Etiket: meme

  • Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Prof. Dr. Varol Çelik, “Memesini aldıran kadın yüzde 100 kanserden korunmuş sayılmaz. Yaşamı boyunca yüzde 10 oranında kansere yakalanma ihtimali var” dedi.

    Ünlü oyuncu Angelina Jolie’nin meme kanseri riski nedeniyle iki memesini de aldırmasının ardından açıklama yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Varol Çelik, memesini aldıran kadınların meme kanserinden yüzde 100 korunmadığını fakat meme kanserine yakalanma risklerinin azaldığını belirtti.

    Prof. Dr. Çelik, “Meme kanserine yakalanan kadınların en fazla yüzde 5-10’unda genetik geçiş mevcuttur. Meme kanserinde çoğunlukla genetik geçiş söz konusu değildir. 1990 yılına kadar genetik geçişin tespitinin yapıldığı testler bilinmiyordu fakat günümüzde yüksek riskli hasta grubunda olan hastalara yönelik genetik test (BRCA1-2) uygulanabiliyor. Bu testin yapılıp yapılmayacağına özel bir konsey karar veriyor ve yine konseyin değerlendirmesi sonucunda testi pozitif çıkan kadının memesinin alınıp, alınmayacağına hasta ile birlikte karar veriliyor” dedi.
    YÜZDE 100 KORUNMA OLMAZ
    Kanser riski olan yani testi pozitif çıkan her kadının kanser riskinden yüzde 100 korunma gibi bir durumun olmadığını, memesi alınsa bile yüzde 10 ihtimalle yine kanser olabileceğini açıklayan Prof. Dr. Çelik, “Ailede yalnızca bir kadında kanser olmasıyla, anne, anneanne, kardeş, teyze gibi birçok kişide kanser olması bir değil. Risk faktörlerinden biri olan aile öyküsü ne kadar fazla ise test yapılması o kadar yararlı olabilir. Fakat insanlarda yanlış bir algı oluşmasın. Testinin sonucu pozitif çıkan bir kadının hayatının geri kalanında yüzde 40-85 oranında meme kanserine yakalanabileceği düşünülmektedir. Memesini aldırdı diye kesinlikle kanser olmayacak gibi bir durum yok” ifadelerini kullandı.
    ANGELİNA JOLİE’YE TEŞEKKÜRLER
    Cerrahi müdahale öncesi hasta ile çok detaylı konuşulduğunu, ameliyatın avantaj ve dezavantajlarının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çelik, “Ameliyatın komplikasyonları da var. Her şeyden önce genel anestezi alıyorsunuz. Ameliyat yarası olabilir, meme dokusu tamamen boşaltıldığı için yerine silikon denilen protezden dolayı hasta sıkıntı yaşayabilir. En önemlisi de hastanın ameliyat sonrası kozmetik görüntüsünün onu memnun etmemesi. Angelina Jolie’ye meme kanseri konusunda farkındalık oluşturduğu ve kamuoyunun dikkatini meme kanserine çektiği için çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

    Angelina Jolie’den Kötü Haber << Tıklayın !

  • Meme silikonuyla ilgili yazılmış en samimi yazı

    Meme silikonuyla ilgili yazılmış en samimi yazı

    Meme büyütme,  burun estetiği nden sonra en çok talep gören estetik ameliyatların başında geliyor.

     Kimlere yapılır.

    Adı üstünde meme protezi, olmayan bir organın yerine koyulur. Memesi gerçekten küçük olanlara yapılır. Biraz daha büyük olsun, dekoltem daha güzel olsun diyenler bence bu işi biraz basite alıyorlar. %1-2 komplikasyon ihtimalini alacak kadar ciddi estetik sıkıntınız olmalı.

    Ağrır mı?

    Kas altı teknikte 2-3 gün kendi yemeğinizi kendiniz yiyemeyebilirsiniz. Kollarınızı kaldırdığınızda ağrıdan ağlayabilirsiniz. Subfasyal ve kas üstü tekniklerde, ağrı daha az olur ama 4-5 gün sanki üstümde birisi oturuyor şeklinde bir basınç hissedersiniz. 

    Değer mi?

    Gerçekten küçük göğüsleriniz varsa, kadınların ne kadar özgüvenlerinin eksik oluyor. Ameliyattan sonraki ilk gün, herkes pişman olur. Sonra iyi ki oldum dersiniz. Biraz daha büyük olsun diye ameliyat isteyenlere ben ŞIMARIK muamelesi yapıyorum, 5 dakika sonra sandalyemden kalkıp, sizin zaten harika göğüsleriniz var iltifatlarıyla misafirimizi yolcu ediyorum…

    Damla mı yuvarlak mı?

    Normal bir kadın memesi, ayakta damla, yatınca yuvarlak olur. Hatta yatınca yanlara yayılır. Memenin, bu değişken şeklini tam olarak yapan silikon yok ne yazık ki. Hastalarımın genelde ayakta nasıl görüneceğini, kıyafetlerden dekoltenin nasıl olacağını daha çok önemsiyorlar. Sizin ihtiyacınız önemli

    Damla döner diyorlar?

    Çok zor. Altında dokuya yapışan çıkıntıları var. Nadiren döner. Kas altı yapılacaksa silikonun şekli yuvarlak da olsa damla görünüyor.

    Kas altımı, kas üstümü iyi?

    Birisi diğerinden daha iyi değil. Kas altı silikonu daha iyi örtüyor kenarları belli olmuyor, dekolte daha iyi oluyor. Ama çok ağrılı ve kol hareketleri ile meme hareket edebiliyor. Kas üstünde ise silikon daha belli olabiliyor, ağrısı daha az, kol hareketleri ile meme oynamaz. Cevabı siz verin hangisi iyi ? Ama bir kaç önemli nokta. Profesyonel sporcu iseniz kas altı yapılmaz. Doku kalınlığınız çok iyiyse kas altına gerek yok. Çok zayıfsanız, kaburgalarınız bile sayılıyorsa, kas altı tek seçeneğiniz olabilir.

    Meme Silikonu doğal olur mu?

    Kesinlikle doğal olmaz. Bir kadın,18 yaşında değilse, göğüsler yatınca tüm formunu kaybeder. Silikonlar yatınca da dik duruyor. Bu iyimi kötümü yine siz karar verin. Silikonlu meme, normal bir memeden beklenmeyecek kadar formunu korur.

    Meme başı, meme altı, ? Hangi kesi daha iyi?

    Yine en iyisi şudur diye cevap yok. Silikon protez için bir yerden 4-5 cm bir kesik yapılıyor. Koltuk altı sizin için daha dekolte olabilir. Meme başı memenin en az görünen yeri ama uyuşukluk daha çok olur. Süt bezlerinden silikonun enfekte olma ihtimali daha fazladır. Meme altından ameliyat daha kolay, subfasyal teknik buradan mümkün, ayaktayken en az görünen iz bu iken yatınca en çok bu iz görünür. Cevabı siz verin…

    Op.Dr. Barış Çakır
    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
    bariscakir.com

    Dr. Barış Çakır Facebook 
    Dr. Barış Çakır Twitter

    İlgili Konuları ;
    – Burun estetiğinde doğal görünüm için Poligon Rinoplasti
    – Burun estetiğinde içten bantlama tekniği
    – Burun nefes problemleri
    – Burun estetiğinde kapalı teknik mi ? açık teknik mi ?

  • Orgazm faydaları

    Orgazm faydaları

    Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz.

    BOŞALMANIN FAYDALARI NELERDİR?
    Cinsel terapistler olarak çiftin cinsel yaşamında sağlıklı bir yol alabilmesi için düzenli ve doyumlu bir seks hayatı yaşamaları taraftarıyız. Çünkü cinsel uyarılma ve zevkin devam ederek bir doruğa ulaşması olarak tanımlanan orgazm ve boşalmanın birçok faydası var. Orgazm ve boşalma, bedensel ve ruhsal olarak bir rahatlama sağlıyor, daha kolay hamile kalınmasına yardımcı oluyor, kan akışını düzenliyor, beyni sağlıklı tutuyor, duygusal zekâyı yükselterek kişiyi zinde tutuyor ve önemli, değerli ve sevilmeye layık olduğunu hissettirerek moralini yükseltiyor, cildi güzelleştiriyor ve gençleştiriyor, bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor ve kişin ağrı eşiğini yükseltiyor, bazı ağrıların şiddetini düşürüyor, stresi azaltıyor, daha rahat ve kaliteli uyumaya yardımcı oluyor, kalk krizinden koruyor, prostat ve meme hastalıklarının oluşmasını geciktiriyor ve bu şekilde çiftin hayatından doktoru ve cinsel terapistleri uzak tutuyor, Çünkü özgüveni arttıran, vücut imajını iyileştiren ve stres yönetimini kolaylaştıran orgazm ve boşalma sırasında vücutta meydana gelen değişimler, salgılanan hormonlar, psikolojik ve duygusal tatmin hissi, çiftin hem cinselliğe hem birbirlerine hem de ilişkilerine olan duygu ve düşüncelerini olumlu yönde etkiliyor.

    DÜZENLİ ŞEKİLDE BOŞALMAK GEREKİYOR, ÇÜNKÜ…
    Özellikle kadınların sürekli olarak şikâyet ettikleri ve doyumsuz bir cinsellik yaşamaları sonucu cinsel yaşamı ertelemek adına bir silah gibi kullandıkları baş ağrısı sendromuna bire bir gelen düzenli bir şekilde yaşanan boşalmalardır. Bunun dışında, hem erkek hem de kadında kalp krizi riskini azaltan boşalma bağışıklık sisteminin virüslere karşı direncini artırmakta, salgılanan oksitosin ve melatonin sayesinde rahat bir uyku yaşanmasını sağlamakta, serotonin salgısını arttırdığı için stresi önlemekte, salgılanan steroid hormonları sayesinde cildi güzelleştirmekte, boşalım sayesinde erkeklerde prostat bezinin temizlenmesi sonucu prostat kanseri riskini %70 bir oranla önlemekte, hem kadın hem de erkekte meydana gelebilecek meme kanseri riskini %40 oranda azaltmakta, özellikle kadınlarda romatizma gibi pek çok ağrının şiddetini azaltmakta ve doğal bir spor olan orgazm metabolizmayı hızlandırdığı için hücreleri yenilemektedir.

    GEBE KALMAK İÇİN AYNI ANDA BOŞALMAK ŞART DEĞİL…
    Boşalma uzun süreli cinsel uyarı sonucunda ulaşılan ve kişiye zevk veren fizyolojik ve psikolojik durumdur. Kadının ve erkeğin cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı nedeniyle çiftler boşalacakları anı tam olarak belirleyemezler. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi birçok nedenle de çiftler aynı anda boşalamazlar. Fakat boşalmak gebe kalmayı kolaylaştırsa bile, aynı anda boşalamamanın ya da aynı anda boşalmanın gebe kalmakla ilgili herhangi bir bağlantısının olmadığının da bilinmesi gerekiyor. Birlikte boşalmak, iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir.

    Aynı anda boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, kadın ve erkeğin yaşayacağı cinsel yaşamda beklenti düzeyini artırmakta ve o an yaşayacakları hazları kaçırmalarına neden olmaktadır. Cinsel ilişkide eşlerin mutlaka birlikte boşalmaları gerektiği inancı cinsel mit dediğimiz hurafelerden biridir. Pek çok çift, cinsel yaşamlarını bu yanlış inanış yüzünden doyumsuz olarak değerlendirebilir. Oysaki kadın ve erkek cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı kişilerin boşalacakları anı tam olarak belirleyememelerine neden oluyor. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi benzer nedenlerle çiftler nadiren aynı anda boşalırlar.

    Birlikte boşalmak iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir. Ama birlikte boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, birçok insanın kendi cinsel ilişkilerinden hoşnutsuz olmasına, aynı anda boşalma beklentisiyle, kendinin ve partnerinin cinsel yanıtlarıyla gereğinden fazla ilgilenmesine ve sevişmenin keyfinin kaçmasına neden olabiliyor. Bu durum, cinsel ilişki yaşamak bir yana, kişisel boşalmayı da yok edebiliyor. Oluşan stres nedeniyle gebe kalmayı engelleyebiliyor. İki insan arasındaki cinsellik, fizyolojik yanıtlar temelinde gelişen, çok boyutlu ve keyifli bir süreçtir.

    Gerçek dışı beklentiler ve yanlış inanışlar, gebe kalmayı engelleyebileceği gibi cinsel doyumu da olumsuz yönde etkilemekten başka bir işe yaramıyor. Bunlardan dolayı çift birlikte boşalma hedefinden vazgeçip, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanmalıdır.

    Cinsellik Hakkında Tüm Merak Edilenler için tıklayın !

  • Meme kanserinde tek doz

    Meme kanserinde tek doz

    Meme Sağlığı Merkezi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, meme kanseri nedeniyle ameliyat olmak durumunda kalan ve meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalara, Intra Operatif Radyoterapi (IORT) yöntemi sayesinde tek doz ışın tedavisiyle yeni bir umut doğduğunu bildirdi.

    Prof. Dr. Beşe, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de ”ilk kez” merkezlerinde hayata geçirilen IORT yönteminin, ameliyat sırasında ışın tedavisi sağlayan, hareket edebilen ve ışın üreten bir radyoterapi cihazıyla uygulandığını belirtti.

    Beşe, yöntemin tek doz olarak uygulanıp hastayı dışarıdan verilen radyoterapiden tümüyle kurtarabildiği gibi, bazı durumlarda ek doz olarak uygulanıp toplam tedavi süresinin kısalmasını sağladığını ifade etti. Prof. Dr. Beşe, yöntem sayesinde hastanın radyoterapi tedavisi görebilmek için günlerce hastaneye gelmek durumunda kalmadığını da kaydetti.

    IORT yöntemiyle yapılan tek doz uygulamanın, geleneksel radyoterapide olduğu gibi linear hızlandırıcıyla yapıldığını aktaran Beşe, şu bilgileri verdi:

    ”Bu yöntem hareket edebilen, sadece elektron enerjisi üreten, geleneksel linear hızlandırıcılar gibi personel açısından çok fazla koruma gerektirmeyen bir cihazla ameliyathanede yapılıyor. Ameliyatı gerçekleştiren cerrahi ekip ile birlikte radyasyon onkolojisi uzmanı ve tıbbi fizik uzmanı da ameliyathanede hazır bulunuyor. Operasyonda memedeki tümör çıkarıldıktan sonra cihazdaki özel aplikatör tümörlü bölgeye yerleştiriliyor. Gerekli ölçümlerin ardından yüksek doz ışın sadece bu bölgeye veriliyor. Bu yöntemde sağlam dokular tamamen korunuyor ve lokal tedavilerin tümü operasyon sırasında tamamlanmış oluyor. Gösterilmiş ve beklenen önemli bir yan etki riski de yok. IORT uygulaması sırasında verilen ışın akciğer ya da kalp gibi diğer organlara kesinlikle zarar vermiyor. Ayrıca radyoterapi sırasında ciltte meydana gelen kızarıklık, soyulma ya da renk değişimi gibi sorunlar da IORT yönteminde yaşanmıyor.”

    Meme Kanserinden Koruyan Diyet için tıklayın !

    Prof. Dr. Beşe, geleneksel radyoterapi yönteminde genellikle uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyulduğuna işaret ederek, ”Bu yöntemde tüm meme ışınlamasının ardından tümör bölgesi ışınlanıyor. Tedavi hafta sonları hariç 25 ile 28 iş gününde tamamlandıktan sonra memenin tümü yerine, tümörün alındığı bölgenin ışınlaması yapılıyor. Bu da hastaya bağlı olarak değişmekle birlikte 5 ile 8 iş günü kadar sürüyor” ifadelerini kullandı.

    Meme koruyucu cerrahi tedavinin bazı hastalar için uygun olmayabildiğini, bu durumda memeyle birlikte meme ucu ve çevresindeki koyu renkli halkanın da alınmak zorunda kaldığını anlatan Nuran Beşe, şunları kaydetti:

    Meme kanseri nedeniyle ameliyat olmak durumunda kalan ve meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalara yeni bir umut daha doğuyor, IORT yöntemiyle tek doz ışın tedavisi. Bu yöntem, tedavi süresini kısaltmak gibi önemli avantajının yanı sıra aynı zamanda memenin tümünün alınması gerektiği durumlarda meme başının korunmasına da imkan tanıyor. Bu sayede meme estetiği rahat gerçekleşiyor ve çok daha mükemmel kozmetik sonuç elde edilebiliyor.”

    AA

  • Meme Kanserinden Koruyan Diyet

    Meme Kanserinden Koruyan Diyet

    Kanserin nedenleri arasında beslenmenin ilk sırada yer aldığının yapılan araştırmalarla ortaya çıkması, beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişikliklerle bu hastalığın önüne geçilip geçilemeyeceği sorusunu da akla getiriyor…

    Yanlış beslenme alışkanlığı birçok kanser türünü % 30-40 etkilemektedir fakat tek başına elbette tedavisinde veya önlemek için yeterli değil.

    Amerikan kanser topluluğunun yaptığı bir çalışmaya göre kanser nedenleri arasında beslenme ilk sırada yer almaktadır. Bu hastaların beslenme alışkanlıklarına bakıldığında sebze ve meyve tüketimlerinin yetersiz olduğu da belirtilmektedir.

    Doymuş yağlardan ve kızartmadan uzak durun

    Yemekleri margarin veya tereyağı ile pişirmek, sebze veya etleri kızartmak, yüksek miktarda hayvansal yağ almak meme kanserini etkilemektedir. Beraberinde lif tüketimleri de az ise kanser riski artmaktadır.

    Selenyumdan zengin beslenin

    Selenyum kanserden koruyan güçlü bir mineraldir, doğal yollarla da alımı mümkün. Bunun için yemeklerinizi bol soğan ve sarımsaklı yapmanız, balık, karides, dana karaciğeri, hindi ve dana eti, mercimek, mantar, susam, ceviz, ay çekirdeği ile tam tahıllı ürünler tüketmeniz yeterli.

    Haftada 3 kez balık tüketin

    Omega-3 meme kanserini önlemede etkili bir yağ asididir, enflamasyonu giderici, bağışıklık sistemini güçlendiricidir, östrojen seviyesini dengeler. Balık tüketemeyen kişiler ise takviye almalıdırlar.

    Beyaz un ve pirinçten uzak durun

    Beyaz unlu mamuller ve pirinç yerine tam tahıllı ürünler, bulgur, esmer pirinç tüketen kişilerin kansere yakalanma riski daha düşüktür. Bu ürünler kan şekerini hızlı yükseltmez ve liften zengindir.

    Haftada 3 kez kurubaklagil yemeye çalışın

    Kurubaklagiller sindirimi zorladığı için çoğu kişi tarafından tüketilmez ama uygun pişirme teknikleriyle de bunu önlemek mümkün. Kurubaklagiller bitkisel ostrojen içerir ve liften zengin önemli besin grubudur. Et yemeyen kişilerin hergün tüketmesinde fayda var.

    Hergün 15 adet badem, ceviz, fındık, antep fıstığı tüketin

    Tekli doymamış yağ asitleri meme kanserini önleyebilmektedir, kuruyemişlerde tekli doymamış yağ asitlerinden zengindir yine içeriğindeki lif ve omega-3 sayesinde bu etkisi artmakta.

    Her öğün sebze tüketin

    Lif tüketimi kanser oluşumunu, özellikle meme kanserini önlemesi nedeniyle çok önemli. İçeriğindeki yararlı flavonoidler sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, vücudu toksik maddelerden temizler, sindirim sistemini çalıştırıp metabolik ürünlerin atımını sağlar, diyetle alınan fazla yağın atımında rol alır.

    Günde 1 yemek kaşığı keten tohumu tüketin

    Keten tohumu güçlü antioksidandır, özellikle meme kanserine karşı koruyucur ama meme kanseri teşhisi konmuş kişilerin tüketmemesinde fayda var.

    Yemeklerinizi baharatlandırın

    Birçok baharat fitokimyasallar içerir ve bunlar yemeğe lezzet vermelerinin yanı sıra güçlü kanser savaşçılarıdır.

    Günde 4 fincan yeşil çay için

    Soğuk veya sıcak ama illaki limonlu yeşil çay içeriğindeki egcg maddesi nedeniyle kansere karşı koruyucu güçlü bir bitkidir.

    Sigara ve alkol sakıncalı

    Birçok çalışma tütün kullanımının kanser türlerini tetiklediği yönünde, ayrıca günde 1 kadeh alkol alımı dahi bu riski artırıyor.

    Diyetisyen Özlem Sert Aydın
  • Bazı yiyecekler göğüsleri büyütüyor

    Bazı yiyecekler göğüsleri büyütüyor

    Göğüslerinizden memnun değilseniz; çevrenizde yeterli ve düzgün görünümlü göğüslere sahip olan kadınlar hemen dikkatinizi çekiyorsa daha dolgun göğüslere kavuşmak için harekete geçme zamanınız gelmiş olabilir.
    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hakan Özdemir ile daha dolgun göğüslere nasıl sahip olunabileceğini konuştuk.

    Gelişmemiş, yeterli büyüklüğe ulaşmamış meme dokusunun, çeşitli hormonal düzensizliklerle ‘içi boşalmış’, sarkmış meme görünümü ya da asimetrilerin kadınlarda şikayete neden olarak özgüven kaybı yarattığını belirten Op. Dr. Özdemir; ‘Bu problemleri olan kadınlar çeşitli yiyeceklerle kendilerine terapi uygulayarak, egzersiz ve masaj ile göğüs dokularını büyüterek güzelleştirebilirler. Kadınlık hormonu olan östrojenler meme büyümesine yardımcı olurlar.

    Ergenlik çağında ve hamilelik sırasında olan meme büyümesi ve gelişiminin önemli bir kısmı bu hormonlar sayesinde gerçekleşir. Bu nedenle östrojen hormonlarının vücutta artmasını sağlayan yiyecekler, meme büyümesinde de ekili olur. Bitkilerde bulunan fitoöstrojen adı verilen maddeler vücudumuzdaki doğal östrojen benzeri moleküllerdir. Teorik olarak bunları içeren yiyeceklerin tüketilmesi meme gelişmesine katkıda bulunur.’ diye konuştu.

    BÜYÜK GÖĞÜSLER İSTİYORSANIZ BU BESİNLERİ TÜKETİN!
    Günümüzdeki bilim ve teknolojinin sağladığı imkanlar doğrultusunda en kesin ve kalıcı meme büyütme yöntemi estetik cerrahidir.

    Özellikle meme dokusu vücuduyla orantısız şekilde çok küçük, hamilelik ve doğum sonrası ‘memelerin içinin boşalması’ ve sarkma şikayeti olanlarda silikon meme protezleriyle meme büyütme ameliyatı kaçınılmaz cerrahi seçenek olarak önümüze çıkar.

    Meme dokusunun şekli ve büyüklüğü genetik olarak ve çeşitli hormonların etkisiyle belirlenir. Bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış, sadece meme dokusuna etkisi olan ve meme büyümesi ile şekil güzelliği sağlayan bir yiyecek bulunmasa da bazı yiyecekler kilo aldırması sayesinde meme dokusunun da yağlanmasını sağlar. Sağlıklı bir yaşam için her besini içeren dengeli beslenme şarttır.

    Süt ürünleri ve soya daha büyük göğüsler için etkilidir. Bir gün soya sütü, diğer gün soya peyniri kullanın.

    Tavuk bageti tüketilmesi meme büyümesini artırır.

    Keten tohumu, akdarı ve arpa meme büyümesini; ayçiçeği, kabak ve anason tohumları memelerdeki gelişmeyi uyarır.

    Barbunya, karnabahar, brokoli, pancar, salatalık, havuç, domates, mantar, Brüksel lahanası, mercimek, kereviz, yeşil fasulye, soğan, börülce, nohut, bezelye tüketimi vücut kıvrımlarının gelişmesi için etkilidir.

    Daha dolgun göğüsler için elma, kiraz, şeftali, üzüm, kavun, armut gibi meyveler tüketin.

    Tam buğday, kahverengi pirinç, buğday tohumu, fasulye filizi, zeytin, kuru erik, yulaf ezmesi meme sağlığı için yararlıdır.

    Çemen otu, rezene, çavdar, karanfil, zencefil, hintsafranı karışımının az miktarlarda kullanılması meme boyutunu artırmaya yardımcı olur.

    HT

    Doğal Göğüs Büyütme Yöntemleri

  • Her iki kadından birinin memesi…

    Her iki kadından birinin memesi…

    Birkaç yıl öncesine kadar meme kanseri ‘ölümcül bir hastalık’ olarak değerlendirilirken, günümüzde erken tanı sayesinde tedavide başarı oranı artıyor. Hastalar, uzun yıllar sağlıklı bir yaşam sürebiliyor. Üstelik her 2 kadından 1’inin memesi alınmadan tedavisi tamamlanabiliyor.

    Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hilal Ünal, hayat boyu meme kanseri olma riskinin, Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD’de her 5-6 kadından birinde, Türkiye’de ise her 9-10 kadından birinde görüldüğünü ifade etti.

    Türkiye’de meme kanseri oranında bir artış olduğunu belirten Prof. Ünal, erken tanı, radyoterapi, kemoterapi ile hormon tedavisindeki gelişmelerin meme kanserine yakalanan kadınların uzun yıllar sağlıklı yaşamalarına imkan tanıdığını kaydetti.

    HASTAYA ÖZEL TEDAVİ
    Meme kanseri saptanan her hastaya uygulanabilen tek tedavi modeli olmadığını dile getiren Dr. Ünal, “Her hasta mamografi, meme ultrasonu ve vücuttaki hastalık yaygınlığını saptayan testlerden geçirildikten sonra değerlendiriliyor. Ardından kendisi için en uygun olan tedaviler planlanıyor.” dedi.

    “HER 2 HASTADAN 1’İNİN MEMESİ KORUNABİLİYOR”
    Uzak yayılımını yapmamış tüm meme kanserlerinde esas tedavi yöntemini cerrahi tedavinin oluşturduğuna işaret eden Ünal, şu bilgileri verdi:

    “Kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapi cerrahi tedaviye destek sağlayan yöntemler olarak uygulanıyor. Eskiden meme kanseri vakalarında memenin çıkarılmasından ve koltukaltı lenf bezlerinin tümüyle temizlenmesinden başka seçenek olmadığına dair bir inanış vardı.

    Ancak günümüzde meme kanserli hastaların yüzde 40’ında, bir başka deyişle hemen her 2 kadından 1’inde meme koruyucu cerrahi uygulanabiliyor. Bu yöntemden küçük meme, bunun aksine büyük tümör gibi tümör çapı ile meme büyüklüğü arasında uyumsuzluk olmayan, cilt ve meme başında tümör yayılması bulunmayan veya meme içinde tek bir tümör bulunan hastalar faydalanabiliyor.

    Meme koruyucu cerrahi; memedeki tümörün, etrafındaki bir miktar normal doku ile birlikte çıkarılması demek. Bu tedavinin birinci hedefi memede görünür tümör bırakmamak, ikincisi ise hastanın memesine kabul edilebilir bir kozmetik sonuç sağlamak oluşturuyor.”

    MEMENİN ALINMASINA NE ZAMAN GEREK DUYULUYOR?
    Dr. Ünal, memenin ne zaman alınacağına ilişkin şunları kaydetti:

    “Memede birden fazla tümör varsa, meme çok küçük buna karşılık tümör büyükse, ameliyat öncesi uygulanan kemoterapiye rağmen tümör küçülmemişse ve hasta mastektomiyi tercih ediyorsa memenin alınması gerekiyor. Tümörün meme başı ve çevresine yerleşmiş olması mastektomi için bir gerekçe değil. Bu yerleşimdeki tümörler de meme koruyucu yöntemlerle tedavi edilebiliyor.”

    BEKÇİ LENF BEZİ BİOPSİSİ İLE GEREKSİZ CERRAHİ GİRİŞİMLER ÖNLENİYOR
    Meme gibi, koltuk altı lenf bezlerinin korunmasının da son derece önemli olduğunu belirten Ünal, şöyle devam etti:

    “Bunun nedeni ise koltukaltı lenf bezleri çıkarılmış hastaların yüzde 30’unda kolda ödem oluşması. Erken tanı konulmuş hastalarda genellikle koltuk altında hastalık olmuyor. Bu nedenle meme cilt altına verilecek özel bir boya veya radyoaktif madde yardımı ile koltuk altında ‘bekçi lenf bezi’, yani tümör hücrelerinin ilk gideceği lenf bezi bulunarak mikroskopik inceleme yapılıyor.

    Kanser yoksa diğer lenf bezlerine dokunulmuyor. Böylece meme kanseri koltukaltı lenf bezlerine geçmemiş hastalarda tüm bezeler çıkarılmadığı için gereksiz bir cerrahi girişim ve ona bağlı kol ödemleri önlenmiş oluyor. Eğer metastaz, yani tümörün yayılmış olduğu saptanırsa tüm koltuk altı lenf bezleri çıkarılıyor.”

    HT

  • Meme göğüs kanseri

    Meme göğüs kanseri

    MEME – GÖĞÜS KANSERİ

    Meme kanserinin en yaygın belirtisi memede ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların %10 kadarı, kitle olmaksızın ağrı hissetmektedir. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri arasında, göğüste oluşan geçici olmayan değişimler, (örneğin kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar, ve akıntılar, aşınma, göğüs ucunun hassaslaşması yada içe dönmesi de dahil olmak üzere göğüs ucu belirtileri yer almaktadır. Tedavisi en kolay olan erken evredaki meme kanserleri tipik olarak hiç bir belirti göstermezler. Bu nedenle, kadınların meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamaları çok önemlidir. Meme kanserine erken evreda tanı konması, tedavi seçeneklerinin sayısını, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını önemli oranda arttırır. Erken tanı için temelde önerilen birbirlerini tamamlayıcı üç yöntem vardır;

    – Kişisel (Kendi kendine yapılan) göğüs kontrolleri
    – Klinik (Doktor tarafından yapılan) göğüs kontrolleri
    – Mamografi

    Normal de doktorlar 20 yaşından sonra her ay kişisel göğüs kontrollerinin yapılmasını, kırk yaşından sonrada yılda bir kez olmak üzere klinik göğüs kontrollerini ve mamografiyi önermektedirler. Ancak daha sonraki mamogramlarınıza referans olması için otuzlu yaşlarınızda en azından bir mamografi çektirerek saklamanız önerilir Aile tarihçesi, ırk, ilk adet yaşı, çocuk sayısı gibi pek çok faktör kadınların meme kanseri için yüksek risk taşıyıp taşımadığını belirler.

    Aşağıdaki sorulara verilen cevaplar meme kanseri riskinin belirlenmesine yardımcı olabilir.

    – İlk âdetinizi 12 yaşından önce mi gördünüz?
    -İlk çocuğunuza 30 yaşından önce mi sahip oldunuz?
    -Anneniz veya varsa kız kardeşiniz meme kanseri hastası mı?
    -Meme kanseri olmuş kızınız var mı?
    -Daha önce hiç göğüs biyopsisi yaptırdınız mı?
    -Bu biyopsilerinizin sonucunda kanser öncesi hücrelere rastlandı mı?
    -Bu biyopsilerinizin sonucunda erken (yayılmamış) kansere rastlandı mı?

    Aşağıda temel risk kategorileri ve temel risk kategorisi olduğu düşünülen bazı risk faktörleri yer almaktadır.

    – Yaş
    – Genetik
    – Kişisel tarihçe
    – Aile tarihçesi
    – Biyopsi sonucu habis olmayan oluşumlar tespit edilmesi
    – Adet görmeye başlama yaşı
    – Gecikmiş doğum
    – Alkol
    – Sigara
    – Yemek alışkanlıkları
    – Kilo
    – Önceki radyoterapiler
    – Hormon tamamlayıcı tedavi (HRT)

    Evreler (Evrelar)

    TNM Evreleme Sistemi:

    Kanserin evrelendirilmesi amacı ile TNM sistemi geliştirilmiştir. Burada T tümörün boyutunu, N lenf benzlerinin durumunu ve M ise kanserin metastaz(sıçrama) yapıp yapmadığını belirtir.

    Kanser Evrelerinin Numaralar İle Belirlenmesi:
    Kanserin evresini, tümörün boyu ve kanserin yayılımı tanımlar. Evrelendirme sisteminde Evre 0 ile 4 arasında bir rakam ile belirtilir.

    Evre 0: Aynı zamanda ‘in-situ’ olarak da adlandırılırr. Evre 0, olan kanserler yerlerinde kalmış ve çevre dokulara sıçramamış kanserlerdir. Klinik kontrollerde tanısı konan kanserlerin yaklaşık olarak %15 ila %20’si Evre 0 kanserlerdir. Evre 0 kanserler oluştukları yerlere göre ikiye ayrılırlar, eğer süt bezlerinde (lobes) oluşmuşlarsa Lobular carcinoma in situ yada kısaca LCIS, eğer süt kanallarında oluşmuşlarsa ductal carcinoma in situ yada kısaca DCIS olarak adlandırılırlar.

    Evre1 : Orijinal tümör 2cm yada daha küçüktür ve kanser lenf bezlerine sıçramamıştır. Evre1 kanser tedavisi için genellikle izlenen iki yöntem vardır.

    Meme koruyucu tedavi: lumpektomi (kanserli kitlenin etrafında bir parça sağlıklı göğüs dokusu ile birlikte alınması) ve koltuk altı lenf bezlerinin alınmasını takip eden radyasyon tedavisi yapılır. Gerekiyorsa kemoterapi veya hormonoterapiler eklenir.
    Veya mastektomi (kanserin bulunduğu göğsün alınması operasyonu) ve koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması önerilir.

    Evre (Stage) IIA: Orjinal tümör 2 ila 5 cm arasındadır, ve lenf bezlerine sıçramamıştır.
    Evre IIB: Orijinal tümör 2 ila 5 cm arasındadır ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramıştır, yada orijinal tümör 5 cm den daha büyüktür ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramamıştır.

    Evre II için genelde uygulanan tedavi şekli Evre I ile aynıdır (lumpektomi ve koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması yada mastektomi), ancak eğer tümör büyükse yada lenf bezlerine sıçramışsa kemoterapi, hormonoterapi ve radyasyon tedavisinin tamamlayıcı olarak önerilmesi daha yaygındır

    Evre (Stage) IIIA: Orijinal tümör koltuk altı lenf bezlerine ve göğüs dışı dokulara sıçramıştır. Evre IIA meme kanseri için standart tedavi mastektomidir ve sonrasında bazı durumlarda göğsün yeniden yapılmasını hedefleyen estetik operasyonlar yapılabilir. Tümörün sağlıklı göğüs dokusundan bir kesim ile ayrılabilmesinin olası olduğu durumlarda, lampektomi de yapılabilir. Operasyon sonrasında genelde radyasyon tedavisi ve sistematik tedavi olarak kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanır. Eğer tümör çok büyükse, operasyon öncesinde tümörün boyunun küçültülmesi amacıyla kemoterapi uygulanabilir, bu tip kemoterapi uygulamalarına neoadjuvant kemoterapi denir. Bazı durumlarda neoadjuvant kemoterapiye yardımcı olması amacıyla operasyon öncesi hormon tedavisi de uygulanır.

    Evre (Stage) IIIB: Orijinal tümörün boyutuna bakılmaksızın, tümörün kendisini göğüs duvarına bağladığı ve göğüs lenf bezlerine sıçradığı durumlarda kanser Evre IIIB olarak adlandırılır. Evre IIIB meme kanserinin standart tedavisi genellikle neoadjuvant kemoterapi ile başlar. Orijinal tümörün boyunun istenen oranda küçülmesi ile birlikte, lampektomi veya mastektomi yapılır. Operasyon sonrası uygulanan standart tedavi ise, radyasyon tedavisi, kemoterapi ve hormon tedavisidir.

    Evre (Stage) IV: Kanser göğüs dışına vücudun diğer bölümlerine (kemikler, akciğer, karaciğer yada beyin gibi) sıçramıştır. Evre IV meme kanserinin tedavisinde temel amaç yaşam süresini ve kalitesini arttırmak ve hastanın şikâyetlerini gidermektir. Tedavide genelde kemoterapi ve hormon tedavisi gibi tüm vücudu etkileyen sistematik tedaviler uygulanır. Hastanın şikâyetlerinin azaltılması amacı ile bazı durumlarda mastektomi de önerilebilir.

    Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Batı toplumlarında her 9 kadından birinin meme kanseri geliştirme riski vardır. Bu kanserlerin çoğunluğu sporadik olmakla birlikte hastaların %10’unda kanser otozomal dominant geçişli kalıtsal bir nedene bağlıdır. Kalıtsal meme kanserlerinin önemli bir çoğunluğu BRCA1 ve BRCA2 genlerinden birini etkileyen bir mutasyona bağlıdır. Nadir durumlarda p53 geninin kalıtsal mutasyonu Li-Fraumeni sendromu kapsamında meme kanserine yol açabilir (p53 incelemeleri için bkz. p53 Tümör Baskılayıcı Geni.

    BRCA1 genindeki mutasyonlar kalıtsal meme kanserlerinin %40-60’ından, over tümörü ile beraber olan kalıtsal meme kanserlerinin yaklaşık %80’inden sorumludurlar. BRCA2 geni kalıtsal meme kanserlerinin %30-40’ından sorumludur. BRCA2 mutasyonu taşıyan bireylerin over tümörü geliştirme riski BRCA1 mutasyonu taşıyanlara kıyasla daha düşüktür. Ayrıca erkeklerde gelişen kalıtsal meme kanserlerin BRCA2 mutasyonlarına bağlı olarak geliştiği yayınlanmıştır. BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlar otozomal dominant kalıtılır, bu nedenle mutasyon taşıyan bireylerin çocuklarına bunu aktarma riski %50’dir.

    BRCA1 mutasyon taşıyan kadınların 60 yaşına geldiklerinde meme kanseri geliştirme riski yaklaşık %85, over tümörü riski ise yaklaşık %55’dir. BRCA2 mutasyonu taşıyan kadınların meme kanseri geliştirme riski BRCA1 mutasyonu taşıyıcıları ile benzer düzeydedir ancak over kanseri geliştirme riski daha düşüktür.

    BRCA1 ve BRCA2 genleri çok büyük genler olduğu için mutasyon analizi zaman alıcı ve masraflıdır. Ancak kesin sonuç elde etmek için olası bir mutasyonun DNA dizi analizi ile belirlenmesi gerekir. Alternatif olarak bağlantı (linkage) testi kullanılabilir. Bağlantı analizi için ailenin bir çok bireyinden periferik kan örneği gerekmektedir. Ayrıca bağlantı analizi mutasyonu tam olarak belirleyemediği için yanlış yorumlanma riski taşır. Bu nedenle BilGen’de sadece mutasyon analizi yöntemi kullanılmaktadır.

    Başvuru Nedenleri

    Semptomatik tanı

    Ailesinde biri premenapozal olmak üzere en az iki meme ve/veya over kanseri öyküsü olan hastalar,
    Bilateral (çift taraflı) tutulum gösteren meme kanseri hastaları.

    Presemptomatik tanı

    Presemptomatik tanı genellikle kendisinde mutasyon bulunmuş bir hastanın risk altındaki akrabaları için uygulanır. Bu sayede riski bulunmayan bireylerin kontrolları genel topluma uygulanan sıklığa indirilebilir, risk saptanmış olan bireylerin ise klinik takiplerinin düzenli şekilde yapılması zorunluluğu ortaya çıkar. Bu amaçla klinisyen tarafından koruyucu ya da erken tanı amaçlı girişimler düşünülebilir. BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu bilinmeyen ailelerde, hasta olmayan bireylerde doğrudan yapılacak analiz sonuçlarının yorumlanması zordur ve bu nedenle böyle durumlarda presemptomatik tanı incelemesinin bireye bir yararı olmayacağı kanısındayız.

    Test

    Mutasyon analizleri kan örnekleri üzerinde yapılır. İlk aşamada BRCA1 ve BRCA2 genleri PCR ile çoğaltılıp heterodupleks analiziyle incelenir ve mutasyon taşıyan bölge saptanır. İkinci aşamada ilgili gen bölgesi otomatik DNA dizi analizi ile incelenir. Bazı durumlarda belirlenen mutasyonların polimorfizmlerden ayırt edilmesi gerekebilir. Bu durumda hastanın tümörlü dokusunda allel kaybı olup olmadığının incelenmesi yararlı olabilir.
    Ailesel meme kanserinin moleküler tanısı, sonuçları açısından ilgili bireyleri psikolojik olarak olumsuz durumlara itebilmesi nedeniyle genetik hastalıklar arasında özel bir durum arzetmektedir. Bu nedenle moleküler tanı testi yapılmadan önce test adaylarının genetik tanının doğurabileceği bireysel sorunlar konusunda yetkili uzmanlar tarafından kapsamlı olarak bilgilendirilmelidir. BilGen, yukarıda sözü edilen ön çalışmaların yapıldığının belgelendirilmediği durumlarda Ailesel meme kanseri moleküler tanı testi isteklerini yerine getirmeyecektir.
    Doğruluk

    BRCA1 ve BRCA2 genleri dizi analizi yapılarak mutasyonların %90-95’i tespit edilebilir.

    Gereksinim Duyulan Örnek

    Mutasyon analizi için hasta bireylerden periferik kan (iki adet 5 ml’lik steril EDTA’lı tüpe – eflatun kapaklı) örneği alınır. Yukarıda belirtildiği gibi hasta bireylerin tümör DNA’larının da incelenmesi yararlı olabilir. Bu nedenle mümkün olduğu takdirde 0.5×0.5×0.5 cm boyutlarında taze tümör dokusu ya da parafin blokları da gönderilmelidir. Taze tümör materyali steril şartlarda alındıktan sonra içinde %0.9’luk serum fizyolojik bulunan steril ve kapaklı bir tüpe konup 24 saat (tercihen ilk üç saat) içinde (+)4°’de BilGen’e ulaştırılmalıdır.
    Ailesel meme kanseri riski taşıyan aile bireylerinden iki adet 5 ml’lik steril EDTA’lı tüpe (eflatun kapaklı) periferik kan örneği alınmalıdır.
    Meme Kanseri

    Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

    Meme Kanseri Risk Faktörleri Nedir?

    Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.

    Günümüzde erken tanı sayesinde tedavi edilebilir hastalıklar grubuna giren meme kanseri, tüm gelişmelere rağmen kadınlar tarafından yeterince tanınmadığından hala en çok korkulan hastalıkların başında gelir.

    Memede hissedilen her sertlik kanser değildir. Göğsünde sertlik olan her 10-11 kadından sadece birinde meme kanseri saptanmaktadır. Toplumda yaklaşık 100 kadından 13’ünde meme kanseri görülmektedir. Meme kanserinin en sık saptandığı yaşlar 35-55 yaş grubudur.

    – Riski azaltma yolları
    – Dengeli beslenmek ve aşırı kilodan korunmak
    – Alkol alımına dikkat etmek
    – 30 yaşından önce doğum yapmak
    – Emzirmek
    – Stresi kontrol etmek
    – Spor yapmak
    – Düzenli doktor muayenesinden geçip tetkikleri yaptırmak

    Kendi kendine muayene şart
    En hızlı yayılan tür olan meme kanseri, Türkiye’de her yıl 30 bin kadının baş belası oluyor. Doktorlar ‘kadınlar meme kanserine karşı kendilerini muayene etmeli’ diyor.

    Kanser türleri arasında dünyada ve Türkiye’de yayılma hızı en yüksek olanı meme kanseri. Kırk yıl önce yirmi kadından birinde görülen meme kanseri, günümüzde sekiz kadından birinin baş belası oluyor. Buna karşılık rahim kanserleri ise etkisini iyice kaybetti. Bu kanser türünden ölüm artık neredeyse sıfırlandı. Bunun nedeni erken teşhis. Türkiye’de her yıl 30 bin kadının yakalandığı meme kanserini erken teşhis etmenin ipuçları var. Meme Vakfı’nın kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Can Gürbüz, “Meme kanserine yakalanmayı önleyen bir yöntem yok, buna karşı en önemli silah erken teşhis, mamagrofi, ve kendi kendine muayene” diyor.

    20 Yaşını Aşmış Her Kadın Kendini Muayene Etmeli
    Prof. Dr. Can Gürbüz, meme kanserinde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu belirtiyor. Yaşı ellinin üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının, yaşı ellinin altında olan kadınlardan 4 kat daha fazla olduğunu belirten Dr. Gürbüz, “Adet görmeye erken başlanması, menopoza geç girilmesi, 30 yaşından sonra doğum yapılması, östrojen hormonu tedavisi, doğum kontrol hapları, alkol, şişmanlık ve yağlı beslenme, meme kanseri risk faktörleri arasındadır.

    Tüm bu risk faktörlerine karşın; şişmanlığın azaltılması, alkolün dozunda alınması, spor ve sebze- meyvenin bol tüketilmesi gibi basit önlemlerle meme kanseri riski %30-40 oranında azaltılabilmektedir” diye konuşuyor. Prof. Gürbüz erken tanı için kadına önemli görev düştüğünü söylüyor. “Yirmi yaş üzerindeki kadınlar, adet bitimini takip eden günlerde kendi kendini muayene etmeli, bu muayeneler sırasında meme dokusunda farklılık olup olmadığı araştırılmalı, bir değişiklik saptanmasa bile yirmi yaşından itibaren her üç yılda bir muayeneye gitmeliler” diyen Gürbüz, “Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl bir doktor tarafından muayene edilmeli ve iki yıl arayla mamografi çektirmeli. Elli yaşından itibaren ise her yıl mamografi çektirmeli” tavsiyesinde bulunuyor.

    Kansere çare genetik bilimde
    5-8 Haziran tarihleri arasında New Orleans’ta düzenlenen 41. ASCO (Amerikan Kilinik Onkoloji Derneği) Toplantısı’na katılan onkologlardan biri olan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Fuat Demirelli, “Toplantıdan çıkan sonuç kanser tedavisinin genetikte gizli olduğudur’ diye konuşuyor. Günümüz tıbbında kullanılan hiçbir tedavinin birbirinden çok üstün taraflarının olmadığını savunan Demirelli, “Son birkaç yıldır genel eğilim, kanser hücresinin kontrolsüz çoğalmasındaki mekanizma bozulmasını tespit etmeye yönelik, yani genetiğe yönelik. Kanser hücresi olduğu yerde duracak, ilerlemeyecek, çoğalmayacak” diye konuşuyor.

    Meme Kanseri Terimi Bitecek
    Genetik tedavi yönündeki adımların hızlandığını anlatan Prof. Demirelli, “Bir miligramlık tümör dokusunun içinde bine yakın genin ne durumda olduğu görüyorsunuz. Eminim ki on yıl sonra meme kanseri diye bir terim kullanmayacağız. Şu nedene bağlı olarak gelişmiş A tipi meme kanseri, bu genlerin aşırı çalışmasına bağlı olarak gelişmiş B tipi meme kanseri diyeceğiz” şeklinde konuşuyor.
    Meme kanseri kadınlarda sık görülen, öldürücü bir kanser türüdür.

    Her 8 kadından birinin hayatının belirli bir zamanında meme kanserine yakalanacağı bildirilmektedir. Her kadının hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski vardır.Kadın yaşlandıkça, riski daha da artar. Meme kanseri, yayılmadan önce, erken tesbit edilirse,hasta %96 yaşam şansına sahiptir. Her yıl 44000’de bir kadın meme kanserinden ölmektedir.

    Meme kanserine karşı en iyi koruyucu yöntem erken teşhisdir.

    Meme kanserinin birçok tipi vardır. En sık rastlanan duktal karsinoma, memenin süt kanallarında başlar. Meme kanseri memenin dışına yayıldığında koltuk altındaki lenfatik nodüller en sık görülen yayılım yerleridir. Kanser hücreleri memenin diğer Lenf Nodlarına, Kemiğe, Karaciğer ve Akciğere yayılabilir. Her kadın meme kanseri gelişme riskine sahiptir. Gerçekte meme kanseri gelişen kadınların çoğunda risk faktörleri belli değildir.

    – Meme kanseri riskini arttıran faktörler [değiştir]
    – 50 yaş üzerindeyseniz
    – Yakın akrabalardan biri meme kanseriyse, (anne veya kızkardeş meme kanseri ise, 2-3 misli daha fazla)
    – Daha önceden diğer memenizde kanser tespit edilmişse
    – Adet görmeye 12 yaşından önce başlamış iseniz
    – Hiç gebe kalmamışsanız
    – Adet görmeniz 50 yaşından sonra da devam ediyor ise

    Araştırmalar, meme hücreleri içerisinde, meme kanser riskini artıran bazı genler olduğunu göstermektedirler. Genetik değişiklikler, aileden (herediter) olabilir veya hayat boyu gelişebilirler. Meme kanseri genellikle tek bir hücrede başlar. Günümüzde meme kanserinin nedeni ve nasıl gelişim göstereceği tam olarak bilinmemektedir.

    Meme kanseri kompleks bir hastalıktır. Her vaka birbirinin aynısı değildir. Meme kanserinin içinde bulunduğu evreye “stage” denir. Gerçek stage’in bilinmesi, doktorun tedavi planını yapmasını sağlayacaktır.

    – Hayatınızda meme kanserine sebep olacak herhangi bir yanlış yapmamış olsanızda başınıza bu hastalık gelebilir.
    – Meme kanseri bulaşıcı değildir, başka bir hastadan size bulaşmaz.
    – Meme kanseri, stresle veya memeye travmayla (darbeyle) meydana gelmez.
    – Meme kanseri gelişen çoğu kadının risk faktörü veya ailesinde hastalığa ait bir hikaye yoktur.

    “Meme Kanseri” konusunda sorular, yanıtlar…
    Meme kanseri, pek çok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de, kadınlarda sık görülen kanserlerden biridir. Kadınlarda kanser nedeniyle olan ölümlerin önemli bir kısmının da nedeni meme kanseridir.

    Ne kadar sıktır?
    Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan istatistiklere göre, 1994 yılında, Amerika’da 46 bin kadının bu kanser nedeniyle öldüğü bildirilmektedir. Her sekiz-on kadından birinde meme kanseri görüleceği ve bunların da yaklaşık üçte birinin meme kanserinden öleceği hesaplanmaktadır. Ülkemiz için görülme sıklığının biraz daha düşük olduğu tahmin edilmektedir.

    Erken tanı konmasının yararı var mı?
    Meme kanserinin bazı tipleri, erken tanındıklarında çok iyi biçimde tedavi edilebilmektedir. Dolayısıyla, hem hastaların hem doktorların bu kanseri olabildiğince erken tanımak için elden gelen gayreti göstermeleri gerekir.

    Meme kanserinin bütün türleri aynı derecede mi kötüdür?
    Meme kanserinin değişik türleri vardır. Bunların tedavileri ve hasta üzerindeki etkileri de farklı olabilmektedir. En iyi sonuçlar, küçük ve çevreye yayılmamış kanserlerde alınmaktadır.

    Meme kanseri açısından hangi riskleri taşıyorum?
    Annenizde, kızkardeşinizde veya teyzenizde meme kanseri varsa, sizin için de risk yüksektir. Bunlardan birinde kanser olması, sizin meme kanseri olma riskinizi iki kat artırır. İki yakınınızda meme kanseri varsa, risk 3 katına çıkar.

    Diğer risk faktörleri şunlardır: Adetlerin küçük yaşta başlaması, çocuksuz olma veya ileri yaşlarda çocuk doğurma, Ayrıca, daha az da olsa; sigara kullanımının, aşırı yağlı yemekler ve şişmanlığın da riski artırdığı düşünülmektedir.

    Ne yapabilirim?
    Kanserlerin küçükken yakalanmalarını sağlayan üç önemli yöntem vardır:

    Kişinin kendi memesini muayene etmesi.
    Doktor muayenesi
    Mammografi
    Kişinin kendi memesini muayene etmesi
    Bir kadının kendi kendine yapabileceği en önemli muayenedir. Her ay yapılması önerilmektedir. Ortam, rahat ve ılık olmalı, muayene sırasında tüm ayrıntılara dikkat edilmelidir.

    Fibrokistik hastalık / Memelerde yumrular olması
    Pek çok kadın memesini muayene ettiğinde yumrularla karşılaşır. Bu nedenle telaşlanan, ü zülenler de olabilir. Bu yüzden, her kadının kendi memesindeki bu “normal” sertliklerin yerlerini ve kıvamlarını iyi bilmesi gerekir. Eğer “her zamankinden farklı” bir sertlik hissederseniz, mutlaka bir uzman doktora görünmelisiniz. Meme kanserlerinin önemli bir bölümü, ilk kez, kendi kendini muayene sırasında dikati çeker. Erken tanı, daha sonra ortaya çıkabilecek sorunları azaltabilir; hastanın yaşam süresine de katkıda bulunabilir. Bir kitlenin küçük iken saptanması, tedavinin de daha kolay ve hasta açısından daha kolay kabul edilebilir nitelikte olmasını sağlayabilir.

    Kendi mememi, ne zaman muayene etmeliyim?
    Çoğu uzman, kadınların adet görmelerinden bir hafta sonra bu muayeneyi yapmalarını önermektedir. Doğum kontrol hapı kullananlar ise, hapa başladıktan sonraki ilk hafta içinde muayenelerini yapmalıdırlar. Diğer zamanlarda memelerdeki normal yapılar ve kistler daha irileşebilirler. Bu hem akıl karıştırıcı olur, hem de muayene ağrılı olabileceği için rahatsız edici hale gelebilir. Öte yandan, memeleri hiç muayene etmemektense, ayın her hangi bir günü muayene etmek elbette çok daha iyidir.

    Kendi mememi nasıl muayene edebilirim?
    Aşağıda yaygın bir muayene yöntemi bulacaksınız:

    Önce, rahat ve ılık bir yerde sırtüstü uzanın. Sol kolunuzu kaldırıp, sol elinizi başınızın altına koyun. Sağ elinizle sol memenizi aşağıdaki biçimde muayene etmeye başlayın.

    Göğüs kafesinizin ön yüzünde, sağda ve solda iki dikdörtgen olduğunu düşünün. Memeleriniz bu dikdörtgenlerin ortasında olsunlar. Diktörtgenlerin birer köşeleri koltukaltınızda olacaktır. (Memenin koltukaltına yakın kısımlarını muayene ederken özellikle dikkatli olun; meme kanserleri en çok burada bulunmaktadır).

    İki-üç parmağınızı birleştirerek, sol koltukaltınızdan aşağı doğru dikdörtgenin dış kenarı boyunca inin. Alttaki köşeye ulaşınca, parmaklarınızı 2-3 cm kadar içe doğru çekip bu defa yukarı doğru çıkın. Köprücük kemiğine (sağdaki dikdörtgenin üst kenarına) geldiğinizde yine 2-3 cm içe gelip aşağı doğru inin. Tüm memeyi muayene edene kadar bunu sürdürün.

    Sağ memeyi sol elle, sol memeyi sağ elle muayene etmeniz gerektiğini unutmayın. Muayene sırasında, parmaklarınızın ucuyla 1-2 cm çapında daireler çizecek hareketler yapın. Elinizi değişik derecelerde bastırarak deriyi, memeyi ve alttaki göğüs kafesi kemiklerini ayrı ayrı hissetmeye çalışın.

    Size şüpheli gelen sertliklerin yerlerini unutmayın. Bunların çoğunun “normal” olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Şüpheniz devam ediyorsa, uzman bir doktora danışın. Kendi kendinizi düzenli olarak muayene etmek sizi rahatlatacak ve bir güven duygusu sağlayacaktır.

    Memenin doktor tarafından muayenesi
    Bu muayenenin hiç değilse yılda bir kez yapılması gerekmektedir. Muayene sırasında, kendi kendinizi nasıl daha iyi muayene edebileceğinizi de sorabilir ve şüpheli bulduğunuz sertlikler konusunda doktorun değerlendirmesini öğrenebilirsiniz. Bu, çoğu kez sizi rahatlatacaktır.

    Memede kistler olduğunda doktor, adetinizden sonraki hafta içinde yeniden muayeneye gelmenizi isteyebilir. Bir sertliğin ne zamandır orada olduğu sorulabilir; bu yüzden, kendi kendinizi muayene ederken elinize gelen bir sertlik bulduğunuzda, tarihi bir yere kaydetmeniz yararlı olacaktır. Bazen, doktor, daha emin olmak için sizi birkaç hafta veya ay içinde yeniden muayene etmek isteyebilir veya mamografinin gerekli olduğunu söyleyebilir.

    Mammografi nedir?
    Meme kanserinin erken yakalanmasında sizin ve doktorunuzun yaptığı muayenelere katkı sağlayan ç ok değerli bir radyolojik inceleme yöntemidir. Elli yaşın üzerindeki kadınlarda her yıl mammografi çekilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.

    Kırk-elli yaşlarında mammografinin ne derecede gerekli olduğu tartışmalı olmakla birlikte, bu dönemde hiç değilse iki yılda bir mammografi çekilmesinin yararlı olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Bu incelemelerin tüm amacı, kanserleri bazen elle muayenede bile farkedilemeyecek kadar küçükken yakalayabilmektir. Mammografi, hasta veya doktorun eline “anormal” bir sertlik geldiğinde de istenir.

    Mammografi ile tüm kanserlerin mutlaka yakalanabileceği zannedilmemelidir. Kişinin kendi memesini muayenesi, doktor muayenesi ve mammografi, kanseri yakalamak için hep birlikte başvurulması gereken yöntemlerdir.

    Meme biyopsileri niye yapılır?
    Memesinde sertlik bulunan pek çok kadında biyopsi gündeme gelir. En basit yöntem, ince bir iğne kullanılarak şüphe edilen sertlikten örnek almaktır. Bu bir kist ise, işlem sırasında kist sıvısının gelmesi ile hem sertlik kaybolur hem de hasta rahatlar. Kanserlerin kist halinde olması olasılığı çok düşüktür. Alınan sıvı veya hücreler, patoloji uzmanı tarafından incelenir ve bu örnekte kanser olup olmadığını belirten bir rapor düzenlenir. İğne ile örnek alma, genellikle acısız bir işlemdir; memenin veya hastanın uyuşturulmasına gerek duyulmaz.

    Daha geniş kapsamlı bir işlem olan eksizyonel biyopside, ele gelen sertliğin tümü veya bir kısmı cerrah tarafından çıkartılır. Bu işlem için yalnızca memenin uyuşturulması yeterli olabileceği gibi, genel anesteziye de başvurulabilir. Çıkarılan dokunun patoloji uzmanı tarafında mikroskop altında incelenmesiyle en kesin tanının konulması mümkün olur.

    ÖZET
    Meme kanseri, hemen her 8 kadından birinde görülecek denli sıktır. Kendi kendini muayene, doktor muayenesi ve mammografi; sonucu önemli derecede etkileyebilir. Çoğu durumda, bu hastalığın kökünü kazıyabilme olasılığı bulunmaktadır ve hem erken tanıyı hem erken tedaviyi sağlamak için, çaba

    Meme Kanseri Hakkında Merak Ettikleriniz

    Kimler Daha Fazla Meme Kanseri Riski Taşıyor?

    Kadınların korkulu rüyası olan ‘meme kanseri’nin görülme sıklığı her geçen gün artıyor. Bazı kadınların diğer kadınlara göre daha fazla risk taşıdığını belirten Memorial Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç.Dr. Gürsel Soybir, kimlerin daha fazla risk altında olduğunu anlattı.

    – Daha önce memede kansere öncü sayılabilecek bir lezyonun bulunmuş olması
    – Genetik olarak meme kanseri gelişimine yatkın genleri taşımak
    – Ailesinde veya akrabalarında meme kanseri gelişmiş olması
    – Uzun süreli doğum kontrol haplarının kullanılması
    – Menopoz sonrası dönemde uzun süreli ve yüksek dozlarda östrojen replasman tedavisi yapılması
    – Çocukluk veya gençlik çağında başka bir nedenle göğüs bölgesinin ışınlanmış olması
    – Adet başlama yaşının erken, adetten kesilme yaşının geç olması
    – Hiç doğum yapılmaması veya ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapılması
    – İlerlemiş yaş. Meme kanseri en sık 50-65 yaşları arasında görülüyor
    – Aşırı yağlı gıdalarla beslenme
    – Mamografi taramalarında yoğun meme saptanması
    – Yumurtalık ya da rahim kanseri hikayesi olması
    – Elektromanyetik alanlara ve radyasyona sürekli maruz kalmak

    Meme kanserinin belirtileri nelerdir?

    1- Memede şişlik olması. Genellikle ağrısız, sertçe, hareket ettirilebilen veya yerinden oynamayan, zamanla büyüyebilen kitle varlığı
    2- Memenin genel olarak boyutunda veya şeklinde oluşan değişik olması
    3- Meme cildinde kızarıklık, morluk, yara, damar genişlemesi, içeri doğru çöküntü, yaygın küçük şişlikler, portakal kabuğu görünüşü gibi noktasal çekintiler şeklinde değişikliklerin meydana gelmesi
    4- Meme başı ve çevresinde renk ve şekil değişikliği, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar oluşması, yaralar çıkması
    5- Meme başından gelen kanlı veya kansız akıntı
    6- Koltuk altında görülebilen veya elle fark edilen ağrılı ya da ağrısız şişliklerin varlığı

    Meme kanser riskiniz nedir?  (TEST EDİN)

    1- İlk adetinizi görme yaşınız kaçtır?
    A) 11 yaşından sonra
    B) 11 yaşından önce

    2- Menapoza girme yaşınız kaçtır?
    A) 55 yaşından önce
    B) 55 yaşından sonra

    3- İlk doğum yaşınız kaçtır?
    A) 30 yaşından önce
    B) 30 yaşından sonra veya hiç doğum yapmamış iseniz

    4- Uzun süre doğum kontrol hapı kullandınız mı?
    A) 3 yıldan daha az süreli kullanmış iseniz
    B) 3 yıl ve daha uzun süre kullanmış iseniz

    5- Uzak akrabalarınızda 1 veya 2 tane meme kanseri var mıdır?
    A) Yok
    C) Var

    6- 1 tane yakın akrabanızda (anne, kız kardeş, çocuk) akrabanızda meme kanseri var mı?
    A) Yok
    D) Var

    7- Birden fazla yakın akrabanızda meme ya da yumurtalık kanseri var mıdır?
    A) Yok
    E) Var

    8- Yakın akrabalarınızda iki taraflı veya genç yaşta (40 yaşın altında) gelişen meme kanseri var mıdır?
    A) Yok
    E) Var

    Puanlama: A :0 puan, B : 1 Puan, C : 5 puan, D: 10 puan, E: 20 Puan

    Değerlendirme:

    0 Puan: Bir risk faktörünüz yok. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %10 civarında. Standart tarama programına giriniz.
    1-4 Puan: Hafif risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma riskiniz %10-15 arasında. Standart tarama programına giriniz.
    5-9 Puan: Orta dereceli risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %10-20 arasında. Standart tarama programına giriniz.
    10-19 Puan: Yüksek risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %20 nin üzerinde. Özel tarama ve takip programına ihtiyacınız var.
    20-59 Puan: Oldukça yüksek bir risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %20-85 arası. Özel tarama ve takip programına ihtiyacınız var.

    Meme kanseri gelişme riski nasıl azaltılır?

    1- Her ay memelerinizi kendiniz muayene ediniz.
    2- Varsa risk faktörlerinizi belirleyiniz. Eğer bir risk faktörünüz varsa hangi periyotla nasıl takip edileceğinizi öğreniniz.
    3- Yılda bir kere meme hastalıkları ile uğraşan bir cerraha muayene olunuz.
    4- 40 yaşından sonra 2 yılda bir kez, 50 yaşından sonra her yıl düzenli mamografi çektiriniz.
    5- Olabildiğince ideal kilonuzu korumaya çalışınız. Lifli gıdalar, bol sebze ve meyveye ağırlık veriniz.
    6- Düzenli spor yapınız.
    7- Sigara içmeyiniz, aşırı alkollü içkiden kaçınınız.

    MEME KANSERİ NEDİR ?
    Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

    MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ NEDİR ?
    Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.

    Meme kanserine yakalanma riskini artıran faktörleri kısaca şu şekilde sayabiliriz;


    Yaş: İleri yaş önemli bir risk faktörüdür. Yeni meme kanseri tanısı konan kadınların % 70’i, 50 yaş üzerindedir. Diğer bir deyimle, yaşı 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşı 50 yaşın altında olan kadınlardan 4 kat daha fazladır. Bu nedenle, 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime baş vurarak muayene olmalı ve mamografi dediğimiz meme filmini çektirmelidir.
    Kişisel meme kanseri hikayesi: Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır.


    Ailede meme kanseri hikayesi: Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, meme kanserine yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır. Bu kadınlar daha sık ve dikkatli izlenmelidir. Bu şekilde sorunları olan kadınlar, meme kanseri genetik danışmanlığının yapıldığı kliniklere baş vurarak risklerini hesaplattırmaları gerekir. Eğer aile geçiş riski yüksek bulunursa, genetik testi yaptırmalıdırlar. Vakfımız polikliniğinde bu hizmet verilmektedir.


    Daha önce meme biopsisi yapılmış olması: Memede bir kitle nedeni ile biopsi yapılmış ve iyi huylu bir tümör saptanmış olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu tümörlerin bulunması, kanser gelişme riskini değişik oranlarda artırabilmektedir. Bu, tümörün hücresel yapısına göre değişir. Örneğin, yapılan bir biopside, çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi sonucu atipik hiperplazi tanısı konmuş kadınlarda ( bu tamamen iyi huylu bir tümördür), meme kanseri gelişme oranı normal kadınlara göre daha fazladır.


    Fertil çağ süresi: Adet görmeye erken başlanması, menepoza geç girilmesi, fertil cağı uzatmaktadır. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalmakta, meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Erken menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi yapılmıyor ise, meme kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır. Elli yaşından sonra adet görmeye devam eden kadınlarda, meme kanserine yakalanma riski az da olsa artmaktadır.


    Doğurganlık hikayesi: İlk çocuğu doğurma yaşı önemlidir. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk hafif yükselmektedir


    Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği: Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda, meme kanseri görülme oranı daha fazladır. Bu ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken gelişmekte ve erken yaşta adet görmeye başlamaktadır. Ayrıca bu çocuklar büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç evlenmekte ve daha geç çocuk sahibi olmaktadırlar. Bu nedenlere bağlı olarak fertil çağın erken başlaması, geç doğurma gibi nedenler sebep olarak sayılabilir. Ayrıca bunların dışında başka faktörler de rol almaktadır.


    Östrojen hormonu tedavisi görenler: Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artmaktadır. Fakat, hormon tedavisi almayan kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz gibi sorunlarda artış ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile, östrojen verilmesi önerilebilir fakat, mutlaka bir hekim kontrolu altında yapılmalıdır.
    Doğum kontrol hapı kullanılması: Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülmektedir. On yıl önce doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise, bu risk tamamen ortadan kalkmaktadır.


    Alkol kullanılması: Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk nispeten artmaktadır. Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır. Alkol alımının günde bir kadeh ile sınırlandırılması önerilmektedir.


    Sigara: Sigaranın kesin bir etkisi gösterilememiştir. Fakat, genel sağlığı etkilediğinden dolayı bırakılması önerilmektedir. Şişmanlık ve yağlı beslenme: Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini artırdığı gözlenmiştir. Özellikle, doymuş yağların fazla bulunduğu yağlı et gibi yemekler ve yağlı süt ürünlerinin fazla alınmasının bu riski artırdığı ileri sürülmüştür.
    Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz?

    MEME KANSERİ RİSKİ AZALTILABİLİR Mİ ?
    Egzersiz: Yoğun egzersiz ve jimnastik yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı gözlenmiştir. Bu nedenle, tüm kadınlara önerilmektedir. Beslenme:Meme kanseri ile beslenmenin önemli ilişkisi vardır. Sebze ve meyveden zengin beslenme, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durulması önerilmektedir. Günlük gıda alımına C vitamini, betakaroten gibi antioksidanların eklenmesinin koruyucu etkisi olduğu ileri sürülmektedir.
    Kısaca,
    – şişmanlığın azaltılması,
    – alkol alınıyorsa bırakılması.
    – Hafif egzersiz yapılması(haftada 4 saat tempolu yürüyüş),
    – Sebze ve meyvenin bol tüketilmesi,
    gibi basit önlemler ile meme kanseri riski % 30-40 oranında azaltılabilmektedir.

    MEME KANSERİ ÖNLENEBİLİR Mİ ?
    Henüz meme kanserini kesin önleyen bir yöntem henüz yoktur. Günümüzde bilinen tek yöntem, erken tanıdır. Erken tanı sayesinde, meme kanserinin getirdiği sorunlar büyük oranda çözülebilmektedir. Bu sayede hastalığın toplumda yaptığı hasar en aza indirilebilir, yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde arttırılabilir.
    Erken teşhis için bilinen en iyi ve etkili çözüm, kadınların risk durumlarına göre belirlenmiş olan muayene ve tetkik protokollarının uygulamasıdır.

    MEME KANSERİ NASIL ERKEN TESPİT EDİLEBİLİR ?
    Meme kanserinde erken teşhis yöntemleri, hastanın taşıdığı risk faktörlerine göre değişmektedir. Bu risk faktörlerinin arasında en başta yaş gelmektedir. Daha genç yaşlarda ortaya çıkabilmesine rağmen, ilerleyen yaş gruplarında bu risk artmaktadır. Bu nedenle ilerleyen yaş gruplarında erken teşhis için alınması gereken önlemler, daha erken yaş gruplarına göre farklılık göstermektedir.
    Yirmi yaş üzerindeki kadınlar, her ayın belirli bir döneminde kendi kendilerini muayene etmelidirler. Bu muayene sırasında meme dokusunda farklılık olup olmadığı araştırılır. Eğer bir değişiklik tespit edilirse derhal bir hekime baş vurulmalıdır. Bir değişiklik saptanmasa bile, üç yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmelidirler.
    Kırk yaşına gelen kadınların, kendi yaptıkları periyodik muayeneye ek olarak her yıl bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri gereklidir. Ayrıca her yıl veya iki yıl ara ile mamogrofiyi çektirmeleri gereklidir.
    Elli yaşından sonra, kadınlar kendilerinin periyodik muayenelerine ve her yıl bir defa hekim muayenesine devam etmeli ve mamografi dediğimiz meme filmini her yıl çektirmelidir.


    KADINLAR KENDİLERİNİ NASIL MUAYENE ETMELİDİR ?
    Erken teşhis için her kadının ayın belirli bir günü kendisini muayene etmesi gerekir. Her ay düzenli olarak kendisini muayene eden bir kadın, memesinde ortaya çıkan bir kitleyi çok daha erken fark eder.
    Kadınlara kendilerini muayene etmesini öğreten çeşitli kitap ve broşürler var. Fakat bu çoğunlukla yetersiz kalmaktadır. Meme muayenesini öğreten silikon meme kiti ve video filmleri bulunmaktadır. Vakfımızda meme muayenesi eğitimi, bu araçlar ile seminerler şeklinde verilmektedir.

    MUAYENE SIRASINDA FARK EDİLEBİLECEK DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR?
    Aşağıda değişiklikler fark edildiğinde, gecikmeden bir hekime baş vurulmalıdır:
    – Memede iki haftadan uzun süre ele gelen sertlik veya kitle,
    – Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği,
    – Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması,
    – Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması,
    – Memenin şeklinde değişiklik,
    – Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik,
    – Meme başında ortaya çıkan akıntı.

    MAMOGRAFİ NEDİR ?
    Mamografi, düşük dozda çekilen bir meme rontgen filmidir. Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir. Mamografinin gerçek değeri budur. Çünkü, bu sayede, hastalık muayene ile tespit edilebilecek safhadan önce saptanır. Bu nedenle kesin hayat kurtarıcıdır. Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl veya iki yılda bir mamografi çektirmeli ve her yıl uzman bir hekime meme muayenesi olmalıdır. Elli yaşını geçen kadınlar ise her yıl mamografi çektirmeli ve hekime muayene olmalıdır.

    MAMOGRAFİ NE ZAMAN ÇEKTİRİLİR ?
    Mamografi çekilirken meme, iki tabaka arasında birkaç saniye hafifçe sıkıştırılır. Bu nedenle memelerin en az hassas olduğu zamanda mamografi çekilmesi, özellikle memeleri hassas kadınlara önerilmektedir. Adet bitimini takip eden hafta, memelerin hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Ayrıca adet bitimini takip eden hafta, hormonal nedenlerle memelerin şişliği en alt düzeydedir ve bu sırada daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu sebeplerden dolayı herhangi özel bir durum olmadıkça, mamografi çekiminin, adetin bitimini takip eden haftada yapılması önerilmektedir.

    MAMOGRAFİ ÇEKTİRMEYE GİDERKEN NELERE DİKKAT ETMELİ ?
    Mamografi çekilirken belden yukarısı çıplaktır. Bu nedenle çekime gelirken iki parça elbise giyilmesi önerilir. Bu sayede çekim sırasında belden üstü kolaylıkla çıkartılabilir. Filmi etkileyebileceğinden, koltuk altlarına deodorant, talk pudrası, losyon gibi şeyler sürülmemelidir.

    MEMEDE BİR KİTLE TESPİT EDİLDİĞİNDE NE YAPILMALI?
    Memede bir kitle tespit edilince bunun kanser mi, yoksa başka bir hastalık mı olduğu araştırılmalıdır. Şunu önemle vurgulamak gerekir ki, memede saptanan her kitle kanser değildir. Bu nedenle, memede şüpheli bir kitle saptanınca, hemen korkup telaşlanmaya ve paniğe kapılmaya gerek yoktur. Memede bir kitle saptandığında, bir hekime başvurarak daha ileri tetkiklerin yapılması gereklidir.

    MEME KANSERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
    Son yıllarda meme kanseri tedavisinde oldukça önemli gelişmeler olmuştur. Bir çok tedavi olanakları ortaya çıkmıştır. Bu olanaklar, önemli ölçüde, hastalığın saptandığı safhaya göre değişir. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla olmaktadır.
    Meme kanseri tedavisi, günümüzde, uzmanlardan oluşan ekiplerce yapılmaktadır. Böyle bir ekip içinde cerrah, onkolog, radyasyon onkoloğu, radyolog, patolog, psikolog, plastik cerrah, fizyoterapist gibi, tıbbın değişik dallarından bir araya gelmiş ve özellikle çalışma alanları meme kanseri üzerinde yoğunlaşmış hekimler bulunur.

    MEME AMELİYATLARI NELERDİR ?
    Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması vardır. Bu uygulamalar temel olarak, memenin alınmadan korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlara ek olarak da, alınan memenin yerine, plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme rekonstrüksiyonu yapılması ameliyatları vardır

    KEMOTERAPİ NEDİR ?
    Kanser hücrelerini öldürücü ilaçlarla yapılan tedavidir. Bu ilaçlar ağızdan veya damardan verildikten sonra tüm vücuda yayılır. Genellikle, aynı anda birkaç ilaç birlikte verildiğinde daha etkili olduklarından, değişik kombinasyonlar halinde verilirler. Kemoterapi, belirli bir süre verilir ve sonra ara verilir. Bu aralarda hastanın kendisini toparlaması sağlanır. Daha sonra tekrar bir süre ilaç verildikten sonra ara verilir.
    Bazı olgularda lokal olarak yapılan cerrahi tedaviye ek olarak, ilaç tedavisi de eklemek gerekebilir. Hastalarda cerrahi tedavi sonrası yapılan tetkiklerde, herhangi bir bölgede kanser kalmamış olsa bile, koruyucu önlem olarak bir süre ilaç tedavisi yapılabilir. Bu tedaviye adjuan kemoterapi denir.

    HORMON TEDAVİSİ NEDİR ?
    Bazı meme kanseri hücreleri, içerdikleri hormon reseptörleri (algılayıcıları) aracılığı ile dişilik hormonu olan östrojene duyarlı olabilir. Yani, östrojen hormonu bu kanser hücrelerinin büyümelerine ve artmalarına neden olabilir. Hormon tedavisinde amaç, bu şekilde östrojen reseptörü içeren ve bu hormona duyarlı olan kanser tiplerinde, östrojen etkisinin ortadan kaldırarak kanserin gelişmesinin önlenmesidir. Bu amaçla günümüzde kullanılan ilaç, tamoxifendir. Tamoxifen tedavisi, genellikle en az iki yıl ve en fazla beş yıl sürmektedir.

    IŞIN TEDAVİSİ (RADYOTERAPİ) NEDİR?
    Işın tedavisi, meme bölgesine ve koltuk altına uygulanarak, cerrahi girişimden sonra kalma olasılığı olan kanser hücrelerinin öldürülmesini sağlamak amacı ile yapılır. Bu tedavinin de, diğer tedaviler gibi bazı yan etkileri vardır. Bu tedaviyi gören kadınların çoğu halsizlikten yakınırlar. Memede şişme ve ağırlık hissi ortaya çıkabilir. Bu yan etki yaklaşık bir yılda kendiliğinden kaybolur. Tedavi edilen bölgedeki deri, güneş yanığı rengini alabilir. Bu da yaklaşık bir yıl içinde azalır.

    ERKEKLERDE DE MEME KANSERİ GÖRÜLÜR MÜ ?
    Kadınlara kıyasla daha az görülmekle birlikte, erkeklerde de meme kanseri görülebilir. Her 100 meme kanserinden birisi erkeklerde görülür. 1993-1997 yılları arasında, erkeklerde görülen meme kanseri oranı % 50 artış göstermiştir. Bu nedenle erkeklerin de bu konuda duyarlı olmaları gereklidir.

    DÜNYADA MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
    Meme kanseri bir çok ülkede, kadınların en korkulu sağlık sorunu olma özelliğini taşımaktadır. Günümüzde ABD’ de, sekiz kadından birisi meme kanserine yakalanmaktadır. Bu oran Avrupa ülkelerinde on kadında birdir. Meme kanseri ile ilgili sayıları şu şekilde sıralayabiliriz;
    1950-1970 yılları arasında ABD’ de, 1milyon kadın meme kanseri nedeni ile hayatını kaybetti. Bu sayı ABD’nin 2. Dünya savaşı, Kore ve Vietnam savaşlarında kaybettiği insan sayısından fazladır. 1998 yılında Avrupa’da 1 milyon kadın, meme kanserin nedeni ile tedavi görmektedir. 2000 yılında dünyada 1 milyon kadına, yeni meme kanseri tanısı konacaktır. Dünyada her 11 dakikada 1 kadın, meme kanseri nedeni ile hayatını kaybediyor. Dünyada her 3 dakikada 1 kadına, yeni meme kanseri tanısı konuyor.

    TÜRKİYEDE MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
    Türkiye’ de sağlıklı bir istatistik bulunmuyor. Gerek beslenme, gerekse iklim açısından, ülkemiz şartlarına yakın sayabileceğimiz bir Akdeniz ülkesi olan İtalya istatistiklerini ülkemize uyguladığımızda, Türkiye’ de her yıl 30 bin kadın meme kanserine yakalanmaktadır.
    Sayılar soyut kavramlar oldukları için fazla bir anlam taşımayabilir. Fakat bir an durup düşünürsek, yakın çevremizde, akraba ve dostlarımız arasında, bu sorun ile karşılaşmış birkaç tanıdığımızı, mutlaka anımsayacağız. Sorunun hiç de sandığımız kadar bizden uzak olmadığını, güç de olsa kabul etmeliyiz.

    DÜNYADA MEME KANSERİ ARTIŞ GÖSTERİYOR MU?
    Hastalığın diğer bir özelliği de, görülme sıklığının artıyor olmasıdır. Kırk yıl önce 1960 yıllarında, ABD’ de yirmi kadından birisinde meme kanseri görülürken, günümüzde sekiz kadından birisinde meme kanseri görülmektedir. Hastalığın gösterdiği bu artış, tüm gelişmiş batı ülkelerinde izlenmektedir. Meme kanseri görülme oranı artış göstermekle birlikte, teknolojik gelişme ve erken tanı olanaklarının artmasına bağlı olarak, meme kanseri ölüm oranı aynı kalmıştır, artmamıştır.

    MEME KANSERİNDEN ÖLÜM ORANI YÜKSELİYOR MU?
    Batı ülkelerinde sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ve hükümetlerin sağlık politikaları sonucu, meme kanseri ile ilgili toplum bilinci oldukça yüksek seviyede gelişmiştir. Bunun sonucu erken tanı olanakları yaygın olarak kullanıldığı için, meme kanserine bağlı ölüm oranı düşük kalmaktadır.
    Türkiye’ de ise, bu konudaki toplum bilinci yeterince gelişmemiştir. Erken tanı olanakları yetersizdir. Bu olumsuzlukların sonucu, Türk kadını meme kanseri konusunda çağdaş erken tanı olanaklarından mahrum olduğu için, tanı çok geç konulmaktadır. Hastaların büyük bir çoğunda, ilk tanı sırasında çok geç kalındığı için,uygulanacak tedavi seçenekleri fazla olmamaktadır.

    MEME KANSERİ TOPLU TARAMASI NASIL YAPILIR ?
    Mamografi, memenin rontgen filminin çekilerek, kanserin erken dönemde saptanmasına yardımcı olan bir yöntemdir. Bu yöntem ile, toplumda belirli bir yaşın üstündeki tüm kadınların meme filmi çekilerek, meme kanseri erken safhada yakalanmaya çalışılır. Bu şekilde toplumda meme kanseri taramasının yapılabildiği mamografiye, tarama mamografisi denir.
    Tarama mamografisi, dünyada en yaygın kullanılan meme kanseri erken tanı yöntemidir. Amerikan Kanser Enstitüsü, 40 yaş üzerindeki her kadının, yılda bir defa mamografi çektirmesini ve uzman bir hekim tarafından muayene edilmesini önermektedir. Türkiye’de gelişmiş teknolojik donanımlı mamografi merkezlerinin sayısı sınırlıdır. Bu aygıtların kalibrasyonu düzenli olarak yapılmamaktadır. Filmi çeken teknisyenlerin eğitim düzeyleri yeterli değildir. Bu filmi okuyup değerlendiren bir radyoloji uzmanın deneyimli olabilmesi için, yılda en az 8 bin mamografi filmini değerlendiriyor olması gereklidir. Türkiye’de tüm bu özellikleri taşıyan tanı merkezi sayısı oldukça azdır.

    MEME KANSERİ TEDAVİSİNİ KİM YAPAR?
    Meme kanserinin tedavisi, günümüzde multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Hastanın ilk ameliyatını yapan cerrah, ilaç tedavisini uygulayan onkolog, ışın tedavisini uygulayan radyasyon onkoloğu, teshisin konulmasında kilit rol alan patolog ve plastik cerrah mutlaka bir ekip çalışması içinde birlikte hastayı ele almalı ve hastanın tedavisini birlikte planlamalıdır. Bu hekimler meme kanseri konusunda yeterince bilgili ve uzmanlaşmış olmalıdır. Alınan memenin yerine, rekonstrüksiyon yapılarak hastaların bedensel kayıplarının en aza indirilmesi, çağdaş meme kanseri tedavisinin ayrılmaz parçasıdır. Bu nedenle plastik ve rekonstrüktif cerrahi, bu ekip içinde yerini almalıdır. Ameliyat sonrası erken dönemde kol ve omuz hareketlerinin kazanılmasında, geç dönemde kolun şişmesi şeklinde seyreden lenfödem tedavisinin yapılmasında, fizik tedavi ve rehabilitasyonun önemi çok büyüktür. Meme kanseri sadece hastayı değil, çevresindeki insanları da psikolojik olarak önemli ölçüde etkileyen bir sosyal bir sorundur. Böyle bir ekip içinde psikolojik desteği sağlayan psikoloğun bulunması, mutlaka gereklidir. Hastaların hemen tümü büyük bir bilgi açlığı içindedir. Özellikle beslenme konusunda kendileri yeterince bilgilendirilmemektedir. Ekip içinde bulunan bir diyet ve beslenme uzmanı, bu açığı kapatacaktır. Bu ekiplerin birlikte çalıştığı meme poliklinikleri, gelişmiş ülkelerin çoğunda vardır. Yapılan bilimsel araştırmalar, meme kanseri hastalarının, bu konuda uzmanlaşmış kliniklerde tedavi görmeleri ile, çok daha başarılı sonuçların alındığını göstermiştir.

    MEME PROTEZİ NEDİR?
    Meme ameliyatı olmuş ve plastik rekonstrüksiyon yapılmamış kadınlar, beden görümlerini korumak amacı ile protez meme kullanmaktadır. Batı ülkelerinde bu konuda eğitimli protez hemşireleri, hastanın ölçülerini almakta ve uygun protezin seçimine yardımcı olmaktadır. Bu hizmet, eğitim ve deneyim gerektirmektedir. Ülkemizde bu protezlerin satışı, sıradan satış elemanlarınca yapılmakta ve ülke alım gücünün çok üzerinde ücret istenmektedir. Uygun bir organizasyonla, bu sorun çözülebilir ve ücret üçte bire düşürülebilir. Bu sayede hizmet toplumun tüm kesimlerine yayılabilir.

     

    Meme kanseri olanlar paylaşım alanı

    1.Meme kanserinin belirtileri nelerdir?
    2.Meme kanseri kimlerde daha sık görülür?
    3.Meme kanserinin evreleri nelerdir?
    4.Meme kanseri ölümcül bir hastalık mıdır?
    5.Meme kanserini önlemek için neler yapabiliriz?
    6.Meme kanseri nasıl bir hastalıktır?
    7.Meme kanserinin türleri nelerdir?
    8.Yaş ilerledikçe meme kanseri riski artar mı?

    umutdolu

  • Sarkmış Göğüsleri Dikleştirmenin Yolları

    Sarkmış Göğüsleri Dikleştirmenin Yolları

    Genç ve orta yaşlarda toplu ve dik oldukları halde, yaş ilerledikçe veya doğumlardan sonra devamlı ve dikkatli bakım yapılmazsa, sarkık bir hal alırlar. Bunların önlenmesi ise mümkündür ve bunun için şu bitkilerden yararlanılabilir:

    Tunus baklası ile göğüs bakımı

    Tunus baklasının içerisinde, ciltten girerek göğüs kaslarını kuvvetlendirecek maddeler vardır. Bu sebeple göğüsler için çok faydalıdır.

    Tunus baklasının göğüsler için faydaları:

    – Göğüslerin gelişmesini sağlar.
    – Göğüslerin dikliğini ve dolgunluğunu muhafaza eder.
    – Göğüsler sarkmış, porsumuş ise yeniden toparlanmalarını sağlar.

    Tunus baklasının kullanımı:

    2 yemek kaşığı Tunus baklası unu, 1 çay bardağı su ile karıştırılır. Orta ateşte yarım saat kadar pişirilir ve sonra soğutulur. Soğuk halde memeler üzerine ve bilhassa meme kasları üzerine (kenar çevrelere) sıvanır. Yarım saat sonra soğuk suya batırılmış süngerle bu hamur iyice silinir. Bu tedaviye her ay 6-8 gün aralıklarla devam edilmelidir.

    Zambak ile göğüs bakımı

    Zambakta kadınlık hormonu vardır. Bu da göğüs güzelliği için çok fayda verir. 3-4 adet zambak soğanı ince kıyılır, sonra el presinde sıkılarak suyu çıkarılır. Bu, eşit miktarda gliserinle karıştırılır. Akşamlan tüm meme ve meme etrafı bu yağla ovulur. Bu masaj göğüslerin gelişmesini, dolgun ve dik olmasını ve öyle kalmasını sağlar. Bu karışım ihtiyaç duyuldukça kullanılmalıdır.

    Göğüslerin dolgunluğunu ve dikliğini muhafaza etmek

    Göğüs dolgunluğu ve dikliği yaş, çalışma hayatı, emzirmeler sonucu bozulabilir ve göğüsler pörsüyebilir, sarkabilir.

    Bunu önlemek için yukarıdaki önerilerimiz dışında ayrıca şunlar da yapılmalıdır:

    – Her banyodan sonra sadece memeler üzerine ince bir hortumla soğuk duş yaptırılmalıdır. Bu yoksa sünger, soğuk suya batırılarak göğüsler bolca ıslatılmalıdır.
    – 1 ölçü limon suyu, 1 ölçü kanyakla kırıştırılmalı, akşamları memelerin alt tarafından ve yanlardan yukarı doğru 5 dakika bu karışımla masaj yapmalıdır. Bu sık sık tekrarlanmalıdır.

    – Akşamları şu karışımla göğüslere dıştan uç kısımlara doğru masaj yapılır.

    – 7 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 yemek kaşığı tatlı bademyağı, 3 çay kaşığı lâvantin esansı

    Göğüslerin dolgun ve dik kalması için bitkisel kürler

    Mercanköşk – Nane – Kekik karışımı:

    1 su bardağı sıcak suya bu bitkilerin kurutulup ufalanmış olanından birer kahve kaşığı katılır, 20 dakika demlenip süzülür. Akşam yatmadan önce bu çay ile meme ve meme kasları bolca ıslatılır ve kurumaya bırakılır. Bu çay, göğüs kaslarını kuvvetlendirerek göğüslerin dik durmalarını sağlar.

    Göğüs sarkıklığında bitkisel kürler

    Doğum, zafiyet ve sair sebeplerden dolayı göğüsler porsumuş ve sarkmış olabilir. Bunları düzeltmek ve yaşa uygun hale getirmek için yukarı anlatılan tüm öneriler yerine getirilmeli, bunlara ilaveten şu öneriler de yapılmalıdır:

    Ökse yaprağı ile göğüs bakımı

    1 çay bardağı ılık suya 1 tatlı kaşığı ufalanmış ökse yaprağı konur, 20 dakika demlendikten sonra süzülür ve pamukla akşam meme üzerlerine ve meme kaslarına bolca sürülür ve kurumaya bırakılır. Buna bir süre devam edildiğinde zamanla göğüsler kendini toparlar. Bu arada yukarıda kaydettiğimiz yiyeceklerin de sofradan eksik edilmemesi sureti ile göğüslerin dolgunlaşması sağlanmalıdır.

    Tunus baklası ile göğüs bakımı

    Yukarıda anlatıldığı gibi tatbik edilir. Çok fayda verir, memelerin ve meme kaslarının daha çabuk kuvvetlenmesini sağlar. Bunda da yine yiyeceklere önem verilmelidir. En iyisi bir gün ökse, diğer gün Tunus baklası tatbik edilmesidir. Bu ikisine devam etmek daha iyi sonuç verir.

  • Emzirmenin Yararları Nelerdir ?

    Emzirmenin Yararları Nelerdir ?

    Emzirme tek başına bebeğin değil, annenin de yararına. Çeşitli hastalıkların riskini düşürmekten doğum sonrası iyileşme sürecini hızlandırmaya kadar anneye sağladığı birçok yarar var.

    Anne sütü bebek için en önemli yaşam kaynağıdır. Bebek, anne sütü sayesinde beslenir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Ancak bebeğin desteğe en fazla ihtiyacı olduğu bu aylar, anne için de çok önemlidir. Çünkü bu dönemde onun da vücudunda pek çok değişiklik yaşanır. Büyüyen göğüsleri, artan kiloları ya da değişen psikolojisi anneye zaman zaman zor anlar yaşatır.  Fakat bu dönemi en rahat atlatmanın yolu da yine emzirmekten geçer.
    1- Emzirmek, annenin psikolojik olarak rahatlamasını sağlar

    Yeni doğan bebeklerin sağlıklı gelişmeleri için ilk 6 ay sadece anne sütü önerilir. Emzirmenin doğumdan hemen sonra başlaması ve sık emzirmek süt yapımını kolaylaştırır. Annenin bebeği emzirmesi ile anne bebek arasındaki ilişki güçlenir.  Ayrıca annenin bebeği benimsemesi, bebeğin sağlıklı bir kişilik kazanması kolaylaşır.

    2- Emzirmek, meme, yumurtalık kanseri ve osteoporoz riskini düşürür

    Emzirmek, kadının meme kanserine yakalanma riskini büyük ölçüde düşürür. Emzirme sürecindeki düşük östrojen seviyesi ve meme hücrelerinde süt üretimi sırasında meydana gelen bir takım moleküler değişiklikler, bu hücreleri kanser gelişimine karşı daha dirençli hale getirir. Ayrıca emzirmek, yumurtalık kanseri oluşumunu da büyük ölçüde engeller. Yapılan araştırmalar 30 yaşından önce önce doğum yapan ve bir yıl ya da daha fazla süreyle bebeğini emziren kadınların yumurtalık kanserine yakalanma riskinde belirgin bir azalma olduğunu ortaya koymuştur. Kanser oluşumunu önlemesinin yanı sıra emziren annelerde osteoporoz (kemik erimesi) görülme sıklığı çok daha azdır.

    3- Emzirmek, doğum sonrasındaki iyileşme sürecini hızlandırır

    Emzirmenin en belirgin faydalarından bir diğeri de rahim kasılmalarını düzenlemesidir. Emzirmeyle birlikte vücut oksitosin hormonu salgılar. Oksitosin salgısı kan dolaşımı ile birlikte rahme ulaşarak kasılmaya neden olur. Bu sayede de doğum yapan annenin kanaması azalır. Kasılma sırasında adet sancısına benzer ağrılar hissedilir. Emziren annelerde kanama daha az olduğundan uzun dönemde kansızlığa bağlı halsizlik, çarpıntı ve çabuk yorulma gibi yakınmalar daha az görülür.

    4- Anne,  emzirerek gebelikte aldığı kiloları yakar

    Emziren annelerin salgıladığı sütteki enerjinin büyük bir kısmı yediklerinden karşılanır. Sağlıklı bir anne, günde ortalama 700-800 ml süt salgılar. Bunun için günlük kalori ihtiyacına ek olarak ortalama 750 kalori almaları gerekir. Bu miktarın 500 kalorisi annenin yediklerinden karşılanırken, 250 kalorisi gebelikte depolanan yağlardan karşılanır. Bu da emziren annelerin gebelik sırasında aldıkları fazla kiloların kaybına yol açar.

    5- Düzenli emziren bir kadın hamilelikten 10 hafta korunur

    Doğumdan sonra ilk cinsel ilişki annenin fiziksel ve psikolojik durumuna bağlıdır. Genellikle doğumdan 6 hafta sonra cinsel ilişkide bulunulabilir. Cinsel ilişki ile birlikte çiftlerde hamile kalma korkusu da başlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde emzirmenin gebelikten korunmada önemi büyüktür. Ancak bu etki, annenin beslenme durumuna, emzirme sıklığına ve bebeğe ek besin verilmesi gibi etkenlere bağlıdır. Doğumdan 6 aydan sonra veya annenin adet görmesi gibi durumlarda gebelik şansı artar. Tam korunma sürekli emziren kadınlarda 10 hafta için geçerlidir. Hiç emzirmeyen veya aralıklı emziren kadınlar ise doğum sonrası 3. haftada korunma yöntemlerini uygulamaya başlamalıdırlar.