Etiket: konuşma

  • Yatakta seksi sözcükler…

    Yatakta seksi sözcükler…

    Eğer yatakta seksi sözcükler söylemek size göre değilse ve bu fikirden bile nefret ediyorsanız tabi ki hayır deme hakkına sahipsiniz.

    Fakat bu fikirden hemen vazgeçmeden önce bir deneyin.

    Birçok seksüel aktivite gibi bunu yapmayı öğrendiğinizde ve iyi olduğunuzu gördüğünüzde partnerinizi mutlu edebilirsiniz. Bu hareket size keyif verici ve hoş gelebilir.

    Bunu bir düşünün

    Onun kulağına birkaç kelime fısıldıyorsunuz ve o hızlı hızlı soluk alıp vermeye başlıyor. Konuşmaya devam ediyorsunuz ve o daha fazla tahrik oluyor. Sonunda sizi gerçekten istiyor ama siz “Henüz değil” diyorsunuz. Sizi daha fazla isteyene kadar konuşmaya devam edin.

    Ne demek istediğimi gördünüz mü? Bu öğrenmekten hoşlanacağınız bir şey. Eğer erkeğinizin sizinle tutkulu bir şekilde konuşmasını istiyorsanız ve o bunu bilmiyorsa ona bazı temel kuralları öğretin. Eğer yanlış yaparsa ona bunu söylemeyin ve kendini kötü hissetmesine neden olmayın.

    Neyi seviyor neyi sevmiyorsunuz paylaşın!

    Yetişkin olduğumuz için bu konu hakkında da yetişkin gibi konuşmak istiyoruz. Bu işin kuralı budur. İkiniz içinde neyin tahrik edici olduğunu bulmanız gerekiyor.

    Normal kelimelerden daha kaba kelimeler de hoşunuza gidiyor olabilir ya da tam tersi bazı kelimeleri partneriniz ağzından duymak size hiç hoş gelmeyebilir. Bunu onunla paylaşın aynı şekilde onun da paylaşmasını sağlayın. Seksi bulduğunuz sözleri de birbirinizle paylaşın. Ona bunu söylemekten çekinmeyin.

    Kelimelerin gücü

    Bazı çiftler kendi kelimelerini kendileri yaratmışlardır. Böylece başka insanların içinde de bunu konuşabilirler. Kalabalık bir ortamda ya da çocuklarının yanında bu cümleyi söylemek seksi bir yoldur.

    “Evet sana tam olarak bana ne yapmanı istediğimi anlatayım. İlk olarak beni tutkulu bir şekilde öpmeni istiyorum. Daha sonra elini karnıma koymanı ve daha sonra da pantolonumdan içeri sokmanı istiyorum.” Ne istediğiniz hakkında konuşmanız iyi bir başlangıçtır. Bunu yaptığınızda onun ne yapacağı konusunda ona yardımcı olmuş olursunuz. Bu konuşmayı daha da açık bir şekilde yapabilirsiniz. Bu onu mutlu edecektir.

    Bu konuşmanın en mükemmel tekniği onun yaptıklarından ipucu çıkartıp nasıl hissettiğinizi ona açıklamaktır. “Çok yorgunum” ya da “Bu çok güzel!” dediğinizde bunun sizi ne kadar bitkin ya da mutlu hissettirdiğini fark ettiniz mi? Aynı şey seks için de geçerlidir. Heyecanlı olduğunuzu belirtmeniz daha da heyecanlanmanıza neden olacaktır.

    Aynı zamanda bu tekniği partneriniz sizden uzaktayken, telefonda da kullanabilirsiniz. Telefonda seksi bir şekilde konuşun ve sanki yatak odasındaymışsınız gibi davranın. Ona fantazilerinizi anlatın. Bazı fanteziler hiçbir zaman uygulanmaz o yüzden telefon bunun için iyi bir araçtır. Tutkulu konuşmanın bir diğer avantajı da yaratıcı fikirlerin ve seçeneklerin ortaya çıkmasıdır.

  • Kadınlar erkeklerden daha mı çok konuşur?

    Kadınlar erkeklerden daha mı çok konuşur?

    Halk arasındaki yaygın kanı, kadınların erkeklerden daha fazla konuştuğu yönünde. Bu iddiayla çıkan ‘bilimsel’ kitaplar bile var. Peki, gerçekten doğru mu bu?

    Kadınlar günde ortalama 20 bin kelime kullanıyor; erkeklerin konuştuğu kelime sayısı ise 7 bin. En azından bazı popüler bilim kitaplarının iddiası bu. Birçok uzman bu kitapları kaynak gösteriyor; böylece kadınların dedikoduyla gün geçirirken erkeklerin konuşma ihtiyacı duymaksızın, yapılması gereken iş üzerinde yoğunlaştığına dair yaygın kanı güçlenmiş oluyor. Peki, gerçekten doğru mu bütün bunlar?

    Konuşkanlığı ölçmenin birçok yolu olabilir. İnsanları laboratuvara sokup belirlediğiniz bir konu hakkında konuşmalarını isteyip bu konuşmaları kaydedebilirsiniz. Ya da ev ortamındaki günlük konuşmalarını kaydetmelerini isteyebilirsiniz. Sonra da konuşulan toplam kelime sayısını, kişilerin konuşma sürelerini, sohbet sırasında herkesin kaç kez konuşma sırası kullandığını veya her defasında ortalama kaç kelime edildiğini hesaplayabilirsiniz.

    Çocuklar üzerinde yapılan 73 araştırmayı inceleyen Amerikalı araştırmacılar kız çocuklarının erkeklerden daha fazla sayıda kelime konuştuğunu, fakat aradaki farkın çok küçük olduğunu ortaya koydu. Hatta aradaki bu fark sadece çocuklar ebeveynleriyle konuştuğunda görülüyor, kendi aralarındaki konuşmalarda ortaya çıkmıyordu. En önemlisi ise bu farkın sadece iki buçuk yaşına kadar görülmesiydi; yani belki de bu dil becerisinin gelişimi bakımından kız çocukları ile erkek çocukları arasındaki hız farkını yansıtan geçici bir olguydu.

    Erkekler daha çok konuşuyor

    Yani çocuklar arasında fazla bir farktan söz edilemez. Peki, yetişkinler açısından durum nasıl? Çocuklar arasındaki bu küçük farka işaret eden çalışmaya imza atan California Üniversitesi’nden psikolog Campbell Leaper, yaptığı toplu analizde erkeklerin daha fazla konuştuğu sonucuna vardı. Fakat yine aradaki fark azdı. Laboratuvar ortamında konuşmaları için belli bir konu verilen gruplarda bu farkın normal yaşamdakinden daha fazla olduğu gözlendi. Belki de erkekler bu yeni ve alışılmamış laboratuvar ortamında kendilerini daha rahat hissediyordu.

    Leaper’in bulguları, dilbilimci ve sosyal psikologların yaptığı onlarca araştırmada varılan sonuçları destekliyordu. Her bir araştırmanın yapılış tarzındaki farklılıklar kıyaslamayı zor kılmakla birlikte, sadece iki araştırma kadınların erkeklerden daha fazla konuştuğu sonucuna varırken, 34 araştırmada erkeklerin kadınlardan daha fazla konuştuğu ortaya konmuştu.

    Kadınlar az farkla önde

    Gerçek yaşamdaki konuşmalar, kaydetme zorluğu yüzünden ölçümü en zor olanlar. Fakat bu handikabı aşmak için Texas Üniversitesi’nden psikolog James Pennebaker özel bir alet geliştirdi. Bu elektronik kayıt cihazı belli sürelerle devreye girerek 30 saniyelik kayıtlar yapıyordu. 2007’de yayımlanan araştırma, ABD ve Meksika’da gün içindeki 17 saatlik uyanık kalma süresinde kadınların 16.215, erkeklerin ise 15.669 kelime konuştuğunu gösterdi. Yani aradaki fark yine çok küçüktü.

    Tüm konuşmalar aynı türden değil elbette. Belki de önemli faktörlerden biri, konuşmayı başka kimin dinlediği. Yeni Zelanda’daki Victoria Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, kamuya açık 100 toplantı izlenmiş ve dinleyicilerin üçte ikisini oluşturan erkeklerin, soruların dörtte üçünü sorduğu, cinsiyet olarak aynı sayıda izleyici kitlesi olsa bile erkeklerin yine soruların üçte ikisine yakınını sorduğu görülmüştü.

    Ne kadar bilimsel?

    Tersi yönde ne kadar kanıt olsa da kadınların daha çok konuştuğuna dair yargıya kilitlenmişiz gibi görünüyor. Kadın ile erkek arasında önemli farklar olmasını beklediğimiz konulardan biridir bu; oysa araştırmalar, yaygın kanının aksine kadın ile erkeğin birçok konuda benzerlik gösterdiğine işaret ediyor.

    O halde erkeklerin 7 bin kelime konuşurken kadınların 20 bin kelime konuştuğu yargısının kaynağı ne? California Üniversitesi’nden psikiyatrist Louann Brizendine’in 2006’da yayımlanan ‘Kadın Beyni’ adlı kitabının arka kapağında böyle bir cümle geçiyormuş. Pensilvanya Üniversitesi’nden dil profesörü Mark Liebermann sık sık alıntılanan bu veriyi sorguladığında Brizendine, verinin rastgele bir kişisel gelişim kitabından alındığını belirterek bilimselliğinin sorgulanabilir olduğunu kabul etmiş ve kitabın gelecekteki baskılarından çıkaracağı sözünü vermişti.

    Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz. 

    Kaynak: bbc.com

  • Çocuğunuz hala konuşamıyor mu?

    Çocuğunuz hala konuşamıyor mu?

    Çocukların konuşması geciktiği zaman aileler hemen telaşa kapılıyorlar. Örneğin 4 yaşında bir çocuğun konuşması bir kaç kelime ile sınırlı olduğunda aileler “Benim çocuğum konuşmayacak” kaygısına kapılıyorlar. Her zaman onlara dediğim gibi, çocuk eğer bir kaç kelime söylüyorsa konuşur, işitiyorsa mutlaka konuşur. İşitme kaybı olmayan çocuklar az olur-çok olur, erken veya geç ama mutlaka konuşurlar.

    Einstein’ın 6 yaşında konuştuğunu göz önüne alırsak, o büyük zeka bile bu kadar geç konuştuysa sizin çocuğunuzun biraz geç konuşmasında bir mahsur yok diye düşünüyorum. “Çocuğumun konuşması gecikti” diye şikayet ediyorsak öncelikle onu nasıl hızlandırabiliriz, neler yapabiliriz konusunu düşünmeliyiz. Bence bu çok daha önemli.

    Genel olarak televizyonun karşısında yetişen, bakıcıların elinde büyüyen, yaşıtları ile daha az bir araya gelen çocukların konuşmasının gecikmesi doğaldır çünkü onları bu konuda uyaran bir konu olmuyor. Televizyon, onların konuşmasını beklemiyor, sonsuza kadar kendisi anlatabilir. Bakıcılardan çocuk bakımı haricinde temiz bir ev ve sıcak bir yemekde bekleniyorsa çocuklara göz kulak olup evin işlerine girişirler. Ancak yaşıtları ile bir arada olduklarında konuşup iletişim kurma ihtiyacı duyan çocuklar yalnız başlarına kaldığında bu ihtiyacı giderecekleri kimse bulamazlar. Ayrıca büyüklerin dünyası onlara uzak bir dünyadır. Büyüklerle çok konuşmayan çocuklar birbirleri ile daha çok ilişki kurarlar.

    Konuşma bir sosyal iletişimdir. Bu nedenle çocuklarımızın konuşması geciktiğinde onları sosyal ortamlara sokup sokmadığımızı gözden geçirmemiz gerekir. Evde yalnız başına vakit geçiren çocuklarımızın 2 yaşından itibaren anaokulu ortamında yaşıtları ile bir araya gelmesi, onlarla iletişim kurması kullandıkları kelimelerin sayısını giderek arttıracak ve onları konuşur hale getirecektir. Bunun yanında onlarla diyalog kurmak, konuşmaya teşvik etmek, konuşamadıkları zaman olumsuz tepki vermemek en doğru davranış olacaktır.

    Unutmayalım işiten her çocuk konuşur. Eğer çocuk “ana, baba” diyorsa geç bile olsa konuşur. Önemli olan konuşma gelişimini yavaşlatan koşulları ortadan kaldırmak ve onları konuşmaya teşvik etmektir.

    Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul 

  • Yatakta Bunları Duymaya Bayılıyorlar

    Yatakta Bunları Duymaya Bayılıyorlar

    Cinsel yaşamınızı renklendirmek için yatakta ona bunları söyleyin…

    Bir erkek kendini daima güvende ve emin hissetmek ister. Evet hanımlar, buna yatak da dahil! Onunla geçireceğiniz ateşli saatler için ‘ortamı’ ısıtan birkaç cümle gerekebilir. Kulağına fısıldayın ve kendinizi aşkın kollarına bırakın.

    Cosmopolitan seksologları bunları tavsiye ediyor:

    “Onu ne kadar çok istediğinizi söyleyin. Bu bir erkek için en büyük tetikleyicidir. Vücudunuzun tadını çıkarmaktan çekinmeyin. Ona bunu hissettirdiğinizde size zevk vermeyi daha çok ister.”

    “Ne istediğinizi anlatın. Hoşunuza giden bir şey olduğunda mutlaka söyleyin. Her fırsatta kadınlara bunu öneriyoruz. Erkekler kendilerine ne kadar çok güveniyormuş gibi görünse de yönlendirmeye ihtiyaç duyarlar.”

    “Bazı cümleleri herkes rahatça söyleyemez. Fakat yatakta böyle bir çekinceye hiç ihtiyacınız yok. Sadece onun olduğunuzu söyleyin. Bütün gün onu düşündüğünüzü söyleyin. Ve kesinlikle utanmayın, gözlerinin içine bakın.”

    “Bunları o uzaklardayken de yapabilirsiniz. Telefonla görüştüğünüz bir sırada onu ne kadar özlediğinizden ve geçirdiğiniz en son harika geceden bahsedin. Her an uçup gelebilir!”

    “Bu cümleleri sadece ‘öncesinde ya da sonrasında’ değil, o esnada da söyleyebilirsiniz. Göz temasını hiç kaybetmeden ve ellerinizi üzerinden çekmeden aşk sözcükleri fısıldayın.”

    “Eşinizin değişik taleplerine açık olun ve bunu ona sorun. ‘Böyle durmamı mı istiyorsun’ gibi müdahale edebileceği açıklıklar verin. Bu ona kendisini harika hissettirecektir.”

  • Evlenmeden önce tüm bunları konuşmalısınız

    Evlenmeden önce tüm bunları konuşmalısınız

     Her evlilik yeni bir başlangıç. Bu tozpembe başlangıcın ileride kabusa dönüşmemesi için önceden konuşulması gerekenleri hatırlamakta fayda var.

    Uzmanlar, çiftler evlendikten sonra artık ortak bir bütçeleri olacağını, ancak para harcama alışkanlıklarının birbirininkine uymayabileceğini belirtiyor. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken noktaları uzmanlar şöyle anlatıyor: “Eğer çalışmayacaksanız, eşiniz size günlük ev harcamalarının dışında da para bırakmalıdır. İleriki planlarınız için, örneğin ev almak, taksit ödemek gibi, sizin de paranızın ne durumda olduğundan haberdar olmanız gerekir. Eğer siz de çalışacaksanız, her ikiniz de kazandığınız parayı ortak bir hesaba yatırabilirsiniz. Ancak kendiniz için para biriktirmek gibi bir niyetiniz varsa, her ikiniz için özel bir hesap açtırıp, her ay buraya belli bir miktarda para yatırabilir ve kalanı, ortak hesaba aktarabilirsiniz. Ortak hesaptan yapacağınız harcamalarıysa birbirinize haber vermenizde fayda vardır.”

    İş bölümü: Bütün erkeklerin, ev işlerinde annelerine ne kadar yardımcı olduklarını, her zaman kendi işlerini üstlendiklerini söylediklerini hatırlatan uzmanlar, ancak iş gerçeğe döküldüğünde, durumun sanıldığı gibi olmadığının görülebileceğini bildiriyor. Uzmanlar, bu konunun önceden konuşulması gereğine dikkat çekerek, “Sizin ütü yapıp, yemek hazırlamak için değil bir yuva kurmak için onunla evlendiğinizin altını çizmelisiniz. Şüphesiz çalışmayıp, ev kadını olmayı tercih ettiğiniz takdirde ev işlerinin büyük sorumluluğu sizde olacaktır. Ama bu, müstakbel eşinizin size kesinlikle yardım etmeyeceği anlamına gelmez” diyorlar.

    Çocuklar: Uzmanlar, çocuk konusunun da evlilikte önemli sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak şunları kaydediyor: “Henüz çocuk doğurmaya hazır olmadığınızı düşünebilir, bu yüzden beklemek isteyebilirsiniz. Öte yandan eşiniz sizinle hemfikir olmayabilir. Bu durumu da önceden çözmeniz gerekir. Çocuk yapacağınız zamanı birlikte kararlaştırmalı, bu konuda size baskı yapmamasını önceden sağlamalısınız”.

    Aile: Aileler ve çevrelerin, ilişkinin yürüyüp yürümemesindeki en büyük etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “Eğer taraflardan biri ailesine fazlasıyla bağlıysa diğeri bu durumdan rahatsız olabilir. Örneğin eşinizin annesi sürekli gelip, sizin ortak hayatınıza müdahale ediyorsa, ikilemler yaşanacaktır. Bu yüzden evlenmeden önce bu konuya değinmeli, ikinizin de hoşlanacağı bir yol bulmalısınız. Bunu önceden konuşmanız, ilerideki pürüzleri de silecektir” tavsiyesinde bulunuyor.

    Çalışmak: Uzmanlar, birçok kadının, eşi izin vermediği için istediği halde çalışamadığını da hatırlatıyor. Bu yüzden bu konunun da evlenmeden önce netleştirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, “Eğer çalışamıyorsanız, evlendikten ve çocuklarınız doğduktan sonra da iş hayatınızı sürdürebileceğinizi eşinize net biçimde anlatmalısınız. Çalışma hayatınız yoksa bile, ona istediğiniz takdirde çalışabileceğinizi belirtmelisiniz. Bu şartlar size önemsiz gibi gelebilir ama sonraki yaşantınızda nelerle karşılaşabileceğinizi bilmediğinizi unutmayın” diye uyarıyorlar.

  • İlişkide denge nasıl sağlanır?

    İlişkide denge nasıl sağlanır?

    İlişki içerisindeyken denge kurabilmek çok önemlidir. Bazı şeyleri aşırı ya da hiç olarak adlandırmanız yerine her şeyi dozunda ayarladığınızda, ilişkinizin ne kadar da sağlıklı olduğunu göreceksiniz.
    Eleştirmeyin!
    Yapmamanız gereken şeylerin başında; eleştirmek, alay etmek, küçümsemek…
    Masum gibi gözüken bu tarz sözler, karşınızdaki insanı tahmin etmeyeceğiniz kadar kırabilir. Özellikle üçüncü şahısların yanında bu tarz hareketlerden kaçınmalısınız. İlişkinizde de mutlaka insan içinde konuşulacaklar, aile içinde konuşulacaklar ve ikiniz baş başayken konuşulacaklar dengesini kurmak gerekir. Arkadaşlarınızın yanında, aslında ikinizin arasında kalması gereken konuları asla paylaşmayın. Eleştireceğiniz bir konu varsa bunu evde baş başayken yapın. Evde konuştuğunuz konular her zaman evde kalsın!
    Konuşun!
    Tüm kızgınlıkların içe atıldığı, hiçbir tartışmanın yaşanmadığı bir ilişki; sürekli kavga edilen ilişkiler kadar sağlıksızdır. Çünkü içe atılan tüm sıkıntılar ilişkinin ileri safhalarında çok daha büyük zedelenmelere yol açabilir. Sürekli kavganın da sağlıksız bir ilişkinin en büyük göstergesi olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Dolayısıyla burada dengeyi kurarak; gerektiğinde tartışabilmeyi, tartışmanın dozunu ayarlayabilmeyi ve uzlaşarak sona erdirebilmeyi iki tarafın da uygulaması yararlı olacaktır.
    Sevdiğinizi Söyleyin!
    Kimi insan karşısındakine sevgisini aşırı şekilde göstermekten hoşlanır. Sürekli onu sevdiğini söyler, sürekli onu öpmek ister ve kendisini tamamen ikinci plana atarak tüm planlarını ona adayarak yaşamaya başlamak onları çok mutlu eder. Bazıları da çok sevmesine rağmen karşısındakine sevgisini bir türlü gösteremez; dile getiremez, sarılıp öpemez, ilgisini gösteremez. Bu her iki durum da ilişki için oldukça sağlıksızdır.

  • Diş teli tedavisi

    Diş teli tedavisi

    Düzgün dizilmiş dişler, estetik bir gülüş hem sağlıklı hem de güzel bir görüntünün temel unsurları.
    Ortodonti Uzmanı Diş Hekimi Kıvanç Cebesoy, dişlerin görünümünü iyileştirmek için kullanılan yöntem olan diş teli takmanın en önemli nedenlerini anlattı.

    Diş teli tedavisi çene ameliyatlarından kurtarır
    Tedaviye mümkün olduğunca erken başlanmalıdır. Çünkü büyümenin bittiği dönemdeki bozuklukların tedavisi diş çekimi ya da çene ameliyatları ile gerçekleşir.

    Çiğneme işlemini düzeltir
    Birbiriyle uyumsuz üst ve alt çene sindirimi zorlaştırır. Sindirim sistemimizin temeli olan çiğneme işleminin düzgün yapılması ve yemeklerin iyi öğütülebilmesi için alt ve üst dişler ısırma pozisyonunda uyumlu olmalıdır.

    Çene kapanış problemini ortadan kaldırır
    Çenelerin birbirine uyumsuz büyümesi diş çapraşıklığına ve kapanış problemlerine neden olur. Ergenlik dönemi büyüme atılımında 6 ay içinde büyüme sapmaları düzeltilebilir. 15 yaşından sonra ise büyüme bittiği için tedavi çok daha zorlaşır.

    Çene kaslarını korur
    Uyumsuz dişler çene kaslarını deforme eder. Dişlerin uyumsuzluğu çene ve eklem sorunları nedeniyle çene kaslarına baskı yapar ve bu durum baş ağrısına sebep olabilir. Ortodontik tedavi ısırışın yoğunluğunu azaltmaya yardımcı olur.

    Çene eklemlerindeki erimeleri engeller
    Uyumsuz çene kapanışları çene eklemlerinde erimelere yol açar. Uyumsuz çene kapanışları uzun dönemde TME (çene eklemi)’ de yıkıcı disk erimelerine neden olur.

    Konuşmayı kolaylaştırır
    Üst çenenin alt çeneye göre daha önde olduğu, alt ve üst ön dişlerin arasının açık olduğu vakalarda bazı harflerin telaffuzunda sıkıntı yaşanır. ” S, ş, ç, m, n” gibi harfleri söyleyememek konuşmayı direkt olarak etkiler.

    Dişleri çürüklerden korur
    Çapraşık dişlerin olduğu bölgeler ne kadar fırçalanırsa fırçalansın bakteri plakları diş fırçasının ulaşamadığı yerlerden tam olarak temizlenemez. Bu bölgelerde ani asit artışına bağlı olarak normalin beş katı daha hızlı çürüme meydana gelir.

    Vaktinde tedavi, sağlam dişleri kurtarır
    Çapraşık dişlerde biriken diş taşları sağlam dişleri kaybettirir. Ülkemizde çekilen dişlerin büyük bir bölümünün sebebi çene kemiği erimesine neden olan diş taşlarıdır ve diş taşları en çok dişlerin çapraşık olduğu bölgelerde birikir. Diş teli tedavisi ile yapılacak düzeltmeler diş taşlarını azaltarak dişleri çekilmekten kurtarmayı sağlar.

    Güzel gülüşe sahip olmayı sağlar
    Çapraşık dişler ve çene darlığı dişlerin üzerinde gölge oluşturduğu için dişler olduğundan iki, üç ton daha gri görülebilir. Düzgün sıralanmış dişler ışığı daha iyi yansıtır ve güzel gülüşün temeli olan bembeyaz dişlere sahip olunmasını sağlar.

    Diş etlerini korur
    Çeneye göre fazla yoğun ve bitişik dişler diş etlerinde apse yapar. Çene yapısına göre kalabalık ve çok bitişik sıralanmış dişler, diş teli tedavisi ile ideal dizilmiş dişlere getirilirken, çapraşık dişlerin neden olduğu diş eti hastalıklarının da önüne geçilir.

    Diş teli ile ilgili soru, sorun ve deneyimleri paylaşalım

  • Erkekler ne istemez ?

    Erkeklerin nelerden rahatsızlık duyduklarını biliyor musunuz ? İşte onları çileden çıkaran 50 şey…

    Üşenmedik kağıdı kalemi elimize aldık çevremizdeki erkeklere tek tek sorduk “Bir kızda hoşlanmadığın şeyler nelerdir” diye. Hemen hemen hepsi aşağıdaki maddeleri bir çırpıda sayıverdiler. Bazılarına çok kızdık, “sanki siz aynı şeyleri yapmıyorsunuz” dedik. Ama obtektif davranmaya söz verdiğimiz için hepsini de atlamadan yazdık. Buyrun erkeklerin hoşlanmadıkları 50 şey…  Okuyalım ve gardımızı alalım :)article_iliskiler

    1- “Konuşmamız lazım” ile başlayan cümlelerden. (Bu cümle sızlanmanın ilk sinyali olarak beyinlerine yer etmiş durumda.)

    2- İlle de alışverişe beraber gidelim ısrarlarından. (Bundan vazgeçmek çok zor farkındayız!)

    3- Sabah uyanır uyanmaz ve gece yatmadan önce araşalım takıntısından.

    4- “Sence ben güzel miyim” ve türevi sorulardan. (Gerçeklik aşkına ! Kim bu konuda yeterince dürüst davranabilir ki!)

    5- Fazla dekolte giyip bu şekilde öne çıkmaya çalışan kızlardan. (Unutma ki, erkekler seyretmeyi severler, ama paylaşmayı asla!)

    6- “Ben senin bildiğin kızlardan değilim” cümlesinden. (Bu cümleyi söylediğin an, “o” kızlardan biri oluyorsun.)

    7- Kuaför ya da alışveriş anılarının anlatılmasından. (Bu durumu tıpkı onların futbol ya da otomobilden bahsetmeleri gibi düşünebilirsin, korkunç değil mi ?)

    8- Çiçek alınması için kendisine “çaktırmadan” baskı yapılmasından.

    9- Bekletilmekten.

    10- Karamsarlıktan. (Sürekli eleştiren ve hiçbir şeyi beğenmeyen kişilerle vakit geçirmeyi kim ister ki ?)

    11- Servet düşkünlüğünden. (Hiçbir erkek esas çekici olan şeyin cüzdanı olduğu düşüncesinden hoşlanmaz.)

    12- Sürekli cep telefonunla ilgilenmenden.

    13- Onun cep telefonunu karıştırmaya çalışmandan.

    14- Telefonu çaldığında ya da mesaj geldiğinde “kim o” diye sorulmasından.

    15- “Ben sana söylemiştim” lafını duymaktan.

    16- Arkadaşlarının yanında “aşkitom”, “kuşum”, “miniğim” gibi sevgi sözcükleri kullanılmasından ve ısrarla karşılık beklenmesinden.

    17- Kahkaha atarken eliyle ağzını kapatan kızlardan.

    18- Sürekli eski aşklarından bahseden kızlardan.

    19- Eski ilişkileriyle ilgili sorular sorulmasından.

    20- Çok yakın bir erkek arkadaşın bile olsa sürekli ondan bahsetmenden.

    21- Gündüz saatlerinde ağır makyaj yapan kızlardan.

    22- E-posta veya cep telefonu şiflelerinin sorulmasından.

    23- Hafta sonları erkenden çalan telefonlardan.

    24- Kendilerini babaları, erkek kardeşleri ya da eski sevgilileri ile kıyaslayan kızlardan.

    25- Bakımsız tırnaklardan.

    26- Her şeye ağlayan sulugözlü kızlardan.

    27- Olayları abartarak anlatan ve abartılı tepkiler veren kızlardan.

    28- Gereksiz kıskançlıklardan.

    29- Anneleri ile yarışan kızlardan.

    30- Kız kardeşlerinin eleştirilmesinden. (Bu konuda tahmin edemeyeceğin kadar kırıcı tepkiler verebiliyorlar, aman dikkat !)

    31- “Sence bu kız güzel mi” sorusundan. (Cevap evet ise kıskançlık kavgası, hayır ise de yalan söylüyorsun kavgası çıkar, hiç kaçarı yok !)

    32- “Beni neden seviyorsun” sorusundan.

    33- Yemeğe çıktığınızda sürekli diyet yiyecekler siparişi vermenden ve rejim yapman gerektiğini söylemenden.

    34- Dinlenmemekten.

    35- Lafının kesilip alakasız başka bir konudan laf açılmasından. (Özellikle bu konu diyet veya yan masadaki kızın kıyafeti ile ilgili ise…)

    36- Bilmece gibi şifreli konuşan kızlardan.

    37- Burç muhabbetlerinden.

    38- Kendisine “çok şirin olmuşsun” denilmesinden. (Onların gözünde şirinlik sadece kızlara özgü bir özellik!)

    39- Saçlarıyla oynanmasından.

    40- “Üşüyeceksin daha sıkı giyin” ikazları almaktan. (Bu soru, “yanımdaki sevgilim mi annem mi” bocalaması yaşamalarına neden oluyor.)

    41- Yaptığı esprilere (kötü bile olsa) tepki alamamaktan.

    42- Kendisine ayıcık, kalpli yastık ve benzeri hediyeler alınmasından.

    43- Çok fazla pembe dizi izleyen ve onları anlatan kızlardan.

    44- Cep telefonuna, izlediği pembe dizinin melodisini yükleyen kızlardan.

    45- Beğendiği erkek sanatçının resimlerini biriktiren kızlardan.

    46- Kız arkadaşınla onun yanında gizli gizli fısıldaşmandan. (Şüphecilik sadece kızlara özgü mü sanıyorsun!)

    47- Telefonunu açmadığı zamanlarda imalı imalı “kim bilir ne yapıyordun da açmadın” gibi cümleler duymaktan.

    48- Telefonlarının açılmamasından. (47. ve 48. maddeler arasındaki ironiye dikkat lütfen!)

    49- Başkalarının ilişkisi ile kendi ilişkisinin kıyaslanmasından.

    50- Kendi dışında başka erkeklerin övülmesinden.

    Kaynak : Heygirl