Etiket: kilo

  • Yeşil Çay Diyetime Yardımcı Olabilir mi?

    Yeşil Çay Diyetime Yardımcı Olabilir mi?

    Yeşil çayın, hoş bir içecek olmasının ötesinde, sağlığımıza hatırı sayılır katkıları var…

    Çin’de ve Japonya’da binlerce yıldır şifa olarak kullanılan yeşil çayın sırrı; içinde bulunan ‘EGCG’ adlı müthiş güçlü bir antioksidan. Öyle ki EGCG; C vitamininden ve E vitamininden bile daha etkili! Yeşil çayın önde gelen yararlarına örnek vermek gerekirse…

    Kanseri önler, güneş hasarlarını azaltır, cildi güçlendirir, kolesterol ve tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur, alerjileri önler, grip ve soğuk algınlığına karşı direncimizi arttırır, yaşlanma sürecini yavaşlatır ve içinde bulunan florid diş etlerini korur…

    Normal kahvenin sekizde biri kadar kafein içeren yeşil çay, bu anlamda bir zarar içermiyor. Çünkü ölçülü kafein yarar bile getiriyor… Son yıllarda yeşil çayla ilgili olarak en çok gündeme gelen konu ise, kilo vermeye yardımcı olup olmadığı… Bu konuda birçok araştırma yapıldı, sayısız makale yayınlandı… Varılan sonuçlar, yeşil çayın metabolizmayı hızlandırdığını ve yağların yakılmasına yardımcı olduğunu gösteriyor.

    Özellikle içine biraz zencefil ve zeytin yaprakları koyup demlerseniz, mucizeler yaratabileceğini söyleyebiliriz… Doğrusunu isterseniz yüzlerce çeşit yeşil çay var…

    Üstelik bunların çoğu henüz Batı ülkelerine uğramadı bile! Bitkinin yetiştiği yöreye, hasat mevsimine ve işlenişine göre çayın adı değişiyor. Yılda bir gün toplanan bu egzotik çay yapraklarının her biri farklı faydalar sağlıyor. En güzel yeşil çaylar, genç fidanların en üst iki sırasında henüz açılmamış aromatik yaprak filizlerinden elde edilir. Bazen çay kurutulurken içine çiçekler karıştırılır. Kilo vermede en etkili olan çayın ise ‘Wulong Tea’ olduğu söyleniyor.

    Nasıl Demlenir?

    Daha önce yeşil çayı denemiş ama hoşlanmamış olabilirsiniz. Ancak ben derim ki, kendinize bir şans daha tanıyın! Gelin bu defa çayı birlikte hazırlayalım… Porselen bir demlik içine kuru haldeki yeşil çayınızı koyun. Ortalama ölçü, her fincan için bir tatlı kaşığıdır. Su kaynama noktasına yaklaşırken altını kapatın. Veya kaynadı ise, çayın üzerine dökmeden önce beş dakika kadar dinlendirin.

    Sıcak suyu ilave ettikten sonra demliğinizi örtüp servis tepsisine koyabilirsiniz. Yeşil çayın sıcak suda 1-2 dakika demlenmesi yeterlidir. Ancak unutmayın, 1-2 dakika sonra yaprakları çaydan çıkarmanız gerekir. Ayrıca yeşil çayı başka çiçekler ve otlarla birlikte de demleyebilirsiniz. Örneğin zencefil, nane, limon yaprakları ve yasemin yeşil çaya yakışacak otlardır… Üstelik bu katkılar, çayınıza zarar vermeyeceği gibi, yararlarını da artıracaktır.

    Dr. Yasemin Fatih Amato

  • Detoks Diyeti Nedir?

    Detoks Diyeti Nedir?

    Vücuttaki toksinlerin ve zararlı maddeleri atmak için uygulanan bir diyettir. Yemek yeme alışkanlıklarınızda önemli ölçüde değiştirmeniz gerekmektedir…

    Detoks diyeti vücuttaki fazla yağın yakılmasını sağlayarak kilo vermeye yardımcı olur. Detoks diyeti çeşitli meyve, sebze, bitki ve çorbaları içerir. Detoks diyeti uygulamadan önce mutlaka bir doktora danışılmalıdır…

    1- Detoks İçecekler: Detoks içecekleri taze meyve sularından oluşur. Meyve suları vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Limon suyu, portakal suyu ve salatalık suyu en önemli detoks içecekleri arasında yer alır.

    2- Detoks çorbaları: Detoks meyve suları kadar etkili olan detoks çorbaları yeşil sebzelerden oluşur.

    3- Meyve Diyeti: Meyve tüketmek meyve suyu içmekten daha yararlıdır.Havuç, salatalık, üzüm ve muzdan yapılan yeşil salata besin değeri açısında yüksek iyi bir detoks besinidir.

    Detoks Diyeti Yapılırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

    1- Dektoks diyeti doktor kontrolü altında yapılmalıdır.

    2- Dektoks diyeti yaparken bol bol su için.

    3- Diyabet ve tiroit problemi bulunanlar detoks diyeti yapmamalıdır.

    4- Çocuklara ve bebeklere detoks diyeti yaptırılmamalıdır.

    5- Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınlar detoks diyeti yapmamalıdır.

    Detoks Diyetinin Faydaları

    1- Detoks diyeti sindirim sisteminizi geliştirir ve bağırsakları temizler.

    2- Cildinizin güzelleşmesini sağlar ve akne ile deri kızarıklıklarının önlenmesinde yardımcı olur.

    3- Metabolizmayı çalıştıran detoks diyeti bağışıklık sistemini geliştirir.

    4- Konsantrasyonu arttırır.

    5- Vücuttaki toksinleri atamaya yardımcı olur.

    6- Selüloit ve kilo alımına karşı fayda sağlar.

    7- Kabızlığı önler ve birçok hastalıkla baş etmede yardımcı olur.

  • Meme Kanserinden Koruyan Diyet

    Meme Kanserinden Koruyan Diyet

    Kanserin nedenleri arasında beslenmenin ilk sırada yer aldığının yapılan araştırmalarla ortaya çıkması, beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişikliklerle bu hastalığın önüne geçilip geçilemeyeceği sorusunu da akla getiriyor…

    Yanlış beslenme alışkanlığı birçok kanser türünü % 30-40 etkilemektedir fakat tek başına elbette tedavisinde veya önlemek için yeterli değil.

    Amerikan kanser topluluğunun yaptığı bir çalışmaya göre kanser nedenleri arasında beslenme ilk sırada yer almaktadır. Bu hastaların beslenme alışkanlıklarına bakıldığında sebze ve meyve tüketimlerinin yetersiz olduğu da belirtilmektedir.

    Doymuş yağlardan ve kızartmadan uzak durun

    Yemekleri margarin veya tereyağı ile pişirmek, sebze veya etleri kızartmak, yüksek miktarda hayvansal yağ almak meme kanserini etkilemektedir. Beraberinde lif tüketimleri de az ise kanser riski artmaktadır.

    Selenyumdan zengin beslenin

    Selenyum kanserden koruyan güçlü bir mineraldir, doğal yollarla da alımı mümkün. Bunun için yemeklerinizi bol soğan ve sarımsaklı yapmanız, balık, karides, dana karaciğeri, hindi ve dana eti, mercimek, mantar, susam, ceviz, ay çekirdeği ile tam tahıllı ürünler tüketmeniz yeterli.

    Haftada 3 kez balık tüketin

    Omega-3 meme kanserini önlemede etkili bir yağ asididir, enflamasyonu giderici, bağışıklık sistemini güçlendiricidir, östrojen seviyesini dengeler. Balık tüketemeyen kişiler ise takviye almalıdırlar.

    Beyaz un ve pirinçten uzak durun

    Beyaz unlu mamuller ve pirinç yerine tam tahıllı ürünler, bulgur, esmer pirinç tüketen kişilerin kansere yakalanma riski daha düşüktür. Bu ürünler kan şekerini hızlı yükseltmez ve liften zengindir.

    Haftada 3 kez kurubaklagil yemeye çalışın

    Kurubaklagiller sindirimi zorladığı için çoğu kişi tarafından tüketilmez ama uygun pişirme teknikleriyle de bunu önlemek mümkün. Kurubaklagiller bitkisel ostrojen içerir ve liften zengin önemli besin grubudur. Et yemeyen kişilerin hergün tüketmesinde fayda var.

    Hergün 15 adet badem, ceviz, fındık, antep fıstığı tüketin

    Tekli doymamış yağ asitleri meme kanserini önleyebilmektedir, kuruyemişlerde tekli doymamış yağ asitlerinden zengindir yine içeriğindeki lif ve omega-3 sayesinde bu etkisi artmakta.

    Her öğün sebze tüketin

    Lif tüketimi kanser oluşumunu, özellikle meme kanserini önlemesi nedeniyle çok önemli. İçeriğindeki yararlı flavonoidler sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, vücudu toksik maddelerden temizler, sindirim sistemini çalıştırıp metabolik ürünlerin atımını sağlar, diyetle alınan fazla yağın atımında rol alır.

    Günde 1 yemek kaşığı keten tohumu tüketin

    Keten tohumu güçlü antioksidandır, özellikle meme kanserine karşı koruyucur ama meme kanseri teşhisi konmuş kişilerin tüketmemesinde fayda var.

    Yemeklerinizi baharatlandırın

    Birçok baharat fitokimyasallar içerir ve bunlar yemeğe lezzet vermelerinin yanı sıra güçlü kanser savaşçılarıdır.

    Günde 4 fincan yeşil çay için

    Soğuk veya sıcak ama illaki limonlu yeşil çay içeriğindeki egcg maddesi nedeniyle kansere karşı koruyucu güçlü bir bitkidir.

    Sigara ve alkol sakıncalı

    Birçok çalışma tütün kullanımının kanser türlerini tetiklediği yönünde, ayrıca günde 1 kadeh alkol alımı dahi bu riski artırıyor.

    Diyetisyen Özlem Sert Aydın
  • Elma Diyeti Nasıl Yapılır?

    Elma Diyeti Nasıl Yapılır?

    Faydaları saymakla bitmeyen elma ve incir ağırlıklı diyetimiz hem istediğiniz kiloya gelmenizi sağlarken hemde cildinizi mükemmel bir güzelliğe kavuşturabilir. Elma güzellik için mucize bir meyvedir. Elma ve incir diyeti ile istediğiniz kiloya gelip forma girmeniz mümkündür.

    Kahvaltıda: 1 Adet kabuklu yeşil elma, 1 adet sert kivi.

    Ara öğün: 3 Parmak taze dil peyniri.

    Öğlen : 1 Porsiyon derisiz ızgara tavuk, veya az yağlı 1 kase yoğurt, bol rokalı, bol soğanlı ve limonlu yeşil salata.

    Ara öğünde: 3-4 Adet üzerine tarçın serpilmiş yulaflı bisküvi.

    Ara öğünde: 1 Adet yeşil elma.

    Akşam: 4-5 Kaşık az yağlı zeytinyağlı fasulye veya ıspanak-pazı, 1 dilim tam buğday ekmeği, yeşillik ağırlıklı taze ve limonlu mevsim salatası.

    Gece: Bir bardak şekersiz, tarçınlı ılık light süt, 1 bardak zayıflatıcı çay.

    Her gün egzersize devam edin.

    Kahvaltıda: Sade müsli veya sade mısır gevreği ya da tam buğday gevreği, bir büyük bardak yağsız süt, 1.5 tatlı kaşığı öğütülmüş keten tohumu ve taze meyve ile yiyin.

    Ara öğün: 1 Adet Kuru İncir, kayısı veya Elma

    Öğlen ve akşam: Sofradan yarı doymuş kalkın. Soğuk yeşil çay için. Genellikle taze yeşillik ağırlıklı sebzeleri ve haftada bir kez yeşil mercimek, yine haftada 1 kez nohut veya barbunya fasulyesini tercih edin.Yavaş karbonhidratlar olarak adlandırdığımız; bulgur, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, kabuklu pirinç ve kepekli makarna gibi ürünlere yönelin. Az miktarda sızma zeytinyağı kullanın. Yağı yakmayın ve kızartmayın. Özellikle soğuk günlerde yemek yerken asla soğuk su içmeyin.

    Elma İncir diyetinde yasak yiyecekler:

    * Kolalı, şekerli ve asitli içecekler,

    * Kızartma,

    * Hayvansal katı yağlar örneğin; tereyağı ,kaymak, yağlı şarküteri ürünleri, yağlı etler, tavuk ve balık derisi, tam yağlı süt gibi,

    * Alkol,

    * Beyaz un,

    * Beyaz şeker,

    * Çikolata,

    * Yağlı çerezler,

    * Cips,

    * Doğum kontrol hapları,

    Diyete ilk başladığınız günlerde biraz zor gelebilir. Sabırlı olup devam ettikçe Kolay Olucaktır.Bu diyetimiz vücudumuzu yormadan ve sağlıklı bir biçimde kilo Verdirecektir, Her bunye farklıdır Bunuda Unutmayınız. Bazı insanların metabolizması hızlı çalıştığından daha çabuk kilo verirler. Fakat bazı insanların metabolizması yavaştır ve kilo vermeleri zaman alır. Birde sadece diyet yeterli olmaz mutlaka yürüyüş yada egzersiz yapmalısınız. Hep formda olmanız dileğiyle.

     

    Elma Diyeti Deneyimlerimiz için tıklayın !

     

  • Gebelik diyeti

    Gebelik diyeti

    “Artık çift canlısın bol yemen gerekir” cümlesi gebelik yaşamış kadınlar için tanıdık. Eş dostun artan ikramları, gebenin canı çeker diye her besinin tattırılması, bebeğin gelişiminden tereddüt edildiği için büyüyen porsiyonlar daha gebeliğin ilk aylarından itibaren anne adaylarını yoruyor.

    Bunun ardından  alınan fazla kilolar sadece dış görünümü etkilemekte kalmıyor, hem annenin hem de bebeğin sağlığını olumsuz etkiliyor. Her bir dönemi ayrı ayrı önemli olan gebelik sürecinde sağlıklı beslenmek aslında çok da zor değil. İşte size bu dönemi daha sağlıklı geçirebilmeniz için önerilerim:

    Gebelik toplamda 3 farklı süreçten oluşan bir dönem. Ortalama 40 hafta süren bu süreci 3’er aylara böldüğümüzde ilk, orta ve son 3 ay olmak üzere ayrılıyor. İşte bu dönemler içinde biraz sıkıntılı, biraz yorucu, biraz eğlenceli ve keyifli birçok olay yaşanıyor.

    İLK 3 AY: VÜCUDUNUZ BEBEĞE ALIŞIYOR

    Yeni bir canlıyı dünyaya getirmek için değişen bedeniniz size fazlasıyla sinyal veriyor. 4.6. haftalar arasında mide bulantıları, bu dönemin sonuna kadar süren kabızlık şikayeti, uykusuzluk, yorgunluk ve aynı zamanda anne olmanın getirdiği heyecan. Kısacası karmaşık bir 3 ay. İşin psikolojik yükünü bir kenara bırakırsak, biyoloji ile ilgilenirsek içinizde bir canlı var ve büyüyor. Ne yapalım? Bol bol beslenelim mi? Cevabımız hayır. Daha nohut büyüklüğündeki fetus( anne karnındaki bebek) sizden fazla enerji istemiyor. Sizden istediği biraz dengeli beslenmeniz. Ortalama olarak ideal beden ağırlığı ile gebe kalmış bir anne adayının, gebeliğinin ilk 3 ayında günlük olarak 1600-1800kkal enerji ile beslenmesi yeterli oluyor. Mutlaka güne kahvaltı ile başlamak, 3 saatten daha uzun süre aç kalmamak, sindirim sistemini rahatlatan, salata, yoğurt, makarna, balık gibi besinlere yer vermek temel prensip. Bu dönemde anne adaylarının canını sıkan yerli yersiz mide bulantılarının çözümü ise yine beslenmede. Sabah bulantıları için yataktan kalkmadan tüketilen 1 parça ekmek kabuğu veya 1/3 paket çubuk kraker veya galetalar mide içindeki sıvıyı emerek mide bulantısına iyi geliyor. Gün içinde oluşan mide bulantıları için ise daha katı besinlerle beslenme bir çözüm yolu. Makarna, tavuk, köfte, susuz sebze yemekleri, ekşimsi meyveler ise mide bulantılarına en iyi gelen besinler.

    Gebeliğin ilk 3 ayında bebeğin sinir sistemi oluşmaya başlarken, kalbi de uzun yıllarca kan pompalamaya hazırlanıyor. Bu dönemde hem omega-3 diye bilinen balık yağları hem de patates, havuç, muzda yer alan potasyum ön plana çıkıyor. Kabızlık şikayetini daha da artırmamak adına haftada 1-2 defa muz tüketimi, yemeklerin içine az da olsa patatesin, havucun ilave edilmesi bebeğimizin gelişimini olumlu etkiliyor.

    İKİNCİ 3 AY: GEBELİĞİN EN KEYİFLİ GÜNLERİ

    Çoğu anne adayının sık sık gezdiği, seyahat ettiği, rahatça yemek yiyebildiği kısacası gebeliğin keyfini çıkardığı aylardır bu aylar. Artık vücut bebeğe alışmıştır. Büyüyen rahim, mideyi, bağırsakları kısacası tüm organları hafifçe iteleyerek kendine güzelce yer açmıştır. İçinde bebek mutlu mutlu yaşıyordur. Tabi bebeğin bu mutluluğu anneye de yansır. Artık mide bulantıları kesilmiş, bağırsak hareketleri normale dönmüştür.12. hafta itibari ile tat almaya başlayan bebeğimiz artık annesi ile aynı tabaktan yemek yemeğe başlamıştır. Bebeğimizin yavaş yavaş büyümeye başlaması gün içinde anne adayının alması gereken enerji ihtiyacını da bir nebze artırmıştır. Ama hala “çift canlı” gibi iki katı yemek yemeye ihtiyaç yoktur. Bu dönem boyunca ortalama 1700-1900kkal enerji ile günlük beslenmesini sürdürmesi gereken anne adaylarının dikkat etmesi gereken belli başlı noktalar vardır. Yavaş yavaş süt ürünleri ve et, tavuk, balık, yumurta gibi proteinli besinler önem kazanmaya başlamıştır. Gün içinde mutlaka yeterli düzeyde protein tüketimi yapılmalıdır. Belki kırmızı et, tavuk ve balıketinin hiç tüketilmediği günler olacaktır fakat özellikle bu günlerde peynirlerden, yoğurt, süt ve yumurtadan protein ihtiyacı karşılanmalıdır.  Haşlayarak, sahanda, omlet şeklinde veya her hangi bir yemeğin içinde yumurtayı günlük olarak tüketmek, bedenin protein ihtiyacına oldukça başarılı bir destek olacaktır. Günde 2 bardak süt, 1 kase yoğurt, 2 dilim peynir tüketimi ile kalsiyum ihtiyacının karşılanması ise annenin kemik ve diş sağlığı için son derece önemlidir. Gebeliğin ilerlemesi, karın içi basıncın artması, hormonal değişikliklerin de etkisi ile anne adaylarında yüksek tansiyon görülme riski bu dönemlerde artar. Sadece buna önlem amaçlı günlük tuz ve zeytin, turşu gibi tuz içeriği yüksek salamura besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.

    SON 3 AY: SAĞLIKLI BİR DOĞUMA HAZIRLANIYORUZ

    Zaman zaman fazla büyüyen karınlar anne adaylarını sıkıntıya soksa da bu dönemin en önemli konusu artık doğumun yaklaşmasıdır. Önemli bir eşik olan 32. haftayı atlatan anne ve bebek fizyolojik olarak kendini doğuma hazırlamaya başlar. Besinler ise bu süreçte yine en yakın dostlardır. Karın içinin iyice genişlemesi hem mideye, hem de akciğerlere basıncın artması, dönem dönem yemek yemekle ilgili sıkıntılar yaşatabilir. Günlük olarak ortalama 1800-2000kkal enerji ile beslenmesi gereken anne adayı artık gerçekten sık sık ve az az beslenmelidir. Uzun süreli açlıklar hem kan şekeri dengesinde olumsuz sonuçlar doğurur hem de karnını doyurmak isteyen anne, fazla besin tüketimine bağlı mide problemi yaşayabilir. Bu sebeple sindirimi kolay, yağ içeriği az, ufak porsiyonlarda besinler seçilmelidir. ½ kase çorba, 1 tabak etli sebze yemeği veya 2 adet etli dolma ve yoğurt gibi bir menü öğlen veya akşam öğünü için uygun bir alternatiftir. Özellikle bebeğin beyin gelişiminde bir pik noktasının yaşandığı bu aylarda balık yağı olarak geçen omega-3’lerin değeri bir kez daha gündeme gelir. Anne adayı mutlaka balık tüketmeli, haftalık balık tüketimi 400g’ı bulmalıdır. Bu dönemde anne adayını takip eden doktorunda tavsiyesi ile balık yağı takviyesine de başlanabilir. Artan su ihtiyacı da gün içinde tüketilen sıvı besinler ve su ile mutlaka karşılanmalıdır. Gün içinde2 litresu tüketimi gereksinimleri karşılamaya yetecektir.

    Ortalama 40. haftada gebelik sonlanır ve kitabın başkahramanları olan anne ve bebek için başka serüvenler başlar. Tüm anne adaylarının sağlıklı bir gebelik geçirmeliği dileğiyle…

    40 hafta boyunca anne adayının kilo takibi yapması da son derece önemlidir. İşte gebelik süresinde olması gereken ağırlık artışları;

      • Eğer anne adayı gebe kaldığında zayıf ise gebelik sürecinde15 kgağırlık kazanabilir. Fakat15 kgüst sınır olmalıdır.
      • Anne adayı ideal beden ağırlığı ile gebe kaldıysa gebelikte kazanması gereken kilo 10-12 kg‘da sabitlenmelidir.
      •  Anne adayı ideal beden ağırlığının üzerinde gebe kaldıysa  7 kgile10 kgarasında kilo kazanımı ile gebelik sonlandırılmalıdır.

     

    Diyetisyen Başak Kefeli

  • Kadınların ”diyet yalanları”

    Kadınların ”diyet yalanları”

    Daily Telegraph’ta yayımlanan araştırmaya göre, kadınların söyledikleri ”diyet yalanları” çoğunlukla çikolata, peynir ve alkolle ilgili.

    Timex tarafından yaklaşık 3000 kadın arasında yapılan araştırma, kadınların yeme alışkınlıklarına dair en sıklıkla kullandıkları cümlenin ”Sadece küçük bir parça yedim” olduğunu ortaya koyuyor.

    ”Öğle yemeğinde çok yiyeceğim ki, sonraki öğünlerde az yiyeyim”, ”Kendime çok nadir yemekle ilgili ödül veriyorum”, ”Çocukların tabaklarında kalanlar ziyan olmasın” ve ”Sadece yemeğin tadına baktım” en fazla söylenen ”diyet yalanlarından” bazıları.

    Kadınların çok sık dile getirdikleri bahaneler arasında hiç fast-food yemedikleri, yalnızca özel kutlamalarda bir kadeh içtikleri, kırmızı şarabın sağlığa çok faydalı olduğu ve günde 5 öğün meyve-sebze yeme kararı aldıkları da yer alıyor.

    Kadınları en çok yoldan çıkaran besinlerin ise çikolata, cips, pasta, peynir ve ekmek olduğu belirtiliyor.

    Çoğu kadının yeme alışkanlıkları konusunda çevresine ve kendisine dürüst davranmadığını ifade eden uzmanlar, diyet yapan kadınların tüm gün yedikleri besinleri yazdıkları bir günlük tutmalarının kilo kaybını önemli ölçüde arttıracağını vurguluyor.

  • Bu içeceklere dikkat

    Bu içeceklere dikkat

    Şekerli ve gazlı içeceklerin fazla tüketiminin kireçlenmeye (osteoartit) neden olabileceği belirlendi.

    ABD’deki BWH hastanesi ve Brown Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı ve 2 bin 149 kişinin durumunun incelendiği araştırma, şekerli ve gazlı içeceklerin fazla tüketilmesinin özellikle erkeklerin dizlerinde kireçlenmeye yol açabileceğini gösterdi.

    Araştırmacılar, katılımcıların dizlerinin röntgenini çekti, gazlı ve şekerli içecek tüketim miktarlarını belirledi. Ardından, kireçlenmenin düzeyini ve vücut kitle endeksini inceledi.

    Haftada 5’ten fazla şekerli ve gazlı içecek tüketen erkeklerin hem kilo aldığı hem de dizlerindeki kireçlenmenin arttığı görüldü.

    Kireçlenmenin artmasının, yüksek kalorili içeceklerin kilo almayı tetikleyerek dizlere fazla yük olmasından mı, yoksa bu içeceklerin kireçlenmeyi artıran başka maddeleri içermesinden mi kaynaklandığı henüz kesinlik kazanmasa da, bilimadamları sonuçların daha iyi teşhis ve tedaviye ışık tutabileceğini vurguladı.

    Araştırma, tıp ve bilim haberlerinin yayımlandığı “Science Daily”de yer aldı.

    AA

  • Diyetsiz kilo verin

    Diyetsiz kilo verin

    Özlemle beklediğimiz yaz ayları yaklaşıyor. Bir başka deyişle, fazla kilolarınızdan kurtulmanın vakti geldi!

    12 kurala uyun, diyetsiz kilo verin

    Siz de fit bir vücudun hayalini kuruyor, ancak diyetlerle bir türlü baş edemiyor musunuz? Telaşlanmayın, çünkü ideal kilonuza kavuşmanız için ağır ve sıkıcı diyetlere ihtiyacınız olmayacak. Fit bir vücut için yapmanız gereken tek şey; ‘yeterli’ ve ‘dengeli” beslenmek! Üstelik aç kalmadan, sıkıcı listelere bağlı yaşamadan!

    Büyük şehirlerde yaşamanın en büyük dezavantajlarından biri, yoğun iş hayatı ve günlük koşuşturmalarımız nedeniyle düzensiz beslenmek zorunda kalmamız. Hemen hepimiz sabahları kahvaltımızı ayakta atıştırıyor, gündüz tabağımızdaki besinleri hızla tüketiyor, akşam öğününü de neredeyse yatma vaktine yakın yemek zorunda kalıyoruz. Bunun faturasını da hızla aldığımız kilolar ile ödemek zorunda kalıyoruz. Fazla kilolarımızdan kurtulup fit bir vücuda sahip olabilmemiz için başladığımız diyetleri de genellikle düzensiz yaşantımız ya da aynı besinleri yemekten sıkılıp irademize yenik düşerek yarım bırakıyoruz.

    Büyük bir irade örneği gösterip diyetlerine devam ederek fazla kilolarından kurtulanlarımız da bir süre sonra eski beslenme düzenine dönüyor, sonuçta verdiği kiloları fazlasıyla geri alıyor. Aslında fazla kilolarımızdan kurtulmak ve ideal kilomuzu ömür boyunca korumak için ‘diyet’ yapmamıza hiç gerek yok! Sadece ‘yeterli’ ve ‘dengeli’ beslenerek, yani kendimize yeni bir beslenme programı oluşturarak ömür boyunca ideal kilomuza korumamız mümkün. Üstelik aç kalmadan, en önemlisi de hiçbir besin kısıtlamasına girmeden! Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit, fazla kilolarınızdan kurtulmak için neler yapmanız ve nelerden kaçınmanız gerektiğini anlatıyor:

    BUNLARI YAPIN

    1- Besinleri yavaş çiğneyin

    Zamanınız olmasa bile tabaktaki yemekleri hızlı yemekten vazgeçin. Ana öğünleriniz en az 15 – 20 dakika sürmeli. Çünkü beynin ‘tokum’ sinyalini vermesi için yaklaşık bu kadar süreye ihtiyacı var. Eğer besinleri hızla çiğnerseniz kontrolünüzü yitirerek bu süre içinde daha fazla yemek tüketme riskiyle karşı karşıya kalırsınız.

    2- Her öğünden önce su için

    Her gün 1.5 – 2 litre su içmeyi alışkanlık haline getirin. Gün içinde düzenli olarak tüketeceğiniz su metabolizmanızı hızlandırmak gibi önemli bir işlev üstleniyor. Ancak bu özelliğinden faydalanmak için suyu gün içine yayarak içmeniz şart. Eğer akşam su içmediğinizi fark edip bolca tüketmeye kalkarsanız, sık sık tuvalete gitmek dışında hiçbir değişiklik sağlayamazsınız. Bu nedenle her öğün öncesinde bir bardak su içmelisiniz. Böylece hem açlık hissinizi azaltarak gereksiz atıştırmalardan korunmuş, hem de günde en az 6 bardak su içmeyi garantilemiş olursunuz. Yemek yerken su tüketiminden ise kaçının, aksi halde mide hacmini artırmış olursunuz ki bu da daha fazla besin tüketmeniz anlamına geliyor. Yemekten sonra su içmek için en az 1 – 1.5 saat geçmiş olmalı. Çünkü mide boş iken su, doğrudan bağırsaklara karışıyor ama besinle karıştığında mideyi genişletmekten başka bir işlev üstlenmiyor.

    3- Sebzeye ağırlık verin

    Ana öğünlerinizden birinin mutlaka sebze ağırlıklı olmasına dikkat edin. Böylelikle hem bağırsakların daha hızlı çalışmasını sağlar, hem de daha az kalorili bir menüye sahip olursunuz. Örneğin ana öğününüzde et ve makarna yerseniz sebzeden çok daha fazla enerji alabilirsiniz. Ancak sebzeler bir porsiyon ete göre neredeyse dörtte biri kadar enerjiye sahip olsalar da, hemen hemen aynı derecede tokluk sağlarlar. Örneğin etin sindirimi 3 – 4 saat sürüyorsa, sebzenin sindirimi 2 saat kadar sürer. Fakat sebzeyi bir dilim ekmekle desteklerseniz, etli menü kadar uzun süre tok kalabilirsiniz. Bu nedenle gün içinde minimum 2 -3 porsiyon sebze, yine aynı oranda meyve almayı alışkanlık haline getirin.

    4- Porsiyonlarınızı küçültün

    Meyvede bir porsiyon derken, aklınıza dolu bir tabak gelmesin. Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit bir porsiyonun 50 kalori olduğunu, bunu da yarım muz, büyük bir mandalina, küçük bir elma veya ayvanın dörtte biri ile alabileceğimizi belirtiyorlar. Sebzelerde de, 4 yemek kaşığı bir porsiyona karşılık geliyor.

    5- Tatlılara ‘ambargo’ koyun!

    Gün içinde yeteri kadar karbonhidrat tüketmediğimizde enerji ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Bunun sonucunda da beynimiz bize ‘tatlı’ yememizi emrediyor. Biz de ‘krizim tuttu’ diyerek tatlılara saldırmaya başlıyoruz. Oysa tatlı ihtiyacımızı önlemenin tek yolu düzenli beslenmek ve enerjiyi dengeli bir şekilde almaktan geçiyor! Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit, şeker gibi basit karbonhidrat grubunda yer alan besinleri haftada 1, en fazla 2 kere tüketmenizi öneriyor. Çünkü tatlı yediğinizde 300 -350 gibi yüksek bir kalori alırsınız ama kan şekeriniz hızla yükselip tekrar düştüğü için yarım saat sonra tekrar acıkırsınız. Bunun aksine bol peynirli kepekli sandviç yerseniz neredeyse 3 saat boyunca tok kalabilirsiniz. Gün içinde 2 – 3 porsiyon meyve yediğinizde de tatlı krizinin önüne geçebilirsiniz. Eğer canınız tatlı çok çektiyse, baklava ve şekerpare gibi kalorisi bol tatlılar yerine, daha az kalori içeren sütlü tatlıları tercih edin.

    6- Çeşitli beslenin!
    Besinleri sadece kalori veren maddeler olarak düşünmeyin. Vücudumuzun iyi enerji harcaması, günlük işlerini yerine getirebilmesi ve aynı zamanda sağlıklı olarak hayatına devam edebilmesi için ihtiyacı olan besin öğelerini bize gıdalar verir. Tüm besin öğelerini içinde bulunduran tek bir besin olmadığı gibi aynı besin grubunda yer alan besinlerin de içeriği farklılık gösterir. Kilo vermeye de çalışsak, kilomuzu korumaya da çalışsak çeşitli beslenmeyi ihmal etmemeliyiz.

    BUNLARI YAPMAYIN!

    1- Yağları ‘yasak’ listesine almayın!

    Kilo vermek uğruna yağdan vazgeçmeyin. Çünkü yağlar sindirimi en uzun süren grup oldukları için yemeklere ilave etmezseniz tokluk süreniz kısalır, siz de kendinizi yine sofra başında bulabilirsiniz. Fakat çok hareketli bir yaşantınız yoksa, et, peynir ve yoğurt tüketirken zaten vücudunuzun ihtiyacı kadar aldığınız için doymuş, yani katı yağlardan kaçının. Gün içinde yemeklere katacağınız sıvı yağ miktarı 4 – 5 tatlı kaşığını geçmemeli. Bunun için de 4 – 5 su bardağı ile yapacağınız çorbaya yarım yemek kaşığı, bir kiloluk sebze yemeğine de yarım çay bardağı, salatalara da 1 tatlı kaşığı kadar sıvı yağ eklemeniz yeterli gelecektir.

    2- Karbonhidrattan vazgeçmeyin

    Kilo vermeye karar verdiğimizde çoğumuzun yaptığı ilk şey, ‘karbonhidratlı besinleri sofradan kaldırmak oluyor. Oysa hem yeterli beslenmek hem de midemizin tok kalması için günlük enerji ihtiyacımızın yüzde 50 – 60′ını karbonhidrat kaynaklı besinlerden sağlamamız şart. Bu da günde 300 – 350 gr karbonhidrat anlamına geliyor. Diyelim ki et ve yanında da bolca salata yediniz. Karbonhidrat içeren besin tüketmezseniz vücudunuz ihtiyaç duyduğu ‘enerjiyi’ alamadığı için 1 – 1.5 saat sonra acıkmaya başlarsınız. Bunun aksine yanında karbonhidrat içeren bir besin tüketirseniz en az 2 – 2.5 saat tok kalır, bu sayede bir sonraki öğüne kadar gereksiz şeyler atıştırmazsınız. Dolayısıyla her öğünde karbonhidrat içeren besinlere mutlaka yer verin. Ancak seçiminiz kan şekerini hızla yükseltmedikleri için lif içerenlerden yana olmalı. Örneğin pilav ya da patates yerine, sindirimleri nispeten daha uzun süren, böylece kan şekerini hızla yükseltmeyen kepek ekmeğini, tam buğday makarnasını, kuru baklagilleri veya bulgur pilavını tercih etmenizde fayda var. Tabii her öğünde karbonhidrat içeren besinleri 3 – 4 yemek kaşığını geçmeyecek miktarda yemeniz gerektiğini de unutmayın!

    3- Öğün atlamayın

    Zayıflamanın öğün atlamaktan geçtiği yolundaki hatalı bilgilerle hareket etmeyin. Çünkü aç kaldığınızda vücudunuz bunu bir tehdit olarak algılıyor ve ihtiyaç duyulan enerjiyi yağ dokusundan almaya başlıyor. Fakat vücut uzun süre açlıktan sonra yağ deposundan sağlanan bu enerjiyi, öğün tüketilmesi ile beraber besinlerle gelen enerjiyi tekrar yağ dokusuna geri gönderiyor, hem de fazlasıyla. Bu da kilo verememenize, hatta kilo almanıza yol açıyor! Dolayısıyla kahvaltıyı uyandıktan sonra en geç 1 saat içinde yapmalı ve sonraki öğünleri 2 – 4 saat sonra olacak şekilde planlamalısınız. Bunun için her gün 3′ü ana öğün olmak üzere günde en az 5 – 6 kez beslenin. İsterseniz, ara öğün sayısını 4′e bile çıkarabilirsiniz. Bu sayıyı kahvaltı saatinize göre belirleyebilirsiniz. Örneğin kahvaltınızı saat 7.00′de yapıyorsanız, ana öğünden önce mutlaka bir ara öğününüz olmalı. Ancak sofraya saat 10.00 gibi oturuyorsanız, bu durumda 2 – 3 saat sonra öğle yemeğine geçebilirsiniz.

    4- Sofraya geç saatlerde oturmayın

    Yoğun iş temposu nedeniyle bunu başarmak pek kolay olmasa da akşam yemeğini çok geç saatlere bırakmamaya çalışın. Akşam saat 19.00 gibi sofraya oturabiliyorsanız, çok şanslısınız. Ancak bu mümkün değilse ve diyelim ki saat 24.00′te yatağa gireceksiniz, hiç olmazsa yatmadan en az 4 saat önce akşam öğününü tamamlayın ki hareketsiz kaldığınız için kaloriler vücudunuzda depolanmasın. Akşam yemeğinde ağır yemekler yerine kalorisi az ve sindirimi kolay hafif yemekleri tercih edin! Eğer geç kalmışsanız, akşam yemeğini atlamayı bir çözüm olarak da görmeyin. Çünkü öğünü tamamen atlarsanız yetersiz beslenmiş olur ve vücudunuz uzun süre aç kalacağı için bazal metabolizmanızın hızının düşmesine yol açabilirsiniz.

    5- Kızartmayın, haşlayın

    Fazla kilolarınızdan kurtulmak için besinlerinizi pişirme şekline de dikkat etmelisiniz. Kızartmaları ayda bir veya iki kez ile sınırlamalı, bunun yerine haşlama veya fırında pişirme şekillerini tercih etmelisiniz. Eğer patates kızartmasını çok veriyorsanız, baharatlandırarak fırında elma patates şeklinde hazırlayabilirsiniz.

    6- Proteini abartmayın

    Protein tüketiminde aşırıya kaçmayın. Çünkü bol protein almak aynı zamanda ‘yağlı’ beslenmek anlamına geliyor. Çok yağlı beslenmek de metabolizmanın hızlı çalışmasına engel oluyor. Bu nedenle günlük besin ihtiyacınızın sadece yüzde 18′inin proteinden oluşmasına özen gösterin. Fazla protein alımının böbrekleri yorduğunu da unutmayınız.

  • Burçlara Göre Zayıflama

    Burçlara Göre Zayıflama

    İnsan hayatını şekillendiren burçlar hayatımızın her aşamasında belli kararları almamızda bize yön vermektedir. Ruh halimizin yapacağımız işlere o zamanın uygun olup olmadığını anlamamızda burçlar bize çok yardımcı olmaktadır. Zayıflamak için de insanın ruh hali çok önemlidir. Yarıda bırakılan diyetlerin genel sebebi zamanlama problemidir. Kişinin beslenme alışkanlıkları ile burçların yakından ilişkisi olduğuna göre diyet yapacağımız zamanı ve beslenmemizi burcumuza göre ayarlarsak başarrıyı yakalarız…

    İnsanların davranışlarında etkin olduğuna inanılan burçlar, yemek yeme alışkanlıklarında da belirleyici olabiliyor. Bu yüzden diyet yaparken burcunuzun özelliklerine uygun davranmak en akıllıca olanı diye düşünenlerdenseniz, okumadan geçmeyin…

    KOÇ (21 Mart – 20 Nisan):

    Abur cubur yemeye son derece meraklısınız. Bu nedenle sizin için tehlike çanları çalıyor. Tuz ve alkolden uzak durarak bunun yerine bol bol su için. Domates, patates, soğan, kuru fasulye, mercimek, karnıbahar, marul, yeşil salata, ıspanak, turp, pirinç, zeytin, elma, balkabağı, ceviz gibi besinler haftalık beslenmenize mutlaka eklenmesi gerekli yiyeceklerdir. Sizin için gerekli olan tatlılar! Kayısı gibi fazla şeker içermeyen tatlılar olmalıdır.

    BOĞA (21 Nisan – 21 Mayıs):

    Yemek için yaşayanlardansınız. Fakat unutmayın ileride bu kilolar başınıza bela olur. Karbonhidratlardan kaçının. Aksi takdirde tombul bir kişi olursunuz. Sindirim güçlüğü çekebilirsiniz. Düşük nişasta, yağ ve şeker içeren bir diyet, beslenme hayatınızın gerekli bir parçası olmalıdır. Doğal iyot içeren besinler, balık ve deniz mahsulleri, yumurta, karaciğer, böbrek, buğday, ıspanak, pancar, taze meyve ve yeşil salata besin listenizde daima yer almalıdır. Ayrıca su içmek de hayatınızın vazgeçilmez bir parçası olmalı.

    İKİZLER (22 Mayıs – 21 Haziran):

    Yemek yerken o kadar acele hareket ediyorsunuz ki artık bu durum sizin sağlığınızı etkiler hale gelmiş. Yemekleri çok çiğnemeden yutmayın. Az ama sık yemeyi prensip haline getirin. İkizler kemiklerinin sağlıklı olmasını istiyorsa sağlıklı beslenmelidir. İkizler de kan pıhtılaşması çok sık görülür. Balık, tereyağı ve köy peyniri, havuç, portakal, greyfurt, şeftali, erik, üzüm suyu, kuru üzüm ve badem beslenme listenizde vazgeçilmez besinler olmalıdır. Sakinleşmeniz ve huzurlu olmanız için de şifalı bitkiler ve kafeinsiz çaylar tam size göre.

    YENGEÇ (22 Haziran – 23 Temmuz):

    Duygusal olmanız sizin beslenme alışkanlıklarınızı da etkiliyor. Üzüldükçe böreklere, keklere, dondurma ve şekerlemelere sarılıyorsunuz. Halbuki yengeçler, nişastalı yiyeceklerden, şeker, tuz ve baharatlardan uzak durmalıdır. Çünkü mideleri çok hassastır. Vücudunuz kalsiyuma fazlaca ihtiyaç duyar. Düşük yağ içeren süt, peynir ve yoğurt, kıvırcık lahana, domates, salata ve marul, bol miktarda taze sebze ve yağsız protein, sizin cilt ve mide sağlığınız açısından iyi olup, kilonuzu daha rahat kontrol altına almanızı sağlar. İncelmek için öncelikle kendinizle hesaplaşmalısınız.

    ASLAN (24 Temmuz – 23 Ağustos):

    Yemek sizin için adeta bir zevk haline gelmiş. Güzel lokantalar, nefis yemekler her zaman hayalinizi süslüyor. Vücudunuza önem verdiğiniz için diyet yapmakta son derece başarılısınız. İradeniz harika! Kan dolaşımınızın düzenli olması için; sığır, kuzu ve kümes hayvanları eti, karaciğer, çiğ yumurta sarısı, kereviz, elma, incir, şeftali, limon ve badem sizin için idealdir. Porsiyonlarınızı yüzde 50 azaltmanız önerilir.

    BAŞAK (24 Ağustos – 23 Eylül):

    Şekerleme deyince siz akla geliyorsunuz. Özellikle de çikolata hayatınızın vazgeçilmezleri arasında yer alır. Ancak bu yiyeceklerden uzak durmalısınız çünkü kalbinizde problem yaratabilir. Tuz, buğday, çavdar, yağsız sığır ve kuzu eti, peynir, zeytin, portakal, limon, kavun, elma, armut sizin ideal yiyeceklerinizdir. Kavun, elma, armut kısmen cildinizi temizlemek ve saçlarınıza bakım sağlamak için yardımcı olur. Elma ise kurtarıcınızdır.

    TERAZİ (24 Eylül – 22 Ekim):

    Terazi böbrekleri, sırtın alt kısmını, temsil eder. Bezelye, mısır, havuç, ıspanak, buğday, yulaf unu, elma, çilek, badem ve kuru üzüm hep elinizin altında olmalıdır. Böbrekleriniz için çok fazla asitli içeceklerden uzak durmalısınız. İncecik ve zarif bir beden için; ince dilimler faydalı olacaktır.

    AKREP (23 Ekim – 22 Kasım):

    Burcunuz üretim organlarını temsil eder. Solunum yolları problemleri yaşayabilirsiniz. Tahıllardan yapılmış ekmekler, balık ve deniz ürünleri, yeşil salata, soğan, kırmızı turp, taze meyve ve sebzeler içeren bir diyet tam size göredir. Doğru beslenme gerginliğinizi alıp götürür.

    YAY (23 Kasım – 20 Aralık):

    Burcunuz kalçalar, bacak üstleri ve karaciğeri temsil eder. Doğal beslenmek için kabuklu meyveler ve sebzeleri tercih edin. Bolca çiğ sebze, yeşil biber, patates, incir, kuru erik, çilek, elma, armut, ve taneli tahılları yemeniz önerilir.

    OĞLAK (21 Aralık – 18 Ocak):

    Çalışkan bir yapınız var ve çalışırken de farkında olmadam öğün atlıyorsunuz. Oysa bu sizin için çok zararlı. Vücudunuzun vitamin ve minerallerden oluşan geniş bir besin karışımına ihtiyacı var. Burcunuz , dizleri, dişleri, kulakları ve deriyi temsil eder. Lahana, kereviz, yağsız etler, limon, portakal, inek sütü, her türlü peynir, balık, yumurta sarısı, buğday ve incirle aranızın çok iyi olması gerekir. Kayısı, badem yiyerek kuru ve alerjik eğilimli cildinizi canlandırın. Cildinizi sigara ve sigara dumanından uzak tutarak korumaya çalışın.

    KOVA (19 Ocak – 20 Şubat):

    Vücudunuzun sürekli C vitaminine ihtiyacı var. Yemek tarzınız yenilikçi. Bu nedenle değişik lezzetler tatmayı seviyorsunuz. Burcunuz el ve ayak bilekleriyle baldırları ve dokuları temsil eder. Vücudunuz sofra tuzuna çok ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacı sofra tuzundan değil, bu maddeyi barındıran besinlerden almanız en mantıklısıdır. Çok fazla tuz aldığınızda zayıf bir kan dolaşımına, gereğinden fazla şişkin bir vücuda ve karaciğer rahatsızlıklarına açıksınız demektir. Deniz ürünleri, brokoli, havuç, turp, balkabağı, ıspanak, elma, şeftali, limon, portakal, greyfurt, nar ve ananas sizin için doğal tuz bakımından ideal besinlerdir.

    BALIK (20 Şubat – 21 Mart):

    Katı ve sıkıcı diyetler size göre değil. Yüksek proteinli, düşük yağ ve şeker içeren diyet uyguladığınız zaman kendinizi çok daha iyi hissedersiniz. Burcunuz ayaklar ile duyma, işitme, dokunma ve tatmayı temsil eder. Demir vücudunuzun başlıca ihtiyacıdır. Demir eksikliği, anemi ve düşük tansiyona sebep olur. Diyetlerinizde zengin demir içeren karaciğer, yağsız sığır eti, kuzu eti, yumurta sarısı, beyin, midye, ıspanak, soğan, arpa, marul, buğday ekmeği, kuru fasulye, elma, üzüm, limon, portakal, şeftali, hurma, kuru erik ve üzüm yer almalıdır. Maydanoz da bu listeye eklenebilir.

    Sizin de burçların zayıflama ile ilişkisi yazımıza eklemek istediğiniz varsa doğru veya yanlış bulduğunuz noktalar varsa yorum yazarak açıkça belirtebilirsiniz.

  • Erken Menopoz Neden Olur?

    Erken Menopoz Neden Olur?

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoz nedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopoz başlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

    Menopozu Geciktirmenin Doğal Yolları için tıklayınız!