaynakları tüketmek, vücudun keratin üretimini artırır. Ayrıca, sebze ve meyvelerle zenginleştirilmiş bir diyet, vücut için gerekli olan vitamin ve minerallerin alınmasını sağlar.

    1. Biotin Takviyeleri Kullanmak

    Biotin, saç, cilt ve tırnak sağlığı için temel bir vitamin olarak bilinir. Biotin takviyeleri, keratin üretimini artırarak saçın güçlenmesine ve tırnakların daha sağlam olmasına yardımcı olur. Ancak, bu takviyeleri kullanmadan önce bir doktora danışmak önemlidir.

    1. Cilt Bakımında Retinol Kullanımı

    Retinol, cilt hücrelerinin yenilenmesini teşvik eden bir bileşendir. Bu, cildin genç ve esnek kalmasını sağlar. Retinol içeren cilt bakım ürünleri kullanmak, keratin seviyesini artırarak cildin sağlıklı kalmasına yardımcı olur.

    1. Yeterli Su Tüketimi

    Vücuttaki su seviyesinin yeterli olması, cilt ve saç sağlığını olumlu yönde etkiler. Susuz kalan cilt kuru ve cansız görünebilir, bu da keratin üretimini olumsuz etkiler. Günde en az 8 bardak su içmek, cilt ve saç sağlığını destekler.

    1. Stresten Kaçınmak

    Stres, vücudun birçok fonksiyonunu olumsuz etkiler, bunlardan biri de keratin üretimidir. Stres seviyelerini azaltmak için yoga, meditasyon gibi rahatlama tekniklerini uygulamak, keratin seviyesini artırmanın etkili yollarından biridir.

    1. Saç ve Cilt Bakımında Doğal Ürünler Tercih Etmek

    Kimyasal içerikli ürünlerin kullanımı, saç ve cilt sağlığına zarar verebilir. Doğal yağlar ve bitkisel ürünler, keratin üretimini destekler. Örneğin, argan yağı saçı beslerken, shea butter cildi nemlendirir.

    Oku: Argan Yağının Saça Faydaları Nelerdir?

    Keratin Üretimini Artıran Besinler

    Vücutta Keratin Seviyesini Artırma
    Vücutta Keratin Seviyesini Artırma

    Keratin seviyesini artırmak için beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirmek önemlidir. İşte keratin üretimini arttıran bazı besinler:

    1. Yumurta: Yüksek protein içeriği ile keratin üretimini destekler.
    2. Balık: Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan balıklar, saç sağlığını olumlu yönde etkiler.
    3. Tavuk: Biotin ve protein açısından zengin olan tavuk, keratin üretimini arttırır.
    4. Yeşil Sebzeler: Ispanak, brokoli gibi yeşil sebzeler, keratinin temel bileşeni olan kükürt içerir.
    5. Fasulye ve Mercimek: Biotin ve protein kaynağıdırlar, keratin üretimini teşvik ederler.
    6. Nutslar ve Tohumlar: Özellikle badem, ceviz, keten tohumu gibi besinler, keratin üretimini destekler.
    7. Süt ve Süt Ürünleri: Yüksek protein ve kalsiyum içeriğiyle keratin üretimini artırır.
    8. Kırmızı Biber: C vitamini açısından zengin olan bu sebze, kolajen üretimini teşvik eder.
    9. Avokado: E vitamini ve doymamış yağlar bakımından zengin olup, cilt sağlığını olumlu yönde etkiler.
    10. Kırmızı Et: Demir ve protein açısından zengin olan kırmızı et, keratin üretimini destekler.

    Bu besinleri düzenli olarak diyetinize eklemek, vücudunuzun keratin üretimini arttırarak saç, cilt ve tırnak sağlığınızı iyileştirmenin etkili bir yoludur.

    Sonuç

    Vücuttaki keratin seviyesini arttırmak, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemekle başlar. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları, biyotin takviyeleri, retinol kullanımı, yeterli su tüketimi, stresten kaçınma ve doğal ürünler tercih etme, keratin üretimini artırarak cilt, saç ve tırnak sağlığını olumlu yönde etkiler. Bu doğal yöntemleri hayatınıza ekleyerek, dış görünümünüzü güzelleştirebilir ve genel sağlığınızı destekleyebilirsiniz.

    Forum: En iyi Keratin Markası Hangisi?

  • Otistik Çocuklar İçin 5 En İyi Otizm Takviyeleri

    Otistik Çocuklar İçin 5 En İyi Otizm Takviyeleri

    Otistik çocuklar için en iyi takviyeler arasında omega-3 yağ asitleri, probiyotikler, magnezyum, çinko ve B6 vitamini yer alıyor. Bu doğal takviyeler, otistik çocukların davranışlarını, iletişimlerini ve odaklanmalarını desteklemeye yardımcı olabilir. Semptomları hafifletmek için doğal bir yöntem arayanlar için, otistik çocuklar için en iyi takviyeler hakkında okumaya devam edin.

    Otistik Çocuklar İçin 5 En İyi Otizm Takviyeleri

    Otistik çocuklar için en iyi takviye, çocuğun ihtiyaçlarına ve semptomlarına bağlı olarak değişebilir. Bununla birlikte, en iyi otizm takviyeleri çocukların davranışlarını, iletişimlerini ve odaklanmalarını desteklemeye yardımcı olabilir.

    en iyi otizm takviyeleri
    en iyi otizm takviyeleri

    İşte otistik çocuklar için önerilen bazı takviyeler:

    Omega-3 yağ asitleri

    Omega-3 yağ asitleri, beyin sağlığı için önemli bir bileşen olan EPA ve DHA’yı içerir. Bazı çalışmalar, otistik çocuklarda omega-3 eksikliği olabileceğini ve takviyenin semptomları hafiflettiğini göstermiştir.

    Omega 3 otizme iyi gelir mi?

    Omega-3 yağ asitleri, beyin sağlığı için önemli bir bileşen olan EPA ve DHA’yı içerir. Bazı çalışmalar, omega-3 eksikliğinin otizm semptomlarına neden olabileceğini ve takviyenin semptomları hafiflettiğini göstermektedir.

    Otizm, sosyal etkileşim, dil ve davranış gibi alanlarda zorluklar yaşayan bir nörolojik bozukluktur. Otistik çocuklarda omega-3 eksikliği olabileceği düşünülmektedir. Bu eksiklik, beyindeki bağlantıları ve sinir hücrelerinin işlevlerini etkileyebilir. Omega-3 yağ asitleri, bu bağlantıların ve işlevlerin düzenlenmesine yardımcı olabilir. Bu nedenle, omega-3 takviyelerinin otistik çocuklar için yararlı olabileceği düşünülmektedir.

    Birçok araştırmacı, omega-3 takviyelerinin otizm semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabileceği görüşünde birleşmektedir. Bununla birlikte, bu takviyelerin otizm için kesin bir tedavi olmadığı unutulmamalıdır. Omega-3 takviyelerinin yan etkileri de olabilir ve bu takviyelerin dozajı ve kullanımı mutlaka bir doktor tarafından takip edilmelidir.

    Ayrıca, omega-3 takviyeleri sadece otistik çocuklar için değil, herkes için sağlıklı bir beslenme planının bir parçası olabilir. Özellikle somut düşünme, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi diğer nörolojik bozuklukları olan çocuklar için de yararlı olabilir.

    Omega-3 yağ asitleri, balık yağı ve keten tohumu yağı gibi besinlerde doğal olarak bulunur. Ancak, bunların yanı sıra omega-3 takviyeleri de mevcuttur.

    Probiyotikler

    Probiyotikler, bağırsak sağlığı için faydalı bakterileri içerir. Bağırsak sağlığı, otistik çocuklarda yaygın bir sorundur ve bazı çalışmalar, probiyotik takviyesinin semptomları iyileştirdiğini göstermektedir.

    Probiyotikler otizme iyi gelir mi?

    Otizm, sosyal etkileşim, dil ve davranışsal sorunlar gibi çeşitli semptomlara neden olan bir nörolojik bozukluktur. Otizm için herhangi bir tedavi olmamasına rağmen, bazı takviyeler semptomların yönetilmesine yardımcı olabilir. Probiyotikler, son zamanlarda otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde bağırsak sağlığının önemini vurgulayan bir takviye olarak öne çıkmaktadır. Peki, probiyotikler otizme iyi gelir mi?

    Probiyotikler, bağırsaklarımızdaki faydalı bakterileri içeren takviyelerdir. Araştırmalar, otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde bağırsak florasında değişiklikler olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, probiyotikler otizm semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

    Bazı araştırmalar, probiyotik takviyelerinin otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda bağırsak sağlığı sorunlarını hafiflettiğini ve bu sorunların neden olduğu semptomları azalttığını göstermektedir. Örneğin, bir çalışmada, probiyotik takviyesi alan çocuklarda sosyal etkileşim ve dil becerilerinde iyileşme görülmüştür.

    Ancak, bu sonuçlar henüz kesin değildir ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

    Magnezyum

    Magnezyum, stresi azaltmaya, uyku kalitesini artırmaya ve odaklanmayı geliştirmeye yardımcı olabilir. Otistik çocuklarda magnezyum eksikliği olabileceği düşünülmektedir.

    Magnezyum otizme iyi gelir mi?

    Otizm, çocukluk çağı nörolojik bozuklukları arasında en yaygın olanıdır. Bu bozukluk, sosyal etkileşim, dil ve davranışta belirgin zorluklar yaşayan çocuklarda ortaya çıkar. Otizm için herhangi bir tedavi yoktur, ancak semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilecek takviyeler vardır. Magnezyum, otizm semptomlarının hafifletilmesi için önerilen takviyeler arasındadır. Bu yazıda, magnezyumun otizm için yararlı olup olmadığını açıklıyoruz.

    Magnezyum, vücudumuzdaki birçok biyokimyasal reaksiyonda rol oynayan önemli bir mineraldir. Magnezyum eksikliği, sinir sistemi ve kas fonksiyonları dahil olmak üzere birçok vücut fonksiyonunu olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, magnezyum eksikliği, otizm semptomlarına benzer belirtilere neden olabilir. Bu nedenle, magnezyum takviyesi, otizm semptomlarının hafifletilmesine yardımcı olabilir.

    Araştırmalar, magnezyum takviyesinin otizm semptomlarının hafifletilmesinde etkili olabileceğini göstermektedir. Magnezyum takviyesi alan çocuklar, sosyal etkileşim becerilerinde ve davranış sorunlarında iyileşme göstermiştir. Ayrıca, magnezyum takviyesi, otizmli çocukların uyku kalitesini de artırabilir.

    Magnezyum takviyesi alırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. İlk olarak, magnezyum takviyesi almadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Magnezyum, yüksek dozlarda alındığında ishal, mide bulantısı, kusma ve baş dönmesi gibi yan etkilere neden olabilir. Ayrıca, magnezyum takviyesi, bazı ilaçlarla etkileşime girebilir, bu nedenle doktorunuzla konuşmadan önce magnezyum takviyesi almamalısınız.

    Sonuç olarak, magnezyum, otizm semptomlarının hafifletilmesine yardımcı olabilecek doğal bir takviyedir. Ancak, magnezyum takviyesi almadan önce doktorunuza danışmalı ve doğru dozajı takip etmelisiniz.

    Çinko

    Çinko, bağışıklık sistemi için önemlidir ve otistik çocuklarda bağışıklık sistemi sorunları sıkça görülür. Bazı çalışmalar, çinko takviyesinin semptomları hafiflettiğini göstermektedir.

    Çinko otizme iyi gelir mi?

    Otizm, sosyal etkileşim, dil ve davranış gibi alanlarda zorluklar yaşayan bir nörolojik bozukluktur. Otizm için henüz bir tedavi bulunmamaktadır, ancak semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilecek takviyeler bulunmaktadır. Bu takviyeler arasında çinko da yer alır. Bu yazıda, çinkonun otizm için yararlı olup olmadığına dair detaylı bilgiler bulabilirsiniz.

    Çinko, vücudun doğal olarak bulunan bir mineraldir ve birçok metabolik işlevde rol oynar. Ayrıca bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması için gereklidir. Bazı çalışmalar, otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda çinko eksikliğinin sık görüldüğünü göstermektedir. Bu nedenle, çinko takviyeleri otizm semptomlarını hafifletmek için kullanılabilecek bir seçenek olabilir.

    Bir araştırmada, otizm spektrum bozukluğu olan çocuklara çinko takviyesi verilmesinin, davranış sorunları, sosyal etkileşim ve dil becerileri üzerinde olumlu etkileri olduğu bulunmuştur. Ancak, diğer araştırmalar da çinko takviyelerinin otizm semptomlarını iyileştirmede etkisiz olduğunu öne sürmektedir.

    Öte yandan, çinko takviyelerinin yan etkileri de olabilir. Çinko takviyeleri aşırı dozlarda alındığında mide bulantısı, kusma, ishal, baş ağrısı ve halsizlik gibi yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle, çinko takviyesi almadan önce doktorunuzla konuşun.

    B6 vitamini

    B6 vitamini, serotonin üretiminde rol oynar ve otistik çocuklarda serotonin eksikliği olabileceği düşünülmektedir. Bazı çalışmalar, B6 vitamini takviyesinin semptomları hafiflettiğini göstermektedir.

    B6 vitamini otizme iyi gelir mi?

    Otizm, nörolojik bir bozukluktur ve belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Sosyal etkileşim, dil ve davranışta zorluklar yaşayan otistik bireyler için takviyeler, semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir. Bu yazıda, B6 vitamini takviyelerinin otizm için yararlı olup olmadığına dair bilgilere ulaşabilirsiniz.

    B6 vitamini, vücudun doğal olarak üretmediği bir vitamindir ve çeşitli gıdalarda bulunur. Bu vitamini takviye olarak almak, otistik bireylerdeki bazı semptomları hafifletmeye yardımcı olabilir.

    B6 vitamini, beynin serotonin ve dopamin gibi önemli nörotransmitterlerini üretmek için gereklidir. Serotonin, mutluluk ve zihinsel durumla ilgili bir nörotransmitterdir ve dopamin, öğrenme, hareket ve motivasyonla ilgilidir. Otistik bireylerde bu nörotransmitterlerin düzeylerinde değişiklikler görülebilir.

    B6 vitamini, bağışıklık sistemi fonksiyonları ve kan şekeri düzeylerini de düzenleyebilir. Aynı zamanda, beynin glutamat düzeylerini kontrol ederek, otistik bireylerdeki irritasyon ve aşırı uyarılmaya da yardımcı olabilir.

    Bazı araştırmalar, B6 vitamini takviyelerinin otistik bireylerdeki belirtileri hafifletmeye yardımcı olabileceğini göstermiştir. Özellikle, yüksek doz B6 vitamini takviyelerinin, dil becerileri, sosyal etkileşim ve davranışta gözle görülür bir iyileşme sağladığı düşünülmektedir. Ancak, bu araştırmaların sonuçları hala tartışmalıdır ve B6 vitamini takviyelerinin otizm için etkili bir tedavi olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur.

    B6 vitamini takviyeleri, yan etkileri de içerebilen yüksek dozlarda alındığında toksik olabilir. Bu nedenle, herhangi bir takviye programına başlamadan önce mutlaka bir doktorla görüşmek önemlidir. Doktor, otistik bireyin semptomlarına, sağlık durumuna ve beslenme düzenine göre en uygun dozu önerir.

    Bu takviyelerin kullanımı öncesinde mutlaka bir doktora danışmak önemlidir. Ayrıca, takviyelerin çocuğun semptomlarını hafifleteceği konusunda kesin bir garanti yoktur. Ancak, bu takviyelerin otistik çocukların sağlığına fayda sağlayabileceği düşünülmektedir.

    oku: Otizimli Çocuğu Olan Anneler Tıklayın!

  • Kalsiyum Ve D Vitamini İçin En İyi Yiyecekler

    Kalsiyum Ve D Vitamini İçin En İyi Yiyecekler

    Vücudunuzun kalsiyum ve D vitaminine ihtiyacı vardır. Yeterince alıyor musunuz? Çoğu insan yeterince vitamin alımı yapmaz. Daha fazla kalsiyum almanın en iyi yolu beslenmenizdir.

    Kalsiyum Nedir Ve Ne İşe Yarar?

    Kalsiyum birçok gıdada bulunan bir mineraldir. Vücudun kemikleri korumak ve birçok önemli işlevi yerine getirmek için kalsiyuma ihtiyacı vardır. Hemen hemen tüm kalsiyum kemiklerde ve dişlerde depolanır, burada yapılarını ve sertliklerini korumayı destekler ve sağlar.

    Vücudun ayrıca kasların hareket etmesi ve sinirlerin beyin ile vücudun her parçası arasında mesajlar taşıması için kalsiyuma ihtiyacı vardır. Ek olarak, kalsiyum kan damarlarının vücutta kanı hareket ettirmesine yardımcı olmak ve insan vücudundaki hemen hemen her işlevi etkileyen hormonları ve enzimleri serbest bırakmak için kullanılır.

    Kalsiyum Ve D Vitamini Gıdaları
    Kalsiyum Ve D Vitamini yiyecekleri

    Kalsiyum Zararlı Olabilir Mi?

    Çok fazla kalsiyum almak kabızlığa neden olabilir. Ayrıca vücudun demir ve çinkoyu emme yeteneğini de etkileyebilir , ancak bu etki tam olarak belirlenmemiştir. Yetişkinlerde, çok fazla kalsiyum (besin takviyelerinden ancak gıdalardan değil) böbrek taşı riskini artırabilir. Bazı araştırmalar, yüksek miktarda kalsiyum tüketen kişilerin prostat kanseri ve kalp hastalığı risklerini artırabileceğini göstermektedir, ancak bu olası bağlantıları anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

    Kalsiyum İçeriği Yüksek Olan Yiyecekler

    Muhtemelen süt, peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerinin kalsiyum sağladığını zaten biliyorsunuzdur. Kalsiyum içeriği yüksek olan diğer yiyecekler şunları içerir:

    • Ispanak
    • Bamya
    • Soya fasulyesi
    • Kuru fasulye
    • Sardalya, somon, levrek ve alabalık gibi bazı balıklar
    • Biraz portakal suyu, yulaf ezmesi ve kahvaltılık gevrek gibi kalsiyum takviyeli yiyecekler

    D Vitamini İçeriği Yüksek Olan Yiyecekler

    D vitamini (“kalsiferol” olarak da adlandırılır), birkaç gıdada doğal olarak bulunan, diğerlerine eklenen ve besin takviyesi olarak bulunan, yağda çözünen bir vitamindir. Ayrıca güneş ışığından gelen ultraviyole (UV) ışınları cilde çarptığında ve D vitamini sentezini tetiklediğinde endojen olarak üretilir.

    Kalsiyum Ve D Vitamini İçin En İyi Yiyecekler | 1

    Güneşe maruz kalma, yiyecekler ve takviyelerden elde edilen D vitamini biyolojik olarak etkisizdir ve aktivasyon için vücutta iki hidroksilasyona uğraması gerekir. Karaciğerde meydana gelen ilk hidroksilasyon, D vitaminini “kalsidiol” olarak da bilinen 25-hidroksivitamin D [25 (OH) D] ‘ye dönüştürür. İkinci hidroksilasyon esas olarak böbrekte meydana gelir ve fizyolojik olarak aktif 1,25-dihidroksivitamin D [1,25 (OH) 2D] ‘yi oluşturur, aynı zamanda “kalsitriol” olarak da bilinir .

    D vitamini, bağırsakta kalsiyum emilimini destekler ve normal kemik mineralizasyonunu sağlamak ve hipokalsemik tetaniyi (kasların istemsiz kasılması, kramplara ve spazmlara yol açan) önlemek için yeterli serum kalsiyum ve fosfat konsantrasyonlarını korur. Ayrıca osteoblastlar ve osteoklastlar tarafından kemik büyümesi ve kemiğin yeniden şekillenmesi için gereklidir. Yeterli D vitamini olmadan kemikler ince, kırılgan veya şekilsiz hale gelebilir. D vitamini eksikliği, çocuklarda raşitizmi, yetişkinlerde osteomalaziyi önler. Kalsiyum ile birlikte D vitamini de yaşlı yetişkinleri osteoporozdan korumaya yardımcı olur.

    Aşırı D Vitaminden Kaynaklanan Sağlık Riskleri: Aşırı durumlarda, D vitamini toksisitesi böbrek yetmezliğine, vücuttaki yumuşak dokuların kireçlenmesine (koroner damarlar ve kalp kapakçıkları dahil), kardiyak aritmilere ve hatta ölüme neden olur. D vitamini toksisitesi, imalat hatalarından dolayı aşırı D vitamini içeren besin takviyelerinin, uygunsuz veya aşırı miktarlarda alınan veya doktorlar tarafından yanlış reçete edilen besin takviyelerinin tüketilmesinden kaynaklanmıştır.

    D Vitamini Eksikliği

    İnsanlar, normal alım miktarları zamanla önerilen seviyelerden düşük olduğunda, güneş ışığına maruz kalma sınırlı olduğunda, böbrekler 25 (OH) D’yi aktif formuna dönüştüremediğinde veya sindirim sisteminden D vitamini emilimi yetersiz olduğunda D vitamini eksikliği geliştirebilirler. D vitamini bakımından düşük diyetler, süt alerjisi veya laktoz intoleransı olan kişilerde ve ovo-vejetaryen veya vegan diyeti tüketenlerde daha yaygındır.

    D vitamini eksikliği
    D vitamini eksikliği

    Çocuklarda D vitamini eksikliği, kemik dokusunun düzgün şekilde mineralize olmaması ile karakterize olan ve yumuşak kemikler ve iskelet deformiteleri ile sonuçlanan bir hastalık olan raşitizm olarak kendini gösterir. Kemik deformiteleri ve ağrıya ek olarak, şiddetli raşitizm gelişememe, gelişimsel gecikme, hipokalsemik nöbetler, tetanik spazmlar, kardiyomiyopati ve dental anormalliklere neden olabilir

    D vitamini sağlayan yiyecekler şunları içerir:

    Kalsiyum Ve D Vitamini İçin En İyi Yiyecekler
    Kalsiyum Ve D Vitamini İçin En İyi Yiyecekler
    • Ton balığı, uskumru ve somon gibi yağlı balıklar
    • Bazı süt ürünleri, portakal suyu, soya sütü ve tahıllar gibi D vitamini ile zenginleştirilmiş yiyecekler
    • Sığır ciğeri
    • Peynir
    • Yumurta sarısı

    Yiyeceklerden D vitamini almak için balık iyi bir seçenektir. 85 gram pişmiş somonun yaklaşık 570 uluslararası birimi (IU) vardır.

    Ne Kadar Kalsiyum ve D Vitaminine İhtiyacım Var?

    Tıp Enstitüsüne göre her gün ne kadar kalsiyum ve D vitaminine ihtiyacınız var. Kalsiyum ve D vitamini yaşlara göre ihtiyaç alım oranları aşağıdadır.

    Kalsiyum

    • 1-3 yaş arası çocuklar : 700 miligram (mg)
    • 4-8 yaş arası çocuklar: 1.000 mg
    • 9-18 yaş arası çocuklar: 1.300 mg
    • 19-50 yaş arası yetişkinler : 1.000 mg
    • 51-70 arası kadınlar: 1.200 mg
    • Erkekler 51-70: 1.000 mg
    • Kadınlar ve erkekler 71 yaş ve üstü : 1.200 mg

    D vitamini

    • 1-70 Yaş: 600 IU
    • 71 yaş ve üstü: 800 IU

    Doktorunuz, özellikle yeterince alamıyorsanız veya osteoporoz riski altındaysanız, daha yüksek seviyelerde kalsiyum ve D vitamini önerebilir. Devit 3 Damla Ne İçin Kullanılır, Faydaları Zararları Nelerdir?

  • Çocuklara Vitamin Takviyesi Doğru mu?

    Çocuklara Vitamin Takviyesi Doğru mu?

    Çocuklara vitamin ve mineral desteği, gerekli olan durumlarda verilmelidir. Çocuğunuzun büyüme ve gelişmesinde bir problem yokken, vitamin, mineral desteği vermeniz yersizdir. Bu konuda, doktora danışıp, çocuğunuzun ne tür vitamin mineral takviyeleri kullanması gerektiğini öğrenin. Bilinçsiz bir şekilde kullanılan vitamin ve mineral takviyeleri çocukta ciddi sağlık problemleri oluşmasına yol açabilir. Bu sağlık sorunları, çocuğun organlarının büyümesine, kalp, mide hastalıklarına, böbrek taşının oluşmasına ya da çocuğun cildinde çatlaklar meydana gelmesi gibi sorunlardır. Vitamin takviyesi yerine çocuğunuzun düzgün beslenmesine önem verin. Çocuğunuz her besin grubundan yeterli düzeyde alsın. Bunun için de çocuğunuza bir beslenme programı hazırlamalısınız.

    Çocuklarda Vitamin Eksikliği Nasıl Anlaşılır?

    Çocuklarda vitamin ya da mineral azlığı kolay anlaşılmaz. Bunun için birden fazla tahlil yapmak gerekir. Kaldı ki, yapılan tahlillerde de yine kolay bir şekilde anlaşılamaz. Bu durumu en kolay şekilde anlayacak kişiler çocuğun ebeveynleridir. Ebeveynler, çocukların durumlarını en iyi anlayan kişilerdir. Anne ve baba, çocuğun gidişatında bir sorun olduğunu, fiziksel ya da zihinsel açıdan çok çabuk yorulduğunu düşünüyorsa, çocukta vitamin veya mineral eksikliği olabilir. Bu hususta, ebeveynlerin çocuğunu sağlıklı bir şekilde beslemesi gerekmektedir. Çocuk her besin grubundan besleniyorsa ve yediği yiyecekler tamamen doğalsa yine de sorunlar bitmiyorsa, bu konu doktora detaylı bir şekilde açıklanmalıdır.

    Çocuklara Vitamin Takviyesi Doğru mu? | 2

    Çocuk Besin Takviyesi Kullanabilir mi?

    Çocukta meydana gelen sorunların kaynağı çocuğun vitamin ve mineral eksikliği ise doktor kontrolünde besin ve vitamin takviyesi kullanabilir. Çocuk besin ve vitamin takviyesi kullanırken ebeveynler oldukça ihtiyatlı davranmalıdır. Çocuk, kendi başına fazla dozlarda besin ve vitamin takviyesi alabilir. Anne ve babanın kontrolünde çocuk, besin takviyesi kullanmalıdır.

    Çocuklarda Vitamin Kullanımı Gerekli Mi? Tıklayın !

    Çocuklar İçin Bağışıklık Sistemi Güçlendiren Özel Karışımlar Tıklayın !

    Çocukların Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir? Tıklayın !

    Bebeklerde vitamin takviyesi kullanımına dikkat! Tıklayın !

    Bebeklerde Balık Yağının Faydaları ve Zararları Tıklayın !

  • Sağlıklı Beslenme ve Mineral Programları

    Sağlıklı Beslenme ve Mineral Programları

    İnsanın ilk oluşumundan, büyüme ve gelişim süreçlerinin tamamında minerallerin etkisi bulunmaktadır. Sağlıklı yaşam için ihtiyaç olan mineral ve vitaminler, vücut için gereklidir. Çeşitli minerallerin eksikliğinde ise hastalık ve sorunlar görülebilmektedir.

    Bedeninizin var olması için enerjiye yani yakıta ihtiyacı olduğunu ve bu yakıtın nitelikli olması gerektiğini düşünerek, beslenme sisteminize değerli besinler katmalısınız.

    Mineraller Neden Gereklidir?

    Kemik gelişimi, kas gelişimi, vücut sistemlerinin fonksiyonel şekilde çalışması için mineraller gereklidir. Sinirlerin sinyal göndermesi, beden ve beyin fonksiyonlarının senkronize ve bütünsel çalışması, sağlıklı şekilde yaşamı devam ettirmek için gerekli elementlerdir.

    Bedendeki sıvı dengesinin sağlanabilmesi, kasların ideal çalışması ve anlık sinyaller ile sorunsuz biçimde fonksiyon sunması için mineral dengesi sağlanmalıdır. Mineraller, vitaminlerin taşınmasına yardımcı etki sunarlar. Vücudun ihtiyacı olan bölgesine vitaminlerin taşınmasını sağlarlar.

    Sağlıklı Beslenme ve Mineral Programları | 3

    Minerallerin Katkıları Nelerdir?

    Hücre oluşumu, hücrelerin korunması, sağlıklı fonksiyonlar, sağlıklı beden ve cilt yapısına katkı sağlarlar. Mineral takviyesi doğal besinlerle alınmalı ve doğada bulunan değerli elementlerle, tam sağlık donanımları elde edilmelidir.

    Kalp ritmini ideal seviyede sağlayan, hormonların ve hücrelerin oluşmasını sağlayan elementlerdir.

    Minerallerin Görevleri Nelerdir?

    Minerallerin görevleri temel olarak;

    • Hücre içi ve dışında vücut sıvılarını kontrol etmek
    • Güçlü diş yapısı, güçlü kemik yapısı oluşturmak
    • Besinleri enerjiye dönüştürmek

    Mikro ve makro olarak değerlendirilen minerallerin her birinin farklı bir görevi vardır.

    Makro mineraller yani vücudun büyük ihtiyacı olan mineraller şu şekildedir;

    • Kalsiyum
    • Fosfor
    • Magnezyum
    • Sodyum
    • Potasyum
    • Klorür
    • Kükürt

    Mikro mineraller ise makrolara oranla, vücudun daha az ihtiyaç duyduğu mineraller arasında yer alır. Fakat tüm minerallerin ideal oranda bedende bulunması gereklidir. Mikro mineral çeşitleri;

    • Demir
    • Manganez
    • Bakır
    • İyot
    • Çinko
    • Florür
    • Kobalt
    • Selenyum

    Mineral Nedir? Mineraller Ne İşe Yarar? Tıklayın !

    Diyet Programlarında Mineral Eksikliği Faktörü Tıklayın !

    Diyet Listelerinde Olması Gereken Mineraller Tıklayın !

    Fit Olmak İçin Mineral Takviyeleri Tıklayın !

    Demir Mineralinin Beslenme Alışkanlıklarındaki Önemi Tıklayın !

  • Mineral Nedir? Mineraller Ne İşe Yarar?

    Mineral Nedir? Mineraller Ne İşe Yarar?

    Mineral nedir, vücutta ne işe yarar konusunda bilgi sunmak, diyet listelerinizden ihmal etmemeniz gereken besinleri tanımanıza olanak sunar. Dengeli ve sağlıklı beslenmek, sağlıklı bir bedenin temeli ve teminatıdır.

    Mineral Nedir?

    Mineraller, vücudun sağlıklı olması için temel elementlerdir. Vücut fonksiyonlarının ve işlevlerinin tam olarak sağlanması için minimal miktarlarda bedende olan ve olması gereken elementlerdir.

    Mineralleri, vücudun yedek yenileyicileri olarak düşünebilirsiniz. Herhangi bir sağlık sorunu oluşmaması ve sağlıklı yaşamın devam ettirilmesi için beden yapısında görev alan temel gerekliliklerdir. Sağlıklı bedenin devamlılığı için olması gereken ve eksikliğinde pek çok hastalığa neden olan taşıyıcılar olarak nitelendirilebilir.

    Mineral Nedir? Mineraller Ne İşe Yarar? | 4

    Mineraller Ne İşe Yarar?

    Vitaminlerle birlikte etkileşim sağlayarak, bedenin ihtiyaç duyduğu bölgesine yerleşir ve vitaminleri taşırlar. Toprakta ve insan bedeninde doğal olarak bulunan mineraller, canlı oluşumu için var olan ve vücutta yenileme, onarım ve iyileşme sağlayan, hazırda bekleyen mucizevi elementlerdir.

    Yani kısaca; vücut herhangi bir sorun, hastalık ya da sağlık problemiyle karşılaştığında, dışarıdan takviyeye gerek kalmadan, onarım- bakım- yenileme sağlayan elementlerdir.

    Mineral Nedir? Mineraller Ne İşe Yarar? | 5

    Mineral Nasıl Oluşur?

    Toprakta bulunan mineraller; bitkilere geçer. Hayvanlar, bitkileri yiyerek, insanlar ise hayvan ve bitkileri yiyerek vücutta temin ederler. Beslenme çeşitliliğine hayvansal ürünler ve sebze ve meyveler katılarak, vücudun ihtiyacı olan mineral ve vitaminler alınır.

    Mineral çeşitleri 4 ana besin grubunda bulunur. Bunlar;

    • Sebze- meyve
    • Süt ve ürünleri
    • Tahıllar
    • Et ve ürünleri

    Günlük mineral ihtiyacının karşılanması için besin gruplarından tüketmek gereklidir. Toprağın niteliğine, iklim ve coğrafya özelliklerine, bitkilerin çeşitlerine göre içerdikleri vitamin ve mineraller farklılık göstermektedir.

    Mineral bakımından zengin besinleri tüketmek ve sağlıklı beslenme formüllerini alışkanlık haline getirmek, daha uzun ve sağlıklı yaşamanıza olanak sunar. Ayrıca yaşam kaliteniz yükselir.

    Diyet Programlarında Mineral Eksikliği Faktörü Tıklayın !

    Diyet Ve Mineral Takviyeleri Tıklayın !

    Sağlıklı Bir Diyet Listesinde Olması Gereken Mineraller ! Tıklayın !

    Sağlıklı Beslenme Formülünde Magnezyum Formülü Tıklayın !

  • Multivitamin hapı kullanmak doğru mu?

    Multivitamin hapı kullanmak doğru mu?

    Vitamin , mineral ve besin takviyelerine ilişkin seçimlerimizi ve planlarımızı yaparken istisnai durumlar dışında standart multivitamin haplarından uzak durmakta fayda var. Tıpkı ilaçlar gibi besin takviyelerinin de kişiye göre değişiklik gösterebileceğini unutmamalısınız.

    İsterseniz sözü çok uzatmadan sorunun cevabını verelim: Doğru Değil Herkesin her sabah bir multivitamin hapı yutarak güne başlaması,işe,okula,bahçeye,tarlaya,fabrikaya giderken aynı takım elbiseyi giyerek evden çıkması gibidir.Oysa herkes farklı yaş ve cinsiyettedir. Sağlık sorunları farklıdır. Herkes için ortak bir metabolik yapılanma, ihtiyaçlar silsilesi ,genetik miras ,sağlık geçmişi ,beslenme alışkanlığıı söz konusu değildir.Herkes farklıdır. Farklılık herkesin her gün bir adet “vitamin mineral ya da besin desteği” yutmasının yanlışlığını teyit eder.

    İŞTE ÖRNEKLER

    Diyelim ki hamilesiniz ya da hamileliğe hazırlanıyorsunuz. Doğuracağınız çocuk ve kendiniz için sorun yaratabilecek bazı vitamin ve mineral eksiklikleri var ve bunların başında da bir omega-3 yağ asiti olan DHA, bir B vitamini olan folik asit, D vitamini, minerallerden de demir geliyor.

    Hamile anneyi de doğacak çocuğu da en çok tehdit edecek, eksiklikleri en çok sorun çıkaracak vitamin ve mineraller bunlar çünkü. İşte bu nedenle hamile bir anne için doğru olanı öncelikle folik asit, DHA, demir ve D vitamini ihtiyacını gözetmek olmalı ve seçimler buna göre yapılmalı.

    Menopoz dönemindeki bir kadınsanız durum daha da farklıdır. Onun kemiklerini korumak için günde en az 400 mg kalsiyuma, 400-800 ünite kadar D vitaminine ve eğer mümkünse biraz da çinko ve magnezyum desteğine ihtiyacı var.
    Vejetaryen birinde ise durum iyice karışır. Onun ihtiyaç önceliği B 12 vitamini merkez yapılarak kurgulanmalı, çünkü yeteri kadar hayvansal ürün kazanamadığından ilk karşılaşacağı sorun muhtemelen B 12 vitamini eksikliğine bağlı yorgunluk, unutkanlık, kansızlık olacaktır.

    Ayrıca aynı kişinin daha çok hayvansal gıdalarla kazanabileceği önemli bir minerale de fazlaca ihtiyacı olacaktır: Demir!

    Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Sağlıkla ilgili her konuda olduğu gibi vitamin, mineral ve diğer bitkisel desteklerin düzenlenmesinde de “kişiye özel” programlar yapmamız lazım.

    DOKTORLAR NEREDE HATA YAPIYOR?

    Kimin ne zaman çinkoya, magnezyuma, kimin ne zaman alfa lipoik aside, CoQ10’a, kimin ne zaman ginsenge, omega-3 yağ asitlerine, kimin ne zaman D vitamini veya folik asit takviyesine ihtiyacı olduğu hiç belli olmaz!

    Sadece siz değil biz doktorlar da bazı hataları tekrarlamaya devam ediyoruz. Biraz da eğitimimizden kaynaklanan önemli bir “ORTAK HATAMIZ” şu: İnsana değil hastaya odaklıyız! Bu nedenle “iyileşmek için hasta olmanın tek şart olmadığını unutuyoruz”. Ayrıca “hastayı değil hastalığı tedavi etmeye yönlendirildik, bu şekilde eğitildik”.

    Bize çok sayıda insanı/hastayı aynı yöntemlerle ve aynı tarzda tedavi edecek şekilde düşünme eğitimi verildi. Zaten bunun için de üç aşağı beş yukarı aynı tansiyon haplarını, aynı kalp damar hastalığı ilaçlarını, hemen hemen aynı dozlarda ve aynı kombinasyonlarda kullanıyoruz.

    Bu sadece eğitimimizden kaynaklanan bir problem de değil. Bizi aynı tür tedavilere zorlayan, aynı şekilde düşünmeye yönelten nedenlerden biri de kurumsal olarak hazırlanmış ortak tedavi reçeteleri. Aynı yanlışı vitamin, mineral ve besin desteği takviyelerini kullanmayı düşündüğümüz zaman da yapıyoruz. Oysa “her insan farklıdır” ve “hastalık yok hasta vardır” kavramları her zaman geçerliydi, şimdi de geçerli.

    Ne yapmalı

    İşte bu nedenle vitamin, mineral ve besin takviyelerine ilişkin seçimlerimizi ve planlamalarımızı yaparken de istisnai durumlar dışında standart multivitamin haplarından uzak durmakta fayda var. Tıpkı ilaçlar gibi besin takviyelerinin de kişiye göre değişiklik gösterebileceğini siz de, biz de unutmamalıyız. Yirmi yaşındayken de, yetmiş yaşındayken de aynı multivitamin hapını yutarak gönlümüzü hoş tutma yanlışlığına düşmemeliyiz.
    Vitamin, mineral ve diğer besin desteklerine yönelik ihtiyaçların kişiden kişiye, hatta aynı kişide bile üç beş aylık periyotlar içinde değişiklik gösterebileceğini hatırlamalıyız. Bunlardan bazılarının dozlarının yaşa, cinse, beslenme alışkanlıklarına, egzersiz yapma yoğunluğuna, kullanılan reçeteli ilaçlara, hatta uyku ve stres durumlarına göre bile değişebileceğini ise aklımızdan asla çıkarmamalıyız.

    Hürriyet – Kelebek

  • Mutsuz kadının beslenmesi…

    Mutsuz kadının beslenmesi…

    İş veya özel hayatlarında mutsuz olan birçok kadın kilo almaya çok eğilimli hale geliyor.

    Kısa veya uzun süreli anksiyete veya depresyon kadınların kendilerini buzdolabının önünde bulmasına sebep olabiliyor. Kadınların mutsuzlukla başa çıkma yöntemlerinden biri, aşırı miktarda karbonhidratlı ve şekerli besinler tüketmek. Tabi bu durum, kilo almaya ve göbeklenmeye yol açıyor. Kadın, kilo aldıkça daha çok mutsuz oluyor. Bu nedenle aynı kısır döngünün içerisinde kalıyor. Yani kadın mutsuz oldukça yemek yiyor, yedikçe daha da mutsuz oluyor diyor, Diyetisyen& Yaşam Koçu Gizem Şeber.

    Kadınlarda sadece psikolojik mutsuzluk yeme sebebi değil. Bazen gözden kaçırılan bir beslenme yetersizliği de kadının mutsuz hissetmesine neden olabiliyor.

    Oysa hem sağlıklı beslenmek hem de mutlu olmak mümkün. Besinlerin modumuz üzerinde ciddi etkileri olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. Eğer doğru besinleri doğru zamanlarda tüketirsek, kilo almadan da mutlu olabiliriz.

    SADECE PROTEİN YEMEK SİNİRLİ YAPAR!

    Modumuzu ve iyi hissetmemizi ciddi anlamda etkileyen sebeplerden biri; günlük aldığımız kalorinin proteinden karşılanan kısmıdır. Eğer sadece proteinli besinler tüketiyor ve gün içerisinde hiç karbonhidrat almıyorsak daha mutsuz ve sinirli hissetmemiz mümkün. Bu durumda akşam bir anda soluğu buzdolabının önünde almakla veya eve tatlı siparişi vermekle sonuçlanabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sadece proteinle beslenen kişilerin daha mutsuz ve sinirli olduklarını ortaya koymuştur.

    ÖĞRENİLMİŞ İŞTAHIMIZ, MUTLULUK DÜZEYİNİ ETKİLEYEBİLİR!

    Sevdiğimiz besinlerin bizi daha fazla mutlu ettiğini bilmek için bilimsel bir araştırmaya gerek yok. Ancak, sadece sevdiğimiz besinleri yemek değil, koklamakta mutlu hissetmeye yetiyor. Örneğin kahve veya çikolata bu konu için en belirgin örnekler. Yemek yemenin psikolojik etkileri yadsınamaz. Kişilerin mutsuz hissettiklerinde, daha önceden yediklerinde mutlu hissettikleri besinlere yöneldiği araştırmalarca belirlenmiş durumda. Bu nedenle insanın bu konuda kendisini tanıması ve izlemesi de önem kazanıyor.

    VİTAMİN VE MİNERAL DÜZEYLERİ MUTSUZ HİSSETMENİN NEDENİ OLABİLİR!

    Kötü bir olay karşısında mutsuzluk süremizi ve depresyon düzeyimizi belirleyen faktörlerin başında beslenme geliyor. Yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkabilecek vitamin ve mineral yetersizlikleri; olaylar karşısındaki tolerasyonumuzu etkileyebiliyor ve buna bağlı olarak daha mutsuz hissedebiliyoruz. Ayrıca birçok vitamin ve mineral yetersizliği tatlı ihtiyacını ciddi anlamda arttırabiliyor.

    Türk kadınları için bunların başında demir minerali geliyor. Ülkemizde demir yetersizliği kadınlar arasında çok sık gözlenen bir durum. Demir yetersizliği kişinin sürekli tatlıya ihtiyaç duymasına yol açıyor. Aynı zamanda daha mutsuz, halsiz ve depresif hissetmemize yol açıyor. Bu nedenle uzun süren depresyonlarda demir ile ilgili kan tahlillerinin yaptırılması ve gerekliyse doktor kontrolünde demir yetersizliği tedavisi yapılması gerekiyor. Demir mineralinin en zengin kaynakları; kırmızı et, tavuk, balık, sakatatlar. Bazı sebzeler ve kurubaklagiller de demir minerali içerse de, bu besinlerin içinde bulunan demirin vücutta kullanılma oranları daha düşük.

    Yine B grubu vitaminlerinden biri olan tiaminin yetersizliği de, kişiyi depresif hissettiriyor. 1999 yılında yapılan bir araştırmada, tiamin yetersizliği olanlarda kendine güven probleminin daha yaygın olduğu gözlenmiş. Tiamin vitamininden zengin besin kaynakları; tahıllar. Patates, maya ve yumurta da tiamin içeriyor.

    OMEGA-3 MUTLU HİSSETMENİZE YARDIMCI!

    Omega-3 yağ asitleri sadece kalp sağlığımızı korumuyor. Aynı zamanda kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, omega-3’ün yetersiz tüketiminin; depresyona ve anksiyeteye neden olduğu saptanmıştır.

    Yaşam tarzımızın değişmesi ile günlük aldığımız yağ oranının büyük bir kısmı omega-6’dan gelmektedir. Ancak sağlığımız için önemli olan omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin dengeli alınmasıdır.

    Eğer haftada en az 2 gün balık tüketmiyor; beslenmenizde fındık, badem gibi kuruyemişlere ve semizotuna yer vermiyorsanız, daha mutsuz hissetmeniz olası.

    MUTSUZ KADINI MUTLU HİSSETTİRECEK 5 SAĞLIK ÖNERİSİ

    Karbonhidratsız gününüz geçmesin…

    Günlük beslenme düzeninizde karbonhidrat kaynakları olan; tam tahıllı ekmekler, makarna, bulgur, meyve, kuru meyve gibi besinler mutlaka yer almalı. Eğer 3 saatte bir azar azar karbonhidrat tüketirseniz, mutluluk hormonu olan seratonini daha rahat salgılayacaksınız.

    Bir tabak ıspanak veya yeşil sebze tüketin…

    Folik asitin yetersiz tüketiminin depresyona yol açabileceği bilinmektedir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler iyi folik asit kaynağıdır. Düzenli tüketmeye özen gösterin.

    Selenyuma yer açın…

    Selenyum yetersizliğinin de mutsuzluk ve depresyonla ilişkili olduğu biliniyor. Selenyumun en zengin besin kaynakları; et, tavuk, balıklar, mantar, soğan, sarımsak ve tam tahıllardır.

    Seratonini sadece çikolata salgılatmaz…

    Egzersiz yapmakta, seratonin salgısını başlatır. Hem egzersiz mutsuz döneminizde almış olduğunuz kiloları vermenize de destek olacak.
    Düzenli uyuyun… Günde 5 saatten az uyuyanların iştahlarının daha fazla açık olduğu ve 8 saat uyuyanlara göre ortalama günde 300 kalori fazla aldıkları biliniyor. Düzenli uyku, sadece kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlamaz, aynı zamanda iştahınızı kontrol etmenizi kolaylaştırır.

    Diyetisyen ve Yaşam Koçu
    Gizem ŞEBER

  • Hangi vitamin, hangi hastalığın nedeni?

    Hangi vitamin, hangi hastalığın nedeni?

    Dr. İbrahim Bağcivan, vücudumuzun ihtiyacı olan vitaminlerin fazla kullanımının, hangi hastalıklara neden olduğunu açıkladı.

    Vitaminler, hayatımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için olmazsa olmaz besin öğelerinden biri. Günümüzde vitaminlerin öneminin anlaşılması, tedavilerin de bir parçası haline gelmesine neden oldu. Ancak yararı sayılamayacak kadar çok vitaminin gereğinden çok alınması bir çok tehlikeyi de beraberinde getiriyor.

    Dr. İbrahim Bağcivan, her ilacın aslında bir zehir olduğunu ve ilacı zehirden ayıran tek özelliğin dozu olduğunu belirterek, “İnsan için en önemli, en hayati olan su bile gereksiz ve fazla tüketildiğinde önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Günümüz tıbbında vitaminlerin hangi şartlarda tedavi amacı ile hangi şartlarda tedbir amacı ile kullanılacağı bellidir” diyor.

    Vitamin eksikliğinin hastalıklara yol açabileceği ilk olarak 1896 yılında anlaşılıyor ve şu sonuç ortaya çıkıyor:

    C vitamini eksikliğinde cilt ve dişeti problemleri.
    A vitamini eksikliğinde görme problemleri.
    D vitamini eksikliğinde kemik problemleri.
    B vitamini eksikliğinde cilt ve sinir sistemi problemleri oluşuyor.
    Vejetaryen beslendiği bilinen kişilerde ise, hayvansal gıda tüketmediklerinden dolayı B12 vitamini eksikliği görülüyor. Bu nedenle vejetaryen beslenmeyi tercih eden kişilere tedbir amaçlı B12 vitaminini öneriliyor.

    Sadece yetersiz beslenme yüzünden olmuyor
    Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde beslenme problemlerinden kaynaklanan vitamin eksikliklerine pek sık rastlanmıyor. Bununla beraber vitamin eksikliği yalnızca yetersiz beslenmeye bağlı olarak ortaya çıkmıyor. Yaşamımızın değişik dönemlerinde artmış ihtiyacın (bebeklik, gebelik, ergenlik) karşılanamaması, diyabet, böbrek yetmezliği, barsaktan emilim bozukluğuyla seyreden hastalıklar, mide ameliyatları, yoğun alkol kullanımı gibi birçok durumda eksiklikler ortaya çıkabiliyor. Vitamin tedavisi denildiğinde bu risk gruplarına özel tedavi yapılması gerekiyor. Ancak günümüzde doğal besinlerle alınması gereken vitaminler ihtiyaç oluşmadan ilaç olarak rastgele alınıyor.

    Fazla alınan A, D, K vitaminlerine dikkat!
    Vitaminler kimyasal özelliklerine göre suda eriyen ve yağda eriyen vitaminler olmak üzere iki gruba ayrılıyor. B ve C vitaminleri suda eriyebildiği için vücudumuzda depo edilmesi söz konusu olmuyor. Bu nedenle eksiklikleri yağda eriyen vitaminlere göre daha sık görülüyor. Fazla tüketilmeleri vücutta birikim yapmadığı için çoğu zaman sorun oluşturmuyor. Yağda eriyen vitaminler (A, D, E, K vitaminleri) fazla alındığında vücutta birikiyor ve kontrolsüz kullanıldığı zaman “hipervitaminoz” denilen vitamin fazlalığına yol açabiliyor. Vitamin eksikliğinin sağlık sorunu olması gibi fazlalığı da sağlık sorunlarına neden olabiliyor.

    D vitamini fazla alındığında: Kalsiyum fazlalığının yanı sıra, D vitamini zehirlenmesine yol açıyor. Artmış D vitamini vücutta fazla kalsiyum emilmesine, dolayısıyla ciddi kalsiyum fazlalılığına neden oluyor. Bu da kalp ve böbrek sağlığı açısından ciddi ve önemli sonuçlar doğuruyor.

    A vitamini fazla alındığında: Ciltte koyulaşmaya, pullanmaya, kafa içi basıncının artmasına, şiddetli baş ağrısına, görme sorunlarına neden olabiliyor.

    K vitamini fazla alındığında: Kanın pıhtılaşmasına yönelik sorunları ortaya çıkarabiliyor.

    Fazla D vitamini almak kandaki kalsiyumu artırıyor
    Vitamin kullanımı ile karşılaşılan sorunlar bu ilaçların ilaç gibi değerlendirilmeyip masum ve zararsız sanılmaları gibi yanlış bir kanıdan kaynaklanıyor. Hal böyle olunca doktor önerisi olmadan, kontrolsüz ve bilinçsiz vitamin kullanımı değişik sağlık sorunlarına da yol açabiliyor. Özellikle ihtiyaçtan fazla alındığında vücutta depo edilebilen yağda eriyen vitaminlerin fazlalığına daha sık rastlanıyor. Fazla alınan vitaminler, bazı sağlık sorunlarına yol açabiliyor:

    D vitamini fazlalığı kan kalsiyum düzeyinde artmaya ve buna bağlı olarak kas krampları, kalp ritim problemleri, kabızlık gibi sorunların oluşumuna neden oluyor.

    A vitamini fazlalığı beyin basıncının artmasına, kas güçsüzlüğüne, baş ağrısına, görme problemlerine yol açıyor.

    C vitamininin vücutta depo edilmemesine rağmen idrarla atıldığından bazı böbrek taşlarının oluşmasını sağlıyor.

    Son dönemlerde yapılan bilimsel çalışmalar da yüksek dozda kullanılan E ve C vitaminlerinin akciğer kanserinin oluşumunu artırdığını gösteriyor.

    Yine yapılan çalışmalarda yüksek doz A, C ve E vitamini kullanmanın mide-barsak, prostat kanserinde kanser gelişimine neden olmasa bile beklenen yaşam süresini kısalttığı, tümörün büyümesine ve ilerlemesine katkı sağladığı gösteriyor.

    Doktora danışmadan almayın
    Günlük ihtiyaç kadar doğal gıdalardan alınan vitaminlerin herhangi bir soruna yol açmadığı biliniyor. Bu nedenlerden dolayı ihtiyaç gruplar dışında sağlıklı beslenmenin vitamin alımı için yeterli olduğu, ek vitamin ihtiyacının ise doktor tavsiyesine göre planlanmasının gerekliliği vurgulanıyor.

    Hangi dönemde hangi vitamin?
    İnternational Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Bağcivan, hangi dönemde hangi vitaminlerin alınması gerektiğini şöyle sıralıyor:

    Süt çocukluğu dönemi: D Vitamini
    Gebelik: Folik asit
    Böbrek yetmezliği olanlar ve diyaliz hastaları: Folik asit, D vitamini
    Mide ve bağırsak ameliyatı geçirenler: B12 vitamini
    Barsaktan emilim problemi ile seyreden hastalıklar: D vitamini, B12
    Yoğun alkol kullanımı: B1, B12
    Şeker hastaları: B1, B6
    Vejetaryen: B12

  • Güzel bir cilt için mutlaka tüketin

    Güzel bir cilt için mutlaka tüketin

    Maden suyunu farklı aralıklarla yüzünüze püskürtürseniz cildinizin çabucak canlandığını ve sıkılaştığını göreceksiniz.

    Çok fazla mineral içerdiği için tüketilen maden suyu yanı sıra güzelliğimizin de anahtarı gibi.

    Bu yüzden evdeki püskürtmeli tonik şişelerinizi atmayın. İçini iyice yıkayın maden suyu doldurun. Deriyi canlandırmak için her akşam önce cildi temizleyin.

    Sonra maden suyunu hafifçe sıkın. Mineraller cilt tarafından emilsin diye iyice kurumadan yatmayın. Gözenek sorunu yaşayanlar için düzenli kullanımda yararlı..

    Bir çok kozmetik ürünün içerğinde maden suyu kullanıldığını unutmayın. İskandinav kadınlarının ciltlerinin güzelliğinin nedeni bu uygulama.

    Bayat ekmekle gençlik iksiri

    Kuzey kadınlarının sürekli kullandıkları maden sularında güzelliklerinin sırrı saklı. Bu arada buzdolabında tutmayı ihmal etmeyin.