Etiket: kıskançlık

  • Eşim Beni Seviyor Mu?

    Eşim Beni Seviyor Mu?

    Uzun süre evli kalan kişiler zaman zaman karşısındaki insanın sevgisinden şüphe duyabilir. Eşimin beni sevdiğini nasıl anlarım diye düşünmeye başladıysanız birtakım sorunlar var demektir. Birçok insan karşısındaki kişiye sevdiğini söyleyemez ama bunu davranışları ile gösterir. En ufak bir hareketinden sevdiğini anlamanız mümkündür. Evliliğin getirdiği bazı sorumlulukların altından kalkamayanlar birbirlerinden uzaklaşabilir. Ancak bu durum eşinizin sizi sevmediği anlamına gelmez.

    Bir derdim var Diyorsanız Tıklayın ! :(

    Sevgililik sürecinde kadınlar birlikte oldukları kişiler tarafından sürekli kıskanıldıkları için evlilikte de aynı durumun devam edeceğini düşünürler. Çoğu erkek evlendikten sonra aşırı kıskançlıklarda bulunmaz. Aslında bu iyi bir şeydir. Ancak kadınlar tarafından eskisi kadar sevilmeme ya da ilgi göstermeme gibi algılanabilir. Eşimin beni kıskandığını nasıl anlarım diye merak ediyorsanız ufak tefek kıskanabileceği durumlar oluşturabilirsiniz. 

    Eşim Beni Seviyor Mu? | 1

    Eşimin beni aldatıp aldatmadığını nasıl anlarım demeye başladığınız an dikkat edin. Bu şüphenin içine girenlerin çoğu istisnalar dışında aldatılıyor demektir.  Telefonuna dokunulmasını istemiyor, farklı bir tarz oluşturmaya çalışıyor, dış görünümüne eskisinden daha çok dikkat ediyor ve size olan ilgisi azalıyor ise tehlike çanlarına hazırlıklı olun.

    Mutlu ve güzel bir kadın olanlar bu tarz sorular ile kafa yormamalı. Her zaman için kendinize güvenin. Özgüveni yüksek ve bakımlı bir kadından daha tehlikelisi yoktur. Mutlu ve güzel bir kadın olmak için ne yapmalı diyorsanız kişilik özelliklerinizi fark etmeli, her zaman için pozitif düşünmeli ve dış görünümünüze önem vermelisiniz. 

    Kocamın Beni Sevip Sevmediğini Nasıl Anlarım? Tıklayın !

    İlişkim Kötüye Gidiyor Ne Yapmalıyım? Tıklayın !

    Aşık Mıyım? Aşık Olduğumu Nasıl Anlayabilirim? Tıklayın !

    İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık Tıklayın !

     

  • İlişkim Kötüye Gidiyor Ne Yapmalıyım?

    İlişkim Kötüye Gidiyor Ne Yapmalıyım?

    Genellikle uzun süreli ilişkilerde yaşanan sorunlar nedeni ile kişiler ilişkim kötüye gidiyor ne yapmalıyım diye düşünebilir. Bu konuda sorunlara odaklanmanız daha doğru olacak. İlişkiyi kurtarmak adına her iki tarafında çaba göstermesi gerekiyor.

    • Eşim beni çok kıskanıyor yaşanan sorunların en başında geliyor. Kıskançlık dozunun üzerine çıkıldığında yıpratıcı olabilir. Herkes kıskanılmaktan hoşlanır. Ancak fazlası ilişkiyi bitirme derecesine kadar getirebilir.
    • Kişiler bu durumda eşim aşırı kıskanç ne yapmalıyım diye merak ediyor. Yapılması gereken karşılıklı konuşarak sorunu çözüme kavuşturmak.
    • Yaşanan ve sürekli olarak tekrarlanan kavgalardan dolayı çok sinirleniyorum hangi doktora gitmeliyim diyorsanız öncelikle bir psikolog ile görüşmeniz gerekiyor.
    • İlişkisi kurtarmanın yollarından biri sinirlerinize hakim olmak ve kavgaları uzatmamak.
    • Sorunlarınızın üzerine gitmekten çekinmeyin. Çözüme kavuşturana kadar konuşmanızda hiçbir problem yok. Fakat çözüldükten sonra eski kavgaları tekrarlamamanız daha doğru olacak.
    • Mutlu olduğunuz aktivitelere yönelmelisiniz. Küçük bir tatil ilişkinize de gayet iyi gelecek.
    • Empati insan ilişkilerinde yapılması gereken davranışlardan biri. Bu sayede karşınızdaki kişiyi daha iyi anlayabilirsiniz.
    • Bir Derdim Var Diyorsanız Tıklayın !

    İlişkim Kötüye Gidiyor Ne Yapmalıyım? | 2

    Yaşanan sorunları çözdükten sonra geriye bakmamanız şart. Her zaman için olumlu şeyler düşünmeli, iyi anılarınızı canlı tutmalısınız. İlişkilerde yapılan hatalardan biri yaşam alanına saygı duymamak. Her iki kişinin de ayrı bir hayatı olduğu unutulmamalı. Kişilik haklarına sayı göstererek mutlu bir ilişkinin kapılarını arayabilirsiniz. 

    Kıskanç Erkekle Başa Çıkma Yolları Tıklayın !

    Evlilikte Yaşanan Sorunlar Tıklayın !

    Mutsuz evliliklerin üstesinden gelme yolları! Tıklayın !

    Aşık mıyım? Hoşlantı mı Aşk mı? Tıklayın !

    Uzak mesafe ilişkisinin yürütebilmenin yolları Tıklayın !

     

  • Evlilikte Yaşanan Sorunlar

    Evlilikte Yaşanan Sorunlar

    Evlilik iki kişinin aynı hayatı paylaşmak için attıkları en önemli adımdır.  Her ilişkide olduğu üzere evlilikte bir takım sorunlar yaşanabilir. Önemli olan bu sorunlara yapıcı bir şekilde yaklaşmak. Büyük sorunlar olmadığı sürece dalgalanan deniz her zaman için durulur ve huzurlu evlilikler batmadan yoluna devam eder.

    Yaşanan sorunlardan biri evlendikten sonra eşlere köle gibi davranmak. Bu durum daha çok erkeklerin kadınlara uyguladığı kötü bir muamele. Eşim beni ailemle görüştürmüyor diyen kadınlar kendilerinden ödün verdikleri için bu sorunu yaşamakta. Yapılması gereken basittir. Birey olarak aile görüşmek ya da çarşıya çıkmak, arkadaşlar ile buluşmak sadece sizin karar algınız çerçevesinde şekillenebilir. Eşiniz bile olsa bu durumda size izin verme gibi bir yetkisi bulunmaz. 

    Bir derdim var Diyorsanız Tıklayın !

    Evlilikte Yaşanan Sorunlar | 3

    En çok şikayet edilen durumlardan biri ise şiddet. Eşim bana şiddet uyguluyor ne yapmalıyım konusunda düşünmenize bile gerek yok. Kadın cinayetleri bu gibi sorunlar ile başlıyor. Kadınlar bu durumda asla sessiz kalmamalı. Yapılacak şey basittir; kendi hayatınızın önemli olduğunu asla unutmayın. Bu kişiye dava açın ya da yetkili mercilere başvurun. Eşim aşırı kıskanç ne yapmalıyım diyenler ise düzgün bir şekilde yüz yüze konuşma yoluna gitmeli. Kıskançlık herkesin hoşuna gider. Ancak aşırı kıskanmak her iki tarafa da zarar verecektir.

    Eşim beni aldatıyor ama boşanmak istemiyorum ise tamamen bir tercih konusudur. Bir kere aldatan kişi bunu her zaman tekrar eder. Karar vermek size kalmış bir süreç olsa da uzatmanın çok da faydası olmayacaktır.

    En Sık Rastlanan Evlilik Sorunları Nelerdir? Tıklayın !

    Kocam Beni Aldatıyor mu? Tıklayın !

    İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık Tıklayın !

    Şiddet gören kadınların yapması gerekenler Tıklayın !

    Evlilik Problemleri Nasıl Aşılır? Tıklayın !

    Sağlıklı bir evlilik nasıl olmalıdır? Tıklayın !

  • Aşık Mıyım? Aşık Olduğumu Nasıl Anlayabilirim?

    Aşık Mıyım? Aşık Olduğumu Nasıl Anlayabilirim?

    Duygularımızdan çoğu kez emin olamayız ve aşık olduğumu nasıl anlayabilirim diye düşünmeye başlarız. Aşık olup olmadığınızı sadece siz bilebilirsiniz. Kendinizi tanımak ile yola çıkmanız daha doğru olacak. İnsanlar aşık olduklarında farklı düşünmeye başlar.Daha mutlu olur ve her konuya pozitif yaklaşır. Ancak bunun hoşlantı mı aşk mı olduğu şüphelidir.

    Aşık olduğumuz kişiyi zamanla kıskanmaya başlarız. Kıskançlığın dozunu iyi ayarlayamadığınızda ise çeşitli sorunlar ile yüzleşmek durumunda kalabilirsiniz. Kıskançlıktan nasıl kurtulurum diye düşünüyorsanız yapmanız gereken kendinize güvenmek. Kendi özelliklerinizi keşfettiğinizde aşırı kıskançlıktan da kurtulacaksınız. Karşınızdaki kişiye güven duymadığınızı fark ettiğinizde ise o gemiyi terk etmenin zamanı gelmiş demektir.

    Aşık Mıyım? Aşık Olduğumu Nasıl Anlayabilirim?
    Aşık Mıyım? Aşık Olduğumu Nasıl Anlayabilirim?

    Aşık olup olmadığını fark edemeyen kişiler arkadaşlarına duydukları duygunun adını tam olarak koyamayabilir. Eğer gerçekten arkadaşınıza aşık olduysanız ve arkadaşıma aşık oldum ne yapmalıyım diye merak ediyorsanız duygularınızın karşılıklı olup olmadığını sorgulamak ile yola çıkmanız gerekiyor. Arkadaşınızın da size aşık olduğunu düşünüyorsanız hiçbir problem yok. Ancak emin değilseniz güzel bir dostluğu kaybetmeniz söz konusu olabilir.

    Acele etmeden sabırla beklemeniz gerekiyor. Duygularınız karşılıklı değil ise doğru erkek bir gün kapınızı elbette çalacaktır. Doğru erkeği nasıl bulurum konusunda ise kendi doğrularınız ile karşınıza çıkan kişinin özelliklerini kıyaslamalısınız. Arayış içerisine girdiğinizde kafanız daha çok karışabilir. Hayat beklenmedik sürprizler ile dolu. Kendinizi hayatın akışına bırakın doğru erkek sizi bulsun.

     

    Aşkınız toksik ilişki olmuş olabilir ! Tıklayın !

    Aşk her şeyi affeder mi? Tıklayın !

    Aşk nedir? Ve nasıl gösterilir? Tıklayın !

    Aşkı Monotonluktan Kurtarma Yolları Tıklayın !

    Aşk her zaman mutlu eder mi? Tıklayın !

  • Retroaktif Kıskançlık Nedir?

    Retroaktif Kıskançlık Nedir?

    Sevgilinizin aniden aklınıza gelen eski sevgilisi yada eski eşi hayatınızı zindana çevirmesin retroaktif kıskançlık nedir? Eski ilişkiyi kıskanma.

    Retroaktif Kıskançlık Nedir?

    Sevgilinizle hayatınızda herşey yolunda gidiyor. Birden kendini uzaklaştırması yada kendi içine çekilmesi, bazende ben buraya daha önce gelmiştim dediği mekanda aklınıza gelen acaba eski sevgilisini mi düşünüyor sorusu bazı kadınları yiyip bitirebiliyor. Hal böyleken ilişkinin sağlıklı olarak devam etmesi de beklenemez.

    Retroaktif Kıskançlık
    Retroaktif Kıskançlık

    Retroaktif kıskançlık, sevgilinizin önceden hayatında olan kadınları sürekli düşünmeniz, kendinizi onlarla kıyaslamanız anlamına gelir. Bazen saplantı derecesinde devam edebilir. Temelinde partneri kaybetme korkusu yatar. Aşırı ve çoğu zaman gerçeklikten uzak bu kıskançlık size zarar verirken partnerinizinde yorulmasına neden olur.

    Onu geçmişi ile kabullenmeniz ilk adım olacaktır. Artık hayatında siz varsınız. Sizi onunla sevgili olduktan sonra olanlar ilgindirir. Unutmayın ki sizinde bir geçmiş aşk hayatınız var.

    Çok rahatsız olduğunuz aklınızdan çıkartamadığınız şüpheleriniz varsa en doğru ve sağlıklı bilgi kaynağınız kendisi olacaktır. Onunla bu konu hakkında konuşun.

    Eğer bu durumla karşılaşan kişi sizseniz partnerinize karşı geçmişiniz konusunda açık olun. Bilmesi gereken bilgileri paylaşın. Bu sağlam temelli bir bilgi sağlar ve ileride oluşabilecek kıskançlık sorunlarını engellemenize yardımcı olur.

  • İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık

    İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık

    Sevdiğiniz insanı gözünüzden sakınmanız çok normaldir. Bu durumu aşırıya kaçırmamalısınız. Çünkü ilişkilerin zehri aşırı kıskançlık hem size hemde karşı tarafa zarar verir. Karşınızdaki kişiye güvenmeyi deneyin.

    İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık

    En güçlü ilişkiler bile kıskançlıklara dayanamaz. Bu yüzden, ilişkide başlangıçta mücadele etmek gerçekten büyük  bir sorun haline gelmeden önce müdahale etmek çok önemlidir. Sürekli güven, güvensizlik ve şüphe ile karşı karşıya kaldıkları bir mücadeledir. Ancak ilişkinin tamamen bozulmasını önlemenin yolları var. Kıskançlığın ilişkinizi yıpratmasını engellemek için yapabileceğiniz bir yöntem var.

    İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık | 4
    Young couple holding glasses with champagne and woman looking for them, outdoors, focus on woman with red hair and man

    Endişelerinizi Dile Getirin.

    Açık iletişimin, bir ilişki kurmanın en önemli şeylerinden biri olduğunu söylemeye gerek yok. İlişkinizle ilgili endişelerinizi kendinize saklamak sizi sadece yorar. Sormadan cevabı nasıl bileceksiniz? Sağlıklı bir ilişkiniz varsa,  kavga etmeden sorunları tartışabilirsiniz. Bazı şüphelerinizi dindirmek  için konuşun.

    Kendinizlede Konuşun

    Kıskançlık içeriden gelir, bu yüzden en önemlisi, bu güvensizliklerin arkasındaki nedeni bulmanız gerekir. Kendinize güvenmeniz gerekir yoksa içinizde bu sorunu sürekli yaratırsınız. En çok zararı da mutlaka kendinize vermiş olursunuz. Kendinizden emin olmak ilişkinizde daha güvende hissetmenize neden olacaktır.

    Yakınlığı Koruyun

    Sevginizi belli edin.Kıskanç bir partner, sizden yeterince ilgi görmüyorsa yalnızca daha kıskanç olacaktır. Seks açıkça yakınlığı korumanın etkili bir yoludur, ancak fiziksel etkileşimler hakiki oldukları sürece uzun bir yol katetebilir. Yakınlık eksikliği, herhangi bir ilişkide kırmızı bir bayraktır, bu nedenle eşinizin şüphelerini beslemediğinizden emin olun.

    İlişkilerin Zehri Aşırı Kıskançlık | 5

    Sevginizi Belli Edin

    Uzun süredir birlikte olsanız bile parterinizin sizin sevginizi hissetmeye ihtiyacı vardır. Ona sizin için ne kadar değerli olduğunu her fırsatta hissettirin. İster tatlı ve küçük hareketlerle ister sözlü olarak “Seni seviyorum” diyerek,  ona bu hislerinizi belli edin.Bu, daha zorlu zamanlarda bile, ilişkinizin güçlenmesine yardımcı olacaktır.

    Bu Konuda Düşünmeyin

    Şüphelerin sizi esir almasına asla izin vermeyin. Sürekli olarak bu konuda düşünürseniz mantıklı düşünme yeteneğinizi kaybedebilirsiniz. Olumsuz düşünceler size sadece huzursuzluğu getirecektir, unutmayın. Güvensizliğinize değil, ilişkinize odaklanın.

    Birbirinize Güvenin

    İlişkinizin güçlü bir temelleri yoksa bunun için zamana ihtiyacınız vardır. Güven yoksa işleri nasıl sürdürebilirsiniz? Kıskançlık ve güven birbirine bağlıdır  birbirinize güvendikçe olumsuz duygulardan arınacak ve ilişkinizin keyfini çıkarmaya başlayacaksınız.

  • Kardeş Kıskançlığı ve Çözümü

    Kardeş Kıskançlığı ve Çözümü

    Çocuklar her ailenin gözbebeğidir ve bunun farkındadırlar. Aileye yeni bir birey katıldığında çocuğun sevinebileceği gibi kardeş kıskançlığı yaşamasıda mümkündür. Bu oldukça doğal ve sağlıklı bir süreçtir. Bu süreçte çocuğun yaşı ailenin ona yaklaşımı ve çocuğun karakteri oldukça etkilidir.İlk duydukları anda yada doğumdan sonra baş gösteren kardeş kıskançlığıyla ilgili her anne babanın imdanına yetişebilecek çözüm önerileri sunuyoruz.

    Kardeş Kıskançlığı ve Çözümü

    Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz anda ona bunu nasıl söyleyebileceğinize dair bir konuşma hazırlamanız gerekebilir. Anne ve baba bu konuşmada çocuğa bu durumu onun yaşına göre bir açıklama ile yapması çok önemlidir. Çocuk hayatında herşeyin aynı kalacağını bilmeli ve kendini güvende hissetmelidir.

    Kardeş Kıskançlığı ve Çözümü | 6

    Hamilelikle alakalı tebrikleri alırken yada doğacak kardeş için alışveriş yaparken onun fikrini alabilirsiniz. Bu çocukta fikirlerine saygı duyulduğu ve önemsendiği izlenimini yaratacaktır.

    Anne babanın varsa kardeşleriyle olan anılarında aşırıya kaçmamak kaydıyla bahsedilebilir.

    Çocuk oda paylaşımı konusunda istekli olmayabilir,zorlamadan kendisinin istemesi için zaman ayırın,

    Çevrenizi çocuğun yanında hassas olduğu konuyla alakalı üstüne gidilmemesi konusunda uyarabilirsiniz.

    Doğumdan sonra kardeşini sevmesi için zorlamayın, sadece sevmesi için fırsat yaratın.

    Kardeşi geldikten sonra çok yoğun bile olsanız ona zaman ayırın. Dinleyin, ilgilenin.

    Kardeşinin onun rakibi olmadığını birbirlerine destekçi olduklarınız uygun bir dille açıklayın.

    Tüm bu yöntemler işe yaramadıysa

    Çocukta içine kapanma yada aşırı hırçanlaşma,

    Kekemelik,

    Altına kaçırma, gibi durumlar varsa vakit kaybetmeden uzman bir pedagog ile görüşebilirsiniz.

  • İşyerinde kıskançlık

    İşyerinde kıskançlık

    Kıskançlık insanların tümünde var olan doğal duygulardan biridir ve hatta aynen stres gibi, belli bir doza kadar ve ara ara hissedildiğinde kişiye motivasyon sağlar, başarma azmini körükler. Ancak, kıskançlık artık o kişinin temel duygusu olmuşsa, kendi yapabildiklerine değil de hep başkalarının yaptıkları, konumu, statüsü odak noktası haline gelmişse, bu durum problem teşkil edebilir.

    İş hayatında kıskançlığın cinsiyete göre ayrımından söz edemeyiz. Kadın ya da erkek olsun, herhangi bir çalışan birey, eğer kendisiyle ilgili hayal ettiği bir başarıyı iş arkadaşı gösteriyorsa, terfi almışsa ya da ödüllendirilmişse o kişiye karşı kıskançlık hissedebilir. Ya da, iş yaşamı dışındaki alanlarda çeşitli mutsuzluklar, olumsuz duygular hakimse, iş yerinde başkalarının mutlulukları bile kıskançlık sebebi olabilir. Bir başka deyişle kişinin iç dünyasında genel olarak neler hissettiği, kendisini nasıl değerlendirdiği, algıladığı başkalarına olan bakış açısına da yansır. Örneğin, özgüveni eksik bir birey kendisini eksileriyle ve artılarıyla kabul etmek ve eksik noktalarını tamamlamak için gayret göstermek yerine, kendisini komple başarısız olarak görüp, karamsar bir ruh haline girebilir. Bu, bir bakıma kendi potansiyelini sabote etmektir. Bu ruh haliyle de, yüksek performans gösteren kişilere yönelik kıskançlık duygularına engel olamaz.

    is_kiskanclik

    İş yerleri hassas dengelerin olduğu yerlerdir. Örneğin, herhangi bir pozisyonda çalışan bir kişi hem iyi performans göstermek, enerjik olmak, hem de bunları bir dengede tutmak zorundadır, zira aşırı hırslı görünen ve başarıya endekslenmiş kişiler iş ortamında kıskançlığa en çok aday olan kişiler arasındadır. Bu durum, özellikle, alt-üst ilişkilerinde çok sık görülür. Herkesin öncelikli ve temel ihtiyacı kendi yerini korumak ve savunmak olduğundan, altındaki bir kişinin başarıları, kazançları, üst pozisyonda çalışan birisinde bir “tehdit” algısı yaratabilir.

    Kıskançlık, hiyerarşik yapılanmanın ve görev derecelendirmelerinin bulunduğu kurumsal şirketlerde daha sık görülebilmektedir. Bu tür şirketlerde çalışanların başarı ve performansı sık sık ölçümlenmekte, değerlendirilmekte ve bu durum da çalışanların sıklıkla kendilerini diğer çalışma arkadaşlarıyla kıyaslamasına neden olmaktadır. Böylelikle, çalışanlar arasında rekabet de kaçınılmaz olmaktadır.

    Çalışan kişiler, genellikle kıskançlık duygularını ifade etmez, bunun ayıplanacağına, yanlış bulunacağına dair inançları vardır. Oysa ki, herkesin içinde bu duygu vardır; neşe, mutluluk, üzüntü, kaygı gibi duygulardan biridir kıskançlık. Kişiler, böyle hissettiklerini kendi kendilerine bile itiraf edemezler bazen. Aslında, bu kişiler kıskançlık duygularını yok saymak yerine kendi içinde kabullenirse, bundan sonraki adımlarını daha iyi ve yararlı biçimde yönetebilirler. Örneğin, kendisiyle aynı düzeydeki bir iş arkadaşının terfi aldığını öğrenen bir kişi, o kişiye karşı kıskançlık hissedebilir, ancak bu duygunun kendi içinde büyümesine izin vermek yerine, kabullenip, bunun normal bir reaksiyon olduğunu kendi kendine telkin edebilir. Sonrasında işverenine/yöneticisine gidip, kendi performansıyla ilgili geribildirimler isteyebilir, başarısını artırmak için somut olarak neler yapabileceğini sorabilir. Böylelikle, hem duygusunun ona zarar vermesini önlemiş olur, hem de işi üzerinde daha kontrollü hisseder ve genel anlamda kaygısını azaltmış da olur.

    İşyerinde kıskançlığın zararlı boyutlara ulaşmasını engellemek için, patronlar/yöneticiler çalışanlarının her birine eşit mesafede olabilmeli ve herkesin ihtiyaçlarının, taleplerinin dikkate alındığı bir zemin hazırlamalıdır. Çalışanlar, her an her şeyin olabileceği bir ortamda değil de, her şeyin yapılandırıldığı, kendilerinin bireysel olarak işyerine katkılarının da görüldüğü ve dillendirildiği bir ortamda çalıştıklarını görürlerse, kendilerine ve işverenlerine olan güvenleri artar. Bu durumda da, yıpratıcı ve yıkıcı duygulara kapılma riskleri azalır.

    Dr. Robert Vecchio, işyerinde kıskançlık üzerine yazdığı bir makalede, işe alımlarda çalışanların duygusal olgunluklarının da değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Ek olarak, işyerinde takım ruhunun oluşturulması, açık iletişimin teşvik edilmesi, yüksek performans gösteren kişilerin çalışma arkadaşlarına mentorluk yapması da kıskançlığın yıkıcı bir biçim almasının önüne geçebilecek yöntemler olarak dile getirilmiştir.

    Uzm. Psk. İlknur Yılmaz

  • Evlilikte kıskançlık

    Evlilikte kıskançlık

    Bay S ve Bayan E çifti karşımda oturuyorlardı. Benden eş terapisi için randevu almışlardı. İkisi de oldukça depresif ve çökkün görünüyordu. Onları buraya getiren sebebin ne olduğunu sorduğumda Bayan E tek kelimeyle cevap verdi. KISKANÇLIK! Bu kelime dudaklarından dökülür dökülmez de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış ve konuşamamıştı. Onu bu hale getiren şey, eşinin bitmek bilmeyen ve sınır tanımayan kıskançlık krizleriydi. Bayan E’nin ifadesine göre Bay S, bana gelmiş olmalarından bile rahatsız olabilecek ve “neden bayan bir psikolog bulmadın?” diye bir kriz çıkarabilecek bir yapıya sahipti. Nitekim Bay S, bu olağanüstü kıskançlığı sayesinde, hem kendisinin hem de eşinin tükenme noktasına gelmesine vesile olmuştu. Kıskançlık denilen şeyin, dozu iyi ayarlanmadığında, insan hayatını nasıl felç edebileceğini bir kez daha müşahede etmiş oldum.

    Peki kıskançlık nedir ve nasıl olur? Bunu insandaki ruhsal olgunlaşma süreçlerine atıfla irdelemek istiyorum. Bir sabah otomobilinize binmek üzere otoparka indiğinizde komşunuzun aldığı son model, pahalı otomobili gördünüz. Sizinkinin yanında oldukça ihtişamlı duran bu otomobil sizde bir duygu tetikleyecektir. İşte bu otomobile hissedilen duygu, insanın ruhsal olgunluk seviyesinin turnusol kağıdıdır.

    Bu duyguları ilkelden olguna bir spektrum üzerinde düşünürsek, en ilkel duygu haset duygusudur. Haset insan, güzelliğin başkasında olmasına tahammül edemez. Hemen oracıkta o otomobili tahrip etmek, çizmek ister.

    Haseti geçip bir basamak olgunlaşan kişinin hissettiği duygu açgözlülüktür. Güzel, ancak ondaysa iyi ve güzeldir. Bu kişi otomobili tahrip etmez ama o otomobili ele geçirmenin yollarını arar.

    Açgözlülüğü de aşan birey, bir basamak daha olgun olan kıskançlık seviyesine gelir. Komşunun otomobili güzeldir fakat daha güzeli onda olmalıdır. Komşunun otomobiline herhangi bir zarar vermez, ele geçirmeye de çalışmaz. Kendini gece gündüz çalışıp daha iyisini almak gibi bir amacın içinde buluverir.

    Kıskançlık duygusunu da aşan birey, en olgun ruhsal gelişim mertebesi olan “şükran” duygusuna ulaşır. O artık “komşum çalışmış, çabalamış, kendine güzel bir otomobil almış, umarım güzel günlerde kullanır” diyebilen, başkalarının mutluluğuyla mutlu olabilen, başkalarının huzurundan huzur bulan bir seviyeye gelmiş demektir. Buraya çok az insan gelebilmektedir.

    Kıskançlığın spektrumdaki yerine dikkat edelim. Aslında kıskançlık haset ve açgözlülük duygusuyla kıyaslanamayacak kadar sağlıklı görünmektedir. Kaldı ki; bugün üzerinde oturduğumuz medeniyet bir yönüyle aslında bir kıskançlığın sonucudur. Çünkü medeniyet dediğimiz şey, hep “daha iyi”yi amaçlamayı öngören bir rekabetin ürünüdür. Rekabet dediğimiz şeyi tetikleyen ise kıskançlıktır. Buna bir de şükran duygusuna çok az insanın ulaşabildiği bilgisini eklersek, aslında optimal bir kıskançlığın medeniyetin devamı için gerekli olduğu bile söylenebilir.

    Rekabet duygusunun insanda oluşması, insanın zihinsel olarak üçlü ilişkiler kurabilmesiyle başlamaktadır. Bebek, hayatla ilk anlamlı ilişkisini kurduğu andan itibaren yaklaşık 3 yaşına kadar hep ikili ilişkiler kurmaktadır. Bebeğin imge dünyasında, “annem ve ben”, “babam ve ben” diye ikili ilişki kalıpları vardır. Zihinsel kapasite yetmediği için “annem, babam ve ben” diye bir üçlü sistemde düşünemez. Üç yaş civarında ise bir zihinsel sıçrama ile adeta bir level üste geçilir ve artık iki kişi ilişki halindeyken zihinsel olarak, bu iki kişinin ilişkisinden bir üçüncünün de etkilenmeye başladığına dair bir tasarım gelişir. İşte rekabet duygusu kökenlerini tam da buradan almaktadır.

    Bizim anladığımız manada kıskançlığa baktığımızda, yukarıda sözünü ettiğimiz bir üçlü ilişki döngüsü karşımıza çıkmaktadır. Bir kıskanan vardır, bir kıskanılan vardır, bir de rakip olarak görülen vardır. Peki acaba ne olmuştur da bu medeniyeti doğuran üçlü ilişki döngüsü, bir canavara dönüşmüş ve patolojik boyutlara gelerek Bay S ve Bayan E’yi perişan halde bizim karşımıza getirmiştir? Şimdi bunun üzerinde biraz daha derinlemesine durmak istiyorum.

    Bizim için bunu irdelememize yardımcı olacak birkaç can alıcı soru vardır. Kıskanan ne hissetmektedir ve neyi kıskanmaktadır? Burada elimizdeki en kesin bilgi, kıskananın kıskandığı şeyi kaybetmekten korkuyor oluşudur. Yani ortada bir rakip vardır ve sevdiğiniz ve değer verdiğiniz bir şeyi ona kaptırma endişeniz vardır. Burada öne çıkan detay şudur: Aşırı kıskançlık problemi olan bireyler, genelde özgüvenleri ve özsaygıları düşük, rekabete dayanamayan kişilerdir. Yani ortada –gerçek veya sanal- bir rakip varsa, en garantili yol, mücadele etmek yerine kıskanmak ve kıskanılan şeye esir muamelesi yapmaktır. Bunun sonucunda da her iki taraf, daha derin içsel çatışmaların tam da içinde bulurlar kendilerini. Tarafların birbirleriyle de çatışmaya başlamaları sonucu, her ikisinde de depresyon, panik bozukluk, takıntılar ve muhtelif kaygı bozuklukları gelişme ihtimali oldukça yüksektir.

    Kıskanan kişinin kıskanma hikayesinin arkasında nesnel bir hikayenin olup olmadığının doğru anlaşılması sorunun çözümünde en çok işimize yarayacak bilgilerden bir tanesidir. Söz gelimi Bay S ve Bayan E’nin hikayesinde hiçbir nesnel durum yaşanmamıştı. Fısıltıyla yapılan bir telefon konuşması, bir çok anlama gelebilecek bir mesaj ya da buna benzer herhangi bir bilgi kırıntısı yoktu. Yani Bay S aslında kafasında yarattığı sanal bir rakibe karşı canhıraş bir şekilde eşini koruyordu. Bu kıskançlığın arkasında hiçbir yaşanmışlığın olmaması, şüphesiz işimizi zorlaştırıyordu. Böyle bir hikayenin varlığı elbette ki bize dedektiflik yapma görevi vermiyor. Ama böyle bir hikaye söz konusu olduğunda, bireylerin hangi yorum hatalarını yaptıklarını, hangi bilgi çarpıtmalarını kullandıklarını görmeleri kolay olmaktadır.

    Arka planda böyle bir hikaye kırıntısının olmaması, bizi sorunun daha derin katmanlarda olduğu bilgisine götürmektedir. Ancak buraya geçmeden bir de kıskanılan kişinin ruh halini irdelemek istiyorum. Böyle bir aşırı kıskanılma durumu, hayatı o kişiye adeta zehir etmektedir. Kendisini sürekli gözetleniyormuş gibi hissetmekte, her türlü ilişkisini “gereksiz” bir dikkatle sürdürmektedir. Sürekli olarak eşini aldatmadığını ona ispat etme gayretkeşliğine düşen kişi; sonunda, tıpkı Bayan E’de olduğu gibi depresyona girmektedir. Bazı durumlarda ise, bu durumdan sıkılan kişi, bir süre sonra mutluluğu ve huzuru dışarıda aramaya başlamakta ve böylece kehanet kendini doğrulamaktadır. Arkasında nesnel bir hikaye olsun veya olmasın, öncelikle kişinin bu duygusuna saygı duyulmalıdır. Kişinin problemi öncelikle bebeklik yaşantılarında, anne ve babayla kurulan ilişkideki (psikolojide buna “ilk nesne ilişkileri” diyoruz) güven eksikliğidir. Kişi içselleştirdiği ilk nesne ilişkilerini hayatın her yerine taşımaktadır. Yapılacak iş öncelikle, geçmişle bugün arasındaki bu duygu linklerini kişiye göstermek ve bu linkleri nasıl kıracağıyla ilgili stratejiler geliştirmektir.

    Bir başka önemli detay da, kişinin yine ilk nesne ilişkilerinden getirdiği sevgi ve onay eksikliğidir. Kişi, ötekilerde var olan bir miktar sevgiyi alabilmek için çılgınca bir çaba sarf etmekte ancak her seferinde aldığı sevgi ona yetersiz gelmektedir. Bunun doğal sonucu olarak da bu sevgiyi zorla, dayatmayla ve baskıyla alacağına dair bir hatalı tasarım gelişmektedir. Kişi, bu sevgiyi nasıl alabileceğiyle ilgili doğru bir yöntem kullanmaya teşvik edildiğinde bu yöntemi bulabildiği ve kıskançlığın pençesinden kurtulabildiği mükerrer defalar müşahede ettiğimiz bir durumdur.

    Kıskançlıkla ilgili bir çalışma sürdürülürken, yalnızca kıskanan tarafa odaklanılmamalıdır. Kıskanılan kişinin de sağduyulu ve anlayışlı olması son derece önemlidir. Kıskanılan taraf mümkün olduğunca şeffaf ve açık olmalı, eşine güvendiğini her fırsatta göstermelidir. Ancak bu her zaman mümkün olamamaktadır. Çünkü genellikle kıskanılan kişi, bu süreç içerisinde bir tükenmişliğin içine sürüklenmekte ve yaşadığı bu olumsuzluktan dolayı duygularını kontrol etmekte zorlanmaktadır. Bu nedenle kıskançlığa maruz kalan kişide öfke patlamaları sıklıkla karşımıza çıkan bir durumdur. Sonuç olarak kıskançlık, azı karar çoğu zarar olan bir duygudur. Makul ve sağlıklı bir kıskançlık ilişkiyi diri tutmak adına önemli bir görevi yerine getirirken, makul ölçülerde olmayanı bireylerin yaşam kalitesini felç edebilmektedir. Bu nedenle bir kıskançlık makul sınırların dışına çıkmaya başladıysa ve taraflar bunu hissediyorsa, arkasında nesnel bir gerçeklik olsun veya olmasın hayat kalitesini sıfıra düşürmesi beklenmeden mutlaka bir uzman yardımı alınmalıdır.

    Psk. Ali Rıza TUNUR

  • İlişkilerde kıskançlık sorunu

    İlişkilerde kıskançlık sorunu

    Kıskançlık çoğu zaman ilişkideki sevginin, aşkın, sahiplenmenin kanıtı olarak görülse de, kişilerin hayatlarını kısıtlamaya giden kıskançlıklar, ilişkilerin yıpranmasına ve zamanla bitmesine sebep oluyorlar. O yüzden kıskançlık duygularımızın sınırını iyi ayarlamak, bizim sağlıklı bir ilişki sürdürebilmemiz açısından çok önemli.

    İnsanın sahip olduğunu kaybetmekten endişe duyması beklenen bir durumdur.Bir ilişki içerisinde birbirini seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır. Kıskançlık, sahip olduğumuz kişiyi ve yaşadığımız bu değerleri başkasına kaptırma korkusu, bir ilişkinin veya bir kişinin yitirileceği endişesidir. Bu endişelerimizi kontrol altına alamaz, duygularımızı yönetemezsek bu durum tehlikeli boyutlara gelebilir.

    Aşırı kıskanç kişilerin, sevilmeye karşı aşırı bir ihtiyaçları vardır ve yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygularıyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini hiç kimseyle paylaşmak istemezler. Bu derece aşırı kıskançlık yaşayan kişiler, bir yandan ilişkilerini sürdürmeye çalışırken bir yandan da özgüvenlerini korumaya çalışırlar.

    Kıskançlık duyguları ile başetmekte zorluk yaşayan kişiler, hayatlarındaki kişinin hayatını kısıtlayıp, baskı yaparak, özgürlüklerini engelleyerek, hayatlarındaki kişiyi ve ilişkilerini kontrol altında tuttuklarını düşünerek ilişkilerinde ciddi sorunlar yaratabilirler. Bu aşırı kıskançlıklar, yaşanan ilişkiyi her iki insan için de içinden çıkılmaz bir hale getirip, hayatı her ikisi için de kabusa çevirebilir.

    Güven duygusu, bir ilişkinin olmazsa olmaz ana temelidir. Güvensizlik yaşanan ilişkiler, türlü sorunları beraberinde getirmekle birlikte, eninde sonunda bitmeye mahkumdur. Güvensizlik duygusunun sebepleri, kişinin geçmişte edindiği bazı yaşanmıslıkların olumsuz etkisi olabileceği gibi, kişinin kendi içindeki yetersizlik duyguları da olabilir.

    Aşırı kıskançlık duyguları yaşayan insanda, bu duygunun beraberinde yetersizlik, özgüven eksikliği, çaresizlik, öfke, kuşku, şüphe, güvensizlik gibi duygular da eşlik eder. Bu kontrol edilemeyen duyguları yaşayan ve karşısındaki insana da yansıtan kişinin, icinde bulunduğu durum tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.

    Bu yaşanan davranış bozukluğu, tedavi edilebilir bir durumdur. Yapılacak olan tedavideki amaç, kişinin yaşadığı bu başedemediği kıskançlık duygularının altında yatan duygularına ve düşüncelerine ulaşmaktır. Kıskançlık yaşayan insanın yaşadığı bu kıskançlık duygusundan önce hissettiği duyguları farketmesi önemlidir. Kişinin bu olumsuz duyguları farketmesi, kıskançlığa sebep olan bu duyguların mantıklı duygular olup olmadığının irdelenmesi, değersizlik duygusunun altında yatan sebeplerin irdelenip çözümlenmesi, kişinin çarpıklasmış bazı olumsuz düşüncelerinin, olumlu ve mantıklı yöne çevrilmesi bu duyguları yaşayan kişinin daha sağlıklı düşünce yapısına kavuşması tedavide izlenecek yoldur.

    Psk. Berna İNCEKARA tarafından yazılmıştır.