Etiket: migren

  • Miğrene Çözüm : Çekirgeler

    Miğrene Çözüm : Çekirgeler

    Çok çeşitli sebeplere bağlı olarak meydana gelen migren ağrılarının bir nedeni de basınç, aşırı sıcaklık ya da nem gibi hava değişiklikleridir. İşte, insanlarda migren ağrılarına sebep olan bu hava değişikliklerine karşı, çekirgelerin sinir sisteminde özel bir teknoloji devreye girer ve canlıyı korur.

    Bilim adamlarını hayrete düşüren çekirgelerdeki bu özel koruma sistemi, aynı zamanda iki önemli soru üzerinde yoğunlaşılmasına da neden olmuştur:

    Çekirgelerdeki bu özel sinir sistemi nasıl çalışır?
    Bu sistem, migren tedavisi için yol gösterici olabilir mi?
    İnsanların sinir sistemi, merkezi ve çevresel (periferik) sistem olmak üzere iki kısımdan oluşur. Çevresel sinir sistemi, vücudun her tarafından gelen algı (tat, dokunma, görme, işitme, vücudun pozisyonu, ağrı, ısı, titreşim vb) bilgilerini merkeze taşıyan ve merkezden çıkan emirleri kas veya salgı bezi gibi ilgili yerlere götüren sinir bağlantılarından oluşur.

    İşte, bilim adamları bir yandan çekirgenin insana benzeyen sinir sistemi karşısında hayrete düşerken, diğer yandan da çekirgenin çevresel koşullar değiştiğinde basınca karşı gösterdiği direncin nasıl çalıştığını araştırmışlardır.

    Çevresel Koşullar Tehlike Oluşturduğunda Çekirgenin Sinir Sistemi Nasıl Çalışır?

    Çekirgelerin sinir sistemini inceleyen araştırmacılar, merkezi sinir sistemindeki sinir hücrelerinin solunum döngüsünü kontrol ettiğini keşfetmişlerdir. Buna göre havada meydana gelen bir değişiklik örneğin oksijen azlığı veya aşırı sıcağın etkisiyle, canlı önce hızlı hızlı nefes almaya başlıyor, daha sonra da komaya giriyordu. Ama sıcaklık düştüğü ya da oksijen seviyesi yükseldiği zaman tekrar normal haline dönüyordu. Bu şekilde hem enerji tasarrufu sağlıyor, hem de acı hissini azaltıyordu.

    Çekirgenin dışarıdan gelen uyarıların olumsuz olması durumunda koma haline girmesi, gerçekte hücre dışı potasyum iyonlarının yükselmesiyle bağlantılıdır. Sinir sisteminin düzgün çalışması için hücrelerin içinde potasyumun yüksek, hücre dışında ise düşük olması gerekir. İşte, çekirgenin hayatını kurtaran, bu dengenin değişmesidir.

    Çekirgelerin Sinir Sisteminin Uyarı Mekanizması Migren Tedavisinde Yol Gösterici Olabilir

    Çekirgelerin sinir sistemlerinin, yüksek ısılarda ve oksijen azalmasıyla basıncın değiştiği durumlarda nefes almalarını nasıl kontrol ettiğini gözlemleyen bilim adamları, canlının çok yüksek sıcaklıklara karşı gösterdiği reaksiyonun memeli canlılarda görülen bir rahatsızlıkla ve insanlarda görülen migrenle yapısal anlamda benzer olabileceğini bulmuşlardır. Nitekim koşullar tehlikeli olduğunda geçici olarak sistemlerini durduran, bu şekilde enerji tasarrufu yapan ve vücuduna gelecek zararları engelleyen çekirgenin içinde bulunduğu bu koma halinin insanlarda migrenin başlama mekanizmasıyla birçok ortak özellik gösterdiği anlaşılmıştır.

    Yüksek hassasiyet nedeniyle bazı insanlarda beynin belli bölgeleri çok fazla uyarıya maruz kalabilmektedir. Araştırmacılar, migrenin -çekirgede olduğu gibi- geçici olarak sistemi kapayarak bu yoğun uyarılmaya karşı bir dinlenme sağladığını düşünmektedirler. Ameliyatlar esnasında insanın bayıltılmasında da merkezi sinir sisteminde benzer faaliyetler gözlenmiştir. Ayrıca araştırmayı yürüten Prof. Dr. Mel Robertson, çekirgelerin sinir sistemiyle ilgili keşfedilen önemli diğer bir gerçeği şöyle vurgulamıştır:

    “Çekirgelerin sinir sistemlerinin baskıya karşı daha dayanıklı olması için onları önceden hazırlayabileceğimizi keşfettik. Eğer bu sistem insanlarınkiyle aynıysa, o zaman aynı işlemler migreni tetikleyen diğer sebepler oluştuğunda -baskı ve stres durumunda- insanlarda da beyin fonksiyonlarını koruyabilir.”

    İşte çekirgede meydana gelen bu dirençten yola çıkarak ve bu sistem incelenerek, tam olarak kaynağı bilinmeyen migrene neyin sebep olduğunu anlamak ve acı verici etkilerini azaltmak mümkün olabilecektir. Çekirgeler migren için yeni tedaviler geliştirmede anahtar rol oynamaktadırlar.

    İlgili konular ;
    Migren kesin çözüm
    Migren Belirtileri

  • Ökse otu

    Ökse otu

    ÖKSEOTU FAYDALARI VE KULLANIMI

    Ökseotu (Gökçe) : Ökseotugiller familyasından; genç sürgünleri yeşil, ufak çalı halinde bir bitkidir. Halk arasında çekem, purç, gökçe, gevele, güvelek ve gövelek adlarıyla tanınır. Yapraklarında tanen, urson, inosit, saponin ve viscine adı verilen gayet yapışkan, elastiki, yumuşak bir reçine vardır.

    FAYDALARI:

    Yüksek tansiyonu düşürür. Yüksek tansiyon nedeniyle oluşan baş ağrılarını geçirir.
    Nabzı yükseltir. Kalbin atışlarını artırır. Damar kireçlenmesinde faydalıdır. Sara ve Akciğer kanamalarında kullanılır. Spazmları giderir. Hazmı kolaylaştırır. Fazla kullanıldığı takdirde zararlıdır. Bilinci uyuşturur. Adaleleri zayıflatır ve ishal yapar.
    Sinirleri yatıştırıcı, sinirsel spazmları gidericidir. Çarpıntıyı hafifletir. Metabolizmayı düzene sokar.
    Damar sertliğine karşı yararlıdır. Son zamanlarda yapılan bazı kanser araştırmalarında ökseotunun tümör oluşumunu engellediği saptanmıştır. (Bunun için farklı kanser türlerine göre farklı ağaçların ökseotlarından yapılan iğne türü ilaçlar yapılarak kullanılmaktadır.) Herbalist Dokto Ömer Coşkun şeker hastaları için ökseotu çok faydalı bir bitkidir dedi.

    ÖKSE OTU KULLANIM ŞEKİLLERİ

    Ökseotu ile hazırlanan şifalı bir bitki kürü…

    1) GEREKLİ MALZEMELER :

    – 1 su bardağı ılık su,
    – 1/2 tatlı kaşığı (ya da 1 tutam) ökseotu.

    HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ:

    Ilık suyun içine, ökseotunu ıslayın. 10 saatin sonunda, kaynatmadan, için. Ökseotunun meyvesi değil sadece dalları ve yaprakları kullanılır. Günde 2-3 defa için.

    – Ökseotu kürü, migrenin yanısıra, her türlü kansere ve şeker hastalığına da yi gelir.

    2) HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ:

    1-2 tatlı kaşığı kurumuş yaprakçık ve genç sürgün üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirerek hazırlanan çay, günde üç kez içilir.

    3) ÖKSEOTU ÇAYI HAZIRLANIŞI VE KULLANIMI:

    Ökseotu çayı yalnızca soğuk suda hazırlanır! Yarım tatlı kaşığı (1 gr) bitki (yaprak ve sap), orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suda gece boyunca bekletilir, sabahleyin hafifçe ısıtılır ve süzülür. Çay gün boyuna yayılarak yemeklerden önce ve yemek aralarında yudumlanarak yavaş yavaş içilir. Eğer gün boyunca fazlaca içilmesi gerekiyorsa, hazırlanan çay bir termosta saklanabilir. Acil durumlarda, aynı miktar bitki (yaprak ve sap) kaynar deecede sıcak su ile demlenir, 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Genel olarak, günde 1-3 bardak çay içilebilir.

    Taze Bitki Özsuyu: Taze yapraklar ve saplar yıkanır ve nemliyken mikserde sıkılır.

    Merhem Hazırlamak: Taze beyaz meyveler ezilerek, içyağı veya tereyağı ile iyice karıştırılır ( Donuklarda sadece dıştan kullanılır).

    Ökse Otu Zararları

    Zehirli meyvelere sahip olan ökse otunun meyveleri asla insanlar tarafından harici olarak kullanılmamalıdır.

    Bir diğer faydalı bitkimiz : Çörek Otu

  • Migren Belirtileri

    Migren Belirtileri

    Migren , ataklarla karakterize bir baş ağrısı hastalığıdır. Auralı ve aurasız başta olmak üzere çeşitli tipleri vardır. Özellikle son 20 yılda yapılan araştırmalar migrenin başlıbaşına bir hastalık olduğunu ve toplumlarda geniş kesimleri etkilediğini ortaya koymuştur. İnsanların çoğu yaşamlarının bir döneminde baş ağrısıyla karşılaşmışlardır. Çoğunlukla migren diğer tip baş ağrılarıyla karıştırılma eğilimi gösterir. Bu nedenle gerekli muayene ve tetkikler yapıldıktan ve hasta hikayesi incelendikten sonra teşhis konulabilir. Belirtiler , sorunlar kişiden kişiye değişiklik gösterdiği için tedavisi de kişiye özel yapılır.

    Migrenin de kendi içerisinde çeşitleri vardır. Auralı migren en sık görülen tipidir. Migrende görülen baş ağrısı genellikle zonklama , nabız atması şeklindedir ve tek taraflıdır. Halk arasında yarım baş ağrısı olarak da isimlendirilir. Ağrı ataklarla gelir. Bu atakların süresi değişkenlik göstermekle birlikte 3-72 saat arasında etkili olur. Daha sonra ağrılar geçmeye ve hasta düzelmeye başlar.

    Bazı hastalar ağrının başlayacağını önceden hissedebilirler.

    Migren , 4 aşamalı bir süreç gösterir.

    1- Ön belirti evresi
    2- Aura evresi
    3- Ağrı evresi
    4- Ağrı sonrası evre

    Ön belirti evresi kişiden kişiye değişmekle birlikte bazı ortak noktalarda buluşmak mümkündür. Bunlar ensede başlayan sertlik , davranış değişiklikleri , gerilme duygusu , huzursuzluk , yorgunluk ve uyku eğilimidir. Bazı hastalar ağrının başlayacağını bu evrede hissedebilirler.

    Aura evresinde atak öncesi yine değişkenlik gösteren semptomlar yaşanır. Görme bozuklukları, görüntüde siyah noktalar , ışık çakmaları , görüntüde şekil bozuklukları , konuşmada güçlük , işitsel bozukluklar , ellerde ve baş kısmına doğru ilerleyen uyuşma ve karıncalanmalar görülür.

    Ağrı evresinde 3-72 saat süren , tek taraflı , zonklama tarzında , orta veya ağır şiddette bir baş ağrısı görülür. Atakların şiddeti kişiden kişiye değişir. Ağrı sırasında hasta ışık ve sesten rahatsız olur. Ağrının şiddeti gözde basınç hissi yaratabilir. Bazı gıdalar , kokular ve fiziksel aktivite ağrının şiddetini arttırabilir. Bu durumda kişi karanlık ve sessiz bir ortam arayışına girer. Ağrı evresine bulantı ve kusma eşlik edebilir. Migrenin atak evresi kişiyi sosyal yaşamdan uzaklaştıran , fiziksel aktiviteyi ve günlük yaşamı hatta aile ilişkilerini olumsuz etkileyebilen bir süreçtir.

    Ağrı sonrası evrede de farklılıklar gözlenir. Kimi hasta halsiz , bitkin ve uyku eğilimli olurken kimisi de yeniden doğmuş , coşkulu ve mutlu bir ruh tablosu çizebilir.

    Migreni tetikleyen bazı etkenler vardır. Hipoglisemi , fazla şekerli gıdalar, süt, çikolata , yumurta , asitli içecekler, nikotin , baharatlı yiyecekler , kırmızı et, alkol , su kaybı , öğün atlama , ağır fiziksel aktivite , az ya da fazla uyku , stres gibi unsurlar migren ağrılarını tetikleyebilir.

    Su içmek , dinlenmek , sık aralıklarla beslenmek , açık havada yürüyüş yapmak , huzurlu ortamlarda bulunmak ağrıların hafiflemesinde etkili yöntemlerdir.

    Tüm bunların dışında uzman bir doktordan yardım alıp tedavi olmak hem migrenin kolay atlatılmasında hem de yaşam kalitesini korumak anlamında yapılması gerekli en doğru yöntemdir.

    İlgili Konular ;

    – Migren ağrısı çekenler ne tür ilaçlar kullanabilir?
    – Migren hastaları nelere dikkat etmeli?
    – Migrenden tamamen kurtulmak mümkün mü?
    – Uyumak migren atağının geçmesini sağlar mı?
    – Migren tedavi edilmezse ataklar sıklaşır mı?
    – Yoga ve pilates migren tedavisinde kullanılıyor mu?
    – Migren nasıl bir hastalıktır?
    – Kimler migren ağrılarına daha yatkındır?
    – Migrenin türleri nelerdir?
    – Hangi durumlar migren atağına neden olabilir?
    – Hangi yiyecekler migreni tetikleyebilir?
    – Tansiyon ile migren arasında bağlantı var mı?
    – Baş ağrısının migrenden kaynaklandığını nasıl anlayabiliriz?

  • Asrın buluşu Aspirin !

    Basında Aspirin ile ilgili çok çeşitli haberler yer almaktadır. Bu haberlerde bahsedilen aspirin çeşitleri kullanım alanlarına göre farklılık göstermektedir. Ancak bazı mecralarda bu farklılıklara dikkat edilmeden yanlış ürün resimleri kullanılmaktadır. Genellikle karşılaşılan yanlış Ağrı ve Soğuk Algınlığı’nda kullanılan Aspirin ürünlerine ait resimlerin kalp ve damar sağlığı ile ilgili yazılan olumlu/olumsuz haberlerde kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu gibi yanlışlıkların kamu sağlığını tehdit etmemesi açısından ve kamuoyunu bilinçlendirmek için aşağıdaki bilgileri paylaşmakta fayda olduğunu düşünüyoruz.

    Aspirin içeren ürünlerimizi Ağrı, Soğuk Algınlığı ve Grip, Kalp ve Damar Hastalıkları olmak üzere 3 farklı grupta konumlandırıyoruz.

    BAYER ASETİLSALİSİLİK ASİT Ürün Çeşitleri

    AĞRIDA

    Aspirin 0,5:

    Her bir Aspirin® tablet 500 mg Asetilsalisilik Asit (ASA) içermektedir.

    Kullanıldığı Yerler:

    • Baş ağrısı, diş ağrısı, sırt ağrısı, adet sancısı, nevralji, kas ağrısı, eklem ağrısı gibi hafif ve orta dereceli ağrılarda.
    • 15 yaşın üstünde grip ve soğuk algınlığı gibi durumlarda görülen ağrı ve ateşte.
    • 15 yaşın altında grip ve suçiçeği dışında yüksek ateşte seyreden enfeksiyonlarda görülen ağrı ve ateşin giderilmesinde.

    Aspirin Forte:

    Her bir Aspirin® tablet 500 mg Asetilsalisilik Asit (ASA) ve 50 mg Kafein içermektedir.

    Kullanıldığı yerler :

    • Ağrılarda; özellikle baş ve diş ağrısı, bel ağrısı(lumbago), nevralji, siyatik, migren ve adet sancılarında
    • Soğuk algınlığı, grip ve hafif enfeksiyonlarda görülen ağrı ve ateş durumlarında
    • İltihabi durumlarda : örn. akut ve kronik romatizmal hastalıklarda

    Aspirin 0,1:

    Her bir Aspirin® tablet 100 mg Asetilsalisilik Asit (ASA) içermektedir.

    Kullanıldığı yerler :

    • İltihabi durumlarda : örn. akut ve kronik romatizmal hastalıklarda
    • Ağrılarda; örn. baş ve diş ağrısı, bel ağrısı (lumbago), nevralji, siyatik, migren
    • Soğuk algınlığı, grip ve hafif enfeksiyonlarda görülen ağrı ve ateş durumlarında

    SOĞUK ALGINLIĞI VE GRİPTE:

    Her bir Aspirin® Plus C efervesan tablet 400 mg Asetilsalisilik Asit (ASA) & 240mg C Vitamini içermektedir.

    Kullanıldığı Yerler:

    • Soğuk algınlığı, grip ve hafif enfeksiyonlarda görülen ağrı ve ateş durumlarında
    • Ağrılarda; örn. Baş ve diş ağrısı, bel ağrısı, nevralji, siyatik, migren ve adet sancılarında
    • Enflamatuvar hastalıklarda: örn. Romatizmal ağrılarda

    KALP VE DAMAR HASTALIKLARINDA:

    Coraspin :

    Her bir Coraspin® tablet 100 mg Asetilsalisilik Asit (ASA) içermektedir. Enterik kaplıdır.

    Kullanım Yerleri:

    – Non-stabil anjina pektoriste
    – Risk altındaki (hipertansif, hiperlipidemik, diyabetik) hastalarda koroner trombozun önlenmesinde
    – Miyokard reinfarktüs profilaksisinde
    – Kardiyovasküler cerrahide özellikle aortokoroner by-pass ve arteriovenöz şantlarda post-operatif tromboz ve embolizmin önlenmesinde
    – Geçici iskemik ataklarda
    – İnme profilaksisinde

    Her bir Coraspin® tablet 300 mg Asetilsalisilik Asit (ASA) içermektedir. Enterik kaplıdır.

    Kullanım Yerleri:

    – Yüzeyel venlerin enflamasyonunda
    – Non-stabil anjina pektoriste
    – Risk altındaki (hipertansif, hiperlipidemik, diyabetik) hastalarda koroner trombozun önlenmesinde
    – Miyokard reinfarktüs profilaksisinde
    – Kardiyovasküler cerrahide özellikle aortokoroner by-pass ve arteriovenöz şantlarda post-operatif tromboz ve embolizmin önlenmesinde
    – Geçici iskemik ataklarda
    – İnme profilaksisinde
    – Hafif ve orta şiddette ağrılarda (baş ağrısı, diş ağrısı, nevralji ve adet sancılarında)
    – Migrende
    – İltihabi durumlarda (romatizmal hastalıklar)
    – Ateşte (soğuk algınlığı)