Etiket: menopoz

  • Erken menopoz

    Erken menopoz

    Erken menopoz nedenleri , Erken Menopozun Zararları Nelerdir? , Erken menopozun tedavisi , Erken Menopoz Tedavisi, Erken menopoza girmenin zararları ,

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoznedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopozbaşlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

  • Hamileyken diş tedavisi yapılır mı?

    Hamileyken diş tedavisi yapılır mı?

    Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız ve diş sağlığının sürekliliğini sağlamak için ömür boyu etkili ve yeterli bakımın şart olduğunu ve kadınların hamilelik, bebek emzirme, menstruasyon, menopoz gibi dönemlerde dişlerine ayrıca özen göstermesi gerektiğine dikkat çekiyor.

    Hamilelik döneminde anne adayının dişlerinde kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel bir veri olmadığını söyleyen Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, “Halk arasında ‘Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı’ şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor” diyor.
    Ancak hamilelikte ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağını hatırlatan Dr. Kışlaoğlu “En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Bu durum, dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır.” diyerek vurgu yapıyor.

    DİŞLER NEDEN ÇABUK ÇÜRÜR?
    Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması, dişlerin normal dönemden daha çabuk çürümesine uygun bir ortam yarattığını vurgulayarak hamilelikte dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenlerini şöyle sıralıyor:

    – Bu dönemde tatlıya, abur cubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilir.

    – Hamileliğin ilk aylarında görülen kusmalardan sonra anne adayı ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir.

    – Gebelik hormonlarının etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır.

    DİŞLERDE KALSİYUM ÇÖZÜNMESİ OLMAZ
    Hamilelik döneminde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için anne adayının, günlük olarak 1200 ilâ 1500 mg kalsiyuma alması gerektiğini söyleyen Dr. Kışlaoğlu, bebek bekleyen kadınların bu dönemde süt ve süt ürünleriyle yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum bakımından zengin gıdalar tüketmesi gerektiğini vurguluyor.

    Doktor Çağdaş Kışlaoğlu açıklamalarına şöyle devam ediyor: ‘Anne adayı eğer kalsiyum ihtiyacını gıdalardan karşılayamazsa, bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum, annenin kemiklerinden karşılanıyor. Ancak anne adayı, hamilelik döneminde iyi beslenir yeterli ağız diş bakımı yaparsa bu dönem, normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşmaz.”

    ŞEKERDEN UZAK DURUN!
    Hamilelik sırasında beslenme, hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız diş sağlığı için oldukça önemli olduğunu söyleyen Dr. Kışlaoğlu, anne adaylarının hamilelik döneminde nasıl beslenmesi gerektiğini şöyle anlatıyor:

    “Anne adaylarının, hamilelik süresince A,C ve D vitaminleri ile fosfor ve kalsiyum yönünden zengin temel besinler, meyveler ve sebzeler almaya dikkat etmeleri gerekiyor. Hamileyken ayrıca tahıl, süt ve süt ürünleriyle, balık ve yumurta dengeli olarak almaları yararlı olacaktır. Anne adayları, -özellikle yemek aralarında- şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmalı. Kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden de kaçınmaları gerekiyor.”

    HAMİLEYKEN DİŞ TEDAVİSİ YAPILABİLİR Mİ?
    Diş Hekimi Protez Doktoru Çağdaş Kışlaoğlu, hamileyken diş tedavisi yapılıp yapılmayacağı konusunda şunları söylüyor:

    – Bebeğin organ gelişim evresi olan hamileliğin ilk üç ayında etkili dental tedaviden kaçınılması gerekiyor.

    – Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekologun önerileri doğrultusunda diş tedavisi yapılmalıdır.

    – Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alalaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir.

    EKSTRA BİR AĞIZ-DİŞ BAKIMI ŞART!
    Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, anne adaylarının hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığına normal dönemden daha fazla özen göstermesi gerektiğini söyleyerek, şu hatırlatmalarda bulunuyor:

    – Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassa yapar. Bunun için günlük ağız ve diş bakımı kesintiye uğratılmamalıdır.

    – Plak birikimi ve diş eti hastalıkları ile hamilelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler arasında direkt bir ilişki vardır. Bu nedenle anne adayları, hamilelik öncesinde tam bir ağız muayenesinden geçerek optimal ağız hijyenine kavuşmalı ve bunu sürdürme alışkanlığını kazanmalıdır.

    – Anne adayları hamilelikte günde en az iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanarak etkili diş bakımı yapmalı, plak birikimine engel olmalıdır.

    – Hamilelikte ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.

  • Histerektomi ve menopoz (Rahim Alınması)

    Histerektomi ve menopoz (Rahim Alınması)

    Doğurganlık simgesi olan rahim her kadın için son derece önemli bir organ. Ancak bazı hastalıklar var ki bu durumda tek çözüm rahmin operasyonla alınması olabiliyor. İşte bu noktada her kadın şu endişeye kapılıyor: Rahmin alınması menopoza yol açar mı?

    Kas dokusundan zengin bir yapıya sahip olan rahim, hamile olunmayan dönemde armut şeklinde 8-9 santim uzunluğunda ve 60 gram ağırlığında oluyor. Hamilelik döneminde bebeği taşıyacak şekilde büyüyor ve doğum eylemi başladığında kaslarının kasılması ve rahim ağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin dünyaya gelmesi sağlanıyor. Rahim bu doğurganlık özelliğinden dolayı her kadın için son derece önem taşıyan bir organ. Ancak bazı sağlık sorunlarında rahmin histerektomi adı verilen operasyonla alınması gerekebiliyor. İşte bu noktada her kadının zihnine şu soru takılıyor: Rahmin alınması menopoza girmeme neden olur mu? Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen menopozun yumurtalıklarda bulunan yumurta hücrelerinin azalması ve hormon üretmemesiyle ilgili bir durum olduğunu belirterek bu soruya şöyle yanıt veriyor: Menopozu belirleyen, yumurtalıklardan salgılanan östrojen ve progesteron hormonlarıdır. Rahim yumurtalıklarda üretilen hormonlara cevap vererek gebeliğe hazırlık yapıyor. Kadın yumurtalığında olgunlaşmamış yumurta hücrelerinin bitmesi ile de adet kanamaları sona eriyor ve menopoz dönemi başlıyor. Dolayısıyla ameliyat sırasında yumurtalıkları alınmayan ve menopozu başlamamış, yani halen hormon üretimi olan yumurtalığa sahip kadınlar menopoza girmiyor. Ancak rahmin alınması sırasında yumurtalıkları da birlikte alınan kadınlarda ise menopoza girmek kaçınılmaz oluyor.

    Rahmin alınması cinsel hazzı etkiliyor mu?

    Rahmin alınması sonrası cinsel yaşamın kalitesinin her hastaya göre değiştiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen şunları söylüyor: Histerektomi sonrası cinsel hazzı etkileyen faktörler arasında histerektomi nedeni ve ameliyat öncesi var olan ağrılı cinsel ilişki ile kasık ağrısı gibi nedenler yer alıyor. Rahim alındığında, ameliyattan önce var olan kasık ağrısı gibi cinsel ilişkiyi olumsuz etkileyen faktörler ortadan kalkıyor. Hastalarda rahim alındığı için cinsel ilişikide orgazm sırasında rahmin kontraksiyonları olmamasına rağmen, bazı hastalar cinsel ilişkiden daha fazla zevk almaya başlıyor. Bunun bir başka nedeni de kanamalarının olmaması ve gebe kalma endişesinin yaşanmaması. Ayrıca rahmin tamamının veya üst kısmının cerrahi olarak alınması ile rahim ağzının bırakılmasının cinsel açıdan bir fark yaratmadığı saptanmış.

    Rahmin alınmasına hangi sorunlarda karar veriliyor?

    Kadınlarda en sık karşılaşılan iyi huylu tümörler olan miyomlar şikayete yol açmazlarsa sadece takip etmek yeterli geliyor. Ancak bazıları büyüyerek düzensiz veya aşırı kanamalar, kansızlık, kasık ağrısı, sancılı ve bol adet görme ya da mesane gibi komşu organlarda bası şeklinde yakınmalara yol açabiliyor. Bunun sonucunda ameliyat gereksinimi doğuyor. Çocuk isteyen veya rahminin alınmasını istemeyen hastalarda sadece miyomlar çıkarılıyor ve rahim dikilerek, alınmıyor. Rahim içine doğru büyüyen ve kanama yapan miyomlar histeroskopi ile alınabiliyor. Rahim alınmasında sorun olmayan ve çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlarda miyom için histerektomi ameliyatı yapılıyor. Hastalarda ağrı ve infertilide şikayetlerine neden olan endometriozis genellikle laaproskopik cerrahi ve ilaç tedavisi ile rahim ve yumurtalıklar alınmadan tedavi ediliyor. Ancak çocuk yapma isteği olmayan ve ağrıları fazla olan hastalarda histerektomi yapılabiliyor. Rahim sarkmasında hastanın şikayetine bağlı olarak ameliyat kararı veriliyor. Rahim ve yumurtalık kanseri ile kronik kasık ağrılarında da rahmin alınması gerekebiliyor.

    Kaç tip histerektomi ameliyatı var?

    Rahim alma ameliyatı karından (Abdominal Histerektomi), vaginal yoldan (Vaginal Histerektomi) ve Laparoskopi (Kapalı Ameliyat) ile yapılabiliyor. Ameliyatta alınan rahim kısımlarına göre şöyle adlandırılıyor:

    *** Total histerketomi: Rahmin tamamı cerrahi olarak alınıyor.

    *** Subtotal histerektomi: Rahmin üst kısmı cerrahi olarak alınıyor, serviks (rahmin boynu ve ağzı) bırakılıyor.

    *** Histerektomi ve Bilateral Salpingooferektomi: Rahim ile birlikte tuba ve yumurtalıklarda birlikte çıkarılıyor.

    Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen, histeroktemi ameliyatlarını şöyle anlatıyor:

    Vaginal Histerektomi: Cerrahi açıdan uygunsa histerektomi yapmak için en uygun yol, rahmin vajinal olarak alınması. Bu ameliyatta rahim vajnal olarak yapılan kesiler ile alınıyor. Karından herhangi bir ameliyat yapılmasına gerek kalmıyor. Karından kesi olmadığı için de hastanın iyileşme süreci daha rahat ve hızlı oluyor. Ayrıca hasta daha az ağrı çekiyor. Ancak her hasta vajinal histerektomi yapılmaya uygun olmayabiliyor. Rahmin sarkması, miyomlara bağlı rahmin büyüklüğü ve daha önce geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıklar vajinal histerektomi için karar verdiriyor.

    Abdominal Histerektomi: Karın üzerine yapılan bir kesi ile karın boşluğu açılarak yapılıyor. Sezaryen ameliyatlarında yapıldığı gibi kesi alt karın bölgesinden uygulanıyor. Bazen bu ameliyat göbek altından (bazen üstüne de) aşağıya doğru dik olarak yapılan bir kesi ile uygulanıyor. Bu tür kesiler ile yapılan ameliyatlarda iyileşme süresi daha uzun oluyor.

    Laparoskopik Histerektomi: Kapalı ameliyatlar olarak adlandırılan bu ameliyatlarda, karın içerisine trokar adı verilen 5-10 milimetre çapında, ortası boş, küçük boruların yerleştirilmesi ve bu trokarlardan başta içeriyi görmek için kamera ve diğer cerrahi aletlerin girmesi ile yapılıyor. Cerrahi işlem ekrana kameradan ulaşan görüntü ile gerçekleştiriliyor. Esas amacı, karın üzerine yapılan kesinin olmaması. Böylece iyileşme süresi kısalıyor, hasta daha az ağrı duyuyor ve çalışma hayatına daha kısa sürede dönüyor. Karın içerisinde yapılan cerrahi işlem abdominal olarak yapılan histerektomi ile benzer özellik sergiliyor. Burada da rahim tamamen veya tüp ile yumurtalıklarla birlikte alınabiliyor ya da rahmin sadece üst kısmının alınıyor. Uygun kanser olguları da bu yolla ameliyat edilebiliyor. Robotik Cerrahi de laparoskopun günümüzdeki uygulanan bir yöntemi. Laparoskopideki gibi trokarlar kullanılarak karın içine ulaşılıyor. Burada ameliyatı yapan cerrah robot olarak adlandırılan konsol yardımı ile cerrahi aletleri kumanda ediyor ve operasyon laparoskopik yöntemlere benzer olarak yapılıyor.

    En çok hangi yöntem tercih ediliyor?

    Vaginal olarak yapılabilecek bir histerektomiyi vaginal olarak yapmak en iyisi. Ancak vaiinal olarak uterusun alınması uygun değilse, diğer yöntemler uygulanıyor. Cerrahın tecrübesi hangi tip ameliyat yönteminde fazla ise o yöntemi benimsiyebiliyor. Eğer şartlar uygunsa, laparoskopik cerrahi tercih ediliyor. Laparoskopinin esas amacı karın üzerine yapılan kesinin olmaması. Bu sayede iyileşme süresi kısalıyor, daha az ağrı duyuluyor ve çalışma hayatına daha kısa sürede dönülüyor. Uygun kanser olguları da bu yolla ameliyat edilebiliyor. Robotik cerrahi de laparoskopun günümüzdeki uygulanan gelişmiş bir yöntemi olarak artık sıkça tercih ediliyor. Bu yöntemde laparoskopideki gibi trokarlar kullanılarak karın içine ulaşılıyor. Ameliyatı yapan cerrah robot olarak adlandırılan konsol yardımıyla cerrahi aletleri kumanda ediyor ve operasyon laparoskopik yöntemlere benzer olarak yapılıyor. Sonuç olarak hastanın şartları ve cerrahın tecrübesi ile her hasta tam olarak değerlendirildikten sonra yöntem konusunda karar veriliyor.

  • Menopoz döneminde diş sağlığı

    Menopoz döneminde diş sağlığı

    Uzmanlar, menopoz döneminde kadınları diş sağlığında bekleyen riskleri açıklıyor. Bunlara dikkat…

    Kadınlar için biyolojik ve psikolojik olarak birçok değişimin yaşandığı zorlu dönemde diş sağlığı da etkileniyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız ve diş sağlığının, vücut sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, menopoz döneminde ağız ve diş sağlığıyla ilgili bilgiler veriyor.

    Kadınlarda ağız-diş sağlığının menopoz, hamilelik, bebek emzirme ve mensturasyon dönemlerinde farklılıklar gösterdiğine dikkat çeken Dr. Kışlaoğlu, menopozda yaşanan psikolojik sorunlar nedeniyle uzunca bir süre profesyonel ağız bakımına ara verilmesinin, ağız sağlığı sorunlarının büyümesine neden olabileceğini vurguluyor.

    Yaşa bağlı ve cerrahi işlem sonrası gelişen menopozla kadınlarda aşırı terleme, ciltte gerginlik, sıkıntı, saç dökülmesi, osteoporoz ve kalp damar hastalıkları riskinde artış gibi sorunların ortaya çıktığını belirten Kışlaoğlu, bu süreçte en çok ihmal edilen konunun ağız bölgesindeki sorunlar olduğunu söyleyor.

    Bu dönemde ne gibi değişiklikler oluyor?

    Menopoz döneminde tat değişiklikleri, ağızda yanma hissi, tükürük akışında azalmaya bağlı ağız kuruluğu, sıcak veya soğuk yiyeceklere karşı aşırı hassasiyet ve en önemlisi çene kemiğinde ve dişi çevreleyen kemikte erimenin en belirgin değişiklikler olduğunu belirten Kışlaoğlu, menopoz döneminde normal diş bakımına devam edilmesi gerektiğini aktarıyor.

    Menopoz döneminde diş bakımı nasıl olmalı?

    Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, menopoz döneminde kadınların dişlerini günde düzenli olarak iki kez fırçalanmasının önemli olduğunu belirterek aylık periyotlar halinde rutin diş kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Kışlaoğlu, bu dönemde şekerli gıdalardan kaçınılarak, süt ve süt ürünleri tüketmenin diş sağlığı açısından doğru olacağının vurgusunu yapıyor.

  • Erken Menopoz Neden Olur?

    Erken Menopoz Neden Olur?

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoz nedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopoz başlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

    Menopozu Geciktirmenin Doğal Yolları için tıklayınız!

  • Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri

    Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri

    ART Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Senai Aksoy kadınlarda en çok görülen kısırlık nedenlerini anlatıyor.

    Kuşkusuz her kadın doğası gereği çocuk sahibi olup annelik duygusunu tatmak ister. Ancak günümüzde her 100 çiftten 15’i bu isteğine kavuşabilmek için yardım almak zorunda. Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan kadınlarda erkeklerde olduğu gibi pek çok farklı sorun görülebilir.

    Kısırlıkta tanının konabilmesi için tetkikler ve muayeneler adım adım uygulanır ve uzun zaman alabilir. Bu zaman doktorun problemi iyi anlamasına ve en etkili tedaviye karar vermesine yardım eder. Araştırmalar sonucu bir veya birden fazla kısırlık nedeni bulunabileceği gibi çiftlerin yaklaşık %15’inde kısırlığın nedeni saptanamaz. Yapılan tetkikler sonucu kadınlarda en çok saptanan kısırlık sebepleri yumurtlama bozuklukları, endometriozis ve tüplerin hasarlı veya tıkalı olmasıdır.

    1. Yumurtlama bozuklukları:

    Kadında en sık görülen kısırlık nedeni yumurtlama bozukluklarıdır. Yumurtlama (yumurtanın yumurtalıklar dışına atılması) olmaksızın döllenme ve gebelik oluşamaz. Yumurtlama bozukluğu dendiğinde yumurtlamanın hiç olmaması veya düzensiz ve seyrek olması anlamına gelir. Adetlerin seyrek veya hiç görülmemesi çoğu zaman bir yumurtlama bozukluğunu gösterir.
    Ancak adetlerin tamamen düzenli olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanabilir.

    Yumurtlama bozuklukları başlıca üç grupta toplanabilir

    -Yumurtalıklardaki yumurta üretimini uyaran hormonların doğuştan eksikliğine bağlı olarak beyin sapından salgılanamaması: Bu durumda kadında ergenlikten itibaren hiç adet kanaması görülmez

    -Beyin sapından(hipofiz) süt hormonu prolaktinin normalden fazla salgılanması: Bu durum genellikle bu bölgedeki iyi huylu bir tümörün varlığına bağlı olmakla beraber bazen hiçbir neden bulunamaz. İyi huylu tümörler cerrahi yollarla çıkarılabilir. Neden bulunamadığı durumlarda çeşitli ilaç tedavileriyle prolaktin seviyeleri düşürülerek yumurtlama normal hale getirilebilir.

    -Polikistik over sendromu: Bu hastalığın tipik formunda genel olarak adetler düzensiz ve seyrektir (yılda 3 – 4 adet). Bazı hastalarda adetler hiç görülmezken diğerlerinde tamamen normal olabilir. Hastalar genellikle şişmanlamaya yatkındırlar. Ciltte ve saçlarda yağlanma, sivilce gibi problemler sıkça görülür. Yumurtalıklarda normalden fazla sayıda yumurta bulunmakta ve bunlar erkeklik hormonu salgılayarak normal yumurta gelişimini engellemektedir.

    2. Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması:

    Tüplerin kısmen veya tamamen tıkalı olması sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek döllenme ve gebeliği olanaksız kılar. Tüplerdeki bu hasar geçirilmiş enfeksiyon, endometriozis veya geçirilmiş bir ameliyat sonrası kalan karın içi yapışıklıkları gibi birçok nedene bağlı olabilir. Tüpler bir dış gebelik sonucu da hasara uğrayabilir. Gelişmiş ülkelerde cinsel yollardan bulaşan enfeksiyonlar tüplerdeki hasarın en önemli nedenidir. Ülkemizde çocukluk çağında alınan verem mikrobu da tüplerde geri dönülemez hasar oluşturur.

    Tedavisi:

    Daha önceden geçirilmiş enfeksiyonlar veya pelvik cerrahi genellikle tüp ve yumurtalığın ilişkisini bozan yapışıklıklara yol açar. Yapışıklıkların ince ve teknik olarak açılabilecek durumda olmaları durumunda adezyolizis adı verilen laparoskopik yapışıklık açma işleminden fayda görülebilir. Tüp ve yumurtalıklar arasındaki normal anatomik ilişkinin tekrar sağlanmasından sonra kadının yaşı ve ek kısırlık faktörlerinin olup olmamasına bağlı olarak %30-60 arasında gebelik oranları bildirilmiştir.

    Yapışıklıkların çok yoğun olduğu durumlarda açılma işlemini takiben tekrar yapışma olasılığı yüksek olduğundan gebelik oranları düşüktür. Laparoskopi sırasında kapalı olan tüplerin de açılma olasılığı vardır. Özellikle karın boşluğuna açılan kısmından tıkalı olan tüpler (hidrosalpinks) salpingostomi adı verilen bir işlem ile açılabilir. Tüpün iç tabakasının hasarı durumuna, tüpün çeperinin kalınlığına ve çevre yapışıklıkların varlığına göre tekrar kapanma oranları %30-100 arasında ve gebelik oranları da %10-70 arasında değişir. Tüplerin açılmasının olanaksız olduğu durumlarda ise daha sonraki tüp bebek uygulamasına hazırlık olarak tüpler alınmalıdır. Tıkalı tüplerin yerinde bırakılması tüp bebek uygulamasındaki gebelik oranlarını olumsuz olarak etkilemektedir.

    3. Endometriozis

    Endometriozis, rahim içini döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında gelişmesine denir. Endometriozis en sık olarak rahimi yerinde tutan bağlara yerleşir. Diğer sık görüldüğü bölgeler ise rahim yüzeyi, tüpler ve yumurtalıklardır. Endometriozis tıpkı rahim içini döşeyen doku gibi hormonlara duyarlı olup adet sırasında kanar. Karın içinde oluşan bu mikro kanamalar zamanla iltihap benzeri yangısal durum oluşturur ve yapışıklıklara sebep olur. Endometriozis yumurtalıklarda yerleştiği zaman kist oluşumuna neden olur. Bu kistlere endometrioma adı verilir.

    Endometriozisin en önemli belirtileri adet öncesi ve adet sırasında ağrı, ilişki esnasında veya sonrasında ağrı, düzensiz şiddetli adetler ve kısırlıktır. Daha az görülen diğer belirtiler yorgunluk, adet esnasında bağırsak hareketlerinin şiddetlenmesi. İshal, kabızlık gibi diğer sindirim sistemine ait belirtilerdir. Bunların yanı sıra endometriozis bazı kadınlarda hiçbir belirti vermeyebilir.
    Endometriozisi olan kadınların yaklaşık yüzde 50’sinin çocuk sahibi olabilmeleri için tedavi gerekir. Yine kısırlık nedeni ile başvuran kadınların yaklaşık yüzde 25’inde endometriozis saptanır.

    Tedavisi:

    Endometriosis kistlerinin laparoskopik olarak alınması ile kısır çiftlerdeki gebelik şansı artmaktadır. Laparoskopinin yumurtalık kapasitesine zarar vermeyecek şekilde dikkatli yapılması çok önemlidir. Endometrioma kist kapsülünün soyulması sırasında normal yumurtalık dokusunun zarar göremesi ve yumurtalık kapasitesinde azalma olma olasılığı vardır. Endometriosisin hem kendisi hem de yapılan müdahale kaçınılmaz olarak yumurtalık rezervinde azalmaya neden olabilir. Bu nedenle son yıllarda özellikle kistleri tekrarlayan kadınlarda tekrar cerrahiden ziyade çocuk isteği varsa tüp bebek yapılması tercih edilmektedir.

    Yakınma ağrı ise tekrar cerrahiden başka şans genellikle yoktur. Laparoskopik endometriosis cerrahisini takiben gebe kalamayan çiftlerin yaklaşık %50 sinde 6 ay içinde kendiliğinden gebelik oluşur. Kendiliğinden gebe kalamayanlarda ise 1 yıl bekledikten sonra tüp bebek yapılması gerekir.
    Derin endometriosis adı verilen ve rahim ve barsak arasındaki bölgeyi tutan endometriosis lezyonlarının laparoskopik olarak çıkarılması mümkündür. Bu lezyonların alınması ile ağrı genellikle giderilir. İleri evre endometriosis cerrahisi uzun süren ve deneyimli bir cerrahın varlığı gerektiren bir tedavidir. Endometriosisin tekrarlama riski olan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Kadınların özellikle menopoz öncesi yaşamlarında %50 tekrarlama riski vardır. Bu nedenle çocuk isteyen kadınlarda tüm endometriosis lezyonlarının temizlendiği bir operasyonu takiben 6 ay içinde gebelik olmamışsa tüp bebek yapılmasını öneriyoruz. Aşılama tedavileri genellikle düşük gebelik oranı ile seyrettiğinden önerilmemektedir.

    4. Rahim ağzına ait problemler:

    Rahim ağzındaki yapısal, enfeksiyona ait veya bu bölgedeki salgıya (mukus) ait bozukluklar kısırlık sebebi olabilir. Rahim ağzından salgılanan mukus spermlerin genital yoldan taşınmasını kolaylaştırır. Östrojen ve progesteron hormonları etkisi altında mukusun siklus sırasında miktarı ve niteliği değişir. Polip gibi iyi huylu tümörler veya bu bölgeye uygulanmış olan cerrahi girişimler kısırlığa neden olabilir.

    5. Alerjik nedenler:

    Alerjik nedenler kısırlık nedeni olabilmekle birlikte teşhisleri ve tedavileri zordur. Alerjik neden spermlerde veya mukusta bulunabilir. Antisperm antikorları adı verilen bu alerjik durumların tedavi etkinliği belli değil ve tedavi edilen veya edilmeyenlerdeki gebelik oranları çok farklı değildir. Bu nedenle rutin olarak gerekliliği tartışmalıdır.

  • Cinsel Yönden Sağlıklımıyız?

    Cinsel Yönden Sağlıklımıyız?

    Cinsellik hayatın ayrılmaz bir parçası. Üstelik tüm yaşamınızı ve çevrenizle ilişkilerinizi derinden etkiliyor. Cinselliğinizi mutlu ve sağlıklı yaşamanın yolu ise yine sağlıktan geçiyor.

    Kadınların hayatları boyunca cinsel yaşamlarını en çok etkileyen sorunların başında adet düzensizlikleri, enfeksiyonlara bağlı vajinal akıntılar, kasık ve bel ağrıları geliyor.

    Ancak, ne yazık ki çoğu kadın bu tip sağlık problemleriyle karşılaştığında yalnızca şikayet etmekle yetiniyor ve önlem alma konusunda ihmalkar davranıyor. Oysa, bu tip sorunların büyük bölümünün tedavisinin mümkün olduğunu belirten uzmanlar, sağlıklı bir cinsel yaşam için bu belirtilere bağlı hastalıkların asla ihmal edilmemesi gerektiğini vurguluyorlar.

    Adet düzensizlikleri

    Adetle ilgili sorunlar sık adet görme, seyrek adet görme, hiç adet görmeme, adet ortası kanamalar, adet sırasında aşırı kanama ya da az kanama, adet süresinin uzun ya da kısa olması şeklinde kendini gösteriyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, kanama düzensizliklerinin ortaya çıkması halinde mutlaka doktora başvurulması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Normal şartlarda ilk kanamayı takiben yaklaşık iki yıl içinde adet kanamaları düzene girer.

    Menopoza yaklaşıncaya kadar da bu düzen devam eder. Buluğ çağında ya da menopoza yakın dönemlerde adet düzensizlikleri çok sık görülür. Bu dönemlerdeki düzensizliklerde belirgin bir anormallik görmezsek tedavi gereği de duymayız.

    Bizim için en önemli kanamalar beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz ve uzun süreli kanamalardır ki, mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir.” Kanama düzensizliklerine rahimde bulunan myom adı verilen urlar, rahim veya rahim ağzı iltihapları, doğum kontrol hapları ve rahim içi spiral kullanımı gibi sebeplerin yanı sıra hormonal etkiler de yol açabiliyor.

    Özellikle;
    – Yoğun stres altında olanlarda,
    – Bilinçsiz diyetlerle çok kilo kaybedenlerde,
    – Ağır fiziksel egzersiz yapan kadınlarda,
    – Yeme bozukluğu olanlarda,
    – Tiroid bezi fazla veya az çalışanlarda,
    – Dengesiz beslenenlerde kanama düzensizliklerine rastlanıyor.

    Enfeksiyonlara bağlı akıntılar

    Renksiz, kokusuz ve saydam normal akıntılar dışında kaşıntı ve yanmayla birlikte gelen akıntılar bir sorun habercisidir. Bakteri, mantar ya da parazitlerin neden olduğu vajinal enfeksiyon (vaginit) veya rahim ağzı enfeksiyonları (servisit) bu akıntıların başlıca sebepleri arasında yer alır.

    Genellikle cinsel yolla bulaşan mikroorganizmalar, antibiyotik kullanımı, gebelik, şeker hastalığı, şişmanlık gibi nedenler enfeksiyon oluşturur ve akıntılara zemin hazırlar. Akıntıyla birlikte cinsel ilişkide yanma ve ağrı da hissedilebilir. Özellikle cinsel yaşamı olumsuz etkileyen bu tür akıntılar için mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.

    Enfeksiyonları önlemek için:

    – İç çamaşırınızı her gün değiştirin ve pamuklu olanları tercih edin.

    – Yüzme sonrası ıslak mayo ile uzun süre kalmayın.

    -Aşırı kilo ve şeker hastalığı mantar enfeksiyonuna zemin hazırlayacağından, bu konuda önlem alın.

    – Genel tuvalet temizliğinize dikkat edin.

    – Genital sprey, parfüm katkılı ped ve tampon kullanmayın.

    – Dar pantolon veya dar iç çamaşırı giymekten kaçının.

    – Banyodan sonra dış genital bölgenizi havlu ile kurulayın.

    – Cinsel ilişki esnasında prezervatif kullanmaya özen gösterin ve sık partner değiştirmeyin, sık partner değiştiren kişilerle birlikte olmayın.

    Kasık ve bel ağrıları

    Kadınların belki de en çok şikayet ettikleri sorun olan jinekolojik ağrılar günlük yaşamı cehenneme çevirebilir. Özellikle kasık ve bel çevresindeki ağrıların farklı sebepleri olabiliyor. Üreme organlarının yanı sıra idrar yolları ve bağırsaklardaki problemler de ağrılara yol açabiliyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu ağrıları şöyle anlatıyor: “Ağrılar, ani başlayan (akut) ve uzun süredir devam eden (kronik) ağrılar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ani başlayan ağrılar şiddetli olmalarıyla kendini gösterir. Karın içinde ortaya çıkan bir kanama, yumurtalıklara ait bir kist ya da tümörün açılması, tüplerde oluşan bir dış gebeliğin kanamaya başlaması bu tip ağrıların en sık görülen ve en önemli nedenleri arasında kabul edilir.

    Kronik ağrılar ise rahim pozisyon bozukluğu, endometriozis denilen rahim içindeki zarın karın boşluğunda odaklar şeklinde bulunmasıyla ortaya çıkan hastalık ve bağırsak problemleri gibi sebeplerle oluşur. Ağrıların sebebi olan hastalığın saptanmasında ağrının tipi çok önemlidir. Ani başlayan ağrıların acilen değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekir. Zaman kaybetmeden doktora gidilmelidir.”

    Yumurtalık kistleri

    Pek çok kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşılaşabiliyor. Yumurtalıklardaki kistler genellikle herhangi bir belirti göstermiyor, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark ediliyor.

    Kistlerin en sık görülen belirtileri adet düzensizlikleri, karında şişlik, karın veya kasık ağrısı, sindirim sitemi bozuklukları, idrar yolu şikayetleridir. İyi huylu kist belirgin bir rahatsızlık vermediği gibi, tedavi de gerektirmez. Kötü huylu kistler muayenede büyüklük ve dokulara verdiği zararla değerlendirilir. Menopoz sonrası ortaya çıkan kistlerin kötü huylu olma olasılığı yüksektir.

    Rahim ağzı yaraları (servisitler)

    Kadınların büyük çoğunluğu hayatının bir döneminde bu hastalığa yakalanıyor. Yaşı ne olursa olsun, cinsel yönden aktif her kadın servisit için uygun bir aday. Kasık ağrısı ve vajinal akıntısı olan kadınların çoğunda başka bir hastalıkla bir arada ya da tek başına bulunabiliyor.

    İlk belirtisi, adet kanamasının bitişini takip eden dönemde ortaya çıkan vajinal akıntıdır. Diğer belirtiler anormal vajinal kanama, , vajinada yanma, ilişki sırasında ağrı, ilişki sonrasında kanama, idrar yaparken yanma ve bel ağrısıdır. Belirtileri diğer pek çok hastalığa benzediği için, genelde başka bir nedenden dolayı yapılan jinekolojik muayene ile fark edilir. Smear testi ile erken teşhisi mümkündür.

    Jinekologdan korkmayın!

    Günümüzde kadınların cinselliklerini keşfetmelerinde eskiye göre gelişmeler gözlense de cinselliği hâlâ tabu olarak görenler var. Kadınlar bu konuda soru sormaktan, gördüğü birtakım belirtilere rağmen jinekoloğa gitmekten çekiniyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Cem Murat Baykal konuyla ilgili şunları söylüyor: “Tüm dünyada kabul gören ve gelişmiş ülkelerde uygulanan kural gereği, genç kızlığa ilk adım olarak nitelenen adet görme başlangıcında kişinin ilk jinekolojik değerlendirmesinin yapılması ve gerekli eğitimin verilmesi ideal olanıdır.

    Ancak bu yapılamadıysa, en geç cinsel aktiflik kazanıldığında (ilk cinsel ilişki) yapılacak bir jinekolojik değerlendirme, gerek sağlık sorunlarının erken saptanması gerekse hastanın sonraki yaşamında ihtiyacı olacak koruyucu bilgi ve önerilerin verilebilmesi açısından şarttır.” Özellikle kanserlerde, erken teşhisle hastalıktan tamamen kurtulmanın mümkün olduğunu belirten Baykal şöyle devam ediyor:

    “Bu fırsat kaçtığında, hastalarımız ölümle sonuçlanabilecek risklere maruz kalmaktadır. Gereksiz gibi görünse de jinekolojik kontrolün yumurtalık ve rahim ağzı kanserlerinin erken tanısından, belirtileri henüz ortaya çıkmamış hastalıkların bulunmasına kadar sayısız yararları vardır.

    Ayrıca smear testi de şikayeti olmasa bile cinsel hayatı başlamış her kadının yılda bir kez yaptırması gereken bir testtir. Normal çıkan testler sonrası bu sıklık doktorunuz tarafından azaltılacak ve iki yılda bir uygulanacaktır.”

    CİNSEL SAĞLIĞINIZI ÖNEMSEYİN!

    – Hiçbir şikayetiniz olmasa bile yılda en az bir kez jinekoloğa gidin.

    – Sizi rahatsız eden bir belirti hissettiğinizde doktorunuza danışmaktan çekinmeyin.

    – Akıntı, ağrı, kaşıntı gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtilerinden kuşkulandığınızda zaman kaybetmeden bir uzmana görünün.

    – Doktora gitmek konusunda yeterince cesaretiniz yoksa, mutlu ve sağlıklı bir cinsel yaşamın cinsel sağlığınıza bağlıdır.

  • Menopozda Kadınların Kalbi Tekliyor

    Menopozda Kadınların Kalbi Tekliyor

    Kadınlarda östrojenin yararlı etkileri menopoz döneminde ortadan kalktığı için kadınların bu dönemde kalp damar hastalıklarına yakalanma riski erkeklerle eşitleniyor.

    Ancak kadınların menopoz döneminde yaşadığı kalp sorunlarında tek faktör östrojen eksikliği değil. İdeal kiloda olmak, bel çevresinin 88 cm’yi geçmemesi, ‘0 beden’ olmamak ve düzenli olarak ezersiz yapmak da çok önemli.

    Amerika’da yapılan araştırmalara göre; son 10 yılda erkeklerde kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm düşüşe geçmişken, kadınlarda bu, artış göstermektedir. Dolayısıyla kalbe bağlı ölümler kadınlarda daha fazladır. Ancak kadınlarda kalp hastalıkları yaygınlaşmaya başlamış olmasına rağmen risk grubundaki kadınlar da halen hekimler tarafından yeterli bilgilendirme ve korunmaya alınmada geç kalınmaktadır.

    Östrojen Salgılanması Azalıyor

    Östrojen, faydalı kolesterolü yükseltir, damar gevşetici özelliğe sahip olan nitrik oksit’in damarlarda salgılanmasını sağlayarak, tıkanmayı önler. Menopoz döneminde östrojen salgılanması azaldığı için damarları koruyucu nitrik oksit’in de salınımı azalır. Bu nedenle menopoz dönemindeki kadınlarda kalp ve damar hastalıkları sıklıkla ortaya çıkabilir. Kadınların en çok menopoza girdikleri 1’inci ve 8’inci yıl arasında kalp damarlarındaki kireç oranları yükselerek yıllar geçtikçe damarı tıkayıcı bir hal almaktadır. Bunun en önemli nedeni, faydalı kolesterolün azalması ve bel çevresi kalınlığıdır. Ancak kadınlarda ortaya çıkan her göğüs ağrısı, baskı hissi ve spazmın temelinde tıkayıcı damar hastalığı yatmıyor. Bu nedenle kadınların şikayetlerinde erkeklerden farklı olarak her zaman tıkalı bir damar bulamıyoruz. Kadınların şikayetleri bazen yanlış algılandığı için yetersiz tedaviler yapılabiliyor. Kadınlarda damar açık olduğu halde yine de şikayetler varsa mutlaka tüm tetkikler yapılmalı, sorunun kaynağı belirlenmelidir. Artık kadınlarda da koroner BT anjiyografi tekniği kullanılarak hastalıkların daha erken safhada belirlenebilmesi mümkün olmaktadır.

  • İdrar Kaçırmaya 15 Dakika’da Son

    İdrar Kaçırmaya 15 Dakika’da Son

    Kadınların sosyal ve psikolojik sorunlar yaşamasına sebep olan idrar kaçırma problemi cerrahi yöntemle 15 dakikada sona eriyor.

    İdrar Kaçırma Niçin Önemlidir?

    Hayati tehlike içeren bir sorun olmamakla birlikte yaşam kalitesini sosyal ve cinsel anlamda bozmaktadır. Sürekli ıslaklığa ve ped taşımaya bağlı olarak vajinada enfeksiyonlara sebebiyet verebilir Cinsel aktif yaştaki kadınların seksüel yaşamlarını da olumsuz yönde etkileyen bu sorunun tedavisi son derece önemlidir.

    Birçok hasta gurubu hala bu sorunu dile getirmekten çekinmektedir. Özellikle doğum yapan ve yaşlı hastalar bunun kadın hayatının kaçınılmaz bir sonu olduğunu düşünmektedir. Oysaki son yıllarda tanı ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemelerle yaşamın hangi döneminde olursa olsun tedavisi mümkün olan bir sağlık sorunudur.

    İdrar Kaçırma Nedenleri Nelerdir?

    Gebelik ve doğum yapmış olmak.Gebelik sırasında görülen idrar kaçırma genellikle doğumdan kısa bir süre sonra düzelir. Vajinal yoldan doğum yapan özellikle iri bebek doğuran ve doğumun 2. evresi dediğimiz çıkım döneminin uzun sürdüğü hastalarda görülme sıklığı fazladır.İdrar kaçırmanın diğer nedenleri; Sigara kullanımı (Risk 2-3 kat artmaktadır. Sigara kullanımı antiöstrojenik etkisiyle kollajen sentezini azaltmakta, kronik obstrüktif akciğer hastalığına yol açıp öksürük sebebi ile idrar kaçırmayı arttırmaktadır.),Diyet (Çay, kahve, kola gibi diüretik( idrar söktürücü) etkisi fazla olan sıvıları çok tüketenlerde artar.),İlaçlar (Sedatifler, bazı kalp ve tansiyon ilaçları ile antidepresanların bir kısmı yan etki olarak idrar kaçırmayı arttırır.),Sistemik ve bazı nörolojik hastalıklar(Diyabet, multipl skleroz, parkinson ve omurilik yaralanmaları idrar kaçırma nedenlerindendir.),Obesite ve Kronik kabızlık (Karın içi basıncını arttıran aşırı kilo ve kabızlıktaki sürekli şiddetli ıkınmalar pelvis ( taban kaslarını) zayıflatır.) ve Menopoz (Menopozlu yıllarda azalan östrojen hormonundan dolayı doku yapısı gevşer.)

    İdrar Kaçırma Tipleri Nelerdir?

    Stres Üriner İnkontinans ( Stres Tipi idrar kaçırma )
    Öksürme, hapşırma, zıplama, ıkınma gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda görülen idrar kaçırmadır. %30-40 oranında görülür. Mesane boynu ve idrar deliğinin (üretra) anatomik destek yapılarının zayıflaması sonucu oluşur. Bu şikayeti olan kadınların büyük bir çoğunluğunda aynı zamanda rahim ve idrar kesesinin taban kısmının da aşağıya, vajene doğru kısmen veya ileri derecede sarkması söz konusudur ve vajinadan dışarı çıkan, ele gelen şişlik ortaya çıkar
    Urge İnkontinans ( Sıkışma Tipi İdrar Kaçırma )
    Acil idrar yapma isteği ile birlikte veya bu hissin hemen sonrasında görülen idrar kaçırmadır. Hastaların büyük çoğunluğunda neden bilinmemektedir. Mesane gelen idrarla dolarken ani ve kontrolsüz kasılmalar olur. Kontrolsüz olan kasılmalar sonucu acil idrar yapma zorunluluğu görülür. Genellikle artmış gündüz idrar yapma sıklığı ve gece de 1 kereden daha fazla idrara kalkma şeklinde görülür. Görülme sıklığı %20-30 oranındadır.
    Mix İnkontinans ( Karma Tip İdrar Kaçırma )
    Yukarıda anlatılan 2 tipin bir arada olması durumudur. %25-35 oranında görülmektedir.
    Taşma İnkontinans ( Taşma Tipi İdrar Kaçırma )
    Mesanenin yetersiz boşalmasına sekonder olarak az miktarda olan idrar kaçırmadır.Diyabetik nöropati, omurilik yaralanması ve multipl skleroz da görülür.

    Tedavileri Nelerdir?

    KONSERVATİF TEDAVİ

    Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri: Günlük sıvı alımının 1800-2400 ml arasında olması önerilir. Alkollü içecekler, süt ve süt ürünleri, kafeinli içecekler, çay, fazla baharatlı yiyecekler, suni tatlandırıcılar gibi besinlerin azaltılması önerilir. İdeal kiloyu korumak ve sigarayı bırakmak tüm idrar kaçırma tiplerinde etkisi olan yöntemlerdir.

    Mesane eğitimi: Haftalık artan süreler ile sadece belirli zamanlarda idrar yapmanın öğretildiği ve yaklaşık hasta uyumuna göre 6-8 hafta süren bir programdır.

    Pelvik taban kas egzersizleri (Kegel egzersizleri): Vajina ve makat etrafını saran kaslarınızı beraber kasarak idrar ve gaz çıkışını durduracakmış gibi kasmanız hedeflenir. Bu egzersizlerin sayısı ve süresi giderek arttırılır. Hastalara özel egzersiz kartları verilir.

    CERRAHİ TEDAVİ

    Ameliyat ile idrar kesesi ve idrar boynu arasındaki açı düzeltilerek istem dışı idrar kaçırma ortadan kaldırılmalıdır . Sarkmayı ve açı bozukluğunu düzeltmek için farklı ameliyat yöntemleri mevcuttur. İdrar borusunun altına açıyı düzeltmek amacı ile vucut için herhangi bir zararlı etkisi olmayan destekleyici bir bant gevşek olarak yerleştirilir. Bu bant idrar boynunun altını destekleyerek öksürmek veya hapşırmakla karın içi basıncı arttığında ortaya çıkan idrar kaçma durumunu engeller. TVT veya TOT kısaltmaları ile ifade edilen bu tip asıcı ameliyatlar ile idrar kaçırmada % 90’lar civarında başarılı bir düzelme sağlanır. Bu tip bir ameliyat uygulaması sonucunda hastalar sıklıkla aynı gün taburcu edilir.

    Merkezimizde idrar kaçırma ameliyatları sırasında zor doğumlardan kalan perine yırtıkları, vajinal genişlemeler ve deformasyonlarda aynı seansta basarıyla opere edilmektedir. İdrar kaçırma problemi olmayan ama bu tür sarkma şikayeti olan hastalarda yine cerrahi daraltma yöntemiyle tedavi edilmektedir.

    Son olarak uygulanan sling operasyonları için ne dersiniz?

    Bu yöntemi kullanmamızın sebepleri
    • En başarılı yöntem oluşu
    • Müdahale süresinin kısalığı (yaklaşık 10-15 dakika)
    • Hastalara aynı gün, yürüyerek eve dönebilme imkanı sunabilmesidir.

    İlgili Konular ;

    Doğum sonrası idrar kaçırma
    İdrar kaçırma ve tedavisi
    Doğum sonrası idrar kaçırma
    Jinekoloji

  • İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz’ a balık pulu hastalığı da denir. Bunun nedeni karakteristik döküntüsünün görünümüdür. Kalıtım yoluyla geçen cilt hastalıkları içinde en sık görülenidir…

    Belirtileri: Küçük çocuklarda kuru, pullu cilt.

    Bu hastalık genellikle 1 ile 4 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkar. Bazen yetişkinlik yıllarında tamamen kaybolup daha ilerde yeniden belirir. En fazla belirgin olan döküntü yerleri dirsekler, dizler ve ellerdir. Genellikle, kışın daha kötü olur. İhtiyoz, atopik dermatitle bağlantılı olabilir.

    İhtiyoz - Balık Pulu Hastalığı Nedir? | 1

    Tedavisi:

    Etkilenen yörelere vazelin sürün ve gece naylonla sarın. Günde iki kere kullanmak kaydıyla laktik asit losyonu ve gece kremi sürmek faydalı olabilir.