Etiket: kaşıntı

  • Wilkinson Pomad Nedir ve Ne İçin Kullanılır? Uyuz Tedavisi

    Wilkinson Pomad Nedir ve Ne İçin Kullanılır? Uyuz Tedavisi

    Uyuz, kaşıntı, kızarıklık ve tahrişe neden olan oldukça rahatsız edici bir cilt hastalığıdır. Uyuz tedavisinde en yaygın kullanılan kremlerden biri olan Wilkinson Pomad, içeriğindeki kükürt ve gudron vegetal ile uyuz akarlarını ve yumurtalarını etkili bir şekilde yok eder. Bu makalede Wilkinson Pomad’ın içeriğini, kullanımını ve uyuz tedavisinde ne kadar etkili olduğunu inceleyeceğiz.

    Wilkinson Pomad Nedir ve Ne İçin Kullanılır?

    Wilkinson Pomad, içeriğindeki etkin maddelerle bilinen bir lokal antiseptik, antipruritik ve antiparaziter etki sunan kahverengi renkli homojen bir pomattır. Her bir gram pomat, 0,125 g Goudron Vegetal ve 0,125 g kükürt içermektedir. Ayrıca, savonnoir, kalsiyum karbonat, vazelin ve lanolin gibi yardımcı maddeler de içeriğinde bulunmaktadır. Bu özel formül, özellikle uyuz hastalığı (scabies) tedavisinde kullanılmaktadır.

    Forum: Wilkinson Pomad Kullanıcı Yorumları İçin Tıklayın!

    1. Wilkinson Nedir ve Ne İçin Kullanılır?

    Wilkinson, özel bir formülasyonuyla deri üzerinde antiseptik, antipruritik ve antiparaziter etki gösteren bir pomattır. Alüminyum tüplerde 100 gram olarak bulunmaktadır. Uyuz hastalığının tedavisinde etkili bir rol oynar.

    Wilkinson Pomad Uyuz
    Wilkinson Pomad Uyuz Tedavisi

    2. Wilkinson Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Kullanılmamalı Durumlar:

    • Wilkinson’ın içeriğine karşı bilinen bir alerjiniz varsa kullanılmamalıdır.
    • Enfeksiyonlu, yanık ve çatlamış deriye uygulanmamalıdır.

    Dikkatli Kullanım:

    • Haricen kullanıma uygun olup, yüz, el, ayak tabanları ve genital organlarda dikkatli kullanılmalıdır.
    • Metal içeren diğer ürünlerle temas etmesi renk değişikliğine neden olabilir.
    • Hamilelik ve emzirme dönemlerinde doktora danışmadan kullanılmamalıdır.

    3. Wilkinson Nasıl Kullanılır?

    Wilkinson, cilt üzerine uygulanır. Kullanım talimatına uygun olarak, etkilenen bölgeye ince bir tabaka halinde sürülerek kullanılır. Tedavi süresi ve sıklığı doktor tarafından belirlenmelidir.

    4. Olası Yan Etkiler

    Wilkinson kullanımı nadiren alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Lokal deri reaksiyonlarına neden olabilen lanolin içerir. Civa bileşikleri içeren ürünlerle birlikte kullanımında kötü koku ve deride siyah lekeler oluşabilir. Herhangi bir olumsuz reaksiyon durumunda derhal doktora başvurulmalıdır.

    5. Wilkinson’un Saklanması

    Wilkinson, serin ve kuru bir yerde, 25°C’nin altındaki oda sıcaklığında saklanmalıdır. Çocukların ulaşamayacağı bir yerde muhafaza edilmelidir.

    Bu kullanma talimatlarına uygun olarak Wilkinson Pomad Krem, doktorunuzun önerdiği şekilde kullanıldığında etkili sonuçlar elde edilebilir. Ancak herhangi bir şüphe durumunda, sağlık profesyoneliyle iletişime geçmek önemlidir.

    Forum: Uyuzu yendim Tıklayın!

  • Ağız Alerjisi Nedir? 4 Belirtisi ve Etkili Tedavi Yöntemleri

    Ağız Alerjisi Nedir? 4 Belirtisi ve Etkili Tedavi Yöntemleri

    Ağız alerjisi’nin kaşıntı, yanma, şişme ve nefes darlığı gibi 4 belirtisi vardır. Etkili tedavi yöntemleri hakkında bilgi alın. Sağlıklı bir yaşam için önemli ipuçları!

    Ağız alerjisi, birçok insanın günlük yaşantısını etkileyen yaygın bir sağlık sorunudur. Bu alerji türü, belirli gıdalara karşı vücudun aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkar ve genellikle ağız içinde çeşitli belirtilerle kendini gösterir. Ağız alerjisinin başlıca belirtileri arasında kaşıntı, yanma, dil ve dudaklarda şişme, ve nefes darlığı yer alır.

    Bu yazıda, ağız alerjisinin 4 temel belirtisi üzerinde duracak ve etkili tedavi yöntemleri hakkında bilgi vereceğiz. Ağız alerjisinin günlük yaşamı nasıl etkilediğini anlamak ve bu sorunla başa çıkmanın yollarını öğrenmek için okumaya devam edin.

    Ağız alerjisi, genellikle yiyeceklerle temas sonrasında ortaya çıkan bir alerjik reaksiyondur. Vücut, belirli bir maddeye karşı aşırı duyarlılık geliştirir ve bu maddeyle temas ettiğinde immün sistemi hemen tepki verir. Ağız alerjisi, dil, dudaklar, ağız içi ve boğazda çeşitli semptomlara neden olabilir.

    Ağız Alerjisi Nedir?

    Şeftali tüyleri, kiraza dokunamama ve kavun tüketimiyle birlikte ortaya çıkan kaşıntı hissi; besinlere karşı duyulan hassasiyet nedeniyle gelişen bir alerji belirtisi olabilir. Ağız alerjisi olarak bilinen ve toplum arasında sıkça görülen bu alerji, çeşitli önemli sağlık sorunlarına neden olabilir.

    Polen alerji sendromu, saman nezlesi olan bireylerde çeşitli meyve ve sebzelerle ağız içinde alerjik reaksiyon gelişmesi olarak bilinir. Huş ağacı veya ot polenlerine karşı alerjisi olan hastaların yaklaşık %40’ında bu duruma rastlanmıştır. Polenlerdeki alerjenlerin, bazı gıdalardaki alerjenlerle benzerlik göstermesi, bu durumun ana sebeplerinden biridir. Genellikle, büyük çocuklar ve yetişkinlerde daha sık görülen bir durumdur.

    Ağız Alerjisi Tetikleyicileri

    Ağız Alerjisi
    Ağız Alerjisi

    Alerji tetikleyicileri arasında bulunan besinler şunlardır:

    Huş Ağacı Alerjisi:

    • Kivi
    • Elma
    • Armut
    • Şeftali
    • Nektarin
    • Kayısı
    • Kiraz
    • Erik
    • Kereviz
    • Havuç
    • Maydanoz
    • Patates
    • Domates
    • Biber
    • Mercimek
    • Fasulye
    • Kişniş
    • Rezene
    • Erik
    • Fındık
    • Fıstık
    • Badem
    • Ay çekirdeği

    Çimen Poleni Alerjisi:

    • Kavun
    • Karpuz
    • Kivi
    • Portakal
    • Domates

    Pelin Otu Alerjisi:

    • Kereviz
    • Havuç
    • Kavun
    • Karpuz
    • Elma

    Bu besinler, huş ağacı, çimen poleni ve pelin otu gibi alerjenlere karşı hassasiyet geliştiren bireylerde çeşitli alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Ayrıca, pelin otu alerjisi durumunda, kereviz, havuç, kavun, karpuz ve elma tüketimi oral alerji sendromunu tetikleyebilir.

    Oku: Alerjiyi Tetikleyen Gıdalar Tıklayın!

    Bu besinler, vücudun belirli alerjenlere karşı tepkisini tetikleyerek alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bu sebeple, söz konusu besinlere karşı alerji testleri yaptırmak ve bir sağlık uzmanına danışmak, sağlıklı bir yaşam için önemlidir.

    Ağız Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

    Kaşıntı ve Yanma:

    Alerjik reaksiyon genellikle dil ve dudaklarda kaşıntı veya yanma hissiyle başlar.

    Dudak ve Dil Şişmesi:

    Dudaklar ve dil alerjiye karşı tepki olarak şişebilir, bu da konuşmayı veya yemek yemeyi zorlaştırabilir.

    Ağız Çevresinde Kızarıklık:

    Ağız çevresinde kızarıklık ve cilt renginde değişiklikler görülebilir.

    Nefes Darlığı:

    Alerjik reaksiyon şiddetli ise, nefes darlığı ve boğulma hissi olabilir.

    Ağız Alerjisi Tedavisi

    Ağız alerjisinin etkili bir şekilde tedavi edilmesi için çeşitli yöntemler bulunmaktadır:

    1. Antihistaminik İlaçlar:
      • Alerjik belirtileri hafifletmek için antihistaminik ilaçlar kullanılabilir.
    2. Epinefrin İğnesi:
      • Şiddetli alerjik reaksiyonlara karşı acil durumda kullanılan epinefrin iğnesi, hayat kurtarıcı olabilir.
    3. Alerjen İmmünoterapisi:
      • Belirli alerjenlere karşı vücudun direncini artıran bir tedavi yöntemidir.

    Ağız Alerjisi İle Başa Çıkma Yöntemleri

    Şu anda bu durumu engelleyecek bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Alerjiye neden olan besinleri tüketmekten kaçınmak veya pişirilmiş halde tüketmek, alınabilecek en kritik önlemler arasında yer alır. Bazı durumlarda ise meyvelerin kabuklarını soymak etkili olabilir.

    • Alerjenlerden Kaçınma:
      • Alerjen maddelerden mümkün olduğunca kaçınmak, alerjiyi önlemek adına önemlidir.
    • Acil Durum Planı Oluşturma:
      • Şiddetli reaksiyonlara karşı acil durum bir plan oluşturmak, hızlı müdahale için önemlidir.

    Ağız alerjisi, hayat kalitesini olumsuz etkileyebilecek bir durumdur. Ancak doğru tedavi yöntemleri ve önlemlerle, bu alerjik reaksiyonlar kontrol altına alınabilir. Eğer ağız alerjisi belirtileri yaşıyorsanız, derhal bir sağlık profesyoneli ile iletişime geçmek önemlidir.

    Damak Kaşıntısına Doğal Bitkisel Çözümler

  • Ayak Bileklerinin Kaşınması: 5 Neden ve Etkili Çözümler

    Ayak Bileklerinin Kaşınması: 5 Neden ve Etkili Çözümler

    Ayak bileklerinin kaşınması, günlük yaşantımızı etkileyebilecek rahatsız edici bir durum olabilir. Kaşınma, cildin hassasiyetinden kaynaklanan bir belirti olabilir ve bu durumun arkasında pek çok farklı sebep bulunabilir. Bu blog yazısında, ayak bileklerindeki kaşıntının potansiyel nedenlerini anlamaya ve bu sorunu etkili bir şekilde çözmeye odaklanacağız.

    Ayak bileklerindeki kaşıntı, günlük yaşantımızı etkileyen ve rahatsızlık veren bir sorun olabilir. Sabah uyanırken veya günün ilerleyen saatlerinde ortaya çıkabilen bu kaşıntı, genellikle pek çok farklı nedene dayanabilir. Kuru cilt, alerjik reaksiyonlar, mantar enfeksiyonları, dolaşım sorunları ve hatta stres gibi faktörler, ayak bileklerindeki kaşıntının arkasındaki olası sebepler arasında yer alır. Bu blog yazısında, ayak bileklerindeki kaşıntının yaygın nedenlerini ve her birine karşı etkili çözümleri keşfedeceğiz.

    Sağlıklı ayaklar, genel yaşam kalitemizi olumlu etkiler; bu nedenle kaşıntının kökenini anlamak ve uygun tedavilere yönelmek, sağlıklı bir yaşam sürmek adına önemli bir adımdır. İşte ayak bileklerindeki kaşıntının altında yatan sırları çözmek ve bu sorunu etkili bir şekilde ele almak için adım atmanın zamanı geldi.

    Ayak Bileklerinin Kaşınmasının Nedenleri

    Ayak bileklerinin kaşınması, rahatsız edici bir durum olabilir ve birçok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu blog yazısında, ayak bileği kaşıntısının potansiyel nedenlerini ve etkili çözümlerini keşfedeceğiz. Unutmayın ki, ciddi sağlık sorunlarında bir uzmana danışmak her zaman önemlidir.

    Ayak Bileklerinin Kaşınması
    Ayak Bileklerinin Kaşınması

    1. Kuru Cilt ve Dermatit

    Kuru cilt, ayak bileklerinde kaşıntıya neden olabilir. Deri üzerindeki kuruluk, çeşitli dermatit türlerine yol açabilir. Bu bölümde, cildin nem dengesini korumak için kullanılabilecek etkili yöntemlere odaklanacağız.

    2. Alerjik Reaksiyonlar

    Ayak bileklerinin kaşınmasının arkasında alerjik reaksiyonlar da olabilir. Giysiler, deterjanlar veya ayakkabı malzemeleri gibi çevresel faktörlere karşı vücudun tepkisi kaşıntıya neden olabilir. Alerjenlerden kaçınma ve hipoalerjenik ürünler kullanma konusunda öneriler sunacağız.

    3. Mantar Enfeksiyonları

    Ayak mantarı, kaşıntıya neden olan yaygın bir durumdur. Mantar enfeksiyonlarını tanımak, tedavi etmek ve önlemek için pratik ipuçları sunacağız.

    4. Dolaşım Sorunları ve Ayak Bakımı

    Dolaşım sorunları, ayaklarda kaşıntıya yol açabilir. Bu bölümde, düzenli egzersiz ve ayak bakımının yanı sıra dolaşımı artırmak için uygulanabilecek yöntemlere odaklanacağız.

    5. Stres ve Psikolojik Faktörler

    Stres, vücudun çeşitli şekillerde tepki vermesine neden olabilir, bunlardan biri de kaşıntıdır. Stresle baş etme stratejileri ve bu durumu kontrol altına almak için öneriler sunacağız.

    Ayak Bileklerinin Kaşınmasına Etkili Çözümler ve Öneriler

    Ayak bileği kaşıntısı, günlük yaşantımızı etkileyen rahatsız edici bir durum olabilir. Bu sorunla başa çıkmak için etkili çözümler aramak, hem rahatlamayı sağlar hem de sağlıklı ayaklara kavuşmanın anahtarı olabilir. İşte ayak bileği kaşıntısını hafifletmek ve geçirmek için uygulanabilecek birkaç etkili yöntem:

    Nedeni Belirleyin:

    Ayak bileği kaşıntısının altında yatan nedeni anlamak, doğru tedaviyi seçmede kritik bir adımdır. Kuru cilt, mantar enfeksiyonları, alerjik reaksiyonlar veya dolaşım sorunları gibi farklı faktörler, kaşıntının kökenini oluşturabilir. Eğer kaşıntının sebebi belirlenirse, uygun tedaviye yönlendirilebilirsiniz.

    Nemlendirici Kullanın:

    Eğer kuru ciltten kaynaklanan bir kaşıntı söz konusuysa, nemlendirici kullanımı önemlidir. Özellikle doğal içeriklere sahip, cildi rahatlatıcı ve nemlendiren ürünleri tercih edebilirsiniz. Bu, ayak bileklerinizin derisini yumuşatmaya ve kaşıntıyı azaltmaya yardımcı olacaktır.

    Antifungal Ürünler ve Temizlik:

    Ayak mantarı nedeniyle oluşan kaşıntılarda antifungal ürünleri kullanmak önemlidir. Ayakları düzenli olarak yıkayarak ve özellikle parmak aralarındaki bölgelere özen göstererek temizlik sağlamak, mantar enfeksiyonlarını önlemeye yardımcı olabilir.

    Alerjenlerden Kaçının:

    Eğer alerjik reaksiyonlar kaşıntıya neden oluyorsa, ayakkabı, çorap veya deterjan gibi alerjenleri belirleyip bunlardan kaçınmak önemlidir. Pamuklu çoraplar kullanmak ve ayakkabıları düzenli olarak temizlemek, alerjen etkilerini azaltabilir.

    Dolaşımı Artırıcı Egzersizler:

    Ayak bileği kaşıntısı dolaşım sorunlarından kaynaklanıyorsa, düzenli olarak egzersiz yapmak faydalı olabilir. Ayak ve bacak kaslarını güçlendiren egzersizler, kan dolaşımını artırarak kaşıntının azalmasına yardımcı olabilir.

    Stresle Başa Çıkma Yöntemleri:

    Stres, kaşıntıyı artırabilir. Yoga, meditasyon veya derin nefes alma teknikleri gibi stresle başa çıkma yöntemlerini uygulamak, sadece ayak bileği kaşıntısını değil, genel olarak stresi de azaltabilir.

    Uzman Yardımı Alın:

    Eğer kaşıntı sürekli bir sorun haline geldiyse veya evde uyguladığınız yöntemler sonuç vermiyorsa, bir sağlık profesyoneli ile iletişime geçmek önemlidir. Dermatologlar, ayak sağlığı konusunda uzmanlaşmış doktorlar, doğru teşhisi koyabilir ve etkili tedavi planları önerebilir.

    Ayak bileği kaşıntısı genellikle evde uygulanabilecek basit çözümlerle geçebilir. Ancak, sürekli veya şiddetli kaşıntı durumlarında bir uzmana danışmak en doğrusudur. Unutmayın, sağlıklı ayaklar, genel yaşam kalitesini artırmanın ve günlük aktiviteleri rahatça sürdürmenin temelidir.

    Forum: Derdim aylardır süren sebepsiz kaşıntı Tıklayın!

    Sıkça Sorulan Sorular

    1. Kaşıntılı ayak bilekleri diyabet belirtisi midir? Evet, diyabet bazen kaşıntılı ayak bilekleri tetikleyebilir. Şeker hastalığı cildi etkileyebilir ve kaşıntıya neden olabilir. Ancak, kaşıntı tek başına diyabetin bir belirtisi olmayabilir.

    2. Kaşıntılı ayak bilekleri karaciğer sorunlarının bir işareti midir? Evet, karaciğer sorunları, özellikle safra akışının bozulduğu durumlarda kaşıntıya neden olabilir. Bu durum “safra kaşıntısı” olarak adlandırılır ve genellikle vücudun alt bölgelerinde, özellikle ayak bileklerinde ortaya çıkar.

    Mayo Clinic‘e göre karaciğeriniz sindirimden ve vücudunuzdaki toksinlerin atılmasından sorumlu önemli bir organdır . Karaciğer hastalığının diğer belirtileri şunlardır:

    • Sarılık (sarı gözler ve cilt)
    • Karın ağrısı ve şişlik
    • Şişmiş bacaklar ve ayak bilekleri
    • Koyu idrar
    • Soluk dışkı
    • Tükenmişlik
    • Kusma
    • İştah kaybı
    • Morarma

    3. Kaşıntılı ayak bilekleri kanser belirtisi midir? Genel olarak, kaşıntılı ayak bilekleri kanser belirtisi olarak düşünülmez. Ancak, bazı kanser türleri ve kanser tedavileri ciltte kaşıntıya neden olabilir. Bu nedenle, kaşıntının kanserle ilgili olup olmadığını belirlemek için genel sağlık durumunuzu değerlendirmek önemlidir.

    Herhangi bir sağlık sorununda kesin bir teşhis için bir sağlık profesyoneliyle görüşmek önemlidir. Bu soruların cevapları genel bilgi amaçlıdır ve bireysel durumunuzun özel koşullarını içermeyebilir. Eğer sürekli veya endişe verici bir kaşıntınız varsa, bir doktora danışmanız önemlidir.

    Ayak Bileklerinin Kaşınması Nedenleri ve 4 Tedavi Yöntemi

  • Sinirsel Kaşıntı Belirtileri ve 3 Rahatlama Yolu

    Sinirsel Kaşıntı Belirtileri ve 3 Rahatlama Yolu

    Hayatın karmaşık dansında, vücudumuz bazen bize gizemli sinyaller gönderir. Sinirsel kaşıntı, bu sinyallerden biridir ve genellikle ciltteki rahatsızlıkla tanımlanır. Kaşıntı, sadece fiziksel bir rahatsızlık olmanın ötesine geçer; aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir etki yaratır. Bu yazıda, sinirsel kaşıntının belirtileri üzerine odaklanacak ve bu kaşıntının nedenleriyle başa çıkmanın yollarını keşfedeceğiz. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için kendi bedenimizle kurduğumuz iletişimi anlamak, bu gizemli kaşıntının ardındaki hikayeyi çözmekte ilk adım olabilir.

    Sinirsel Kaşıntı Nedir?

    Sinirsel kaşıntı, nöropatik kaşıntı olarak da adlandırılan ve sinir hücrelerinde, özellikle nöronal ve glial hasarlarda meydana gelen herhangi bir bozukluktan kaynaklanan bir sağlık sorunudur. Kaşıntının kökeni cilt değil, sinir sistemi üzerindedir ve nedeni dermatologlar veya nörologlar tarafından tam olarak anlaşılamamıştır. Nöropati hastalarında sıkça görülen ağrı gibi, kaşıntı da ciddi bir semptom olabilir, özellikle de kronikleşmiş durumlarda tedavisi zordur ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Hem nöropatik ağrı hem de kaşıntı durumunda, uyaranlara karşı aşırı duyarlılık söz konusudur.

    Hastanın tıbbi geçmişi, kaşıntının şiddeti ve türü gibi faktörler, tedavi planının oluşturulmasında önemli bir rol oynar. Sinirsel kaşıntının gelişim mekanizması hakkında farklı görüşler bulunmakta olup, henüz tam olarak anlaşılamamıştır ve bilimsel araştırma çalışmaları bu konuda devam etmektedir.

    Sinirsel Kaşıntı Belirtileri ve Rahatlama Yolları

    Sinirsel kaşıntı, genellikle ciltte meydana gelen hoş olmayan bir durumdur. Bu kaşıntı, pek çok farklı sebepten kaynaklanabilir ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bu yazıda, sinirsel kaşıntının belirtileri hakkında detaylı bilgi bulabilir ve rahatlama yollarını öğrenebilirsiniz.

    Sinirsel Kaşıntının Belirtileri

    Sinirsel kaşıntı genellikle şu belirtilerle kendini gösterir:

    1. Ciltte Kızarıklık: Sinirsel kaşıntı genellikle ciltte kızarıklıkla birlikte gelir.
    2. Döküntüler: Kaşıntıya bağlı olarak ciltte döküntüler oluşabilir.
    3. Nemli Cilt: Kaşıntının şiddetli olduğu durumlarda, ciltte nemlenme ve sıvı kaybı yaşanabilir.
    4. Geceleyin Artan Kaşıntı: Sinirsel kaşıntı genellikle geceleyin artar, bu da kişinin uykusunu etkileyebilir.

    Forum: Sıkıntılardan başlayan kaşıntı Tıklayın!

    Sinirsel Kaşıntının Sebepleri

    sinirsel kaşıntı
    sinirsel kaşıntının nedenleri
    1. Stres ve Anksiyete: Zihinsel sağlık durumu, sinirsel kaşıntının ortaya çıkmasında etkili olabilir.
    2. Nörolojik Sorunlar: Sinir sistemi ile ilgili sorunlar kaşıntıya neden olabilir.
    3. Cilt Hastalıkları: Egzama, sedef hastalığı gibi cilt hastalıkları sinirsel kaşıntıya yol açabilir.

    Dermatolojik Durumlarda Kaşıntı Anksiyeteyle Bağlantılıdır

    Kaşıntı birçok dermatolojik durumla ilişkilidir ve kaşıntısı olan ayaktan dermatoloji hastaları, kaşıntısı olmayanlara göre önemli ölçüde daha fazla kaygı ve daha düşük yaşam kalitesi yaşarlar (  ). Atopik dermatitli hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda, en sık görülen kronik inflamatuar cilt hastalığı (  ), kaşıntı (Egzama Alanı ve Şiddet İndeksi veya Atopik Dermatitin Skorlaması değil), durumluk anksiyete ve stres duyarlılığı ile şu şekilde ölçülen korelasyon göstermiştir: doğrulanmış psikometrik anketler (  ;  ).

    Ayrıca, bir interlökin-4 reseptör-α inhibitörü olan dupilumab tedavisi kaşıntıyı azalttığında, atopik hastalar aynı zamanda anksiyete ve diğer psikolojik skorlarda da iyileşme bildirmişlerdir (  ). Mesleki el egzaması olan kişiler üzerinde yapılan bir çalışmada, kaşıntının açıklayıcı bir değişken olduğu, anksiyete semptomlarının yüksek bir prevalansı (%20) bulunmuştur (  ).

    Rahatlama Yolları

    1. Stres Yönetimi: Yoga, meditasyon gibi aktivitelerle stresi azaltmak kaşıntıyı hafifletebilir.
    2. Cilt Bakımı: Cildi nemli tutmak ve tahrişi önlemek için uygun cilt bakımı önemlidir.
    3. İlaçlar: Doktor gözetiminde antihistaminikler ve nemlendiriciler kullanılabilir.

    Sinirsel kaşıntı teşhisi nasıl konulur?

    Sinirsel kaşıntının neden olduğu nöropatinin teşhisi genellikle hastaların ağrı ve kaşıntı şikayetleriyle sağlık kuruluşlarına başvurmasıyla başlar. Hasta, detaylı bir tıbbi öykü alımıyla, eşlik eden hastalıklar ve ailedeki hastalık öyküleri konusunda bilgi verir. Nörolojik muayene de gerçekleştirilir. Nöropati şüphesi olan hastaların yaygın şikayetleri arasında kaşıntı ve ağrıya ek olarak eller ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, üşüme, yanma, güçsüzlük, ve çabuk yorulma gibi sorunlar yer alabilir. Bu semptomları tetikleyebilecek farklı hastalıklar göz önüne alındığından, hekim ayırt edici sorular sorabilir ve ek tanı testleri isteyebilir.

    Nörolojik muayene sırasında cilt yapısı, görünümü, renk değişiklikleri, alt ve üst ekstremite nabızları, uyaranlara verilen tepkiler, ağrı, ısı ve pozisyon tepkileri, kas gücü, refleks düzeyi gibi konularda inceleme yapılır. Nöropati şüphesi bulunan hastalara elektromiyografi (EMG) testi uygulanır. Bu test, nörolojik hasarı tespit edebilir ve nöropati teşhisi koymada yardımcı olabilir. Sinir biyopsisinde ise sinirden alınan bir örnek parça laboratuvar koşullarında incelenir. Ancak, sinir biyopsisi günümüzde nadiren kullanılan bir tarama yöntemidir.

    Tüm bu muayenelerin sonucunda kaşıntı ve diğer semptomların nedeni belirlenir ve tedavi süreci başlatılır.

    Sinirsel kaşıntı tedavisi nasıl yapılır?

    Sinirsel kaşıntı tedavisi, geniş bir yelpazede uygulanan ve bireysel ihtiyaçlara göre adapte edilen bir süreçtir. Kaşıntı ve ağrının kalıcı bir çözümü olmamakla birlikte, genellikle ilk tercih edilen tedavi yöntemi ilaç tedavisidir. İlaçların etkisiz olduğu durumlarda, çeşitli cerrahi müdahaleler gerekebilir. İlaç tedavisi alan hastalarda, farklı ilaç alternatifleri genellikle deneme-yanılma yöntemiyle belirlenir. Gabapentin, duloksetin, pregabalin, alfa lipoik asit gibi farmakolojik ajanlar, sinirsel kaşıntıda sıkça kullanılan ilaçlardan bazılarıdır.

    sinirsel kaşıntıya ne iyi gelir
    sinirsel kaşıntıya ne iyi gelir

    Diyabete bağlı nöropatik kaşıntılarda, öncelikle kan şekeri düzenlenmelidir. Yeni teşhis konulmuş şeker hastalarında gerekiyorsa insülin tedavisi uygulanmalı, uygun bir diyet programı ile hastaya eğitim verilmelidir. Kan şekeri düzeldikten sonra, hasta tarafından düzenli aralıklarla kan şekerini kontrol etmek önemlidir.

    Sinir hasarına bağlı semptomların giderilmesine yönelik kullanılan ilaçlar, kas güçsüzlüğü gibi yan etkilere neden olabilir. Bu etkileri minimize etmek için fizik tedavi ve egzersiz gibi uygulamalardan yararlanılabilir. Ayrıca, fizik tedavi, meditasyon ve ağrı tedavisi gibi çeşitli yöntemler de doktor tarafından önerilebilir, ancak her hasta için uygun tedavi planı farklılık gösterebilir.

    Sonuç: Sinirsel kaşıntı, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen bir durumdur. Ancak, doğru tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile bu durumun üstesinden gelinebilir. Eğer sürekli bir kaşıntınız varsa, mutlaka bir sağlık profesyoneli ile görüşmelisiniz.

  • Çocuklarda her kaşıntı alerji midir?

    Çocuklarda her kaşıntı alerji midir?

    Çocuklarda her kaşıntı alerji midir? Pek çok anne “ne şikayetiniz var ?” sorusuna “çocuğun alerjisi var” cevabını vermektedir. Ancak derideki kaşıntılı durumların hepsi alerjik değildir. Annede, babada veya her ikisinde alerjik bir hastalık olması, sarı veya kızıl saç rengi, mavi-yeşil göz rengi, beyaz tenli olmak alerjik durumlara yatkınlık oluşturur. Alerjik bir deri hastalığının tanısı lezyonların yerleşim yeri ve tekrarlayıcı vasıfta olması ile konulmaktadır. Çocukluk çağı alerjik deri hastalıklarının en önemlisi “atopik dermatit”’tir. Atopik dermatit bebeklik döneminde özellikle yaşamın ilk iki ayından sonra yanaklarda kızarıklık ve sulantılı döküntüler olarak başlar ve bir yaşa kadar yılda en az üç kez tekrar eder. Çocukluk çağında ise deri döküntüleri kolların dış kısmı ve bacakların ön yüzüne yerleşmektedir. Erken büyüme döneminde ise kolların iç kısmında ve bacak arka yüzlerinde daha kuru, kaşıntılı ve deride çatlaklara yol açan bir durum alır. Ancak ellerde ve ayaklarda sık tekrarlayan ekzemalar, göz ve ağız çevresinde yara ve çatlaklar da atopik dermatit bulgularındandır. Ayrıca dışarıdan temas eden maddelerle de deride döküntüler gelişebilmektedir. Bu tarz deri döküntüleri çoğunlukla tahriş yoluyla oluşur. Örneğin; temizleme mendilleri, sıvı el sabunları, sentetik ve naylon giyecekler, çamaşırların iç kısmındaki etiketler, boyalar ve oyun hamurları gibi. Bu malzemeler ile meydana gelen deri ekzemaları alerjik de olabilirler. Tanı için “deri yama testleri” denilen alerji testleri yapılmaktadır. Bu testler alerjenlere gereksiz duyarlılığa neden olacağından hızlı yayılım gösteren, tedaviye cevap vermeyen ve alınan tedbirlere rağmen tekrar eden durumlarda yapılmalıdır. 6 yaştan önce ise yapılmamalıdır. Yiyeceklerle meydana gelen alerjiler ise “deri prick testleri” ile tespit edilmektedir. Gereksiz alerjik duyarlılığa neden olabileceğinden 3 yaştan önce yapılmamalıdır. Bu nedenle annenin gözlemi çok önemlidir. Nefes darlığı, solunum güçlüğü, dil ve dudakta şişlik gibi bulgulara eşlik eden deri döküntülerinin alerjik olma ihtimali yüksektir ve mutlaka hekime başvurulmalıdır.

    Deri döküntülerine ateş eşlik ediyorsa viral veya bakteriyel enfeksiyona bağlı olabileceğinden annelerin bu konuda dikkatli olması gereklidir. Çocukluk çağında kaşıntıya neden olan diğer önemli nedenler ise bit, pire ve uyuza bağlı parazitik enfeksiyonlardır. Kaşıntı ve döküntünün çok kısa sürede ortaya çıkması ve aile öyküsünün olması tanıyı düşündürür.

  • Kaşıntıya Doğal Çözüm Önerileri

    Kaşıntıya Doğal Çözüm Önerileri

    Kaşıntı çeşitli sebeplerle ortaya çıkan bir durumdur. Kaşıntıya bitkisel çözüm önerileri makalemizde bu durumdan kurtulmanıza yardımcı olacak doğal kürlere yer verdik.

    Kaşıntı neden olur?
    deri döküntüleri
    cilt lezyonları
    kabarcıklar
    kuru cilt
    egzama
    hamilelik
    menopoz
    Sert deterjanlar
    alerjenler
    böcek sokması veya sokmaları
    hijyen eksikliği

    1.yöntem
    2 tatlı kaşığı toz tarçına 2 tatlı kaşığı bal ekleyip iyice karıştırın.
    Kaşınan bölgeye sürüp, 10-15 dakika bekletin.
    Su ile yıkayın.
    Günde 3 kez bu uygulamaya devam edin.

    2.yöntem
    6 çorba kaşığı hindistan cevizi yağına, 4 çorba kaşığı limon suyunu ekleyin.
    İyice karıştırın
    Ilık hale gelene kadar karışımı ısıtın
    Etkilenen alan üzerine uygulayın.
    Gecede bırakın kalsın.

    3. yöntem
    3 çorba kaşığı mısır nişastasına macun yapmak için biraz su ekleyin.
    İyice karıştırın.
    Etkilenen alan üzerinde uygulayın.
    15 dakika boyunca bırakın.
    Su ile yıkayınız.
    Günde 3 kez tekrarlayın.

    ilgili konular

    Vajinada Kaşıntı ve Tedavisi Tıklayınız

     

  • Vajinada Kaşıntı İçin Doğal Tedavi Yolları

    Vajinada Kaşıntı İçin Doğal Tedavi Yolları

    Kadınların en sık karşılaştığı sorunlardan biri de vajinada kaşıntıdır. Vajinada kaşıntı için doğal tedavi yolları makalemiz vajinadaki kaşıntıya doğal çözüm yöntemleri sunuyor. Genital kaşıntının pek çok nedeni vardır. Bunlardan en yaygın olanı mantar enfeksiyonları ya da adet döneminde pedlerin oluşturduğu tahrtiştir.
    Cinsel birliktelik sonrası hijyen eksikliği de vajina kaşıntısının nedenleri arasında yer alır.

    vajinada_kasinti (1)
    Elma Sirkesi
    Bu sirke antibakteriyel ve antifungal özelliklere sahip olan mükemmel bir maddedir. Mantar veya bakteri kökenli vajinal kaşıntıdan sizi kurtaracaktır.
    2 yemek kaşıpı elma sirkesini ılık suyla karıştırın.
    Bu suyla vajina bölgenizi iki üç gün boyunca günde 2 kez yıkayın.
    Elma sirkeleri vajina bölgesini asidik hale getirerek, bakterin yok olmasına yardımcı olacaktır.

    Vajinada Kaşıntı ve Tedavisi Makalemiz İçin Tıklayınız

     

    vajinada_kasinti (3)
    Buz Torbası
    Vajinal kaşıntı özellikle geceleri dayanılmaz hal alır.
    Uykunuzu bölebilir, sizi yorgun bezgin bir hale sokabilir.
    Geceleyin karşılaştığınız bu soruna buz torbası ile kompres yaparak çözüm bulabilirsiniz.

    Vajinada Kaşıntı ve Tedavisi Tıklayınız

     

    vajinada_kasinti (4)
    Sarımsak
    Sarımsak güçlü antibakteriyel özelliklere sahip yapısıyla derdinize derman olabilir.
    Kaşıntının sebebi ne olursa olsun, zararı olmayan faydası çok olan sarımsağı denemekte yarar var.
    2-3 diş sarımsağı ezip macun kıvamına getirin, ardından tülbentin için koyun.
    Bu tülbenti vajinaya kaşınan yere koyun.

    vajinada_kasinti (5)
    Yoğurt
    Yoğurt kötü bakterileri yok eden harika bir yiyecektir.
    Vajina bölgesine yoğurdu direk uygulayın veya tampona batırıp
    tamponu vajinada bir kaç saat tutun.

    Genital Bölge Beyazlatma Yöntemleri yazımızı okumak için tıklayınız

    vajinada_kasinti (2)
    Fesleğen Yaprakları
    Fesleğen yaprakları, anti mikrobik, anti-fungal ve anti bakteriyel özelliklere sahiptir.
    2 bardak suya fesleğen yaprağı atıp kaynatın.
    ardından 20 dakika üstü kapalı bir şekilde suyu demleyin.
    Bu sudan günde iki kez için.vajinada_kasinti_icin_dogal_tedavi_yollari

    Kale
    Lahana çeşitlerinden olan kale, vajinasında kaşıntı ve kuruluk yaşayanların imdadına yetişecektir.
    Bağışıklığı güçlendirir, vajinada kaşıntıya yol açan enfeksiyonlarla savaşır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Vajinada Kaşıntı ve Tedavisi

    Vajinada Kaşıntı ve Tedavisi

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, vajinal kaşıntı sebepleri ve tedavisi makalemizi bu konudan muzdarip olanlara yardımcı olmak için hazırladık.
    Genital bölgede kaşıntı rahim ve vulvada meydana gelebilen çeşitli nedenlerden oluşan bölgede tahribat yapan bir rahatsızlıktır.

    Vajinal kaşıntının yaygın sebepleri şunlardır:
    Deterjanlar, çamaşır yumuşatıcılar, kadınlar için spreyler, merhemler, kremler, fitiller vajina için temizleme köpükleri gibi kimyasallar bölgeyi tarhiş edip, kaşıntı meydana getirebilir.
    Menopoz dolayısıyla östorejen hormonundaki düşüş vajinal kurulağa neden olur, bu da genital bölgede kaşıntıyı doğurabilir.
    Stres vulvadaki kaşıntıyı tetikleyen etkenlerdendir, sıkıntılı, üzgün depresif olduğumuzda bedenimiz hastalıklara karşı daha dirençsiz kalır, bu durumda enfeksiyonlarla karşılaşmamıza neden olur, vajinadaki kaşıntının en büyük nedenlerinden biri de vajinada meydana gelen mantar enfeksiyonlarıdır.
    Vulva prekanseröz cilt hastalıkları
    Pinworms adı verilen parazit enfeksiyonu

    Genital Bölge Beyazlatma Yöntemleri yazımızı okumak için tıklayınız

    Genital Bölge Kaşıntısı Nasıl Tedavi Edilir?
    Renkli, parfümlü banyo köpüklerinden, tuvalet kağıtlarından uzak durun
    Kadınlar için piyasada bulunan vajina temizleyicilerden, genital bölge kremlerinden uzak durun.
    Mayonuzu üzerinizde kurutmayın, ıslak ve nemli kilotla durmayın.
    Büyük ve küçük abdest bozduktan sonra taharetinizi önden arkaya doğru yapın.
    Probiyotik yoğurt yiyin, bu gıda özellikle vajina mantarları üzerinde çok etkilidir.
    Genital bölgenizi hem temiz ve kuru tutun.
    Banyoda sade ve kokusuz sabun kullanın.
    Şeker hastalığınız varsa, kan şekerini hep kontrol altında tutun.
    Şişmansanız kilo verin.
    Sentetik malzemelerden yapılmış iç çamaşırı kullanmayın.

    Vajinada Kaşıntı İçin Doğal Tedavi Yolları Tıklayınız

     

    Mantar enfeksiyonundan dolayı kaşıntı varsa doktor kontrolünde mantar kremleri, vajinal fitiller deneyin.
    Kaşıntı menopoz nedeniyle ise sağlık kuruluşuna başvurup, östorejen krem veya hap kullanabilirsiniz.

    Vajinal kaşıntı ile birlikte şu durumlarla karşılaşıyorsanız, acil doktora görünün
    Pelvik veya alt karın ağrısı ve ateş
    Vajina ya da vulva kabarcıklar
    İdrarda yanma ve diğer sorunlar
    Alışılmadık vajinal kanama, şişlik veya akıntı
    Açıklanamayan kilo kaybı, sık idrara çıkma, yorgunluk

    Doktora görünmeden şu soruları kendinize sorun ve cevapları doktorunuzla paylaşın
    Kaşıntı ne zaman başladı
    Daha önce var mıydı?
    Kaşıntı şiddetli mi?
    Sizin faaliyetlerinizi kısıtlıyor mu?
    Tam olarak kaşıntı nerede vulvada mı yoksa vajinada mı
    Ne sıklıkla duş alırsınız
    Kokulu sabun, kokulu veya renkli tuvalet kağıdı veya banyo köpüğü kullanıyor musunuz?
    Kilotlarınız pamuklu mu sentetik mi?
    Dar pantolon veya dar külotlu çorap giyer misiniz?
    Aktif bir seks hayatınız var mı? korunuyor musunuz, korunma yönteminiz ne?
    Yediğiniz şeylerde size dokunan kaşıntı yapan bir şey farkettiniz mi?
    Düzenli adet oluyor musunuz, ne kadar sürüyor?
    Herhangi bir şeye alerjiniz var mı?

    Vajinada Yanma Nasıl Geçer Tıklayınız

     

    Doktorunuzun size yazacağı reçetede muhtemelen şu ilaçlar yer alacaktır;
    vajinadaki enfeksiyon için antibiyotik, mantar enfeksiyonları için antifungal ilaçlar
    benzodiazepinler veya antihistaminikler
    Hormon içeren merhemler
    Steroid kremler veya inflamasyonu azaltmak için losyonlar

     YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Ağrı kesici ve antibiyotikler ani ölüm riskine yol açabilir

    Ağrı kesici ve antibiyotikler ani ölüm riskine yol açabilir

    Bazı ağrı kesiciler, ateş düşürücüler ve antibiyotikler, vücutta reaksiyon yaratarak, bir kaç dakika veya saat içinde ani ölümle sonuçlanabilen ciddi alerjik sorunlara yol açabiliyor.

    Çocuk Alerji Ve Astım Akademisi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çocuk Alerjisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nermin Güler yaptığı açıklamada besin, ilaç veya arı zehri gibi alerjiye neden olabilen maddelerin vücuda girmesini takiben bir kaç dakika veya saat içinde aniden ortaya çıkabilen ve ölümle sonuçlanabilen çok ciddi bir hastalık olduğunu söyledi.

    Deride yaygın döküntü, kaşıntı, kızarıklık; dilde ve dudaklarda şişlik, nefes almada zorluk, bulantı, kusma ve kan basıncında ani düşme ile kendini gösteren anafilaksi durumunda hastanın hemen sağlık kuruluşuna götürülmesinin hayati önem taşıdığına dikkati çeken Prof. Dr. Güler, bunun alerjik reaksiyonların en ağırı, en hızlı gelişeni ve en dramatik sonuçlar doğurabilen hali olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Güler, ilaç ve gıdaların anafilaksiye en sık yol açan ajanlar olduğunun altını çizerek, “İlaçlardan da en sık Ağrı kesicilerin ve antibiyotiklerin anafilaksiye sebep olduğu bilinmektedir. Bunlar dışında önemli bir anafilaksi nedeni de arı ve diğer böcek sokmalarıdır” dedi.

    Prof. Dr. Güler, anafilaksi durumunda hemen tanı konularak tedavinin yapılması gerektiğini, aksi takdirde ölüm riskinin çok yüksek olduğunu ifade ederek, “Eğer klinik olarak tanınması gecikirse ve gerekli dikkat gösterilmezse kalp-damar veya solunum sistemi yetmezliğinden ölüm gerçekleşebilir. Doktorların çoğu, meslek hayatlarının bir noktasında bu en korkutucu tıbbi acil durum ile karşılaşırlar” diye konuştu.

    ANAFİLAKSİ ÇOCUKLARDA BESİNLERE BAĞLI NEDENLERLE GELİŞEBİLİYOR
    Anafilaksi sıklığının gittikçe arttığını kaydeden Prof. Dr. Güler, şöyle konuştu: “Yanlış tanılar, yetersiz bildirimler ve yanlış klinik kodlamalar nedeni ile değişik toplumlarda farklı sonuç elde edilmektedir. Elimizde bulunan bilgilere baktığımızda ömür boyu görülme hızı yüzde 0,5 ile 3 arasındadır. Sıklık artışının nedenleri bilinmemektedir. Küçük çocuklarda, özellikle besinlere bağlı anafilaksinin beklenenden çok fazla artmakta olduğu görülmüştür. Bu arada maalesef ölümcül anafilaksi vakalarının da artmakta olduğuna inanılmaktadır. Çocuklarda en sık neden genellikle besinler iken, erişkinlerde daha çok ilaçlar sorumlu olmaktadır. Hangi gıdanın en sık anafilaksi nedeni olduğu daha çok bölgeye göre değişmektedir, tüketilen gıdalar farklı olabilmektedir. Böcek ısırıkları içinde ülkemizdeki en önemli etkenler bal arıları ve eşek arılarıdır. Böcek ısırıkları ile gelişen sistemik alerjik reaksiyonların sıklığı çocuklarda yüzde 1 civarındadır ve bu tip anafilaksiler çok erken başlangıç gösterirler.

    ÇİFTLİK HAYATI ASTIM ve ALERJİDEN KORUYOR
    Çiftlik hayatının alerjiden koruduğunu, bunun çok sayıda yapılan araştırmalar sonucu edinilmiş bir bilgi olduğunu belirten, Prof. Dr. Güler, büyükbaş hayvanların bulunduğu çiftliklerde Yaşayan çocukların astım alerjiden korunduğunu geçirdiklerini söyledi. Küçük çocuklarda, özellikle besinlere bağlı anafilaksinin beklenenden çok fazla arttığını, bunun nedeninin her ne kadar çeşitlilik gösterse de, sıklığının yaşa göre değiştiğini belirtti.

    KÖY HAYATI BİR ÜMİT IŞIĞI OLABİLİR
    Büyükbaş hayvanların bulunduğu çiftliklerde yaşayan çocukların astım ve alerjiden korunduğunu belirten Prof. Dr. Güler, sözlerine şöyle devam etti: “Çiftlik hayatı alerjiden koruyor. Bu çok sayıda yapılan araştırmalar sonucu edinilmiş bir bilgidir. Bütün araştırmalar da çiftliklerin koruyucu etkisinden bahsediliyor. Hiçbir araştırma hayır korumuyor dememiştir. Ama bu çiftliklerde büyükbaş hayvan yoksa koruyucu etki pek yok. Büyükbaş hayvanların olduğu çiftliklerde onların dışkılarında çıkan o mikroplar çocukların vücutlarına adeta bir antrenman verir ve o zayıf mikroplar insanı hasta edici mikrop değildir ama milyonlarca mikrobun içinde vücut savaşmayı öğrenir ve bağışıklık sistemi alerji yerine doğal ortamla savaşacak bir statü geliştirir ve gelecekteki astımlar alerjiler çiftliklerde büyüyen çocuklarda çok daha az buna gayret etmemiz lazım. Çocuklarımızın yaz tatillerinde ayakları toprağa basacak çiftlik hayvanlarının olduğu yerlere götürülecek. Yeni bir hayat böyle kurulacak yavaş yavaş. Kaybetmekte olduğumuz bazı şeyleri yeniden kazanmaya gayret edeceğiz. Demek ki köy hayatı bir ümit ışığı olabilir.”

  • Sağlıklı Saçların Kolay Formülleri

    Sağlıklı Saçların Kolay Formülleri

    Başımızın tacı saçlar, yanlış bakım uygulamaları ve doğru seçilmeyen kozmetik ürünler nedeniyle çoğu zaman canlılığını ve parlaklığını kaybedebiliyor. ‘Ah nerede o eski güzel saçlarım’ dememek için şimdiden önlem almanızda fayda var! Üstelik işe, saçınızı çok sık yıkamayarak ve doğru saç bakım ürünleri alarak başlayabilirsiniz.

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan; sağlıklı saçlar için alınması gereken önlemlerle ve saç dökülmesinin çözüm yollarıyla ilgili şu bilgileri verdi: Saçlar; güzelliğimizin tamamlayıcısıdır, insanın dış görünümünü etkiler. Saçın yapısını oluşturan ana elementler keratin, su, pigment, yağlar ve eser elementlerdir. Sağlıklı saçlar; parlak, görünümü düzgün ve kolay taranabilir özellikleri taşır. Saçın bu özellikleri, sistemik hastalıklar ve çevresel etmenlerin etkisiyle bozularak; saçlarda kırılma, mat, sağlıksız görüntü ve dökülme şikayetleri ortaya çıkmaktadır. Dermatoloji hekimlerine bu sebeple çok sayıda hasta başvurmaktadır.

    İşte sağlıklı saçların kolay formülleri…

    Aşırı yıkamak kurutur

    Saçları aşırı yıkamak kurumasına, elektriklenmesine ve parlaklığını kaybetmesine neden olur. Kuru saç; yapısal olabileceği gibi, saçların gereğinden fazla yıkanması, kuru çevrede bulunulması, saçların sık kurutulması ve bazı sistemik hastalıkların sonucunda da gelişir.

    Saç yıkama sıklığı kişiye göre değişkenlik gösterir. Saç günde en fazla bir, en az haftada bir defa yıkanmalıdır. Saçlar yıkanırken kişinin saç tipine uygun şampuanı tercih etmesi önemlidir.

    Düzleştirme saçı zayıflatır

    Saçları güzelleştirmek amacıyla uygulanan kozmetik ürünler; saçların görünümünü değiştirmenin yanında saçlara zarar verebilmekte, saçlarda kırılma ve dökülmelere neden olabilmektedir. Saça uygulanan ürünler; sabitleştirici, renklendirici, renk açıcı ve düzleştirici olarak sınıflandırılabilir. Saç şekillendiriciler, saç temizliğinin ardından saça son şeklini vermek için kullanılırlar. Amaçları kuruma esnasında saçın herhangi bir kısmını belli bir yerde tutmak ve saça hacim kazandırmaktır. Saç jöleleri, saç spreyleri ve saç köpükleri bu işlevi görmektedir.

    Saç düzleştirme daha çok kıvırcık saçlarda başvurulan bir yöntemdir. Saçta bulunan disülfit bağlarının kırılıp saçın denatüre olmasına neden olur. Bu şekilde saçlar düz bir görünüm kazanıp yeni bağlar oluşur. İnce ve hasarlı saçlarda bu uygulamada dikkatli olunmazsa saçlar çabuk kırılgan olur, saçı zayıflatır. Bu saç yapısına sahip kişiler saç düzleştirme işlemine mümkün olduğu kadar az başvurmalıdırlar.

    Bitkisel boya tercih edin

    Saç boyaları doğal ve sentetik olmak üzere iki çeşittir. Kına en iyi bilinen doğal boya çeşididir. Sentetik boyalar; geçici ve kalıcı özellik taşıyanlar olmak üzere iki çeşittir. Piyasada satılan boyaların çoğunluğu kalıcı özelliktedir. Saç boyalarının içeriğinde bulunan bazı maddeler alerjik bünyeye sahip kişilerde kontakt dermatit (alerjik egzama) bulgularına neden olabilir. Alerjik egzama saçlı deride kaşıntı, sulantı ve yaralarla kendini belli eder. Boyalarda bulunan en sık alerjiye neden olan madde parafenilendimandir. Alerjik bünyeli kişilerde, bitkisel saç boyaları tercih edilmelidir. Sık saç boyanması, saç yapısının incelmesine, kıl şaftının delikli bir hal almasına neden olur. Saçlar çok sık boyatılmamalı, sık saç rengi değiştirilmemeli ve kaliteli boya kullanılmalıdır.

    Kaşıntı varsa egzama olabilir

    Saçta sık görülen hastalıklar kepeklenme, egzama ve saç dökülmesidir. Kepeklenme en sık görülen saç sorunudur. Saçta küçük beyaz renkli döküntülerle kendini belli ederler. En sık ve şiddetlisi 20 yaş civarında görülür. Derinin çeşitli uyarılara karşı verdiği bir cevaptır. Medikal şampuanlarla kontrol altına alınır. Başlangıçta sadece medikal şampuanlarla yıkanılmalı, sonrası medikal şampuan sıklığı azaltılmalıdır. Saç spreylerinin aşırı kullanılması, saç boyalarının uygunsuz kullanımı, soğuk hava, kuru ısıtıcılar, stres ve gerginlik kepeklenmenin artmasına neden olur.

    Sinirsel egzama ya da bilimsel adıyla nörodermit, sık görülen bir cilt sorunudur. Boyun, ense, saçlı deri, omuzlar ve topuk bölgelerinde sürekli kaşıntı ve bunun sonucunda deride kızarıklık görünür. Hastalığın oluşmasında stres en önemli etmendir. Tedavisinde steroidli kremler, antihistaminik ilaçlar ve nemlendiriciler kullanılır. Ciddi vakalarda hastalar psikiyatri uzmanları ile birlikte takip edilir.

    Dökülen saçlara mezoterapi

    Saç dökülmesi sık karşılaşılan bir diğer saç hastalığıdır. Tedavide amaç dökülmeyi durdurmaktır, öncelikle saç dökülmesi durumunun nedeni araştırılır. Gerekli laboratuar testleri yapılır ve hastanın tedavisi düzenlenir. Tedavinin uzun süreli olacağı konusunda hastalar bilgilendirilmelidir. Neden bulunamadığı zaman saçı güçlendirici ürünlere ve tedavilere başvurulur.

    Dökülmeyi iyileştirmek ve kontrol altına almak için uygulanan en etkili yöntem olan saç mezoterapisi; saçın ihtiyacı olan vitamin, mineral ve kan dolaşımını arttırıcı ilaçların direkt saç diplerine enjekte edilmesi prensibine dayanır. Kullanılan ilaçlar güvenilirdir. Anestezi gerektirmeden uygulama yapılır. Belirli aralıklarla yapılan bir uygulamadır. Emin ellerde yapılması gerekir. Tedavi tamamlandığında dökülmede azalma, saçlarda dolgunluk elde edilmiş olur.

    İyi şampuanın özellikleri

    Bir şampuanda aranılan özellik, saçtaki yağı dengeye sokmak, saçın parlak ve hacimli görünmesini sağlamaktır. Şampuan seçimi, kişinin saç yapısına göre yapılmalıdır. Saça ve göze zarar vermemelidir. Yağlı, kuru,normal ve hasarlı saçlara özel şampuanların yanı sıra, bebekler için ve medikal özellik taşıyan şampuan çeşitleri de bulunmaktadır.

    Sağlıklı Saç ve Saç Derisi için tıklayın!