Etiket: meme kanseri

  • Bitki Bazlı Diyet Meme Kanseri Olan Kadınların Sağlığını Artırabilir

    Bitki Bazlı Diyet Meme Kanseri Olan Kadınların Sağlığını Artırabilir

    Bitki bazlı diyet meme kanseri olan kadınlarda kilo kaybı, düşük kolesterol ve artan enerji sağlıyor. Bu beslenme tarzının sağlığınızı nasıl iyileştirebileceğini öğrenmek için okuyun!

    Meme kanseri tedavisi gören kadınlar için umut verici yeni bir araştırma, bitki bazlı diyetin sağlık üzerinde büyük olumlu etkiler yaratabileceğini gösteriyor. Evre 4 meme kanseri hastalarında yapılan bu çalışma, kilo kaybı, düşük kolesterol seviyeleri, azalan yorgunluk ve artan zihinsel keskinlik gibi önemli sağlık iyileşmeleri sundu. Özellikle ileri evre kanser hastaları için büyük bir fark yaratabilecek bu beslenme yöntemi hakkında daha fazla bilgi edinmek ve sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralamak için yazımızı okumaya devam edin.

    Bitki Bazlı Diyet Meme Kanseri Olan Kadınların Sağlığını Artırabilir

    Meme kanseri, dünya genelinde kadınlar arasında en yaygın görülen kanser türlerinden biridir. Özellikle ileri evre meme kanseri olan hastalar, yaşamlarını sürdürmek için sürekli tedavi görmek zorundadır. Ancak, son yapılan bir klinik çalışma, bitki bazlı bir diyetin bu hastaların genel sağlığını ve yaşam kalitesini artırabileceğini göstermiştir. Bu makalede, bitki bazlı diyetin meme kanseri hastalarına sağladığı faydalar ve bu diyeti nasıl uygulayabileceğiniz hakkında ayrıntılı bilgi bulacaksınız.

    Bitki Bazlı Diyet Meme Kanseri
    Bitki Bazlı Diyet Meme Kanseri

    Bitki Bazlı Diyetin Tanımı ve İçeriği

    Bitki bazlı diyet, meyveler, sebzeler, tam tahıllar, baklagiller, patates ve kuruyemişler gibi doğal bitkisel gıdalara dayanır. Bu diyet türünde et, yumurta, süt ürünleri, yağlar ve katı yağlar tamamen çıkarılır. Ayrıca, işlenmiş gıdalardan da uzak durulur. Diyeti uygulayan kişiler, istedikleri kadar yemek yiyebilirler ve kalori sınırlaması yapılmaz.

    Klinik Çalışmanın Bulguları

    Yeni yapılan bir klinik çalışmada, evre 4 meme kanseri olan 30 kadın hasta yer aldı. Bu hastalar iki gruba ayrıldı: Bir grup standart tedavi alırken, diğer grup 8 hafta boyunca araştırma ekibi tarafından sağlanan bitki bazlı diyetle beslendi. Araştırma sonucunda, bitki bazlı diyetle beslenen hastaların kilo kaybettiği, kolesterol seviyelerinin düştüğü, yorgunluklarının azaldığı ve zihinsel olarak daha keskin hissettikleri gözlemlendi.

    Kilo Kaybı ve Metabolik Sağlık

    Çalışmanın başında, katılımcılar ortalama 29.7 BMI ile obezite sınırındaydı. Bitki bazlı diyet grubundaki hastalar, haftada 1-2 pound arasında kilo verdiler. Meme kanseri tedavisi gören kişilerde genellikle kilo alımı görülür ve bu durum kanserin büyümesini tetikleyebilir. Ancak, bu diyet sayesinde hastalar sağlıklı bir şekilde kilo kaybetti ve bu da genel sağlık durumlarını olumlu etkiledi.

    İltihap ve IGF-1 Seviyelerindeki Azalma

    Bitki bazlı diyetin bir diğer önemli sonucu, hastaların kan örneklerinde IGF-1 seviyelerinin düşmesi ve iltihap seviyelerinin azalmasıydı. IGF-1, birçok kanser türü ile ilişkilendirilmiş bir büyüme faktörüdür. Bu faktörün seviyesinin azalması, kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatabilir.

    Uzun Vadeli Etkiler ve Gelecek Araştırmalar

    Araştırma, kısa vadede olumlu sonuçlar göstermiş olsa da, bitki bazlı diyetin kanserin ilerlemesini durdurup durduramayacağı konusunda kesin bir bilgi vermemektedir. Ancak, bu konuda daha fazla araştırma yapılmaktadır. Araştırma ekibi, kanser hücrelerinin amino asitlere olan bağımlılığını ve bitki bazlı diyetin bu amino asit seviyelerini nasıl etkilediğini incelemektedir. Bu çalışma, bitki bazlı diyetin kanser tedavisindeki potansiyel rolünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.

    Bitki Bazlı Diyete Geçiş Önerileri

    Bitki bazlı diyete geçmek isteyen hastaların, öncelikle onkologları veya sağlık hizmeti sağlayıcıları ile görüşmeleri önemlidir. Özellikle kan sulandırıcı veya insülin gibi ilaçlar kullanan kişilerin bu değişikliği dikkatli bir şekilde yapmaları gerekmektedir.

    Uygulaması Kolay Tarif Önerileri

    Bitki bazlı diyetin uygulanması kolay ve lezzetli tarifler içermesi, diyetin sürdürülebilirliği açısından önemlidir. İşte klinik çalışmada sunulan bazı örnek yemekler:

    • Fıstıklı Soba Noodle: Sağlıklı ve lezzetli bir Asya yemeği.
    • Çelik Kesim Yulaf Ezmesi: Besleyici ve doyurucu bir kahvaltı seçeneği.
    • Muzlu Keten Tohumlu Muffin: Tatlı ihtiyacınızı sağlıklı bir şekilde karşılar.
    • Tatlı Patates Enchiladas: Lezzetli ve besleyici bir ana yemek.
    • Akdeniz Beyaz Fasulye Çorbası: Hem doyurucu hem de besleyici bir çorba seçeneği.

    Bitki Bazlı Diyet İçin Kaynaklar

    Diyetinize başlamak için bitkisel tarifler ve yemek fikirleri bulabileceğiniz bazı web siteleri:

    • plantyou.com: Kolay ve lezzetli bitkisel tarifler.
    • shaneandsimple.com: Ekonomik ve basit tarifler.
    • monkeyandmekitchenadventures.com: Çeşitli ve yaratıcı yemek tarifleri.

    Diyet Değişikliğine Motive Olmak

    Sağlıklı beslenme alışkanlıklarını benimsemek, kişisel tercihlerinize ve yaşam tarzınıza bağlı olarak değişebilir. Ailenizin desteği, yemek zevkleriniz ve yemek yapma becerileriniz bu süreçte önemli faktörlerdir. Diyetinizi birden bire tamamen değiştirmek yerine, zamanla küçük adımlar atarak bitki bazlı beslenmeye geçmek daha sürdürülebilir olabilir. Haftada birkaç öğün bitki bazlı yemekler yaparak başlayabilir ve zamanla bu sayıyı artırabilirsiniz.

    Sonuç

    Bitki bazlı diyet, göğüs kanseri tedavisi gören kadınlar için sağlığı artıran ve yaşam kalitesini yükselten önemli bir araç olabilir. Yapılan klinik çalışma, bu diyetin kilo kaybı, kolesterol seviyelerinin düşmesi, yorgunluğun azalması ve zihinsel keskinliğin artması gibi birçok olumlu etkisini ortaya koymuştur. Bitki bazlı diyetin kanser üzerindeki uzun vadeli etkilerini anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Ancak, sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinmek, kanser tedavisi gören hastalar için büyük faydalar sağlayabilir.

  • Meme Kanseri Riskini Azaltan Diyet Gıdaları: 5 Yiyecek Tavsiyesi

    Meme Kanseri Riskini Azaltan Diyet Gıdaları: 5 Yiyecek Tavsiyesi

    Meme kanseri riskini azaltan diyet gıdaları: Yüksek lif, düşük yağ, organik ve turpgillerden beslenme ile sağlıklı bir yaşam için önemli adımlar.

    Meme kanseri, günümüzde kadınların sağlığını ciddi şekilde tehdit eden bir sorundur. Ancak, sağlıklı beslenme alışkanlıklarıyla bu riski azaltmak mümkündür. Birçok araştırma, belirli gıdaların meme kanseri riskini azaltmada etkili olabileceğini göstermektedir.

    Bu makalede, meme kanseri riskini azaltabilecek ve sağlıklı bir diyetin önemini vurgulayan bazı diyet gıdalarına odaklanacağız. Yüksek lifli gıdalar, dengeli yağ alımı, organik beslenme ve turpgillerden sebzeler gibi seçenekler, bilinçli beslenmeyle meme kanseri önleme stratejilerinde önemli bir rol oynayabilir. Sağlıklı bir yaşam tarzına adım atmak ve bu bilinçli diyet tercihleriyle sağlığımızı korumak, sadece bugünün değil, geleceğimizin güvenliği açısından kritik bir adımdır.

    Meme Kanseri Riskini Azaltan Diyet Gıdaları

    Meme kanseri, beslenme alışkanlıklarıyla ilişkilendirilen bir dizi faktörden etkilenebilir. Meme kanserini önleyebilecek potansiyel gıdaların seçimi, sağlıklı bir yaşam tarzının önemli bir parçası olabilir. Organik gıdaların bu konudaki önemi ve bazı besin seçenekleri hakkında bilgi edinmek için bu makaleyi inceleyin.

    Meme Kanseri Riskini Azaltan Diyet Gıdaları
    Meme Kanseri Riskini Azaltan Diyet Gıdaları
    1. Yüksek Lifli Diyet: Meme Kanserine Karşı Kalkan

    Yapılan araştırmalar, yüksek lifli beslenmenin meme kanseri riskini azaltabileceğini göstermektedir. Tam tahıllar, meyveler ve sebzeler gibi lif açısından zengin gıdalar, hormonal dengeyi destekleme ve sindirim sağlığını koruma konusunda önemli bir rol oynayabilir. Lif, kanserin önlenmesinde etkili bir faktör olabilir.

    1. Yüksek Yağlı Diyetin Tehlikeleri

    Yüksek yağlı diyetlerin belirli meme kanseri türleriyle ilişkilendirildiği bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Doymuş yağ oranı yüksek olan gıdaların ölçülü ve dengeli bir şekilde tüketilmesi önemlidir. Yağlı et, tereyağı ve tam yağlı süt ürünleri gibi gıdaların kontrollü alımına dikkat edilmelidir.

    1. Organik Gıdalar: Kanser Riskini Azaltan Bir Seçenek

    Organik gıdaların içerdiği zararlı böcek ilaçları ve kimyasalların olmaması, meme kanseri riskini azaltma potansiyeli taşır. Yapılan araştırmalar, organik gıdaların kanseri önlemede etkili olabileceğini göstermektedir. Bu gıdalar sadece bir beslenme tercihi değil, aynı zamanda sağlıklı bir yaşam tarzının bilinçli bir parçasıdır.

    1. Turpgillerden Sebzeler: Potansiyel Bir Müttefik

    Karnabahar, lahana ve brokoli gibi turpgillerden oluşan sebzelerin düzenli tüketimi, meme kanseri riskini azaltmada potansiyel bir strateji olabilir. Bu sebzelerin içerdikleri besin öğeleri, agresif kanser türlerine karşı koruyucu olabilir.

    1. Darı: Antioksidanlar ve Lif Kaynağı

    Darı, meme kanseri riskini azaltmada potansiyel faydalar sağlayabilecek antioksidanlar, lifler ve fitokimyasallar açısından zengin bir tam tahıl kaynağıdır. Antioksidanlar, oksidatif stresi azaltarak kanser gelişimine katkıda bulunan serbest radikalleri nötralize edebilir.

    Unutulmamalıdır ki diyet sadece bir faktördür ve meme kanserini önleme konusunda kapsamlı bir yaklaşım, sağlıklı bir yaşam tarzını, düzenli egzersizi ve rutin taramaları içermelidir. Bu nedenle, kişiselleştirilmiş tavsiyeler için bir sağlık uzmanına danışmak her zaman önemlidir.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Hangi gıdalar meme kanseri riskini azaltır?

    Yüksek lifli besinler (tam tahıllar, meyveler, sebzeler), düşük yağlı gıdalar, organik besinler ve turpgiller sebzeler meme kanseri riskini azaltmada etkili olabilir.

    Meme kanseri için hangi diyet en iyisidir?

    İdeal diyet, yüksek lifli, düşük yağlı, antioksidan içeren organik gıdaları içermeli ve turpgiller sebzeleri barındırmalıdır. Dengeli ve sağlıklı beslenme önemlidir.

    İyi bir beslenme meme kanserini önleyebilir mi?

    Evet, iyi bir beslenme alışkanlığı meme kanseri riskini azaltabilir. Yüksek lif, düşük yağ, ve antioksidan içeren gıdalarla sağlıklı beslenme önemli bir koruyucu faktördür.

    Meme kanserini azaltmanın 3 yolu nedir?

    Yüksek lifli beslenme tercih etmek, düşük yağlı diyet uygulamak ve organik gıdaları tercih etmek meme kanseri riskini azaltmada etkili olabilir. Ayrıca, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam tarzı da önemlidir.

    Akdeniz diyeti meme kanserini önlüyor

  • Göğüs Kanseri Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?

    Göğüs Kanseri Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?

    Göğüs kanserinin varlığını anlamak adına kişilerde meydana gelen bulguların tespit edilmesi ve doktor kontrolünde belirli bir süre içerisinde takip edilmesi gerekmektedir. Yaklaşık 30 yıl önce her 12-14 kadında görülmekte olan meme kanseri, günümüzde her 8 kadından 1’inin hayatını tehdit etmekte olan bir hastalık çeşididir.

    Meme dokusunda yer alan süt kanalları içerisinde türemekte olan kötü huylu hücreler sebebiyle oluşan meme kanserinin evreleri bulunmaktadır. Bu evrelere göre tedavi sürecine verilen yanıtta da değişiklikler görülmektedir. Meme kanserinde erken teşhis, hayat kurtarır niteliktedir.

    Göğüs kanseri belirtileri
    Göğüs kanseri belirtileri

    Göğüs Kanseri Belirtileri

    Göğüs kanseri bulgularının kişide tespit edilmesi sonucu, uzman kontrolünde takip süreci gerçekleşmektedir. Hastalığın varlığı doktor tarafından teşhis edildiğinde, meme kanseri tedavi süreci başlatılarak, hastalığa karşı önlemler alınmaya başlar. Göğüs kanserinin belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

    Gögüs Kanseri 5 Belirtisi

    1. Meme üzerinde bulunan ağrısız, sert yapılı kitleler
    2. Meme boyutunda, gözle görülür derecede değişiklik oluşması
    3. Meme cildinde; kızarıklık, çöküntü, morluk, yara, damar büyümesi, minik şişlikler ve portakal kabuğu görüntüsünün oluşması
    4. Meme başında çöküntü, yara, kanlı ya da kansız akıntı gelmesi, genişleme, düzleşme ya da çatlakların oluşumu
    5. Koltuk altında; görülüp, elle hissedilebilen kitleler
    Göğüs Kanseri Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? | 1
    Göğüs Kanseri Belirtileri, Meme Kanseri Muayene

    Göğüs Kanserine Yakalanma Riskini Arttıran Durumlar

    Meme kanseri oluşumuna risk teşkil eden durumlar, şu şekilde sıralanmaktadır:

    • Ailede meme kanseri öyküsünün bulunması,
    • İlerleyen yaş,
    • Beyaz tenli olunması,
    • 15 yaşından önce radyoterapi görülmesi,
    • Olumsuz yaşam koşulları,
    • 55 yaş üzerinde olan kadınlar, meme kanseri olma riskini daha fazla taşımaktadır.
    Göğüs kanseri belirtileri
    Göğüs kanseri belirtileri

    Meme kanseri sadece yaşlı kadınları mı etkiler?

    Yaş ile birlikte meme kanseri riskinin arttığı doğru olmakla birlikte, meme kanseri herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Doğumdan 39 yaşına kadar her 231 kadından biri meme kanserine yakalanır (risk <=/%0.5); 40-59 yaşları arasında bu olasılık 25’te 1’dir (%4 risk); 60-79 yaş arasında ise 15’te 1’dir (yaklaşık %7). Doksan yaşına kadar yaşayacağınız varsayılırsa, hayatınız boyunca meme kanserine yakalanma olasılığınız 7’de 1’dir. Bu da genel yaşam boyu riskinizin %14.3 olduğu anlamına gelir. (Meme kanseri sadece yaşlı kadınları mı etkiler?)

    Meme Kanseri Belirtileri Nedir?

    Meme kanserinin bilinen belirtileri şunlardır:

    • Kişinin memesinin tamamında veya bir kısmında şişlik meydana gelmesi
    • Kişinin meme bölgesindeki derinin tahriş olması veya çukur bir görüntü oluşması
    • Kişinin meme bölgesinde ağrının oluşması
    • Kişinin meme başının içe doğru dönmesi ve başının çekilmesi
    • Kişinin memesinde veya meme derisinde kalınlaşma görülmesi veya pullaşmanın meydana gelmesi
    • Kişinin meme sütünden anne sütü haricinde bir akıntının gelmesi
    Meme kanseri belirtisi
    Meme kanseri belirtileri

    Meme Kanserinde Risk Faktörleri Nelerdir?

    Göğüs kanserinde risk faktörleri şunlardır:

    • Kişinin cinsiyeti önemlidir. Erkeklerde meme kanseri görülme oranı %1’den daha az olmasına karşın kadınlarda bu oran çok daha yüksektir.
    • 50 yaşın üzerindeki kişilerde meme kanseri görülme riski çok daha fazladır. Bu oran 35 yaş altı kişilere inildiğinde azalır.
    • Kişinin 1. dereceden bir akrabasında meme kanseri olması durumunda, o kişinin de meme kanseri olma riski artar.
    • Kadınların ilk adetini erken yaşta görmüş olması ve menopoz dönemine geç girmiş olmaları gibi durumlar meme kanseri riskini arttırır.
    • Menopoza giren bir kadının menopoz sonrasında hormon tedavisi görmesi meme kanseri riskini arttırır.
    • Meme biyopsisi geçirme durumu meme kanseri riskini arttıran bir durumdur.
    • Daha önce meme kanseri geçirmiş olan bir kişinin tekrar meme kanseri olma riski diğer kişilere göre oldukça fazladır.
    Göğüs Kanseri Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? | 2

    Meme Kanserinin Tedavisi Nasıldır?

    Meme kanserinde erken teşhis önemlidir. Erken teşhis edilmesi durumunda cerrahi tedavi ile önü alınabilir. Fakat cerrahi tedavi dışında; kemoterapi, hormonoterapi ve radyoterapi gibi tedavi yöntemleri vardır.

    İlgili Konular;

  • Meme kanserini önlemek için bitkisel çözüm

    Meme kanserini önlemek için bitkisel çözüm

    Meme kanseri her kadının korkulu rüyasıdır. Bu ciddi hastalık gelmeden önce meme kanserini önlemek için bitkisel çözüm uygulayabilirsiniz. Meme kanseri olmamak için bu tarifi uygulayabilirsiniz.

    Meme kanserini önlemek için bitkisel çözüm

    Meme kanseri günümüzde en çok rastlanan bir yandan da tedaviye cevap verme ihtimali en yüksek olan kanser türlerinden biridir. Bu hastalığı önlemek amacıyla ilk olarak yaşam tarzınızda değişiklikler yapmalısınız Yemek alışkanlıklarında değişiklik, sigara ve alkolden uzak durma, stresten arınmayı başarma başlıcalarıdır.

    Meme kanserinde erken teşhisin önemini unutmayın. Düzenli aralıklarla el muayenesiyle kendiniz kontrol yapabilirsiniz. Özellikle aile geçmişinizde meme kanseri vakası varsa mutlaka memografi çektirin. Bu konuda en doğru bilgiyi uzmanlardan alabileceğinizi unutmayın.

    Meme kanseri olma ihtimalinizi düşürebilmek için uygulayabileceğiniz bazı doğal yöntemlerde mevcuttur. Bunlardan biri ise meme kanserini önleyici detokstur. Bu detoksun yapılma nedeni ise kullanılan kremler, parfümler ve deodorantlar cildinizde kimyasallar bırakır ve bu kimyasallar doğrudan cildiniz tarafından emilir. Cildiniz bu toksik maddeleri doğal yollardan uzun sürede çıkarır. Bazı maddeleri ise çıkarması mümkün değildir.

    Bu toksik maddelerden arınabilmek için her duşta mutlaka koltuk altınızı keseleyin.

    Kullandığınız deodarantların içeriklerinde yoğun kimyasallar olmamasına dikkat edin.

    Bakteri ve mantar ürememesi için özellikle yazın sık sık duş alın.

    Vücudunuza olabildiğince doğal içerikli ürünler ile yıkayın.

    Meme kanserini önlemek için bitkisel çözüm | 3

    Meme Kanserini Önlemeye Yönelik Detoks

    1 yemek kaşığı organik elma sirkesi

    3 damla biberiye yağı

    5 damla kişniş yağı

    1 yemek kaşığı doğal kil

    Küçük bir kapta sirke ve kili karıştırın. Pürüzsüz bir karışım olduğunda ise yağları ilave edin. Bu tarifteki malzemelerin tamamen özdeşleşmesi için maskeyi birkaç saat dinlenirin.

    Bu uygulamayı temiz cildinize yapın. Uygulamayı yaptıktan sonra 5 dakika kadar bekletin ve ılık su ile yıkayın.

    İçerisindeki kil ölü derileri alırken elma sirkeside bakterilerle savaşır. Bakteri oluşumu azaldığı için kötü koku sorunu da büyük oranda ortadan kalkacaktır. Böylece çok daha az deodorant kullanmış olacaksınız.

     

  • Akdeniz diyeti meme kanserini önlüyor

    Akdeniz diyeti meme kanserini önlüyor

    Hollanda’da yürütülen bir araştırma, Akdeniz diyetinin meme kanserini yüzde 40 oranında önlediğini ortaya koydu.

    Yeni Asır’da yer alan habere göre uzmanlar, Akdeniz diyetinin başlıca besin maddeleri olan fasulye, mercimek, fındık, zeytinyağı balık ve tahılların sıkça tüketilmesini öneriyor.

    Beyaz ekmek, beyaz pirinç, kırmız et ve şekerden ise mümkün olduğunca uzak durulması tavsiye ediliyor. Hollanda’da yürütülen bir araştırma, meme kanserinin ölümcül bir türüne yakalanma oranının, Akdeniz diyetine sıkı sıkıya bağlı kalan kadınlarda, diyete en az bağlı kalanlara oranla, yüzde 40 daha düşük olduğunu ortaya koydu.

    DÜZENLİ EGZERSİZ

    Uzmanlar Akdeniz diyetinin başlıca besin maddeleri olan bitkisel protein yönünden zengin fasulye, mercimek ve fındığın yanı sıra zeytinyağı ile balığın meme kanserine karşı bağışıklığı artırdığını belirledi.

    İşlenmiş tahıllardan elde edilen beyaz ekmek ve beyaz pirinç ile kırmız et ve şeker tüketimini de en aza indirmek gerekiyor. Meme kanserinin önlenmesi için alkol tüketimininse sıfırlanması tavsiye ediliyor.

    Dengeli beslenme dışında düzenli egzersizin de hastalığı önlediği belirtiliyor.

  • Her 3 dakikada bir kadına meme kanseri teşhisi konuyor

    Her 3 dakikada bir kadına meme kanseri teşhisi konuyor

    Doç. Dr. Atakan Sezer, dünyada her üç dakikada, bir kadına meme kanseri teşhisi konduğunu, kadınlarda ölüme bağlı kanserlerin başında da meme kanserinin geldiğini söyledi.

    Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atakan Sezer, Edirne Belediyesi’nin Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında Edirne Barosu’nda düzenlediği “Meme Kanseri: Tanı ve Tedavisi” konulu konferansta yaptığı konuşmada, kadınlar arasında en çok görülen kanser türünün meme kanseri olduğunu belirterek, erken teşhisin önemine vurgu yaptı.

    Meme kanserinin, dünya genelinde çok yaygın olduğunu ifade eden Sezer, “Dünyada her yıl 11 milyon kadına meme kanseri tanısı konuyor. Kadınlar arasında en çok görülen kanser türü, meme kanseri… Kadınlarda ölüme bağlı kanserlerin başında da meme kanseri geliyor. Kanser hastalıklarından ölen her 5 kadından biri, meme kanserinden hayatını kaybediyor. Dünyada her 3 dakikada bir de, bir kadına meme kanseri teşhisi konuyor.” diye konuştu.

    Kadınların meme kontrollerini aksatmadan yapmaları gerektiğini de anlatan Sezer, sözlerini şöyle tamamladı:

    “20 ile 40 yaş arasındaki her kadın ayda bir kere adet dönemi başladıktan 5 ile 8’inci günü arasında kendi memesine bakacak. Burada memesinde bir kitle var mı yok mu buna bakacak. Meme başında çökme ya da akıntı var mı, meme başında içeri doğru çekilme var mı bunlara bakacak.

    Daha önce olmayan farklı bir durum var mı, bunlara dikkat edecek. Biz 20 ile 40 yaş arasındaki kadınları 3 yılda bir görmeyi öneriyoruz. 40 yaşından sonra ise, her yıl bir kez mamografi ve ultrason çektirmesini ve doktora gözükmesini öneriyoruz. Erken tanı erken tedaviyi getirir.”

  • Emzirmeyen annede meme kanseri riski 4 kat fazla

    Emzirmeyen annede meme kanseri riski 4 kat fazla

    Gebelik esnasında çocuğundan kendisine geçen kök hücreleri anneler emzirerek bebeğine geri gönderebiliyor. Ama emzirmeyen annelerde bebeğin kök hücreleri annenin meme dokusunda klon oluşturuyor.

    Bu durumun kanser nedeni olabileceğini belirten Tıbbi Biyoloji ve Genetik Uzmanı Prof. Dr. Osman Demirhan, gebelik sırasında bebekten anneye geçen kök hücrelerin emzirmeyen annelere bazı durumlarda kanser olarak geri dönebileceğini söyledi.

    Demirhan, “Bebeğini emzirmeyen anneler, emziren annelere göre 4 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riskine sahip” dedi.

    YILIN TEMEL KANSER ARAŞTIRMACISI ÖDÜLÜNÜ ALDI

    Moleküler Kanser Araştırma Derneği (MOKAD) tarafından 2002 yılından bu yana ulusal ve uluslararası ölçekte Temel Kanser Araştırma Toplantıları kapsamında verilen ödüllerden biri bu sene Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Osman Demirhan’ın oldu. 6. Multidisipliner Kanser Araştırma Kongresi adı altında Konya Selçuk Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen kongrede “Maternal mikrokimerik hücreler kanser kök hücrelerine dönüşür mü?” araştırmasıyla Yılın Temel Kanser Araştırmacısı Ödülü’nü alan Prof. Dr. Osman Demirhan, yaptığı araştırmayla ilgili bilgi verdi.

    “BEBEKTEN GEÇEN KÖK HÜCRELER ANNEDE KANSERE NEDEN OLABİLİR”

    Gebelik esnasında anneden bebeğe, bebekten anneye geçen kök hücrelere dikkat edilmesi gerektiğini belirten Demirhan, “Son yıllarda özellikle bu mikrokimerik hücre dediğimiz gebelik esnasında bebekten anneye, anneden bebeğe geçen kök hücrelerin geçişten sonra akıbeti konusunda günümüzde bir belirsizlik var. Bazen bu kök hücreler anneyi tamir ettiği, bazen de annede kansere neden olduğu ileri sürülüyor” diye konuştu.

    “EMZİREN ANNELER MEME KANSERİNE DAHA AZ YAKALANIYOR”

    Meme kanseri olan annelerde, gebelik sırasında bebeğinden geçen kök hücrenin kanser dokusu içerisinde bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Osman Demirhan özellikle meme kanseri geçiren annelerde kanser dokusu incelendiğinde doğurduğu çocuğun kök hücrelerini aldıklarını belirtti.

    Kök hücre geçişlerinden oluşabilecek kanserlerden emzirme yoluyla korunulabileceğini söyleyen Demirhan, “Gebelik esnasında çocuğundan kendisine geçen kök hücreleri anneler emzirerek bebeğine geri gönderebiliyor. Ama emzirmeyen annelerde bebeğin kök hücreleri annenin meme dokusunda klon oluşturuyorlar. Onun için kadın doğumcular gebelik anneyi yeniler derler. Bu kök hücreler anneyi tamir eder normalde. Bazı kötü durumlarda bebeğin kök hücreleri bazı kanserlerde kanser oluşumuna katkıda bulunuyorlar. Annede görülen kanserlerin hepsi bebeğinden geçiyor gibi bir anlam çıkarılmasın. Ama emzirmeyen anneler, emziren annelere göre 3-4 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riskine sahipler” şeklinde konuştu.

  • Farkında mısınız? Erken teşhis hayat kurtarıyor!

    Farkında mısınız? Erken teşhis hayat kurtarıyor!

    Her yıl ekim ayı tüm dünyada ve Türkiye’de meme kanseri farkındalık ayı olarak biliniyor. Bu çabanın tek bir amacı var: Kadınları en sık karşılaşılan bu kanser türüne karşı bilinçlendirmek. Çünkü meme kanserinin tedavisinde başarıyı hastalığın evresi belirliyor.

    Araştırmalar her sekiz kadından birinin hayatının belli bir zamanında meme kanserine yakalanacağını söylüyor. Erken teşhis ve erken tedavi ile kontrol altına alınabilen meme kanserinin görülme sıklığı her yıl artıyor. Durum böyle olunca bilinçlenmek, farkında olmak ve gerekli önlemleri almak kaçınılmaz oluyor.

    Koç Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Fatih Selçukbiricik, meme kanserinin risk faktörlerini anlattı: “Hastalığın sıklığı yaşla beraber yükseliyor; 20 yaşın altındaki kadınlarda meme kanserine çok nadir rastlanıyor, 40 ile 50 yaş arasında meme kanseri riski 68’de bir, 50 ile 60 yaş arasında 35’de bir, 60 ile 70 yaş arasında ise 28’de bir görülüyor.”

    CİNSİYET VE YAŞ: Meme kanseri için en önemli iki risk faktörü cinsiyet ve yaş. Hastalık kadınlarda erkeklerden 100 kat daha sık görülüyor. Oran yaşla beraber artıyor.

    AİLE ÖYKÜSÜ: Meme kanseri için iyi bilinen bir risk faktörü olmasına karşın hastaların sadece yüzde 5-10’unda aile öyküsü mevcut. Birinci derece akrabasında meme kanseri öyküsü olan kadınlarda aile öyküsü bulunmayanlara göre hayat boyu meme kanseri riski 1,5-3 kat daha yüksek.

    GENETİK FAKTÖRLER: Tüm meme kanserlerinin yüzde 5-10’unda genetik eğilim görülüyor. Meme kanseri ile güçlü genetik ilişkisi gösterilmiş ilk genler BRCA-1 ve BRCA-2. Bu genlere ait mutasyonlar ailesel meme kanserlerinin çoğundan sorumlu. Obezite, hormonal faktörler, geç yaşta anne olmak, çevresel faktörler, sigara kullanımı, fiziksel aktivitenin azlığı diğer risk faktörleri olarak sıralanıyor. Bu faktörlerin meme kanseri üzerindeki etkisini ölçmek ve kanıtlamak için bilimsel çalışmalar yapılmaya devam ediyor.

    MEMENİN TAMAMI ALINMALI MI?
    Meme kanserinin tedavisinde ameliyat yaygın olarak kullanılan bir seçenek. Özellikle erken evre tümörlerde tek başına yeterli olabiliyor. Koç Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Orhan Ağcaoğlu, meme kanserinde cerrahi tedavinin planlamasını anlattı: “Tüm kanserlerde olduğu gibi ‘Hastalık yoktur, hasta vardır’ kavramı önemli ve hastanın bireysel özellikleri dikkate alınarak cerrahi tekniğin, ameliyat zamanlamasının ve gerekirse onkolojik tedavinin doğru belirlenmesi hastanın kanserle olan savaşında kilit rol oynuyor. Bu kararlar, ileri düzey kanser merkezlerinde multidisipliner konseyler ile bu dalda uzmanlaşmış farklı branş doktorlarının değerlendirmesiyle özenle veriliyor. Meme kanseri tedavisinde birçok ameliyat çeşidi var. Günümüzde en sık meme koruyucu cerrahi yani kanserli dokunun çıkarıldığı ancak memenin bütünlüğünün korunduğu teknik uygulanıyor. Bu tekniğe ek olarak aynı ameliyatta eş seanslı olarak koltuk altı lenf bezlerine herhangi bir sıçrama olup olmadığı kontrol edilip gerekirse koltuk altındaki lenf bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması gerekebiliyor. İleri evre, büyük boyutlu, birden fazla odaklı kanserlerde ya da memenin korunmasına engel teşkil eden başka tıbbi sebeplerden ötürü memenin korunamadığı durumlarda memenin tamamının alınması gerekebiliyor. Bu teknikte meme başı ve derisi ile tüm meme çıkarılabileceği gibi, onkoplastik cerrahi teknikleriyle memenin sadece kansere sebebiyet veren iç dokusu çıkarılarak, meme başı ve derisi korunabiliyor ve rekonstrüksiyon ile başarılı kozmetik sonuçlar sağlanabiliyor.”

    Meme kanseri, gerek kanser hastalığının kendisi gerekse de ameliyat sonrası memenin kaybına yol açabilmesi nedeniyle kadınların psikolojileri üzerinde olumsuz sonuçlara neden olabiliyor. Op. Dr. Orhan Ağcaoğlu, bu sebepten ötürü, hastaya uygun olarak planlanan onkolojik cerrahi ile birlikte memede daha iyi bir estetik sonuca ulaşmak için kozmetik girişimlerin beraber uygulanabileceğini söylüyor: “Onkoplastik cerrahide rekonstrüksiyon, meme kanseri sebebiyle yapılan ameliyat ile eş zamanlı olarak aynı ameliyatta yapılabileceği gibi, diğer onkolojik tedavileri takiben başka bir seansta da yapılabilir. Rekonstrüksiyon amaçlı sentetik implantlar ile hastanın kendi dokuları kullanılabileceği gibi, hem implantların hem de hastanın kendi dokusunun aynı anda kullanılabileceği teknikler de mevcut.”

    Bu belirtileri dikkate alın!
    Memede kitle
    Memede ağrı
    Cilt değiklikleri (Çukurlaşma, kalınlaşma, çekinti, ülserleşme, kızarıklık
    Meme başı değişiklikleri (Düzleşme, ters dönme, çekilme, kanama, akıntı, pullanma ve egzama benzeri lezyonlar)
    Lenf bezlerinin tutulumuna bağlı değişiklikler (Koltuk altında kitle, kolda ödem)

    “Klinik muayene, görüntüleme yöntemleri ile inceleme ve biyopsi değerlendirmesi meme kanseri şüphesi olan hastaların yüzde 95’inde güvenli bir tanı sağlıyor. Meme kanseri tanısında en sık kullanılan görüntüleme yöntemleri mamografi, ultrasonografi (USG) ve manyetik rezonans (MR) olarak sıralanıyor.”

    RADYOTERAPİ NASIL PLANLANIYOR?
    Radyoterapi; yüksek enerjili X ışınlarının ya da diğer radyasyon türlerinin kanser tedavisinde kullanılması olarak tanımlanıyor. Koç Üniversitesi Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü’nden Uzm. Dr. Duygu Sezen, radyoterapinin meme kanserinin multidisipliner yaklaşımı içinde önemli bir yer tuttuğunu anlattı: “Uygulanan cerrahi prosedüre, hastalığın klinik ve patolojik özelliklerine göre her hasta için uygulanacak radyasyon dozu ve tedavi günü sayısı farklılık göstermekte olup üç ile altı hafta arasında değişiyor. Eksternal radyoterapi, günlük küçük dozlarda, haftanın beş günü pazartesiden cumaya kadar olacak şekilde uygulanıyor. Tedavi planlaması öncelikle simülasyon olarak adlandırılan ve tedavi pozisyonunda çekilen bir tomografi ile başlıyor. Bilgisayarlı planlama eşliğinde hedef alanlar ve korunması amaçlanan normal dokular için doz hesaplaması tamamlandıktan sonra tedavi aşamasına geçiliyor. Tedavi aşamasında kullanılan cihazlar genellikle lineer akseleratör cihazları olup, radyoterapi cihazları ne kadar gelişirse gelişsin, tedaviyi doktorunuzun kılavuzluğunda, medikal fizik uzmanı, hemşire ve radyoterapi teknikerinden oluşan bir ekip yönlendiriyor. Hastalar radyoterapi uygulaması sırasında ağrı hissetmiyor. Tedavi sadece birkaç dakika sürüyor. Ancak hastalarımızın her gün aynı şekilde tedavisinin uygulanabilmesi amacıyla pozisyonlandırılması ve kontrol görüntülemelerinin gerçekleştirilmesi nedeniyle tedavi odasında 15-20 dakika kalması gerekebiliyor. Tedaviden sonra üzerlerinde herhangi bir radyasyon taşımazlar ve bu aşamadan sonra günlük aktivitelerine devam edebilirler.”

    Radyoterapi sırasında nelere dikkat etmeli?
    Tedavi alanı içerisindeki ciltte kızarıklık, kuruluk ve hassasiyet gözlenebilir. Bu nedenle tedavi alanını nemlendirmek amacıyla tedaviden sonra krem kullanılması öneriliyor. Özellikle radyoterapi alanının temizliği ılık su ve nemlendirici sabun ile gerçekleştirilmeli, cildin yıkanması ve kurulanması sırasında yumuşak dokunuşlar yapılmalı, keseleme kullanılmamalı.

    Tedavi alanında sürtünme yaratarak hassasiyeti arttıracak giysilerden kaçınılmalı. Pamuklu ve rahat iç çamaşırı kullanılmalı. Cilt direkt güneş ışınlarından korunmalı. Radyasyon tedavisi bittikten sonra, tedavi gören bölgeye 30 veya daha yüksek SPF (güneşten korunma faktörü) dereceli güneş kremi sürülmeli. Bol bol su içilmeli.

    Özellikle tedavinin son haftalarında ve radyoterapi bitimini izleyen birkaç hafta boyunca yorgunluk gözlenebilir. Tedavi sırasında çalışan hastalar iş temposunu hafifletmeli. Hafif düzeyde yürüyüşler, egzersiz yorgunlukla baş etmede katkı sağlayabilir. Radyoterapi, tedavi alanında saç ve tüylerin kaybına yol açabilir.

    Tedavi süresinde seksüel aktiviteye, doktor aksini belirtmediği sürece devam edilebilir. Bu dönemde güvenilir bir doğum kontrol yöntemi kullanılması önemli. Kanser tanısı alan kişi ile ailesinde bazı endişeler ve negatif düşünceler gözlenmesi doğal. Herkesin strese vereceği yanıt farklı olmakla birlikte, bu endişe günlük yaşantıyı etkileyebilir. Destek almak bu dönemin daha kolay geçirilmesine yardımcı oluyor.

    GENETİK RİSKİNİZİ KONTROL EDİN
    Kanserden korunmak için genetik yatkınlığınızı kontrol ettirmeniz öneriliyor. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümü’nden Prof. Dr. Hülya Kayserili, genetik faktörlerin kanser oluşumundaki etkisini anlattı: “Kadınlarda meme kanseri en sık görülen kanserdir ve 70 yaşına ulaşan her kadının meme kanseri tanısı alma riski sekizde birdir. Tüm kanserlerin oluşum mekanizması genetik kökenli olmakla birlikte, küçük bir bölümü kalıtsaldır. Meme kanserlerinin yüzde 15’i ailevi yığılım gösterirken, yüzde 10’u baskın şekilde genlerle kalıtılmaktadır.”

    Kimlerde genetik yatkınlığın araştırılması gerekiyor?
    Aynı ailede üç kuşakta veya en az üç kişide meme kanseri tanısı varsa,
    Aile bireylerinden birinde menopoz öncesi (50 yaş öncesi) meme kanseri tanısı varsa,
    Ailede meme ve yumurtalık kanserinin varlığı söz konusu ise,
    Aynı bireyde iki memede kanser gelişmesi varsa,
    Ailede, erkek bireyde meme kanseri veya erken yaşta prostat kanseri tanısı ile pankreas, mide, melanom, uterus, kolon, tiroid, sarkom tanısı varsa araştırılma yapılması tavsiye ediliyor.

    Eğer kişi risk kriterlerine uyuyorsa, tıbbi genetik uzmanına başvurmalı. Prof. Dr. Kayserili test yaptıracak kişilere uyarılarda bulundu: “Genetik uzmanı ile görüşmeye giderken bireysel tıbbi dosya ile kanser tanılı aile yakınlarının tıbbi raporları da bulundurulmalı. Genetik uzmanı en az üç kuşağı içeren çok detaylı aile ağacı çizecek, tıbbi dosyaları inceleyecek ve başvuruda bulunan kişi ile aile yakınlarını kanser yatkınlığı ile ilişkilendirilmiş özgün fizik muayene bulguları açısından değerlendirecektir. Tıbbi genetik uzmanı tüm veriler ışığında, hangi gen veya gen paneli ile çalışmaya başlanacağı konusunda bilgi vererek, yazılı onam ile DNA eldesi için örneklem planlayacaktır. İdeal olan ailede kanser tanısı almış bireyde genetik testlerin yapılmasıdır. Kanser tanılı kişide mutasyon tanımlandıktan sonra, mutasyonu kalıtma riski olan tüm bireylere daha hızlı, kolay ve güvenilir tanı testi uygulanabilir. Aile öyküsü genetik tanıya ulaşmada tek parametre değildir, ek fizik muayene bulguları özgün bir gende mutasyon taramasına genetik uzmanını yönlendirebilir. Örneğin, ağız mukozasında koyu kahverengi lekeleri olan bireyde STK11 gen taramasının öncelikle planlanması gibi. Testler kan örneğinde veya DNA elde edilebilen farklı doku (tükrük, bukal sürüntü vb.) örneklerinde gerçekleştirilebilir. Test sonuçlarının yorumları ile hastaya sunulabilir şekilde raporlandırılması testin içeriği ile ilintili olarak 2-8 hafta arasında değişiyor. Bu testlerin sonucunda hastaların ve ailedeki diğer bireylerin nasıl izleneceği belirlenerek, koruyucu cerrahi ve tedaviler ile kanserlerin ortaya çıkması önlenebildiği gibi, kanser tanısı en erken evrede konularak tedavi etkinliği artırılabiliyor. Genetik danışmada bir sonraki aşamada, riski olan diğer aile bireyleri mutasyon taraması için kliniğe yönlendiriliyor.”

    Kaynak: formsante.com.tr/saglik

  • Meme kanseri olabilirsiniz dikkat!

    Meme kanseri olabilirsiniz dikkat!

    Her kadının kabusu olan meme kanserinin belirtileri nelerdir? Meme kanserinin belirtileri nelerdir ve nasıl oluşur? Tüm merak edilenler Kadınlar Kulübü’nde.

    Öncelikle yazımıza meme kanserinin tanımıyla başlayalım ve tedavi sürecine varan bilgilerimizi paylaşalım.
    Meme kanseri,meme dokusundaki hücrelerden gelişen kanser türü olup kadınlarda görülür. Kadınlarda en sık görülen kanser türlerinin başında gelmektedir.
    Meme kanseri meme dokusunun herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Oluşumunda genetik faktörler çok etkilidir.

    MEME KANSERİNİN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

    Meme kanserinin en önemli oluşum nedeni cinsiyet ve yaşlanmadır. Genetik yapıda çeşitli faktörlerin ve normal yaşlanmanın etkisiyle ortaya çıkan bozukluklar kansere neden olur.

    Ancak meme kanserlerinin sadece %7-9’luk bir kısmı ailesel geçişlidir. Özellikle anne tarafında genç yaşta meme kanseri ve erkek meme kanseri görülmesi ailesel bir geçişe işaret edebilir.

    Meme kanserinin yaygın bir şekilde yayılma oluşturduğu bölgeler ise kalça ve omurga kemikleri ile akciğer ve karaciğer olarak tanımlanır.

    Meme kanserine neden olan risk faktörlerine bakacak olursak;

    İlk doğum yaşı:

    30 yaşından sonra ilk doğumunu yapanlarda risk artmaktadır.

    İlk adet yaşı:

    İlk adetini erken yaşlarda görenler, yaşam boyu daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kalacaklarından dolayı risk artmaktadır.

    Menopoz yaşı:

    Menopoz kadının adetten kesildiği, doğurganlığının sona erdiği dönemdir. İleri yaşta, 55’ten sonra menopoza girme meme kanseri riskini arttırmaktadır. Burada da etken uzun süre östrojen hormonuna maruz kalmadır.

    Emzirme:

    En az bir yıl süreyle emzirmenin koruyucu etkisinin olduğunu gösteren verilerin yanı sıra herhangi bir etkisinin olmadığını iddia eden çalışmalar da mevcuttur.

    Doğum kontrol hapları:

    Doğum kontrol haplarının uzun süre kullanımı meme kanseri gelişim riskini arttırmaktadır. Bunun yanı sıra en az beş yıl süreyle bu ilaçların kullanılmasının kalın bağırsak, rahim ve over (yumurtalık) kanseri riskini azalttığı gösterilmiştir. 10 yıldan daha uzun süre kullanımlarda ve özellikle genç yaşta (20 yaş öncesinde) kullanmaya başlamakla meme kanseri, kalp krizi ve inme riski artmaktadır. Burada özellikle belirtilmesi gereken nokta, doğum kontrol hapıyla birlikte sigara içiminin ciddi sorunlara yol açabileceğidir. İkisi birlikte kalp hastalıkları ve inme riskini belirgin arttırmaktadır.

    Menopoz sonrası hormon tedavisi:

    Bu tür ilaçlar genellikle menopoza bağlı şikâyetlerin ortadan kaldırılması veya azaltılması amacıyla kullanılırlar. Bu ilaçlar vücudun üretimini kestiği östrojen ve progesteron hormonlarını içermektedir. Bu ilaçları 5 yıl ve daha uzun süre kullanan menopoz sonrası dönem kadınlarda meme kanseri ve rahim kanseri riski artar.

    Boy ve kilo:

    Uzun boylu kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Bunun nedeni bilinmemektedir. Benzer şekilde bu kadınlarda kalın bağırsak kanseri riski de yüksek saptanmıştır. Menopoz öncesi dönemde aşırı zayıf kadınlarla, menopozdan sonra idealin üzerinde kilosu olan kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Menopoz sonrası dönemde aşırı kilolar ve özellikle yağ dokusu fazla miktarda östrojen hormonu (meme kanserine neden olduğu bilinen hormon) yapımına neden olmaktadır.

    Beslenme: Menopoz sonrası dönemde yağ oranı yüksek gıdalarla beslenme ile meme kanseri gelişimi arasında ilişki mevcuttur. Sebze ağırlıklı beslenmenin ise koruyucu etkisi vardır.

    Alkol:

    Günde 1 bardaktan (1 bira, 1 bardak şarap, 1 duble sert içecek) daha fazla alkol tüketimi kadınlarda östrojen hormonu düzeylerini arttırdığı için kanser gelişim riskini arttırabilir.

    İyi huylu meme hastalıkları: Kist, fibroadenom ve hiperplazi gibi meme hastalıkları iyi huylu tümörlerdir. Biyopsi sonucu habis olmayan oluşumlar tespit edilmesi risk faktörüdür.

    Ailede meme kanseri öyküsü olması: Annesinde, anne tarafından akrabalarında, teyzesinde ve ve/veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda meme kanseri gelişmesi riski normal toplumdan daha fazladır.

    Korunma:

    Bazı risk faktörleri sizin kontrolünüz altındadır. Genel sağlık durumunuzu koruma amaçlı dengeli beslenme, zayıflama veya kilonuzu koruma, sigara içmeme, alkolü sınırlandırma, düzenli egzersiz gibi faaliyetlerde bulunabilirsiniz. Ancak bunlar riskinizi tamamen yok etmez. Bu nedenle meme kanserine yakalanmışsanız bu hiçbir şekilde sizin veya başkasının suçu değildir. Kendinizi suçlu hissetmek veya yanlış olduğunu düşündüğünüz şeyleri veya kişileri suçlamanızın size bir faydası yoktur; tam aksine moralinizi yüksek tutmak tedavinizi de olumlu yönde etkileyecektir.

    Bulgular:

    Meme Kanserinin Belirtileri: Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların çok azında ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dahil olmak üzere meme ucu belirtileri yer almaktadır. Sanıldığının aksine ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır.

    Tanı:

    Erken evrede meme kanserleri diğer kanser çeşitlerinde olduğu gibi ileri dönemlere gelene kadar belirgin bir belirti vermeyebilir. Erken teşhiste en önemli faktör, kişinin bu konuda bilinçlendirilmesidir. Bu nedenle, meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamanız çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını arttırır.

    Erken tanı için üç temel yöntem uygulanabilir. Bunlar ;

    Evde kendi kendine yapılan meme kontrolleri

    Doktor tarafından yılda bir yapılan meme muayeneleri ve

    Mamografi (meme röntgen filmi) olarak sayılabilir

    Kadınların 20 yaşından sonraki dönemde, her ay memelerini kendi kendilerine muayene etmeleri gereklidir. Menopoz öncesi dönemde adetin başlangıcından sonraki 7-10. günlerde, menopoz sonrası dönemde ise her ayın aynı gününde muayene yapmalısınız. Meme dokusu içerisinde herhangi bir şüpheli kitle ele geldiğinde vakit geçirmeden doktora başvurunuz. 20 yaşından sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra yılda bir kez doktorda meme muayenesi yaptırınız. Bu şekilde takip edilen kadınlarda kanserin çok erken dönemlerde yakalanabildiği ve meme kanserine bağlı ölümlerde %30 oranında azalma sağlandığı saptanmıştır.

    Evreleme

    Meme kanseri oluşumu çok hızlı bir süreç değildir. Tümör ortalama 5-7 yılda 1 cm büyüklüğe erişir. Yayılımı öncelikle lenf kanalları yoluyla koltuk altı lenf bezlerine ve daha sonra kan yoluyla karaciğer ve kemik gibi uzak organlara olur. Tümörün yayılımını tespit etmek için evreleme yapılıp, tedaviye karar verilir. TNM sistemi adlı bir evreleme sistemi kullanılır.

    basliksiz-2

    Tedavi:

    Meme kanseri tedavisi, alanında uzmanlaşmış bir ekip tarafından yapılmalıdır. Bu ekibin temel üyeleri meme cerrahı, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğudur. Meme kanserinin temel tedavisi cerrahidir. Tercih edilen cerrahi şekli meme dokusunun tamamen çıkarıldığı mastektomi ameliyatıdır. Ancak, erken evre küçük tümörlerde meme koruyucu cerrahi yapılması da uygundur.

    Kanserli dokunun memeden, çevresinde bir parça sağlıklı meme dokusu bırakılarak çıkarılmasına lumpektomi adı verilir. Ancak, lumpektomi yapılan memelere daha sonra radyoterapi verilmesi şarttır. Yapılan çalışmalar sonucunda meme koruyucu cerrahi sonuçlarının mastektomi ile benzer olduğu anlaşılmıştır. Bu yaklaşım özellikle batı ülkelerinde mastektomiye tercih edilmektedir.

    Sevindirici olarak ülkemizde de giderek daha çok uygulanmaktadır. Cerrahi sonrası gerekiyorsa tamamlayıcı olarak kemoterapi veya hormonoterapiler tıbbi onkologlar tarafından yapılır. Bazı durumlarda radyoterapi de uygulanması gerekebilir. Tedavi kararı verirken tümörün büyüklüğü, koltuk altı lenf bezlerine yayılım olup olmaması, tümörün hormon bağımlılık durumu, Her2 (c-erb-B2) adı verilen kanser geninin varlığı gibi faktörler göz önüne alınır. Tümörün büyük olduğu durumlarda tedaviye önce kemoterapi ile başlanıp tümörün küçültülüp cerrahiye uygun hale getirilmesi gerekebilir. Bu tedavilere doktorunuz karar verip sizi yönlendirecektir.

    Tarama:

    Normalde 20 yaşından sonra meme muayenesi ve yılda bir kez doktorda meme muayenesi yaptırmanız önerilir. Bu nedenle, erken dönemde hastalığın yakalanması için kadınların bilgi sahibi olması gereklidir. 50 yaşından sonra 2 yılda bir mamografi çekilmesi önerilmektedir. Ulusal kanser tarama programı önerilerine göre ülkemizde uygulanan meme kanseri tarama protokolü aşağıda yer almaktadır.
    20-40 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi, iki yılda bir klinik meme muayenesi
    40-69 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi, yılda bir klinik meme muayenesi, iki yılda bir mamografi çekilmesi gerekmektedir.
    Buradaki metin genel bir bilgilendirme olup, hastalıklar değişkenlik gösterebileceğinden kişisel değerlendirme için uzmanınızla görüşünüz.

     

     

  • Meme kanserinin 7 sinyali

    Meme kanserinin 7 sinyali

    Meme kanseri, dünyada her yıl 1 milyon 700 binden fazla kadını etkiliyor. Ülkemizde de durum çok farklı değil, zira her 8 kadından biri; hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanıyor.

    Meme kanseri hiçbir kadının aklına bile getirmek istemediği bir sağlık sorunu. Birçok kadın da bu nedenle belirtileri gözden kaçırabiliyor. Aslında meme kanseri bazı sinyaller vererek geliyor. Bunları göz ardı etmek ise hayatı tehlikeye atmak dışında bir işe yaramıyor.

    Tüm kanser türlerine bağlı ölümler arasında, meme kanserine bağlı ölümlerin akciğer kanserinden hemen sonra geldiğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras erken tanı ve tedavi yöntemlerinin hayat kurtardığına bir kez daha vurgu yapıyor.

    Prof. Uras, “Meme kanserinin erken tanısı için rutin kontroller asla ihmal edilmemeli. Ayrıca erken tanı için 20 yaşından sonra her kadın ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapmalı. Böylelikle meme kanseri ileri aşamalara ulaşmadan fark edilebiliyor” diyor.

    meme_kanseri_belirtiler

    Prof. Uras, meme kanserinin 7 sinyalini şöyle özetliyor:

    Meme kanserinin en büyük sinyali; memede veya koltukaltında ele kitle gelmesi. Kanserli kitleler, diğer şişliklerden sert yapılı, düzensiz kenarlı ve pürtüklü yüzeyi ile ayırt edilebiliyor. Bunun için en etkili yöntem ise; yatağa uzanarak elle muayenenin gerçekleştirilmesi. Bir elinizi başınızın altına yerleştirin. Ardından öteki elinizin işaret ve orta parmağıyla diğer göğsünüze dokunun. Aynı işlemi diğer taraf için de yapın. Meme başından çevresine doğru dairesel hareketler uygulayın. Ardından koltukaltlarına da aynı işlemi tekrarlayın.

    Sıkmadığınız halde, tek memeden veya tek kanaldan kanlı ya da şeffaf renkli akıntılar geliyorsa, nedeninin mutlaka araştırılması gerekiyor. Bu tür meme başı akıntılarına, meme kanseri veya meme kanseri riskini artıran bir lezyon olan ‘intraduktal papillom neden oluyor.

    Aynanın karşısına geçip kendinizi incelediğinizde meme başlarınızda içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu fark ediyorsanız, hemen bir doktora görünmenizde fayda var.

    Genel Cerrah Prof. Dr. Cihan Uras, aynı şekilde aynanın karşısında kendinize bakarken meme başı derisinde soyulma ve kabuklanma gibi belirtiler gördüyseniz, bunların da bir uzman tarafından değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

    Memede büyüme ya da şekil bozukluğunu en iyi aynanın karşısına geçerek görebilirsiniz. Ellerinizi belinize koyun ve bakın bakalım her iki memeniz simetrik mi? Memelerde bir büyüme var mı?

    Eğer bir yere çarpıp yaralanmadıysanız, meme cildinde aniden ortaya çıkan kızarıklık ve yaralar ciddiye alınması gereken belirtilerin başında geliyor

    “Elbette her ödem ve şişlik, meme kanserinin belirtisi değil. Bunlar regl ve hamilelik dönemlerinde de kadınların sıkça yaşadıkları sıkıntıların başında geliyor“ diyen Prof. Uras, “Ancak tabloya meme cildinde içe doğru çekintiler, portakal kabuğu gibi pürüzlü bir görünüm eşlik ediyorsa, hiç zaman kaybetmeden bir doktora başvurun” uyarısında bulunuyor.

    ELLE MEME MUAYENESİNİ ALIŞKANLIK HALİNE GETİRİN!

    Mamografik ve ultrasonografik tarama yöntemleri sayesinde meme kanseri erken teşhis ediliyor ve kişiye özel yaklaşımlar sayesinde tedavideki başarı oranları artıyor. Kadınların özellikle 40 yaşından sonra tarama periyodlarını sıklaştırmaları gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Cihan Uras, erken tanı için elle muayenenin alışkanlık haline getirilmesi gerektiğini vurgulayarak “20 yaşından sonra her kadın ayda bir kez kendini kontrol etmeli ve bu alışkanlık her genç kadına kazandırılmalı” diyor.