Etiket: meme kanseri

  • Meme Kanserini Önlemek İçin Tavsiyeler

    Meme Kanserini Önlemek İçin Tavsiyeler

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, meme kanserini önlemek için tavsiyeler makalemizi hazırladık. Göğüs kanserini önlemek, en azından kansere yakalanma riskini düşürmek bizim elimizdedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, kanser vakalarının üçte biri önlenebilir türlerdendir.Yapılan istatistiklere göre, 30 yaşındaysanız meme kanserine yakalanma riskiniz %229/1, 40 yaşındaysanız %68/1, 50 yaşındaysanız bu ihtimal %37/1’dir. Kişinin anne veya kız kardeşi meme kanseriyse, meme kanserine yakalanma riski 2 kat artar. Beslenme, kilo, sigara, alkol, spor vb faktörler meme kanseriyle irtibatlı konulardır.

    meme kanserini önlemek için öneriler
    meme kanserini önlemek için öneriler

    Organik Yiyin
    Birçok çalışma meme kanseri de dahil olmak üzere, otizm, parkinson,
    kanser türleri ile pestimist yani meyve sebzelerdeki
    ilaç kalıntılarının bağlantılı olduğunu gösteriyor.
    Organik beslendiğinizde şundan eminsiniz ki,
    meyveniz sebzenizde ilaç yok, gönül rahatlığı
    ile tüketebileceğiniz yiyecekler onlar.

    göğüs kanserini önlemek
    göğüs kanserini önlemek

    Sigara
    Tütün olası meme kanseri risk faktörlerindendir.
    Sigaradan uzak durmak yalnız meme kanserine değil
    diğer tür kanserlere de yakalanmaktan sizi korur.

    meme kanserini önlemek için öneriler
    meme kanserini önlemek için öneriler

    Sağlıklı Beslenin
    Kötü beslenme alışkanlıkları, ve egzersiz eksikliği şişmanlığa neden olur.
    Şişmanlık meme kanserine zemin hazırlayan nedenlerdendir, dengeli ve yeterli
    beslenerek ve her gün bir müddet spor yaparak bedeninizi bu kanserden koruyabilirsiniz.

    Hormon Tedavisi
    Östrojen ve progestin her ikisinin kombinasyonundan oluşan
    hormon replasmanı göğüs kanseri riskini artıran faktörlerdendir.

    göğüs kanserini önlemek
    göğüs kanserini önlemek

    Oda Kokusu Ve Kokulu Mum Kullanmayın
    Odanızın güzel kokmasını istemeniz çok doğal fakat bunun için kimyasal ürünler
    yerine doğal tütsüleri, doğal kokuları tercih edin, kimyasallardan uzak durun.

    Spor Yapın
    40-85 yaşındaki kişilerden oluşan kadınlarla yapılan araştırmaya göre,
    içlerinde düzenli egzersiz yapan kişilerin meme kanseri riskini,
    spor yapmayanlara göre yarı oranda taşındıklarını gösteriyor.
    74 bin kadını kapsayan araştırmaya göre, haftada 5 kez,
    günde yarım saat yürümenin meme kanseri riskini %18 oranında azalttığını gösteriyor.

    göğüs kanserini önlemek
    göğüs kanserini önlemek

    Emzirme
    Emzirme sadece bebekler için yararlı değildir,
    aynı zamanda östrojen düzeylerini dengeleyen,
    anne için de oldukça sağlıklıdır.
    Araştırmalar bebeğini emziren kadınların,
    emzirmeyenlere oranla meme kanserine yakalanma riskini
    yarı yarıya azalttığını bildiriyorlar.

    İşlenmiş Gıdalardan Uzak Durun
    Meme tümörü üzerine yapılan araştımalar, konserve,
    dondurulmuş gıdalar ve marketlerde satılan paketlenmiş yiyeceklerin
    meme kanserini tetikleyebileceğini gösteriyor.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • 5. Uluslararası Kadınlar Yelken Haftası

    5. Uluslararası Kadınlar Yelken Haftası

    Women’s Sailing School ( Kadınlar Yelken Okulu ) olarak bu sene 23-30 Ağustos tarihleri arasında düzenleyeceğimiz, ‘’5. Uluslararası Kadınlar Yelken Haftası’na’’ 23 Ağustos akşamı Marmaris Netsel Marina ve Marina Club Restaurant’ın sponsorluğunda açılış kokteyli ile başlıyoruz. Bu seneki YELKEN ​GEZİ rotamızı Hisarönü Körfezi’ne doğru çevirdik. 26 Ağustos’ta Orhaniye Martı Marinada bir günlük özel yelken etkinliğimizle, mücadele keyfini yaşayıp 29 Ağustos tarihinde yine Netsel Marina ve Marina Club Restaurant sponsorluğunda kapanış yemeği ile haftamızı tamamlayacağız.

    Rusya, Belçika, Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve Türkiye den olmak üzere 7 tekne ve yaklaşık 50 kadın yelkenci ile gerçekleşecek organizasyonumuzda yelkenlerimizi Sn. Lale Manço Ahıskalı’nın katkılarıyla meme kanseri farkındalığını arttırmak ve bu hastalıkla savaşan kadınlara destek vermek amacıyla, meme kanserinin uluslarararası sembolü olan pembe kurdeleyle açmaya karar verdik.  “Sail Pink” logolu bayraklarımızla hafta boyunca konakladığımız her koyda etkinliklerimiz olacaktır.

    West Marine, Netsel Marina, Martı Marina, Marina Club Restaurant, Columbia ve UK Sail gibi kuruluşların desteği ile gerçekleştirdiğimiz Gezi organizasyonumuzun programı aşağıdaki gibidir.

    23 Ağustos – 19:00-21:00 Açılış Kokteyli Netsel Marina, Marina Club Restaurant

    24 Ağustos – 10:00 Netsel Marina dan Serçe Limanına seyir

    25 Ağustos – Kocabahçe Koyu

    26 Ağustos – Martı Marina özel yelken etkinliği ve ödül töreni

    27 Ağustos – Bozukkale Koyu

    28 Ağustos – Çiftlik Koyu

    29 Ağustos – 20:00- 23:00 Kapanış Yemeği Netsel Marina, Marina Club Restaurant

    Kadınların daha güzel bir dünya için farklılık yaratacağına inanan bizler, deniz ve yelkenle sınırları kaldırıp, sevgi ve dostlukla çoğalacağız. Sesimizi duyurmak için yapacağınız her türlü katkı için şimdiden teşekkür eder, en içten sevgi ve saygılarımızı sunarız.

    Neslihan Karayel

    womensailingschool@gmail.com
    Mobile: +90 532 332 95 18

    _BRK0259

  • Adjuvan tedavi

    Adjuvan tedavi

    Dr. Mustafa Özdoğan, kanserin tekrarlama riskini azaltan adjuvan tedaviler hakkında bilgi verdi.

    Adjuvan tedavi, kanser hastalığında ana tedaviye yardımcı bir tedavi yöntemidir. Tümörün boyutu, özellikleri ve yayılımına bakılarak; koruyucu tedavi olarak uygulanan kemoterapi, hormon tedavisi, akıllı ilaç ve radyoterapi tedavileri gibi yöntemlerle kanserin tekrarlama riskini azaltmayı hedefler.

    Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, kanser tedavisinde yardımcı tıbbi yöntemlerin yanında hasta doktor ilişkisi de çok önemli olduğunu dile getirdi. Doktorların günlük yaşantılarında konuşma dili olarak sıklıkla kullandığı tıbbi terimler, hastayla olan iletişimi de olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle hastanın verilen tedavilere eksiksiz olarak uyabilmesi için tedavisi sırasında tıbbi deyimler konusunda bilgilendirilmelidir.

    Tıbbi terimler hasta doktor ilişkisini olumsuz etkiler
    Kanser tanısı ve tedavi süreci; hasta, hasta yakını ve zaman zaman da doktor için yönetimi zor bir süreçtir. Doktorlar çoğu zaman rutin yaşamları içinde tıbbi terminolojiler kullanmaya çok yatkındır. Bunlar kimi zaman İngilizce kimi zaman Latince olabilir. Doktorların günlük yaşantılarında konuşma dili olarak sıklıkla kullandıkları bu terimler, hastayla olan iletişimi de olumsuz yönde etkileyebilir. Hasta kafasında birçok soru işareti ile doktorun söylediklerini yapar ama sorularının yanıtlarını alamaz. Zaten kanser gibi bir hastalıkla ilk kez karşılaşmıştır. Eğer vücudun anatomik yapısı ve sıklıkla kullanılan bu terimler hakkında yeterli bilgiye sahip değilse, soru işaretleri artar ve kafasında karmaşaya neden olur. Hasta ve yakını çoğu zaman kanser hastalığını ve akabinde hekimin önerdiği tedavi ile ilgili birçok detayı tam olarak anlayamayabilir. İşte bu nedenle, kanserle ilgili hasta için hayati önem taşıyan tıbbi ifadelerin ve deyimlerin zaman zaman onlara anlatılması gerekir.

    Koruyucu tedavi ile kanserin tekrarlama riski azalır
    Adjuvan tedavi, kanser hastalığında ana tedaviye yardımcı bir tedavi yöntemidir. Örneğin; meme kanserinde ana tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir. Eğer meme kanseri erken evrede vücudun değişik bölgelerine yayılmadan tespit edilmişse ana tedavi, memenin bir kısmını veya tamamını ve koltukaltı lenf bezleri alınarak gerçekleştirilen cerrahi müdahaledir. Cerrah, gelecekte hastalığın yenileme ihtimalini hesap edip azaltacak bir tedavi yönteminin olup olmadığını öğrenmek için hastayı tıbbi onkoloji uzmanına yönlendirir. Bu aşamada hasta, memedeki tümörün boyutuna, tümörün özelliğine, karakterine ve koltukaltı lenf bezlerine yayılımına bakılarak değerlendirilir. Bu yenileme ihtimalini belirleyen şey de aslında tümörün oluşumu sırasında gözle görülemeyen kanserli hücrelerin akciğer, karaciğer, kemik gibi meme ve koltukaltından daha uzak bölgelere gitmesidir. Evreleri dikkate alınarak her kanser hastalığı gelecekte yenileyecek anlamına gelmez. Ama genelde %10 ve üzerinde yenileme ihtimali olan hastalara tümörün özelliği dikkate alınarak hormona duyarlı ise hormonel tedaviler, kemoterapi, ve akıllı ilaç ilave edilir. Adjuvan adı verilen koruyucu tedavideki amaç, kanseri yenileyecek 30 hastanın saptanamadığı için 100 hastanın tamamının tedavi edilerek 30 hastanın bir kısmının hayatının kurtarılmasıdır.

    Adjuvan tedavi hastaya iyi anlatılmalı
    Meme kanserinde koruyucu amaçlı verilen kemoterapi, hormonel tedavi, akıllı ilaç tedavilerinin her biri yaklaşık %20-30 oranında yenileme riskini azaltır. Yine kolon (kalın bağırsak), akciğer, mide kanseri gibi kanser türlerinde cerrahi tedavi yapıldıktan sonra yenileme ihtimali yüksek olan hastalarda, ana tedaviye yardımcı olarak bu riski azaltan adjuvan tedaviler (kemoterapi) uygulanmaktadır. Koruyucu tedavi olarak uygulanan kemoterapi, hormon tedavisi ya da akıllı ilaç tedavisi tüm vücudu etkileyen sistemik tedavilerdir. Adjuvan radyoterapi tedavisi ise, bölgesel yenileme ihtimali yüksek hastalarda tümörün yerleşim yerinde yenileme ihtimalini azaltır. Adjuvan tedaviye bağlı yan etkiler, uygulanan standart kanser tedavilerinden farklı gelişmez, birçoğu için tedavi süresince önlem alınması mümkündür. Hasta ve yakınının adjuvan tedavi mantığını anlaması çok zor bir durumdur. Bu nedenle, çok kapsamlı bir şekilde hasta ve ailesine adjuvan tedavinin neden gerekli olduğu anlatılmalı, mümkünse olumlu ve olumsuz yönleri konuşulmalıdır. Hedefin ne olduğu hasta tarafından ne kadar iyi anlaşılırsa, problemlerle mücadele etmek veya gelecekte doğabilecek olumsuz bir takım durumların önüne geçmek o kadar kolay olacaktır.

  • Kadınlar için hayati önem taşıyan testler

    Kadınlar için hayati önem taşıyan testler

    Erken teşhisin hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde çok büyük bir etken olduğunu belirten uzmanlar kadınlar için hayati önem taşıyan testleri sıralıyor ve bu testlerin ihmal edilmemesi gerektiği uyarısında bulunuyor. İşte kadınların hayatını kurtaran testler…

    Erken teşhis birçok hastalık için büyük önem taşıyor. Sağlıklıyken belirli periyotlarda belirli kontrolleri ve testleri yaptırmak vücudumuzda sinsice ilerleyen bir hastalığı haber verebilir. Birçok hastalığın tedavisinde erken teşhis büyük önem taşıyor ve tedaviyi mümkün kılıyor. Bunun için de belli periyotlarla doktor kontrolünden geçmek ve testler yaptırmak gerekiyor. Bu tür testleri ilk yaptırmaya başlandığında, hangi yaşta olunursa olunsun, kan grubu ve hepatit testlerini yaptırmalı. Hepatit B ve C ise ülkemizde önemli bir sorun. Birçok kişi bu hastalıkları taşıdığını bilmeden yaşıyor, bu nedenle hem bulaştırıcı olmaya devam ediyor hem de tedavisinde geç kalıyor. Ayrıca kesin bir tedavisi de bulunmuyor. Ancak hepatit B’den aşı ile korunmak mümkün. Bu testleri yaptırmalı ve hastalığı geçirmemişsek, bağışık ve taşıyıcı değilsek, aşı programına dâhil olarak kendimizi koruma altına almalıyız.

    Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Dâhiliye Bölümünden Uz. Dr. Deniz Şahin Şimşek, kadınlar için hayati önem taşıyan testleri sıralıyor.

    40 yaş altı herhangi bir şikâyeti olmayan sağlıklı kadın; yılda bir kez dâhiliye muayenesi: Yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, sigara-alkol kullanımı, gözden kaçan şikâyetler, aile öyküsü değerlendirilir. Fizik muayenesi yapılır. Tetkikler değerlendirilir. Açlık kan şekeri, kolesterol, trigliserid ölçümü ile kan yağlarının durumunun değerlendirilmesi, böbrek, karaciğer fonksiyon testleri, tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi, mide-bağırsak sistemi incelemeleri, kan sayımı, tam idrar tahlili, akciğer grafisi, istirahat EKG’si ve karın organlarını değerlendirmek için tüm batın ultrasonografisi önerilir.

    Kadın doğum muayenesi ve vajinal smear: 18 yaşını aşmış ve aktif cinsel yaşamı olan her kadın yılda bir kez pap smear testi yaptırmalı. Bu test sayesinde rahim ağzı kanseri, çok erken safhada teşhis edilebiliyor. Her ay adet bitiminde kendi kendini elle meme muayenesi. 40 yaşına kadar 3 yılda bir doktor muayenesi ve gerekirse meme ultrasonografisi. 40 yaşından önce mamografinin tanısal bir değeri bulunmamaktadır.

    40 yaş üstü herhangi bir şikâyeti olmayan sağlıklı kadın yukarıdaki incelemelere ek olarak;

    Daha çok 40′lı yaşlardan sonra görülen gut hastalığının teşhisi için kanda ürik asite bakılması ve özellikle menopoz sonrasında kalsiyum vs.’nin değerlendirilmesi için kan elektrolitleri (sodyum, potasyum, kalsiyum) bakılması.

    Gastroskopi ve kolonoskopi: Mide-bağırsak sisteminin değerlendirilmesi için 40 yaşından itibaren 50 yaşına kadar her 5 yılda bir, 50 yaşından sonra her 3 yılda bir yaptırılmalı.

    Mamografi: Ailesinde meme kanseri bulunan kişilere, 35 yaşından itibaren her yıl doktor tarafından meme muayenesi yapılması ve 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çekilmesi; ailesinde meme kanseri bulunmayan kişilerde ise 40 yaşından itibaren her yıl doktor tarafından meme muayenesi yapılması ve 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50 yaşından sonra her yıl mammografik inceleme önerilir.
    Kemik yoğunluğu ölçümü: Menopoza girene kadar en az bir kez ve menopoza girdikten sonra mutlaka ölçülmeli. Menopozdan sonraki ilk 5 yıl içinde kemik erimesi en fazladır. Bu süreçte genellikle 2 yılda bir ölçüm önerilmektedir.

  • Meme kanserinden korunmak için…

    Meme kanserinden korunmak için…

    Amerikan Kanser Derneğince yapılan araştırmaya göre, meme kanserine yakalanma riski, her gün yoğun tempolu fiziksel aktivite yapanlarda yüzde 25, günde en az bir saat yürüyüş yapanlarda ise yüzde 14 azalıyor.

    Amerikan Kanser Derneğince (The American Cancer Society) yapılan araştırmaya göre, meme kanserine yakalanma riski, her gün yoğun tempolu fiziksel aktivite yapanlarda yüzde 25, günde en az bir saat yürüyüş yapanlarda ise yüzde 14 azalıyor.

    Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gökhan Demir, yaptığı yazılı açıklamada, araştırmada, kadınların boş zaman aktivitesi olarak yürüyüş yapmalarının koruyucu yararlarına vurgu yapıldığını belirterek, egzersizin diğer formları olmadan sadece yürüyüşün bile kadınları meme kanserinden uzak tuttuğunu ifade etti.

    Araştırmada, tempolu yürüyüşün yüksek tansiyonu, yüksek kolesterolü ve diyabet riskini azaltmaya yardımcı olduğuna da işaret edildiğini aktaran Demir, şunları kaydetti:

    “Meme kanserinde düzenli egzersiz ve ideal kilonun korunması son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. Düzenli egzersiz ve ideal kilonun korunması kansere karşı ek koruyuculuk sağlar. Daha önceki yıllarda yapılan çalışmalar, meme kanseri geçirmiş hastalarda düzenli egzersiz yapmanın ve ideal kiloyu korumanın, hastalığın tekrarlama riskini yaklaşık yüzde 20 civarında azaltabildiğini göstermişti. Daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalar hem bu bilgiyi doğruladı hem de düzenli egzersiz yapan ve ideal kilosunu sürdüren kadınlarda meme kanserine yakalanma riskinin de azaldığını gösterdi. Kadınlarda vücut yağ kitlesi önemli bir östrojen kaynağıdır.”

  • Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Prof. Dr. Varol Çelik, “Memesini aldıran kadın yüzde 100 kanserden korunmuş sayılmaz. Yaşamı boyunca yüzde 10 oranında kansere yakalanma ihtimali var” dedi.

    Ünlü oyuncu Angelina Jolie’nin meme kanseri riski nedeniyle iki memesini de aldırmasının ardından açıklama yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Varol Çelik, memesini aldıran kadınların meme kanserinden yüzde 100 korunmadığını fakat meme kanserine yakalanma risklerinin azaldığını belirtti.

    Prof. Dr. Çelik, “Meme kanserine yakalanan kadınların en fazla yüzde 5-10’unda genetik geçiş mevcuttur. Meme kanserinde çoğunlukla genetik geçiş söz konusu değildir. 1990 yılına kadar genetik geçişin tespitinin yapıldığı testler bilinmiyordu fakat günümüzde yüksek riskli hasta grubunda olan hastalara yönelik genetik test (BRCA1-2) uygulanabiliyor. Bu testin yapılıp yapılmayacağına özel bir konsey karar veriyor ve yine konseyin değerlendirmesi sonucunda testi pozitif çıkan kadının memesinin alınıp, alınmayacağına hasta ile birlikte karar veriliyor” dedi.
    YÜZDE 100 KORUNMA OLMAZ
    Kanser riski olan yani testi pozitif çıkan her kadının kanser riskinden yüzde 100 korunma gibi bir durumun olmadığını, memesi alınsa bile yüzde 10 ihtimalle yine kanser olabileceğini açıklayan Prof. Dr. Çelik, “Ailede yalnızca bir kadında kanser olmasıyla, anne, anneanne, kardeş, teyze gibi birçok kişide kanser olması bir değil. Risk faktörlerinden biri olan aile öyküsü ne kadar fazla ise test yapılması o kadar yararlı olabilir. Fakat insanlarda yanlış bir algı oluşmasın. Testinin sonucu pozitif çıkan bir kadının hayatının geri kalanında yüzde 40-85 oranında meme kanserine yakalanabileceği düşünülmektedir. Memesini aldırdı diye kesinlikle kanser olmayacak gibi bir durum yok” ifadelerini kullandı.
    ANGELİNA JOLİE’YE TEŞEKKÜRLER
    Cerrahi müdahale öncesi hasta ile çok detaylı konuşulduğunu, ameliyatın avantaj ve dezavantajlarının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çelik, “Ameliyatın komplikasyonları da var. Her şeyden önce genel anestezi alıyorsunuz. Ameliyat yarası olabilir, meme dokusu tamamen boşaltıldığı için yerine silikon denilen protezden dolayı hasta sıkıntı yaşayabilir. En önemlisi de hastanın ameliyat sonrası kozmetik görüntüsünün onu memnun etmemesi. Angelina Jolie’ye meme kanseri konusunda farkındalık oluşturduğu ve kamuoyunun dikkatini meme kanserine çektiği için çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

  • Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Prof. Dr. Varol Çelik, “Memesini aldıran kadın yüzde 100 kanserden korunmuş sayılmaz. Yaşamı boyunca yüzde 10 oranında kansere yakalanma ihtimali var” dedi.

    Ünlü oyuncu Angelina Jolie’nin meme kanseri riski nedeniyle iki memesini de aldırmasının ardından açıklama yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Varol Çelik, memesini aldıran kadınların meme kanserinden yüzde 100 korunmadığını fakat meme kanserine yakalanma risklerinin azaldığını belirtti.

    Prof. Dr. Çelik, “Meme kanserine yakalanan kadınların en fazla yüzde 5-10’unda genetik geçiş mevcuttur. Meme kanserinde çoğunlukla genetik geçiş söz konusu değildir. 1990 yılına kadar genetik geçişin tespitinin yapıldığı testler bilinmiyordu fakat günümüzde yüksek riskli hasta grubunda olan hastalara yönelik genetik test (BRCA1-2) uygulanabiliyor. Bu testin yapılıp yapılmayacağına özel bir konsey karar veriyor ve yine konseyin değerlendirmesi sonucunda testi pozitif çıkan kadının memesinin alınıp, alınmayacağına hasta ile birlikte karar veriliyor” dedi.
    YÜZDE 100 KORUNMA OLMAZ
    Kanser riski olan yani testi pozitif çıkan her kadının kanser riskinden yüzde 100 korunma gibi bir durumun olmadığını, memesi alınsa bile yüzde 10 ihtimalle yine kanser olabileceğini açıklayan Prof. Dr. Çelik, “Ailede yalnızca bir kadında kanser olmasıyla, anne, anneanne, kardeş, teyze gibi birçok kişide kanser olması bir değil. Risk faktörlerinden biri olan aile öyküsü ne kadar fazla ise test yapılması o kadar yararlı olabilir. Fakat insanlarda yanlış bir algı oluşmasın. Testinin sonucu pozitif çıkan bir kadının hayatının geri kalanında yüzde 40-85 oranında meme kanserine yakalanabileceği düşünülmektedir. Memesini aldırdı diye kesinlikle kanser olmayacak gibi bir durum yok” ifadelerini kullandı.
    ANGELİNA JOLİE’YE TEŞEKKÜRLER
    Cerrahi müdahale öncesi hasta ile çok detaylı konuşulduğunu, ameliyatın avantaj ve dezavantajlarının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çelik, “Ameliyatın komplikasyonları da var. Her şeyden önce genel anestezi alıyorsunuz. Ameliyat yarası olabilir, meme dokusu tamamen boşaltıldığı için yerine silikon denilen protezden dolayı hasta sıkıntı yaşayabilir. En önemlisi de hastanın ameliyat sonrası kozmetik görüntüsünün onu memnun etmemesi. Angelina Jolie’ye meme kanseri konusunda farkındalık oluşturduğu ve kamuoyunun dikkatini meme kanserine çektiği için çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

    Angelina Jolie’den Kötü Haber << Tıklayın !

  • Meme kanserinde tek doz

    Meme kanserinde tek doz

    Meme Sağlığı Merkezi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, meme kanseri nedeniyle ameliyat olmak durumunda kalan ve meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalara, Intra Operatif Radyoterapi (IORT) yöntemi sayesinde tek doz ışın tedavisiyle yeni bir umut doğduğunu bildirdi.

    Prof. Dr. Beşe, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de ”ilk kez” merkezlerinde hayata geçirilen IORT yönteminin, ameliyat sırasında ışın tedavisi sağlayan, hareket edebilen ve ışın üreten bir radyoterapi cihazıyla uygulandığını belirtti.

    Beşe, yöntemin tek doz olarak uygulanıp hastayı dışarıdan verilen radyoterapiden tümüyle kurtarabildiği gibi, bazı durumlarda ek doz olarak uygulanıp toplam tedavi süresinin kısalmasını sağladığını ifade etti. Prof. Dr. Beşe, yöntem sayesinde hastanın radyoterapi tedavisi görebilmek için günlerce hastaneye gelmek durumunda kalmadığını da kaydetti.

    IORT yöntemiyle yapılan tek doz uygulamanın, geleneksel radyoterapide olduğu gibi linear hızlandırıcıyla yapıldığını aktaran Beşe, şu bilgileri verdi:

    ”Bu yöntem hareket edebilen, sadece elektron enerjisi üreten, geleneksel linear hızlandırıcılar gibi personel açısından çok fazla koruma gerektirmeyen bir cihazla ameliyathanede yapılıyor. Ameliyatı gerçekleştiren cerrahi ekip ile birlikte radyasyon onkolojisi uzmanı ve tıbbi fizik uzmanı da ameliyathanede hazır bulunuyor. Operasyonda memedeki tümör çıkarıldıktan sonra cihazdaki özel aplikatör tümörlü bölgeye yerleştiriliyor. Gerekli ölçümlerin ardından yüksek doz ışın sadece bu bölgeye veriliyor. Bu yöntemde sağlam dokular tamamen korunuyor ve lokal tedavilerin tümü operasyon sırasında tamamlanmış oluyor. Gösterilmiş ve beklenen önemli bir yan etki riski de yok. IORT uygulaması sırasında verilen ışın akciğer ya da kalp gibi diğer organlara kesinlikle zarar vermiyor. Ayrıca radyoterapi sırasında ciltte meydana gelen kızarıklık, soyulma ya da renk değişimi gibi sorunlar da IORT yönteminde yaşanmıyor.”

    Meme Kanserinden Koruyan Diyet için tıklayın !

    Prof. Dr. Beşe, geleneksel radyoterapi yönteminde genellikle uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyulduğuna işaret ederek, ”Bu yöntemde tüm meme ışınlamasının ardından tümör bölgesi ışınlanıyor. Tedavi hafta sonları hariç 25 ile 28 iş gününde tamamlandıktan sonra memenin tümü yerine, tümörün alındığı bölgenin ışınlaması yapılıyor. Bu da hastaya bağlı olarak değişmekle birlikte 5 ile 8 iş günü kadar sürüyor” ifadelerini kullandı.

    Meme koruyucu cerrahi tedavinin bazı hastalar için uygun olmayabildiğini, bu durumda memeyle birlikte meme ucu ve çevresindeki koyu renkli halkanın da alınmak zorunda kaldığını anlatan Nuran Beşe, şunları kaydetti:

    Meme kanseri nedeniyle ameliyat olmak durumunda kalan ve meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalara yeni bir umut daha doğuyor, IORT yöntemiyle tek doz ışın tedavisi. Bu yöntem, tedavi süresini kısaltmak gibi önemli avantajının yanı sıra aynı zamanda memenin tümünün alınması gerektiği durumlarda meme başının korunmasına da imkan tanıyor. Bu sayede meme estetiği rahat gerçekleşiyor ve çok daha mükemmel kozmetik sonuç elde edilebiliyor.”

    AA

  • Fibrokistik Meme, Kansere Dönüşür mü?

    Fibrokistik Meme, Kansere Dönüşür mü?

    Göğüste kist oluşması oldukça yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Yapılan araştırmalar kadınların yüzde 90′ında fibrokistik meme görüldüğünü ortaya koydu. Ancak bu her zaman endişe etmeyi gerektiren bir durum değildir. Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Meme Hastalıkları ve Cerrahisi, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Münire Kayahan, fibrokistik meme hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı…

    Öncelikle fibrokistik meme nedir?

    Fibrokistik meme, kadınların %90’ında görülen ve yarısında memede kitle, ağrı, akıntı gibi yakınmalara neden olabilen histolojik değişikliklerdir. Değişik boyutlarda kistler, bağ dokusu artışı ve çeşitli lezyonlarla karakterizedir.

    Kistlerden korkmalı mıyız?

    Kistler içi sıvı dolu, ince bir zarla çevrelenmiş yuvarlak oluşumlardır. Ultrason görüntülerine göre basit, komplike ve kompleks kistler olarak sınıflanır. Basit kistler, memede çok yaygın olduğunda, altta oluşabilecek diğer lezyonların fark edilmesini engelleyebileceği için memenin radyolojik yöntemlerle takibini gerektirir. Kanser gelişme riski komplike kistlerde %2’den az iken kompleks kistlerde bu oran %25 civarındadır. Kompleks kistlerin biyopsi ile değerlendirilmesi önemlidir.

    Kist içindeki sıvı ne zaman boşaltılır?

    Basit kistlerde çoğu zaman bir işlem yapılması gerekmez. Çok büyük boyutlara ulaşıp ağrı ve estetik görünümde sıkıntı yaratıyorsa iğne ile boşaltılabilir. Tekrarlaması halinde cerrahi olarak çıkartılabilir.

    Fibrokistik memede oluşabilen lezyonlar tehlikeli midir?   

    Klasik fibrokistik değişikliklerde tehlike yoktur. Ancak tabloya eşlik eden hücre çoğalması alanları ve bu alanlarda görülen bazı patolojik değişimler memede kanser gelişme riskini arttırır. Şüpheli lezyonların radyolojik yöntemlerle erken tespit edilmesi ve geniş olarak çıkartılması hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle fibrokistik meme varlığında, özel durumlar hariç, hastalara 6 ay ara ile ultrasonografi uygulanır, 40 yaşından sonra senelik mamografi de takip yöntemine eklenir. Ailede meme kanseri bulunması ve memede şüpheli lezyon varlığı gibi bazı özel durumlarda tetkik süresi değişebilmekte ve manyetik rezonans inceleme (MRI) de önerilebilmektedir.

    Fibrokistik memede, meme ağrısı kanser gelişimini mi düşündürmeli?

    Meme ağrısı kadınlarda, özellikle fibrokistik meme varlığında, sık görülen bir yakınmadır. Sadece meme ağrısı ile başvuran kadınların %10’dan azında kanser saptanır. Ağrı, her iki memede, yaygın veya belli kadranlarda, adet öncesi dönemde ya da ay boyu düzensiz aralıklarla olabilir. Önce bir cerrah tarafından iyi bir muayene ve uygun radyolojik yöntemlerle hastada patolojik lezyon olmadığı gösterilmelidir. Sonrasında yağ oranı düşük diyet ile kola, kahve, çikolata gibi gıdaların azaltılması önerilir. Pomat veya tablet şeklinde ağrı kesici ilaçlar, şiddetli vakalarda ise çeşitli hormonal ilaçlar kullanılmaktadır, ancak yan etkileri rutinde kullanımlarını engellemektedir.

    Meme başı akıntıları her zaman tehlikeli midir?

    Meme başı akıntısı, sıkmakla değil kendiliğinden oluyorsa altta yatan patolojinin araştırılması gereklidir. Akıntı, süt görünümünde, yeşil, berrak ya da kanlı olabilir. Süt kanallarındaki genişleme ya da iltihabi durumlar, hormonlar ve kullanılan çeşitli ilaçlara bağlı olabileceği gibi memenin bazı iyi huylu ve kötü huylu lezyonları da akıntı nedeni olabilir. Tek memeden olması, muayenede akıntının tek kanaldan geldiğinin tespiti, akıntının berrak ya da kanlı olması kanala yerleşmiş bir lezyon varlığını düşündürür. Meme başı akıntıları, bir meme cerrahı tarafından mutlaka değerlendirilmeli ve uygun radyolojik tetkiklerle neden araştırılmalıdır.

    Fibrokistik memede cerrahi ne zaman uygulanır?

    Memeden bütün kistleri temizlemeye yönelik bir girişim yoktur. Kadınların uygun radyolojik yöntemlerle ve meme muayenesi ile belli aralıklarla takibi önemlidir. Ağrı, hassasiyet, estetik kusur gibi yakınmalar varlığında, kist içinde ya da duvarında şüpheli lezyon görülmesi halinde, meme başı akıntısı kanaldaki patolojiye bağlı ise ve takipler esnasında memede şüpheli lezyon tespit edilmesi durumunda cerrahi uygulanır.

  • Meme Kanserinden Koruyan Diyet

    Meme Kanserinden Koruyan Diyet

    Kanserin nedenleri arasında beslenmenin ilk sırada yer aldığının yapılan araştırmalarla ortaya çıkması, beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişikliklerle bu hastalığın önüne geçilip geçilemeyeceği sorusunu da akla getiriyor…

    Yanlış beslenme alışkanlığı birçok kanser türünü % 30-40 etkilemektedir fakat tek başına elbette tedavisinde veya önlemek için yeterli değil.

    Amerikan kanser topluluğunun yaptığı bir çalışmaya göre kanser nedenleri arasında beslenme ilk sırada yer almaktadır. Bu hastaların beslenme alışkanlıklarına bakıldığında sebze ve meyve tüketimlerinin yetersiz olduğu da belirtilmektedir.

    Doymuş yağlardan ve kızartmadan uzak durun

    Yemekleri margarin veya tereyağı ile pişirmek, sebze veya etleri kızartmak, yüksek miktarda hayvansal yağ almak meme kanserini etkilemektedir. Beraberinde lif tüketimleri de az ise kanser riski artmaktadır.

    Selenyumdan zengin beslenin

    Selenyum kanserden koruyan güçlü bir mineraldir, doğal yollarla da alımı mümkün. Bunun için yemeklerinizi bol soğan ve sarımsaklı yapmanız, balık, karides, dana karaciğeri, hindi ve dana eti, mercimek, mantar, susam, ceviz, ay çekirdeği ile tam tahıllı ürünler tüketmeniz yeterli.

    Haftada 3 kez balık tüketin

    Omega-3 meme kanserini önlemede etkili bir yağ asididir, enflamasyonu giderici, bağışıklık sistemini güçlendiricidir, östrojen seviyesini dengeler. Balık tüketemeyen kişiler ise takviye almalıdırlar.

    Beyaz un ve pirinçten uzak durun

    Beyaz unlu mamuller ve pirinç yerine tam tahıllı ürünler, bulgur, esmer pirinç tüketen kişilerin kansere yakalanma riski daha düşüktür. Bu ürünler kan şekerini hızlı yükseltmez ve liften zengindir.

    Haftada 3 kez kurubaklagil yemeye çalışın

    Kurubaklagiller sindirimi zorladığı için çoğu kişi tarafından tüketilmez ama uygun pişirme teknikleriyle de bunu önlemek mümkün. Kurubaklagiller bitkisel ostrojen içerir ve liften zengin önemli besin grubudur. Et yemeyen kişilerin hergün tüketmesinde fayda var.

    Hergün 15 adet badem, ceviz, fındık, antep fıstığı tüketin

    Tekli doymamış yağ asitleri meme kanserini önleyebilmektedir, kuruyemişlerde tekli doymamış yağ asitlerinden zengindir yine içeriğindeki lif ve omega-3 sayesinde bu etkisi artmakta.

    Her öğün sebze tüketin

    Lif tüketimi kanser oluşumunu, özellikle meme kanserini önlemesi nedeniyle çok önemli. İçeriğindeki yararlı flavonoidler sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, vücudu toksik maddelerden temizler, sindirim sistemini çalıştırıp metabolik ürünlerin atımını sağlar, diyetle alınan fazla yağın atımında rol alır.

    Günde 1 yemek kaşığı keten tohumu tüketin

    Keten tohumu güçlü antioksidandır, özellikle meme kanserine karşı koruyucur ama meme kanseri teşhisi konmuş kişilerin tüketmemesinde fayda var.

    Yemeklerinizi baharatlandırın

    Birçok baharat fitokimyasallar içerir ve bunlar yemeğe lezzet vermelerinin yanı sıra güçlü kanser savaşçılarıdır.

    Günde 4 fincan yeşil çay için

    Soğuk veya sıcak ama illaki limonlu yeşil çay içeriğindeki egcg maddesi nedeniyle kansere karşı koruyucu güçlü bir bitkidir.

    Sigara ve alkol sakıncalı

    Birçok çalışma tütün kullanımının kanser türlerini tetiklediği yönünde, ayrıca günde 1 kadeh alkol alımı dahi bu riski artırıyor.

    Diyetisyen Özlem Sert Aydın