Etiket: menopoz

  • Erken menopoz en erken kaç yaşında yaşanabilir?

    Erken menopoz en erken kaç yaşında yaşanabilir?

    Erken menopoz, kadının adetlerinin 35 yaşından önce kesilmesini ifade etmektedir. Ülkemizde menopoz çağı genellikle 45-50 yaş arasındadır. Ancak 35 yaşından sonra görülen menopozların, erken menopoz olarak ifade edilmesi pek doğru değildir. Erken menopoz, günümüzde yaygın olarak görülen bir sorun olarak algılansa da durum böyle değildir. Kadınların çocuk yapma yaşını ertelemeleri ve çoğunlukla 35 yaşından sonraya bırakmaları, çocuk sahibi olmayı zorlaştırmakta, bu sebeple de erken menopoz olgusu ortaya çıkmaktadır.

    Erken menopoz en erken kaç yaşında yaşanabilir?

    Menopoz olgusundna bahsedilmek için adetlerin başlamış ve bitmiş olması gerekmektedir. Bir kız çocuğunun adetlerinin başlama yaşı ortalama olarak 13’tür. Çeşitli durumlarda 18 yaşında dahi menopoz vakalarına rastlanmaktadır.

    Erken menopoz yaygınlaşan bir sorun mu?

    Erken menopoz durumunun en dezavantajlı yönü, kadının kendi yumurtaları ile gebe kalma şansının ortadan kalkmasıdır. Günümüzde ekonomik şartlar, kadının çocuk sahibi olma yaşını ertelemesine ve yaşınının ilerlemesine yol açmaktadır. Bu sebeple de kadının çocuk sahibi olma şansı gittikçe düşmektedir. Bu gibi durumlarda kadın erken menopoza girdiğini düşünmekte ve bir uzmana başvurmaktadır. Ancak durum, yaşın ilerlemesi ile çocuk sahibi olma şansının düşmesidir. Adetler kesilmeden menopoz söz konusu olmamaktadır. Erken menopoz tanımı; 35 yaşından önce adetlerin kesilmesidir. 35 yaşından sonraki menopozlar, erken menopoz olarak adlandırılmazlar.

    Erken menopoza yol açan faktörler nelerdir?

    • Erken menopoza yol açan yaygın sebepler
    • Otoimmun hastalıklar
    • Yumurtalıkların erken tükenmesi ve menopoz durumunun görülmesi
    • Cerrahi girişimle yumurtalıkların alınması
    • Kanser tedavileri
    • Kanser tedavisi için radyoterapi (ışın tedavisi) veya kemoterapi
    • Genetik
    • Kromozom bozuklukları
    • Frajil X Sendromu,
    • Turner Sendromu
    • Hayat tarzı
    • Sigara kullanımı
    • Aşırı stres

    Erken menopoz belirtileri nelerdir?

    Erken menopozun en önemli belirtisi, ilk olarak adet dönemlerinin kısalmaya başlamasıdır. Bununla beraber adet dönemleri zaman geçtikçe uzamaya başlar ve en nihayetinde kesilir.

    Bu noktada dikkat edilmesi gereken, adet kanamasının azalması, erken menopoz belirti değildir. Bunun dışında normal olarak menopozda görülen ateş basması, çarpıntı, terleme gibi klasik belirtiler de erken menopozda görülmeyebilir. Bu belirtiler, her kadına göre değişmektedir.

    Erken menopozu durdurmak ya da ertelemek mümkün müdür?

    Teorik olarak erken menopozu durdurmak mümkündür ancak bu günümüzde yaklaşık olarak %1’lik bir oranda sağlanmıştır. Bu sebeple de erken menopozu durdurmak çoğu zaman mümkün olmamaktadır.

    Şayet erken menopoza yol açan durum otoimmun hastalıklar ya da farklı bir hastalık ise, tedavi sağlandığında menopoz yavaşlatılabilmektedir. Ancak çoğunlukla menopoz süreci engellenemez ve kadın menopoza girmektedir.

    Günümüzde geliştirilen çeşitli yaşlanmayı geciktirici ilaçlar ile menopoz kısmi olarak yavaşlatılabilmektedir. Ancak yaygın olarak kullanılan yöntemler değildir. Tedavi için başarı etkeni ise, kadının yaşıdır. Kadının yaşı ne kadar genç ise, başarı oranı o kadar artmaktadır.

    Annenin yaşı kadının menopoz yaşında ne kadar etkilidir?

    Kadının menopoza gireceği yaş aşağı yukarı annesi ya da kan bağı olan diğer kadın akrabaları ile aynı olmaktadır. Anne ne kadar geç menopoza girmiş ise, erken menopozu tetikleyen kanser gibi sorunlar yoksa, kadın da o yaşlarda menopoza girecektir.

    Erken menopoz kemik erimesine yol açar mı?

    Menopoz, hormonal değişimler sebebiyle kemik erimesini hızlandıran bir süreçtir. Ancak erken yaşta menopoza girmiş kadınlarda kemik erimesi süreci daha uzun olacağı için ortaya çıkan sorunlar da daha büyük olabilir. Ancak yapılan tedaviler sayesinde bu süreci yavaşlatmak mümkündür.

    Bu konuyla ilgili mutlaka gerekli önlemler alınması ve koruyucu tedavilere başlanmalıdır. Aynı şekilde erken menopoza giren kişi, hayatını buna uygun olarak düzenlemelidir.

    Sıcak basması, vajinada kuruluk, ruhsal gelgitler, gibi durumlar hormon tedavisi ile onarılmaktadır. Erken menopoza girmiş olan kadınların, yumurta hücreleri tükendiği için gebe kalma şansı söz konusu değildir. Bu gibi durumlarda yumurta hücresi bağışı ile gebelik sağlanabilir. Ancak donör oosit yani yumurta bağışı ülkemizde yasal değildir.

    Erken menopoz durdurulabilir mi?

    Erken menopoz, esasında ön görülebilen bir durumdur. Bunun için kadınların yumurtalık rezervlerine baktırması ve bir uzman görüşü alıp tahmini menopoz yaşını öğrenmesi gerekir. Şayet kadının kariyer ya da eğitim planları varsa, çocuk yapma şansını bu sebeplerle kaybediyor olabilir. Bu sebeple çocuk yapma planları 35 yaşı geçmemelidir.

    Erken menopoz ender görülen bir durumdur. Ancak çocuk sahibi olmayı erteleyen kadınların düzenli olarak senede bir doktora başvurmaları ve çeşitli hormon testleri yaptırmaları gerekir. Bu şekilde ultrason ile yumurtalıklar değerlendirerek olası bir erken menopoz durumu tahmin edilebilir.

    Kaynaklar:

    http://jinekoloji.com/erken-menopoz-belirtileri

    http://jinekoloji.com/9-maddede-erken-menopoz-ve-nedenleri

  • Tüp bebek tedavisinde kadının yaşı

    Tüp bebek tedavisinde kadının yaşı

    Tüp bebek tedavisinde başarı elde edilmesi için, en önemli faktörlerden biri kadının yaşıdır. Kadında yaşın ilerlemesi halinde, gerekli miktarda ve kalitede yumurta elde edilmemektedir. Bu durum da tedaviyi zorlaştırmaktadır. Tüp bebek tedavisi ile çocuk sahibi olabilmek için, kaliteli ve gerekli miktarda yumurtaya ihtiyaç duyulur. Tüp bebek tedavisinde, kadının yumurtası ile erkeğin sperminin laboratuvar içerisinde döllendirip, embriyoyu meydana getirmekte ve elde edilen bu embriyoyu kadının rahmine aktararak gerçeleştirilmektedir. Tedavinin uygulanabilmesi için, kadından alınacak olan sağlıklı yumurtalara gerek duyulur. Yumurtaları gerekli oranda kaliteli olmayan ve yumurtalıkları çalışmayan kadınlara, tüp bebek tedavisini gerçekleştirmek pek mümkün olamamaktadır.

    Kadınların üreme faktörü, 35 yaşına gelmesi ile beraber azalmakta, 38 yaşına gelindiği zamandan itibaren hızlanmaktadır. 40 yaşına gelen bir kadının, tüp bebek tedavisi ile hamile olma ihtimali % 20 nin çok altında dır. Bunun dışında, ileri yaşta olan kadınlarda tüp bebek tedavisi ile hamilelik gerçekleştirilmiş olsa dahi,  hamilelik esnasında düşük yapma olasılığı artış göstermektedir. Tüp bebek tedavisinde, elde edilen başarının daha çok kadının yaşı ve embriyosunun kalitesi ile doğru orantılı olduğu ispatlanmıştır. Belli bir yaştan sonra, gerekli miktarda ve kalitede yumurta elde edilememektedir. Tüp bebek tedavisi uygulanan her 4 çiftten yalnızca biri bebek sahibi olmaktadır. Kadında 35 yaş, bir kırılma noktasıdır. Bu kırılma noktası, dünyanın her yerinde bu şekilde değerlendirilmektedir. Bu durum kadının yaşlanması ile beraber, yumurtalıklarının da yaşlanması şeklinde ele alınmalıdır. Ayrıca bknz: Kadının Yaşı ve Tüp Bebek

    Kadının yaşı tüp bebek tedavisini nasıl etkilemektedir?

    Tüp bebek tedavisindeki başarısızlığın sebeplerinden bazıları erkekten kaynaklanırken, bazıları da kadından kaynaklanmaktadır. Tedavi uygulanacak kadının yaşı, tüp bebek başarısı için en önemli unsurdur. Doğum esnasında, belli miktarda yumurta rezervi ile dünyaya gelen bir kız çocuğunun, yumurtalık rezervi adet olana kadar hızlı bir şekilde düşmektedir. Bu oran, menopoz dönemi sürecine gelinceye kadar, minimum seviyesine gelmektedir. Kadının yaşı 37 ye geldiği zaman, hem yumurtasının kalitesi , hem de miktarı düşmektedir. Bu sebepten dolayı, kadın için en verimli üreme dönemi, 25 ile 34 yaşları arasındadır. Bu sebeplerden dolayı, tüp bebek tedavisinde elde edilen başarının oranı yaş ile beraber, düşük olma ihtimali de artmaktadır. 38 ile 39 yaşları arasında olan bir kadının düşük riski, 18 ile 34 yaş arasındaki bir kadının düşük riskinden % 43 civarında daha fazladır. Yaş ilerledikçe, bu oran iki katına ulaşmaktadır.

    Tüp Bebek Tedavisi Sorularınız için Tıklayın!

    Menopoz dönemine yaklaşan kadınlarda gebelik şansı ne kadardır?

    Kadınların menopoz dönemine girme yaşı ülkemizde yaklaşık olarak 47 iken, dünyadaki ortalama 49 dur. Menopoz dönemine 40 yaşından daha erken girmiş olmak, erken menopoz olarak tanımlanmaktadır. Erken menopoza girmenin sebepleri içerisinde, yumurtalıklarda meydana gelen kistler, düzensiz hayat, sigara tüketimi ve genetik faktörler yer almaktadır. Bu faktörlerin en önemlisi, genetik etkenlerdir. İnsanların bütün özelliklerini belirleyen bu genler, menopoz dönemine girme zamanını da belirleyen faktördür. Aile içerisinde erken menopoza giren birilerinin bulunması halinde, kişinin erken menopoza girme ihtimali de artar.  Erken menopoza girme riskini taşıyan kişilerin, bunu engellemesi adına muhakkak doktor kontrolünde olması gerekir. Yumurtalık kistleri, yumurtanın kapasitesini azalttığı için, erken menopoza girilmesine sebep olabilir. Genç yaşta ki kadınlarda meydana gelen kistler zararsız olsa dahi, yumurtalıklarda hasarın olmasına sebep olur. Bu hastalarda yumurtlama düzensizliği meydana geleceğinden dolayı, hamilelik ihtimalini de en aza indirmektedir.

    Yumurtalıklarında kist olan ya da genetik olarak buna yatkın olan kişilerin düzenli olarak doktor kontrolünde olması gerekir. Yapılan tedaviyle birlikte kadının üreme yeteneği daha fazla uzatılabilir. Sigara alışkanlığı, toksik maddelerde kadının üreme sağlığını belirlemektedir. Sigara içmek yumurta kalitesini düşürmekte ve yumurtlama bozukluğuna neden olmaktadır. Bu şekilde yumurtalıklar üzerinde toksik etki oluşmaktadır.

    Erken menopozun oluşması riski, kadında doğurganlık bakımından önemli bir etkendir. Menopoz dönemine girmiş kadınlarda, yumurtanın meydana getirdiği östrojen seviyesinde azalma olur. Östrojen seviyesinin azalması ile, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonuna, idrar yolu kuruluğuna, vajina kuruluğuna ve kemik erimesi gibi sağlık problemlerine neden olmaktadır. Şuan ki geliştirilmiş olan yöntemler ile, erken menopoz dönemine giren kadınlarda bir takım tedaviler uygulanarak, hamilelik oluşturulabilmektedir. Yumurta dondurma, kök hücre, tüp bebek tedavisi bu tedavi yöntemlerinin arasında yer almaktadır.

    Tüp bebek uygulamasında yaş sınırı var mı?

    Kadının adet döneminin 3. gününde uygulanan hormon testleri ile,  yumurtalık kapasitesinin ultrason ile yapılacak incelemeler sonucunda uygun görülmesi durumunda, 45 yaşına kadar tüp bebek tedavisi uygulanabilmektedir. Ancak, 38 yaşını geçmiş olan kadınların tüp bebek uygulamaları yapılırken preimplantasyon genetik tanı uygulanarak, embriyoların kromozom yapıları incelenerek, normal oldukları teşhis edilmelidir.

    Preimplantasyon genetik tanı yöntemi ile yaşa bağlı problemler aşılabilir mi?

    Yaşı ilerlemiş olan kadınlara, yardımcı üreme teknikleri uygulandığı zaman, sağlıklı çocuk sahibi olma ve hamile kalma ihtimalini arttırmak için, preimplantasyon genetik tanı yapılabilir. Bu yöntem ile, embriyolar kadına aktarılmadan önce, ileri yaşta meydana gelen problemler göz önüne alınarak, kromozomlar incelenmekte, böylece normal dışı olan embriyolar anne adayına aktarılmamaktadır. Bazen genç yaşlarda görülen yumurtalık rezervi kayıpları, bazen de ileri yaşta olan kadınların yumurtalıklarında olumlu tepkiler olabilir. Bu yüzden, kadınların tedaviye başlanmadan önce, yumurtalıklarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, ultrasonografi yapılması, hormon tahlilleri uygulanarak hamilelik ihtimali doğru bir şekilde değerlendirilmelidir. Kendisi için uygun olan tedavinin seçilerek uygulandığını bilen kadının, psikolojik olarak yaşadığı stres azalarak,  doktora güven duyması, tedavinin başarı oranını arttırmaktadır.

     

    Prof. Dr. Bülent TIRAŞ

  • Yumurta dondurma nedir?

    Yumurta dondurma nedir?

    Yumurta dondurma uygulaması, anne adaylarından en verimli çağlarında elde edilen yumurta hücrelerinin özel bir dondurma programı ile ileride kullanılmak üzere dondurulmasıdır. Kadınlarda kariyer planlaması, hayat şartları gibi faktörler yüzünden evlenme yaşının, bebek yapma planlarının daha ileri yaşlara ertelenmesine yol açar. Ancak anne adayların doğal yollarla ya da tüp bebek gibi yardımcı üreme yöntemleriyle hamile kalma şansı yaşın ilerlemesiyle beraber düşer. Bu olumsuz etkinin ortadan kalkması amacıyla, erken dönemde yumurtalıkların uyarılmasıyla elde edilen yumurta hücreleri uzun zamanlar aynı verimlilikte muhafaza etmek ve gereksinim duyulduğunda çözdürülerek kullanılmak için, yumurta dondurma uygulamasından yararlanılmaktadır. Bu şekilde anne adayları hangi yaşta hamile kalmak isterse, yumurtaların kalitesi ve yaşı dondurma uygulamasının gerçekleştiği zamanda olacaktır. Bu şekilde sağlıklı bir hamilelik sağlanacak ve bebeklerde sağlıklı olacaktır. Bknz : Yumurta Dondurma Nasıl Yapılır?

    Yumurta, insan vücudunda en büyük ve karmaşık bir yapıya sahip olan hücredir. Düşük ısılara karşı hassas bir yapı gösterir. Daha evvel yapılmış olan çalışmalarda olgunlaşmamış yumurtalar dondurulurken, günümüzde olgunlaşmış yumurtaların dondurulması ile, bunların daha dayanıklı olduğu anlaşılmıştır. Yumurta dondurma uygulaması kadının üreme yetisini muhafaza eden bir uygulamadır.

    Yumurta dondurma işlemi nasıl uygulanır?

    Adet döngüsü içinde anne adayının yumurtalıkları, hormonlu ilaçlarla uyarılır. Yumurtalıklardan ultrasonografi ile ve yumurta toplama iğnesiyle yumurtalar toplanır. Toplanmış olan yumurtalar özel kimyasal solüsyonlarda belli bir süre bekletilir. Daha sonra ise -196 derecede sıvı azot içeren yapılarda dondurulur ve bekletilir. Vitrifikasyon tekniği ile uygulanan yumurta dondurma yöntemi, başarılı bir şekilde yapılır. Bu teknik hızlı dondurma prensibi ile uygulanır. Bunun hızlı yapılmasındaki önem ise, dondurma uygulaması esnasında yumurtaların hasar görmesine sebep olabilecek buz kristallerinin meydana gelmesinin önlenmesidir. Vitrifikasyon tekniği ile dondurulmuş olan yumurtalar, çözündüğünde % 90-100 oranında canlılık sağlanmaktadır. Canlı olarak çözdürülen yumurtalar, baba adayından elde edilen spermlerle mikro enjeksiyonla döllendirilir. Bu embriyolar daha sonra anne adayının rahmine aktarılarak, hamilelik elde edilir.

    Yumurta dondurma işlemi kimlere uygulanan bir yöntemdir?

    Kanser tedavisine başlayacak olan anne adaylarına uygulanabilir. Kanser tedavileri gören kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları kadının yumurtalıklarının kalıcı olarak zarar görmesine sebep olabilir. Bu tedavileri gören anne adayları tedavi ardından hamile kalamamaktadır. Tedaviden önce dondurulan yumurtalar ya da yumurtalık dokusu ile, kadının daha sonradan bebek sahibi olabilme yetisi saklanır.

    Erken menopoz ihtimali olan kadınlara uygulanabilir. Özellikle ailesinde erken yaşta menopoza girmiş akrabaları olan anne adaylarının kendisi de erken yaşta menopoza girme ihtimali taşır. Bu sebeple kadınların doğurganlık yeteneklerinin ileri yaşlara taşınmasını sağlamak için yumurta dondurma uygulaması yapılabilir.

    Yumurtalık rezervi azalan kadınlara uygulanabilir. Her kadın doğduğunda belirli bir yumurta rezervi ile dünyaya gelir. Bu rezerv her ay yaşanan adet dönemlerinde belirli bir oranda azalır. Özellikle 35 yaşla beraber, kadının doğal yollarla hamile kalma ihtimali git gide azalır. Bunun sebebi yumurtalık rezervleri azalmış ve yumurtaların kalitesinin düşmesidir. Bu durumda evliliğini ve hamile kalmayı ileri bir yaşa aktarmış olan kadınların ileri yaşlarında gebe kalmasını sağlayabilecek yumurta toplama işlemi uygulanabilir.

    Yumurtalıkların alınmasını gerektirecek operasyonlardan önce de uygulanabilir. Anne adayları yumurtalıklarını etkileyecek hastalıklar sebebiyle cerrahi müdahale görecek ise, ileride bebek sahibi olmalarını sağlayacak yumurta dondurma uygulaması yaptırmaları önerilir. Rahmin alınmadığı, yalnızca yumurtalıkların alınmasını gerektirecek müdahaleler, bebek sahibi olmaya engel teşkil etmemelidir.

    Tüp bebek tedavisi esnasında: Tüp bebek tedavisi esnasında anne adayından elde edilmiş olan yumurta hücrelerine karşılık, baba adayından sperm elde edilemediği durumlarda yumurtalar dondurulabilir. Bunlar daha sonra sperm elde edilince tekrar kullanılabilir.

    Yumurta dondurma işlemi hangi yaşlarda yapılmalıdır?

    Kadının yumurtlayabildiği her yaşta,yumurta dondurma işlemi yapılabilir. Ancak bunun için en uygun yaşların 35 yaşından önce olduğu bilinen bir durumdur. Çünkü bu yaşlara kadar yumurta hücreleri sağlıklı ve istenen kalitede olur. Bu yaşlardan sonra elde edilen yumurtalar ise, sağlıklı bir hamilelik sağlanması için yeterli olmaz. Ancak kimi zaman zorunluluktan dolayı bu yaşlardan sonra da yumurta dondurma işlemi uygulanabilir.

    Yumurta dondurma işlemi ardından yumurtalar ne kadar süre bekletilebilir?

    Dondurulmuş olan yumurtalar için belirli bir bekleme süresi yoktur. Yumurtalar gereksinim duyulduğu zaman çözdürülerek hamilelik elde edilmesi için kullanılabilir. Hatta dondurma uygulaması esnasında gruplar halinde işlem yapılarak, farklı zamanlarda hamilelik sağlanması için kullanılabilir.

    Yumurta dondurma uygulamasının başarısız olmasına yol açacak etkenler nelerdir?

    Bu işlemin başarıya ulaşmasını sağlayacak en önemli faktör, çözülmek üzere dondurulan yumurtaların canlılığını kaybetmesidir. Yumurta hücresi insan vücudundaki en büyük hücredir. Yapısında oldukça fazla oranda su bulunmaktadır. Dondurma esnasında yumurtanın içindeki suyun buz kristallerine dönüşmesi, yumurtanın hasar görmesine yol açar. Bu yumurtalar çözdürüldükten sonra döllenme şansı bırakmaz. Fakat bu olumsuz etki yumurta dondurma uygulamasında kullanılmaya başlayan vitrifikasyon tekniği ile aşılmıştır. Bunun yanında döllenme esnasında uygulanan yöntemlerde bu başarıya katkı sağlamaktadır. Dondurulan yumurtaların çevresinde yer alan zona pellucida ismi verilen kabuğun sertleşmesi spermin döllenme esnasında yumurtaya girişine mani olur. Bu güçlüğün aşılması için, spermin yumurtaya doğrudan olarak enjekte edildiği ICSI yöntemi kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemler sayesinde yumurta dondurma uygulaması ardından elde edilen hamileliklerde artış meydana gelmiştir. Bu hamileliklerde doğumsal anomali bildirilmediği,  kadınların doğurganlık yaşı daha ileri yaşlara kadar ilerletilmiştir.

    Yumurta dondurma işleminde başarı oranı nedir?

    Yumurta dondurma uygulaması anne adaylarında yumurtalık yumurta rezervi olduğu her yaşta uygulanabilen bir tekniktir. Bu uygulamanın her geçen gün daha fazla rağbet görmesi ve gereksinim duyanların artması sebebiyle, teknolojik çalışmalar yapılarak geliştirilmesine çalışılmaktadır. Dondurma uygulamasının vitrifikasyon tekniği ile uygulanmaya başlanmasından sonra, başarı oranları giderek yükselmeye başlamıştır. Bu şekilde yumurtalardaki canlılık oranı fazlalaşmıştır. Yumurtaların mikro enjeksiyon tekniği ile spermlerle buluşturulması da başarıya katkı yapan uygulamalar içine girmiştir. Bugün, yumurta toplama işleminin başarı oranları, tüp bebek tedavisinde elde edilen başarı oranlarıyla aynı seviyeye gelmiştir. Elde edilen başarı oranları % 35-50 arasında değişmektedir.

  • Menopoza İyi Gelen Bitkiler

    Menopoza İyi Gelen Bitkiler

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık menopoza iyi gelen bitkiler yazımızı sizler için hazırladık, bu bitkilerle menopoz kaynaklı sorunlardan kısa sürede kurtulabilirsiniz.

    Menopoz her kadının yaşadığı doğal bir süreçtir. Menopoz dönemindeki kadında östrojen seviyesindeki ani düşüşten dolayı sıcak basması, uykusuzluk, gece terlemesi, saç dökülmesi, ruh hali, yorgunluk ve vajinal kuruluk gibi hoş olmayan durumlarla karşılaşılır. Yüzyıllar boyunca, çeşitli otlar menopoz semptomlarını tedavi etmek için kullanılmaktadır. Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık menopoza iyi gelen bitkiler yazımızı sizler için hazırladık, bu bitkilerle menopoz kaynaklı sorunlardan kısa sürede kurtulabilirsiniz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

    Menopoza İyi Gelen Bitkiler

    menopoz bitkisel tedavi
    menopoz bitkisel tedavi

    Karayılan Otu
    Karayılan otu menopoz semptomlarını, özellikle sıcak basmalarını ve gece terlemelerini tedavide etkili bir bitkidir.
    Karayılan otu çayını demleyip içebildiğiniz gibi, bu bitkiyi içeren vitamin tabletlerde kullanabilirsiniz.
    Besin Takviyeleri Sağlık Dairesi Ulusal Enstitüsüne göre günde 2-3 kez 20’şer gramdan
    toplam 40-60 gram arası bu tabletten alın ve 8 haftadan çok buna devam etmeyin.
    Günde 3-4 kez bitki çayı içmekte menopozun verdiği sıkıntıları geçirmenize yardımcı olacaktır.
    Menopoza iyi gelen besinlerden olan, karayılan otu kökü ince kıyılmış olarak 1 bardağa konur,
    üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir,
    10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 2-3 defa içilebilir.
    Bu bitkinin olası yan etkileri baş dönmesi, baş ağrısı ve gastrointestinal rahatsızlıkdır.

    menopoz bitkisel tedavi
    menopoz bitkisel tedavi

    Dong Quai (Çin melekotu)
    Dong Quai bugün dünyada en yaygın kullanılan bitkisel kadın hormonal toniğidir.
    Bitkisel österojen olarak kullanılır ve insan österojenin 1/400’ü aktiviteye
    sahiptir,böylece vücutta österojen seviyelerini dengeler. Kadınlar için üreme sistemi toniğidir
    Genel olarak aşırı irritasyon,sinirlilik hali,ağrı ve sızılar,yorgunluk,depresyon,kramplar zamansız menstürasyon gibi şikayetleri azaltmakta yardımcıdır.
    Menepoz döneminde görülen sıcak basması, vajinal kuruluk, depresyon ve yorgunluk hallerinin çözülmesine de yardımcıdır.
    Olası yan etkileri ise bulantı, baş ağrısı, baş dönmesidir.
    Melek otunu eczanelerde ya da aktarlarda kapsül, toz, melek otu kökünün yağı ve çay şeklinde bulabilirsiniz.

    menopoza iyi gelen besinler
    menopoza iyi gelen besinler

    Meyan Kökü
    Bu bitki depresyon ve anksiyete gibi hormonal dengesizlikten kaynaklanan menopoz semptomlarını kontrol etmek için yardımcı flavonoidler içerir
    Meyan çayı yapılışı 3-4 gr meyan kökü kaynatılmış yarım bardak suda 5 dakika demlenerek içilir.

    menopoza iyi gelen besinler
    menopoza iyi gelen besinler

    Kanarya Otu
    Bu bitki menopozın neden olduğu kramplardan ve diğer sorunlardan kurtulmak için kızılderililer tarafından yüzyıllardır kullanılmıştır.
    Kullanmak isteyenler taze olanı değil, bu bitkinin kurutulmuş olanını tercih etmelidir.
    Çay olarak kullanımını şöyledit bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kanarya otu demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir.
    5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir. Yalnız yazımızda geçen hiç bir çayı doktorunuza danışmadan içmeyin, herkesin sağlık yapısı bir değildir.

    menopoza iyi gelen bitkiler
    menopoza iyi gelen bitkiler

    Kızıl Yonca
    Kızıl(kırmızı) yonca fitoöstrojen içeriği ile östrojene benzer şekilde çalışarak menopoz kaynaklı
    sıcak basmalarını ve gece terlemelerini tedavi eder.
    Çay olarak tüketebilir veya tablet olarak alabilirsiniz.

  • Menopoz gözyaşını azaltıyor

    Menopoz gözyaşını azaltıyor

    Menopoz döneminin gözyaşını azaltıp göz kuruluğuna neden olabileceğini biliyor muydunuz? Göz kuruluğunun menopoz döneminde kadınların %45’inde görülebildiğini söyleyen göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Emrullah Taşındı, gözyaşı azlığı sorununa erken müdahale edilmediği takdirde ciddi göz sorunlarına ve enfeksiyonlara neden olabileceği konusunda uyardı.

    Kadınların korkulu rüyası menopoz, gözyaşını azaltarak, gözde kuruluğa neden oluyor. Kuru göz her yaş grubunu etkileyen bir rahatsızlık olmakla beraber, menopoza bağlı hormonal değişimler sebebiyle genelde kadınlarda daha sık ortaya çıkıyor. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen göz kuruluğu, yaklaşık yüzde 35 oranında gözleniyor. Gözyaşı salgısı, kadınlarda ilerleyen yaşla birlikte azalıyor. Menopozdan itibaren kadınlarda östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte gözyaşı üretimi de azalıyor. Altmış beş yaş üstü kadınlarda yaklaşık yüzde 15 oranında gözyaşı kalite bozukluğu görülüyor. 40 yaşın üstündeki kadınlarda daha sık rastlanan göz kuruluğu, hava kirliliğinin yüksek olduğu büyük şehirlerde daha yüksek oranlarda görülüyor.

    Göz kuruluğu, özellikle akşam geç saatlerde bulanıklık veya gözlerde yorgunluk ya da sabah uyanınca gözü açmada zorlanma, gözlerde yanma batma şeklinde kendini gösteriyor. Bugün en fazla görülen göz hastalıklarından birinin kuru göz olduğunu ifade eden göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Emrullah Taşındı “Menopozdan sonra gözlerde yanma, batma, kızarma gibi şikâyetlerle ortaya çıkan göz kuruluğunun tedavisinde, yapay gözyaşı damlaları ve gözyaşı salgısını artırıcı ve kuru göze özgü bağışıklık yanıtını baskılayıcı damlalar yanında destekleyici tedaviler de uygulanmaktadır. Diğer taraftan gözyaşı yapımını azaltan ve menopoz döneminde kullanımında artış görülen antidepresan ve antialerjik ilaçların kullanımının azaltılması da önem taşımaktadır” şeklinde bilgi verdi.

    Sık sık göz kırpın
    Dakikada ortalama 25 defa göz kırpıyoruz. Okurken, bilgisayar kullanırken bu sayı 8’e düşüyor. Eğer gözümüzün yaşı eksilirse veya buharlaşırsa, göz yüzeyimiz kuru iken bu kırpma işlemini yaparsak canımız yanar ve huzursuz oluruz. Kuruluk hafif olduğunda sanki uykumuzu iyi alamamışız gibi bir his, orta şiddette kurulukta, batma, yanma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Emrullah Taşındı “Göz kuruluğu sorunu yaşayan kişilerin bol su içmeleri, gözlerini ovalamamaları, ağır makyaj yapmamaları, sigara ve dumandan uzak durmaları gerekiyor. Bunun yanında bilgisayar kullanımını sınırlamak ve gözleri sık kırpmak önemli” şeklinde konuşuyor.

    Makyaj yapma ya da makyajı tam silememe
    Makyaj yaparken sıvı kozmetiklerin kullanılmaması, kozmetiklerin iç göz kapağına sürülüp gözle temas etmemesi, mümkün olduğu kadar antialerjik, “water-proof” olarak nitelenen kozmetiklerin kullanılması, kirpik diplerinin tıkanmaması gibi alınabilecek çok sayıda önlem bulunuyor. Gözyaşı kuruluğu olan kişide özellikle kalitesiz rimeller iç kısma sürüldüğünde ve göze kaçtığında, gözyaşı bunu atamıyor. Atamadığı için iritasyon dolaylı olarak artabiliyor. Makyajın çok iyi temizlenmesi ve arkasından suni gözyaşıyla temizlenmesi iritasyon riskini azaltıyor.

  • Her 4 kadından birinde var

    Her 4 kadından birinde var

    “Hormonal ve genetik değişikliklerin ve bunların beyin biyokimyası üzerindeki etkilerinin sonucu olarak migren, kadınlarda erkeklerden daha fazla”

    Kişinin yaşam dengesini bozan, sosyal ve çalışma yaşamını olumsuz etkileyen şiddetli baş Ağrısı migren, her dört kadından birinde görülüyor.

    Acıbadem Ankara Hastanesi Nöroloji ve Ağrı Uzmanı Doç. Dr. Ali Kemal Erdemoğlu, Türk toplumunda hekime başvurma nedenleri arasında en önde gelenlerden birisinin migren olduğunu belirterek, uzun süre geçmeyen şiddetli baş ağrısının kişinin sosyal yaşamdan kopmasına yol açan ciddi bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.

    Migrenin kadınlarda erkeklerden daha fazla görüldüğünü belirten Erdemoğlu, “Hormonal ve genetik değişikliklerin ve bunların beyin biyokimyası üzerindeki etkilerinin sonucu olarak migren, kadınlarda erkeklerden daha fazla görülür” dedi.

    Erdemoğlu, özellikle çalışan kadınların migren konusunda bilinçli olması gerektiğinin altını çizdi. Hastaların büyük kısmının migren olduğunun farkında olmadığını vurgulayan Erdemoğlu, “Her dört kadından birinin migren hastası olduğu ülkemizde, çalışma ve ev hayatının günlük yaşantıda neden olduğu değişiklikler, uyku problemleri, düzenli yemek alışkanlığının olmayışı ve iş hayatındaki gerilimler, çalışan kadınlarda migren atağı için daha uygun bir ortam sağlayabiliyor” diye konuştu.

    Erdemoğlu, kadınların baş ağrılarında genellikle hormonal değişimlerin etkili olduğunu ifade ederek, kadınlarda östrojen düzeylerinin migren oluşumu üzerinde belirleyici bir faktör olduğunu belirtti.

    “Düşük östrojen seviyesi baş ağrısına yol açıyor”

    Özellikle adet döngüsünde gerçekleşen hormonal değişimlerin, doğum kontrol hapı kullanımının, hamileliğin ilk üç ayında hormonlarda görülen değişikliklerin ya da menopoz döneminde dış kökenli östrojen kullanımının en sık görülen hormonal nedenli başağrıları olduğuna dikkati çeken Erdemoğlu, “Adet döngüsünü düzenlemede ve hamilelikte önemli roller oynayan östrojen ve progesteron hormonları, beyinde baş ağrısını tetikleyen bazı kimyasallara etki edebilmektedir” diye konuştu.

    Erdemoğlu, yüksek östrojen seviyesinin baş ağrılarına iyi gelirken, düşük östrojen seviyesinin baş ağrısına yol açtığını vurgulayarak, “Adetten önce östrojen seviyenizdeki düşüş baş ağrılarına yol açabilir. Başağrıları, adet öncesi sendromunun yaygın bir özelliğidir” bilgisini verdi.

    “Ergenlik sonrasında migren hastalarının dörtte üçü kadındır”

    Ergenliğe kadar migren istatistiklerinin, kızlar ile erkekler arasında düşük bir fark ortaya koyduğuna işaret eden Erdemoğlu, “Okul çağı çocuklarının yüzde 10’u migrenden yakınır. Ergenlik sonrasında migren hastalarının dörtte üçü kadındır. Kadınların menopoza girmelerinin daha muhtemel olduğu 50 yaş üzerinde bu ayrım daha eşit bir hale gelir” açıklamasında bulundu.

    Tedavide ilk adım başağrısı günlüğü

    Erdemoğlu, bazı kadınların ilk defa doğum kontrol hapı ya da diğer hormonal doğum kontrol yöntemlerini kullanmaya başladıklarında baş ağrısı çekebildiğini, baş ağrısı şikayetinin menopoza geçiş yıllarında sıklaştığını ve şiddetlendiğini, hormonal faktörlerin olumsuz etki yapabildiğini söyledi.

    Hamilelik döneminde baş ağrıları için ilaç dışı tedavilerin tercih edilmesi gerektiği uyarısında bulunan Erdemoğlu, emzirme döneminde de ilaç kullanımında dikkatli olunması gerektiğini vurguladı.

    Migren tedavisinde ilk adımın başağrısı günlüğünün tutulması olduğunu dile getiren Erdemoğlu, şunları kaydetti: “Bu günlüğü tutmak ile hasta adet döngüsü +ile baş ağrısı arasındaki zamansal ilişkiyi daha iyi anlaşılır. Adet dönemi migren tedavisi; atak tedavisi, kısa dönem koruyucu tedavi ve kesintisiz koruyucu tedavi olmak üzere başlıca 3 grupta toplanır. Koruyucu tedavi için ‘hormonal tedavi’ ile östrojen hormonu dalgalanmaları engellenebilmektedir. Vücuda östrojen hormonu verilmesi ile vücut hormon yapımını durdurmakta ve bu şekilde sadece dışarıdan verilen hormonun etkisinde kalınmakta ve dalgalanma da durmaktadır. Hormonal tedavi 35 yaş üzeri ve sigara içen kadınlarda dikkatli kullanılmalıdır. Östrojenin bazı kanser tiplerini tetikleyebileceği de unutulmamalıdır.

    Migren bulunan kadınların oldukça büyük bir kısmı depresyondadır. Depresyonun migren gelişim riskini ve migren de depresyon riskini artırmaktadır.”

  • Güzel saçlar için 7 öneri

    Güzel saçlar için 7 öneri

    Güzel, güçlü, sağlıklı  saçlara sahip olmak, biz tüm kadınların hayalidir. Ve bunun için çeşitleri çareler ararız. İpek gibi saçlara sahip olmak için güzellik salonlarına gitmemiz şart değil!!, Aşağıda yayınlayacağımız uzman tavsiyelerine uyarak, başdöndürücü bir görüntüye sahip olabiliriz.

    Güzel saçlar için 7 öneri
    Güzel saçlar için 7 öneri

    Saç Dökülmesi
    Stress, menopoz, trioidlerimiz, hatta genetik, hormonal dengesizlikler saç büyümesini önemli ölçüde etkiler. İyi haber şu ki, bu dengesizlikleri çözmekte tıbbi çareler vardır. Bunlar; doğum kontrol hapları, düzenli diyabetik kontrol vb.
    Yeterli miktarda et yemezseniz, bundan saçlarınız da etkilenir. Saçlarınızın düzenli büyümesi için, günlük diyetiniz yani günlük beslenmeniz, karbonhidratlar, proteinler gibi temel gıdalar içermelidir.
    Vücudunuzda vitamin yetersizliği olduğunu düşünüyorsanız, saçların uzamasında ve sağlıklı olmasında etkili olan biotin, çinko ve demir içeren multivitaminleri takviye olarak alabilirsiniz.

    Saçlarınızın Bakımı
    Tatlı badem yağı, ayçiçek yağı, argan yağı gibi yağları, saçlarınıza uygulamak, parlaklığının artmasında ve ipek gibi olmalarında çok etkili olacaktır. Saçlarınıza haftada bir uygulayacağınız nem maskeleri de kırılgan zayıf saçlarınızı güçlendirecektir.

    Güzel saçlara kavuşmak
    Güzel saçlara kavuşmak

    Saçlarınızdaki beyazlar bırakın parlasın!
    Saçlarımızın beyazlaması bizleri mutsuz eder, fakat bu beyaz saç kıllarını koparmak saç diplerine zarar verebileceği gibi, saç köklerinin de enfeksiyon kapmasına yol açabilir.

    Güzel saçlar için
    Güzel saçlar için

    Saç şekillendiricilerden uzak durun!
    Günümüz kadınlarının çoğunun vazgeçilmesi olan saç şekillendiricileri, saçların ütülenmesi, hatta sıcak ayarda kurutulması dahil, saçların nem dengesini bozup, saçın kırılmasına kopmasına neden oluyor. Hergün bu gibi işlemler saçınızı saman çöpüne çevirir.Şayet bu gibi uygulamalardan vazgeçemiyorsanız, düşük ayarda kullanın.

    guzel_saclar_icin_7_oneri (5)

    Saça Keratin Maskesi uygulamak
    Keratin derimizde, saçımızda bulunan bir maddedir.Saçımızdaki keratin, ısıya ya da kimyasallara maruz kalınca zarar görmeye başların. Bu saçın uçlarının birbirine dolaşmasına ve dengesinin bozulmasına ve saçın mat, baş edilemez bir görünüme sahip olmasına neden olur.
    Keratin saç bakımı saçın genel yapısını düzeltir ve saça dolgunluk kazandırır. Bu saç düzleştirme tekniği saça; parlak, bakımlı, düz bir görünüm kazandırır.

    Güzel saçlar için
    Güzel saçlar için

    guzel_saclar_icin_7_oneri (7)
    Evdeki Malzemelerden Saçınıza Maske Uygulayın!
    Saç bakımı için büyük saç bakım salonlarına gitmek zorunda değiliz.Hepimizin mutfağımızda bulunan yumurta, zeytinyağı,badem yağı, hardal tozu vb gibi malzemelerle aynı bakımı bizlerde evde uygulayabiliriz. Sonrası…, gelsin parlak ipek gibi saçlar.

    Güzel saçlar
    Güzel saçlar

     

     

  • Multivitamin hapı kullanmak doğru mu?

    Multivitamin hapı kullanmak doğru mu?

    Vitamin , mineral ve besin takviyelerine ilişkin seçimlerimizi ve planlarımızı yaparken istisnai durumlar dışında standart multivitamin haplarından uzak durmakta fayda var. Tıpkı ilaçlar gibi besin takviyelerinin de kişiye göre değişiklik gösterebileceğini unutmamalısınız.

    İsterseniz sözü çok uzatmadan sorunun cevabını verelim: Doğru Değil Herkesin her sabah bir multivitamin hapı yutarak güne başlaması,işe,okula,bahçeye,tarlaya,fabrikaya giderken aynı takım elbiseyi giyerek evden çıkması gibidir.Oysa herkes farklı yaş ve cinsiyettedir. Sağlık sorunları farklıdır. Herkes için ortak bir metabolik yapılanma, ihtiyaçlar silsilesi ,genetik miras ,sağlık geçmişi ,beslenme alışkanlığıı söz konusu değildir.Herkes farklıdır. Farklılık herkesin her gün bir adet “vitamin mineral ya da besin desteği” yutmasının yanlışlığını teyit eder.

    İŞTE ÖRNEKLER

    Diyelim ki hamilesiniz ya da hamileliğe hazırlanıyorsunuz. Doğuracağınız çocuk ve kendiniz için sorun yaratabilecek bazı vitamin ve mineral eksiklikleri var ve bunların başında da bir omega-3 yağ asiti olan DHA, bir B vitamini olan folik asit, D vitamini, minerallerden de demir geliyor.

    Hamile anneyi de doğacak çocuğu da en çok tehdit edecek, eksiklikleri en çok sorun çıkaracak vitamin ve mineraller bunlar çünkü. İşte bu nedenle hamile bir anne için doğru olanı öncelikle folik asit, DHA, demir ve D vitamini ihtiyacını gözetmek olmalı ve seçimler buna göre yapılmalı.

    Menopoz dönemindeki bir kadınsanız durum daha da farklıdır. Onun kemiklerini korumak için günde en az 400 mg kalsiyuma, 400-800 ünite kadar D vitaminine ve eğer mümkünse biraz da çinko ve magnezyum desteğine ihtiyacı var.
    Vejetaryen birinde ise durum iyice karışır. Onun ihtiyaç önceliği B 12 vitamini merkez yapılarak kurgulanmalı, çünkü yeteri kadar hayvansal ürün kazanamadığından ilk karşılaşacağı sorun muhtemelen B 12 vitamini eksikliğine bağlı yorgunluk, unutkanlık, kansızlık olacaktır.

    Ayrıca aynı kişinin daha çok hayvansal gıdalarla kazanabileceği önemli bir minerale de fazlaca ihtiyacı olacaktır: Demir!

    Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Sağlıkla ilgili her konuda olduğu gibi vitamin, mineral ve diğer bitkisel desteklerin düzenlenmesinde de “kişiye özel” programlar yapmamız lazım.

    DOKTORLAR NEREDE HATA YAPIYOR?

    Kimin ne zaman çinkoya, magnezyuma, kimin ne zaman alfa lipoik aside, CoQ10’a, kimin ne zaman ginsenge, omega-3 yağ asitlerine, kimin ne zaman D vitamini veya folik asit takviyesine ihtiyacı olduğu hiç belli olmaz!

    Sadece siz değil biz doktorlar da bazı hataları tekrarlamaya devam ediyoruz. Biraz da eğitimimizden kaynaklanan önemli bir “ORTAK HATAMIZ” şu: İnsana değil hastaya odaklıyız! Bu nedenle “iyileşmek için hasta olmanın tek şart olmadığını unutuyoruz”. Ayrıca “hastayı değil hastalığı tedavi etmeye yönlendirildik, bu şekilde eğitildik”.

    Bize çok sayıda insanı/hastayı aynı yöntemlerle ve aynı tarzda tedavi edecek şekilde düşünme eğitimi verildi. Zaten bunun için de üç aşağı beş yukarı aynı tansiyon haplarını, aynı kalp damar hastalığı ilaçlarını, hemen hemen aynı dozlarda ve aynı kombinasyonlarda kullanıyoruz.

    Bu sadece eğitimimizden kaynaklanan bir problem de değil. Bizi aynı tür tedavilere zorlayan, aynı şekilde düşünmeye yönelten nedenlerden biri de kurumsal olarak hazırlanmış ortak tedavi reçeteleri. Aynı yanlışı vitamin, mineral ve besin desteği takviyelerini kullanmayı düşündüğümüz zaman da yapıyoruz. Oysa “her insan farklıdır” ve “hastalık yok hasta vardır” kavramları her zaman geçerliydi, şimdi de geçerli.

    Ne yapmalı

    İşte bu nedenle vitamin, mineral ve besin takviyelerine ilişkin seçimlerimizi ve planlamalarımızı yaparken de istisnai durumlar dışında standart multivitamin haplarından uzak durmakta fayda var. Tıpkı ilaçlar gibi besin takviyelerinin de kişiye göre değişiklik gösterebileceğini siz de, biz de unutmamalıyız. Yirmi yaşındayken de, yetmiş yaşındayken de aynı multivitamin hapını yutarak gönlümüzü hoş tutma yanlışlığına düşmemeliyiz.
    Vitamin, mineral ve diğer besin desteklerine yönelik ihtiyaçların kişiden kişiye, hatta aynı kişide bile üç beş aylık periyotlar içinde değişiklik gösterebileceğini hatırlamalıyız. Bunlardan bazılarının dozlarının yaşa, cinse, beslenme alışkanlıklarına, egzersiz yapma yoğunluğuna, kullanılan reçeteli ilaçlara, hatta uyku ve stres durumlarına göre bile değişebileceğini ise aklımızdan asla çıkarmamalıyız.

    Hürriyet – Kelebek

  • Miyom Kısırlığa Yol Açabiliyor

    Miyom Kısırlığa Yol Açabiliyor

    İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, “Özellikle rahim içinde ve rahim duvarında yer alan miyomlar, kanamayla kısırlığa da yol açabilir. Miyom çapı büyüdükçe ve sayıları arttıkça kısırlığa yol açma riski de artar” dedi.

    Buyru, AA muhabirine yaptığı açıklamada, miyomların (Rahim tümörü) östrojen hormonuna bağımlı olarak geliştiğini belirterek, menopozdan sonra östrojen hormonunun etkinliğinin azalmasıyla mevcut miyomların çoğunlukla küçüldüğünü söyledi.

    Miyom gelişiminin ailevi eğilim gösterdiğini ifade eden Buyru, anne veya ablasında miyom saptanan kadınlarda miyom görülme riskinin daha yüksek olduğunu kaydetti.

    Buyru, doğum yapmamış kadınlarda da miyom gelişimine sık rastladıklarını dile getirerek, “Miyomların belirtileri, bulundukları yer ve büyüklüklerine göre değişiklik gösterir. Rahim içine yakın ve büyük olan miyomlar daha fazla şikayete neden olur. Küçük olsa bile rahim içine yakın miyomlar adet esnasında kanama miktarının artmasına, kanama süresinin uzamasına yol açar. Tam tersine rahim dışına doğru olan miyomlar ise daha az şikayete neden olur. Bu tür miyomlar büyüdükleri takdirde idrar kesesi, barsak gibi komşu organlara bası yapıp, sık idrar yapma ve dışkılama güçlükleri şeklinde belirti verebilir” diye konuştu.

    “Miyom çapı büyüdükçe kısırlığa yol açma riski de artar”

    Prof. Dr. Buyru, miyomların büyüklüklerinin çok değişken olduğunu kaydederek, birkaç milimetreden, 20-30 santimetreye kadar büyük miyomlara rastlayabildiklerini ifade etti.

    Şikayet ve belirtilerin miyomların yerleşim yerini yakından ilgilendirdiğini anlatan Buyru, “Bazı miyomlar gebe kalmayı zorlaştırabileceği gibi, düşük ve erken doğum riskini de arttırabiliyor. Özellikle rahim içinde ve rahim duvarında yer alan miyomlar, kanamayla kısırlığa da yol açabilir. Miyom çapı büyüdükçe ve sayıları arttıkça kısırlığa yol açma riski de artar. Rahim içinde yer alan miyomlar küçük bile olsa daha fazla sorun yaratır. Miyomların yol açtığı en büyük problemler, kanama, gebe kalamama, çevre dokulara bası ve yoğun kanama sonucu ortaya çıkan kansızlıktır” ifadesini kullandı.

    Buyru, miyomların kötü huylu olma olasılığının binde 5 olduğunu ifade ederek, hızlı büyüyen, kan akımında farklılıklar olan miyomların kötü huylu olabileceğini dile getirdi.

    Doğurganlığını tamamlamış kadınlarda çok sayıda miyom olduğunu, bunların teker teker çıkarılmasının kanama riski taşıdığına vurgu yapan Buyru, bu tür ameliyatların kadının yaşamı açısından risk oluşturması halinde rahim alınmasını da gerektirebildiğini kaydetti.

    “Her miyomun alınması gerekmez”

    Prof. Dr. Faruk Buyru, görülen her miyomun alınmasını şart olmadığına dikkati çekerek, bunların ilaçla tedavisinin olmadığını, bazen kanamaların azaltılması için geçici olarak ilaçlar kullanıldığını söyledi.

    Miyomda kesin çözümün ameliyat olduğunu ifade eden Buyru, “Ancak pek çok kadın, ameliyata gerek olmadan miyomlarıyla sorunsuz yaşamlarını sürdürebilir. Kanama, gebe kalamama gibi şikayeti olanlarda ameliyat gerekebilir. Rahim içindeki miyomlar küçük olsa bile hem gebe kalamama, hem de yoğun kanamaya neden olmaları nedeniyle ameliyat gerektirir. Rahim duvarındaki miyomlar, 5 santimetreden büyükse veya çok sayıda olduğunda ameliyat düşünülebilir. Rahim dışında yer alan miyomlar, çok büyüdüğünde veya çevreye bası yaptığında ameliyat düşünülmelidir” şeklinde konuştu.

    Buyru, miyomun kanlanmasını sağlayan damarın tıkanması gibi yeni tedavi seçeneklerinin ortaya çıktığını dile getirerek, bu yolun ameliyat olmak istemeyen veya operasyonu sorunlu olabilecek hastalarda düşünülmesi gerektiğini vurguladı

  • 27 kadının yumurtalıklarını uyandırdılar

    27 kadının yumurtalıklarını uyandırdılar

    Japonya’da çok erken menopoza giren 30 yaşındaki bir kadın, yumurtalıkların “yeniden uyandırılması” yönetimiyle bebek sahibi oldu.

    Sonuçları “Proceedings of the National Academy of Sciences” dergisinde yayımlanan teknik çerçevesinde Japonya ve ABD’deki doktorların, çok erken menopoza giren 30’lu yaşlarındaki 27 kadının yumurtalıklarını aldığı, bu yumurtalıkları laboratuvar ortamında yeniden etkinleştirdiği ve yumurtalık dokusu parçalarını tekrardan döl yatağı borusunun üstüne yerleştirdiği bildirildi.

    TOKYO’DA BİR ERKEK BEBEK DOĞDU

    St. Marianna Tıp Fakültesi’nden Dr. Kazuhiro Kawamura, yöntemle geçen aralık ayında Tokyo’da bir erkek bebeğin dünyaya geldiğini, anne ve bebeğin sağlıklı olduğunu söyledi.

    Kawamura, kadınlardan alınan yumurtalıkları şeritlere ayırdıklarını, dondurulan bu şeritleri çözdürdükten sonra, foliküllerin olgunlaşmasını tetiklemeyi amaçlayan bir adım olarak küçük küplere böldüklerini, bu küplere foliküllerin daha da gelişmesini harekete geçirmek amacıyla ilaç enjekte ettiklerini açıkladı.

    40’LI YAŞLARDA DA FAYDALI OLABİLİR

    Sonrasında küplerin, kadınların dölyatağı borusu yüzeyinin hemen altına yerleştirildiği, 6 ay içinde 8 kadında folikül olgunlaşmasının belirtilerinin görüldüğü, 5’inin laboratuvarda eşlerinin spermleriyle döllenebilecek yumurtalar ürettiği bildirildi.

    Söz konusu 5 kadından birinin doğurduğu, birinin hamile kaldığı, bir diğerinin düşük yaptığı, diğer ikisinin ise henüz hamile kalma girişiminde bulunmadıkları kaydedildi.

    Bilim adamları, yöntemin, hamile kalmakta zorluk yaşayan 40’lı yaşlarının başındaki kadınlara da yardım edeceğini umuyorlar.