Etiket: koca

  • Kocam! Döver de sever de

    Kocam! Döver de sever de

    “Kadınlar kötü davranışlara maruz kaldıkları halde neden ilişkilerini devam ettirirler?” sorusunun cevabını aramaya çıkan Amerikalı ve Türk bilim insanları ilginç bir sonuçla karşılaştı. Araştırmalar gösteriyor ki, kadınların yarıya yakını “her erkek karısını sever de döver de” görüşünde!

    Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, “Kocam değil mi? Döver de, sever de” söylemini doğrulayan araştırmaların detayları hakkında şu bilgileri verdi:

    Kocam kötü davranıyor ama güvenilir biri!
    “İlk önce New York’taki Adelphi Üniversitesi’nde yapılan ‘Kadınların Kendi Anlatımlarına Göre İstismarcı Erkeklerin Profilini Çıkarma: Şehirli ve Az Gelir Grubundan Kadınlardan Elde Edilen Veriler’ araştırmasına gözatalım. ABD Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü tarafından fonlanan bir projeyle ilgili verileri kullanan araştırmacılar şehirde yaşayan ve düşük gelir seviyesinden 611 Amerikan kadınının ilişki tecrübelerini değerlendirdiler.

    Ankete katılan kadınların yüzde 42.8’i bir önceki yıl erkek partnerleri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldıklarını belirttiler.

    Bununla birlikte kayda değer sayıda kadın kendilerine kötü davranan partnerlerinin hala bazı olumlu özellikler taşıdıklarını söylediler: Kadınların yarıdan fazlası (yüzde 54’ü) partnerlerinin çok güvenilir olduğunu söylerken her 5 kadından 1’i (yüzde 21) partnerlerinin önemli bazı olumlu özelliklere (mesela sevgi dolu, merhametli olmak gibi) sahip olduklarını belirttiler.

    Anket verilerinden yola çıkan araştırmacılar, partnerlerine kötü davranan erkekleri 3 gruba ayırdılar. “Güvenilir ama kötü davranan” erkekler (yüzde 44) partnerlerini kontrol etme ve şiddet içeren davranışlar sergileme konusunda en düşük seviyede kalırken, güvenilirlik ve olumlu özellikler sergileme konusunda en yüksek seviyedeydiler.

    “Pozitif ve kontrolcü” erkekler (yüzde 38) şiddet içeren davranışlar sergileme, güvenilirlik ve pozitif özelliklere sahip olma konusunda nispeten yüksek seviyedeydiler. Bununla birlikte, ilk gruptakilere göre 2. gruptaki erkekler daha kontrolcü ve genel olarak daha yüksek seviyede şiddet içeren davranışlar sergiliyorlardı.

    “Tehlikeli şekilde kötü davranan” erkekler (yüzde 18) en yüksek seviyede şiddet içeren ve kontrolcü davranışlar sergiliyor, yasal problemlerle en fazla sıklıkta karşılaşıyor ve güvenilirlik ve pozitif özelliklere sahip olma konusundaysa en düşük performansı sergiliyorlardı.”

    Kadınlar fakir ve erkeğine mecbur
    Psikolog Mehmet Başkak, neden böyle bir sonuç çıktığı hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
    “Ankete katılan 611 kadının çoğu Afroramerikan’dı. Bu kadınların ortalama yaşları 35’ti ve kadınlardan neredeyse yarısının 18 yaşından küçük çocukları vardı ve kadınların yüzde 47’si lise eğitimini tamamlamıştı.

    Kadınların neredeyse dörtte üçü fakir sayılabilecek, aylık kişi başına düşen gelir seviyesi 300 doların altında olan kişilerden oluşuyordu. Bu kadınların yüzde 45’i HIV virüsü taşımaktaydı.
    Ankete katılan kadınların neredeyse yarısı (yüzde 45’i), erkek partnerlerinin ciddi yasal problemler yaşadıklarını, şiddet içeren bir suç işlemekten dolayı tutuklandıklarını ve hapse girdiklerini söylediler. Kadınların yüzde 9’uysa partnerlerinin problemli içiciler olduğunu, damardan alınan ve sokakta satılan uyuşturucuları kullandıklarını söylediler.

    Bu tablo kadınların neden hala kötü giden ilişkilerini sürdürme konusunda ısrarcı olduklarını bize bir nebze olsun açıklıyor.”

    Türkiye’de de aynı sonuç çıktı
    Türkiye’de 2003 yılında yapılan bir araştırmada benzer sonuçlar çıkmıştı.

    Ege Üniversitesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahsen Şirin ile Celal Bayar Üniversitesi Ebelik Bölümü’nden Nursen Bolsoy ve Ayten Taşpınar, Manisa’da iki ayrı sağlık ocağına kayıtlı 101 hamile kadınla bir çalışma yaptı. Araştırmaya göre, her 4 kadından biri (yüzde 24.8) hamilelik döneminde fiziksel şiddete uğruyor.

    Araştırmanın daha ilginç bir sonucu ise kadınların önemli bir bölümünün şiddeti doğal görmeleriydi. Yüzde 39.6’sı “Her erkek karısını sever de döver de, bunlar normaldir” derken, yüzde 29.7’si “dayağın bazen gerekli olduğunu” savundu. Yüzde 12.9’lik bir bölümü de “şiddetin kocanın karısına sahip çıktığı anlamına geldiğini” söyledi. Araştırmada, yaklaşık 3 kadından biri ise “Kocamı dövebilsem, ben de döverdim” dedi.

  • Eski dost düşman olmaz, peki ya eski eş?

    Eski dost düşman olmaz, peki ya eski eş?

    Eski eşinize duyduğunuz nefretin yükünü omuzlarınızdan atıp biraz rahatlamaya, nefret etmek yerine medenice bir ‘Merhaba’ demeye ne dersiniz?

    Kimse boşanmak için evlenmiyor, kimse ayrılmak için sevgili olmuyor… Ve tabii kimse sevgiyle gözlerinin içine baktığı kişiyle ayrıldıktan sonra düşman olacağını da düşünemiyor. Oysa hem insanın doğası gereği hem de özellikle toplumsal yapımızın müsait olması nedeniyle ayrılanlar çoğunlukla birbirinden nefret ediyor. Şöyle bir düşünün, eskilerde kalan isimlerin kaçı ile yolda karşılaşsanız hiç değilse ayaküstü sohbet etmek istersiniz? Sokakta görünce yolunu değiştirenler, aynı ortamda bulunmamak için programını erteleyenler, yıllarca hiç bıkmadan olur olmaz yerde eski eşin aleyhinde konuşanlar yanlış mı yapıyor? Ayrılıp da dost kalmak biraz fazla iyi niyetli bir beklenti olabilir ama biraz medeniyetin de kimseye zararı yok.

    İhanetin bedeli!

    “Eski eşle arkadaş kalabilmek neden zor?” sorusuna Psikolojik Danışman-Evlilik ve İlişki Terapisti Selin Özkök Karacehennem şöyle yanıt veriyor: “Bizim toplumumuzda çoğunlukla kadının eşinden ayrılması için erkeğin ihanet etmesi gerekiyor. Kadınlar kocaları ile anlaşamayınca, dayak yiyince ya da kayınvalideleri ile sorunları olunca hiç ses çıkarmadan evliliği yürütüyorlar. Ne zaman ki erkek ihanet ediyor kadınların sesi çıkıyor. Kadınlar terapiye de ancak bu durumda geliyorlar. İhanet ile birlikte nefret de devreye giriyor. Eğer adam başka bir kadın uğruna evini terk etmiş ise zaten arayıp sormuyor, bazıları çocuklarını bile zor görüyor. Kadın ise kocasını başkasına kaptırdığı için iletişimi sürdürmek istemiyor. Dolayısıyla ayrılan eşler birbirine düşmanlık besliyor.” Avrupa’da ve özellikle ABD’de ihanet olsa dahi tarafların medeniyet  çerçevesinde ilişkilerini sürdürdüğünü belirten İlişki ve Evlilik Terapisti Karacehennem, bu durumun sınırını ise şöyle çiziyor: “Taraflar ayrılmaya karar verdikten sonra özellikle görüşmek istemezler. Ancak bir partide ya da sokakta karşılaştıklarında birbirlerine medenice hal hatır sorabilmeliler. Bu karşılaşmada biri ‘Nasılsın?’ diye sorduğunda karşı taraf ‘Senden sonra nasıl olmamı bekliyorsun?’ gibi yanıtlar vermediği sürece bir sorun çıkmaz. O saatten sonra eski defterleri açmak, iğneleyici sözler söylemek çok anlamsız ve hiç kimseye bir yarar sağlamaz.”

    Ayrılan kadın kendine güvenmeli

    Boşanan ve özellikle çocuklu kadınların zorlu günler yaşayacaklarını, ancak bunları aşabilmek için kadının önce kendine güvenmesi gerektiğini söyleyen Evlilik ve İlişki Terapisti Karacehennem, “Geçmişi bir türlü unutamamak normal bir durum değil. Buna bağlı olarak aşırı yemek, alışveriş yapmak ya da takıntılı bir hal almak gibi ruhsal hastalıklar doğabiliyor. Bu durumdaki bir kadının iş bulması kurtarıcı oluyor. Bu işin çok büyük paralar kazandırması da gerekmiyor. Hemen iş bulamıyorsa bir süre dinlenip kendine zaman tanıması gerekiyor. Kendine bu şekilde yeni bir düzen kurmayı başaran kadın eski eşine kin gütmeyi bırakıp medeni bir ilişki kurmayı da başarıyor” diyor.

    Çocuklar için çabalayın

    Ayrıldıktan sonra birbirinden nefret eden taraflar en çok da çocuklarına zarar veriyor. Dünyada en çok sevdiği iki kişi arasında ikilemde kalan çocukların ruhu derinden yaralanıyor. Terapist Karacehennem, kayınvalidelerin de çocuklar üzerinde bu anlamda olumsuz etkileri olabildiğini söylüyor. Hafta sonu çocuğunu almaya gelen bir babanın eski eşi ile ayaküstü sohbet edebilmesinin ya da bir sorun olduğunda ayrılmış anne-babanın iletişim kurarak ortak bir çözüm üretmelerinin çocuklar için de olumlu olduğunu vurgulayan Karacehennem, “Bazen ayrılan eşlerden biri tekrar evlenebiliyor. Evlenmeyen taraf çocuğu kullanarak karşı tarafın peşini bırakmıyor. Örneğin anne, çocuğun sağlığı ile ilgili uydurma ya da abartılı bahanelerle eski eşini arayıp duruyor. Ya da baba çocuğunu almak için okula giderken onların peşine takılıyor. Evde çocuğunu olumsuz mesajlarla dolduruyor. Çocuk babasının yeni eşine  yönelik olarak ‘Sen babamı bizden aldın’ gibi cümleler kurabiliyor. Aileler unutmamalı ki çocuğu, anne veya babası hakkında doldurmak ona yapılacak en büyük kötülüktür” diyor.

    1 kadın ve 1 erkek dost olabilir mi?

    Evlilik ve İlişki Terapisti Selin Özkök Karacehennem, bu soruya “Hayır” diye yanıt veriyor ve ekliyor; “7-8 yıl önce bu soruya ilk kez yanıt verdiğimde bana tepki gösterdiler. Ancak bu bir gerçek. Bekarsındır, bir çekim hissetmiyorsundur, kafa yapısı olarak çok iyi anlaşıyor olabilirsin. Ancak taraflar evli ise bir tarafın karşı cins ile samimi bir arkadaşlık kurması, eşini dahil etmediği buluşmalar gerçekleştirmesi çok da gerçekçi değildir. Çünkü eğer kişinin bir çekincesi yoksa bu buluşmalara eşini de dahil edecektir. Bu durum evliliğin yazılı olmayan kanunlarından biridir. Zaten biraz derine inildiğinde arkadaşlık taraflarından birinin diğerine aşık olduğu ancak arkadaşlığı da kaybetmemek uğruna bunu sakladığı anlaşılıyor.”

    Medeni ilişki yeni eşi üzer mi?

    Ayrıldıktan sonra iletişimlerini koparmayan eşler az da olsa var tabii. Ancak tarafların görüşmenin kapsamını genişletmeleri zaman zaman yeni eşler için sıkıntı verici olabiliyor.

    Terapist Karacehennem, “Eski sevgili ile görüşmek ihanete girer mi?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “İhanet değil ama beraber olduğu kişiye saygısızlık olarak kabul edilmelidir. Tabii ki karşılaşıldığında ayaküstü sohbet edilebilir ancak baş başa kahve içmek, yemeğe çıkmak gibi görüşmeler yeni eşi rahatsız ediyor. Her şeyi sınırında tutmak gerekiyor.” Bir de şu “Arkadaş kalalım, ben sana layık değilim” meselesi var. Ayrılmak isteyen tarafın diğerine kalp kırmamak için söylediği bu söz çok açık bir şekilde ayrılığı ifade ediyor. Terapist Karacehennem, bazen karşı tarafın bu laftan bile bir umut çıkarmaya çalıştığını ancak gerçekçi olunması gerektiğini vurguluyor.

    Formsanté Dergisi

  • Anlayışsız kocalarla nasıl başa çıkılır?

    Anlayışsız kocalarla nasıl başa çıkılır?

    Evli çiftler arasındaki en temel sorunların başında erkeklerin kadınları anlamamaları, yardımcı olmamaları ve onlara ilgi göstermemeleri geliyor. Yapılan araştırmalarda, kadınlar en çok yakın arkadaşlarından ve komşularından memnunken, kendilerine en anlayışsız davranan kişilerin kocaları olduğunu söylüyorlar.

    Flört döneminde ve evliliğin ilk yıllarında var olan anlayış, heyecan, hoşgörü ve yakın alaka zamanla azalıyor, yerine monoton, ilgi alanları başka yere kaymış, paylaşımsız ilişkiler geliyor ve çiftler temeli çocuklukta atılan fabrika ayarlarına geri dönüyorlar. Aslında partner ilişkilerinde çözümsüz olan çok fazla şey olmuyor. Ama çözümler çiftin değişmesine dayandığı için, çoğu çift değişimi reddediyor. Çözümsüzlük çoğu zaman bundan kaynaklanıyor. Çift biraz iletişim bilgisi edindiğinde, biraz kendisini suçlamadan ifade etmeyi öğrendiğinde, biraz da karşısındaki acaba ne hissediyor diye odaklandığında ilişkiler zamanla yoluna girebiliyor. Ve ne yazık ki partnerlerden biri değişmezse karşısındaki de değişmiyor. Değişim için birinin ilk adımı atması şart.

    Erkekler merak edip, keşfedebilecekleri kadınları çekici bulurlar. Erkekler “beni sevseydi ne istediğimi bilirdi!” Veya “Ben söyledikten sonra bir önemi yok!” gibi cümlelerden nefret ediyorlar. Erkekler çoğu zaman tercih ettiğimiz dolambaçlı cümleleri anlamıyorlar. Her ne kadar, erkekler için “aşksız seks, nikâhsız çocuk isterler!” yakıştırması yapılsa da, erkekler de etten kemikler yapılmış, duyguları ve hisleri olan canlılardır. Hayranlık duygusunu yaşatmadığını zaman erkekler çok anlayışsız olurlar ve aynı kadınlar gibi mutsuzluğa sürüklenirler.

    Dr. Cem Keçe’den kadınlara tavsiyeler:
    Kendinize ve kadınlığınıza zaman ayırmalılar.

    Bakımınıza dikkat etmeliler.

    Kişisel gelişimine özen göstermeliler.

    Hayatı heyecanla yaşamalılar.

    Gizemini mutlaka korumalılar.

    Tutkuyu önemsemeliler.

    Suçlayıcı konuşmamalılar.

    Dolambaçlı cümleler kurmamalı düz iletişim kurmalılar.

    Kesinlikle herhangi bir durum yada kişi ile kıyaslama yapmamalılar.

    Ev işlerini sürekli tek başına yapmayıp bunu eğlenceli hale getirmeli ve birlikte yapmaya fırsat yaratmalılar.

    Erkeklerin de duygusal olabileceğini unutmamalılar.

    Takdir etmeli ve onaylama yapmalılar.

    İhtiyaç duydukları zaman net bir şekilde bunu dile getirmeliler.

    Ona olan hayranlığınızı her fırsatta dile getirmelisiniz.

  • Kocanın çok bileni

    Kocanın çok bileni

    Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar.
    Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

    Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir; Güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

    ”Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar.

    ”Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

    Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:

    -Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.

    Karısı tekrar sorar. Peki ,bu sana neyi gösteriyor?

    Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar:

    -Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum.
    -Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.
    -Astronomik olarak galaksilerin , yıldızların , gezegenlerin varlığını görüyorum.
    -Yıldızların komuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.
    -Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.

    Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?

    -Necati , çadırımızı çalmışlar!
    ————————————–
    Insan cok bilince; burnunun ucundakini goremiyo demek ki.

  • İdeal ilişki

    İdeal ilişki

    İdeal ilişkiyi hedefleyin, mükemmeli değil!
    Evet, ideal ilişki diyoruz ama bundan mükemmel ilişkiyi kast etmiyoruz. Zira mükemmel ilişki ya da mükemmel eş diye bir şey yoktur. En mükemmelini beklerseniz, daima beklersiniz. Her konuda sizinle hemfikir olan, sizinle tıpa tıp aynı karakterde, her an sizi mutlu edebilecek biriyle karşılaşmayı beklemek yerine, sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yakalamayı deneyin.

    Ortak bir hobiniz olsun
    Ortak ilgi alanınız olmadığından yakınmayı bırakın, yeni bir ortak ilgi alanı yaratın. Balığa çıkmak, tenise başlamak, müzik kursuna gitmek gibi ikinizin zevk alacağı bir ortak alan bulmaya çalışın. Ortak ilgi alanı, eşler arasında pozitif iletişim, daha çok diyalog ve eğlence imkanı sağlar.

    Açık ve dürüst olun
    Yüzde yüz dürüstlüğe dayanan bir ilişki kurun. Şüphe, bir ilişkiyi başlamadan bitiren ya da başladıysa bile hiçbir zaman sağlıklı yürümesini sağlamayan bir mikrop gibidir. Partnerinizin, kuşkulandığınız tutumları varsa, gizli dolaplar çevirmek yerine bu kuşkuyla hem siz yüzleşin hem de partnerinizi yüzleştirin. Açık olmak, her zaman size puan kazandırır.

    Her anın tadını çıkarın
    Birlikte geçirdiğiniz zamanın süresi değil kalitesidir önemli olan. “Neden daha uzun yanımda kalmıyorsun?” diye şikayet etmekten vazgeçin, birlikte olduğunuz anları dolu dolu ve birbirinizden zevk alarak geçirin.

    Geçmişi bir kenara bırakın, geleceğe bakın
    İlişki, geçmişe değil, geleceğe doğru yapılandırılır. Geçmişte yaşadığınız tatsız anlar varsa, her tartışmada gündeme getirmek, durup dururken geçmişi deşmek yerine birlikte kuracağınız geleceğin planlarını yapmaya çalışın, hayallerinizi paylaşın.

    İlişkinizi başkalarınkiyle kıyaslamayın
    İlişkinizi başkalarınınkiyle kıyaslamak, onu daha iyi bir yere getirmez. Her ilişki kendine has özellikler taşır, çünkü ilişkinin tarafları da başkalarından farklıdır. Partnerinize başka ilişkileri örnek göstererek, sizin ilişkinizdeki eksiklikleri ortaya koymaya çalışmak yerine, ilişkinizi kendi içinde yükseltmeye çalışın.

    Açık konuşun, paylaşın
    Kimse kimsenin aklından geçenleri okuyamaz. Canınızı sıkan bir şey olduğunda ya da partnerinizin yaptığı bir şeye sinirlendiğinizde, onun kendiliğinden sizi anlamasını beklemeyin. Derdinizi açıkça dile getirin. Ancak ses tonunuza dikkat edin, tartışma tonuna dönüşmesin. Zira yüksek perdeden dile getirdiğiniz her sorun, partnerinizin zihninde ‘dırdır’ olarak algılanabilir.

    Sevdiğinizle önce arkadaş olun
    İster karı-koca olun, ister sevgili, ilişkinizin temelini sağlam bir arkadaşlığa dayandırın. İyi birer arkadaş ve sırdaş gibi her şeyi konuşabilmeniz, birlikte iyi zaman geçirmeniz, uzun vadeli bir ilişki yaşamanızı sağlar.

    Kendinizi ve sevgilinizi dinleyin, başkalarını değil
    Etraftan gelen sesleri kendi iç sesiniz ve partnerinizin sesi kadar dikkate almayın. Hiç kimse sizin ilişkinizi sizden daha iyi tanıyamaz. Şu da bir gerçek ki, insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine göre daha olumsuz düşünür, daha kolay olumsuz yorum yapabilirler

    İşinizi eve taşımayın
    İşi işte bırakın ve sorunlarınızı eve taşımayın. Kafanızın sürekli iş meseleleriyle meşgul olması, partnerinize sürekli iş sorunlarından bahsetmeniz, onun açısından sıkıcı olacak, belki tartışmalara yol açacaktır.

  • Zengin Koca Bulmanın Yolları

    Zengin Koca Bulmanın Yolları

    Bekar kadınların yarısından çoğu zengin koca arıyor. Hatta neredeyse evli kadınlar bile bir zengin adam bulsalar, ellerindekini boşayacaklar. Peki, zengin koca nasıl bulunur?

    Bana sorarsanız, bulunmaz! Hatta bir kocada aranacak özellikler içinde liste başında bile değildir. Zaten ülke şartlarına bakarsak, ortada zengin de kalmadı. Ultra zengin olanlar var, onların da seni beni alacağı yok. Genellikle aynı mal varlığına sahip iki aile, kendi aralarında konuşup, çocukları birbirlerine veriyorlar. Hem para dışarı çıkmıyor, hem şirketler birleşiyor. Yani, Türk filmlerindeki zengin çocuk, fakir kız hikayesi gerçek hayatta yaşanmıyor. İş ortaklığının duygusal göstergesi olan bu evlilikler haricinde, yoldan geçerken omzuna çarpıp aşık olan varlıklı adam sayısı çok az. Bu yüzden zengin koca bulunmaz demek çok da yanlış değil.

    Sosyal çevreme baktığımda, bırakın zengini, normal yaşayan bir koca yüzüne bile hasret kalmış hanımlar. Bunun sebebi ne acaba? Erkekler evlilikten gittikçe uzaklaşıyorlar mı? Bu durum nasıl oluştu? Adamlar neden evlilik dendiğinde suratını buruşturuyor?

    Şimdi bana kızacaksınız ama maalesef bizim yüzümüzden. Kadınlarımız, özellikle büyük şehirde yaşayan, üstelik çalışan ve para kazanan bir grubumuz var ki, (elbette hepsinden bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın) modernlik ve burada yazamayacağım başka bir durumu birbirine karıştırıyor. Özgür kadın olmak, her gece istediğin adamla birlikte olacağın anlamına gelmez. Evet, kadınlar da cinsel özgürlüklerini kazanmalıdır, erkekler kadar her konuda yaşamaya hakları vardır. Bunları sonuna kadar savunuyorum.

    İyi de işin bir sınırı yok mu? Bu kadar bozulmuş olamayız. Yıllarca ezilen, sömürülen, kullanılan kadınların intikamı mı alınıyor?

    Bir grup daha var. Onları son zamanlarda her taşın altında görüyorum. Güzel giyinen, kendine bakan, çalışmayan, havalı bazı kadınlar türedi. Onlar da zengin, fakir demeden, ne bulursa kullanma derdinde. Üstelik sözüm ona çaktırmadan. Hatta birkaç erkeği birden idare eden, özellikle evli erkekleri seçen bir grup bunlar. Her faturayı bir adama, her ay kirayı birisine, mutfak alış verişini başkasına, cep harçlığını öbürüne yıkarak yaşayanlar var. Adamın tipi, karakteri falan önemli değil. Her türlü gideri var yani!

    Ülkede ciddi kriz ve parasızlık var. Herkes borç batağı içinde ancak bu bir çıkar yol mu? Kimilerine göre bir çeşit yol! Durum böyle olunca, gelin hikayeye bir de erkekler açısından bakalım.

    Adamlar ortalıkta prim yapmaya başladı. Hiçbir özelliği dikkate alınmadan, her çeşit adama ciddi talep var. Ben erkek olsam, içimden şunu geçiririm. Niye evleneyim ki? Evin tüm işlerini yurt dışından gelen bir kadın çok ucuza yapıyor. Hem de hiç nazlanmadan. Biraz cebinde para varsa, gittiği bir mekandan muhtemelen eli boş çıkmıyor. Avcı ablalar zaten barlarda pusu kurup oturmuş. Yani, cinsel olarak da bir sıkıntı yok. Nerdesin, neden aramadın, doğum günümü unuttun, o kadına niye baktın, akşam buluşup yemek yiyelim, bu akşam çıkamam gibi sıkıntıları da çekmiyor. İstediği zaman envai çeşit kadına ulaşabiliyor. Karşılığında kadın dırdır yapmıyor. Hatta telefon numaraları bile alınmıyor. Alınsa da aranmıyor. Aranırsa yine keyifli bir gece geçirilip, herkes kendi yoluna gidiyor.

    Adam demez mi ben enayi miyim? Neden evlenip sorumluluk, kapris, sıkıntı, aileler gibi dertlerin altına gireyim?

    Bir ülkede aile kurumu çökerse, tehlike çanları çalıyor demektir. Şartlar ne olursa olsun, ayakta durmayı, özgürlüklerimizi doğru kullanmayı, yerinde ve kararında yaşamayı bilmeliyiz. Kadının onuru kaybolursa, kaybolan kendisidir. Erkekler zaten çok eşliliğe meyilli. İstisnalar kaideyi bozmaz. Hem ellerine her istediklerini ver, hem de evlenecek adam yok diye ağla, olmaz öyle şey! Kızlar, bir an önce kendimize gelmeliyiz. Üstümüze aldığımız sıfatların içini doğru doldurmalıyız. Gelecek manzarası bana hiç hoş görünmüyor. Yakında ortalıkta aileler kalmayacak, çocukların çoğu ayrılmış ailelerin psikolojik sorunlu çocukları olacak, kadınlar erkekler neden evlenmiyor diye düşünüp cevap bulamayacak.

    Tek eşlilik dönemine geri dönmek gerekiyor, dejenerasyon ile değişim farklı şeylerdir. Tüm kazandıklarımızı gün gelip kaybetmemek için, akıllar başa lütfen! Dost acı söyler!

    msn.com

  • Şiddet gören kadınların yapması gerekenler

    Şiddet gören kadınların yapması gerekenler

    Evde şiddet gören kadın, eğer şiddet gördüğünü ispat etmek zorunda kalacaksa nüfus kağıdını, kendisi ile ilgili bilgileri, bir kap çamaşırı ve çocukların nüfus cüzdanını dışarıda kocasının bilmediği bir yerde saklaması iyi olur. Ayrıca evin içerisinde kesici delici aletlerin bulunduğu yerde bulunmamalı ve kendisine şiddet uygulandığında susup oturmalı, utanmamalı, çünkü şiddet uygulayanın utanması gereken bir durum bu. Avaz avaz bağırıp kendisine şiddet uygulandığını herkese haberdar etmelidir ki gerekirse tanıklık yapabilsinler onun için. Ayrıca evde şiddete maruz kalan bir kadın, şiddeti hiçbir şekilde maruz görmemeli. Yani “bir tokattan bir şey olmaz” şeklinde düşünmemeli. O bir tokan ondan sonraki dönemlerde artabilir.

    Eşinden şiddet gören bayanlar polise başvurmalıdır. Poliste şiddet gördüğünü anlatıp, tutanak tutturup tutturduğu tutanağın bir kopyasını mutlaka almalıdır. Veya savcılığa başvurabilir. Savcılık şiddeti uygulayan kişinin ifadesine başvuracaktır. Kanunen bunları yapabilir veya bir kadın kuruluşuna giderek kadın kuruluşu ona yol gösterir. Herhangi bir hükümet tabibinden rapor alınmalıdır ve o aldığı raporu mutlaka saklanmalıdır. Mahkemede kanıt istenebilir. Kanıt olarak onu sunması çok doğru olur. Kişinin şiddet gördüğüne şahit olan bireyler var ise bunlarda mahkemede oldukça önemli rol oynar.

    İlgili Konular ;

    – Evde şiddet gören kadın ne gibi önlemler alabilir?
    – Evde şiddet gördüğümü nasıl kanıtlayabilirim?
    – Eşimden şiddet görüyorum, nereye başvurabilirim?
    – Kocam beni dövüyor, ne yapabilirim?
    – Komşum şiddet görüyor, ben şikayetçi olabilir miyim?