Etiket: Korse

  • Sürekli korse takmak zararlı mı?

    Sürekli korse takmak zararlı mı?

    Son günlerde basın yayın organlarında yer alan ve halkımıza yanlış bir mesaj olarak verilen korse ile fit görülme, zayıflama sloganlarına rastlıyoruz. Bu tarz sloganlar, biraz kilosu olup, bel ve sırt kaslarının hatta özellikle karın kaslarının fonksiyonlarını bilmeyenler için ilgi çekici olabiliyor. İlk planda kişilerin isteği kilo kaybının lokal bölgelerde olması ve göze hoş gelen karın olması sebebiyle KORSE olayı çok cazip.

    Bel ve karın bölgesinin kas yapısı çok kompleks yapı içerir. Özellikle uzunlamasına bir grup kasların seyrettiği alanlara çapraz ve yere paralel diyebileceğimiz kas grupları girer. Uzunlamasına kasların ise kendi bölümleri vardır ve ayrı ayrı fonksiyonlara yararlar. Ayrı ayrı çalışsalar da bir bütün olarak OMURGANIN en önemli destek dokusudur. Zaten bizi ayakta tutan, rahatça yol yürüyebilmemizi sağlayan esnek bir omurganın 3 önemli destek dokusundan birisi KASLARIMIZDIR. Diğerleri ise sağlam bir kemik yapısı ve eklemlerdir. Bir futbolcunun bile topa vurabilmesi ve kafa atabilmesinden tutun da, basketbolcunun topu sürebilmesi, şut çekebilmesine kadar en ciddi görevi KOR kasları oluşturur. KOR kasları ise öndeki karın kasları ve arkada uzunlamasına giden kaslar ile çapraz kasların bir bütünü diyebiliriz.

    KORSE dediğimiz olayın tam bir sarmal yapı ile dıştan bu bölgeyi By-Pass etmek olduğunun bilinmesi gerekir. Yani devre dışı bırakılan bu kas grubu sayesinde kişinin daha fit ve zayıflamış hissinin tam bir yanılgı olduğu aşikardır. Kasların hareketsiz kaldığında ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE eridiğinin bilinmesi gerekir. Fakat istenilen zayıflamanın YAĞ DOKUSU olmayıp çok zor kazanılan ve tüm omurganın destek dokusu olan kas gruplarından olduğunu anlamak GEÇ OLABİLİR. Biz Omurilik Ve Sinir Cerrahları olarak hastaların omurgasın yönelik müdahalelerde bile en fazla 45 gün korse takmayı uygun görürüz. Ki bu bile sakınca yaratabileceği için aktif egzersizler ile desteğin devam etmesine yönelik tedavilerimiz vardır. Düşünün ki bir kişinin extremitesindeki bir kırık nedeniyle alçıya alınıp 1, 1.5 ay sonra çıkartılmış olsun. Ortaya çıkan manzara tam bir dehşet içerir. Bir tarafta normal bir extremite varken, alçıdan çıkanın incelmiş ve kurumuş olduğu. KORSE’ de aynı etkiyi omurganın destek kas dokularını devre dışı bırakarak yapar.

  • Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülüyor. Endüstriyel, rafine gıdalar ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın %50’leri geçtiği söyleniyor.

    Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla arasında birinci ya da ikinci sırada. Her ne kadar aksini iddia edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmekte!!

    Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yazdığı bu yazıda tedavisinde asit azaltan ilaçların kullanıldığı göğüs yanması (reflü) ve mide ekşimesi gibi şikayetlerin ilaçsız, sadece diyet ile nasıl düzelebildiğini öğreneceksiniz.

    Tıpta müthiş ilerlemeler oluyor. Bir yığın modern mide ilacı keşfediliyor. Bunlara rağmen reflü giderek artıyor? Neden?

    Gastroözofagiyal reflü (GÖR) ya da kısacası reflü mide içinde bulunan yemek ve asidin yemek borusuna (Özofagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak da biliniyor.

    Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülmekte. Endüstriyel ülkelerde insanların en azından yüzde 20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın yüzde 50’leri geçtiği söylenmekte. Zaten ilaç satışları da bunu gösteriyor. Mide asidini azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada. Bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok, sadece günü kurtarıyorlar. Zaten tedavi edici olsa idi bu kadar satılmazlardı.

    Reflünün oluşum mekanizmasından biraz bahseder misiniz?

    yemek borusunun (özofagus) alt ucunun mide ile birleştiği yerde alt özofagus büzgeçi (sfinkter) denilen, kastan oluşmuş kapak benzeri bir yapı bulunuyor. Bu büzgeç yutma sırasında yemek mideye inerken gevşeyip açılıyor, diğer zamanlar büzüşüp kapanıyor. Normalde yemek borusu yolu ile mideye inen yiyecek nadiren mideden tekrar yukarıya, yemek borusuna çıkıyor. Olsa da bu çok kısa sürüyor.

    Reflüde yemek borusu (özofagus) alt büzgeçi kapalı olması gerektiği zaman gevşer ve mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Mide şişkinliği mevcut durumu azdırıyor. Geri kaçış nadiren bu büzgeçin tonusunun (belirli kasılma hali) yetersizliğine, yani gevşekliğine bağlı.

    Mide yüzeyini döşeyen hücreler midenin salgıladığı güçlü aside karşı dayanıklı. Halbuki yemek borusunun döşemesinin bu güçlü asitten korunacak bir özelliği yok. Uzun süre mide asidine maruz kalırsa burada mikropsuz bir iltihap gelişiyor; buna tıp dilinde ösofajit deniyor. Ösofajit uzun erimde yemek borusu kanserine yol açabiliyor.

    Ne gibi belirtileri ve yan etkileri var reflünün?

    Hastalar reflüyü genellikle göğüs kemiğinin altında bir “yanma” ve ”baskı” olarak hisseder, bazen de bu yanma hissi boğaza doğru yansır. Yanma ve baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve bazen saatlerce sürebilir. Bazen ağza ekşi su da gelebilir. Astım, larenjit (ses kısıklığı), yutma güçlüğü görülebilir.

    Reflü tedavi edilmez ise yemek borusunda darlık ve kanamalara yol açabiliyor. Astımlı hastaların en az üçte birinin altında sebep olarak reflü vardır. Uzun süre reflüsü olan bir kişide yemek borusu kanseri de gelişebiliyor.

    mide

    Reflü teşhisi nasıl konuyor? Tedavisi nasıl?

    Hastanın şikayetleri iyi değerlendirilirse reflü teşhisi hiçbir laboratuar yöntemine başvurmadan genellikle rahat konuluyor. Başka şüpheli bir durum yoksa radyolojik incelemelere ve endoskopiye nadiren gerek duyuluyor.

    Klasik reflü tedavisinde üç grup ilaç kullanılıyor; anti asitler, H2 reseptör kırıcıları ve proton pompa inhibitörleri. Antiasitler mide asidini nötralize eden bikarbonat gibi alkali maddeler. Diğerleri ise mide asidini azaltan ilaçlar. Bu ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada.

    Her ne kadar akut devrede bu ilaçlar yemek borusundaki yanmayı azaltsa da hastalığı tedavi edici bir özellikleri yok. Uzun süre kullanılmaları halinde bir yığın ciddi yan etkileri de oluyor.

    Sanılanın aksine reflülü hastalarda midenin asit üretiminde bir fazlalık yok. Hatta birçok reflülü hastada (özellikle yaşlılarda) mide asit salgısı düşük (1). Mide asidinin çok sayıda görevi var. Bunun ilaçlarla azaltılması bir yığın yan etkilere neden oluyor.

    Biraz o yan etkilerden bahsetseniz. Çünkü o kadar çok insan bu ilaçları kullanıyor ki…

    Evet, çok haklısınız. Üstelik hekimlerin büyük çoğunluğu bu yan etkileri hastalarına açık açık anlatmıyor. Mesela o hasta belki mide ilacı yüzünden zatüre oluyor ama kendisi bunu bilmiyor. Hatta muhtemelen hekimi de.

    Mide ilacı yüzünden akciğer hastalığı geçiriyoruz yani…

    Mesela ABD’de sağlık merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış bir araştırmaya göre asit azaltan ilaçları kullananlarda kullanmayanlara göre 4 kat fazla zatüre (akciğer iltihabı, pnömoni) olduğu saptanmış (2).

    Çünkü mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimizle aldığımız mikropları öldürmek. Yani mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biri. Mesela ülser hastalığına sebep olan helikopter bakterileri (helikobakterler) düşük asitli ortamlarda yaşama şansına sahip oluyorlar. Birçok mikrobik ishalin altında yatan neden de aynı.

    Mide asidinin azalmasının başka bir zararı da B12 vitamini yetersizliğine yol açması. B12 vitamini yetersizliği çok önemli çünkü kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına, algılama bozukluklarına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermekte. Yüzde 20’lere 30’lara varan oranlar bildiriliyor. Bunun temel nedenleri hekimlerin hastalarına kırmızı et yeme yasağı koymaları ve reçetelerine yazdıkları mide ilaçları!(3)

    Mide asidinin B12 vitamini emilimine 2 temel faydası var. Mide asidi, diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını sağlıyor. Aksi halde vitaminin bağırsaktan emilerek kana geçmesi çok zorlaşıyor. Yine B12 vitamininin emilebilmesi için midede intrinsik faktör denilen bir yapıyla birleşmesi gerekiyor ki, bu faktörün salgılanması da asit azlığında azalıyor.

    Mide ilaçlarının bir zararı da protein sindirimini bozması. Yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, psikiyatrik (otizm, depresyon, hiperaktivite) enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Haşimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım, vb.) gelişebiliyor.

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltıyor. Mide asidini azaltan ilaçlar bu kadar çok kullanıldığına göre yemek borusu kanserlerinin de azalması gerekiyordu. Ne gezer? Tam tersine son 15-20 yemek borusu kanserleri 3-4 kat arttı .

    Beslenme alışkanlıklarımızın reflü ile bir ilişkisi var mı?

    Şişman kişilerin çoğunda reflü var. Bu nedenle fazla yağlı yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüş. Fakat reflünün diyetteki yağ miktarı ile değil, şişmanlıkla ilgisi olduğu gösterilmiş (5).

    Buna karşılık rafine (hızlı kana karışan) şekerlerin diyetteki fazlalığı ise reflüye neden olmakta. Yapılan bir araştırmada reflüsü olan hastaların diyetindeki glisemik endeksi yüksek gıdalar çıkartıldığında hastalık belirtilerinin bir hafta içerisinde düzeldiği gösterilmiş (6). Hatta bu çalışmaya katılan hastalar alkol, sigara ve kahve gibi kötü alışkanlıklarına devam etmelerine rağmen reflü şikayetleri düzelmiş. Bahsi geçen hastalar mide ilaçlarının tümünü kesmişler. Maalesef bu konuda yapılan tek araştırma bu.

    Bizim gözlemlerimiz de aynı şekildedir. Düşük şekerli bir diyet olan “Taş Devri diyeti”ni uygulayan kişilerin çok büyük bir bölümünde (neredeyse hepsinde) reflü birkaç gün içinde kendiliğinden kayboluyor. Düşük şekerli diyetin reflüyü nasıl azalttığının mekanizması iyi bilinmemekte.

    Bu aşamada Dr. Batmanghelidj’in açıklamaları önemli. Daha önce de su konusunda anlattığım gibi birçoğumuzda bulanan gizli susuzluk nedeni ile (yani eğer yeterli sıvı almıyorsak) vücudunuz histamin salgısını artırıyor (zaten asit ranitidin, simetidin gibi mide ilaçları da histamin salgısını azaltıyorlar). Histamin akciğer damarlarını ve uzuvlarımızdaki damarları büzerek sıvı kaybını önlüyor. Böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlıyor. Fakat bunun karşılığında histamin mide asit salgısını da artırıyor.

    Midede proteinli gıdayı sindirecek olan asit, mide döşemesindeki hücrelere zarar vermiyor. Hâlbuki onikiparmak bağırsağının hücreleri aside mide hücreleri gibi dirençli değil. Normalde mide asiti arttığında sekretin denilen hormon da artarak pankreastan bikarbonat salgısını artırıyor.

    Ancak midedeki asiti nötralize edecek kadar bikarbonat salgılandığında mide kapısı (pilor) açılarak mide asiti ve yiyecekler onikiparmak bağırsağına geçebiliyor. Eğer geçerse onikiparmak bağırsağına geçen asit buradaki döşemeyi (mukoza) tahrip ederek ülser yapıyor.

    Neyse ki çoğu kez pilor spazma uğrayarak bu duruma izin vermiyor. Ama bu sefer mide içi basıncı artıyor. Sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor. İşte reflü dediğimiz şey bu. Bu arada midenin kronik olarak şişkin olmasmide üst kapısının diyafram yarığına (hiatus) fıtıklaşmasına neden oluyor (hiatus fıtığı).

    Aslında başka bir sorun da mide asit salgısının azalması. Ülser şikayeti olan kişilerin çoğunun mide asit salgısı sanılanın aksine düşük oluyor. Midedeki proteinler asitle yeterince parçalanamayınca mide kapısı açılmıyor ve sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor

    Bence hipoglisemide de benzer şeyler oluyor. Hipoglisemi sırasında vücudumuz kan şekerini yükseltmek için adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarını artırıyor. Biliyorsunuz kortizol mide asit salgısını artıran bir hormon. Pankreas kortizolün fazladan salgıladığı bu asiti nötralize edecek kadar bikarbonatı kısa zamanda salgılayamadığı için az önce anlattığım gibi pilor sıkı sıkıya kapanıyor. Mide içi basıncı artıyor, yiyecekler bağırsağa geçemiyor ve artan basınç nedeni ile yemekborusu alt büzgeçi açılıyor. Sonuçta mide içindeki yiyecekler ve kortizol yüzünden artan mide asidi yemek borusuna geri tepiyor.

    Suyun da reflü ve ülser tedavisinde çok önemli olduğu söyleniyor. Bu nasıl oluyor?

    Birçoğumuzun yeteri kadar su içmediği açık. Bu nedenle vücudumuz tam anlamı ile görevlerini yerine getirmiyor ve çeşitli kronik hastalıklar ortaya çıkıyor. İran asıllı ABD’de yaşayan Dr. Fereydoon Batmanghelidj (Feridun Batmangeliç) Su: Hasta Değil, Susuzsunuz kitabında tüm hastalıkların en önemli nedenin, vücudun susuz kalması olduğunu söylüyor . Bu bilim adamına göre yeterli su tüketimi nerdeyse bütün hastalıkların korunmasına yardımcı olabiliyor. Yeterli suyun en faydalı olduğu hastalık ise reflü ve ülserler.
    Dr. Fereydoon Batmanghelidj’in hikayesi çok ilginç. Batmanghelidj İran İslam Devrimi sırasında 1979 yılında idamla yargılanmak üzere hapiste yatıyor. Hapishanedeki ilk günlerinde şiddetli kıvrandırıcı ülser ağrısı olan bir mahkûma hapishanenin revirinde hiç ilaç olmadığı için iki bardak su veriyor. Ağrı 8 dakika içinde geçiyor. Daha sonra hastası 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2 büyük su bardağı) su içmeye devam ediyor. Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyor. Hasta yıllarca mide ağrısı çekmiyor.

    Batmanghelidj ilk hastadan sonra hapisten çıktığı 1982 yılına kadar 3000’den fazla ülserli mahkûmu sadece suyla tedavi ediyor. Hapse girdiğinden bir yıl sonra ilk duruşmaya çıktığında hâkime insan sağlığı için çok önemli bir buluş yaptığını, yaptığı bu buluşun İran ve Batı tıp dergilerinde yayınlanması için bir makale yazdığını söylüyor. İdam edilmeden önce bu yazıyı kendisine teslim etmek istiyor. Hâkim duygulanıyor ve cezasını 3 yıla indiriyor. Daha sonraki aylarda ise erken tahliye kararı veriyor. Fakat Batmanghelidj araştırmalarını tamamlamak için erken tahliye teklifini kabul etmiyor, izin alarak fazladan birkaç ay daha hapishanede kalıyor (toplam 2 yıl 7 ay) ve çalışmalarını tamamlıyor (7).

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Reflü ve ülseri benzer şekillerde tedavi ediyorum. İkisini birlikte anlatayım. Acil tedavinin ilk adımı hastaya 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2.5 büyük su bardağı) su vermek (günde toplam en az 4 litre). Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyorum. Daha önce de anlattığımız gibi Dr. Batmanghelidj bu şekilde binlerce hasta tedavi etmiş.

    İkinci önemli adım rafine şekerlerin, un ve şekerden mamul gıdaların, belirgin bir şekilde azaltılması. Taş Devri diyeti bu amaca çok uygun.

    Zatürree-mide ilaçları

    ABD’de yapılan bir araştırmaya göre primer bakım merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış (6). Bu hastaların 5,551’inde primer pnömoni (zatürree) saptanmış. En az bir yıl asit salgısı azaltan ilaç kullanan kişilerde pnömoni sıklığı %2.45 iken, bu tip ilaçları kullanmayanlarda oran %0.6 olarak bulunmuş; yani dört kez daha az pnömoni olmuş.

    Mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimiz ile aldığımız mikropları öldürmektir.

    Yanı mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biridir. Yukarıdaki sözü edilen çalışmada zatürreenin mide asidi azaltan ilaçları kullananlarda 4 kat fazla görülmesi bu konunun önemini daha da iyi vurgulamaktadır.

    B12 vitamini-mide ilaçları

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını engeller. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermektedir. Bunun temel nedenleri kırmızı et yeme yasağı ve mide ilaçlarıdır . B12 vitamini eksikliği kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir.
    B12 yetersizliğinden korunmak için asit azaltan ilaçlar kesilmeli ve C vitamini ya da diğer doğal asitli yiyeceklerden zengin bir diyet ile beslenilmelidir.

    Mide ilaçları ve hazımsızlık

    Mide ilaçları asit salgısını azalttığından ya da var olanı etkisizliştirdiğinden protein sindirimi büyük ölçüde bozulur. Bu durum sonucunda yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Hoshimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım vb) gelişebilir.

    Mide ilaçları ve minerallerin emilimi

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltır. Örneğin antiasitler fazla kalsiyum içermesine rağmen mide asitliğini azalttığı için iyi bir kalsiyum kaynağı değillerdir.

    Kanser ve reflü ilaçları

    Mide asidini azaltan ilaçların Barett ösefagusunu azaltması lazım geldiği varsayıldığına göre, son 15-20 yıldır yemek borusu kanserlerininin de azalmasını beklerdik. Halbuki bu dönem içinde ösefagus kanserleri 3-4 kat artmıştır !!

  • Geriye doğru gerinin ve esneyin

    Geriye doğru gerinin ve esneyin

    Farkındaysanız sınav yorgunluğu olan gençlerimizde kambur bir duruş var. Çok kambur bir duruş ve farkında olmadan spazm altında kalmak dolaşımı bozar ve ağrıya neden olur.

    Her gördüğünüz yerde gençleri hemen uyarın, kambur durmamalarını ve omuzlarını geriye doğru getirebildikleri kadar getirerek esnetmelerini söyleyin. O sırada boyunlarını da birkaç kez geriye doğru esnetsinler. Bu onlardaki gerginliğin azalmasına, dolaşımın canlanmasına yardımcı olur. Gün içerisinde en az 15-20 kez derin derin esneyin. Esnemek beyni en iyi oksijenlendiren ve vücuttaki gerginliği alan olaylardan biridir.

    İlgili konular ;

  • Reflü Hastalığı

    Reflü Hastalığı

    Reflü gastro osefageal reflu: Normalde yediğimiz yiyecekler yutkunma fonksiyonuyla yemek borusunda (osefagus) ilerler ve mideye geçerler. Midenin yemek borusuyla birleştiği noktada bulunan kaslar kasılarak diyaframın da yardımıyla kapak görevi görürler. Bu kapak görevi yapan oluşuma sfinkter adı verilir. Çeşitli nedenlerden dolayı kapak sisteminin yetersiz çalışması sonucu mideye giren yiyecekler tekrar yemek borusuna kaçar. Mide içeriği midede eklenen enzimlerle asidik bir yapı gösterir. Mide içeriğinin PH ı oldukça düşüktür. PH nın düşük olması asitlik derecesinin yüksek olması anlamına gelir. Reflüde sfinkter yeterince kasılmadığı için midenin asidik içeriğinin bir kısmı ösefagusa geri döner. Uzun süre bu içerikle temas eden ösefagusta buna bağlı olarak tahribatlar oluşur. Ayrıca ince bağırsaktan mideye safra sızıyorsa içeriğe safra da eklenerek tahribatın artmasına neden olur.

    Reflünün oluşumunda birkaç etken rol oynamaktadır.

    – Kapak sisteminin yetersiz çalışması
    – Mide fıtığı
    – Mide boşalım süresinin uzaması
    – Beslenmede ve davranışlarda yapılan hatalar.

    Reflü çeşitli belirtilerle kendisini gösterse de bazı vakalarda hiç belirti de göstermeyebilir. Genel reflü belirtileri ;

    – Midede yanma hissi
    – Göğüs boşluğunun orta kısmında ağrı, yanma, sıkışma ve çarpıntı hissi
    – Boğaz ağrısı, ses kısıklığı, öksürük (mide içeriğinin yemek borusundan boğaza kadar gelmesiyle boğaz ve ses tellerinde tahriş , gıcıklık , ses kısıklığı ve öksürük oluşabilir.)
    – Ağızda oluşan acı veya ekşimsi tat
    – Şişkinlik hissidir.

    Bu belirtiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir.
    Reflünün tanısı endoskopik görüntüleme ve pH değerinin ölçülmesiyle konur.

    Reflünün tedavisi birkaç şekilde olur;

    – İlaç tedavisi
    – Cerrahi yöntemler
    – Davranış ve beslenme şekillerinin düzenlenmesi

    İlgili Konular ;

    – Reflünün belirtileri nelerdir?
    – Mide yanması ve mide ekşimesi şikayetim var, reflü hastası olabilir miyim?
    – Reflü hastaları nelere dikkat etmeli?
    – Reflü nedir?
    – Reflü hastalığının tanısı nasıl konulur?
    – Reflü hastalığı tedavi edilmezse tehlikeli olabilir mi?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?
    – Reflü hastalığının tedavisinde hangi cerrahi yöntemler kullanılır?
    – Reflü ameliyatının başarı oranı nedir?
    – Reflü ameliyatından sonra iyileşme süreci nasıl olur?

  • İç çamaşır hileleri

    İç çamaşır hileleri

    Destekleyici, fonksiyonel iç çamaşırları sayesinde göğüsleriniz ve kalçalarınız hep biçimli görünmesi artık mümkün.

    Vücudunuzdaki, görüntüsünden hoşlanmadığınız bölgeleri istediğiniz şekle sokmak mümkün. Ünlü markaların özel olarak üretilen sütyen ve külotları vücudunuzun biçimli görünmesi için pratik bir seçenek sunuyor.

    Kadınların en çok üzerinde durdukları bölge göğüsler. Göğüs estetiğine verilen önem yüzyıllar öncesine dayanıyor. Yunan Tanrıçaları bel bölgelerine uygulanan bağları olan giyim eşyalarıyla göğüslerini belirginleştirirlermiş. Victorya döneminde kombinezon bu görevi görmüş. 20. yüzyıla girerken bütün bunlar ortadan kalkmış ve 1930‘lu yıllardan sonra sütyen kullanılmaya başlanmış.
    Günümüzde sütyen, kadınlar için bir iç çamaşırı olmanın yanında göğüslerin görüntüsü için de ayrı bir öneme sahip. Ünlü markaların yeni tasarımlarında saten ve dantellerin yanında göğüs büyütücü ya da küçültücü özellikli modellerden bahsedilir oldu.

    Daha bitmedi. Marifetli iç çamaşırları sadece göğüslerinizi güzel göstermekle kalmıyor. Büyük kalçalardan yakınıyorsanız buna da çare var. Kalçaları toplayan külotlar hizmetinizde. Kalçalarınızı daha düzgün ve küçük gösteren, ayrıca kıyafet içinde belli olmayan dikişsiz korselerle düzgün bir vücut ve rahatlık garanti.

    Penti‘nin fonksiyonel iç çamaşırı serisi oldukça zengin. Göğüsleri büyük ya da küçük gösteren sütyenler, kalçaları toplayan külotlar, ayrıca her tür giysiyle giyilebilecek özellikte üretilen ürünler hem şıklığınız hem de rahatlığınız için birebir. Penti‘nin Parah Air Bra ürünü, göğüslerinin daha büyük görünmesini isteyenler için. Parah Air Bra ayrıca hafif yapısıyla sırt ve boyun ağrısını engelliyor. Bunun dışında Lovable Flower ve Lovable İdea da göğüslerinizin hayran kalınacak güzellikte görünmesini sağlıyor, görünmeyen dikişleri sayesinde de her tür giysiyle rahatlıkla kullanılabiliyor. Penti‘nin DIM Ventre Plat adlı ürünü korseye yepyeni bir anlayış kazandırıyor. Arzulanan vücut ölçülerine ve biçimine sahip olunmasını sağlayan Ventre Plat, korselerin aksine popo kısmını bastırmıyor. Parah Air Bra sütyen, Lovable Flower sütyen, Lovable Idea sütyen, DIM Ventre Plat korse ve slipler gibi özel ürünler kullanıma sunulmuştur.

    Gossard’ın, Ultrabra serisi göğüs büyütme fonksiyonu ile dikkat çekiyor. Özel tasarımlı Gossard Ultrabra Superboost şık ve rahatlığın yanında bugüne kadar elde edilen en doğal büyük göğüs görünümü sağlıyor. Gossard Ultrabra Superboost tüm YKM mağazalarında satılmaktadır.

    Wonderbra, göğüsleri bir beden büyük gösteren modelleriyle dikkat çekiyor. Askılar, işlemeli olmasının yanı sıra boyundan geçirilebiliyor. Böylelikle gece kıyafetleriyle rahatlıkla kullanılabiliyor. Wonderbra‘nın göğüsleri dolgun gösteren ve istenildiğinde askısı çıkarılarak boyundan bağlanabilen ürünü Wonderbra L‘Authantique !

    Ayyıldız’ın uzman stilistlerce hazırlanan 2001 koleksiyonunda orijinal tasarımların yanı sıra göğüsleri olduğundan daha dolgun gösteren sütyenler bulunuyor. Ayyıldız‘ın Mig Magni Bra silikonlu sütyen, Unlem Bra orta kısmı ipli ayarlanabilen sütyen, Magni Bra dantelli silikonlu ve Cup Bra dikişsiz süngerli sütyen gibi ürünleri beğenilerinize sunulmuştur.

    Giyebileceğiniz en konforlu ve toparlayıcı sütyen

    Aire Bra ile canınızı acıtan tellerden, kancalardan, bantlardan kurtuluyorsunuz. Aire Bra sütyen vücudunuzu, tüm bu acı veren tel, kanca ve bantlara ihtiyaç olmaksızın kusursuz bir şekilde destekliyor. Aire Bra sütyen’in özel havayı geçiren kumaşı, desteklenmesi, şekillenmesi, şık görünmesi ve toparlanması gereken yerlerin tamamında amacına başarıyla ulaşır.

    Aire Bra ile artık rahat bir nefes alabilirsiniz. Bu sütyen gerçekten de göründüğü kadar konforlu!

    Aire Bra ile sütyen ölçünüz, gömlek ölçünüzle aynıdır. Giydiğiniz bedende sütyeninizi seçin ve hep arzu ettiğiniz dünyanın en rahat ve en uyumlu sütyeniyle tanışın. Aire Bra, vücudunuza mükemmel bir şekilde uyum sağlar. İster minyon tipli biri olun, ister geniş ve yapılı; sizi rahat ettirecek ve hep en iyi şekilde görünmenizi sağlayacak bir aire bra mutlaka var. Aire Bra sütyen, tasarımcıları tarafından özel olarak ve titizlikle tasarlanmıştır.

    Sıkmayan ve batmayan sütyen

    Aire Bra, sıkmaz, batmaz ve vücudunuzda izler bırakmaz. Tek parça olarak üretildiği için tel, askı, kanca gibi ayrıntılarla rahatsız olmanıza gerek yoktur. Aire Bra, bundan sonra vazgeçmek istemeyeceğiniz tek sütyeniniz olacak.

    Ölçüden bağımsız bir şekilde destekleyen dikişsiz mikrofiberler

    Aire Bra, hem yumuşak hem de mükemmel destek sağlayan ve vücudunuzu saran mikrofiber malzemeden üretilmiştir. Yeni ‘Vücut Şekillendirme’ teknolojisi tellere ve askılara ihtiyaç duymaksızın göğüslerinizi şekillendirir.

    Dikişsiz mikrofiber, doğal göğüs şeklini ve pozisyonunu destekleyecek şekilde rol alır. Aire Bra büyük göğüslü kadınlar için de idealdir. Göğüsleriniz daha diri,dolgun ve inanılmaz gözükecek!

  • Laura Baresse’de Aşkın Dili İtalyanca

    Laura Baresse'de Aşkın Dili İtalyanca | 1LAURA BARESSE’DEN SEVGİLİLERE ÖZEL KOLEKSİYON

    Laura Baresse 14 Şubat Sevgililer Günü için tasarlanan ürünleri beğenilere sundu. Ti Amo adı verilen koleksiyonda aşkın ve tutkunun rengi olan kırmızı ön planda yer alıyor.

    Sevgililer günü koleksiyonunda dantel ve saten kumaşların hakimiyeti görülüyor. Kırmızı ve siyah rengin ağırlıkta olduğu sutyen külot takımlarda yer alan ışıltılı taşlar, sevgiyi anlatan motifler büyük beğeni topluyor. Laura Baresse’nin sevgililer gününe özel olarak tasarladığı modellerde külotlar 19.90, sutyenler 44,90 TL’den satışa sunuluyor.

    Laura Baresse serisinin en romantik ve kadınların ruhuna hitap eden ürünleri www.laurabaresse.com web sitesinde, Laura Baresse Shoplar’da ve tüm seçkin iç giyim mağazalarında bulabilirsiniz. Laura Baresse'de Aşkın Dili İtalyanca | 2

  • Ayyıldız’dan 2011 Gelinlik İç Çamaşır Modası

    Bir yıldız gibi parlayın…

    Her genç kızın rüyalarını süsleyen o muhteşem anda gerçek bir yıldız gibi parlayabilmeleri ve kendilerini prenses gibi hissetmeleri, o sihirli beyaz gelinliği giymesiyle başlar.

    Temizliğin ve saflığın simgesi olan beyaza, Türkiye’nin en büyük iç giyim markası Ayyıldız, tüm gelin adayları için tekrar hayat veriyor, her yaş grubundan bayanın iç dünyasına hitap ederek bir çok seçenek sunuyor. Gelinliğinizin altına kullanılabilecek birbirinden şık ve seksi straples,jartiyer,dantelli gecelik, kombinezon, bustiyer,korseler ve fonksiyonel ürünler arasında vücut kusurlarını gizleyen çamaşırlar görmeniz mümkün.

    Hayatınızın en önemli gününde bir yıldız gibi parlamak için yapmanız gereken bedeninize ve ruhunuza uygun modeli size en yakın Ayyıldız mağazalarından seçmek.

    Ayyıldız'dan 2011 Gelinlik İç Çamaşır Modası | 3

    Ayyıldız'dan 2011 Gelinlik İç Çamaşır Modası | 4

    Ayyıldız'dan 2011 Gelinlik İç Çamaşır Modası | 5

    Ayyıldız'dan 2011 Gelinlik İç Çamaşır Modası | 6

    Ayyıldız'dan 2011 Gelinlik İç Çamaşır Modası | 7

  • My Heart Koleksiyonu : Ayyıldız ile Sevgililer Günü

    Ayyıldız‘la Hatırlanmak Özeldir !

    Ona verebileceğiniz en değerli armağan elbette aşkınız. Ayyıldız’da size sunduğumuz hediye alternatifleri ile aşkınızı en özel şekilde ifade edebilirsiniz.

    Ayyıldız ‘ın “My Heart” koleksiyonu 14 Şubat sevgililer günü gecesinde aşkın ateşini hissetmenizi sağlayacak. Birbirinden özel tasarımlarla hazırlanan koleksiyonda ister kırmızının tüm tonlarıyla baştan çıkarın, ister kalp baskılı pijamalar ile ona kalbinizi hediye edin. Üstelik % 70’e varan indirim fırsatını kaçırmayın.

    My Heart Koleksiyonu : Ayyıldız ile Sevgililer Günü | 8My Heart Koleksiyonu : Ayyıldız ile Sevgililer Günü | 9My Heart Koleksiyonu : Ayyıldız ile Sevgililer Günü | 10My Heart Koleksiyonu : Ayyıldız ile Sevgililer Günü | 11