Etiket: kavga

  • Öfkeliyken yatağa gitmeyin

    Öfkeliyken yatağa gitmeyin

    Beyin, uyku sırasında negatif duyguları depoluyor ve kendine göre organize ediyor. Böylece bu duyguların bastırılması daha zorlaşıyor

    Bilim adamları, uyku sırasında beynin depoladığı kötü duygu ve anıları geri döndürmek ve unutmanın daha zor olduğunu bildirdi.

    Sonuçları “Nature Communication” dergisinde yayımlanan araştırma, beynin uyku sırasında negatif duyguları depolayarak kendine göre organize ettiği ve böylece bu duyguların bastırılmasının daha zorlaştırdığını ortaya koydu.

    Araştırmayı yürüten London College Üniversitesinden Yunzhe Liu, “öfkeliyken yatağa gitmeyin” atasözünün bilimsel olarak ispatlandığını vurgulayarak, “Bizim de tavsiyemiz, tartışmalarınızı yatağa gitmeden halledin ve öfkeliyken uyumaya gitmeyin” dedi.

    İki gün süren araştırmada, 73 öğrenciden, ağlayan çocuklar, üzücü görüntüler ve ceset görüntüleri gibi resimlere bakmaları istendi.

    Daha sonra, resimler deneklere iki gün boyunca tekrar tekrar gösterildi.

    Deneklerin uyumadan gün içerisinde kötü görüntüleri hatırlama oranları, uyuyup kalktıktan sonraki hatırlama oranlarına göre daha düşük çıktı.

    AA

  • İlişkide dengeli olmanın kuralları

    İlişkide dengeli olmanın kuralları

    İlişki içerisindeyken denge kurabilmek çok önemlidir. Bazı şeyleri aşırı ya da hiç olarak adlandırmanız yerine her şeyi dozunda ayarladığınızda, ilişkinizin ne kadar da sağlıklı olduğunu göreceksiniz…

    Eleştirmeyin

    Yapmamanız gereken şeylerin başında; eleştirmek, alay etmek, küçümsemek. Masum gibi gözüken bu tarz sözler, karşınızdaki insanı tahmin etmeyeceğiniz kadar kırabilir. Özellikle üçüncü şahısların yanında bu tarz hareketlerden kaçınmalısınız. İlişkinizde de mutlaka insan içinde konuşulacaklar, aile içinde konuşulacaklar ve ikiniz baş başayken konuşulacaklar dengesini kurmak gerekir. Arkadaşlarınızın yanında, aslında ikinizin arasında kalması gereken konuları asla paylaşmayın. Eleştireceğiniz bir konu varsa bunu evde baş başayken yapın. Evde konuştuğunuz konular her zaman evde kalsın!

    Konuşun

    Tüm kızgınlıkların içe atıldığı, hiçbir tartışmanın yaşanmadığı bir ilişki; sürekli kavga edilen ilişkiler kadar sağlıksızdır. Çünkü içe atılan tüm sıkıntılar ilişkinin ileri safhalarında çok daha büyük zedelenmelere yol açabilir. Sürekli kavganın da sağlıksız bir ilişkinin en büyük göstergesi olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Dolayısıyla burada dengeyi kurarak; gerektiğinde tartışabilmeyi, tartışmanın dozunu ayarlayabilmeyi ve uzlaşarak sona erdirebilmeyi iki tarafın da uygulaması yararlı olacaktır.

    Sevdiğinizi Söyleyin

    Kimi insan karşısındakine sevgisini aşırı şekilde göstermekten hoşlanır. Sürekli onu sevdiğini söyler, sürekli onu öpmek ister ve kendisini tamamen ikinci plana atarak tüm planlarını ona adayarak yaşamaya başlamak onları çok mutlu eder. Bazıları da çok sevmesine rağmen karşısındakine sevgisini bir türlü gösteremez; dile getiremez, sarılıp öpemez, ilgisini gösteremez. Bu her iki durum da ilişki için oldukça sağlıksızdır.

  • Kavgadan Sonra Yapmamanız Gerekenler

    Kavgadan Sonra Yapmamanız Gerekenler

    Çiftlerin tartışması, hatta kavga etmesi son derece normal ve sağlıklı. İki farklı kişisiniz ve zaman zaman farklı istekleriniz, farklı seçimleriniz olabilir. Bunlar da çatışma yaratabilir. Önemli olan tartışma sonrası alacağınız tutum.

    Soğuk davranmak

    Bir kavganın ardından biraz kendinizle baş başa kalmaya ihtiyacınızın olması anlaşılabilir. Ancak genelde çiftlerin yaptığı en büyük hata, tartışmanın araya duvar örmeye dönüşmesi. Eşinizi görmezden gelmek, dikkate almamak gibi bir davranış içinde bulunmak, eşinizde onu cezalandırıyormuşsunuz duygusu oluşturabilir ve bu da aranızda aşılması güç mesafeler oluşturabilir.

    Basit bir özürle geçiştirmek

    Haksızlık yapan sizseniz özür dilemeniz beklenen bir hareket. Ama eşiniz hala durumdan dolayı incinmiş, kırılmış vaziyetteyseniz sadece bir “özür dilerim” ile durumu geçiştirmeye çalışmayın. “Şundan dolayı, şunu yaptığım için…” ile başlayan bir özür, onu kırdığınızın farkında olduğunuzu, içten bir şekilde özrü dilediğinizi anlatır karşı tarafa. Bir sonraki adım da “Bundan sonra … şeklinde davranacağım” demek olmalı. Bu sayede, hatanızı tekrar etmeyeceğinizi de belirtmiş olursunuz.

    Kavgaya sebep olduğu için onu suçlamak

    Tartışmanın binlerce sebebi olabilir. Kötü bir gün geçirmişsinizdir, başınız çok ağrıyordur, yorgunsunuzdur, yeterince uyuyamamışsınızdır… Tüm bunlara rağmen suçu eşinize atmak, hiç de adil bir davranış değil. İyisi mi kendi durumunuzla ilgili ön bilgilendirme yapın eşinize karşı. Kızgın, üzgün vb. durumunuz varsa ya da iş yerinde sizi sinir eden bir şeyler yaşadıysanız ve bunun etkilerini hala üzerinizde taşıyorsanız, eşinizin de bunları bilmeye hakkı var. Onu önceden uyarırsanız sizin her zamankinden daha hassas olduğunuzu anlayacak ve daha dikkatli davranacaktır.

    “Ben öyle demek istemedim” demeyin

    Bu sözü söylemek, sanki silgi kullanmaya benzer. Ama size olumlu bir dönüşü olmaz. Çünkü siz bu sözü sarf ettikten sonra eşiniz, “Evet, öyle dedin” diye çıkışabilir ve tam tartışma bitti derken yeniden alevlendirebilirsiniz. Oysa geriye gitmek yerine geleceğe dair yapıcı hareket etmelisiniz. Aynı şekilde eşiniz de size “Ben öyle demek istemedim” diyebilir. Bu durumda size düşen, “Evet, öyle söyledin!” diye tartışma tonuna dönmek değil, “Öyle demek istemedin ama sonuçta ben böyle hissettim. O halde bundan sonra lütfen ‘şöyle şöyle’ davran” şeklinde karşılık vermek olmalı.

    Suçunuzu telafi etmek için hissetmeden seks yapmak

    Her ikiniz de tartışma sonrası birbirinizden özür dilemiş olabilirsiniz. Ama bu her zaman öfkenizin tamamen yatıştığını, birbirinize yaklaşabilecek kıvamda olduğunuzu göstermez. Eşiniz daha yakınlaşacağınız düşüncesiyle sevişmek isteyebilir. Ama siz, içinizden ona aynı şekilde karşılık vermek gelmiyorsa, kibarca reddetme hakkına sahipsiniz. İçinizden geliyorsa sarılın sadece. Çünkü istemeden seks yapmak size kendinizi kötü hissettirecek ve eşinize karşı öfkenizin daha da büyümesine yol açabilecektir. Ancak kavga sonrası ikinizin de istediği bir sevişme çok ateşli olabilir, bizden söylemesi!

  • Eşinizle dalga geçmeyin!

    Eşinizle dalga geçmeyin!

    Evlilik hazırlığı yapan 53 bin 183 kişiye, evlilik öncesi eğitimde mutlu evliliğin sırlarına ilişkin tüyolar verildi.

    Aileve Sosyal Politikalar Bakanlığı, son 1 yılda Türkiye genelinde evlenmeye hazırlanan 53 bin 183 kişiye evlilik öncesi eğitim verdi. Konferanslarla halka da ulaşan projeye 40 bin vatandaş katıldı. Böylece mutlu evliliğin sırları konusunda bakanlık 93 bin 183 kişiyi bilgilendirmiş oldu.

    Ev ekonomisi de var cinsel yaşam da
    Programa katılanlara mutlu evliliğin sırrı olarak ev ekonomisi, sağlıklı cinsel yaşamve hukuki haklar konusunda bilgiler verildi. Eğitimlerde eşlere, “Günlük sorunlar nedeniyle birbirinizi yıpratmayın” uyarısı yapılıyor. Üreme sağlığı ve sağlıklı cinsel yaşam konusunda bilgilendirilen çiftlere, kürtaj ve doğum kontrol yöntemleri de anlatılıyor. Bakanlığın Türkiye genelinde başlattığı “Aile Olmak” isimli konferanslar ile de şimdiye kadar 25 ilde 17 bin kişiye ulaşıldı.

    ‘Eşinizle dalga geçmeyin’

    Evlilik eğitimlerinde dikkat çeken unsurlar şöyle:

    Eşinizle dalga geçmeyin, ona lakap takmayın.

    Eşinizi özellikle başkalarının yanında rencide etmeyin.

    Eşinize sarılın. Evin farklı yerlerine sürpriz notlar yazın.

    Eşinize zaman ayırın. Birlikte güneşin doğuşunu ya da batışını izleyin.

    Eşinize başkalarını örnek göstermeyin. “Fatma’nın son model buzdolabı var, bizim niye yok?” gibi karşılaştırmalarda bulunmayın.

    “Ben erkeğim, bunlar kadın işi” demeyin

  • En Sık Rastlanan Evlilik Sorunları

    En Sık Rastlanan Evlilik Sorunları

    Para sorunları, kayınvalide-gelin çatışmaları hatta kimi zaman çocuklarınız bile aranızda kavgaya neden olabilirler.

    Evli bir çift arasındaki gerginliğin asıl nedeni çok daha farklı olabilir. Klasik nedenleri ortaya atmadan önce, siz farkında olmadan evliliğinizi tehdit eden şeyleri öğrenin. İşte en sık yaşanan evlilik sorunlarının gizli nedenleri:

    Az uyku

    İhtiyacınız olan uykuyu almazsanız sinirli ve gergin olursunuz. Bu da ilişkinize sinir ve kavga olarak yansır.

    Boşanan arkadaşlar

    Araştırmalar, boşanmanın bulaşıcı olduğunu göstermekte. Mesela, arkadaşınızın kocası onu aldattığında siz de ister istemez kendi kocanızın sadakatini sorgulamaya başlarsınız ve bu durum, ortada bir şey yoksa dahi, evliliğinizi kötü yönde etkiler.

    Çok fazla özür dilemek

    Bir kavganın ardından eşinizin duymak istediği şey ”özür dilerim” olmayabilir. Özür dilemenin yerine, uzlaşmaya varmayı deneyin. Böylelikle iki taraf ta kendisi için sorun oluşturan şeyleri göz ardı etmek zorunda kalmaz ve problem gerçekten çözümlenir.

    Televizyon aşkları

    Televizyon ve filmlerde gördüğünüz hayali çiftlerden vazgeçemiyor musunuz? Araştırmalar, televizyon romansına ciddi ölçüde kapılan ve inanan insanların eşleriyle olan ilişkilerine kendilerini daha az adadıklarını göstermekte. Dizi ve filmlere kendini kaptıran kişiler, gerçek, inişli çıkışlı ilişkiler yerine çiçekler almayı ve heyecanlar yaşamayı bekliyorlar ve ne yazık ki gerçek hayatta ilişkiler o şekilde yürümüyor. Bu da çiftlerin mutsuz olmalarına sebep oluyor.

    Dijital iletişim

    Birbirinize SMS, e-posta ya da Facebook’tan mesajlar göndermek yüz yüze iletişim içinde olmaktan çok daha kolay ve hızlı gelebilir ama Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, dijital yollardan birbirleriyle iletişime geçmeyi tercih eden çiftlerin ilişkilerinde daha doyumsuz olduklarını gösteriyor.

    Rüyalarınız

    Rüyanızda kocanızın size kötü davrandığını ya da sizi aldattığını görmeniz gerçek hayatta da kavga etmenize neden olabilir. Bu, araştırmalarca da kanıtlanmış bir gerçektir. Rüyanızda sinirlendiğiniz bir konu için eşinizle kavga etmek yerine, neden canınız sıkıldığı hakkında onunla konuşun.

    Başbaşa randevuya çıkmak

    Normalde romantik ve rahatlatıcı olması gereken bu aktivite iki tarafın farklı istekleri nedeniyle bir kabusa dönebilir. Kadınlar, planlı aktiviteleri tercih ederken, erkekler, daha spontan aktivitelerden hoşlanırlar. Bu nedenle, iki taraftan birinin mutsuz olmaması için, randevunuzda ne yapmak istediğinizi karşılıklı konuşmak ve ortak bir karara bağlamak evliliğiniz için daha doğru olacaktır.

    Hiç kavga etmemek

    Kavga etmiyor olmanız birbirinize sinirlenmediğiniz anlamına gelmez. Kavga etmek, tartışmak sağlığınız için iyidir ve birbirinize karşı dürüst olmanızı sağlar. Kavgadan kaçınmak ise stres hormonlarınızı arttırır. Kavgadan kaçınmak yerine sakin bir şekilde sizi sıkan durumları konuşmayı deneyin.

    Evlilikte her zaman iniş çıkışlar olabilir. Önemli olan karşılıklı olarak birbirinizi anlamaya çalışmak, orta yol bulmak ve bu güzel günlerin keyfini çıkarmaktır.

  • İlişkilerde en sık tartışma sebepleri

    İlişkilerde en sık tartışma sebepleri

    Günümüz ilişkilerinde tartışmaların birçoğu bu sebepler yüzünden çıkıyor!

    Her ilişkide tartışmalar, sorunlar olabilir. Önemli olan bu sorunların çözüm yollarını bulabilmek ve sonunda tatlıya bağlayabilmektir. İlişkilerde yapılan gözlemlerde en çok hangi konularda tartışmalar yaşandığı saptanmıştır.

    İlişkilerde en çok tartışmaya sebep olan konular :

    Kadınların alışveriş tutkusu: Her kadının en büyük arzusu limitsiz alışveriş yapmaktır elbette… Ancak bu durumu kontrol edemeyince tartışmalar da eksik olmuyor nitekim.

    -Özel günlerde karşı taraftan beklentiyi yüksek tutmak: Erkekler özel günleri kadınlar kadar ince düşünemeyebiliyorlar. Özellikle ilişkinin birkaç yılını geride kalmışsa karşı taraftan beklentinizi biraz düşürseniz iyi edersiniz…

    -Geçmişte yaşanan ilişkiler: Geçmiş geçmişte kalmıştır… Geçmişi sorgulamak ve sürekli gündeme getirmek sinirlerin gerilmesine ve tartışmalara yol açabilir.

    -Sosyal hesaplar: Özellikle evli olmayan çiftlerin en büyük sorun kaynağı sosyal hesaplardır. Gelen mesajlar, paylaşımlar, yorumlar, kıskançlık sebebi oluyor ve çiftler arasında tartışmalara yol açabiliyor.

    -Maddi sıkıntılar: Evli ya da birlikte yaşayan çiftler geçim sıkıntısı yaşıyorsa tartışma kaçınılmaz hale gelebiliyor.

    womenist

  • Boşanma sebepleri

    Boşanma sebepleri

    Evlilikte yaşadığınız hangi sorunlar boşanma sebebi olarak sayılır, hangileri sayılmaz? Cinsel sorunlar yüzünden boşanma davası açılabilir mi? Haysiyetsiz hayat sürmek, anlaşmalı boşanmak ne demek?

    Her güzel başlayan evlilik başlarda umulduğu kadar iyi gitmeyebiliyor ne yazık ki… Ayrılık kapıya dayanıveriyor. Bu durumda akıllarda soru işaretleri oluşuyor: Hangi sebebi öne sürerek dava açabilirim? Eşimin ayrılmamıza neden olan davranışlarını mahkemede nasıl kanıtlarım? Benim sorun olarak gördüğüm eşime ait her davranış boşanma nedeni olarak geçerli mi? Hakim boşanma isteğimizi reddedebilir mi?

    Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası nasıl açılır?

    Evlilik birliği içinde tarafların artık birbirlerine sevgi ve saygısının kalmadığı hallerde ya da taraflardan birinin evlilik birliğini veya toplumun ona yüklediği görevleri yerine getiremediği durumlarda, diğer taraf için evliliği sürdürmekten imtina edilmesi, evlilik birliği içinde fayda kalmaması halinde, “şiddetli geçimsizlik” kavramı içinde dava açılabilir.

    Davayı açmak isteyen eş, son altı ayda birlikte ikamet ettikleri yerde ya da fiilen ayrılarsa diğer eşin bulunduğu yerin mahkemesinde dava açabilir.

    Önemli olan, gerçekleşen olayların, davalının kusurunun geçerli delillerle ispat edilmesidir. Mahkemeyi ikna edecek mahiyette fotoğraf, doktor raporu, ceza dosyası, tanık delili gibi çoğaltılabilir deliller bu işte yardımcı olur. Hakim ikna olduğu takdirde boşanmaya karar verecektir. Aksi takdirde davanın reddi gerekir.

    Evlilikte yaşanan hangi sorunlar boşanma nedeni kabul edilir?

    Evlilik birliği içinde kanunun, toplumun eşlere yüklediği ve tarafların birbirlerine karşı yükledikleri yükümlülüklerin yerine getirilmemesi bir boşanma sebebidir. Tarafların birbirlerine olan sadakat yükümlülüğünün ihmali, zina, taraflardan birinin akıl hastalığına tutulması ve iyileşemeyecek durumda olması, hayata kast, birinin diğerine kötü muamelede bulunması gibi özel sebepler boşanma nedeni olabilir.

    Bunların dışında, genel olarak evlilik birliğinin artık yürümeyecek olması, tarafların birbirlerine saygı ve sevgilerinin kalmaması gibi hallerde de, gerçekleşen olayın niteliğine göre mahkeme boşanmaya karar verebilir.

    Boşanma sebeplerini tek tek saymak mümkün değildir. Çünkü boşanma, her iki tarafın da ortak bir hayal kurma ideali üzerine başlattıkları bir adımdır. Bu adımın devam etmesi için de tarafların her şeyden önce birbirlerine saygı göstermeleri gerekir. Saygı unsurunu ortadan kaldıracak her kusurlu davranış, boşanma sebebi olarak kabul edilir.

    Cinsel sorunlar boşanma nedeni olabilir mi?

    Taraflar arasındaki cinsel uyumsuzluk, birinin sahip olduğu ve tedavi ettirmek istemediği cinsel hastalıklar boşanma sebebi olarak sayılabilir. Cinsel hayatı olmayan bir evliliğin devam ettirilmesi beklenemez.

    Türkiye’de çok sık karşılaşılan durum, tarafların cinsel ilişkiye girememesidir. Burada önemli olan kusurun kimden kaynaklandığı, giderilip giderilemeyeceği ve kişinin tedaviye yanaşıp yanaşmadığıdır. Erkekler için ereksiyon sorunu, kadınlar için vajinismus gibi durumlarda evliliğin devam etmesi söz konusu olmaz. Çünkü evlilik içinde tarafların birbirlerine saygı ve sevgisiyle birlikte cinsel hayata da ihtiyaç vardır. Bunu sağlayamayan tarafın gerekli tedaviyi görmesi, sonuç alınamıyorsa da evlilik birliğini sonlandırması beklenir.

    Taraflardan biri eşinin cinsel sorunlarından dolayı mahkemeye başvurduğunda mutlaka o kişiyle alakalı doktor ya da adli tıp raporuyla birlikte boşanmaya karar verilmesi gerekir.
    Son yıllarda aile içi şiddet kavramı içinde cinsel şiddet de yer almaya başladı. Eşlerden biri diğerini cebren cinsel ilişkiye zorlamamalıdır. Bu aynı zamanda Türk Ceza Kanunu açısından da bir suç teşkil eder. Bu tip eylemle karşı karşıya kalan eşin ceza şikayeti yapma hakkı olduğu gibi bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkı da mevcuttur.

    Hakim evlilikteki hangi sorunları boşanma nedeni olarak kabul etmeyebilir?

    Mahkemenin boşanmaya karar verebilmesi için davacının iddia ettiği vakaların gerçekliğinin ispatlanması gerekir. Ayrıca bu boşanma sebebinin ya kanunda sınırlı sayılan zina, akıl hastalığı terk gibi sebepler ya da genel olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması hususuna dayanması, bu birliğin davacı için devam etmesinin artık hukuki bir dayanağının kalmadığı gibi birliğin de artık çekilmez hale gelmiş olması gerekir. Kusurlu olduğu iddia edilen davalı eşin olumsuz davranışlarının mühim ve evlilik birlikteliğini devam ettirmeyi gerekli kılmayacak şekilde olması gerekir.

    Evlilik birliği içinde gerçekleşebilecek basit münakaşalar, tahammül edilebilir kusurlu davranışlar, temele dayanmayan fikir ayrılıklarının boşanma sebebi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bir taraf diğer tarafın kusurlu hareketlerine göz yumuyor ve affediyorsa belli bir süre sonra bunları boşanma davasına sebep olarak gösteremez. Karşı tarafın hayatını zorlaştıracak davranışlar ise boşanma davasında sebep olarak kabul edilebilir.

    Boşanma değil ayrılık kararı

    Hakim, davada tarafların daha sonra barışma ihtimalini görürse, evlilik birliğinin devamı ve toplum sağlığı açısından boşanma yerine ayrılık kararı verebilir. Ayrılık kararı 1-3 yıl arasında gerçekleşir. Bu süre içinde tarafların bir araya gelmeleri ve evlilik birliğini devam ettirmeleri umulur. Fakat bu gerçekleşmezse verilen sürenin sonunda boşanma davası açılabilir.

    Boşanma sırasında yaşanan sıkıntılar adlı yazısı da boşanmayı sorunsuz atlatmak için fikir verebilir.

    Haysiyetsiz hayat sürmek ne demektir?

    Eşlerden birinin haysiyetsiz hayat sürmesi Türk Medeni Kanunu’nda özel bir boşanma sebebi olarak sayılmıştır. “Haysiyetsiz hayat sürme”, net olarak tanımlanabilir bir ifade değildir. Önemli olan, bir tarafın yaptığı davranışların toplumun büyük kısmında infiale yol açacak, tepki çekecek nitelikte olması ve diğer taraf için bu evlilik birliğini yürütmenin imkansız hale gelmiş olmasıdır.

    Yapılabilecek en küçük bir hata, bu mahiyette olsa dahi, haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmeyebilir. Kişinin davranışının süreklilik arz etmesi gerekir. Bu sebepten ötürü kişinin evlilik birliğini yürütmesinin artık kendisinden beklenmeyecek ölçüde zorlaşmış olması gerekir.

    Eşin suç işlemesi boşanma nedeni sayılabilir mi?

    Eşlerden birinin suç işlemesi diğer eş için boşanma sebebi olarak sayılabilir. Burada önemli olan suçun niteliği ve kasıt ya da taksirle işlenip işlenmediğidir. Kasıtla işlenen hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas gibi toplumun kabul etmediği ve Anayasa’da “yüz kızartıcı” olarak gösterilmiş olan suçlar daha ön plana çıkar.

    Önemli olan, suç sebebiyle taraflardan birinin evlilik birliğini devam ettirmesi için ortada geçerli bir sebebin kalmaması ve diğer tarafın boşanmayı istemesidir. Suç işlemek başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilmeyebilir. Suçun niteliği, tarafların durumları, sosyal statüleri önem kazanır. Her davada kişilerin ve olayın özelliğine göre ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur.

  • İlişkilerde En Sık Yaşanan Kavga Sebepleri

    İlişkilerde En Sık Yaşanan Kavga Sebepleri

    Özellikle uzun süreli birlikteliklerde ve evliliklerde, zamanla aşk gücünü yitirmeye başlıyor ve yerini hararetli tartışmalara bırakıyor. Ne tuhaftır ki, yakın bir zamana kadar yan yana gelmek için can atılan partnerle artık aynı karede bulunmaya bile tahammül kalmıyor. Çünkü artık çift kendini sürekli bir tartışmanın ortasında buluyor. Peki, ama neden böyle oluyor? Çiftler birbirlerini gerçekten öyle çok seviyorlarken, bazen bilerek bazen ise bilmeyerek hangi konular hakkında tartışma çıkartıyorlar?

    TARTIŞMALAR BOŞANMAYA YOL AÇABİLİYOR…

    Çiftler arasında geçen tartışmalar bütün ikili ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz bir surun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan problemlerin çıkış nedenlerini anlayabilmek ve değen konular üzerine tartışmak. Aksi takdirde, eğer çiftler sürekli olarak her konuda tartışıyorlarsa, boşanmaya doğru yol alınabiliyor. Etraftaki birçok çiftin boşanma kararı alması ya da yakın ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çiftleri evlilik kurumundan soğutabiliyor. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Bu hayalin kolay olduğunu söylemiyorum ama imkânsız da değil… Bunun için ilk önce yaşanılanlara yukarıdan ve dışarıdan farklı bir gözle bakmak ve yeni bakış açıları geliştirmek gerekiyor.

    ERKEKLER SEVDİKLERİ KADINI MUTLU ETME FIRSATINI HİÇ KAÇIRMAZLAR…

    Kadınların konuşurken partnerleri tarafından dinlenmemeleri en büyük kavga sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler her ne kadar dinlediklerini belirtseler de, aksini ispat etmeye çalışmak ve konuyla ilgili sorular sormak tartışmanın daha çok alevlenmesine neden olabiliyor. Genel anlamda erkeklere göre daha çok konuşmalarıyla tanınan kadınlar pek çok konuyu aynı anda konuşabilme ve dinleyebilme özelliğine sahipken, erkekler aynı özelliğe sahip değiller… Bu nedenle, uzun süre dinleme konusunda erkekleri suçlamak yersiz ve yanlış bir tutum oluyor. Dolayısıyla, bu konuda yapılması gereken en doğru davranış, kadınların önce erkekleri kendilerine odaklanmayı sağlamaları, sonra net ve yalın bir dil kullanarak tek bir konu üzerine konuşmaları ve daha sonra erkeklere herhangi bir çözüm üretmeleri gerekmediği veya sadece kendilerini anlamaya ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar. “Beni dinlemene ihtiyacım var. Bir şey söylemene veya çözüm üretmene gerek yok. Sadece beni dinlemeye ve anlamaya çalış. Bu beni mutlu eder!” diyen kadın, erkeğe bu fırsatı vermiş oluyor. Ayrıca genel geçer konulardan ya da günlük olaylardan bahsedilirken kadının ilgisini çeken bir konu erkeğin ilgisini çekmeyebiliyor. Bu durumun göz önünde bulundurularak davranılması, büyük beklentilere kapanılmaması ve erkeğe dinlemediği için eleştirel tarzda suçlayıcı ifadeler kullanılmaması da önem taşıyor. Bu süreçte tartışma yaratmak yerine, küçük ama sevimli kelimeler seçmeye özen gösterilmesi ortamı yumuşatabiliyor.

    ERKEKLER TAKDİR EDİLDİKLERİNDE DAHA UZUN DİNLEYEBİLİYORLAR…

    Kadın ne kadar yorgun ve bitkin hissedersin hissetsin, erkek dikkatini verip onu dinlediğinde, dokunup ve sarılıp sevgisini ve ilgisini ifade ettiğine kadın rahatlıyor ve gevşiyor, yorgunluğu geçiyor… Bu nedenle konuşmayı sevmeyen erkeklerin hiç olmazsa bir nebze kadınları anlayıp, onlara karşı olan davranışlarını değiştirmeleri önem taşıyor. Çünkü kadınlar dinlendiklerini düşündüklerinde partnerlerinin onlara değer ve önem verdiğini, kabul ettiklerini ve buna bağlı olarak da sevildiklerini düşünüyorlar. Bu hisler kadınlar için çok önem taşıyor. Ayrıca, kadınlar duygularını ifade etme imkânı bulduklarında “Anlaşıldım, seviliyorum ve değerliyim!” hissini yaşıyorlar, gevşiyorlar ve rahatlıyorlar. Bu duygu yoğunluğu kadınların kendilerini dinleyen kişiye yakınlık duymasını artırıyor, yokluğu ise uzaklaştırıyor. Mutlu olan ve mutlu görünen bir kadının sıcak karşılıkları ve gülen yüzü, erkeğe pırıltılı bir görüntü sunan ayna gibi oluyor. Takdir edilmek ve hizmet edilmesi erkeklerin erkeksi yanını doyururken, iletişim kurmak ve dinlenmek kadınların kadınsı yanını doyuruyor…

    AYAĞI YORGANA GÖRE UZATMAK GEREKİYOR…

    Maddi harcamalar çiftler arasında tatsızlık yaratabilecek sorunların başında geliyor. Genel olarak baktığımızda, kadınların maddi harcamaları erkeklerinkinden iki kat daha fazla oluyor. Alışveriş yapmayı, kendine yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri almayı, sürekli olarak ev eşyalarını değiştirmeyi ve her gün kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadınla kavga etmek erkekler için neredeyse bir rutin davranış haline geliyor. Ancak kavga etmek bu davranışların azalmasına yardımcı olmuyor, daha şiddetli tartışmaların yaşanmasına yol açıyor. Bu sonuçlara sebebiyet vermemek için “Ayağını yorganına göre uzat!” atasözünü hatırlamak gerekiyor. Ortak bir hayatın sağlıklı bir şekilde devamlılığı için gelir ve giderin gözler önüne serilmesi önem taşıyor. Bu nedenle çiftlerin ne kadar paraya ihtiyaçları olduğu konusunda birbirlerine karşı açık ve dürüst olmaları gerekiyor. Bunun dışında haftalık ve aylık bir bütçe yapılabiliyor ve yapılan harcamalar hakkında çift birbirine bilgi verebiliyor. Böylece çiftler tartışıp birbirlerini kırmak yerine, başarılı ve eğlenceli bir ilişkiye doğru yol alabiliyorlar.

    SABIRLA BEKLEMEK VE YOL GÖSTERMEK GEREKİYOR…

    Sakal tıraşından sonra lavabonun kirli bırakılması, tuvaletin kirli kalması, tuvalet kâğıdının değiştirilmemesi, kirli tabak ve bardakların kaldırılmaması, yiyecek jelâtinlerinin çöp kutusuna atılmaması, ev temizliğine yardım edilmemesi, yemek masası hazırlama ya da toplama işlemlerinde destek olunmaması, kirli kıyafetlerin çamaşır sepetine atılmaması, döküntülerin toplanmaması, ıslak banyo havlularının ortalık yerde ya da yatağın üzerinde bırakılması gibi pek çok konu çiftlerin tartışma konusu olabiliyor. Aslında düzelme ihtimali fazlasıyla olan fakat düzelebilmesi için fırsat verilmeyen bu tür davranışlara verilen olumsuz tepkiler, tartışmaların şiddetlenmesine sebebiyet verebiliyor. “Yaptırım dili” işveren ve işçi arasında olduğu kadar ikili ilişkilerde de oldukça sık kullanılıyor. Bu nedenle çiftin yapılmasını istedikleri bir şeyi talep ederken yıkıcı eleştirilerden, konuya sert girmekten, diretmekten ve kendi kendine söylenmekten kaçınması gerekiyor. Yapılması gerektiği düşünülen şey için partnere fırsat verilmesi ve görsel olarak algılamasını sağlamak bu süreçte önem taşıyor. Fırsat vermenin ana temasında “sabretme ve bekleme” yer alıyor. Yukarıda bahsedilen küçük problemlerin devasa boyutlara getirilmemesi için sabırla yapılmalarının beklemesi gerekiyor. Kadınlar bu süreçte çok yanlış bir şekilde, ister istemez toplama, yıkama, temizleme, derleme ve düzeltme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Farkında olmadan, bu davranışlarıyla olayların akışını erkekler için alışkanlık haline getiriyorlar ve sonrasında birden bire erkeklerden talep etmeye başlıyorlar. Cicim aylarında gösterilen bu anlayışın bir süre sonra değişikliğe uğraması erkeklerin adapte olamamasına neden oluyor. Bu nedenle, tutarlı bir şekilde devam edilmesi ya da değişimin yavaş bir şekilde yapılması gerekiyor. Bunun için de partnerin yapmasına fırsat vermek ve görsel olarak algılayabilmesi için hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla göstermek önem taşıyor. Böylece hem partnerin algı düzeyi değişiyor hem de tartışmadan uzak bir ilişki yaşanabiliyor.

    ORTAK HESAP OLUŞTURULMASI İŞE YARIYOR…

    Çiftlerin çatışmasına neden olan bir diğer önemli konu ise eski erkek veya kız arkadaş meselesi oluyor. Facebook kullanımının yaygınlaşmasıyla partner ilişkilerinde sorunlar artıyor. Bu sorunların ortaya çıkmaması için ortak bir facebook hesabı oluşturabiliyor ya da profil resmi kullanabiliyor. Böylece üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin otak onayıyla gerçekleşebiliyor ve facebook kullanımının bağımlılık haline getirilmesi önlenebiliyor.

    DÖNÜŞÜMLÜ İZLEMEK GEREKİYOR…

    Çağımız gereği pek çok çiftin çatışmasına neden olan sebeplerin başında diziler ve maç seyretme geliyor. Çiftlerden biri dizi izlerken diğeri maç izlemek isteyebiliyor. Bu durumlarda partnerler arasındaki gerilim yükselebiliyor. Fakat bu durumun tartışmaya dönüştürülmesi için teknolojinin ileri safhalarında olduğumuzun hatırlanması işe yarıyor. Dizi ya da maçı dönüşümlü olarak internet ortamında izlemek çok daha mantıklı olabiliyor. Böylece hem adaletli davranılmış hem ileriye dönük olabilecek çatışmaların önüne geçilmiş hem de gece mahvedilmemiş oluyor.

    PİRE İÇİN YORGAN YAKMAYIN!

    Eve ya da randevuya geç kalmayı çiftlerin tartışmalarına yol açan önemli problemler arasında ele almak gerekiyor. Geç kalmak denildiğinde hemen hemen herkesin aklına otobüsü kaçırmak, trafiğe takılmak ve hazırlanmak için vakit harcamak gibi olaylar geliyor. Bu tip durumlarda sağduyulu davranmak ve tartışmaya mehil vermeden geç kalma sebebini öğrenmek önem taşıyor. Çünkü yargısız infaz yapıldığında ve pire için yorgan yakıldığında durum çok daha fazla alevlenebiliyor ve istemeden de olsa çiftin keyfi kaçabiliyor. Bunların olması için ileriye dönük düşünülmesi ve sakin tavrın korunması gerekiyor.

    Cem KEÇE

  • Çiftler Arasındaki Büyük Sorun

    Çiftler Arasındaki Büyük Sorun

    Ne tuhaftır ki, yakın bir zamana kadar yan yana gelmek için can atılan partnerle artık aynı karede bulunmaya bile tahammül kalmıyor. Çünkü artık çift kendini sürekli bir tartışmanın ortasında buluyor. Peki, ama neden böyle oluyor? Çiftler birbirlerini gerçekten öyle çok seviyorlarken, bazen bilerek bazen ise bilmeyerek hangi konular hakkında tartışma çıkartıyorlar?

    Tartışmalar boşanmaya yol açabiliyor

    Çiftler arasında geçen tartışmalar bütün ikili ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz bir surun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan, problemlerin çıkış nedenlerini anlayabilmek ve değen konular üzerine tartışmak. Aksi takdirde, eğer çiftler sürekli olarak her konuda tartışıyorlarsa, boşanmaya doğru yol alınabiliyor. Etraftaki birçok çiftin boşanma kararı alması ya da yakın ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çiftleri evlilik kurumundan soğutabiliyor. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Bu hayalin kolay olduğunu söylemiyorum ama imkânsız da değil… Bunun için ilk önce yaşanılanlara yukarıdan ve dışarıdan farklı bir gözle bakmak ve yeni bakış açıları geliştirmek gerekiyor.

    Erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar

    Kadınların konuşurken partnerleri tarafından dinlenmemeleri en büyük kavga sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler her ne kadar dinlediklerini belirtseler de, aksini ispat etmeye çalışmak ve konuyla ilgili sorular sormak tartışmanın daha çok alevlenmesine neden olabiliyor. Genel anlamda erkeklere göre daha çok konuşmalarıyla tanınan kadınlar pek çok konuyu aynı anda konuşabilme ve dinleyebilme özelliğine sahipken, erkekler aynı özelliğe sahip değiller… Bu nedenle, uzun süre dinleme konusunda erkekleri suçlamak yersiz ve yanlış bir tutum oluyor. Dolayısıyla, bu konuda yapılması gereken en doğru davranış, kadınların önce erkekleri kendilerine odaklanmayı sağlamaları, sonra net ve yalın bir dil kullanarak tek bir konu üzerine konuşmaları ve daha sonra erkeklere herhangi bir çözüm üretmeleri gerekmediği veya sadece kendilerini anlamaya ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar. “Beni dinlemene ihtiyacım var. Bir şey söylemene veya çözüm üretmene gerek yok. Sadece beni dinlemeye ve anlamaya çalış. Bu beni mutlu eder!” diyen kadın, erkeğe bu fırsatı vermiş oluyor. Ayrıca genel geçer konulardan ya da günlük olaylardan bahsedilirken kadının ilgisini çeken bir konu erkeğin ilgisini çekmeyebiliyor. Bu durumun göz önünde bulundurularak davranılması, büyük beklentilere kapanılmaması ve erkeğe dinlemediği için eleştirel tarzda suçlayıcı ifadeler kullanılmaması da önem taşıyor. Bu süreçte tartışma yaratmak yerine, küçük ama sevimli kelimeler seçmeye özen gösterilmesi ortamı yumuşatabiliyor.

    Erkekler takdir edildiklerinde daha uzun dinleyebiliyorlar

    Kadın ne kadar yorgun ve bitkin hissedersin hissetsin, erkek dikkatini verip onu dinlediğinde, dokunup ve sarılıp sevgisini ve ilgisini ifade ettiğine kadın rahatlıyor ve gevşiyor, yorgunluğu geçiyor… Bu nedenle konuşmayı sevmeyen erkeklerin hiç olmazsa bir nebze kadınları anlayıp, onlara karşı olan davranışlarını değiştirmeleri önem taşıyor.

    Çünkü kadınlar dinlendiklerini düşündüklerinde partnerlerinin onlara değer ve önem verdiğini, kabul ettiklerini ve buna bağlı olarak da sevildiklerini düşünüyorlar. Bu hisler kadınlar için çok önem taşıyor. Ayrıca, kadınlar duygularını ifade etme imkânı bulduklarında “Anlaşıldım, seviliyorum ve değerliyim!” hissini yaşıyorlar, gevşiyorlar ve rahatlıyorlar. Bu duygu yoğunluğu kadınların kendilerini dinleyen kişiye yakınlık duymasını artırıyor, yokluğu ise uzaklaştırıyor. Mutlu olan ve mutlu görünen bir kadının sıcak karşılıkları ve gülen yüzü, erkeğe pırıltılı bir görüntü sunan ayna gibi oluyor. Takdir edilmek ve hizmet edilmesi erkeklerin erkeksi yanını doyururken, iletişim kurmak ve dinlenmek kadınların kadınsı yanını doyuruyor…

    Ayağı yorgana göre uzatmak gerekiyor

    Maddi harcamalar çiftler arasında tatsızlık yaratabilecek sorunların başında geliyor. Genel olarak baktığımızda, kadınların maddi harcamaları erkeklerinkinden iki kat daha fazla oluyor. Alışveriş yapmayı, kendine yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri almayı, sürekli olarak ev eşyalarını değiştirmeyi ve her gün kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadınla kavga etmek, erkekler için neredeyse bir rutin davranış haline geliyor. Ancak kavga etmek bu davranışların azalmasına yardımcı olmuyor, daha şiddetli tartışmaların yaşanmasına yol açıyor.

    Bu sonuçlara sebebiyet vermemek için “Ayağını yorganına göre uzat!” atasözünü hatırlamak gerekiyor. Ortak bir hayatın sağlıklı bir şekilde devamlılığı için gelir ve giderin gözler önüne serilmesi önem taşıyor. Bu nedenle çiftlerin ne kadar paraya ihtiyaçları olduğu konusunda birbirlerine karşı açık ve dürüst olmaları gerekiyor. Bunun dışında haftalık ve aylık bir bütçe yapılabiliyor ve yapılan harcamalar hakkında çift birbirine bilgi verebiliyor. Böylece çiftler tartışıp birbirlerini kırmak yerine, başarılı ve eğlenceli bir ilişkiye doğru yol alabiliyorlar.

    Pire için yorgan yakmayın

    Eve ya da randevuya geç kalmayı çiftlerin tartışmalarına yol açan önemli problemler arasında ele almak gerekiyor. Geç kalmak denildiğinde hemen hemen herkesin aklına otobüsü kaçırmak, trafiğe takılmak ve hazırlanmak için vakit harcamak gibi olaylar geliyor. Bu tip durumlarda sağduyulu davranmak ve tartışmaya mehil vermeden geç kalma sebebini öğrenmek önem taşıyor. Çünkü yargısız infaz yapıldığında ve pire için yorgan yakıldığında durum çok daha fazla alevlenebiliyor ve istemeden de olsa çiftin keyfi kaçabiliyor. Bunların olması için ileriye dönük düşünülmesi ve sakin tavrın korunması gerekiyor.

    Sabırla beklemek ve yol göstermek gerekiyor

    Sakal tıraşından sonra lavabonun kirli bırakılması, tuvaletin kirli kalması, tuvalet kâğıdının değiştirilmemesi, kirli tabak ve bardakların kaldırılmaması, yiyecek jelâtinlerinin çöp kutusuna atılmaması, ev temizliğine yardım edilmemesi, yemek masası hazırlama ya da toplama işlemlerinde destek olunmaması, kirli kıyafetlerin çamaşır sepetine atılmaması, döküntülerin toplanmaması, ıslak banyo havlularının ortalık yerde ya da yatağın üzerinde bırakılması gibi pek çok konu çiftlerin tartışma konusu olabiliyor. Aslında düzelme ihtimali fazlasıyla olan fakat düzelebilmesi için fırsat verilmeyen bu tür davranışlara verilen olumsuz tepkiler, tartışmaların şiddetlenmesine sebebiyet verebiliyor.

    “Yaptırım dili” işveren ve işçi arasında olduğu kadar ikili ilişkilerde de oldukça sık kullanılıyor. Bu nedenle çiftin yapılmasını istedikleri bir şeyi talep ederken yıkıcı eleştirilerden, konuya sert girmekten, diretmekten ve kendi kendine söylenmekten kaçınması gerekiyor. Yapılması gerektiği düşünülen şey için partnere fırsat verilmesi ve görsel olarak algılamasını sağlamak bu süreçte önem taşıyor. Fırsat vermenin ana temasında “sabretme ve bekleme” yer alıyor.

    Yukarıda bahsedilen küçük problemlerin devasa boyutlara getirilmemesi için sabırla yapılmalarının beklemesi gerekiyor. Kadınlar bu süreçte çok yanlış bir şekilde, ister istemez toplama, yıkama, temizleme, derleme ve düzeltme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Farkında olmadan, bu davranışlarıyla olayların akışını erkekler için alışkanlık haline getiriyorlar ve sonrasında birden bire erkeklerden talep etmeye başlıyorlar. Cicim aylarında gösterilen bu anlayışın bir süre sonra değişikliğe uğraması erkeklerin adapte olamamasına neden oluyor. Bu nedenle, tutarlı bir şekilde devam edilmesi ya da değişimin yavaş bir şekilde yapılması gerekiyor.

    Bunun için de partnerin yapmasına fırsat vermek ve görsel olarak algılayabilmesi için hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla göstermek önem taşıyor. Böylece hem partnerin algı düzeyi değişiyor hem de tartışmadan uzak bir ilişki yaşanabiliyor.

    Ortak hesap oluşturulması işe yarıyor

    Çiftlerin çatışmasına neden olan bir diğer önemli konu ise eski erkek veya kız arkadaş meselesi oluyor. Facebook kullanımının yaygınlaşmasıyla partner ilişkilerinde sorunlar artıyor. Bu sorunların ortaya çıkmaması için ortak bir Facebook hesabı oluşturabiliyor ya da profil resmi kullanabiliyor. Böylece üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin ortak onayıyla gerçekleşebiliyor ve Facebook kullanımının bağımlılık haline getirilmesi önlenebiliyor.

    Dönüşümlü izlemek gerekiyor

    Çağımız gereği pek çok çiftin çatışmasına neden olan sebeplerin başında diziler ve maç seyretme geliyor. Çiftlerden biri dizi izlerken diğeri maç izlemek isteyebiliyor. Bu durumlarda partnerler arasındaki gerilim yükselebiliyor. Fakat bu durumun tartışmaya dönüştürülmesi için teknolojinin ileri safhalarında olduğumuzun hatırlanması işe yarıyor. Dizi ya da maçı dönüşümlü olarak internet ortamında izlemek çok daha mantıklı olabiliyor. Böylece hem adaletli davranılmış hem ileriye dönük olabilecek çatışmaların önüne geçilmiş hem de gece mahvedilmemiş oluyor.

  • Evlilik hazırlığında kavgalardan nasıl kaçınabilirsiniz?

    Evlilik hazırlığında kavgalardan nasıl kaçınabilirsiniz?

    evlilik yeni bir yaşam, mutluluk ve heyecan demek. Bu hazırlığı yapan çift ve tarafları, mutlu olma amacıyla adım attıkları yolda çoğu zaman tatsız olaylar yaşayabilmekte. evlilik ve düğün hazırlıkları çoğu çift için stresli bir dönem. Uzmanlar bu dönemdeki stresi yeni bir yaşama geçmenin doğal sonucu olarak yorumlarken, yaşanan çatışmaların, çiftin ilişkisinde ve aralarındaki duygusal bağda onarılması güç yaralara neden olabileceği uyarısında bulunuyor.

    Hem evlenecek çiftin hem de ailelerinin bu dönemde dikkatli olması, birbirinin sınırına saygı gösterip biz bilinciyle konulara yaklaşması gerektiğine vurgu yapan uzmanlar, tarafların ego savaşlarına girmekten kaçınmaları gerektiğini de hatırlatıyor. evlilik dönemine girildiği bu günlerde binlerce çifte evlilikheyecanı yaşanıyor. Her biri yeni bir hayat ve mutlu gelecek için adım atmaya hazırlanıyor. Ancak iyi niyetle çıkılan bu yol çoğu zaman her iki taraf için zorlu, geri dönülmez süreçlere gebe kalabiliyor. Onun için uzmanlar yolun başında tarafları uyarıyor. Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği’nden Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy sağlıklı bir evlilik ve hazırlık süreci için çok önemli bilgileri paylaşıyor.

    evlilik ve hazırlık döneminin stresli olması doğal mı?

    evlilik ve düğün hazırlıkları birçok çift için oldukça stresli bir dönem. Yeni bir yaşama geçmenin heyecanı bu dönemin doğal stresidir. Ama bununla kalmıyor, doğal olan bu stresin ötesinde ev kurma ve düğün gibi hazırlıklar sırasında bazı tatsızlıklar da sıklıkla yaşanıyor. Öyle ki bu dönemde evlenecek çiftin veya ailelerin arasında yaşanan gerginlik ve çatışmalar çiftin ilişkisinde ve aralarındaki duygusal bağda onarılması güç yaralar açarak evliliğin geleceğine gölge düşürebiliyor. Eşler arasında görüş farklılıkları neden yaşanır? İki kişi ne kadar anlaşırlarsa anlaşsınlar iki ayrı insan, üstelik farklı cinsten olmalarından ötürü ortak bir yaşam kurmaya çalışırken zevkler ve tercihlerde farklılıklar da ortaya çıkacaktır. Geleneksel bir toplum yapımız olduğu için evlilik bizim toplumumuzda sadece birbirini seven ve birlikte yaşama kararı alan iki insanın birlikteliği değil. Her iki tarafın aile ve akrabalarının da bu sürece dahil olmaları ile evlilik hazırlıkları karmaşık bir hal alabiliyor. Özellikle de görücü usulü yapılan, ailelerin ön planda olduğu evliliklerde adetler ve ailelerin kuralları daha ön plandadır.

    Hangi durumlar çatışmayı getirir?

    Evliliğe hazırlık süreci pek çok detayı barındırıyor ve kültürel alışkanlıklar, örf ve adetler bu detayları daha da ağırlaştırıyor: Evlenecek çift nerede oturacak, oturacakları ev hangisinin ailesine yakın olacak, evin eşyalarını kim seçecek, ev kimin zevkine göre döşenecek, eşyaların alınmasında hangi taraf neyi üstlenecek, birbirine ne gibi hediyeler ne takılar alınacak, adetlerde farklılık olduğunda hangisinin ritüelleri uygulanacak, düğüne taraflardan kaçar kişi çağrılacak, davetlilerin oturma düzenleri nasıl olacak, hazırlıklarla ilgili konularda kim hangi işi üstlenecek veya ön planda olacak, takılar kimin ailesinde emanette duracak vs… Pek çok şeyin planlanması ve üzerinde uzlaşılması ve hatta bunların birçoğunda birlikte, işbirliği içinde hareket etmek gerekir.

    Çatışma durumunda kriz yönetimi nasıl olmalı?

    Bu kadar detayın içinde farklı fikir ve tercihlerin olması ve çatışmalar yaşanması da kaçınılmazdır aslında. Çatışmaların büyük sorunlara yol açmaması için hem evlenecek çiftin hem de ailelerinin dikkatli olması, birbirinin sınırına saygı gösterip biz bilinciyle konulara yaklaşılması ve ego savaşlarına girmekten kaçınmak gerekir. Çatışmalara baktığımızda genel olarak; zevk, tercih ve adetlerdeki farklılıklardan ve/ya sorumluluk alma konularından çıkıyor. Bu çatışmaları ve karmaşayı en aza indirmek için çiftin mümkün olduğunca birlikte hareket etmesi ve sorumluluğu kendi üzerlerine alarak süreci bizzat kendilerinin yönetmesi gerekir. Ama her ikisi de henüz kendi ailelerinden ayrılmadığı ve belki de hazırlıklar konusunda onların maddi desteğine de gereksinim duyulduğu için ister istemez ailelerin isteklerine ve sınırlarına da uymak zorunda kalınır. Evlenecek çiftin bu gerçeği göz ardı etmeden birbirlerine yaklaşmaları ve iyi bir işbirliği, dayanışma içinde hareket etmeleri gerekir. Aileye göre davranmak gerektiğinde birbirini taraf olmak veya yalnız bırakmakla suçlamak yerine hoşgörü ile karşılamak çiftin arasında gereksiz gerilimlerin, kopuklukların yaşanmasını önler. Biz olmak ve ortak kararlar alabilmek için nasıl olsa daha önlerinde koca bir yaşam olduğunu kendilerine hatırlatmaları karşılaştıkları engellenmelere dayanma gücü verecektir. Ailelerin de duracakları noktayı iyi ayarlamaları gerekir ama işler her zaman böyle olmuyor, aileler bazen kendi özlemleri ve ideallerine kapılıp sınır ihlâli yapabiliyorlar. Her iki tarafın ailesi de; hazırlık sürecinin sorumluluğunu birincil olarak çifte bırakmalıdır ve sadece onların ihtiyacı olduğunda devreye girip gerektiği kadar yardım, destek vermeleri gerekir.

    İletişim dili ne olmalı?

    Zevk ve tercihlerden kaynaklanan farklılıklar ortaya çıktığında da kendi beklentilerini esnetebilmek önemli. Kendisi için ideal olanı, mükemmeli yerine getirmeye çalışırken diğer tarafın tercihini ya da koşullarını hiçe sayma yanlışına düşme ihtimali vardır, buna hem çift hem de aileleri dikkat etmelidir. Küçük detaylara fazla önem vermemek, mükemmeli değil uyumu ve huzuru korumaya çalışmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Sürecin iyi yönetilebilmesi için çiftin ve tarafların arasında açık bir iletişim olmalıdır. Beklentiler, tercihler ve koşullar, sınırlılıklar açık ve net olarak konuşulabilmelidir. İletişim doğru kurulamadığında doğal sayılabilecek küçük pürüzler büyük çatışmalar doğurabilir.

    Bu hazırlıklar sırasında yapılan veya yapılmayan şeylere yüklenen anlamlar önemlidir. Bir beklenti gerçekleşmediğinde bunu önemsenmenin, verilen değerin, sahiplenmenin göstergesi olarak ele alıp negatif anlam yüklemek gerginliğe yol açar. Bazen de karşıdan gelen farklı bir fikir veya öneri ilişkide kontrol ve dayatma gibi algılanabilmektedir. Olumsuzluklar yaşandığında veya bir şeyler istendiği gibi gitmediğinde reaksiyonel davranmak da, susup biriktirmek de doğru değildir. Negatif anlamlar yükleyip hemen tepkisel tavır geliştirmek sorun çözücü değil, tam tersine olayları büyütücü bir yaklaşımdır. Ancak bunun aksi olarak bazı şeylere bozulduğu halde bunları susup biriktirmek de bir o kadar hatalıdır. Zamanında konuşulup çözülecek problemler üstü kapatılıp ertelendiği zaman ilişkilere gerginlikle devam edilir ve daha büyük problemlere zemin oluşturur. İki taraf da olaylarda art niyet aramaz ve uzlaşmacı bir dialog oluşturup işbirliği ve dayanışma sağlayabilirse aslında stres değil, yeni bir oluşumun içinde olup katkı sağlamanın tatlı heyecanı yaşanacaktır. Bunun için de ilişkilerde iyi niyet kuralı ile hareket etmek, karşı tarafın bir eksiği veya hatası varsa bunun çözümü ve telâfisine yönelik sorumluluklar alabilmek evliliğin sağlam temeller üzerine başlamasını sağlayacaktır.