Etiket: mikroenjeksiyon

  • ICSI ve IVF Arasındaki Farklar ve Karşılaştırması

    ICSI ve IVF Arasındaki Farklar ve Karşılaştırması

    Bu makalede, icsi ve ivf arasındaki farkları anlamak için bir adım atacak ve bu teknolojilerin çiftler için sağladığı çözümleri detaylı bir şekilde keşfedeceğiz.

    Tüp bebek ve mikroenjeksiyon gibi üreme teknolojileri, günümüzde çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin umut kapılarını aralamıştır. Bu teknolojik yöntemlerden iki önemli olanı, icsi (mikroenjeksiyon) ve ivf (tüp bebek), infertilite sorunu yaşayan çiftlere yeni bir umut ışığı sunar. Ancak, icsi ve ivf, sıklıkla karıştırılan terimler olup, her birinin benzersiz özellikleri vardır.

    Günümüzde, çiftlerin çocuk sahibi olma süreçlerinde başvurdukları birçok üreme teknolojisi bulunmaktadır. Bu teknolojilerden iki tanesi de ICSI (Mikroenjeksiyon) ve IVF (Tüp Bebek) yöntemleridir. Hem ICSI hem de IVF, infertilite sorunu yaşayan çiftlere umut vadeden çözümler sunar, ancak bu iki teknik arasındaki farklar sıklıkla karıştırılır. Bu makalede, ICSI ve IVF’nin nasıl çalıştığı ve aralarındaki temel farklar nelerdir, detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

    ICSI (Mikroenjeksiyon) Nedir?

    ICSI, “intrasitoplazmatik sperm enjeksiyonu”nun kısaltmasıdır. Bu yöntem, IVF’nin bir aşaması olarak uygulanır. Temelde, bir sperm hücresinin, bir mikroenjeksiyon iğnesi aracılığıyla doğrudan bir yumurta hücresine enjekte edilmesini içerir. Bu, sperm hücresinin kendi başına yumurtayı dölleme yeteneğine sahip olmadığı durumlarda kullanılır. ICSI, erkek infertilitesi durumlarında ve sperm hücrelerinin sayısı veya hareketliliği düşük olduğunda etkili bir çözüm sunar.

    IVF (Tüp Bebek) Nedir?

    IVF, “in vitro fertilizasyon”un kısaltmasıdır. Bu yöntem, yumurta ve sperm hücrelerinin vücut dışında bir laboratuvar ortamında birleştirilip döllenme işleminin gerçekleşmesini içerir. IVF süreci, kadının yumurtalıklarından alınan yumurtaların erkekten alınan spermle bir araya getirilmesiyle başlar. Döllenmiş yumurta embriyo olarak adlandırılır ve rahime transfer edilir. IVF, çeşitli üreme problemleri olan çiftlere yardımcı olabilir, ancak doğal yollarla gebelik elde etmede zorluk yaşayan çiftler için bir seçenek olarak öne çıkar.

    Oku: Tüp Bebek Tedavisine Dair Herşey!

    ICSI ve IVF Arasındaki Farklar

    ICSI ve IVF Arasındaki Farklar
    ICSI ve IVF Arasındaki Farklar

    IVF ve ICSI arasındaki temel fark, IVF’nin doğal sperm penetrasyonu yoluyla gerçekleşmesi, buna karşın ICSI’de ise sperm, mikroskop altında dikkatle seçilip küçük bir cam iğne ile alındıktan sonra bir embriyolog tarafından titizlikle bir yumurtaya enjekte edilmesidir.

    1. Döllenme Yöntemi: Temel fark, döllenme sürecindedir. IVF’de, sperm ve yumurta bir araya getirilir ve doğal olarak döllenmeleri beklenir. Ancak ICSI’de, bir laboratuvar teknisyeni tarafından sperm manuel olarak seçilir ve yumurtanın içine enjekte edilir.
    2. Sperm Kalitesi: ICSI, düşük sperm kalitesi durumlarında etkili bir çözüm sunar. IVF, sperm hücrelerinin daha güçlü olması durumunda tercih edilebilir.
    3. Uygulama Alanları: ICSI, erkek infertilitesi durumlarında ve sperm sayısı düşük olduğunda daha yaygın olarak kullanılırken, IVF çeşitli üreme sorunlarına sahip çiftlere genel bir çözüm sunar.
    4. Başarı Oranları: Başarı oranları her iki yöntemde de çiftin özel durumuna bağlı olarak değişebilir. Ancak bazı durumlarda, özellikle düşük sperm kalitesi durumlarında, ICSI’nin başarı oranları daha yüksek olabilir.

    Forum: IVF (IVF + ICSI). Kaçıncı denemede hamile kaldınız? Tıklayın!

    Sonuç olarak

    ICSI ve IVF, çiftlere çocuk sahibi olma şansı sunan etkili üreme teknolojileridir. Hangi yöntemin seçileceği, çiftin özel durumuna ve infertilite nedenine bağlı olarak değişir. Uzman tavsiyesi almak ve çiftin bireysel ihtiyaçlarına en uygun olanı seçmek, başarı şansını artırabilir.

    Bu makale, ICSI ve IVF arasındaki farkları açıklamaya yönelik bir rehber olabilir. Ancak, özel bir tıbbi durum söz konusu olduğunda, her zaman uzman bir sağlık profesyoneliyle iletişime geçmek önemlidir.

    Oku: Hangi Durumlarda Mikroenjeksiyon (ICSI) Yöntemine Başvurulur?

    Sıkça Sorulan Sorular: ICSI vs. IVF

    Hangisi daha iyi, ICSI mi yoksa IVF mi?

    ICSI ve IVF, çiftlerin üreme sorunlarına özel olarak uygulanan tekniklerdir. Hangi yöntemin daha iyi olduğu, çiftin özel durumuna ve infertilite nedenine bağlıdır. İleri sperm problemleri olan çiftlerde ICSI daha etkili olabilir, ancak her durum farklıdır.

    ICSI’nin IVF’ye göre avantajları nelerdir?

    ICSI’nin avantajları, özellikle erkek faktörlü infertilite durumlarında belirginleşir. Sperm sayısı veya hareketliliği düşük olan durumlarda, ICSI sperm hücrelerini doğrudan yumurtaya enjekte etme avantajına sahiptir, bu da döllenme şansını artırabilir.

    ICSI her zaman daha mı iyi?

    Hayır, ICSI her durumda daha iyi değildir. Çiftin infertilite nedenine bağlı olarak, IVF veya ICSI’nin hangisinin daha uygun olduğunu belirlemek önemlidir. Genel olarak, ICSI, sperm kalitesi düşükse veya sperm sayısı azsa daha sık tercih edilir.

    ICSI IVF’den daha mı pahalıdır?

    Evet, genellikle ICSI, IVF’ye göre daha maliyetlidir. ICSI, daha fazla laboratuvar işlemi ve uzmanlık gerektirdiği için tedavi maliyetini artırabilir. Ancak, çiftin durumuna ve ihtiyaçlarına bağlı olarak, bu maliyet farkı tedavinin başarısını sağlamak adına önemli olabilir.

    ICSI ve IVF, her çift için farklı sonuçlar doğurabilir, bu nedenle hangi yöntemin seçileceği konusunda uzman bir doktorun önerisi önemlidir.

  • Tüp bebek kaç kez denenir?

    Tüp bebek kaç kez denenir?

    Tüp bebek tedavisinin kaç kez denenebileceği ile ilgili bilinen yada belirlenmiş kesin bir sayı bulunmamaktadır. Tüp bebek tedavi süresi aralarında ortalama 2-3 aylık süre bulunması kaydıyla çiftlerin maddi ve psikolojik durumu el verdiği sürece tüp bebek tedavisi denenebilir. Her denemede olasılık biraz azalmasına ve uzun tedavi sürecinin çiftler için bazen zor ve yıpratıcı olmasına rağmen umutsuzluğa kapılmadan ısrarcı olmakta fayda vardır. Çünkü her tedavi bir sonraki tedavi için rehber olup, başarısızlık nedenine göre yeni yaklaşımlar ve yöntemler belirlenebilir. Böylece bir sonraki tedavi aşamasında başarı şansı arttırılabilir.

    Özellikle ilk 4 tüp bebek denemesi başarı şansı daha yüksek olmakla birlikte, sonraki uygulamalarda başarı şansı düşebilir. Tekrarlayan uygulamalarda başarıyı etkileyen faktörler de önemlidir. Kadının yaşı, infertilite nedeni ve kadının yumurtalık kapasitesi gibi faktörler başarıyı etkiler. Sonraki denemelerde mutlaka bunlar göz önünde bulundurularak tedavi planı çizilmelidir. Aynı zamanda, yumurta kalitesi, embriyo gelişimi ve rahim içi tutunma gibi faktörlerde tüp bebek tedavisinde başarıyı etkiler. Dolayısıyla, tekrarlayan başarısızlığı olan çiftlerin durumunun tekrar değerlendirilmesi ve ek detaylı bir değerlendirme yapılması uygun olacaktır.

    Bu durumlarda, rahim içi yapışıklık, myom, polip, rahim iç duvarının yetersiz gelişimindeki yetersizlikler, kan pıhtılaşma bozukluğu (trombofililer) ve anormal immünolojik yanıt; anne ve/veya babadan kaynaklanan genetik bozukluklar ve tüplerin içinde sıvı birikmesi (hidrosalpenks) ve endometriyozis gibi faktörler yeni denemeler öncesinde değerlendirilebilir. Bunların yanı sıra, oosit ve embriyo kalitesini arttırıcı bazı ileri teknolojik yöntemlerden de yararlanılabilir.

    Tüp bebek mikroenjeksiyon farkı

    Tüp bebek tedavisinde kadından toplanan yumurta ile erkekten alınan spermin döllenmesi için iki farklı yöntem kullanılabilir.

    Klasik tüp bebek yöntemi: Bu yöntemde kadının yumurtası ile erkeğin spermi labaratuar şartlarında aynı kaba konularak spermin yumurtayı kendiliğinden döllemesi beklenir. İnkübatörde bulunan sperm ve yumurta döllenme aşamasında takip edilir. Takip sırasında yumurtanın döllenip döllenmediği izlenir.

    Döllenme olunca, döllenmiş yumurtada embriyo oluşması beklenir ve embriyo oluşup belli bir gelişim aşamasına geldikten sonra, yani yaklaşık yumurta toplamadan 2-3 gün sonra kateter yardımı ile embriyo rahim içine yerleştirilir.

    Mikroenjeksiyon (İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI): Bu yöntemde klasik tüp bebekten farklı olarak mikroskop altında sperm özel bir pipet yardımı ve özel bir teknikle yumurta içine direk enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu yöntem ilk başlarda sperm hareketliliği ve sperm sayısında problem olan erkek faktörü nedeniyle tüp bebek yapılan hastalar için uygulanmaya başlanmış olmasına rağmen, daha sonraları klasik tüp bebek yöntemindeki başarısızlıkları azaltmak için yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.

    Ayrıca ileri yaş ve az yumurtası olan kadınlarda yada yumurta kabuğunun fazla kalın olduğu durumlarda da kullanılabilen faydalı bir yöntemdir. Bu yöntemle elde edilen embriyolarda uygun gelişim aşamasına geldiğinde rahim içine yerleştirilir. Klasik tüp bebek yöntemi ile elde edilen embriyo ile mikroenjeksiyonla elde edilen yumurtaların rahim içine tutunmasında fark olmamasına rağmen, mikroenjeksiyonda yumurtanın döllenme şansı artmış olur. Klasik yöntemle karşılaştırıldığında mikroenjeksiyonda bebeklerde anomali riskinde artış tesbit edilmemiştir. Dolayısıyla ileri yaş, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı gibi ek bir problem olmadığı sürece mikroenjeksiyon yöntemi kullanıldığında genetik inceleme yapma gerekliliği yoktur.

  • Tüp bebek tedavisinde en yeni yöntemler

    Tüp bebek tedavisinde en yeni yöntemler

    Tedavideki yenilikler nedir?

    Tüp Bebek Tedavisinde en yeni tekniklerden biri embriyoların dinamik takibidir. Embriyoscope adlı tekniği Türkiye’ye ilk defa bizim ekibimiz getirdi ve en çok bizim laboratuvarlarımızda uygulanıyor. Artık embriyolar, takipleri süresince çok kısıtlı bir zaman dilimindeki görüntüleriyle değil, her 15-20 dakikada bir videolarla detaylı inceleniyor, kaliteleri buna göre saptanıyor. Bu demektir ki artık embriyoların gelişimleri hakkında çok daha fazla elimizde bilgi birikiyor. Bizim kullandığımız sistem şu anda dünyada bulunan en sofistike dinamik takip sistemidir. Biz ve bizim kullandığımız sistemi kullanan diğer merkezler (şu sıralar dünyada 100 dolayında var) başarı oranlarının arttığım gösterdiler. Öte yandan morfoloji dediğimiz spermin şekil özellikleri iyi olduğunda sağlıklı bir sperm bulduğumuzu düşünürüz. Klasik olarak mikroenjeksiyon için kullanılan I mikroskoplar spermi 400 kat kadar büyüterek sperm seçimine yardıma olur. Intra rtoplasmic Magnified Sperm Injection (IMSI) denilen yöntemde ise özel bir mercek ve bilgisayar programı kullanılarak sperm 6600 kat kadar büyütülür. Bu sayede spermin morfolojisi daha iyi değerlendirilir. ÖVISI sadece mikroskobun özelliğine bağlı bir durum olmadığı gibi bu yöntemi kullanan embriyologun bu konuda eğitimli ve deneyimli olması da önemlidir. Daha sağlıklı spermlerin seçilmesiyle hem döllenme hem de gebelik oranlarında iyileştirmeler gerçekleşmiştir. Özellikle erkek faktörü veya açıklanamamış infertilite olgularında tercih edilir.

    Dondurma tekniği değişti…

    Dondurma tekniği nasıldır?

    Günümüzde iki farklı dondurma tekniği var; yavaş ve hızlı. Beş yıl öncesine kadar yavaş dondurma daha çok uygulanırken günümüzde hızlı dondurma tekniği tercih ediliyor. Çünkü bu teknikle embriyoların tamamının, yani tüm hücrelerinin hiç hasarsız canlıklarını devam ettirmeleri ihtimali daha yüksek. Bu da doğal olarak başarı oranlarına yansıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, dondurma-çözdürme teknikleri merkezlerin toplam başarılarında önemli bir yer tutar. Hastalar bu parametreyi de çok iyi incelemelidir.

    Bahçeci tüp bebek merkezi…

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !

  • Tüp bebek aşamaları

    Tüp bebek aşamaları

    1-Yumurtalıkların uyarılması;

    İlk görüşme,muayene ve tetkikler sonrası tüp bebek uygulamasına geçilmeye karar verilen olgularda tedaviye yumurtalıkların uyarılması ile başlanır.

    Tüm protokollerde adet kanamasının ikinci ya da üçüncü gününde temel ultrason incelemesi ve kanda östrojen tayini yapılır ve kullanılacak ilaç dozuna karar verilir. Uyarı tedavisi başladıktan sonra hasta belirli aralıklarla kontrole çağırılır. Bu kontrollerde vajinal ultrasonografi yapılarak gelişen folliküllerin sayısı ve büyüklüğü kontrol edilir.Zaman zaman yumurtalıkların durumuna göre kanda östrojen incelemesine gerek duyulabilir.

    Tüp bebek özel bölüm için Tıklayın !

    Tedavide amaç mümkün olduğunca fazla sayıda 16-20 mm çaplı follikül elde etmektir. Takipler esnasında kan östrojen düzeyleri kontrol edilerek ilaç dozu ayarlaması yapılabilir. Hedef 14- mm’den büyük follikül basına 200 pg/ml östrojen düzeyine ulaşmaktır. Folliküller yeterli büyüklüğe ulaştığında son olgunlaşmayı sağlamak için 5.000-10.000 ünite human chorionio gonadotropin (hCG) enjeksiyonu yapılır. Tedavinin süresi değişken olmakla birlikte kendi kliniğimizde ortalama 10.4 + 1.7 gündür. Çatlatma iğnesinden 34-36 saat sonra yumurta toplama işlemi yapılır.

    Ultrason takipleri şırasında değerlendirilen bir diğer faktör de rahimin içini döşeyen ve endometrium adı verilen tabakanın yapışı ve kalınlığıdır. Gebelik oluştuğunda endometriuma yerleşeceğinden bunun yapışı son derece önemlidir.hCG gününde endometrium 6 mm veya daha ince olduğunda gebelik şansı azalmaktadır. Kendi uygulamalarımızda bu tür hastalardaki klinik gebelik oranı %11.8’dir. Endometrial kalınlığın 14 mm’den fazla olması da olumsuz etki yaratmakta ve gebelik elde edilse bile düşük olma olasılığı artmaktadır.

    2-Yumurtaların toplanması;

    Yumurtalar olgunlaştıktan sonra toplama işlemi yapılır. Yumurta toplama işlemi (oocyte pickup-OPU) vajinal ultrason eşliğinde yumurtalık içine iğne ile girilerek yumurta içeren ve folikül adı verilen içi sıvı dolu yapıların boşatılmasıdır. Tüp içine alınan sıvının içinde yumurta mikroskop altında görülebilecek çok küçük bir hücredir. OPU işlemi genelde kısa süreli genel anestezi ile yapılmaktadır. İşlem 10-15 dakika kadar sürer.

    Her folikülün içinden yumurta çıkmaz. Genelde foliküllerin %70’inin içinde yumurta vardır. Yumurtalar toplandıktan birkaç saat sonra etraflarındaki hücreler temizlenerek olgun olup olmadıkları değerlendirilir. Olgun olan yumurtalara ise dölleme işlemi uygulanır. Yumurta toplam işlemi sonrasında en fazla 1-2 saat dinlendikten sonra hasta eve yollanır.

    3-Mikroenjeksiyon;

    Döllenme klasik tüp bebek veya mikroenjeksiyon yöntemi ile olur. Klasik tüp bebekte spermler toplanan yumurtaların yanına bırakılır ve kendiliklerinden yumurtayı döllemeleri beklenir.Erkeğin tamamen normal olduğu ve kısırlığın kadına bağlı olduğu durumlarda kullanılır. Mikroenjeksiyonda ise yumurtanın içine tek bir sperm mikromanipulator adı verilen özel bir alet yardımı ile zerk edilir. Döllenme işlemi yumurtalar toplandıktan yaklaşık 2-4 saat sonra yapılır. Mikroenjeksiyon ile olan döllenmede öncelikle yumurtaların çevresindeki hücreler (kumulus hücreleri) temizlenir.

    Daha sonra ise yumurta sabitleyici bir pipet ile tutulur ve çok ince bir iğne ile sperm yumurtanın içine zerk edilir. Toplanan yumurtaların ortalama %70 civarı olgun ve döllenmeye müsaittir. Bunların da yaklaşık %70’i döllenecektir. Örneğin 10 yumurtası olan bir kadının ortalama 5 embryosu gelişecektir. Bu bir ortalama olup sayı bunun altında veya üstünde olabilir.

    4- Embriyo Transferi ;

    Embriyolar iki hücreli aşamadan çok hücreli blastokist aşamasına kadar herhangi bir dönemde transfer edilebilmekle beraber, en şık tercih edilen transfer zamanı 4-8 hücreli aşamadır. Embriyolar bu aşamaya genellikle 2 ya da üçüncü günde ulaşmaktadırlar. Embriyo transferi iki-altıncı günler arasında yapılabilir.

    Yardımcı üreme tekniklerinde transfer edilen embriyo sayısı ile klinik gebelik oranları arasında direkt bir ilişki mevcuttur. En iyi klinik sonuçlar 2-4 embriyonun transfer edilmesi ile alınmaktadır, ikiden fazla sayıda embriyo transfer edildiğinde çoğul gebelik oranları oldukça yükselmektedir; ancak bu risk artan kadın yaşı ile birlikte azalmaktadır. Çoğul gebeliklerin komplikasyon oranlarının yüksek olması ve erken doğum gibi nedenler ile maliyetin artması nedeni ile pek çok ülkede transfer edilen embriyo sayışının kısıtlanması yoluna gidilmektedir.

    Günümüzde 35 yaşından genç her hastada sadece bir tane blastokist transfer edilmesi önerilmektedir. Embriyo transferi yapılırken hasta jinekolojik muayene pozisyonunda yatırılır. Vajinaya spekulum takıldıktan sonra steril serum fizyolojik ile temizlik yapılır. Ardından özel kültür sıvıları ile rahim ağzı temizlenir. Embriyolog transfer edilecek embryolan katater içinde laboratuvardan getirir, işlemi yapacak olan hekim karından yapılan ultrason esliğinde embriyoları rahim içine bırakır.

    Embriyo transferi işlemi ağrılı bir işlem değildir ve genelde anestezi gerektirmez.

    İşlem sonrası endometriumu desteklemek için hastaya enjeksiyon, fitil ya da krem şeklinde hormon ilaçları verilir.Luteal faz desteği adı verilen bu tedavi eğer gebelik oluşursa 10.haftaya kadar devam eder. Gebelik oluşmayıp adet kanamasının olduğu durumlarda ise kanamanın başlaması ile birlikte tedavi kesilir.

  • Kısırlık Tedavisinde Hastaya Yaklaşım

    Kısırlık Tedavisinde Hastaya Yaklaşım

    Kısırlık tedavisi sürecinin başlangıcında iyi iletişim kurmak işin püf noktalarından biridir.

    Çünkü üreme tıbbında (yumurtlama tedavisi.aşılama,tüpbebek,mikroenjeksiyon vs.)mucize çözümler yok.Gelecekte de olmayacaktır. Üreme tıbbı doğal seleksiyona karşı verilen bir mücadeledir. İnsan doğası sürekli üremeye yönelik dizayn edilmemiştir.

    Çiftler tedavi sürecinin başlangıcında önce bu gerçeği anlamalı ve anlamanında ötesinde içlerine sindirebilmelidir.Tedavi sürecini yönetecek ekip ise öncelikle çifti bu konuda detaylı olarak bilgilendirmelidir.

    Çiftlerin eğitim düzeyi ne olursa olsun tedavi sürecinin başlangıcında kendi durumları anlayabilecek şekilde kendilerine izah edilmelidir.Sorunlarının ne olduğu,planlanan tedavi ile neyin amaçlandığını,şanslarının ne olabileceği,tedavi sürecinin daha sonraki basamaklarının neler olabileceği iyice izah edilmelidir.

    Bundan sonrasını yönetmek ve kavramak çok daha kolay olacaktır.
    Bugün ki koşullarda şansı en yüksek olan çift %50-60 oranında ilk denemede gebelik şansına sahiptir.
    Bu aslında şansı en yüksek çift bile, ilk denemede en az %40-50 olasılıkla gebe kalamayacak demektir.(özellikle ,ileri yaş ve embriyo kalitesindeki düşüş bu şansı daha da aşağıya çekmektedir.)

    Gebelik olursa da yaklaşık % 15 civarında erken dönem gebelik kaybı olabilir.
    Önce bu gerçek iyi anlaşılmalıdır.Bu gerçekle başlangıçta yüzleşmek olası olumsuz sonuçlar durumunda daha az hayal kırıklığı olacak ve gereksiz bir umutsuzluk duygusunu ortadan kaldıracaktır.

    Tedaviye başlamadan önce mutlaka doktorunuzla ve sizinle ilgilenen ekiple detaylı konuşmaktan çekinmeyin.

    Saygılarımla,

    Op.Dr.  Gökhan  Çıragil 
    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

    gokhanciragil.com
    Ankada Tüp Bebek Merkezi Facebook

    İlgili yazıları ;
    Tüp bebek’de Başarıyı Arttırabilecek Yeni Yaklaşımlar

    Kısırlık Tedavisinde Hastaya Yaklaşım
    Ankada Tüp bebek Merkezi Ekibi
    Ankada Tüp bebek Merkezi
    Ankada Tüp bebek Merkezi Ekibi

     

  • Tüp Bebek Nedir ?

    Tüp Bebek Nedir ?

    Son 30 yılda hayatımıza giren ve sıradan bir yöntem haline gelen tüp bebek uygulaması nedir ve nasıl yapılır? İşte tüp bebek uygulaması ile ilgili merak edilen soruların cevapları…

    Tüp bebek uygulamasını kısaca özetlemek gerekirse, kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerinin vücut dışı koşullarda döllenme işlemi diyebiliriz.

    Bu yöntemde erkek ve kadın üreme hücreleri vücut sıcaklığındaki, uygun bir ortamda 48 saat bekletilir. Bu sürede elde edilen yumurtaların yaklaşık yarısında döllenme oluşur. Bu döllenmiş yumurtalar embriyo (cenin) olarak adlandırılır ve son hedef olan kadın rahmine yerleştirilir.

    Tüp bebek uygulaması nasıl yapılır?

    Embriyolar rahim içerisine rahim ağzından ince bir katater ile yerleştirilir. Bu işlemler sonucu kadınların yaklaşık % 50′sinde gebelik oluşur. Ancak bu gebeliklerin bir kısmı düşük ile sonlanır. Tedaviye giren çiftlerin uygulama başına yaklaşık % 40′ında çocukları olur. Bu oran birçok uygulama sonucu % 70 – 80′lere çıkabilir. Geri kalan % 20 – 30′luk grup modern tıbbın bütün olanaklarına rağmen günümüzde çocuk sahibi olamaz.

    Tüp bebek uygulamasında başarı şansı nedir?

    Tüp bebek yöntemlerinde çeşitli ilaçlarla (Gonal-F, Puregon, Menogon) kadının yumurtalıklarının uyarılması sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasının amacı, embriyo oluşturmaya aday çok sayıda yumurta elde etmek. Çok sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesinin (embriyo transferi) gebelik şansını artırdığı görüldü (gebelik oranları, bir embriyo yerleştirildiğinde yaklaşık %10, üç embriyo yerleştirildiğinde ise % 40 -50 civarında).

    Tüp bebek hakkında genel bilgiler

    Tüp bebek, klasik yöntemler ile gebe kalamayan kadınlarda uygulanan bir tedavi şekli. Erkek (sperm) ve dişi (yumurta) döl hücrelerinin laboratuvar koşullarında birleştirilmesi sonucunda oluşan embriyoların, rahime transferi ilkesine dayanır. Laboratuvar koşullarında gerçekleştirilen döllenme, kendiliğinden (in vitro fertilizasyon) ya da insan eliyle, tek yumurta içine tek sperm verilmesi ile (mikroenjeksiyon) sağlanır.

    Kısırlık ve tüp bebek uygulaması

    Tüp bebek, önceleri enfeksiyon veya cerrahi işlem sonucunda tüplerinde kalıcı hasar oluşan kadınlarda uygulanmaya başlanmış, kısa bir süre sonra ise kısırlığa yol açan diğer nedenlerin tedavisinde de kullanılır hale gelmiş. Bugün, endometriozis, nedeni açıklanamayan kısırlık olguları ve erkeğe bağlı kısırlıkta, tüp bebek yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınır.

    Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendiriliyor.

    İlgili Konular ;
    Tüp Bebek Özel Bölüm
    Tüp Bebek Deneyimleri Tüp Bebek Başarı Hikayeleri
    2012 Tüp Bebek Günlüğümüz !

  • Mini Tüp Bebek Nedir ?

    Mini Tüp Bebek Nedir ?

    Mini tüp bebek tedavisi yeni bir tedavi şekli midir?

    Aslında tüp bebek tedavisinin ilk uygulandığı yıllarda tüm tedaviler Mini Tüp Bebek uygulamasıydı. İlaçsız bir adet döngüsünde doğal siklusta tüp bebek yapılıyordu. Tek yumurta ile gebelik sağlanmaya çalışılıyordu. Yeni bir tedavi şekli değil ama biz tüp bebek uzmanlarının tekrar ilgisini çekmeye başladı ve yeniden gündeme geldi diyebiliriz.

    Mini tüp bebek ile klasik tüp bebek tedavilerinin farkı nedir?

    Klasik tüp bebek tedavilerinde amacımız 10 civarında yumurta alabilmektir. 1990-2000 yılları arasında alınabildiği kadar çok yumurta hedefleniyordu. Oysa günümüzde, önce “daha kaliteli yumurta” esas alınıyor.
    Birden fazla yumurta alabilmenin tek yolu yumurtlama artırıcı ilaçlarla ön tedavi yapılmasıdır. Klasik tüp bebek tedavisinde âdetin 3. gününden itibaren 10 gün süreyle yumurtlama artırıcı ilaçlar kullanılır. Bu arada, zamansız çatlamasını engellemek için 1-3 hafta süreyle yumurta koruyucu iğneler de kullanılır. Bu tedavi sırasında kişi kendine en az 15 enjeksiyon uygulamaktadır. Ancak bu şekilde olgunlaşmasını tamamlayan ve döllenmeye hazır çok sayıda yumurta elde edilebilmektedir.

    Mini tüp bebek tedavisi nasıl yapılır?

    Adetin 3. günü ultrason ile kist olup olmadığı kontrol edilir. Sadece folik asit vitamini verilir. Herhangi bir iğne verilmeden 4 gün sonra tekrar ultrason ile yumurta büyümesi kontrol edilir. Kişinin kendiliğinden büyüyen doğal yumurtası izlenmektedir. Yumurta kistinin çapı 13 mm olunca yumurta koruyucu iğneler başlanır. Beraberinde yumurtanın büyümeye devam etmesini desteklemek için 1-2 ampul yumurtlama iğnesi ilave edilir. Toplam 5-6 enjeksiyon ile tedavi tamamlanır. Hafif bir anestezi ile tek yumurta alındıktan sonraki laboratuar aşamaları, klasik tüp bebek ile benzerdir. Embriyo oluşumu izlenerek uygun zamanda embriyo transferi yapılır.

    Mini tüp bebek tedavisinin kimler tercih ediyor?

    Günümüzde en sık tercih edenler, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı yaşamış, yumurtlama kapasitesi az, yumurta kalitesi düşük olan kişilerdir. Bu tedaviye, bir tür son deneme gözüyle bakılmaktadır.
    Ancak giderek artan ve bu tedavinin popüler olmasını sağlayan başka nedenler de var. Çalışan, entelektüel kadınlar, özellikle erkek faktörü nedeniyle tüp bebek tedavisine başlıyorlarsa, fazla tedaviden, fazla ilaçtan ve tahlilden kaçınmak istiyor.

    Bu tedavinin daha ekonomik olması gerçeği de ilgi çekici bir yönüdür. Daha az sayıda enjeksiyon yapılıyor. Daha az ilaç masrafı ile neredeyse hiç kan tahlili yapılmadan tedavi tamamlanabiliyor. Tüp bebek uygulama maliyeti de neredeyse klasik tedavinin üçte birine iniyor.

    Mini tüp bebek tedavisinin ‘’Hasta Dostu’’ olduğunu söyleyebilir miyiz?

    Aslında 20-30 yıl öncesine kıyasla, günümüzdeki klasik tedavi şekli zaten ‘’hasta dostu’’. Modern tüp bebek uygulamaları artık daha az, ancak daha kaliteli yumurtayı hedefliyor. Kullanılan enjeksiyonlar kişinin kendi kendine uygulayabildiği, cilt altına yapılabilen küçük iğnelerden oluşuyor. Geçmişe oranla çok daha modern uygulamalar. Ancak hâlâ mükemmel değiller ve iğneler dışında bu tedavilerin aynı başarıyı yakaladığı başka bir ilaç tedavisi şekli ne yazık ki yok.
    Mini tüp bebek tedavisi uygulama şekli dikkate alınırsa gerçekten en ‘’Hasta Dostu’’ tedavi programıdır.

    Klasik tüp bebek tedavisine göre mini tüp bebek tedavisinin dezavantajları var mı?

    En önemli dezavantaj gebelik oranlarıdır. Mini tüp bebek uygulamasının bir denemede gebelik şansı %8-9 civarındadır. Oysa klasik tüp bebek uygulamasının bir defada %40-45 civarında gebelik şansı olduğunu hatırlayalım. Eğer kararlı bir şekilde üst üste 6 defa mini tüp bebek uygulanırsa gebelik şansı klasik tüp bebek yöntemi ile bir denemedeki gebelik oranına ancak yaklaşabiliyor.

    Bu arada diğer önemli dezavantajlar, yumurta ve embriyo gelişimi ile ilgili aksamalardır. Mini tüp bebek tedavisinde tek yumurta hedeflendiği için, kötü kaliteli yumurta, boş yumurta gibi kötü sürprizlerin yanı sıra, laboratuar aşamasında embriyo gelişmemesi ile de karşılaşılabilir.

    Mini tüp bebek klasik tüp bebek tedavisinin yerini alabilir mi?

    Bir tedavinin uygulama kolaylığı kadar, vaat ettiği başarı oranı da seçimde önem taşıyor. Mini tüp bebek kolaylığı çok çekici gelse de başarı oranlarının istenen düzeyde olmaması bizim ve hastalarımızın tereddüt etmesine yol açabiliyor. Çünkü çiftler, sonucunda güzel haber alma şansının yüksek olması şartıyla, tüp bebek tedavisinde fiziksel açıdan yıpranmayı göze alabiliyor.

    Bugün için, klasik tüp bebek tedavisinin yerini ne mini tüp bebek, ne de ilaçsız tüp bebek tedavisi tutmuyor. Başarı oranları en yüksek olan hâlâ klasik uygulamalar. Ancak klasik tedavilerin de hastaya daha az eziyet verecek yeni uygulamalar, yeni görüşlerle kolaylaştırıldığını unutmayalım.

  • Tüp bebekte yeni gelişmeler baş döndürücü

    Tüp bebekte yeni gelişmeler baş döndürücü | 1Üreme tıbbı çok hızlı gelişiyor

    Tüp bebekte son durum!

    Hala tüp bebek yaptırması gereken 80 milyon çift var…

    SON 10 yılda sağlık alanında gerçekleşen en önemli gelişmelerin başında üreme sağlığı ile ilgili olanlar geliyor. Bu konuda en büyük yatırımları yapan Bahçeci Tüp Bebek Grubu, Alman Hastanesi’nden ayrıldıktan sonra Fulya Terrace’da açtığı yeni merkezinde, teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak hastalarına hizmet veriyor. 2500 metrekarelik alan üzerine kurduğu merkezinde, deneyimli ekibi ile kadın sağlığı ve tüp bebek ile ilgili bütün tedavi tekniklerini uygulayan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “Dünyaya paralel olarak merkezimizde uyguladığımız bütün tedavi imkanlarını bebek sahibi olmak isteyen çiftlerimize sağlıyoruz. Tüp bebek ile ilgili gelişmeler baş döndürücü!” dedi.

    Bahçeci Grubu doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Bora Cengiz, tüp bebek tedavilerindeki son yenilikleri anlattı:

    “1978 yılında ilk tüp bebeğin doğumundan bu güne kadar yüzbinlerce çift yardımcı üreme teknolojileri ile gebe kaldı. Tüm dünyada yaklaşık 50-80 milyon kadar çiftin çocuk sahibi olamadıkları için tedavi olmaları gerektiği hesaplanıyor. Teknolojideki inanılmaz gelişmelere rağmen halen birçok çift yardımcı üreme yöntemleri ile denemelerine rağmen gebe kalıp bebek sahibi olamıyorlar. Özellikle menide ve sonrasında ameliyatla (TESE-mikro TESE) sperm bulunamayan erkekler veya yumurtası tükenmiş erken menopoza girmiş kadınlar için çözüm bulunmamakta. Bazı hastalara sperm olmasına rağmen sperm eşinin yumurtasını dölleyememekte veya embriyo gelişimi ilk günlerde durabilmektedir. Günümüzde tüp bebek tedavisi uygulanan çiftlere önerilen maksimum tedavi sayısı 4 olarak belirlenmiştir. Tedavi sayısının artması ile gebelik oranları 4 denemeden sonra değişmemektedir.

    İşte bu yüzden hastalarımız tarafından yıllar sonra aranıyoruz. Sperm bulunamamış veya yumurta elde edilememiş bir hastamız “hocam bu kök hücre tedavinse başladınız mı?” diye soruyor. Ya da gazete de “embriyoları rahim duvarına yapıştırıyoruz” haberini okuyan tekrarlayan implantasyon başarısızlığı hastalarımız bu yeni mucizenin kliniğimizde yapılıp yapılmadığını soruyor.

    Kök Hücre nerede nasıl yapılıyor?

    16 Haziran 2010 tarihinde gazetelerden bir haber “erkek kısırlığında kök hücre ile yapılan uygulamalar olumlu yönde ilerliyor”. Yine çalan telefonlar ve “siz de başladınız mı?” soruları. Peki bu çalışmalar hangi aşamada? Memeli kök hücrelerinden oosit (yumurta) ve sperm elde etme çalışmalarının hızlı bir şekilde ilerlediğini biliyoruz. Ancak bu konuda çalışan merkezler üreme hücrelerine ulaşmanın yolunu bulmalarına rağmen klinik kullanıma girene kadar daha çok çalışmaları gerektiğini bildiriyorlar. İnsan üremesinde güvenilir bir çözüm olarak kullanılabilmeleri içinse daha 10 yıllar var.

    Daha az yumurta ve daha iyi sperm

    Sağlık Bakanlığı, yeni Üreme Tıbbı Yönetmeliği ile uygulamalarımıza bazı kısıtlamalar getirdi. Bakanlığın ana ve haklı hedefi çoğul gebelikleri ve bu yüzden olan erken doğumları azaltmak. Ancak 35 yaşın altında tek embriyo transferi sınırlaması getirilmesi, gebelik başarısını iki embriyo transferine göre düşürecektir. Avrupa verilerine göre de (ESHRE 2006) tek embriyo transferinde önceki yıllara göre artış olmasına rağmen tüm yaş gruplarında iki embriyo transferi hastaların %60’ına uygulanmaktadır. Ülkemizde 35 yaşın altındaki kadınlarda tek embriyo transferinin zorunlu hale getirilmesi ile en iyi embriyonun seçilmesi büyük önem kazandı. Amerika da araştırmacıların bu embriyoların “metabolomiks” yöntemi ile seçilmesi ile verilen embriyonun tutulabilme olasılığını %80’lere çıkardıklarını biliyoruz.

    Metabolomiks ile en iyi embriyoyu seçiyoruz

    Ülkemizde de, dünyayla birlikte en iyi embriyonun seçiminde yeni uygulanan metabolomiks teknolojisini hastalarımızın hizmetine sunduk. En iyi embriyoyu seçerken klasik yöntemlerin yanı sıra embriyonun metabolizmasını da çalışarak ve her iki yöntemi birlikte kullanarak gebelik şansını arttırabiliyoruz. En iyi embriyonun secimi IVF-ICSI uygulamalarında en önemli konulardan biridir. Uygulama sonucunda elde edilen bir embriyo grubunda hangisinin bebek oluşturma potansiyelinin en fazla olduğunu tayin etmek birçok bilimsel araştırmanın ve yıllar süren deneyimlerin sonucunda belirlenmeye çalışılmaktadır. Günümüz teknolojileri bebek oluşturma şansı en yüksek embriyonun tayininde ağırlıklı olarak morfolojiyi (embriyonun dış görünümü) kullanmaktadır. Embriyo morfolojisi elbette ki seçimde belirli bir katkı sağlamaktadır; ancak görünüm olarak en kaliteli olarak saptanan embriyo grubunda dahi en azından genetik olarak problemli olanların oranının yarıdan fazla olduğu bilimsel yayınlarda gösterilmiştir. Bu bulgu göstermektedir ki, morfoloji en iyi embriyoyu tayin etmede en uygun kriter değildir. Nitekim, metabolomiks çalışmalarında gösterilmiştir ki embriyo metabolizması her zaman gebelik kapasitesi morfolojik olarak en yüksek embriyoyu işaret etmemektedir.

    Embriyo gelişimi sırasında içinde bulunduğu ortam ile etkileşim içindedir. Laboratuvar şartlarında bu ortam embriyonun içinde bulunduğu kültür sıvısıdır. Embriyo bu sıvıdan ihtiyacı olan molekülleri alırken metabolize edip kullanması sonucu artık olarak meydana çıkan molekülleri de ortama geri bırakır. Bu şekilde içinde bulunduğu sıvının kompozisyonu her embriyonun metabolizmasına göre farklılık gösterir. Sıvının kompozisyonu spektroskopi denilen özel bir teknikle içinden özel bir ışık geçirip moleküllerin yansımasının grafiği (ya da haritası) çıkarılarak belirlenebilir. Sonuçta her embriyonun metabolizmasına göre haritası çıkartılıp bu grafik o embriyonun gelişim ve gebelik kapasitesi ile ilişkilendirilir. Bu teknik ‘metabolomics’ olarak adlandırılır ve embriyonun morfolojisinden bağımsız olarak veri sağlar.

    Bu teknoloji günümüzde dünyada sayılı merkezde kullanılmaktadır. Bahceci Grubu’nda tedavi gören çiftler de artık bu teknolojinin sağladığı avantajlara sahiptir.

    Erkek faktörüne bağlı problemlerin çözülmesi

    Sperm yapısı neden ile en zor çalışılan hücrelerin başında gelmektedir. Laboratuvarda sağlıklı spermin seçilebilmesi için Dünya sağlık Örgütü veya Kruger kriterleri ne göre sperm sınıflandırılmaktadır. Ancak dış görüşüne ve hareketliliğine göre en sağlıklı sperm seçilse bile bazı hastalarda döllenme gerçekleşmemekte veya döllense bile embriyo hayatına devam etmemektir. Sağlıklı spermin seçiminde de yeni ve farklı yöntemler uygulamaya konulmaktadır.

    IMSI – En iyi spermi seçiyoruz

    Intra-sitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm injeksiyonu (IMSI); konvansiyonel IVF mikroskopları ile karşılaştırıldığında özel büyütme teknikleri kullanarak spermlerin incelemesine imkan sağlayan bir yöntemdir. Bu yöntemde, kullanılan büyütmeler 6000 ve üzerine çıkarak morfolojik olarak en iyi spermlerin seçilmesine imkan sağlamaktadır. Bu gelişmiş yöntem sayesinde sperm hücresinde bulunan ve kromatin stabilizasyonunu bozduğu bilinen vakuol (etrafı zarla çevrili boşluklar) gibi bazı hücre içi yapıların tespit edilmesi olası olup, bu defektleri göstermeyen ya da en az defekt gösteren spermler ile ICSI (mikroenjeksiyor) yapılır, ve implantasyon ve gebelik oranlarını artırıp, erken dönem düşük riski ise azaltılabilir.

    IMSI özellikle erkek faktörü vakalarında (oligoastenoteratospermi) ve bir kaç kez deneme yapılmasına karşın gebeliğin elde edilemediği durumlarda başvurulması gereken bir tekniktir. Spermin embriyo gelişimine katkısı insanda iki ya da üçüncü günden sonra artmaktadır. Çünkü embriyo genomu yani sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan yeni genetik yapı bu dönemden sonra tam olarak faaliyete geçer. Genomun sağlıklı çalışmasının dolaylı bir göstergesi embriyonun blastosist evresine kadar yaşamını sürdürmesidir. Dolayısıyla IMSI yöntemi ile seçilen ve kromatinin daha stabilize olduğu düşünülen embriyoların blastosist evresine ulaşma oranlarının, IMSI kullanılmadan seçilen spermlerle oluşturulan embriyolara göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir.

    IMSI tekniğinin uygulanması konvansiyonel ICSI’ye göre daha uzun zaman ve iyi eğitilmiş personel gerektirmekte, daha yüksek bir maliyete neden olmaktadır. IMSI’nin klinik anlamda gerçek faydası prospektif, randomize çalışmaların yapılmasından sonra anlaşılacaktır.

    Tüp bebek uygulamaları içinde hergün farklı bir çözüm önerilmekte ve daha önce tedavi edilememiş birçok hasta artık bu yeni yöntemlerle özlemle bekledikleri bebeklerine kavuşmaktadır. Ama bu süreçte yeni olarak sunulan bazı yöntemler yeterli klinik araştırmalar yapılmadan uygulamaya konulduğu için umulan faydayı sağlayamamaktadır. Bu yeni yöntemler için akılda tutulması gereken uygun hastaya yeterli tecrübeye sahip ekip tarafından bilimsel etkinliği ispatlanmış tedavinin uygulanmasıdır.”

  • Embriyo sayısına kısıtlama getiren yeni yasa : En gelişmiş standartlarda tüp bebek yapılacak !

    Bahçeci Kadın Sağlığı ve Umut Tüp Bebek Merkezleri Laboratuvar Direktörü Doç. Dr. Nadir Çıray, tek embriyo ile ilgili getirilen yeni yasayı şöyle yorumladı:

    7 Mart 2010 tarihi itibari ile geçerlilik kazanan yeni tüp bebek yönetmeliği ile transfer edilecek embriyo sayısı şu şekilde düzenlenmiştir;

    • 35 yaşa kadar ilk 2 uygulamada 1 embriyo verilecek,
    • 35 yaşa kadar 3 ve takip eden uygulamalarda en fazla 2 embriyo verilecek,
    • 35 yaşın üstünde herhangi bir uygulamada en fazla 2 embriyo verilecek.

    Bu yönetmelik ile hedeflenen çoğul gebeliklerin ve buna bağlı oluşan komplikasyonların önlenmesidir. Uygulamaya konan yönetmelik günümüzde benzer işlevi gören uluslararası standartlarla karşılaştırıldığında deyim yerindeyse merkezler ve dolaylı olarak hastalar açısından en zor koşulları oluşturmaktadır. Bu yönetmeliğin benzerleri tek embriyo transferi konusunda dünyada önderliği yapan Kuzey Avrupa ülkelerininkine eşdeğerdir.

    Bu yazıda, yeni yönetmelikte embriyo transferi sayısındaki yeni uygulamayı embriyoloji açısından değerlendireceğim.

    Çünkü embriyo transferi sayısında yapılan değişiklik kanımca en fazla embriyologları ilgilendirmektedir. Mutlaka ki ovulasyon indüksiyonu yani yumurtalıkların uyarılması uygulaması da dolaylı olarak bu yönetmelik sonucu etkilenecek, daha ‘yumuşak’ indüksiyon protokolleri popüler hale gelecektir. Çünkü transfer edilen embriyo sayısını en aza indirgemek, genele yayıldığında, daha az yumurta gereksinimi doğuracaktır. Dolayısıyla, bundan sonra daha az gamet hücresi ile çalışarak en az sayıda embriyo transfer edeceğiz.

    İlk olarak şunu söylemek gerekir; tüp bebek uygulamaları ile oluşan çoğul gebelik ve buna bağlı oluşan komplikasyonları en aza indirgemek açısından bu yönetmelik ile ortaya konulan koşullar doğrudur. Çoğul gebelikleri önlemenin tek koşulu birden fazla embriyo transfer etmemektir. Bu koşul yurtdışında yıllar süren bilimsel çalışmaların ortaya koyduğu bir gerçektir. Bu koşulu da ilk uygulayan Türkiye değildir, yukarıda da bahsettiğim gibi birçok ülkede yıllardır bu koşullar uygulanmaktadır ve olumlu etkisi de gözlenmiştir. Bundan sonra benzer olumlu etkileri ülkemizde de gözleyeceğiz.

    O halde yeni uygulama ile transfer edilen embriyo sayısını en aza indirgemenin olumsuz yönleri nelerdir? Herkesin üzerinde uzlaştığı söylem gebelik oranının düşmesidir. Bu da bilimsel bir gerçektir, gebelik oranları bir miktar azalacaktır. Öte yandan bilimsel yayınların desteklediği bulgular çerçevesinde, büyük olasılıkla erken doğumlar, riskli gebelikler azalacak, eve bebek götürme oranı olarak tanımlanan, sağlıklı bebek doğum oranı gebelik oranındaki kadar azalmayacak ve belki aynı kalacaktır. Bu da en azından sosyo-ekonomik bir kazanç elde edeceğiz demektir. Günümüze kadar olan yönetmelik çerçevesinde eve bebek götürme oranı hakkında sağlıklı bir veri elde edilemiyor idi, oysa tüp bebekte gerçek başarı bu veri ile ölçülmelidir. Yani transfer edilen embriyoların kaç tanesi sağlıklı bir bebek olarak doğmuştur konusunu bundan sonra konuşmaya ve tartışmaya başlayacağız. Kalite standartlarımızı en yukarıya taşıyacağız.

    Yeni yönetmelik ile ortaya çıkan durum neden en çok embriyologları ilgilendirmektedir? Çünkü tek (ya da en fazla iki) embriyo transfer ederek başarının devamı embriyoloji laboratuvarı açısından iki önemli şarta bağlıdır;

    • Transfer etmek için en iyi embriyoyu seçebilmek,
    • İyi laboratuvar koşullarında embriyo kalitesini koruyabilmek,
    • Gereken durumlarda uzamış embriyo kültürü (blastosist) yapabilecek şartlara sahip olmak,
    • Eldekiler içinde sağlıklı bebek oluşturma olasılığı en yüksek embriyoyu seçme bilgi ve tecrübesine sahip olmak,
    • Arta kalan embriyoları başarıyla saklayabilmek ve tekrar kullanabilmek,
    • Başarılı bir embriyo dondurma protokolü,
    • Dondurulacak embriyoların seçimi,
    • Embriyo dondurma sırasındaki işlem ve manipülasyonlar,
    • Dondurulan embriyoları çözerken canlılığı koruyabilmek,

    Embriyolar farklı günlerde dondurulup çözülebilir; farklı günlerde dondurma ve çözdürme değişik protokollerin uygulanmasını gerektirir çünkü embriyo gelişim günlerine göre embriyoların canlılıklarını koruma farklı şartlar gerektirir.

    Yukarıda anlatmaya çalıştığım perspektif, transfer edilen embriyo sayısındaki değişimlerin laboratuvar açısından değerlendirmesidir. Bu iki koşul birbirini tamamlayıcı unsurlardır. Daha az sayıda embriyo transfer etmek, mutlaka iyi bir embriyo dondurma-çözdürme yetisine sahip olmayı gerektirir. Çünkü önceye göre çok daha fazla sayıda transfer sonrası arta kalan embriyo saklıyor olacağız. Bu embriyoların nasıl dondurulup takip eden tedavilerde ne kadar başarılı olarak çözdürülüp kullanıldıkları çiftler için daha fazla önem taşıyacaktır.

    Mutlaka ki bir ya da iki embriyonun transferi sırasındaki uygulama başarısı da çok önemlidir. Burada belirleyici faktör manipulasyonu yapan doktordur.

    Kısaca özetlemek gerekirse; bu yönetmelik sonrasında ülkemizde en gelişmiş standartlarda tüp bebek uygulamasının önü açılmıştır. Tüp bebek merkezlerinin kendilerini bu standartlara adapte etmeleri ile sadece hastalar ya da sosyo-ekonomik kazançlar söz konusu değildir, ülkemizin bilimsel yayın kalitesinin daha da artması beklenebilir. Doğal olarak beklenti, orta ve uzun vadede uluslararası platformlarda önümüzdeki yıllarda ülkemizin tüp bebek açısından daha fazla söz sahibi olmasıdır.

    Doç. Dr. Nadir Çıray

  • Bahçeci Kadın Sağlığı Merkezi

    Bahçeci Tüp Bebek
    Bahçeci Tüp Bebek Merkezi

    Bahçeci Tüp Bebek

    Amerika’nın en saygın haber dergisi Newsweek tarafından Dünyanın En İyi 3 Tüp Bebek Merkezinden Biri seçilen Bahçeci, 1997 yılından bu yana Prof. Dr. Mustafa Bahçeci başkanlığında hizmet veriyor. Bugün dünyanın 105 ülkesinde 70.000’in üzerinde Bahçeci bebeği bulunuyor. Başarısını ülke sınırlarının dışına taşıyan Bahçeci 7 ülke 13 merkezde aynı kalite anlayışı ile hizmet veriyor.

    Üstün Teknoloji & Uzman Kadro

    Tüp bebek tedavilerinde başarının sırrı, gelişmiş embriyoloji laboratuvarına sahip olmaktan geçiyor. Bahçeci, embriyoloji laboratuvarında en ileri teknolojik donanımı kullanarak özellikle zor vakalarda Avrupa standartlarının üzerinde başarı oranı sunuyor.

    Bahçeci, yatırımlarının önemli bölümünü teknolojik altyapısını sürekli olarak geliştirmeye ve embriyoloji laboratuvarlarını, son teknolojilere uygun donanımlarla güçlendirmeye harcıyor.

    Üreme tıbbı alanındaki son gelişmeler, bulunduğu ülkelerde ilk önce Bahçeci laboratuvarlarında hizmete sunuluyor. Bu nedenle başka hiçbir merkezde uygulanmayan test ve metotlar Bahçeci’de uygulanıyor.

    Her biri yüksek deneyim sahibi 40’ın üzerinde embriyolog ve laboratuvar teknikerinin hizmet verdiği Bahçeci kliniklerinde verimliliği kanıtlanmış tüm yöntem ve teknikler başarı ile uygulanıyor.

     Turquality’e Girmeye Hak Kazanan İlk ve Tek Tüp Bebek

    Bahçeci, Türk markalarının gelişimini destekleyen Turquality üst programına seçilen ilk tüp bebek merkezi. Kazandığı devlet desteği ile Bahçeci, uluslararası arenada artık çok daha güçlü bir marka olarak konumlanıyor.

    1 Değil, 40 Doktor Uzmanlığında Tüp Bebek Tedavisi

    Bahçeci’de tüp bebek tedavisi görenler 40 doktorun uzmanlığından faydalanıyor. Bahçeci her hafta Bahçeci Akademi 40 Doktor Toplantıları düzenliyor. Yurt içi ve yurt dışından tüm doktorların katıldığı bu toplantılarda hastaların dosyaları inceliyor ve en doğru tedaviyi kararlaştırıyor.

    Hasta memnuniyetini ve tedavi başarısını artırmayı ön planda tutan Bahçeci, tüm merkezlerinde hastalarına ücretsiz ön görüşme imkanı sunuyor.

    BAHÇECİ TÜP BEBEK MERKEZİ
    T: 4443949