Etiket: Memorial Hastanesi

  • Neden su içmeliyiz

    Neden su içmeliyiz

    Sıcak havaların aksine soğuk havalarda su içmek bile bize eziyet gibi geliyor değil mi ?

    Aslında haklıyız, havalar soğuk olunca su içme isteğimizde çok azalıyor. Ayrıca susama hissettiğimizde de sodalı, gazlı veya şekerli içeceklerle susuzluğumuzu gideriyoruz. Bu güne kadar bu hep böyle sürüp gitti ve biz öyle yada böyle yaşamaya devam ettik.!

    Peki bazen diğer kişilere göre çok daha çabuk sinirlendiğimizi düşündünüz mü ? Sinirlerinize hakim olamadığınız oldu mu ? Yada kendinizi sürekli yorgun hissettiğiniz dönemler oluyor mu ? Gece güzel bir uyku çektiğiniz halde sabahları uyandığınızda kendinizi güçsüz ve halsiz hissettiniz mi ? Doktorların sebebini bulamadığı ağrılarınız mı var ? Ve bir türlü peşimizi bırakmayan baş ağrılarınız?

    Peki biraz düşünelim;

    Beynimizin %75’i sudan oluşuyor

    Kanımızın %83’ü su

    Kemiklerimizin % 22 si su.

    Vücudumuzun herbir köşesine besin ve oksijeni taşıyan su.

    Kaslarımızın % 75’i su.

    Vücut ısımızı dengeleyen su.

    Aldığımız gıdaların emilmesini destekleyen de su.

    Araştırmalara göre ortalama bir insan vücudunun %75’i su iken, bu oran obezitelerde %55’lere kadar düşüyor.

    Su içmemiz için bu kadar sebep yeterli değil mi ?

    Su dışında aldığımız hiç bir sıvı vücudumuz için gerekli olan suyun yerini tutamaz.

  • Su İçmenin Cilde Faydaları

    Su İçmenin Cilde Faydaları

    Yazın dayanılmaz sıcaklığıyla tanıştığımız şu günlerde suyun vücudumuz için önemli bir gereksinim olduğ u tartışılmaz bir gerçek. Özellikle vücudumuzun koruyucu tabakası olan derimizin yaz aylarında kuruyup dökülmesini engelleyen, elastikiyet, ipek gibi bir görünüm ve canlılık kazandıran tek yaşam kaynağı su. Cildimiz vücudumuzun dış etkenlere, virüs, bakteri ve toksik maddelere karşı en büyük silahı.

    Derimiz, yaşamın zorlukları na karşı vücudumuzu koruyan elastik bir sınır. Cildimizde yer alan su, vücuttaki toplam suyun yüzde 20’sini oluşturur. Normal iklim koşullarında derimiz günde yaklaşık 400 ml su kaybeder. Derinin kusursuzluğ u, esnek ve elastik doğası değişik tabakalarındaki su miktarına bağlıdır. Epidermis adı verilen derimizin en üst katmanı nı oluşturan ölü hücreler, esnek kalabilmek için suyla birleşmesi gereken keratin adında lifli bir protein içerir. Yüzey kuru dukça esneklik kaybolur, su kaybı cildimizin erken yaşlanmasına yol açar. Bu yüzden cildin nemlendirilmesi büyük önem taşır.

    Su cildi nemlendirir

    Su, mucizevi diye tanımlanan güzellik kremlerinin hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğ ini yapar ve cilde yaşam katar. Su, cildi doğal olarak nemlendirir. Çünkü gerçek nemlendirme ancak derinin altından, yani doğal suyla olur. Derinin nemi çeşitli dış etkenlerle azaldığında, ki bu yaz aylarında artış gösterir, deriyi dışarıdan nemlendirmek yetersiz kalır. Derinin nem dengesini sağlamanın tek yolu ise yeterli ve sağlıklı miktarda su içmek.

    Su cildi dirileştirir

    Hücrelerin canlılığını sürdürebilmesindeki en önemli element su. Vücudumuzdaki su dengesinin de cilt üzerinde büyük bir etkisi bulunur. Su, sağlıklı bir cildin temel besin kaynağıdır. Güneş, hava basıncı ve klimaların yarattığı sağlıksız ortamlarda cildimizin doğal parlaklığını bol bol su içerek koruyabiliriz.

    Su neden gerekli

    Vücudumuzdaki tüm enzim reaksiyonları suyla yapılır. Suyun, enzim reaksiyonlarını hızlandırıcı işlevi bulunur. Vücut suyumuzun yüzde 90’ı, vücudun ana suyolu diye adlandırılan kan plazmasında yer alır. Yiyecekler hücrelere bu ana suyoluyla taşınır ve daha sonra geriye kalan atıklar böbreklerden süzülerek idrarla birlikte dışarıya atılır. Vücudumuza aldığımız suyun yüzde 20’sini ise buharlaştırırız. Sindirim sistemi, yiyecekleri işlemek için vücudumuza aldığımız suyun çoğunu kullanır.

    Vücut, suyu kendini soğutmak için de kullanır. Dışarıda sıcaklık 33 derecenin üstüne çıktığında ya da spor yaptığımızda vücut ısınır. Sağlık açısından vücut ısısı mutlaka dağıtılmalıdır. Sistem içerisinde kan, kaslardan deriye doğru pompalanır ve suyla birlikte ciltte nem oluşmasını sağlayarak vücudu soğutur. nsan vücudu üç ana elementten oluşur. Kas, organik doku ve yağ. Vücudumuza bu yağın yalnızca yüzde 3’ü gereklidir. Yağın yerleşim alanı böbrekler ve mide gibi hayati organizmaların içi ve etrafıdır. Değişik hormon seviyeleri nedeniyle erkek ve kadın vücudunda depolanan yağ oranı farklıdır. Kadınlar, erkeklere göre daha çok yağ depolar.

    Forma girmek için su

    Fazla kilolarımız estetik açıdan olduğu kadar sağlığımız açısından da tehlike taşıyor. Kilo verme amaçlı uygulanan bir diyette günde üç litre su içmenin büyük yararı var. Çünkü su, yağların parçalanarak dışarı atılmasında önemli rol oynar. Hiç kalorisi olmadığı için sanıldığının aksine şişmanlatıcı etkisi yoktur. Metabolizmamızı hızlandırdığı için alınan besinlerin yararlı kullanımına ve gereksiz metabolik atıkların vücut dışına çıkarılmasına yardımcı olur.

    Sağlığın anahtarı su

    Normal bir yetişkinin günde en az 1.5 litre, sporcuların, hamilelerin ve emziren annelerin en az 2.5 litre su içmesi gerektiğini biliyoruz. Hiçbirimiz susuz bir hayatı düşünemezken sağlığımız için bu kadar önem taşıyan suyu acaba yeterince tanıyabiliyor muyuz? Suyunuzun nasıl olması gerektiği konusunda birkaç ipucu var:

    • Yerleşim yerlerinden uzak, hijyenik koşullarda şişelenen, doğal kaynak suyu olmalı.

    • Suyunuz bulanık olmamalı, renksiz ve berrak olmalı.

    • İçeriğindeki mineral yapısı dengeli olmalı.

    • Tokluk hissi verir.

    • Vücutta gereksiz su toplanmasını önler. Çünkü vücut az su alınca bunu tehlike işareti sayar ve her damlayı saklar. Bu da el, ayak, ve bacakların şişmesine yol açar.

  • Doğum sonrası güzelleşmek için…

    42-20595475Kendi bedeninden yeni bir beden oluşturan kadın, bu değişimin farkına vardığında şaşkınlığa uğruyor. Hatta bazen bu değişiklikler kişide paniğe yol açıyor. “Hep böyle mi kalacağım” korkusu baş gösteriyor. Ancak uzmanlar, alınacak küçük tedbirler ve doğru plastik cerrahi uygulamaları ile kişiye özgüvenini yeniden kazandırmanın mümkün olduğunu söylüyor.

    Memorial Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Deniz İşcen, “Doğum sonrasında güzelleşmek için” kadınlara şu önerilerde bulundu:

    Doğum sonrası oluşan şekil bozuklukları annede ruhsal ve bedensel etkilelenmelere yol açıyor ve egzersiz gibi önlemlerle arzu edilen düzelmeler sağlanamıyorsa, uygun plastik cerrahi uygulamaları ile kişiye özgüvenini yeniden kazandırmak, hatta sonuçta evliliğine de olumlu katkıda bulunmak mümkün.

    DERİ ÇATLAKLARI İÇİN

    42-21636537Hamilelik döneminden itibaren bebe yağı ve badem yağı ile uygulanacak masajlarla deri çatlaklarını en aza indirin.

    Bedendeki değişiklikler her ne kadar yavaş yavaş gerçekleşse de bu değişimin doğum sonrasını daha az etkilemesi için hamilelikte gereğinden fazla kilo almamak ve genişleyen deriye yağlı masajlar yaparak kalıcı hasarı azaltmak önerilir.

    Bu konuda en çok bebe yağları ve badem yağını öneriyoruz, tabii ki her gün bir yenisi geliştirilen kozmetik kremleri de uygulamak mümkün.

    Özellikle gebeliğe bağlı çatlakların oluşmasını engellemek amacıyla gebeliğin başından itibaren derinin esnekliği artırılabilirse oluşacak hasar en aza indirilebilir. Tabii burada derinin özellikleri de söz konusu, çünkü genetik etkiler daha fazla çatlamaya neden olabiliyor. Yine de yağlı masajdan vazgeçmemek gerek. Sarkmalar bir ölçüde egzersizle önlenebilir. Bölgesel biriken yağlardan doğum sonrasında derhal başlanılan uygun bir egzersiz programı ile kurtulmak mümkün olabilir.


    ESTETİK AMELİYAT İÇİN UYGUN ZAMAN

    Meme dikleştirme ve karın gerdirme operasyonları için emzirme döneminin üzerinden bir yıl geçmesi gerekir. Bedeni üzerinde bunca değişikliği, dokuz ay gibi kısa bir sürede yaşayan kadın kendine yabancılaşır, bunu doğum sonrasında atlatmayı başaramayan hanımlar bir süre sonra plastik cerrahlardan yardım alabilirler. Bu yardım asla hemen sezaryen sonrasında yapılacak bir karın ameliyatı veya süt verirken yapılacak meme ameliyatları olmamalıdır. Çünkü vücudun bu dönemde verdiği cevaplar bizim estetik amaçlarımıza uymamaktadır. Bu yüzden ilk bir yılda beklemeyi önemle belirtiyoruz. Yapılacak işlemler doğurganlığı, doğurabilmeyi ve emzirmeyi etkilemezler.

    DOĞUMUN YARATTIĞI HORMONAL ETKİ

    Karın kaslarının gevşemesi ve doğum sonrasında yeterince güçlenmemesi, derinin çatlamış ve gevşek olması, aşırı kilo alımı ile kalçalarda biriken yağlar annelerin en çok şikayet ettiği vücut bölgeleri; daha ilk aylarda “bunlardan nasıl kurtulabilirim” sorusuna cevap aramaya başlıyorlar. Oysa biz biliyoruz ki, gebeliğin yarattığı hormonal etki daha en az bir yıl sürecek ve biz bu süre içinde yaptığımız girişimlerde istediğimiz sonuca ulaşamayacağız. İşte bu yüzden doğum sonrasında çok çok zorunlu olmadıkça anneye cerrahi olarak dokunmaktan kaçınırız. Bu süre annenin bebeğinden arta kalan zamanlarda daha çok egzersiz gibi, cilt bakımı gibi işlemlerle ve sabırla geçireceği bir süre olmalıdır.

    KARIN VE BACAK YAĞLARI


    İlk bir yıl içinde bu çabalar sonuç vermemişse ve hasta tekrar bir doğum düşünmüyorsa karın ve yağlar için girişimlerde bulunabiliriz. Aslında bir sonraki doğumu engelleyen bir durum söz konusu olmasa da cerrahi ile alınacak sonuç yeni bir doğumla bozulacağı için bu durumda ameliyatı pek önermemekteyiz. Bu özellikle karından deri çıkarıp, kas diktiğimiz ameliyatlar ve meme ameliyatları için geçerlidir. “Liposuction”ı bile bir yıl geçmeden pek önermiyoruz çünkü deri eski esnekliğine henüz kavuşmamış oluyor. Aspirasyonla yağ alma yöntemi olan liposuction tekrar bir doğum yapılacak da olsa hasta tarafından isteniyorsa karın ve bacak yağları için uygulanabilir.

    SİLİKONUN EMZİRMEYE ETKİSİ

    Önceden gerçekleştirilen silikon protez ve küçültme ameliyatının süt vermeye herhangi bir etkisi yoktur. Anneliğin ardından plastik cerrahtan en çok yardım istenen konulardan biri de meme estetiğidir. Kiminde meme, emzirme sırasında çok büyüyebiliyor ve daha sonra eski haline dönmüyor. Bazen de süt verme sona erdiğinde memenin içi boşalarak sarkık bir torbaya dönüşüyor. Memeye estetik açıdan şekil vermek için mutlaka süt vermenin bitmiş olması gerek, bu silikon protez uygulamasında da, küçültme ve kaldırma ameliyatlarında da geçerli.

    Emzirme bittikten sonra özellikle hasta başka bir çocuk istemiyorsa ameliyatı öneririz. Kararsız veya çok sonra bir doğum planlayan hastalarda ise ameliyatlı memenin şeklinin yeni bir gebelikle bozulabileceğini belirtmek gerekir. Uygulanacak silikon protezin veya küçültme ameliyatının daha sonraları doğumlarda süt vermeye herhangi bir etkisi yoktur. Burada belirtilmesi gereken nokta teknik olarak çok büyük memelere uygulanan farklı bir meme küçültme yönteminin zaten doğurganlık yaşındaki hanımlara uygulanmadığıdır.


    VAJİNAL ESTETİK

    Duruma göre vajinal estetik de önerilebilir. Normal doğum, vajeni de esneten bir olaydır. Zaman içinde buradaki dokular da eski boyutlarına ve esnekliğine kavuşurlar. Kadın-doğum uzmanları muayenede bu bulguları tespit eder ve hastanın buna bağlı idrar kaçırma şikayeti varsa yine bu uzmanlık dalı tarafından vajeni daraltma daraltma ve mesaneyi asma işlemi gerçekleştirilir. Plastik cerrahlar sadece doğuma bağlı veya doğuştan olan dış genital organ şekil bozukluklarında bazı düzeltmeleri yaparlar.

    Kaynak : NTV-MSNBC