Etiket: kolon kanseri

  • Kalın Bağırsak Kanseri Belirtileri Ve Tedavisi

    Kalın Bağırsak Kanseri Belirtileri Ve Tedavisi

    Kolon ve rektum diğer adı ile kalın bağırsak kanseri belirtileri genelde makat bölgesinden kan gelmesi ile ortaya çıkar. Bağırsak kanseri ölüm oranı dünya genelinde yılda ortalama 1 milyon kişidir.

    Kolorektal kanserler de erken tanı ile tedavisi sonucunda ölüm oranlarını azaltmaktadır. Kolon kanseri tamamen iyileşir mi sorusuna verilecek cevap ise 1. evre ise iyileşme oranı çok yüksektir. 2. evre kolon kanseri iyileşmesi ise cerrahi süreçle tedavide iyileşme şansı yüksektir.

    Kalın Bağırsak Kanseri Belirtileri Nelerdir?

    Kolon kanseri belirtileri ve bulgularının başında sürekli olarak yaşanan ishal ya da kabızlık problemi gelmektedir. Bu soruna ek bağırsak kanseri olup olmadığınızı anlayabileceğiniz belirtiler

    Kalın bağırsak kanserinin belirtileri şunlardır:

    • Bağırsaklarının yeterince boşalamadığı hissinin meydana gelmesi
    • Dışkılama sırasında zorlanma yaşanması durumu
    • Dışkılama sırasında ağrı çekilmesi
    • Devamlı olarak ishal olunması veya devamlı olarak kabız olunması
    • Dışkının kalınlığının normalden daha ince olması
    • Anüsten kan gelmesi
    • Kişinin karın bölgesinde şişkinlik ve ağrı hissetmesi durumu
    Kalın Bağırsak Kanseri Belirtileri
    Kalın Bağırsak Kanseri Belirtileri

    Kolon Kanserinin Risk Faktörleri

    Kolon kanserinin risk faktörlerinden bazıları şunlardır:

    • Genellikle 50 yaşın üzerindeki kişilerde meydana gelen bir hastalıktır. 60 yaşındaki bir kişinin kalın bağırsak kanseri olması, 40 yaşındaki birinin olmasından 2 kat daha fazla ihtimal taşır.
    • Bağırsaklarında iltihap bulunan veya Crohn hastalığı olan kişilerin kolon kanserine yakalanma olasılığı çok daha fazladır.
    • Belirli bir beslenme düzeni olmayan ve fast food ağırlıklı beslenen, posasız gıda tüketen kişilerin kolon kanserine yakalanma olasılığı daha yüksektir.
    • Obezite sınırında olan kişilerin kolon kanseri olma olasılığı çok daha yüksektir.
    • Sigara tüketimi fazla olan kişiler kalın bağırsak kanserine yakalanma riski daha fazladır.
    • Ailesinde daha önce kalın bağırsak kanserine yakalanmış olan birinin olması durumunda kişinin de kalın bağırsak kanserine yakalanma olasılığı artar.
    • Polipleri olan kişilerin kalın bağırsak kanserine yakalanma riski fazladır.
    kolon kanseri tedavisi
    kolon kanseri tedavisi

    Kalın Bağırsak Kanserine Neden Olan Polipler

    Kalın bağırsak kanserine neden olan polipler genetik olarak aktarılabilmektedir. Kendi kendine geçme gibi bir özellikleri yoktur. Bağırsak tıkanıklığı, ağrı ve kilo kaybı gibi etkileri vardır.

    kalın bağırsak kanseri tedavisi
    kalın bağırsak kanseri tedavisi

    Kalın Bağırsak Kanseri Tedavisi

    Kolon kanseri tedavisi yapılırken hastanın hangi evrede olduğu büyük önem arz eder. Eğer bu kanser erken teşhis edildiyse herhangi bir cerrahi müdahaleye gerek duyulmadan sadece ilaçlarla tedavisi mümkündür. Eğer kanser ileri seviyede ise cerrahi müdahale kaçınılmazdır.

    Yapılan ameliyatla birlikte tümörlü bölge bir miktar sağlam doku ve lenf düğümüyle beraber çıkartılır. Bazı durumlarda ise artık kanser hastalığı için standartlaşan kemoterapi yöntemine de başvurulabilir.

    Kolon tedavisi başarı oranı ise hastanın bulunduğu evreye göre farklılık göstermekle beraber diğer kanser hastalıklarına oranla başarı oranı yüksektir.

    Kalın bağırsak kanseri tedavisi için poliplerin kansere dönüşme olasığı var ise kolonoskopi yöntemi ile alınmasıdır. Eğer ileri seviye ise cerrahi tedavi ile yapılması gerekir. Tümörlü olan bölge alınır. Eğer yayılmış ise kemoterapiye başvurulmaktadır. Metastaz var ise yaşam süresi uzatılmaya ve yaşam kalitesi arttırılmaya çalışılır.

    Erken tanı olursa ameliyata gerek kalmaz ve kolonoskopi ile alınır ve takibi sağlanır. Bu nedenle Kırkbeş yaşından sonra kadın ve erkeklerin dışkıda gizli kan taraması yaptırmalıdır. Aile bireylerinde kanser var ise daha erken yaşlarda tarama testi yaptırmayı ihmal etmemelidir.

    Kolon Kanseri Belirtileri Ne Kadar Sürer?

    Kalın bağırsak kanseri bulgularının bir hastada fark edilmesi sonucu, acil olarak hastaneye başvurmak gerekmektedir. Erken teşhis edilen kalın bağırsak kanseri tedavi edilerek kontrol altına alınabilir.

    Kolon kanseri belirtileri süresi ile ilgili olarak kesin bir süre ibaresi bulunmamakla beraber uzun süren ishal veya uzun süren kabızlık şikayetleri hastalığın en önemli belirtileri arasındadır. En sık görülen kanser türleri arasında yer alan kolon kanseri genellikle 50 yaş ve üzeri kişilerde görülüyor.

    Kolon Kanseri Genel Belirtileri

    Bağırsak kanseri olarak bilinen bu kanserde hangi evrede olunduğuna göre yaşanan belirtiler ve bu belirtilerin şiddeti değişmekle birlikte genel olarak bakıldığında kolon kanseri belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

    • Dışkıda kan görme
    • Sürekli ishal ya da sürekli kabızlık şikayeti
    • Normalden daha ince büyük abdest
    • Sebepsiz ani kilo kaybı
    • Bulantı ve kusma hissi
    • Sürekli yorgun hissetme
    • Dışkılama esnasında bağırsakların tam boşalmama hissi

    Bağırsak Kanseri Evreleri

    Kolon kanseri evreleri diğer kanserlerde de olduğu gibi 4 evreden oluşmaktadır.

    1. Evre

    Kanserin birinci evresinde kanser hücreleri bağırsağın iç ve orta tabakalarında bulunup en erken hastalık evresidir.

    2. Evre

    İkinci evre kanser hücreleri bağırsağın tüm katlarına yayılmıştır.

    3. Evre

    Üçüncü evrede komşu lenf düğümlerine doğru kanser yayılmaya başlar.

    4. Evre

    Son evrede ise kanserli hücreler komşu organlara sıçar.

    Kolon Kanseri Hastaları Ne Kadar Yaşar?

    Kolon kanseri yaşam süreleri belirlenirken 5 yıllık süreç içerisinde hastaların hangi evrede hangi oranda sağ kaldıkları istatistiksel verilerle açıklanmıştır. Buna göre;

    • 1. Evrede sağ kalım oranı %90’dan fazladır.
    • 2. Evrede sağ kalım oranı %90 civarıdır.
    • 3. Evrede sağ kalım oranı %45 ile %65 aralığındadır.
    • Son olarak kolon kanseri 4 evre kurtulma şansı ise %5’in altındadır.
    Kalın Bağırsak Kanseri Belirtileri Ve Tedavisi | 1

    Kalın Bağırsak Kanserine Yakalanma Riski

    Kolon kanserinin anlaşılması hastalık sebebiyle vücutta meydana gelen bulguların tespit edilmesi sayesinde gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla görülen kanser türü olarak kayıtlara geçen kalın bağırsak kanserinin evreleri bulunmaktadır. Erken teşhis sayesinde kurtulma olasılığı bulunan kalın bağırsak kanseri, hastalığın ilerleyen zamanlarında teşhis edildiğinde ne yazık ki olumlu sonuçlar vermemektedir.

    Özellikle 50 yaşından sonra ortaya çıkan kalın bağırsak kanseri, bakanlığın açıklamış bulunduğu verilere göre, ilk 5 kanser türü içerisinde yer almaktadır.

    Kalın bağırsak kanserine yakalanma riski oluşturan durumlara sahip olan kişiler, risk grubu içerisine dahil edilmektedir. Yapılan araştırmalara göre; gelişmiş ülkelerde rastlanılan kalın bağırsak kanseri oranı, gelişmekte olan ülkelere kıyasla 4 ila 10 kat daha fazladır. Kolon kanserine yakalanma nedenlerinin arasında; yaşam tarzı, çevresel faktörlerde meydana gelen değişimler ve aileden gelen kalıtsal özelliklerin bulunduğu tespit edilmiştir.

  • Kolon ve Rektum Kanserinde Tedavi

    Kolon ve Rektum Kanserinde Tedavi

    Kalın bağırsak (kolon) ve bunun son kısmı olan rektumun kanserleri kadınlarda meme, erkeklerde akciğer kanserinden sonra kanserden ölüme yol açan ikinci büyük sebeptir. Özel BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bekir Yaşar, barsak kanserlerinin önlenebilir ve erken teşhis durumunda tam tedavi edilebilir olduğunu söyledi.

    Kolon ve rektumda kanserlerin büyük bölümü poliplerden kaynaklanır. Yapılan araştırmalar bağırsak tümörlerinin sadece küçük bir bölümünün polip olmadan geliştiğini göstermektedir.

    Bağırsak içini döşeyen mukoza isimli dokuyu oluşturan hücreler bazen polip adını verdiğimiz küçük yumrular oluşturabilirler. Polipler iyi huylu tabir edilen ve çevreye yayılma potansiyeli olmayan büyümelerdir.

    Bağırsak polipleri ortalama 45-50 yaşından itibaren belirmeye başlarlar. Gelişen poliplerin %10-20 kadarı ortalama 8-10 yılda habis özellik kazanırlar, yani kanserleşirler.

    Poliplerin çapı 1cm’den büyüdükçe, sayıları çoğaldıkça kansere dönüşme ihtimali artar.

    Yakın akrabalarında bağırsak kanseri ve ailesel geçiş gösteren polipleri olanlarda, inflamatuar bağırsak hastalığı (ülseratif kolit ve crohn) olan bireylerde ve daha önce meme, yumurtalık ve rahim kanseri nedeniyle tedavi görmüş hastalarda bağırsak polip ve kanserinin gelişme riski daha yüksektir.

    Hiçbir ilave risk faktörü olmayan kişilerde ise risk 40-50 yaşından sonra yaş ile doğru orantılı olarak artmaya başlar

    Polipler ve bağırsak kanseri büyük boyutlara ulaşmadıkça önemli bir rahatsızlık vermezler. Erken tanı ancak tarama testleri ile konur.

    Makattan kan gelmesi üzerinde önemle durulması gereken bir şikayettir. Ancak bu genellikle kişi tarafından hemoroid (basur) olarak kabul edilip hekime başvurulmaz. Bu da çok değerli olan zamanın ziyan edilmesine yol açar.

    Dışkılama alışkanlığının değişmesi teşhise gitmede en önemli şikayetlerden birisidir. Her bireyin belli bir dışkılama alışkanlığı vardır. Bir günde 3 kez ile, haftada 3 kez dışkılama gibi geniş bir yelpaze tıbben normal olarak kabul edilir. Ancak düzenli bağırsak alışkanlığı olan bir insanda zaman zaman halsizlik ve ishallerin birbirini takip etmesi mutlaka araştırılmalıdır.

    Bağırsak kanserinin tama yakın bölümü poliplerin bir takım değişiklikler sonrası 5-10 yıllık bir süreç içinde habis özellikler kazanmasıyla gelişir. Polipler bulunup yok edildiğinde bağırsak kanserine dönüşüm de olmayacaktır.

    Ancak poliplerin ve bağırsak kanserinin büyümeden herhangi bir bulgu vermemesi nedeniyle teşhis için şüpheci olmak ve özellikle yüksek risk taşıyan grupta tarama testlerinebaşvurmak önem taşır.

    Araştırmalar bağırsak kanseri gelişiminde beslenmenin çok büyük rolü olduğunu göstermiştir. Posadan zengin, hayvansal gıdalardan fakir beslenen toplumlarda bağırsak kanseri az görülmektedir. Protein ve yağ bakımından zengin gıda ile beslenen ABD gibi ülkelerde barsak kanseri daha çok görülmektedir.

    Dışkıda gizli kan bakılması, parmakla rektal muayene ve kolonoskopi ile şikayeti olmayan hastalar taranır. Bunlardan en objektif ve faydalı yöntem kolonoskopidir. Kolonoskopi kalın bağırsak (kolon) ve son kısmının (rektumun) içinin ayrıntısıyla görülmesini sağlayan endoskopik bir tetkik yöntemidir. Kolonoskopi yapılırken bağırsaklar içinde bulunan polipler çıkartılabilir ve şüphe edilen bölgelerden örnek alınabilir.

    Herhangi bir risk faktörü olmayan bireylerde imkanlar nispetinde 40 yaşından itibaren her yıl dışkıda gizli kan ve parmakla rektal muayene, 50 yaşından itibaren 5-10 yıl arayla kolonoskopik tetkik yapılması uygundur.

    Yüksek risk grubuna tarama testlerinin uygulanması çok daha önemlidir. Bu kişilerde 50 yaşından itibaren tüm kolon ve rektum ayrıntısı ile tetkik edilmelidir. Ailede bağırsak kanseri olan bireylerde akrabadaki kanser 50 yaşından önce teşhis edilmişse bu yaştan beş yıl önce endoskopik tetkik uygulanmalıdır. Örneğin, 45 yaşındaki bir kişide bağırsak kanseri teşhis edilmişse, bu kişinin oğlu/kızı ve kardeşlerine 40 yaşına geldiklerinde kolonoskopi yapılmalıdır.

    Kolonoskopi sırasında polip bulunursa bunlar o an endoskopik olarak alınırlar. Bu kişilerin kolonoskopisi 1-3 yıl sonra yeni belirebilecek poliplerin de yok edilmesi için tekrarlanmalıdır.

    Kolonoskopi sırasında polip bulunamazsa riskli grupta 3-5 yıl, risksiz grupta 5-10 yıl sonra kolonoskopi tekrar edilir.

    Ailevi kolon polipozu adı verilen ve kalın bağırsakta binlerce polip olan ve nadir görülen bir grupta çocuklar 13-14 yaşından itibaren tarama testlerine alınmalıdır.

    İnflamatuar bağırsak hastalıklarında (ülseratif kolit ve crohn) hastalık süresi uzadıkça bağırsak mukozasında kanser gelişme riski fazlalaşır. Bu kişiler hem hastalığın gidişatının hem de habis tümör gelişiminin incelenmesi açısından yakın takip altında olmalıdırlar.

    Polipler kansere dönüşünce buradaki hücreler bir süre bulunduğu yerde büyür ve habis hücreler belli bir aşamadan sonra vücudun çeşitli yerlerine dağılmaya başlar (metastaz).

    Bağırsak tümörü en çok lenf yollarını kullanarak metastaz yapar. Lenf yolları bağırsaklardan emilen gıda ve bağırsaklara gelen sıvının fazlasını dolaşıma taşıyan lenfatik sistemin bir parçasıdır.

    Bağırsak tümörü lenf yolları ile karaciğere, kan damarları yoluyla da diğer organlara metastaz yapabilir. Bulunduğu yerde büyüyen tümör bağırsakta geçişi engelleyip bağırsak tıkanıklığına da yol açabilir.

    Tedavinin esası cerrahidir. Tümörü barındıran bağırsak bölümü lenf yolları ve kan damarları ile beraber çıkartılır. Kalan bağırsak parçaları birbirine anastomoz ismi verilen bir işlemle birleştirilir ve devamlılık sağlanır.

    Tümör ve lenf yollarının birlikte çıkartılması çok önemlidir. Lenf sistemine yayılım varsa çıkartılacağı için tedaviye katkıda bulunmuş olur.

    Ayrıca ameliyat sonrası yapılacak patoloji tetkikinde lenf düğümlerinde habis hücre aranır. Lenf düğümlerinde metastaz olması durumunda hastanın iyileşme şansını arttırmak için kemoterapi yapılır.

    Rektum kalın barsağın son kısmıdır. Rektum anüs ile sonlanır. Bu bölgede dışkının tutulmasını sağlayan çok hassas kaslar (sfinkter) ve sinirler vardır. Rektumda tümör olunca geçmişte rektum, anüs ve sfinkterler tamamen çıkartılır ve hastaya kolostomiuygulanırdı. Kolostomi kalın barsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına cilde bir torba yapıştırılarak dışkının birikmesi sağlanır. Günümüzdekolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahlar anatomik bilgilerini ve ameliyat tekniklerini geliştirmişlerdir. Bu sayede 10 yıl öncesine göre kolostomiye daha az gerek duyulmaktadır. Rektumdaki tümörün altında sağlıklı bir-iki santimetrelik bir bölüm varsa rektum çıkartılıp yukarıdaki sağlıklı bağırsak parçası anüs ve sfinkterlerin olduğu son kısma anastomoz edilebilmektedir (birleştirilebilmektedir). Bazı durumlarda ameliyat öncesitümöre radyoterapi(ışın tedavisi) ve kemoterapiuygulanıp tümörün büzüşmesi (küçülmesi) sağlanmaktadır. Bu sayede ameliyatın başarı şansı artmaktadır. Günümüzde sadece anüs ağzına 3-4 cm yakınlıktaki tümörlerde anüs çıkartılmaktadır.

    Kolostomi kalın barsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına yapıştırılacak özel bir torba ile dışkının birikmesi sağlanır. Eskiden beri kolostomi ve torbası kalın bağırsak kanseri olan hastalar için dehşet verici bir simge olmuştur.

    Günümüzde konu ile ilgilenen cerrahların tecrübe ve bilgisi artmış ve çok daha az sayıda hastanın kolostomiye ihtiyacı olmaya başlamıştır. Ne var ki hala bazı hastalar için kolostomi gerekmektedir. Kolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahın birinci görevi hastanın hayatını kurtarmaktır. Bu yüzden gereken durumlarda kolostomi çekinmeden uygulanmalıdır. Ancak bu işlem hastaların hayatını neredeyse hiç etkilemeyecek hale gelmiştir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi artık cerrahlar kolostominin hastaya en uygun nasıl yapılması gerektiğini daha iyi öğrendiler. İkincisi belki de en önemlisi teknolojik gelişmeler mükemmele yakın kolostomi torba sistemlerinin yapılabilmesine olanak sağladı. Torbalar ortama herhangi bir koku yaymayan, cilde sıkıca tutunup kesinlikle açılmayan ve işi bitince atılıp yenisi kolayca takılabilen hale geldi. Bu gelişmeler sonucu kolostomi insanın sosyal ve mesleki hayatında herhangi bir olumsuz etki yaratmamaktadır. Pek çoğumuzun çevresinde bulunan başarılı bir yönetici, işadamı, sanatçı vb meslek grubundaki kişiler pekala kolostomi taşıyor olabilirler ve çevrelerinde hiç kimse bunu fark etmemiştir.

    Sonuç olarak gereken durumda uygulanan kolostomi artık korkulan değil bağırsak kanserinden kurtuluşun simgesi haline gelmelidir.

    Erken teşhis edilen ve bağırsak dışına çıkmamış durumlarda sadece iyi yapılmış bir cerrahi hastayı sağlığına kavuşturmaktadır.

    Bağırsak dışına ve lenf yollarına yayılma olmuş ise etkili ameliyatın yanı sıra kemoterapi ve bazen radyoterapi şifa ihtimalini arttırmaktadır. Bağırsak kanserindeki kemoterapi uygulamaları zannedildiği kadar vücudu sarsıcı özellik taşımamaktadır. Bu yüzden ileri yaştaki hastalara bile kemoterapi endişe duyulmadan yapılmaktadır.

    Bağırsak kanserinin en çok yayıldığı organlar olan karaciğer ve akciğerdeki metastazlar uygun şartlar oluştuğunda artık ameliyat ile çıkartılmakta ve bu da hastaların sağlığına büyük katkıda bulunmaktadır.

  • Gün boyunca içilen bir bardak vişne suyunun yaratacağı mucizeleri biliyor musunuz?

    Gün boyunca içilen bir bardak vişne suyunun yaratacağı mucizeleri biliyor musunuz?

    Yakut kırmızı rengi ile reçelini yemeğe alıştığımız vişne, içerdiği mineral ve vitaminler sayesinde, birçok hastalığa karşı koruma kalkanı yerine geçiyor. İçeriğinde bulunan ve meyveye kırmızı rengini veren “antosiyanin” ise vişneye hücre yenileme yani antioksidan özelliğini kazandırıyor. Günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor. Kalp ve damar hastalıklarından kansere hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkin rol oynuyor.
    Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne meyvesinde bulunan A ve C vitamini ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri, özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah.

    Vişnenin “ekşi” artıları

    Ferahlatıcı etkisi yüksek bir meyve olan vişnenin şeker oranı kirazdan düşük olduğu için daha az kalori içeriyor. Diareyi kesmesi ve idrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı olmasının yanı sıra, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasında etkin rol oynuyor. Sindirim sisteminin dengeli ve düzenli fonksiyonu için önemli bir meyve olan vişne ile ilgili yapılan ön araştırmalar gösteriyor ki; vişnedeki “antosiyanin”ler, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.

    Kırmızı ve mor renkli meyve ve sebzelerde, çiçeklerde, morumsu yapraklı ağaçlarda bulunan renk verici bir madde olan antosiyanin, içinde bulunduğu meyvede çok güçlü bir antioksidan yani hücre yaşlanmasını önleyici bir etki yaratıyor. Antosiyanin yardımıyla sağlıklı dokuları ve hücreleri koruyan vişne böylelikle, anti-aging özelliği de taşıyor ve kanser ile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Antosiyanin oranının yükseldiği koyu renkli olan vişnelerde, aynı zamanda daha fazla miktarda minerale rastlanıyor.

    Japon beslenme uzmanları tarafından, Tsuda Üniversitesi’nde 2003 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hipoinsülinemi ve hipoglisemiye yol açabilen yüksek yağ içeren besinlerin verdiği söz konusu zararlar, antosiyanin sayesinde dengelenebiliyor. Diğer bir deyişle, şeker düzeyi düşük olan vişne, kilo kontrolünde önemli bir görev üstleniyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, antosiyanin maddesinin kolesterolün, kan şekerinin düşürülmesi ve karaciğerde daha az yağ birikimi konusunda çok etkili olduğunu ortaya çıkarıyor. Vişne ise, antosiyanin açısından en zengin meyveler arasında yer alıyor.

    Beslenme uzmanları, günlük antioksidan ihtiyacının karşılanması adına günde 3,000 – 5,000 ORAC (Oksijen Radikalleri Emilme Kapasitesi) ünite alınmasını öneriyor. Yaklaşık 100 gram vişne suyu konsantresinde ise, 12,800 ORAC ünite bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, günde bir bardak olarak tüketilecek vişne suyu, vücudun antioksidan

    Doğal ağrı kesici

    Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, “antosiyanin” olarak bilinen kırmızı kimyasalların aynı zamanda kas ağrılarını hafifletebileceği belirtiliyor. Spor egzersizleri ve ağırlık çalışmalarının hemen sonrasında oluşan geçici kas zedelenmelerinde, içeriğindeki antosiyanin sayesinde vişne etkin rol oynuyor. Yaklaşık olarak 100 – 120 vişnenin antosiyanin içeriğine sahip olan bir şişe vişne suyu, ağrı kesici yerine doğal ve keyifli bir alternatif sunuyor.

  • Beyaz Lahana ile Zayıflama ve selülitlerden kurtulma

    Beyaz Lahana ile Zayıflama ve selülitlerden kurtulma

    Kadınların en büyük kabusu olan selülitler, lahana ile üç haftada sona eriyor. Ayrıca beyaz lahana yaz aylarında fit olmak isteyenlere kalıcı kilo kaybı yaşatıyor. Vücudu toksinlerden arındırıyor, kolon kanserini önlüyor ve kan şekerini kontrol altında tutmanıza yardımcı oluyor

    Bitkilerin kimyasal yapısını inceleyen fitobiyokimya alanında çalışmalar yaparak bitkilerin insan sağlığı üzerindeki etkisini araştıran Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, şimdi de beyaz lahanayla ilgili yayınlarıyla uluslararası arenada ses getirdi. Hiçbir sebze ve meyvede bulunmayan ‘U vitamini’ ve ‘biyoformasyon etkisi’ nedeniyle beyaz lahanayı ‘her derde deva’ olarak niteleyen Prof. Dr. Saraçoğlu, uygulamayla ilgili sorularımızı yanıtladı:

    Beyaz lahana kürünün özellikleri nelerdir? Zayıflama ve selülitleri yok etme özelliği bulunan beyaz lahana, aynı zamanda antioksidan olduğundan bağırsak kanserini önleyici gücü var. Kan şekerini düşürme ve dengeleme özelliği var. Kan dolaşımını düzenler, hormonları dengeler. Enfeksiyonlara karşı vücuda direnç kazandırır. Toksin arttırır. Kanser hastalarında kemoterapi ve radyoterapi sonrası takviye oluşturur. Bağırsak mukozasını temizler. Cilde tazelik ve güzellik verir. Toksin atıcı ve kolon kanserini önleyicidir. Beyaz lahana içeriğindeki U vitaminiyle güçlü bir antioksidandır.

    Lahana nasıl zayıflatıyor? Beyaz lahana aynı zamanda ‘aquaretik’tir. Yani; bitkiler genelde diüretik olduklarından hem su hem tuz atarken, beyaz lahana tuz dengesini bozmadan sadece su atar. Bu da verilen kiloların kalıcı olmasına yardımcı olur. Menopoz ve regl dönemlerinde değişen hormon dengesizliğine karşı beyaz lahana kürü mükemmel bir takviyedir.

    Biyotransformasyon kilo vermeyi hızlandırıyor mu? Dünyada biyotransformasyonu ilk kez açıklayan benim. Bu bir tek beyaz lahana da bulunuyor. Yoğurttan içtiğimiz suya kadar hiçbir yiyeceğimiz saf değil. Bu zehirli maddeler karaciğer, akciğer, böbrekler ve yağ dokusunda depolanır. Bunların suda çözülme özelliği yoktur sadece yağda çözünür (Sadece yağda çözüldüklerinden vücutta depolanırlar). Biriken bu toksinlerin suda çözülme özelliği göstermesine ‘biyotransformasyon’ diyoruz. Yağda çözülen zararlı toksinlere suda çözülme özelliği kazandıran beyaz lahana; biyotransformanyon özelliğiyle terleme, solunum, idrar ve dışkı yolları ile bu zararlı toksinleri dışarı atar.

    Meme kanserini önler mi? Amerika’daki ‘Harvard Health Letters’ dergisinde 1994 yılında yayınlanan bir makalede; Asyalı kadınlarda Amerika’da yaşayanlara göre 8 kat daha az meme kanseri görülmesinin nedeni soya fasulyesi olarak açıklandı. Soyada bulunan maddelerin büyük bir kısmı, beyaz lahanada da bulunuyor. Bu da östrojen hormonunu zararsız olan zayıf östrojene dönüştürür. Yapılan klinik çalışmalarda beyaz lahana tüketenlerde kanser oluşumunun gerilediği tespit edildi.

    Peki lahana kemoterapi ağrılarını hafifletir mi? Birçok kanser hastası; ameliyatsız veya ameliyat sonrası radyoterapi, kemoterapi veya hormon tedavisi görmektedir. Özellikle radyoterapi veya kemoterapiden sonra hastalar kendilerini yorgun ve halsiz hisseder. Birçoğunda dolaşım bozukluğu şikâyetleri de olur. Radyoterapi veya kemoterapi sonrasında uygulanacak beyaz lahana kürü, vücudu arındırır, oluşan toksinlerin vücuttan atılmasında mükemmel bir yardımcı olur.

    TOKSİN ATARAK YENİLENİN
    Kaynamakta olan yarım litre suda 5-6 adet beyaz lahana yaprağını parçalamadan, 10 dakika ağzı kapalı olarak hafif ateşte haşlayın. Sabah ve akşam şeklinde günde 2 kez aç veya tok karnına birer su bardağı için. Bu işlemi 5 gün boyunca ve her seferinde yeniden hazırlayarak devam edin. 3 gün ara verip, yeniden 5 günlük bir kür daha uygulayın. 10 günlük kürün bir yıl boyunca 4 kez yapılmasını tavsiye ediyorum. Kürün yapılmaya başlandığı 2. veya 3. gününde vücudunuzun terlediğini ve özellikle yüz kısmında yağlı olduğunu fark edeceksiniz. Endişelenmeyin, bu yağla birlikte toksinleri de attığınızı gösterir. Bu kürü uygularken daha sık banyo veya duş yapmalısınız. Ne kadar çok toksin atarsanız vücudunuz o kadar fazla kendini yeniler.

    NOT: Yazı dizisinde yer alan bilgilerin herhangi bir hastalığa teşhis amacı yoktur. Eğer bir sağlık şikâyetiniz varsa önce hekime başvurun.

    İlgili Konular ;
    Lahana suyu kürüne var mısınız? (İbrahim Saraçoğlu tarifi)
    Lahana çorbası içerek zayıflama
    Lahana Suyu Kürü
    Simit Diyeti, Simit Kaç Kalori
    Stresten yemeğe sarılıyorsanız sakız çiğneyin
    Ülker Special K Diyeti
    Hangi ekmek, kaç kalori?
    beyaz lahana salatası