Etiket: Mide yanması

  • Mide Ağrısı İçin İlaç Gibi Gelecek 10 Öneri

    Mide Ağrısı İçin İlaç Gibi Gelecek 10 Öneri

    Mide ağrısı mı çekiyorsun? İlaçlara başvurmadan önce mide ağrısı için bu 10 doğal yöntemi dene! Hazımsızlık, gaz ve şişkinlik için evde çözümler!

    Hızlı yaşamın ve düzensiz beslenmenin gölgesinde, mide problemleri her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. Hazımsızlık, şişkinlik ve mide rahatsızlıkları kabusa dönüşüyorsa, bu yazıda size bir rehber hazırladık. Mide sağlığınızı korumanın ve rahat bir mideye kavuşmanın ipuçlarını keşfedin!

    Mide, sindirim sisteminin başlangıcı ve yaşamın temelidir. Sindirim sisteminin orkestra şefi gibi görev yapan mide, besinleri işleme ve vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri emme görevini üstlenir. Peki, bu orkestra şefinin armoni içinde çalışmasını ve bize keyifli bir sindirim deneyimi yaşatmasını nasıl sağlayabiliriz? Bu yazıda, mide ağrısı için yapabileceğiniz basit ama etkili yöntemleri keşfedeceksiniz. Hazımsızlığa veda edip, rahat bir mideye kavuşmak için okumaya devam edin!

    Mide Ağrısı İçin İlaç Gibi Gelecek 10 Öneri

    Mide sağlığı son dönemde giderek önem kazanan bir konu. Özellikle hızlı yaşam temposu ve düzensiz beslenme alışkanlıkları, çok sayıda insanda hazımsızlık ve mide rahatsızlıklarına yol açıyor.

    Peki mide sağlığımızı korumak için nelere dikkat etmeliyiz? İlk olarak, gaz yapan yiyeceklerden uzak durmalıyız. Baklagiller, bazı sebzeler ve meyveler midede şişkinliğe neden olabiliyor. Aynı şekilde, yiyecekleri çok hızlı bir şekilde yutmak, sakız çiğnemek gibi alışkanlıklar da gaz sıkışmasına yol açabilir.

    Bunun yanı sıra, kilo vermek için uygulanan şok diyetler de mideye oldukça zararlıdır. Sağlıklı bir şekilde kilo vermenin yolu, düzenli ve dengeli beslenmeden geçiyor.

    Mide Ağrısı İçin öneriler
    Mide Ağrısı İçin öneriler

    Mide dostu besinlere öncelik vermek de son derece önemli. Lahana, elma sirkesi, ıspanak, zeytinyağı ve muz mideyi rahatlatan yiyeceklerin başında geliyor. Aynı şekilde meyankökü gibi bitki çayları da fayda sağlıyor.

    Son olarak, yemeğe ayırdığımız zamanı artırmak, iyice çiğnemek, gece geç saatlerde ağır yemek yememek gibi basit önlemler bile mide sağlığı için büyük önem taşıyor.

    Umarım bu konuda farkındalık yaratan bu yazı, siz değerli okuyucularımız için faydalı olmuştur. Sağlıklı günler dilerim!

    Üst Mide Ağrısı: 11 Olası Neden ve Çözümleri

  • Bebeklerde Reflünün Sebepleri Nelerdir, Nasıl Tedavi Edilir?

    Bebeklerde Reflünün Sebepleri Nelerdir, Nasıl Tedavi Edilir?

    Bebeklerde reflü görülmesi; çok ciddi bir durum olmasa da yine de bebeğin yaşam kalitesini etkileyen ve bebeğe zorluk çıkartan fizyolojik bir hastalıktır.

    Bebeklerde Reflü nedir?

    Bebek reflüsü kusma ile kendisini göstermektedir. Reflü halk arasında mide yanması diye adlandırılann yetişkinlerden kıyasla bebeklerde daha çok görülmektedir. Bebeğinizde reflü var ise biberon yerine kaşıkla beslemenizi öneririz.

    Başını dik tutun ve anne sütüyle az ama sık beklemelisiniz. Sık gaz çıkarma ve aşırı salya var ise dikkat etmelisiniz. Kusmalar şiddetli ise mutlaka çocuk doktoruna başvurun. Emziren anneler kafein ve sigaradan uzak durmalıdır. Bebeğinde reflü olan anneler için Tıklayın !

    Bebeklerde Reflünün Sebepleri Nelerdir, Nasıl Tedavi Edilir? | 1

    Bebeklerde Reflünün Belirtileri Nelerdir?

    Bebeklerde görülen reflünün belirtileri şunlardır:

    • Günde birkaç kez veya bir kez, beslendiği zaman dilimi içerisinde veya sonrasında aldığı sütü tükürmesi
    • Beslenmeyi reddetmesi, beslenme esnasında geğirmesi veya beslenme sırasında boğulma durumu yaşaması
    • Kalıcı hıçkırığının oluşması veya öksürük nöbetinin olması
    • Beslenirken çok fazla ağlaması ve normal zaman diliminde de fazla ağlaması
    • Kulak enfeksiyonlarını sık yaşaması
    • Çok salya gelmesi
    • Aşırı kusma
    Bebeklerde Reflünün Sebepleri Nelerdir, Nasıl Tedavi Edilir? | 2

    Bebek Reflüsünün Nedenleri Nelerdir?

    Bebeğin yemek borusu, yaşadığı bebeklik dönemi içerisinde gelişimini sürdürür. Aynı zamanda mide ile sindirim borusunu ayıran kapakçıkların da gelişimi hala sürüyor olur. Dolayısı ile henüz gelişimini tamamlamamış bu bölgeler yüzünden mide sıvısının yemek borusuna kaçması sonucu bebeklerde reflü ortaya çıkar.

    Süt alerjisi olan bir bebeğin de vücudu süte karşı reflü belirtileri ile tepki gösterebilir. Bu durum fark edildiğinde müdahale edilmelidir. Dilerseniz Süt Alerjisi Nedir? Belirtileri Nelerdir? adlı konumuza göz atabilirsiniz

  • Hamilelikte Mide Yanması Nasıl Geçer?

    Hamilelikte Mide Yanması Nasıl Geçer?

    Gebelikte kadınların en önemli şikayetlerinden biri de mide ekşimesidir. Hamilelikte mide yanması nasıl geçer? Özellikle ilk aylarda sıkça karşılaşılan bu duruma karşı nasıl önlemler alınmalıdır?

    Hamilelikte Mide Yanması Nasıl Geçer?

    Hamilelikte mide yanmasının temel nedeni değişen hormonlardır. İlk aylarda hormonlara bağlı mide yanması şikayeti daha fazla olurken ilerleyen zamanlarda bebek anne karnında büyüdükçe mideye baskı uygular ve yanması (asit reflüsü) sorunu ortaya çıkmış olur.
    Gebelik döneminde vücutta progesteron hormonlarında artış olur. Bu durum hem rahim kaslarında hemde mide de açılmalar yapar ve yemek borunuza mide asidinin gitmesine neden olur.

    Hamilelikte Mide Yanması Nasıl Geçer? | 3

    Gebelik sürecinde hormonlara bağlı olarak mide yanması yada ekşimesi normal sayılabilir. Eğer çok fazla şikayetiniz varsa ilk olarak doktorunuzla görüşmeli ve ondan tavsiye almalısınız.

    Gebelik sürecinde aşırı baharatlı ve yağlı gıdalardan uzak durmanız hem bebeğin sağlığı hemde sizin mide yanması şikayetleriniz için önemlidir. Fazla miktarda tüketilen asitli gıdalar, kahve , yüksek miktarda şeker içeren şeker ve çikolatalardan da uzak durmanız gerekir.
    Gebelik döneminde kullandığınız kalsiyum yada demir ilaçları varsa bunların midenize en az yıpratacağı saati öğrenmek için doktorunuzla konuşun.

    Yemeklerden sonra midenizde rahatsızlık hissederseniz sakız çiğnemek iyi bir alternatif olabilir. Porsiyonlarınızı küçük bir şekilde hazırlayarak gün içerisinde yavaş yavaş tüketmeye özen göstermelisiniz.

  • Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülüyor. Endüstriyel, rafine gıdalar ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın %50’leri geçtiği söyleniyor.

    Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla arasında birinci ya da ikinci sırada. Her ne kadar aksini iddia edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmekte!!

    Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yazdığı bu yazıda tedavisinde asit azaltan ilaçların kullanıldığı göğüs yanması (reflü) ve mide ekşimesi gibi şikayetlerin ilaçsız, sadece diyet ile nasıl düzelebildiğini öğreneceksiniz.

    Tıpta müthiş ilerlemeler oluyor. Bir yığın modern mide ilacı keşfediliyor. Bunlara rağmen reflü giderek artıyor? Neden?

    Gastroözofagiyal reflü (GÖR) ya da kısacası reflü mide içinde bulunan yemek ve asidin yemek borusuna (Özofagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak da biliniyor.

    Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülmekte. Endüstriyel ülkelerde insanların en azından yüzde 20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın yüzde 50’leri geçtiği söylenmekte. Zaten ilaç satışları da bunu gösteriyor. Mide asidini azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada. Bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok, sadece günü kurtarıyorlar. Zaten tedavi edici olsa idi bu kadar satılmazlardı.

    Reflünün oluşum mekanizmasından biraz bahseder misiniz?

    yemek borusunun (özofagus) alt ucunun mide ile birleştiği yerde alt özofagus büzgeçi (sfinkter) denilen, kastan oluşmuş kapak benzeri bir yapı bulunuyor. Bu büzgeç yutma sırasında yemek mideye inerken gevşeyip açılıyor, diğer zamanlar büzüşüp kapanıyor. Normalde yemek borusu yolu ile mideye inen yiyecek nadiren mideden tekrar yukarıya, yemek borusuna çıkıyor. Olsa da bu çok kısa sürüyor.

    Reflüde yemek borusu (özofagus) alt büzgeçi kapalı olması gerektiği zaman gevşer ve mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Mide şişkinliği mevcut durumu azdırıyor. Geri kaçış nadiren bu büzgeçin tonusunun (belirli kasılma hali) yetersizliğine, yani gevşekliğine bağlı.

    Mide yüzeyini döşeyen hücreler midenin salgıladığı güçlü aside karşı dayanıklı. Halbuki yemek borusunun döşemesinin bu güçlü asitten korunacak bir özelliği yok. Uzun süre mide asidine maruz kalırsa burada mikropsuz bir iltihap gelişiyor; buna tıp dilinde ösofajit deniyor. Ösofajit uzun erimde yemek borusu kanserine yol açabiliyor.

    Ne gibi belirtileri ve yan etkileri var reflünün?

    Hastalar reflüyü genellikle göğüs kemiğinin altında bir “yanma” ve ”baskı” olarak hisseder, bazen de bu yanma hissi boğaza doğru yansır. Yanma ve baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve bazen saatlerce sürebilir. Bazen ağza ekşi su da gelebilir. Astım, larenjit (ses kısıklığı), yutma güçlüğü görülebilir.

    Reflü tedavi edilmez ise yemek borusunda darlık ve kanamalara yol açabiliyor. Astımlı hastaların en az üçte birinin altında sebep olarak reflü vardır. Uzun süre reflüsü olan bir kişide yemek borusu kanseri de gelişebiliyor.

    mide

    Reflü teşhisi nasıl konuyor? Tedavisi nasıl?

    Hastanın şikayetleri iyi değerlendirilirse reflü teşhisi hiçbir laboratuar yöntemine başvurmadan genellikle rahat konuluyor. Başka şüpheli bir durum yoksa radyolojik incelemelere ve endoskopiye nadiren gerek duyuluyor.

    Klasik reflü tedavisinde üç grup ilaç kullanılıyor; anti asitler, H2 reseptör kırıcıları ve proton pompa inhibitörleri. Antiasitler mide asidini nötralize eden bikarbonat gibi alkali maddeler. Diğerleri ise mide asidini azaltan ilaçlar. Bu ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada.

    Her ne kadar akut devrede bu ilaçlar yemek borusundaki yanmayı azaltsa da hastalığı tedavi edici bir özellikleri yok. Uzun süre kullanılmaları halinde bir yığın ciddi yan etkileri de oluyor.

    Sanılanın aksine reflülü hastalarda midenin asit üretiminde bir fazlalık yok. Hatta birçok reflülü hastada (özellikle yaşlılarda) mide asit salgısı düşük (1). Mide asidinin çok sayıda görevi var. Bunun ilaçlarla azaltılması bir yığın yan etkilere neden oluyor.

    Biraz o yan etkilerden bahsetseniz. Çünkü o kadar çok insan bu ilaçları kullanıyor ki…

    Evet, çok haklısınız. Üstelik hekimlerin büyük çoğunluğu bu yan etkileri hastalarına açık açık anlatmıyor. Mesela o hasta belki mide ilacı yüzünden zatüre oluyor ama kendisi bunu bilmiyor. Hatta muhtemelen hekimi de.

    Mide ilacı yüzünden akciğer hastalığı geçiriyoruz yani…

    Mesela ABD’de sağlık merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış bir araştırmaya göre asit azaltan ilaçları kullananlarda kullanmayanlara göre 4 kat fazla zatüre (akciğer iltihabı, pnömoni) olduğu saptanmış (2).

    Çünkü mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimizle aldığımız mikropları öldürmek. Yani mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biri. Mesela ülser hastalığına sebep olan helikopter bakterileri (helikobakterler) düşük asitli ortamlarda yaşama şansına sahip oluyorlar. Birçok mikrobik ishalin altında yatan neden de aynı.

    Mide asidinin azalmasının başka bir zararı da B12 vitamini yetersizliğine yol açması. B12 vitamini yetersizliği çok önemli çünkü kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına, algılama bozukluklarına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermekte. Yüzde 20’lere 30’lara varan oranlar bildiriliyor. Bunun temel nedenleri hekimlerin hastalarına kırmızı et yeme yasağı koymaları ve reçetelerine yazdıkları mide ilaçları!(3)

    Mide asidinin B12 vitamini emilimine 2 temel faydası var. Mide asidi, diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını sağlıyor. Aksi halde vitaminin bağırsaktan emilerek kana geçmesi çok zorlaşıyor. Yine B12 vitamininin emilebilmesi için midede intrinsik faktör denilen bir yapıyla birleşmesi gerekiyor ki, bu faktörün salgılanması da asit azlığında azalıyor.

    Mide ilaçlarının bir zararı da protein sindirimini bozması. Yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, psikiyatrik (otizm, depresyon, hiperaktivite) enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Haşimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım, vb.) gelişebiliyor.

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltıyor. Mide asidini azaltan ilaçlar bu kadar çok kullanıldığına göre yemek borusu kanserlerinin de azalması gerekiyordu. Ne gezer? Tam tersine son 15-20 yemek borusu kanserleri 3-4 kat arttı .

    Beslenme alışkanlıklarımızın reflü ile bir ilişkisi var mı?

    Şişman kişilerin çoğunda reflü var. Bu nedenle fazla yağlı yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüş. Fakat reflünün diyetteki yağ miktarı ile değil, şişmanlıkla ilgisi olduğu gösterilmiş (5).

    Buna karşılık rafine (hızlı kana karışan) şekerlerin diyetteki fazlalığı ise reflüye neden olmakta. Yapılan bir araştırmada reflüsü olan hastaların diyetindeki glisemik endeksi yüksek gıdalar çıkartıldığında hastalık belirtilerinin bir hafta içerisinde düzeldiği gösterilmiş (6). Hatta bu çalışmaya katılan hastalar alkol, sigara ve kahve gibi kötü alışkanlıklarına devam etmelerine rağmen reflü şikayetleri düzelmiş. Bahsi geçen hastalar mide ilaçlarının tümünü kesmişler. Maalesef bu konuda yapılan tek araştırma bu.

    Bizim gözlemlerimiz de aynı şekildedir. Düşük şekerli bir diyet olan “Taş Devri diyeti”ni uygulayan kişilerin çok büyük bir bölümünde (neredeyse hepsinde) reflü birkaç gün içinde kendiliğinden kayboluyor. Düşük şekerli diyetin reflüyü nasıl azalttığının mekanizması iyi bilinmemekte.

    Bu aşamada Dr. Batmanghelidj’in açıklamaları önemli. Daha önce de su konusunda anlattığım gibi birçoğumuzda bulanan gizli susuzluk nedeni ile (yani eğer yeterli sıvı almıyorsak) vücudunuz histamin salgısını artırıyor (zaten asit ranitidin, simetidin gibi mide ilaçları da histamin salgısını azaltıyorlar). Histamin akciğer damarlarını ve uzuvlarımızdaki damarları büzerek sıvı kaybını önlüyor. Böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlıyor. Fakat bunun karşılığında histamin mide asit salgısını da artırıyor.

    Midede proteinli gıdayı sindirecek olan asit, mide döşemesindeki hücrelere zarar vermiyor. Hâlbuki onikiparmak bağırsağının hücreleri aside mide hücreleri gibi dirençli değil. Normalde mide asiti arttığında sekretin denilen hormon da artarak pankreastan bikarbonat salgısını artırıyor.

    Ancak midedeki asiti nötralize edecek kadar bikarbonat salgılandığında mide kapısı (pilor) açılarak mide asiti ve yiyecekler onikiparmak bağırsağına geçebiliyor. Eğer geçerse onikiparmak bağırsağına geçen asit buradaki döşemeyi (mukoza) tahrip ederek ülser yapıyor.

    Neyse ki çoğu kez pilor spazma uğrayarak bu duruma izin vermiyor. Ama bu sefer mide içi basıncı artıyor. Sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor. İşte reflü dediğimiz şey bu. Bu arada midenin kronik olarak şişkin olmasmide üst kapısının diyafram yarığına (hiatus) fıtıklaşmasına neden oluyor (hiatus fıtığı).

    Aslında başka bir sorun da mide asit salgısının azalması. Ülser şikayeti olan kişilerin çoğunun mide asit salgısı sanılanın aksine düşük oluyor. Midedeki proteinler asitle yeterince parçalanamayınca mide kapısı açılmıyor ve sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor

    Bence hipoglisemide de benzer şeyler oluyor. Hipoglisemi sırasında vücudumuz kan şekerini yükseltmek için adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarını artırıyor. Biliyorsunuz kortizol mide asit salgısını artıran bir hormon. Pankreas kortizolün fazladan salgıladığı bu asiti nötralize edecek kadar bikarbonatı kısa zamanda salgılayamadığı için az önce anlattığım gibi pilor sıkı sıkıya kapanıyor. Mide içi basıncı artıyor, yiyecekler bağırsağa geçemiyor ve artan basınç nedeni ile yemekborusu alt büzgeçi açılıyor. Sonuçta mide içindeki yiyecekler ve kortizol yüzünden artan mide asidi yemek borusuna geri tepiyor.

    Suyun da reflü ve ülser tedavisinde çok önemli olduğu söyleniyor. Bu nasıl oluyor?

    Birçoğumuzun yeteri kadar su içmediği açık. Bu nedenle vücudumuz tam anlamı ile görevlerini yerine getirmiyor ve çeşitli kronik hastalıklar ortaya çıkıyor. İran asıllı ABD’de yaşayan Dr. Fereydoon Batmanghelidj (Feridun Batmangeliç) Su: Hasta Değil, Susuzsunuz kitabında tüm hastalıkların en önemli nedenin, vücudun susuz kalması olduğunu söylüyor . Bu bilim adamına göre yeterli su tüketimi nerdeyse bütün hastalıkların korunmasına yardımcı olabiliyor. Yeterli suyun en faydalı olduğu hastalık ise reflü ve ülserler.
    Dr. Fereydoon Batmanghelidj’in hikayesi çok ilginç. Batmanghelidj İran İslam Devrimi sırasında 1979 yılında idamla yargılanmak üzere hapiste yatıyor. Hapishanedeki ilk günlerinde şiddetli kıvrandırıcı ülser ağrısı olan bir mahkûma hapishanenin revirinde hiç ilaç olmadığı için iki bardak su veriyor. Ağrı 8 dakika içinde geçiyor. Daha sonra hastası 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2 büyük su bardağı) su içmeye devam ediyor. Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyor. Hasta yıllarca mide ağrısı çekmiyor.

    Batmanghelidj ilk hastadan sonra hapisten çıktığı 1982 yılına kadar 3000’den fazla ülserli mahkûmu sadece suyla tedavi ediyor. Hapse girdiğinden bir yıl sonra ilk duruşmaya çıktığında hâkime insan sağlığı için çok önemli bir buluş yaptığını, yaptığı bu buluşun İran ve Batı tıp dergilerinde yayınlanması için bir makale yazdığını söylüyor. İdam edilmeden önce bu yazıyı kendisine teslim etmek istiyor. Hâkim duygulanıyor ve cezasını 3 yıla indiriyor. Daha sonraki aylarda ise erken tahliye kararı veriyor. Fakat Batmanghelidj araştırmalarını tamamlamak için erken tahliye teklifini kabul etmiyor, izin alarak fazladan birkaç ay daha hapishanede kalıyor (toplam 2 yıl 7 ay) ve çalışmalarını tamamlıyor (7).

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Reflü ve ülseri benzer şekillerde tedavi ediyorum. İkisini birlikte anlatayım. Acil tedavinin ilk adımı hastaya 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2.5 büyük su bardağı) su vermek (günde toplam en az 4 litre). Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyorum. Daha önce de anlattığımız gibi Dr. Batmanghelidj bu şekilde binlerce hasta tedavi etmiş.

    İkinci önemli adım rafine şekerlerin, un ve şekerden mamul gıdaların, belirgin bir şekilde azaltılması. Taş Devri diyeti bu amaca çok uygun.

    Zatürree-mide ilaçları

    ABD’de yapılan bir araştırmaya göre primer bakım merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış (6). Bu hastaların 5,551’inde primer pnömoni (zatürree) saptanmış. En az bir yıl asit salgısı azaltan ilaç kullanan kişilerde pnömoni sıklığı %2.45 iken, bu tip ilaçları kullanmayanlarda oran %0.6 olarak bulunmuş; yani dört kez daha az pnömoni olmuş.

    Mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimiz ile aldığımız mikropları öldürmektir.

    Yanı mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biridir. Yukarıdaki sözü edilen çalışmada zatürreenin mide asidi azaltan ilaçları kullananlarda 4 kat fazla görülmesi bu konunun önemini daha da iyi vurgulamaktadır.

    B12 vitamini-mide ilaçları

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını engeller. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermektedir. Bunun temel nedenleri kırmızı et yeme yasağı ve mide ilaçlarıdır . B12 vitamini eksikliği kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir.
    B12 yetersizliğinden korunmak için asit azaltan ilaçlar kesilmeli ve C vitamini ya da diğer doğal asitli yiyeceklerden zengin bir diyet ile beslenilmelidir.

    Mide ilaçları ve hazımsızlık

    Mide ilaçları asit salgısını azalttığından ya da var olanı etkisizliştirdiğinden protein sindirimi büyük ölçüde bozulur. Bu durum sonucunda yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Hoshimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım vb) gelişebilir.

    Mide ilaçları ve minerallerin emilimi

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltır. Örneğin antiasitler fazla kalsiyum içermesine rağmen mide asitliğini azalttığı için iyi bir kalsiyum kaynağı değillerdir.

    Kanser ve reflü ilaçları

    Mide asidini azaltan ilaçların Barett ösefagusunu azaltması lazım geldiği varsayıldığına göre, son 15-20 yıldır yemek borusu kanserlerininin de azalmasını beklerdik. Halbuki bu dönem içinde ösefagus kanserleri 3-4 kat artmıştır !!

  • Reflü hakkında bilmeniz gereken herşey

    Reflü hakkında bilmeniz gereken herşey

    Reflü kelime anlamı olarak geriye kaçış demektir. Gastroözofageal reflü (GÖR); asitli mide içeriğinin mideden (Gastro) yemek borusuna (Özofagus) geri kaçışıdır.

    REFLÜ NEDİR? (GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ)

    Yediğimiz besinler yemek borusundan mideye gelir. Yani mide, yukarında yemek borusuyla bağlantılıdır. Çeşitli sebeplerden dolayı mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına reflü denir. Bu durum uzun süre devam ederse, asitli olan mide içeriği yemek borusunu tahriş eder. Yemek borusu kendini mide asidinden koruyamaz hale gelir.

    Reflülü kişilerde, genelde yemekten sonra ağza acı su ve besin gelebilir. Reflünün oluşmasında bir diğer faktör mideyle yemek borusu arasındaki kapağın görevini yerine getirememesi sonucu ortaya çıkar. Bu kapak, mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engellemektedir.

    Tüm dünyada sık görülen bir hastalık olan reflü, ülkemizde de bir hayli fazla görülmektedir. Yapılan araştırmaya göre her 5 yetişkinden birinde reflü vardır. A.B.D’ de bu oran yüzde 0.5′tir.

    REFLÜNÜN BELİRTİLERİ NELERDİR?

    Reflü görülen kişilerde şu belirtilerden bazıları vardır:

    Mide yanması en çok şikayet edilen rahatsızlıktır.
    Mide içeriğinin yukarı çıktığını hissetmek,
    Göğüs bölgesinde yanma,
    Ağza acı suyun gelmesi,
    Kalp çarpıntısı,
    Rahatsız edici mide şişkinliği, öksürme,
    Bazı durumlarda boğazda bir kaç belirti ile kendini gösterebilir;

    Boğazda bir şey varmış gibi hissetme ve boğazı temizleme hissi,
    Yutkunurken zorlanma,
    Öksürük,
    Boğaz ağrısı,

    Stres reflüyü arttırmaz. Fakat reflünün şikayetlerinin hissedilmesine neden olur. Zaten stres, gastrit ve ülser gibi mide hastalıklarına yol açacağından ve mide asidini arttıracağından şikayetlerin artmasına yol açar.

    Reflü, ağız kokusuna yol açabilir. Fakat sadece reflü değil, dişlerde meydana gelen bir enfeksiyon, bademcik iltihabı, sinüzit, salyanın azalması da ağız kokusuna yol açar. Bunları reflüden ayırmak gerekir. Bazı durumlarda hasta ağzının kötü koktuğunu söyler; fakat bu diğer kişiler tarafından farkedilmeyebilir. Bu, psikolojik bir problemdir ve tedavi edilir.

    REFLÜ TANISI

    Reflünün tanısında çok kullanılan yöntemlerden biri endoskopidir. Her hastaya uygulanır. Bu yöntemle mide kapağının durumu, yemek borusunun hasarı ve diğer mide yüzeyindeki rahatsızlıklar saptanır.

    Tanıda kullanılan bir diğer yöntemde, ilaçlı bir filmle yemek borusundan, ilacın geçişi izlenir ve herhangi bir problem varsa tedavi edilir. Diğer yöntemlerle de yemek borusundaki reflü, ph metriyle, yemek borusunun besini itme gücü ise manometri ile ölçülür.

    REFLÜ TEDAVİSİ

    Hastaların alacağı bazı önlemler, beslenme konusuna dikkat etmek ve ilaç tedavisi hastalığın kontrol altına alınmasını sağlar. Reflü tedavisinde bir kaç seçenek vardır. Hastalığın ne kadar ilerlediği belirlendikten sonra buna en uygun tedavi doktorunuz tarafından belirlenir.

    Tedavi seçeneklerinden birisi ilaç tedavisidir. Bunun için mide asidini kontrol altına alacak ya da salgısını azaltacak ilaçlar kullanılır. Böylece yemek borusuna kaçan asit miktarı azaltılır. Bir çok reflü hastasında olumlu sonuçlar alınır. Fakat ilacın bırakılmasıyla belirtiler, şikayetler tekrar ortaya çıkmaya başlar. Çünkü bu ilaç tedavisiyle mide kapağındaki sorun ortadan kaldırılamaz. Bu tedaviyle yemek borusunun tahrişi en aza indirilir fakat safra sıvısı asidik olmadığından yemek borusuna yine kaçar ve zarar verir.

    Diğer bir tedavi şekli ise cerrahi tedavidir. Alınan önlemler ve ilaçlarla hastalık kontrol altına alınamıyorsa anti-reflü cerrahisi uygulanmaktadır. Ameliyatla büyük oranda başarı sağlanır ve reflü şikayeti tamamen ortadan kaldırılır. Bu ameliyatta, mide kapağındaki bozukluk düzeltildiği için mide sıvısının, yemek borusuna geçmesi engellenmiş olur. Tercih edilmesi daha doğru bir tedavi şeklidir. İlaç kullanımına gerek yoktur. Hayat boyunca ilaç kullanmak istemiyorsanız, hastalıktan tamamen kurtulmak için ameliyat yeterlidir.

    REFLÜNÜN NEDEN OLDUĞU DİĞER PROBLEMLER NELERDİR?

    Çok sık karşılaşılan bir durum olmasa da, uzun süreli reflü hastalığı ciddi rahatsızlıklara yol açabilir. Normalde yemek borusu mekanik dalga hareketleriyle alınan besinin mideye iletilmesini sağlar. Yani yemek borusu, hiçbir hareket yapılmadan yemeğin geçtiği bir boru değildir. Bu yüzden de yutma işlemi aktif bir olaydır. Bu sayede, uzanırken bile bir şeyler yediğimizde bunlar mideye iletilir. Reflü, uzun sürdüğünde yemek borusunun sürekli tahrişi sonucu hareketliliğinde azalma meydana gelir. Hatta bu tahriş sonucu yemek borusu kısalabilir ve alt ucu daralabilir. Böylece katı besinlerin yutulması güçleşir. Günümüzde uygulanan antireflü ameliyatları bunun gibi geç kalınmış durumlarda uygulanamaz.

    REFLÜ HASTALARININ YAPMASI GEREKENLER

    Asitli içeceklerden, alkol, kahve, baharatlı yiyecekler, çikolata, soğan, sarımsak gibi besinlerden uzak durmak gerekir. Bunlar mide asidini arttırıcı yiyecek ve içeceklerdir.
    Aspirin ya da ağrı kesici ilaçların mümkün olduğunca az kullanılması gerekir.
    Yemek yedikten hemen sonra yatmayın. Çünkü mide asit miktarı yatarken çoktur. Yattığınızda ise baş-boyun bölgenizi yukarıya koyun.
    Sigara ve alkol asit dengesini bozacağından mutlaka bırakmalısınız.
    Az ama sık yemek yemek, her öğün çok fazla yemekten daha iyidir.
    İdeal kilonuzda olmanız gereklidir. Bunun için doktor kontrolünde zayıflamanızda fayda vardır.
    Kemeri çok fazla sıkmayın, dar giysilerden kaçının.
    Çok fazla güç gerektirecek işlerden uzak durun.

    Bacak reflüsü duydunuz ‘mu ?

    İSTANBUL – Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Semih Barlas, özellikle hareketsiz, sürekli oturarak ya da uzun sürekli ayakta çalışmayı gerektiren çalışma koşullarının, çalışan kadınların büyük bir bölümünü venöz reflü hastalığı açısından riskli gruba soktuğunu dile getirerek, hastalığın en belirgin belirtilerinin de bacaklarda yorgunluk, ağrı ve şişme olduğunu ifade etti.

    Bacaklarda çok sayıda ven (toplardamar) bulunduğunu ve sağlıklı bacak venlerinin içinde tek yönlü çalışan kapakçıkların açılıp kapanarak, kirli kanın ayaklardan kalbe geri taşınmasını sağladığını anlatan Barlas, ven kapakçıkları bozulduklarında, aşağıdan-yukarıya doğru olması gereken bu yolculuğun yön değiştirdiğini ve yukardan-aşağıya, ayaklara doğru bir geri-kaçırma başladığını, buna venöz reflü denildiğini belirtti.

    ”60 yaşına gelen kadınların yüzde 75’inde, erkeklerin yüzde 45’inde venöz reflü görülüyor” diyen Barlas, venöz reflünün ilk belirtisinin diz altında ve bileklerde görülen ve gün içinde artan ödem (şişlik) olduğunu kaydetti.

    Hastalık ilerledikçe bacaklarda damarların görülmeye başladığını, önce 1-3 milimetre çapında, örümcek ayağı veya ağaç kökü manzarasında mavi, yeşil, kırmızı kılcal damarların belirdiğini anlatan Barlas, tedavi edilmeden geçen sürenin, bu kılcal damarların çaplarını ve sayılarını artırırken, renklerini koyulaştırdığını ifade etti.

    Cilt altında büyük ”venöz pake” denilen ve spagetti makarnaya benzeyen damarların da zaman içinde ortaya çıktığını kaydeden Barlas, ”Hastalığın son aşamalarında ciltte renk değişiklikleri ve bilek düzeyinde gelişip aylarca iyileşmeyen yaralar belirir” ifadesine yer verdi.

    Hastalarda, sabahtan akşama doğru artan karakterde, ayak tabanından dize doğru, adeta bir çizme tarzında, yanma, yorgunluk ve ağrı hissi, diz altında, bacağın iç yanında, kaşıntı, hareketsiz kalındığında ayaklarda veya parmaklarda kramplar, akşamları uykuya dalınmadan önce geçen sürede, ayakları yorgandan dışarı uzatıp serinletme veya germe ya da altına yastık koyma arzusunun var olduğunu da kaydeden Barlas, şunları kaydetti:

    AKCİĞER DAMARLARINDA TIKANIKLIĞA NEDEN OLABİLİR
    ”Venöz reflü gelişirken, bacaklardaki toplar damarların içindeki kapakçıkların geriye kaçırması yüzünden artan basınç, bu damarları kıvrıntılı bir yapıya dönüştürür. Kıvrımlı bir damarda, kanın akışkanlığı da yavaşlar. Uzun yolculuklar, bacağa gelen darbeler, vücudun susuz kalması gibi durumlarda, toplardamar içindeki zaten yavaş olan kan akımı tamamen durur ve pıhtı oluşur. Bu pıhtı, tedavi edilmediğinde akciğer içindeki bir damarın tıkanmasına yol açabilir.”

    Hastalığın tanısının kalp damar cerrahı tarafından muayene ile konulacağını da dile getiren Barlas, 1-5 milimetre çapında gözle görünen kılcal damarların tedavisinde, çok ince iğnelerle bu damarların içine, karbondioksit ve oksijenle karıştırılıp köpüklü bir hale getirilen ilaç enjekte edildiğini, bu yöntemle damarın büzüştürülerek vücut tarafından tamamen emilip yok edilmesinin sağlandığını anlattı.

    5 milimetreden büyük olarak görünen damarların tedavisinin de lokal anestezi altında, damarın görüldüğü hat boyunca, belli aralıklarla 1 milimetre çapında yapılan minik kesiler içinden uzatılan bir alet ile venöz pake denen damarların vücuttan uzaklaştırıldığını belirten Barlas, bacağın derinlerinde yer alan ve gözle görünmeyen toplardamarların reflüsüne ilişkin tedavilerin de var olduğunu vurguladı.

    Barlas, ”Kadınların en büyük sorularından biri olan venöz reflü, tedavi edilmezse ciddi rahatsızlıklara yol açabiliyor. Venöz reflü ve bunun sonucunda ortaya çıkan varis, kozmetik değil, bir dolaşım hastalığıdır. Bu nedenle de tedavi, kalp damar cerrahisi uzmanlık alanına giriyor” ifadesini kullandı.

    [youtube id=”0-seSNwiKZw” width=”600″ height=”350″]

  • Hamilelik zor zanaat

    Hamilelik zor zanaat

    Hamilelikte mideniz mi yanıyor? Özellikle sabahları kusuyor musunuz? Tuvalet ihtiyacınız giderek artmayı mı başladı? Bacaklarınıza sık sık kramp mı giriyor? Ayaklarınızdaki şişliklerden dolayı ayakkabılarınızı giyemez hale mi geldiniz?

    Bunlar sizi üzmesin. Hamilelik sürecini yaşayan her kadının başına gelebilecek şikayetlerle karşı karşıyasınız. Üzgünüz bu şikayetlerden bebeğinizi kucağınıza alana kadar kurtulma şansınız olmayabilir; ancak bu süreci nasıl daha rahat atlatabileceğinizi merak ediyorsanız bu yazıyı okumanızda fayda var.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Kara’ya hamilelik döneminde görülebilecek yakınmalar, bunlar için yapılabilecekler ve dikkat edilmesi gerekenleri sorduk…

    Hamilelik döneminde yaşanacak yakınmaların aslında doğal bir süreç olduğunun altını çizen Op. Dr. Kara; ‘Anne adayına bu süreci mümkün olduğunca rahat geçirebilmesi için ne gibi yakınmalarla karşılaşacağı ve bu yakınmalar karşısında yapabileceklerini açıklamak gerekir.’ diye konuştu.
    Bulantı ve Kusma: Psikolojik faktörlerin de etkisinin olabileceği bulantı ve kusmada hormon üreten sistemlerin rolü vardır. Bu durumda sık ve az miktarda kuru yiyecekler tüketin, ağır ve kokulu yiyeceklerden kaçının; bulantı ve kusmanın devamında kilo kaybı da oluyorsa zaman kaybetmeden hekiminize başvurun.

    Mide Yanması: Bağırsak hareketlerinin azalması ve gebelikte artan hormonların etkisi ile sindirim sistemi kaslarında oluşan gevşeme mide yanmasına neden olur. Antiasit ilaçlar bu dönemde sizi rahatlatacaktır.

    Kabızlık: Bağırsak hareketlerinin azalması kabızlığa neden olur. Bol posalı yiyecekler, kepek ekmeği ya da tam buğday ekmeği tercih edin. Özellikle yaz mevsimindeyseniz kayısı, incir, erik gibi meyveler ve bunların kompostolarını tüketin. Gerekirse gaitayı yumuşatan ilaçlar kullanabilirsiniz.

    Hemoroid: Rahmin büyümesi toplardamarlardaki kan dönüşünü engelleyerek hemoroid oluşumuna; hemoroid varsa yakınmaların artmasına neden olur. Kabızlık bir kısır döngü yaratarak yakınmaları ağırlaştırabileceği için mutlaka önlenmelidir. Hemoroid kitlesi büyüdüğünde ve kanama olduğunda mutlaka doktorunuza başvurun.

    Bacaklarda Kramp ve Ağrı: Serum kalsiyumunda azalma veya serum fosforunda artmaya bağlı, bacaklarda kramp benzeri ağrılar görülebilir. Yorulduğunuzda dinlenmek şartıyla yürüyüş yapın ve aynı yerde sabit durarak ayakta beklemeyin. Kramp anında bacaklarınızı karnınıza doğru çekin. Yakınmalarınız fazlaysa doktorunuz kontrolünde kalsiyumdan zengin diyet ve ilaç alabilirsiniz.

    Vajinal Akıntı: Gebelikte büyüyen rahim ağzı nedeniyle vajinal salgıda artış oluşur. Bu salgı artışı vajinal ortamın asiditesini bozarak enfeksiyona zemin hazırlar. Özellikle mantar enfeksiyonları gebelikte daha sık görülür. Yakınmalarda doktorunuza danışın.

    Sık İdrar Yapma: İdrar toplayıcı sistemlerin genişlemesi, idrar akışının azalması, hormon değişiklikleri ve büyüyen rahmin baskısı, mesane fonksiyonlarını değiştirerek; iltihap için zemin oluşturur. Bu durumu engellemek için bol su için ve genital hijyeninize dikkat edin.

    Baş Ağrısı: Duygusal ve hormonal değişiklikler veya sinüzite bağlı olarak baş ağrısı oluşabilir. Ayrıca gebelikte tansiyon yüksekliği ile seyreden gebelik zehirlenmesi, alerji ve enfeksiyon da bu duruma neden olabilir. Sık görülen ya da devam eden baş ağrılarında mutlaka doktorunuza başvurun.

    Ödem (Şişme): Gebelikte sıvı tutulmasına bağlı olarak görülür. Ödemler, gebelik zehirlenmesi belirtisi de olabilir. Bacaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenin. Tuz alımını azaltın ve kesinlikle idrar sökücüleri kullanmayın.

    Bel Ağrısı: Duruş bozukluğu, vücut ağırlığının artışı gibi nedenler bel ağrısına yol açabilir. Duruşun düzeltilmesi bel ağrısını azaltır. Giysi ve ayakkabı seçiminde dikkatli olmalı ve uygun egzersizler yapmalısınız.

    Bayılma ve Halsizlik: Hormonal değişiklikler ayağa kalkıldığında tansiyon düşmesine neden olabilir. Bu durumlarda derin nefes alıp verin. Bacaklarınızı hareket ettirin, başınızı aşağı ayaklarınızı yukarı pozisyona getirin. Ayrıca, kan şekerinizin düşük olması bayılmanıza neden olabileceği için şekerli sıvılar tüketebilirsiniz.

    Göğüslerde Hassasiyet ve Ağrı: Fizyolojik olarak göğüslerdeki değişiklik hassasiyete neden olabilir. Gebeliğe özel rahat sutyenleri 24 saat kullanın. Göğüslerinize buz uygulaması yararlı olabilir.

    Karın Ağrısı: Ciddi bir hastalık belirtisi olabileceği gibi son üç ayda rahmin kasılmasına bağlı olarak da görülebilir. Dinlenme ve pozisyon değiştirme ile düzelebilir. Ancak düzelmiyorsa hemen doktorunuza başvurun.

    Hamilelik ile ilgili yorumlar için tıklayın …

     

  • Hamilelikte Mide Yanması ve Sindirim Güçlüğü

    Hamilelikte Mide Yanması ve Sindirim Güçlüğü

    Her ne kadar sindirim güçlüğünüzün nedeni gebeliğiniz öncesi sindirim güçlüğü nedeni ile aynı olsa da gebelikte eklenen bazı etmenler rahatsızlığı etkileyebilir.

    Gebeliğin erken dönemlerinde vücudunuz fazla miktarda östrojen ve progesteron salgılar. Bu hormonlar mide bağırsak sistemini de içine alan birçok yerdeki düz kasları gevşetmektedir. Sonuç olarak yiyecekler şişkinliğe ve sindirim güçlüğüne yol açacak biçiminde yavaş hareket ederler. Sizin için rahatsız edici olabilir. Ancak bu yavaş emilim bebeğiniz için besinlerin daha yavaş ve iyi emilmesini, kana geçmesini, plasentaya ve oradan da doğrudan bebeğin sistemine geçmesini sağlar. Siz mide-bağırsak sisteminizle ilgili ağrı çekerken bebeğiniz bunları hissetmeyecektir. En azından bu rahatsızlık doğru şeyleri yemenizi engellemeye başlayana dek.

    Mide ile yemek borusu arasındaki kas halkası mide özsuyunun, yiyeceklerin geri yemek borusuna geçmesini önler. Bu kas halkasının gevşemesi nedeniyle mide özsuyu yemek borusuna geçer. Mide asitleri duyarlı yemek borusuna geçer. Mide asitleri duyarlı yemek borusu dokusunu tahriş eder ve kalbin bulunduğu hizada yanma hissedilir. Bu nedenle bu yanmaya “yürek yanması” da denir ama kalple hiçbir ilgisi yoktur. Son altı ayda sorun rahim büyüyüp mideye baskı yapması ile artabilir.

    Hamsızlığın olmadığı bir 9 ay geçirmek olanaksız gibi bir şeydir. Bu gebeliğin hoş olmayan yanlarından biridir. Önlemenin ya da azaltmanın bazı yöntemleri vardır.

    – Çok kilo almaktan kaçının. Fazla kilo mideye olan basıncı arttırır.
    -Bel ve karın bölgenizi sıkan giysiler giymeyin.
    -Üç büyük öğün yerine birden fazla küçük öğün yemeye çalışın.
    -Yavaş, küçük lokmalar halinde ve çok çiğneyerek yiyin.
    -Midenizi rahatsız edecek yiyeceklerden uzak durun. Bunlar arasında acı, bol baharatlı, kızartılmış, yağlı yiyecekler, işlemlerden geçmiş etler (salam, sosis, sucuk vb), çikolata, kahve, alkol, karbonatlı içecekler sayılabilir.
    -Sigara içmeyin
    -Belinizi bükerek eğilmek yerinize dizinizi bükün.
    -Başınız 15 cm. yükseltilmiş biçimde uyuyun.

    Eğer bütün bunlar başarısız olursa hekiminize başvurun. Size düşük sodyum içeren antiasidler önerilebilir. Fazla miktarda sodyum ya da sodyum bikarbonat içeren ilaçlardan uzak durun.

  • Dispepsi

    Dispepsi

    Dispepsi, karnın üst bölgesine yerleşmiş olan şişlik, bir aydan fazla süredir devam eden ağrı, geğirme ve gaz çıkartmayla seyreden şikayetler paketidir.

    Halk arasında hazımsızlık diye adlandırılır ve sık görüldüğü için pek de önemsenmez. Dispepsi, kendi başına bir hastalık olmaktan çok, genellikle altta yatan bir sorunun belirtisidir.

    Dispepsi belirtileri
    – Mide yanması
    – Karın ağrısı
    – Şişkinlik
    – Geğirme ve gaz
    – Bulantı ve kusma
    – Ağızda acımsı veya asitli tat

    Bu belirtiler stresli zamanlarda artabilir. Dispepsiyle birlikte göğüs alt bölgesinde bir yanma şikayeti de oldukça sık görülmektedir. Kadın ve erkeklerde her yaş grubunda görülebilir.

    Aşırı alkol kullanımı, aspirin gibi mideyi tahriş eden ilaçlar, sindirim kanalında ülser gibi bozukluklar ve endişe hali ya da depresyon gibi duygusal sorunlar riski artıran faktörlerdir.

    Hastalığın sebepleri
    Hastalıklar:
    – Ülser
    – Gastro-özofageal reflü (GERD) (asitli mide içeriğinin yemek borusuna geçmesi)
    – Mide hastalıkları (gastritten, ciddi hastalıklara kadar her türlü mide hastalığı)
    – Gastroparezi (midenin normal boşalmaması durumu)
    -Mide enfeksiyonları
    – İritabl bağırsak sendromu
    – Kronik pankreatit
    – Tiroid hastalığı
    – Hamilelik
    – Sindirim sistemi hastalıkları

    İlaçlar:
    – Aspirin ve ağrı kesiciler
    – Östrojen hormonu ve doğum kontrol hapları
    – Kortizon
    – Bazı antibiyotikler
    – Tiroid ilaçları

    Yaşam tarzı:
    – Bir oturuşta çok fazla, hızlı ve yağlı yemek
    – Fazla alkol alımı
    – Sigara
    – Stres ve yorgunluk
    – Mide asidi fazlalığı
    – Yemek yerken aşırı hava yutulması

    Nasıl tanı konur?
    Dispepsi şikayetleriniz varsa daha ciddi bir durumun varlığını ekarte etmek için mutlaka doktorunuza gidin. Çünkü dispepsi geniş bir kavramdır, altında çeşitli hastalıklar gizlenebilir.

    Doktorunuz altta yatan başka hastalıkları araştıracaktır. Bu amaçla birçok kan testi yapabilir, görüntüleme tetkikleri isteyebilir. Yemek borusunu, mideyi ve bağırsakları daha iyi incelemek için endoskopi isteyebilir.

    Dispepsi bir hastalıktan çok bir semptom olduğundan, tedavisi genellikle altta yatan nedene bağlıdır.

    Dispepsi şikayetleri çoğu kez birkaç saat içinde kendiliğinden düzelir ve çoğu hasta doktora başvurmaz. Özellikle 40 yaşın üzerindeki dispepsi yakınmalarının ciddiye alınması gerekir.

    Araştırmalar sonucu altında başka bir hastalık bulunmazsa aşağıdaki öneriler şikayetlerin giderilmesinde yardımcı olabilir.

    Bu önlemlerle dispepside düzelme olmadığında, doktorunuz semptomları hafifletmek için ilaç yazabilir.

    Dispepsiye neden olan yemekleri saptamak için bir yemek günlüğü tutulması da çok faydalı olacaktır. İnsanlar yazdıklarını sonradan incelerken bir anda yedikleri sırada fark etmedikleri önemli ipuçlarını görebiliyorlar.
    Bazen kalp krizleri de dispepsiye benzeyen belirtilere yol açabilir. Bu şikayetler aniden başladıysa ve sizin için olağan dışıysa ve ayrıca nefes darlığı, terleme veya çeneye, boyuna, kola yayılan ağrıyla birlikteyse derhal tıbbi yardım istenmelidir.

    – Bir oturuşta çok fazla yemek yemeyin.

    – Baharatlı yemeklerden kaçının.

    – Turunçgiller ve domates gibi yüksek miktarda asit içeren gıdaları tüketmeyin.

    – Sigarayı bırakın.

    – Alkollü içeceklerden uzak durun.

    – Kafeinli ve gazlı içecekleri tüketmeyin.

    -Karnınızı sıkan dar giysilerden kaçının. Bunlar mideye baskı yaparak içindekilerin yemek borusuna geçmesine neden olur.

    -Yedikten hemen sonra yatmayın veya uzanmayın.

    -Son yediğiniz yemekle yatma saatiniz arasında 2-3 saat olsun.

    -Yatağın baş ucu ayak ucundan en az 15 cm. yüksekte olsun. (Yüksek yastık değil, yatağın başucunu altına kitap gibi bir şeyler koyarak yükseltin veya özel reflü yastıkları kullanın) Böylece yatarken yediklerinizin yemek borusu yerine, bağırsaklara doğru akışı sağlanır.

  • Reflü Hastalığı

    Reflü Hastalığı

    Reflü gastro osefageal reflu: Normalde yediğimiz yiyecekler yutkunma fonksiyonuyla yemek borusunda (osefagus) ilerler ve mideye geçerler. Midenin yemek borusuyla birleştiği noktada bulunan kaslar kasılarak diyaframın da yardımıyla kapak görevi görürler. Bu kapak görevi yapan oluşuma sfinkter adı verilir. Çeşitli nedenlerden dolayı kapak sisteminin yetersiz çalışması sonucu mideye giren yiyecekler tekrar yemek borusuna kaçar. Mide içeriği midede eklenen enzimlerle asidik bir yapı gösterir. Mide içeriğinin PH ı oldukça düşüktür. PH nın düşük olması asitlik derecesinin yüksek olması anlamına gelir. Reflüde sfinkter yeterince kasılmadığı için midenin asidik içeriğinin bir kısmı ösefagusa geri döner. Uzun süre bu içerikle temas eden ösefagusta buna bağlı olarak tahribatlar oluşur. Ayrıca ince bağırsaktan mideye safra sızıyorsa içeriğe safra da eklenerek tahribatın artmasına neden olur.

    Reflünün oluşumunda birkaç etken rol oynamaktadır.

    – Kapak sisteminin yetersiz çalışması
    – Mide fıtığı
    – Mide boşalım süresinin uzaması
    – Beslenmede ve davranışlarda yapılan hatalar.

    Reflü çeşitli belirtilerle kendisini gösterse de bazı vakalarda hiç belirti de göstermeyebilir. Genel reflü belirtileri ;

    – Midede yanma hissi
    – Göğüs boşluğunun orta kısmında ağrı, yanma, sıkışma ve çarpıntı hissi
    – Boğaz ağrısı, ses kısıklığı, öksürük (mide içeriğinin yemek borusundan boğaza kadar gelmesiyle boğaz ve ses tellerinde tahriş , gıcıklık , ses kısıklığı ve öksürük oluşabilir.)
    – Ağızda oluşan acı veya ekşimsi tat
    – Şişkinlik hissidir.

    Bu belirtiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir.
    Reflünün tanısı endoskopik görüntüleme ve pH değerinin ölçülmesiyle konur.

    Reflünün tedavisi birkaç şekilde olur;

    – İlaç tedavisi
    – Cerrahi yöntemler
    – Davranış ve beslenme şekillerinin düzenlenmesi

    İlgili Konular ;

    – Reflünün belirtileri nelerdir?
    – Mide yanması ve mide ekşimesi şikayetim var, reflü hastası olabilir miyim?
    – Reflü hastaları nelere dikkat etmeli?
    – Reflü nedir?
    – Reflü hastalığının tanısı nasıl konulur?
    – Reflü hastalığı tedavi edilmezse tehlikeli olabilir mi?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi cerrahi yöntemler kullanılır?
    – Reflü ameliyatının başarı oranı nedir?
    – Reflü ameliyatından sonra iyileşme süreci nasıl olur?

  • GNC Türkiye’den yeni bir dünya markası Dr. Hauschka

    GNC Türkiye'den yeni bir dünya markası Dr. Hauschka | 4Türkiye’de ‘iyi yaşam’ konseptiyle perakende sektöründe büyümesini sürdüren
    GNC Türkiye, yeni bir dünya markasını Türkiye’ye taşıyor. Organik kozmetik ürün pazarının önde gelen markalarından Dr. Hauschka, GNC Türkiye mağazalarında satışa sunuluyor.

    Türkiye’deki ilk ve tek perakende beslenme destek ürünleri şirketi GNC, başarısı tüm dünyada kanıtlanmış, cildin kendi kendini yenileme gücünü destekleyen ve organik bileşenlerden oluşmuş yüzde 100 doğal, organik kozmetik markası Dr. Hauschka Skin Care’i Türk tüketicisiyle buluşturuyor.

    Türkiye’de açıldığı ilk günden bu yana ‘iyi yaşam’ konseptiyle büyümesini sürdüren GNC Türkiye’nin Çırağan Sarayı’nda düzenlediği Dr. Hauschka Türkiye Lansmanı GNC Türkiye Pazarlama Direktörü Burçak Dikmen, Dr. Hauschka Kurum Sözcüsü Inka Bihler Schwarz, GNC Türkiye Satış Direktörü Engin Deniz Acemoğlu ve Dr. Hauschka Marka Yöneticisi Özge Calay’ın katılımıyla gerçekleşti.

    Kozmetik alanında 50 yıldan bu yana tüm dünyada adından sıkça söz ettiren Dr. Hauschka markasıyla Türkiye’deki organik ürün pazarına iddialı bir giriş yapan GNC Türkiye; doğal vitamin, mineral ve bitkisel ürünleri ile farklılığını öne çıkartıyor.

    Mevcut ürün çeşitliliğinin yanı sıra, Türk tüketicisine sunduğu yeni kategoriler ve ürünlerle farklılığını ortaya koyan GNC, kozmetik alanında, felsefesi ve üretimi ile kendisine yakın bulduğu Dr. Hauschka’yla, organik tarımın önemine de dikkat çekiyor.

    Arka bahçeden güzelliğe giden yol

    Alman şirketi WALA tarafından geliştirilen ve Almanya’da üretilen Dr. Hauschka, felsefesi ve üretim şekli ile ayrılıyor. Üretimi 1950’li yıllarda WALA’nın kendi bahçıvanlarının şirketin arka bahçesinde biyodinamik metodlar kullanarak bitki yetiştirmesiyle başlıyor ve şu an 4,5 hektardan daha geniş bir alanda WALA ürünlerinin üretiminde kullanılmak üzere 150’den fazla farklı medikal bitki yetiştiriliyor. Doğadan gelen bileşenler, özenle seçilmiş medikal özellikli organik ve biyodinamik olarak yetiştirilmiş bitkiler ve özel üretim konsepti Dr.Hauschka’nın özel cilt bakımı serilerinin temelini oluşturuyor.
    WALA’nın kurucusu Dr.Rudolf Hauschka’nın “Ritim hayatı taşır.” felsefesinden yola çıkarak 1960 yılında üretiminine başladığı Dr. Hauschka Skin Care, özel üretim prosesleri ile medikal özellikli bitkilerden, alkol kullanılmaksızın bozulmadan kalabilen su bazlı özütlerin elde edilmesiyle oluşturuluyor. Sağlıklı yaşamın sırrının hayatın ‘ritmi’nde olduğu görüşünden yola çıkan uzmanlar; kozmetik dünyasında bir devrim niteliği taşıyan Dr. Hauschka’nın başarısının da, bu ritmik proseslerden geldiğini dile getiriyor.

    GNC’nin Türk tüketicisiyle buluşturduğu bu özel kozmetik markası Dr. Hauschka’nın Türkiye lansmanı için ülkemize gelen Dr. Hauschka Kurum Sözcüsü Inka Bihler Schwarz konuşmasına Dr. Hauschka markasının doğuşu, kurucuları Dr. Rudolf Hauschka ve Estetisyen Elizabeth Sigmund’un bir araya gelişi ve marka felsefesinin ortaya çıkışını anlatarak başladı.

    Dr. Hauschka ürünlerinin farkını yaratan özel üretim prosesinden de bahseden Inka Bihler Schwarz: “Özenle seçilmiş hammadde kaynakları, organik ve biyodinamik tarımla üretilen bitkiler ve markanın ‘Ritim Hayatı Taşır’ felsefesiyle gelişen ritmik üretim prosesi, markamızın en önemli farkını ortaya koyan unsurlar olarak dikkat çekici. Dr. Hauschka’nın hammaddesi, aralarında Isparta’nın da yer aldığı dünyanın her tarafından, cildin ritmine en uygun bitkilerin ve özlerin bulunabileceği en kaliteli bahçelerden temin ediliyor” dedi. Schwarz sunumunda ayrıca, Dr. Hauschka ürün gamında yer alan yüz ve vücut bakım ürünlerinden, olgun ciltler için geliştirilen yenileyici ve dekoratif kozmetik serilerine ve Medline ağız sağlığı ürün gruplarına yer verdi.

    GNC Türkiye’nin Dr. Hauschka tanıtım toplantısında söz alan GNC Pazarlama Direktörü Burçak Dikmende GNC Türkiye’nin dünden bugüne geldiği yeri anlattığı konuşmasında son iki yılda pazarda yüzde 20 oranında büyüdüklerini ve 17 ile yayılan 60 mağazayla sağlıklı yaşama destek verdiklerini sözlerine ekledi. .

    GNC Türkiye’nin önümüzdeki dönemde organik ürünlere ağırlık vereceğini belirten Burçak Dikmen; Mega Tea ile başlayan organik ürün segmentinin Avrupa’nın tanınmış organik kozmetik markası Dr.Hauschka ile daha da çeşitleneceğinin altını çizdi.

    Dikmen: “Türk tüketicisine her zaman yeni kategori ve ürünlerle ulaşmayı ilke edindik. Bugün Türkiye lansmanını yaptığımız Dr. Hauschka da bu özel ürünlerden bir tanesi. 50 yıllık bir başarı öyküsüne sahip olan marka, gerek felsefesi gerekse üretim şekliyle, GNC ile çok ortak noktalar barındırıyor” dedi. Organik tarımın önemine de değinen Dikmen, bu felsefeye hizmet eden yeni ürünleri bünyelerine katmaya devam edeceklerini dile getirdi. Dikmen: “Bugün olduğu gibi bundan sonra da farklı organik ürünlerimizi ‘İyi Yaşam’ konseptine inanan, sağlıklı ve kaliteli yaşamı sevenlerle buluşturmaya devam edeceğiz” dedi.

    Hayatın ritmini yakalamaya fırsat veren 40 ürün

    Dr. Hauschka Skin Care ürünlerine benzersiz kalitesini veren bileşenleri arasında: badem yağı, avokado yağı ve jojoba yağı gibi yüksek kaliteli bitki yağlarından; balmumu, kandelilla ve gül mumu gibi doğal mumlara; çoban gülü, latin çiçegi ve papatya gibi cildi besleyen medikal özellikli bitkilerden; lavanta yağı, gül yağı, limon yağı gibi doğal yağ özlerine kadar pek çok çeşit bulunuyor; temizleme ürünlerinden, güçlendirme ve canlandırmaya; özel bakım ürünlerinden, yoğun bakım kremlerine, maskelere; vücut bakımından yağlara kadar toplam 40 ürün Dr. Hauschka Skin Care serisi GNC Türkiye’nin 60 mağazası ve işbirliği yaptığı 224 bayi eczaneden kaliteli yaşamı tercih edenlere ulaşacak. GNC Türkiye ayrıca tüketicilere bilgi paylaşımı platformu olarak da önemli bir kanal konumunda bulunan www.gnc.com.tr internet sitesi üzerinden online alışveriş imkanı da sunuyor. www.drhauschka.com.tr sitesi üzerinden de Dr. Hauschka markasıyla ilgili tüm bilgilere ulaşılabiliyor.

    Dr. Hauschka Skin Care ürünleri sahip olduğu sertifikalar ve bugüne kadar aldığı ödülleriyle de dikkat çeken bir marka. Dr. Hauschka ürünleri; doğal kozmetik ürünlerini sertifikalandıran BDIH amblemine sahip. Doğal ve organik kozmetikler için uluslararası bir onaylama kurumu olan NaTrue ise Dr.Hauschka ürünleri için yeni bir gelişme. Yüksek kalitede en iyi ürünlerin sunulduğunu tüm şeffaflığıyla göstermenin bir yolu olan NaTrue amblemi de Dr.Hauschka ürünlerinde bulunuyor.

    GNC Türkiye Hakkında:
    Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen doğal vitamin, mineral ve bitkisel ürün üretim, pazarlama ve dağıtım firmalarından biri olan GNC Türkiye, ülkemizdeki faaliyetlerini 1994 yılından beri sürdürüyor. 1998 yılında Nişantaşı’nda açılan ilk mağazasının ardından Ankara Karum ve İstanbul Şaşkınbakkal mağazalarının ardından bugün toplam 60 satış noktası ve online satış mağazasıyla hizmet veriyor. Sağlığın korunmasına yardımcı, kişisel gereksinimler göz önüne alınarak hazırlanmış vitamin, mineral karışımlarını bitkisel ve sporcu destek ürünlerini konusunda uzman danışmanlar eşliğinde kullanıcılarıyla buluşturan GNC’nin tüm ürünleri Amerikan Sağlık Örgütü FDA (Food & Drug Administration) tarafından kabul edilen RDA (Recommended Daily Allowance) standartları referans alınarak üretiliyor. GNC Türkiye de ülkemizin RDA (Recommended Daily Allowance) standartlarını referans alarak uygun ürünleri portföyüne katıyor ve tüketiciye sunuyor.

    FACE CARE SERİSİ ÜRÜNLER

    Dr.Hauschka Clarifying Toner
    Temizleme Toniği

    Clarifying Toneryağ içermeyen temel bir bakım ürünüdür. Bu özel tonik sadece cildi canlandırma amaçlı değildir. Yağlı ve problemli ciltlerde temel sorunların giderilmesine de yardım eder, fazla yağ üretimini baskılar ve cildin kendi kendini yenileme mekanizmasını destekler. Temel bileşenlerinden aynısefa çiçeği ve çoban gülü bitkileri akneli ciltlerin kullanımı için de bu ürünü uygun kılar. Güvercin ağacı yağ salgılanmasının düzenlenmesinde etkilidir. At kestanesi ise kızarıklık ve hassasiyet oluşumunu önler.

    Dr.Hauschka Cleansing Cream
    Temizleme Kremi

    Organik olarak yetiştirilmiş, tatlı badem ve etkin bitki özleri (aynısefa, güvercin ağacı, sarıkantaron) içermektedir. Cildin doğal hidrolipit tabakasını koruyarak hassas bir temizleme sağlar. Cildin kendi kendini temizleme özelliklerini uyararak siyah nokta oluşumunu önler. Yüzey aktif madde içermez. Tüm cilt tipleri için uygundur. Cildi yumuşak ve pürüzsüz hale getirir, ölü hücre üretimini normale döndürür. İçeriğindeki sarı kantaron cildi yatıştırıcı özelliğe sahiptir. Kalıcı nemlendirme etkisiyle günlük temizleyiciler arasında fark yaratır.

    Dr.Hauschka Cleansing Milk
    Temizleme Sütü ve Makyaj Temizleyicisi

    Makyaj temizleyici olarak tercih edilir. Göz çevresindeki hassas cilt için de kullanımı uygundur. Günlük yüz temizleyici olarak da kullanılır. Tüm cilt tipleri için uygundur. Özellikle cildi çok hassas kişiler için temizleyici olarak tercih edilebilir. Cildin doğal hidrolipit tabakasına zarar vermez. Badem yağı, jojoba yağı, kayısı çekirdeği yağı sayesinde lipit tabakanın oluşumuna destek sağlar. Cleansing Milk ile tıraş da olunabildiği için tüm dünyada erkekler arasında da çok tercih edilen bir üründür.

    Dr.Hauschka Daily Revitalizing Eye Cream
    Günlük Canlandırıcı Göz Çevresi Kremi

    Tüm cilt tipleri için uygun, hızlı emilen bir nemlendiricidir. Erken yaşta kırışıklık oluşumuna meyilli ciltlerde bu hafif krem tercih edilebilir. Tazeleyici, yatıştırıcı ve kırışıklık oluşumunu engellemeye yardımcı olarak kullanılabilir. Oftalmolojik ve dermatolojik olarak test edilmiştir. Kontakt lens kullananlar için uygundur.

    Dr.Hauschka Eye Solace
    Göz Solüsyonu

    Kontakt lens kullanan, sürekli bilgisayar başında çalışan, saman nezlesi / polen alerjisi şikayetleri sık görülen, ağlama, uykusuzluk, dumanlı hava, aşırı güneş ışığı, migren gibi nedenlerle gözlerinde hassasiyet oluşan kişiler için idealdir. Göz kızarıklıkları ve gözaltı şişkinliklerini azaltmak için yardımcı olur. Yorgun, gerilmiş ve tahriş olmuş gözleri hızlı bir şekilde canlandırır. Gevşemiş göz kapakları ve göz çevresindeki gevşemiş cildi güçlendirmek için destektir. Gözotunun antimikrobiyal etkisi gözü dış etkenlerden korurken, rezene, papatya ve çay rahatlatıcı etki gösterir.

    Dr. Hauschka Facial Toner
    Yüz Toniği

    Normal, kuru ve hassas ciltler ve yenilenmeye ihtiyaç duyan ciltler için kullanıma uygundur. Cilt fonksiyonları üzerinde genel bir destekleyici ve uyarıcı etkiye sahip olduğundan yağsız temel gece bakımı olarak yeterlidir. Sadece canlandırıcı etki değil aynı zamanda nem kazanımına da destek olur.
    Çoban gülü cildin nemini korurken aynı zamanda cildi yenilemeye de yardımcı olur. Erkeklerde tıraştan sonra kullanımı önerilir böylece cilt güçlenir, canlanır.

    Dr.Hauschka Lip Balm
    Dudak Balsamı

    Zor ilkim şartlarında, yoğun kış koşullarında dudaklar için yoğun koruma Lip Balm ile sağlanır. Kuru ve çatlamış dudakları yeniler ve bakım yapar.Kuruluktan kaynaklanan dudak çevresindeki ince çizgilerin ve kırışıklıkların oluşmasını engellemek için dudak çevresine maske olarak da kullanılabilir. İçeriğindeki bal mumu çevresel koşullara karşı kalkan görevi yapar. İpek tozu çatlamış dudaklara ipeksi bir görünüş kazandırır.

    Dr.Hauschka Lip Care Stick
    Dudak Bakımı İçin Stik

    Shea yağı, balmumu, kuşburnu, kayısı çekirdeği yağı ve havuç içeren Dr.Hauschka Lip Care Stick, içeriğindeki altı farklı bakım mumu ile zengin bir dudak bakım ürünüdür. Dudakları yoğun bir şekilde nemlendirir ve bitki mumları sayesinde güneşten korumaya yardımcı olur. Stresli çevresel koşullara karşı koruma sağlar. Dudakların kurumasını ve çatlamasını önler. İçeriğindeki havuç ise dudakların solgun görünümünü giderir.

    Dr.Hauschka Pure Care Cover Stick 01/02
    Kapatıcı Stik

    Çay çiçeği, çay ağacı, aynisefa çiçeği, çoban gülü gibi özenle seçilmiş organik bitkilerden oluşan Pure Care Cover Stick 01, farklı renk tonuyla, cilt pürüzlerini gizlemeye yardımcı, kapatıcı ve renklendirici bir üründür. İçeriğindeki anti-inflamatuar bitkiler sayesinde aknelerin yayılmasını engellemeye yardımcı olur. Göz çevresindeki hassas cilt için uygun, cildin nem dengesini bozmayan bir kapatıcıdır. Ürünün daha koyu tonu Pure Care Cover Stick 02’dir.

    Dr.Hauschka Quince Day Cream
    Ayva İçerikli Gündüz Kremi

    Koruyucu ve nemlendirici gündüz kremidir.Ayvadaki doğal mumsu yapı cildi dış etkenlere karşı korur. Çevresel koşullardan çabuk etkilenen ciltlere öncelikle tavsiye edilir. Özellikle kış aylarında tek başına veya diğer nemlendirici kremlere ek olarak kullanılabilir. Yağlı tabaka bırakmaz.

    Dr.Hauschka Rejuvenating Mask
    Yenileyici Maske

    Cildin yenilenme sürecini destekleyen Dr.Hauschka Rejuvenating Mask cildin hızlı ve görülür biçimde yenilenmesini ve sıkılaşmasına yardımcı olur. Aynı zamanda gözeneklerin elastikiyetini yeniden kazanmasına destek olur. İçeriğindeki ayva, hodan, papatya ile nem dengesini sağlar. Propolis de içeren bu özel formul hasar görmüş ciltleri onarmaya yardımcı olur. Tüm cilt tipleri için uygundur. Kılcal damarları çatlamış ciltlerde yatıştırıcı olarak kullanılabilir.

    Dr.Hauschka Rhythmic Conditioner Sensitive
    Ritmik Hassas Bakım Ampulleri

    Dr.Hauschka Rhythmic Conditione Sensitive özellikle hassas ciltler için geliştirilmiş, kılcal damarları yüzeye yakın, damar çatlakları oluşmuş, çabuk kızaran ciltler için idealdir. Kızarıklıkların gözle görülür bir biçimde azalmasına ve damarların güçlenerek cildin daha yumuşak ve esnek bir forma kavuşmasına destek olur. Dr.Hauschka Rhythmic Conditioner Sensitive güneş yanıklarında cildi serinletip yanma hissini azaltmak için ve zarar görmüş cildi onarmak için de güvenle kullanılabilir.Tüm cilt tiplerinde 28 günlük bir kür halinde kullanılarak cildin doğal aktivitesini uyaran Dr.Hauschka Rhythmic Conditioner Sensitive içeriğindeki meşe kabuğu özütü ve inci tozu ile cildimizin doğal kalkan özelliğini arttırır.

    Dr.Hauschka Rhythmic Night Conditioner
    Ritmik Gece Bakım Ampuller

    Gül, ayçiçeği, beyaz zambak, aloe, hatmi, çoban gülü, güvercin ağacı içeren yoğun bakım ampulleri gümüş, bal ve arı sütü ile zenginleştirilmiştir. Kuru, normal ve yağlı ciltler için uygun olan bu yoğun bakım ürünü cildin sağlıklı bir şekilde yenilenmesini teşvik eder. Mevsim geçişlerinde ve özellikle stresli dönemlerin ardından cildi canlandırmak ve sıkılaştırmak için kullanılır. Bu su bazlı özel bakım ampulleri doğadan gelen güçle cildin kendi işleyişini ve özel ritmini destekler. Dr.Hauschka Rhythmic Night Conditioner’ı cildimizin yenilenme döngüsüyle uyumlu olarak senede birkaç kez 28 günlük kürler halinde kullanılması önerilir.

    Dr.Hauschka Rose Day Cream
    Gül İçerikli Gündüz Kremi

    İçeriğindeki çeşitli güllerden oluşan gül özütü, hatmi, kuşburnu, sarı kantaron, balmumu, shea yağı ve gül mumundan oluşan Rose Day Cream cildin kendini yenilemesini sağlayan, pul pul dökülme ve ölü hücreleri azaltmak için kullanılan gül içeriği yoğun bir nemlendiricidir. Cilde yumuşaklık ve kadifemsi bir his verir ve hızlı bir şekilde emilime sahiptir. Yağ ve nem dengesinin optimal düzenine kavuşmasına yardımcı olur. İçeriğindeki kuşburnu sayesinde kızarıklığa eğilimli hassas ciltlerin direncini arttırır. Kuru, yıpranmış, zarar görmüş cildin onarımına destek olur.

    Dr.Hauschka Regenerating Day Cream
    Yenileyici Gündüz Kremi

    İsoflavanlarca zengin kırmızı yonca, silikanın doğadaki en yaygın kaynaklarından biri olan atkuyruğu otu, bol miktarda vitamin içeren barbabos kirazı, kremsi yapı kazandıran kalanşo bitkisiyle harmanlanınca cildin kendini yenilemesini destekleyen Dr.Hauschka Regenerating Day Cream doğdu. Dr.Hauschka Regenerating Day Cream besleyici bitkisel yağlar da içerir. Bunlardan bazıları ahududu, shea ve avokadodur. Kırışıklık oluşumu artan, ilgi isteyen kuru, olgun, donuk veya hassas cilt tipleri için idealdir. Cildin kendini yenileme gücünü destekleyerek cildin gerginleşmesine yardımcı olur. Kuruluğun sebep olduğu kırışıklıkları ve ince çizgileri azaltır, kızarıklıkları yatıştırır. Zengin içerik ve kremdi kıvamlı olması sayesinde kolay emilir.

    Dr.Hauschka Regenerating Serum
    Yenileyici Serum

    Regenerating Serum olgun ciltlerde gün içinde gittikçe artan kuruluğun ve hassasiyetin geri gelmesini engelleyip gün boyu cildin ihtiyacı olan nemi sağlar. Böylece cildinizi daha taze ve daha sıkı hissedersiniz. Cilt fonksiyonlarını güçlendirir. Kızarıklıkları giderir, hassas cildi yatıştırır. Nem dengesini sağlayan ayva, isoflavonlarca zengin kırmızı yonca ve yonca balı etkili formulasyonu oluşturan bitkilerden yalnızca birkaçıdır.

    Dr.Hauschka Intensive Treatment 02
    Yoğun Bakım Toniği 02

    Özellikle akneli ciltler için geliştirilmiştir. 25 yaş üstü kişilerde aknenin oluşmasını engellemeye yardımcı olur. Cildi arındırır, yatıştırır ve dengeler. İçeriğindeki hindiba, yer fesleğeni, güvercin ağacı ve Bad Bentheim kaplıcasından getirilen doğal jeotermal su sayesinde enflamasyonu azaltmaya yardımcı olmak için hızla etki eder.

    Dr.Hauschka Intensive Treatment 04
    Yoğun Bakım Toniği 04

    Dr.Hauschka Intensive Treatment 04 canlandırıcı özellikte değerli taşlardan olan kehribar ve mavi turmalin, yenileyici özelliğiyle altın, nem dengesini sağlayan bitkilerden hatmi, ak zambak, güçlendirici gingko ve zeytin yaprakları, sandal ağacı suyu, arı sütü ve BadBentheim kaplıcalarından doğal kaynak suyu içerir. 40 yaş üzeri olgun ciltlerin ihtiyaçlarına göre tasarlanmış olan Dr.Hauschka Intensive Treatment 04 dengesini yitiren cildi normalleştirmek için uyarıcı sinyaller gönderir. Pürüzsüzleştirir, canlandırır, nemlendirir. Kuruluğun neden olduğu çizgileri önler. Cildin yapılandırıcı, yenileyici gücünün yeniden ortaya çıkması için destek olur.

    Dr.Hauschka Intensive Treatment 05
    Yoğun Bakım Toniği 05

    Yağ içermeyen Dr.Hauschka Intensive Treatment 05, menopoz döneminde lekelere ve pigmentasyona maruz kalması muhtemel cildimizin ihtiyaçlarına yönelik olarak geliştirilmiştir. Intensive Treatment 05 cildin kendini yenilemesine yardımcı olurken, aynı zamanda güçlenmesini de destekler. Intensive Treatment 05’in içeriği doğanın çeşitli hazinelerini bir araya getirmektedir. İçeriğindeki argentit, kırmızı yakut, gibi değerli mineraller, hayıt, karayılan otu, gül gibi özenle seçilmiş bitkilerle hormonal değişimden kaynaklanan ciltteki kahverengi lekeleri ve sıcak basmalarından kaynaklanan kızarıklığı engellemeye yardımcıdır.

    Dr.Hauschka Normalizing Day Oil
    Normalleştirici Gündüz Yağı

    Bitkisel yağların eşsiz bir kombinasyonu olan Dr.Hauschka Normalizing Day Oil cildinizin yağ üretimini dengelemeye ve aşırı sebum üretimini normalleştirmeye destek olur. Geniş gözenekli, yağlı ve lekeli ciltlerin düzenlenmesi için kullanılan gündüz bakım ürünüdür. Cildi yatıştırır ve yumuşak hale getirir. Hızlı bir şekilde emilir ve ciltte yağ kalıntısı bırakmaz. Yağlı ve lekeli ciltlerin benzerlik yasasını temel alarak onarımına yardımcı olur. Benzerlik yasasına göre, dışarıdan cilde yağ verildikçe yağ bezleri kendi yağ üretimlerini azaltır.

    Dr.Hauschka Moisturizing Day Cream
    Nemlendirici Gündüz Kremi

    Kuru, nemi azalmış, solgun ciltler için kullanılan Moisturizing Day Cream, cildin nem ve yağ üretimini aktive eder. Likit ve hızlı emilen yapısıyla kullanımı kolaydır. Cildin yağ-nem dengesinin düzenlenmesinde ve cildi canlandırma da etkindir. Karma ciltler için Normalizing Day Oil ile karıştırılarak kullanılması önerilir.

    Dr.Hauschka Cleansing Clay Mask
    Temizleyici Kil Maskesi

    Lösten (tıbbi kil), latin çiçeği ve güvercin ağacının kombinasyonu ile Dr.Hauschka Cleansing Clay Mask derin temizleme için geliştirilmiş bir maskedir. Yağlı, akne oluşumuna meyilli, problemli cilt tipleri için idealdir. Ölü hücreleri ve atık maddeleri aktif şekilde emerek cildin üzerindeki yükü hafifletir. Derin temizlemeyle cilt, derin bir nefes alır. Cilt pürüzsüzleşir. Yatıştırıcı ve yenileyici özelliği ile ciltte oluşan kızarıklık, akne oluşumu ve tahrişlerle mücadele edilmesine yardımcı olur.

    Dr.Hauschka Regenerating Eye Cream
    Yenileyici Gündüz

    Olgun ciltler için geliştirilmiş, yüksek kaliteli, doğal bir içeriğe sahip bu göz bakım kremi, doğal fonksiyonları uyararak, cildin kendini yenileme sürecini destekler. İçeriğinde bulunan dokuz etkin bitki ile göz bölgesi için gerekli yoğun bakım ve koruma sağlanır. Hodan tohumundan elde edilen değerli yağ, nemlendirici ayva tohumu özütü ve arıtıcı özellikli huş ağacı yaprakları, cildin nem düzeyini dengeleyerek, göz çevresindeki kuru bölgeler üzerinde etki gösterir. Silis içeren at kuyruğu otu bağdokuları güçlendirip sıkılaştırırken, A ve E vitaminleri açısından zengin barbados kirazı özütü ve yabani iğde yağı içerdiği antioksidanlarla koruma sağlar.

    Dr.Hauschka Regenerating Neck&Decollete Cream
    Yenileyici Boyun ve Dekolte Kremi

    Dr.Hauschka Regenerating Neck and Décolleté Cream olgun ciltlerde boyun ve dekolte bölgesinin ihtiyaçlarına yönelik olarak geliştirilmiştir. En kaliteli doğal bileşenlerden elde edilen bu yoğun bakım kremi, cildin doğal fonksiyonları üzerinde uyarıcı etki göstererek, cildin kendini yenileme sürecini destekler. Ürün içeriğinde bulunan silis yönünden zengin atkuyruğu otu, bağdokuların sıkılaşıp güçlenmesine yardımcı olur. Nem-dengeleyici özellikli hatmi özütü, huş ağacı yaprakları ve izoflavon açısından zengin bir bitki olan kızıl yonca, cildin nem kazanarak güçlenmesine destek olan harikulade bir birleşim oluşturur. Avustralya fındığı ve argan da dahil olmak üzere sekiz ayrı bitkiden elde edilen yağlarla içerik açısından zengin ve besleyici bir bakım kremidir.

    Daily Face Care Kit
    Günlük Yüz Bakım Kiti

    Cleansingn cream, Cleansing milk, Facial toner, Roseday cream, Quinceday cream ve Moisturizing day cream ürünlerinin deneme boylarını içeren bu kit, ürünleri denemek için veya seyahat kiti olarak tercih edilebilir.

    BODY CARE SERİSİ ÜRÜNLER

    • Vücut nemlendiricileri
    • Vücut yağları
    • Deodorant
    • Ayak bakım ürünleri
    • El kremi
    • Tırnak bakım ürünleri

    Dr.Hauschka Lemon Body Moisturizer
    Limon İçerikli Vücut Nemlendiricisi

    Limon özütü, adaçayı, güvem meyveleri ve zeytinyağı ile jojoba yağının mükemmel birleşimi olan Dr.Hauschka Lemon Body Moisturizer, kolay ve hızlı emilen yapısıyla cildinizde yağlı tabaka bırakmayan bir vücut kremidir. Cilde yumuşaklık ve pürüzsüzlük hissi verir. Nemlendirmenin yanı sıra sıkılaştırıcı bir etkiye sahiptir. Bağ dokunun esnekliğini arttırarak selülit görünümünü azaltmaya yardımcı olur. Tazeleyici etkisi ve yaz esintili limon kokusu, cildinizde gün boyu ferahlık hissi uyandırır.

    Dr.Hauschka Birch Arnica Body Oil
    Birch Arnica Vücut Yağı

    Dr.Hauschka Arnica Body Oil, egzersizden önce ve egzersizden sonra cilt metabolizmasını aktive edecek bitkilerden oluşan bir vücut yağıdır. Dolaşımı uyarmaya, gergin kasları ve çok çalışan eklemleri rahatlatmaya yardımcı olur. Cildi besleyip canlandırmak için de tercih edilebilecek Birch Arnica Body Oil içeriğindeki arnika bitkisi, ısırgan otu, huş yaprakları sayesinde yatıştırıcı ve gerginliği azaltıcı bir masaj yağı olarak da tercih edilebilir.

    Dr.Hauschka Blackthorn Body Oil
    Blackthorn Vücut Yağı

    Cildin ritimlerini takip eden ve doğal işleyişini destekleyen Dr.Hauschka Blackthorn Body Oil, ciltte elastikiyet kaybını önlemeye yardımcı olur. Hamilelik döneminde çatlak oluşumunu engellemeye destek olmak için önerilen Blackthorn Body Oil masaj ile birlikte uygulandığında sıkılaşma sağlamaya da yardımcı olur. Sarı kantaron ve jojoba yağlarının yatıştırıcı etkisiyle desteklenmiş güvem tomurcukları masajda vücudu rahatlatmak için de önerilir.

    Dr.Hauschka Fitness Foot Balm
    Fitness Ayak Balzamı

    Sarı kantaron otu içeren Fitness Foot Balmat kestanesi ve güvem içeriğiyle sürekli ayakta kalanlara özellikle önerilen bir nemlendiricidir. Sarı kantaron otunu ve at kestanesi ile dolaşımı destekleyerek ayaklara hafif bir sıcaklık veren Dr.Hauschka Fitness Foot Balm kış aylarının ayak bakım ürünüdür. Kremsi yapısı bu ürünü masaj için de uygun kılmaktadır.

    Dr.Hauschka Hand Cream
    El Kremi

    Dr.Hauschka Hand Cream, Hatmi, jojoba, badem, balmumu ve kalanşo ile nemlendirir ve besler. Cilt üzerinde ince bir koruma kalkanı oluşturur. Pürüzlü, nasırlı cildi yumuşatır. Ellerinizin yanı sıra dirseklere günlük bakım yapmak için de önerilir.

    Dr.Hauschka Neem Nail Oil / Neem Nail OilStick
    Tespih Ağacı İçerikli Tırnak Bakım Yağı

    El ve ayak tırnaklarını ve tırnak yataklarını beslemeye ve güçlendirmeye yönelik üretilen Dr.Hauschka Neem Nail Oil; tespih ağacı, çoban gülü ve sarı papatyadan oluşan bitkisel yağ karışımıdır. Yenilenme sağlayarak, tırnakların esnekliğinin korunmasına yardımcı olan özel içeriğe sahiptir. Tırnakları pürüzsüzleştirir ve dış etmenlere karşı korur. Şeytan tırnaklarının sertleşmesini önler, yumuşatır. Anti-enflamatuar özellikli bitkilerle özellikle manikür ve pedikür sonrasında tırnak çevresinde iltihaplanma olmasını engellemeye yardımcı olur. Tırnakların daha sağlıklı bir görünüme sahip olması için önerilen Neem Nail Oil, stick formu ile de kullanım kolaylığı sağlar.

    Dr.Hauschka Rosemary FootBalm
    Biberiye İçerikli Ayak Balzamı

    Rosemary Foot Balm içeriğindeki ipek lifleri sayesinde ayaklarda oluşan nemi emerek oluşan ıslaklık hissini ortadan kaldırır. Bakteri ve mantar enfeksiyonlarını önlemeye yardımcı olur. İpek ve adaçayı birleşimi ter üretimini düzenlemeye yardımcı olur ve olası kokuları hapseder.

    Dr.Hauschka Rosemary Leg&Arm Toner
    Biberiye İçerikli Bacak ve Kol Toniği

    Dr.Hauschka Rosemary Leg&Arm Toner içeriğindeki hodan ve biberiye bitkileriyle damarları güçlendirmeye yardımcı olur. Dolaşımı destekleyen formulasyonu ile bacaklarda ve kollardaki yorgunluğun azalmasını destekler. Sürekli ayakta veya sürekli oturarak çalışanlarda sık görülen ayak ve bacaklarda oluşan şişliği azaltmaya yardımcı olur. Hafifçe masaj yaparak ve düzenli uygulandığında, dolaşım bozukluğundan kaynaklanan rahatsızlıkların tedavisine destek olur.

    Dr.Hauschka Deodorant Fresh
    Tazeleyici Deodorant

    Döner başlıklı aplikatörlere sahip Dr.Hauschka Deodorant Fresh, kremsi yapısıyla besleyici bir deodorant losyondur. Normal ter üretimini bastırmadan içeriğindeki çinko risinoleat sayesinde kokuyu hapsetme özelliğine sahip, alüminyum klorit ve türevlerini içermeyen bir formulasyondur. İçeriğinde adaçayı, güvercin ağacı, doğal yağ özleri sayesinde fresh bir koku sağlar. Hassas cilt tipleri içinde idealdir, gözenekleri daraltmaz ve epilasyon sonrası için kullanımı uygundur. Cildin pH’sını ayarlama özelliğinin yanı sıra içeriğindeki bitkisel özler sayesinde cilt florasını desteklemektedir.

    Dr.Hauschka Body Silk
    Vücut Pudrası

    Dr.Hauschka Body Silk, meşe kabuğu ekstresi, yılanotu, adaçayı gibi bitkilerle zenginleştirilmiş ipek tozu ve pirinç nişastasından oluşan çok yönlü bir pudradır. Tüm vücuda uygulanabilir. Saçlardaki fazla yağı dengelemek için, yüz, vücut ve ayakları kuru tutmak için destekleyici bir üründür. Sağlıklı cilt florasını desteklemek için güvenle kullanılabilir. Ayak bakımı için önerilir. Antibakteriyel ve antifungal özellikli bitkilerle ayak sağlığınızı korumaya yardımcı olur. Aşırı duyarlı kişiler için deodorant olarak kullanılabilir. İçeriğindeki adaçayı ile ferah bir koku verir.

    Children Sensitive Orange Tooth Gel
    Çocuklar için Portakallı Diş Macunu

    Süt dişleri olan çocuklar için geliştirilmiştir. Ferahlatıcı meyve aroması ile çocuklar zevkle dişlerini fırçalayabilirler. RDA (Bağıl dentinabrasivity) değeri düşüktür. RDA değerinin düşük olması dişlerin ne kadar aşındırmadan temizlendiğinin göstergesidir. Florür ve yüzey aktif madde içermez.

    Fortifying Mint Toothpaste
    Diş Eti İçin Güçlendirici Nane Aromalı Diş Macunu

    İçerdiği atkestanesi sayesinde güçlendirici özelliğe sahiptir. Karanfil, tesbih ağacı ve diğer bitkilerin antiinflamatuar etkinliklerinin yanı sıra güzel aromaları ile nefes tazelerler. Diş eti iltihabına ve diş eti kanamasına eğilimli olanlara önerilir. Florür ve yüzey aktif madde içermez

    Sensitive Saltwater Toothpaste
    Hassas Dişler İçin Doğal Tuzlu Su İçeren Diş Macunu

    İçinde bulunan silika ve kalsiyum karbonat ile diş yüzeyini çizmeden nazikçe temizler. Soğuk ve sıcaktan çabuk etkilenen hassas dişler ve duyarlı diş köklerine sahip olanlara önerilen bu diş macunu RDA değerinin düşük olması sayesinde dişleri aşındırmadan temizler. Florür ve yüzey aktif madde içermez.