Yapay Zeka ile organ nakli kalitesi değerlendiriliyor! OrQA teknolojisi, organ naklini dönüştürerek hayatları kurtarmaya yönelik bir devrim niteliğinde.
Yapay zeka aracılığıyla organ nakli kalitesinin değerlendirilmesi, bağış için organların kalitesini belirleme konusunda çığır açacak bir yeni yöntem sunuyor. Ulusal Sağlık ve Bakım Araştırma Enstitüsü’nden (NIHR) 1 milyon £’dan fazla fon alan dijital sağlık paketi, Yapay Zeka tabanlı yüz tanıma teknolojisiyle organ değerlendirmesi yapıyor. OrQA (Organ Kalitesi Değerlendirmesi) adı verilen bu teknoloji, Birleşik Krallık genelinde yılda 200’den fazla böbrek nakli ve 100’den fazla karaciğer naklinin gerçekleştirilmesine olanak sağlayabilir.
Yapay Zeka ile Organ Nakli
OrQA yazılımının yakın gelecekte NHS bünyesinde lisanslanması planlanıyor ve uluslararası pazarda da yer bulma potansiyeli bulunuyor. Organ nakli cerrahı Colin Wilson, Newcastle Üniversitesi Onursal Klinik Kıdemli Öğretim Görevlisi olarak projenin eşbaşkanlığını yaparak, “Geliştirdiğimiz yazılım organın kalitesini ‘puanlıyor’ ve cerrahların organın nakledilecek kadar sağlıklı olup olmadığını değerlendirmesine destek olmayı amaçlıyor. Nihai umudumuz, OrQA’nın daha fazla hastanın hayat kurtaran nakiller almasıyla sonuçlanması ve onların daha sağlıklı, daha uzun yaşamlar sürmesine olanak sağlamasıdır” diyor.
Yapay Zeka ile Organ Nakli
Şu an itibariyle İngiltere’de organ nakli bekleyen yaklaşık 7.000 hasta bulunmakta. Bu teknoloji, donör hastanesinden alıcı hastaneye yapılan tek seyahatin önemini vurguluyor; çünkü bir organ vücut dışında sınırlı bir süre yaşayabilir.
OrQA değerlendirmesi, organın hasarını, önceden var olan koşulları ve organ perfüzyonunu (kanın organdan ne kadar iyi temizlendiği) değerlendiriyor. Pıhtı nedeniyle tıkanan organlar, implantasyon sırasında alıcının kan sistemine bağlanamayacağından büyük bir öneme sahip.
Proje, NHS Kan ve Nakil (NHSBT), Organ Bağışında Kalite (QUOD) biyobankası ve NIHR Kan ve Nakil Araştırma Birimi tarafından destekleniyor. Newcastle, Oxford ve New South Wales üniversitelerinden akademisyenleri içeriyor. NHSBT Organ Bağışı ve Nakli Tıbbi Direktörü Profesör Derek Manas, “Bu, teknolojik altyapıda heyecan verici bir gelişmedir ve doğrulandığında cerrahların ve organ nakli klinisyenlerinin organ kullanımı konusunda daha bilinçli kararlar almasına olanak tanıyacak ve organ kullanımı ile organ nakli arasındaki boşluğun kapatılmasına yardımcı olacaktır. bekleyen hastalar ve hayat kurtaran organları alanlar” diyor.
Yapay zeka tabanlı bu teknoloji, nakil için uygun donör organlarının sayısını artırmayı hedefliyor. 2021/22’de Birleşik Krallık nüfusunun %41’i NHS organ bağışı kaydına katıldı; bu da 27,7 milyondan fazla kayıtlı kişi anlamına geliyor. Sağlık Bakanı Neil O’Brien, “Birleşik Krallık’ta geliştirilen bu öncü yeni yöntem, yüzlerce hayat kurtarabilir ve bağışlanan organların en iyi şekilde kullanılmasını sağlayabilir. Herkesi organ bağışı kararını bildirmeye davet ediyorum. Bunu ailenizle paylaşın ki sevdikleriniz isteklerinizi yerine getirsin ve başkalarını da kurtarsın” diyor.
Hiperekojen lezyonlar ultrasonografi sırasında yoğun ekojeniklik olarak görülen lezyonlardır. Nedenleri, teşhisi ve tedavi seçenekleri hakkında bu makalede detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Hiperekojen lezyonlar, ultrasonografi sırasında yoğun ekojeniklik olarak görülen lezyonlardır. Vücudun farklı bölgelerinde görülebilen hiperekojen lezyonlar, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, hiperekojenik lezyonların nedenleri, teşhisi ve tedavi seçenekleri hakkında bilgi sahibi olmak son derece önemlidir. Bu makalede, hiperekojen lezyonların nedenleri, teşhisi ve tedavi seçenekleri hakkında daha detaylı bilgi edineceksiniz.
Hiperekojen lezyon, ultrasonografi sırasında yoğun ekojeniklik olarak görünen bir lezyondur. Bu lezyonlar, vücudun birçok farklı bölgesinde görülebilir ve çeşitli nedenlerle oluşabilirler. Bu makalede, hiperekojen lezyonların nedenleri, teşhisi ve tedavi seçenekleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edineceksiniz.
Hiperekojen Lezyonların Nedenleri
Hiperekojen lezyonların nedenleri oldukça çeşitlidir. Bunların bazıları şunlardır:
Yağlı Karaciğer Hastalığı: Yağlı karaciğer hastalığı, karaciğerdeki yağ birikiminden kaynaklanan bir hastalıktır. Bu durum, hiperekojenik lezyonların en yaygın nedenlerinden biridir.
İltihap: Vücutta meydana gelen iltihaplanma, hiperekojen lezyonların nedenlerinden biri olabilir. Bu durumda, lezyon, enfeksiyon bölgesinde meydana gelen inflamasyon nedeniyle daha yoğun bir şekilde yansıtılır.
Lenfatik Doku: Lenfatik doku, vücuttaki bağışıklık sistemi hücrelerini barındıran dokudur. Hiperekojenik lezyonlar, lenfatik dokuda artan hücre yoğunluğundan kaynaklanabilir.
Kistik Lezyonlar: Hiperekojenik lezyonlar, bazı kistik lezyonların içinde bulunabilir. Bu durumda, kistin içindeki materyal yoğun bir şekilde yansıtılır.
Hiperekojen Lezyonların Teşhisi
Hiperekojenik lezyonların teşhisi genellikle ultrasonografi ile yapılır. Ultrasonografi, vücudun içindeki organların ve dokuların görüntülenmesini sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Bu yöntemde, ultrasonik dalgalar vücudun içine gönderilir ve dalgaların yansıması bir görüntü oluşturur.
Ultrasonografi, hiperekojenik lezyonların görüntülenmesi için oldukça etkilidir. Lezyonların yoğun ekojenikliği, ultrasonik dalgaların yoğun bir şekilde yansıması nedeniyle oluşur. Bu durumda, ultrasonografi ile lezyonun şekli, boyutu, konumu ve yoğunluğu belirlenebilir.
Hiperekojen Lezyonların Tedavisi
Hiperekojen lezyonlar, ultrasonografi sırasında yoğun ekojeniklik olarak görünen bir lezyondur. Bu lezyonlar vücudun birçok farklı bölgesinde görülebilir ve farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Hiperekojenik lezyonların tedavisi, lezyonun nedenine bağlıdır ve genellikle kişinin genel sağlık durumuna, lezyonun boyutuna ve konumuna göre belirlenir. Bu makalede, hiperekojen lezyonların tedavi seçenekleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edineceksiniz.
Hiperekojen Lezyon
Yağlı Karaciğer Hastalığı
Yağlı karaciğer hastalığı, karaciğerdeki yağ birikiminden kaynaklanan bir hastalıktır ve hiperekojenik lezyonların en yaygın nedenlerinden biridir. Yağlı karaciğer hastalığı, genellikle yaşam tarzı değişiklikleriyle tedavi edilebilir. Bu değişiklikler arasında, sağlıklı bir diyetle kilo kaybı, düzenli egzersiz ve alkol tüketiminin sınırlandırılması yer alır. Bazı durumlarda, ilaçlar ve cerrahi tedaviler de kullanılabilir.
Vücutta meydana gelen iltihaplanma, hiperekojen lezyonların nedenlerinden biri olabilir. Bu durumda, tedavi, iltihabın nedenine bağlıdır. İltihap genellikle antibiyotiklerle veya anti-enflamatuar ilaçlarla tedavi edilir.
Lenfatik Doku
Hiperekojenik lezyonlar, lenfatik dokuda artan hücre yoğunluğundan kaynaklanabilir. Tedavi, genellikle lenf nodu biyopsisi ile yapılır ve sonuçlara bağlı olarak lenfoma gibi kanserlerin varlığı da değerlendirilebilir. Tedavi, genellikle kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi kanser tedavisi yöntemleri kullanılarak yapılır.
Kistik Lezyonlar
Hiperekojenik lezyonlar, bazı kistik lezyonların içinde bulunabilir. Bu durumda, tedavi, kistin boyutuna ve konumuna bağlıdır. Küçük kistler genellikle tedavi gerektirmezken, büyük kistler cerrahi müdahale gerektirebilir.
Hiperekojenik lezyonların tedavisi, lezyonun nedenine ve kişinin genel sağlık durumuna bağlıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri, ilaçlar, cerrahi müdahale ve kanser tedavisi yöntemleri tedavi seçenekleri arasında yer alabilir.
Hiperekojen lezyonlar sıkça sorulan sorular (SSS)
Hiperekojen lezyon nedir?
Hiperekojen lezyonlar, ultrasonografi sırasında yoğun ekojeniklik olarak görülen lezyonlardır.
Hiperekojen lezyonlar ne tür hastalıkların belirtisi olabilir?
Hiperekojen lezyonlar, farklı nedenlerle oluşabilir. İyi huylu veya kötü huylu tümörler, karaciğer yağlanması, safra kesesi taşları, lenf düğümleri enfeksiyonları gibi çeşitli hastalıkların belirtisi olabilir.
Hiperekojen lezyonların teşhisi nasıl konur?
Hiperekojen lezyonların teşhisi, ultrasonografi gibi görüntüleme testleriyle konulur. Bu testler, lezyonun boyutu, konumu, sınırları ve ekojenitesi hakkında ayrıntılı bilgi sağlar.
Hiperekojen lezyonların tedavisi nasıl yapılır?
Hiperekojen lezyonların tedavisi, altta yatan nedenlere bağlıdır. İyi huylu lezyonlar genellikle takip edilirken, kötü huylu lezyonlar cerrahi veya radyoterapi ile tedavi edilir.
Hiperekojen lezyonlar kanserle ilişkilendirilebilir mi?
Evet, hiperekojen lezyonlar bazen kanserle ilişkilendirilebilir. Ancak, hiperekojen lezyonların çoğu iyi huyludur.
Hiperekojen lezyonların ultrasonografi sırasında görülme sıklığı nedir?
Hiperekojen lezyonların ultrasonografi sırasında görülme sıklığı, görüntüleme testinin hassasiyetine ve lezyonun büyüklüğüne bağlıdır.
Hiperekojen lezyonların oluşumunu önlemek için ne yapılabilir?
Hiperekojen lezyonların oluşumunu önlemek için, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, alkol ve sigara tüketimini sınırlamak gibi tedbirler alınabilir.
Hiperekojen lezyonların prognozu nasıldır?
Hiperekojen lezyonların prognozu, altta yatan nedenler ve lezyonun büyüklüğüne bağlıdır. İyi huylu lezyonlar genellikle prognozu iyi iken, kötü huylu lezyonlar tedavi edilmezse ölümcül olabilir.
Hiperekojen lezyonlar her yaş grubunda görülebilir mi?
Evet, hiperekojen lezyonlar her yaş grubunda görülebilir.
Karaciğerde hipodens lezyon tehlikeli midir?
Karaciğerde hipodens lezyonlar çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bunlar arasında iyi huylu ya da kötü huylu tümörler, enfeksiyonlar, abseler veya yaralanmalar yer alabilir. Hipodens lezyonun tehlikeli olup olmadığı, altta yatan nedenlere ve lezyonun büyüklüğüne bağlıdır. Bu nedenle, bir doktor tarafından muayene edilip değerlendirilmeden bir sonuca varılamaz. Tedavi seçenekleri de altta yatan nedenlere göre belirlenir.
Genellikle aşırı kilolu kişilerde görülen hepatosteatoz ne demek sorusuna basit şekilde karaciğer yağlanması cevabı verilebilir. Hastalığın üç evresi bulunmakta ve grade 1 terimi hastalığın ilk evresini tanımlamaktadır. İlk derece için tanımlanan bu rahatsızlık türü belirti vermediği gibi hafif yağlanmayı tanımlamaktadır. İlerlemediği sürece herhangi bir tehdit içermemekle birlikte ilerlemesi durumunda kalp ve damar rahatsızlıkları görülebileceği gibi karaciğer hasarı artacak ve iltihaplanma ile birlikte siroza varan rahatsızlıklar tetiklenecektir. Hastalığın erken tedavisi için hastalığın nedenlerinin ve aşamalarının doğru anlaşılması gerekmektedir.
Hepatosteatoz Evreleri Nelerdir?
Hastalığın 3 evresi bulunmaktadır:
Grade 1 Hepatosteatoz, karaciğerde hafif derece yağlanma görüldüğü anlamına gelmektedir.
Hepatosteatoz Grade 2, yağlanmanın hafif dereceden orta dereceye ilerlediğini ifade etmektedir.
Grade 3 Hepatosteatoz, hastalığın son evresidir ve yağlanmanın ileri boyutlara geçtiğini belirtmektedir.
Aşağıda belirtilen hastalık nedenlerini yaşam alışkanlıklarınızla birlikte değerlendirerek hastalığın erken teşhisi için zaman kazanabilirsiniz:
Hepatosteatoz belirtileri hastalığın ilk evresinde gözlenmese de ikinci evre ile birlikte;
Halsizlik,
Yorgunluk,
Karında şişlik
Belirtileri gözlenebilir. Sayılan rahatsızlıkların yaşanması durumunda vakit geçirmeden dahiliye uzmanına başvurulması gerekmektedir.
Grade 1 Hepatosteatoz Nasıl Tedavi Edilir?
Rahatsızlığın ileri evrelere ulaşmaması için meydana gelme sebeplerinin belirlenerek ortadan kaldırılması gerekmektedir. Dahiliye uzmanı tarafından yapılan muayene sonucu rahatsızlığın nedenleri belirlenir. Genel olarak tedavi yöntemlerinden bahsetmek gerekirse;
Fazla kiloların verilmesi için diyet uygulanmalıdır.
Düzenli egzersiz yapılmalıdır.
Alkol tüketimi bırakılmalıdır.
Meyve tüketimi sınırlandırılmalıdır.
Dengeli beslenme şekline geçiş yapılmalıdır.
Sürekli kullanılan ilaçlara ara verilmelidir.
Belirtilen yöntemler ile kısa sürede karaciğerin kendini yenilemesi özelliğinden faydalanılarak hastalığın tedavisi gerçekleşecektir.
Vücudumuzun en önemli organlarından biridir Karaciğeri bu besinler temizliyor.
Karaciğerimizi vücudumuzdaki toksinlerin atılmasından görevli organdır. Ancak karaciğer kendini temizleyemezse görevini yerine getiremez. Bu nedenle karaciğerin düzenli olarak kendisini temizlemesi için bazı besinlerin düzenli olarak tüketilmesi gerekir. Bakalım o besinler hangileriymiş..
Sağlığınız için bu besinlerin en az iki tanesini besin listesine ekleyin.
İŞTE KARACİĞERİ TEMİZLEYEN BESİNLER
SARIMSAK: Sarımsağın faydaları saymakla bitmez biliyoruz ama sarımsak bir karaciğer dostudur. Günde 1-2 tane yediğiniz takdirde karaciğeriniz işlevini kazanacaktır.
YEŞİL ÇAY :Yeşil çay da bulunan kateşin bir antitoksidandır. Bu nedenle karaciğeri temizleyen besinlerin başında gelir.
ELMA: Elmanın karaciğeri temizleme konusunda öyle bir etkisi vardır ki. Hatta bununla ilgili : “Elma yiyen biri doktor yüzü görmez” diye söylenen bu sözü sizinle paylaşmak istedik. Elma karaciğer dostudur.
YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER: İster çiğ ister pişmiş tüketin hiç fark etmez. Yeşil yapraklı sebzeler karaciğeri temizlemede baş listededir.
AVOKADO: Avokado vücudun glutatyan üretmesini sağlar.
PANCAR-HAVUÇ: İkisi de karaciğer için çok önemlidir. Karaciğerin fonksiyonlarının düzenlenmesine etki eder.
LİFLİ GIDALAR: Lifli gıdaların vücuttaki fazla yağların atılmasına yardımcı olur. Bunun sonucunda ise karaciğeri temizleme işlevi devreye girer. Mercimek, ıspanak, yulaf ezmesi, kepek, siyah fasulye, kuru fasulye gibi gıdalar lif yönünden zengindir.
CEVİZ: Her derde deva olan cevizin bir de karaciğeri temizleme görevi vardır. Karaciğerde amonyum oranının azaltılmasında önemlidir. Ceviz iyi glutatyan ve omega-3 kaynağıdır. Yutmadan önce iyice sıvılaşana kadar çiğnemeyi unutmayın.
LİMON: Limonda C vitamini çok bulunur. Bu nedenle sabah içildiğinde karaciğeri uyarır.
ZERDAÇAL: Baharatlar arasında en faydalısı ve en işlevli olanıdır. Özellikle Çin ve Hindistan mutfağında kullanılan bir ilaç gibi güçlü bir antiinflamuar karaciğerin en sevdiği baharattır.
TURPGİLLER: Turpgiller karaciğerde ekstra enzim üretimi sağlayarak sistemdeki glikoz miktarını artırabilmektedir. Bu enzimler kanser riskini de azaltmaktadır.
KARAHİNDİBA: Karahindibanın karaciğere ne gibi faydası olabilir diyenleri duyar gibiyim. Hemen açıklıyoruz. Karahindiba karaciğerde yaşanan problemleri çözmede aktif rol oynar. Karahindiba çay olarak tüketiliyor. Zaman olarak kahvaltıdan yarım saat önce tüketilirse etkili olur.
Karaciğer vücudumuzun en önemli organlarındandır. Bedendeki toksinlerin filtrelenmesinden ve atılmasından sorumludur.Karaciğeri temizleyen detoks çayı tarifi ile sizde sağlığınıza tekrar kavuşabilirsiniz. Karaciğeri Temizleyen Bitkilerden Oluşan Bu Çay;
Safra salgılanmasını uyarır
Vücudu ve karaciğeri toksinlerden arındırır.
Karaciğer fonksiyonlarını geliştirerek bağışıklık artırır
Karaciğer dokularını korur
Kanı temizler
Öksürük ve soğuk algınlığını rahatlatır.
Vücutta dolaşımı artırır
Cilde faydalıdır.
Kan pıhtılaşmasını önler
Kötü kolesterolü düşürür
Her türlü iltihaplanmayı azaltır
Yağ yakmakta yardımcı olur
Malzemeler
2 tatlı kaşığı zerdeçal(soyulmuş ve ince ince rendelenmiş)
1 tatlı kaşığı taze zencefil, soyulmuş ve ince rendelenmiş
Yarım tatlı kaşığı tarçın
bir tutam karabiber
1 tatlı kaşığı organik bal
1/4 bardak süt veya hindistan cevizi sütü
Yapılışı
Kaynar suya zederçal ve zencefili atın, kapağını kapatıp
15 dakika demlensin
Tarçın, karabiber ve bal karıştırın, zencefile katın.
Ardından sütü ilave edin.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Karaciğerin vücudumuzda üstlenmiş olduğu görevler çok önemlidir. Karaciğeri korumanın yolları, karaciğer korumak için ne yapmalı makalemizi sağlıklı bir karaciğer için yapılması gerektiği hakkında size bilgi verecektir.Karaciğer karın-pelvik bölgedeki diyaframın altında yer alan ciltten sonra insan vücudunda en büyük ikinci organdır. Bu organ detoksifikasyon, protein sentezi, sindirimi için gerekli olan bazı biyo-kimyasal maddelerin üretimi, glikojen depolama, kırmızı kan hücrelerinin ayrışması ve hormon üretim dahil olmak üzere pek çok görevde yer alır.
Karaciğeri Korumanın Etkili Yolları
Organik Yiyecekler Tüketin
Pestisitler, büyüme hormonları ve kimyasal katkı maddeleri içermeyen gıdalarla beslenmek karaciğeri korumanın en iyi yoludur.
Organik gıda demek genetiği değiştirilmiş organizmalar, sentetik böcek ilaçlar ve gübreler, antibiyotikler, büyüme hormonları ve diğer zehirli kimyasal maddelere bulaşmamış yiyecekler demektir.
Fruktoz ve Trans Yağlardan Uzak Durun
Günlük beslenmesinde fruktoz ve trans yağlara ağırlık veren, bu gıdaları çok tüketen kişilerin karaciğer yağlanmasına ve obeziteye yakalandıkları,
bilimsel olarak ispat edilmiş bir gerçektir.
sigara içmeyin
Alkol Kullanmayın
Alkol karaciğerin baş düşmanıdır.
Alkol hücreleri tahrip edip, karaciğere büyük zarar vererek,
karaciğer yağlanmasına, vücutta iltihaba, alkolik hepatite ve siroza neden olur.
Evinizde Kimyasal Ürün Kullanımını Sınırlayın
Ne kadar kimyasala maruz kalırsanız, karaciğerinizi korumanız o derece güçleşir.
Size önerimiz el sabunları, şampuanlar, bulaşık ve çamaşır deterjanları tüm bunları doğal temizlik maddelerinden kullanmanızdır.
karaciğeri korumak için ne yapmalı?
Düzenli Olarak Detoks Uygulayın
Detoks bedeni, özellikle karaciğeri zehirli atıklardan arındırarak
kişiye sağlık ve zindelik kazandırır.
Mecbur Kalmadıkça İlaç Kullanmayın
Şu herkes tarafından bilinen bir gerçek ki, ilaçlar bir yerimizi sağlığına kavuştururken, diğer organlarımıza zarar verebiliyor. Uzun süre antibiyotik gibi ilaç kullanımı karaciğerinizde tahribata yol açabilecek etkilerdendir.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
Yaşam kalitenizi azaltan, sizi halsiz hissettiren hatta depresyona neden olan sorunlardan çoğunun nedeni; bedeninizdeki toksin birikimidir.Günümüz hayat koşulları, çevre kirliliği, hormonlu gıdalar, stres gibi pek çok etken hücre, doku ve organlarınızı paslandırıp, hastalıklara yol açıyor. Bütün bunlar temizlenmeye, arınmaya, hafiflemeye kısacası detokslanmaya ihtiyacınız olduğu anlamına geliyor. Doğal detoks etkisi yapan, yani sizi içten dışa temizleyip, canlandıran yaşam enerjisi veren yiyeceklerin listesini diyetisyenler şu şekilde sıralıyor. Vücudumuz toksinleri dört yoldan atar,bu yollar karaciğerden safra kesesi yoluyla bağırsaklar, idrar yolu ile, balgamla ve derimizden yoluyla.Vücudumuzun toksinleri temizlemekte kullandığı en önemli yollardan biri karaciğerdir.Karaciğer yoluyla atılan toksik maddeler safra aracılığıyla atılır.Detoks yapan maddeler kullanırken zehirli maddeler safra aracılığıyla bağırsaklara bol miktarda dökülür ,ve vücudumuz temizlenir.
Bu bildireceğimiz, yiyecekleri diyet listenize ekleyin ve 1, 2 hafta boyunca mümkün mertebe, bu listedeki yiyecekleri yemeğe devam edin. 5 gün içinde karaciğerinizde, iç organlarınızda temizlenme başlayacak, sağlıklı bir bedene kavuşacaksınız.
Detoks için en iyi 10 gıda
Detoks için en iyi 10 gıda
Elma Elma detoks etkisi yapan muhteşem bir gıdadır.Lif dolu yapısıyla, peklik çekmenizi önleyerek, bağırsaklarınızı toksinlerden temizler.
Elma, içeriğinde taşıdığı bikarbonat iyonları sayesinde, sindirimi kolaylaştıran tek meyvedir.Yemekten önce yenen bir elma, bağırsakta bakterilerin çoğalıp azalmasını ayarlama da rol oynar ve bu sayede kabızlığı önler.
Bağışıklık için elmadaki C vitamini vücudun savunma sistemini kuvvetlendirir. Bunun sonucu olarak soğuk algınlığı virüsleri vücuda giremezler.
Detoks için en iyi 10 gıda
Zerdeçal
Yapılan son araştırmalarda, geleneksel Hint ve Çin yemek kültüründe de özel bir yeri olan hintsafranı yani zerdeçalın, içinde barındığı bol miktarda ansioksidan yardımıyla
vücutttan toksinlerin atılması, karaciğerin sağlıklı çalışması, sindirim sisteminin düzenli işleyişi gibi sağlık konusunda büyük görevler üstlendiği tespit edilmiştir. Antioksidanlar yaşla birlikte hasar gören hücrelerin tamiratıyla görevlidirler. Bir detoks programının amacı bedenimizi antioksidan içeren gıdalarla besleyip, vücudumuz için
zararlı olan serbest radikallerle mücadele etmektir.Her gün 1 tatlı kaşığı toz zerdeçal almalıdır, zerdeçal karaciğerin kendini daha iyi detoks etmesini sağlar.
Detoks için
Kuşkonmaz
Bu sebzeyi vitamin ve mineral dolu, serbest radikallerle savaşan, karaciğeri koruyan vitamin haplarının doğal şekli olarak düşünebiliriz.
Vücutta birikmiş ödemi sökerek, onu içten temizler.Yarım bardak kuşkonmaz pişirip yemek sağlığınız için birebirdir.
Yaban Mersini
Elajik asit, antosiyadin, resveratrol gibi çok önemli üç antioksidanı da içeren yaban mersini detoks programında tercih edilecek besinlerin başında gelir. İçeriğindeki elajik asit sayesinde kanseri önler. İçecek listenize bu gıdayı eklemek hem zayıflamanıza yardımcı olur, hem de sizi kanserden korur.
Detoks için
Brokoli
Turpgillerden olan brokoli beslenme uzmanları tarafında, tüketilmesi gereken en sağlıklı bitkiler arasında gösterilir. Brokoli karaciğeri çalıştırarak detoks etkisi yapar, cildin kendini yenileme sürecini hızlandırır.Kabızlığı önler, kolon kanseri riskini azaltır.
Detoks için besinler
Kişniş Otu
Toğum otu olarakta bilinen kişniş otu bitkisinin tohumu sindirim sistemine, kolestrolün normal seviyede seyretmesini sağlarken, taze yaprakları ise vücudumuzda biriken civa, kurşun gibi ağır metallerden arınmaya yardımcı olur.Bu gıdayı salatalara, mezelere garnitür olarak ekleyebiliriz, hücre içi cıvayı birçok detoks yapan madde temizlemekte zorlanıyor ancak “kişniş” hücre içinde mitokondrilere,tübüllere,lipozomlara,hücre çekirdeğine vb. tutunmuş cıvayı detoks edebiliyor.
Detoks için
Keten Tohumu
Bedeninizi içeriden temizleyecek pekçok besin maddesi vardır, bol miktarda lif içeren bu gıda pekçok hastalıktan kurtulmak ve hastalıkları önlemek için muhteşem bir gıdadır.
Keten tohumu bağırsakların sağlıklı birşekilde çalışmasını kolon kolestrol emilimini engeller. Sabahları, yediğiniz yoğurta veya yulaf ezmesine bir tatlı kaşığı keten tohumu
ekleyerek vücudunuza detoks etkisi yapımını hemd de hastalıklarınızdan şifa bulmayı sağlayabilirsiniz.
Detoks için
LİMON
Diyetisyenler limonun sağlıklı bir sindirim sistemi ve vücuttan toksinlerin atılması konusunda oynadığı rol hususunda hemfikirler.Yine diyetisyenler, limonun safrayı artırma
ve sindirim sisteminin düzenli çalışmasına etki etmesinin nedenini limonun ekşimsi tadı olduğunu vurguluyorlar. Uzmanlar, Limon ve ıhlamur ikilisini, detoks etkisinde big bang
yani en büyük en yararlı besin olarak tanımlıyorlar. Bu etkili detoks küründen yararlanmanın en kolay, içtiğimiz suya azda olsa limon sıkarak içmek. Öncelikle tadı garip
gelebilir:),fakat sonra alışırsınız, fakat alışamam diyorsanız, size önerimiz limon suyunu, günlük salatanıza ekleyin
Detoks için en iyi
Turp
Turp, safra akışını artırarak, sağlıklı bir safra kesesine sahip olmanıza, karaciğerinizi korumaya, sindirim sisteminizin düzenli çalışmasına sebep olur.Ayrıca, turp, tok tutan bir sebzedir, midenizi doldurur ve size yüksek kalori vermeden açlığınızı giderir. İçerdiği yüksek lif ve su miktarından dolayı kilo vermek isteyenler için vazgeçilmez bir besindir. Turbu nasıl yiyebileceğinizi düşünüyorsanız, rendeleyip salatanıza eklemek fikri size yardımcı olucaktır.
Detoks için en iyi besinler
Lahana Turşusu
Bu mayalanmış lahana, probiyotik denilen yüksek miktarda faydalı bakteri içeriyor. Probiyotikler sağlıklı bir sindirim sistemi için çok önemlidir. Bağırsaklarımızda, sindirim
sistemimizin düzenli işlemesi ve bağışıklığımızın desteklemesi için trilyonlarca bakteri vardır. Bu yararlı bakteriler azaldığında, şişkinlik, kabızlık gibi sindirim sistemi
sorunlarıyla karşılaşırız. Kabızlık ise toksinlerin bağırsaklarda birikmesine neden olarak kanser riskini artırır. Günlük diyet listemize yalnızca yarım bardak ölçüsünde
lahana turşusu eklemek, bağırsaklardaki probiyotik oranını artırarak, düzenli bir sindirim sistemine kavuşmamızı sağlar
Dr. Mustafa Özdoğan, kanserin tekrarlama riskini azaltan adjuvan tedaviler hakkında bilgi verdi.
Adjuvan tedavi, kanser hastalığında ana tedaviye yardımcı bir tedavi yöntemidir. Tümörün boyutu, özellikleri ve yayılımına bakılarak; koruyucu tedavi olarak uygulanan kemoterapi, hormon tedavisi, akıllı ilaç ve radyoterapi tedavileri gibi yöntemlerle kanserin tekrarlama riskini azaltmayı hedefler.
Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, kanser tedavisinde yardımcı tıbbi yöntemlerin yanında hasta doktor ilişkisi de çok önemli olduğunu dile getirdi. Doktorların günlük yaşantılarında konuşma dili olarak sıklıkla kullandığı tıbbi terimler, hastayla olan iletişimi de olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle hastanın verilen tedavilere eksiksiz olarak uyabilmesi için tedavisi sırasında tıbbi deyimler konusunda bilgilendirilmelidir.
Tıbbi terimler hasta doktor ilişkisini olumsuz etkiler
Kanser tanısı ve tedavi süreci; hasta, hasta yakını ve zaman zaman da doktor için yönetimi zor bir süreçtir. Doktorlar çoğu zaman rutin yaşamları içinde tıbbi terminolojiler kullanmaya çok yatkındır. Bunlar kimi zaman İngilizce kimi zaman Latince olabilir. Doktorların günlük yaşantılarında konuşma dili olarak sıklıkla kullandıkları bu terimler, hastayla olan iletişimi de olumsuz yönde etkileyebilir. Hasta kafasında birçok soru işareti ile doktorun söylediklerini yapar ama sorularının yanıtlarını alamaz. Zaten kanser gibi bir hastalıkla ilk kez karşılaşmıştır. Eğer vücudun anatomik yapısı ve sıklıkla kullanılan bu terimler hakkında yeterli bilgiye sahip değilse, soru işaretleri artar ve kafasında karmaşaya neden olur. Hasta ve yakını çoğu zaman kanser hastalığını ve akabinde hekimin önerdiği tedavi ile ilgili birçok detayı tam olarak anlayamayabilir. İşte bu nedenle, kanserle ilgili hasta için hayati önem taşıyan tıbbi ifadelerin ve deyimlerin zaman zaman onlara anlatılması gerekir.
Koruyucu tedavi ile kanserin tekrarlama riski azalır
Adjuvan tedavi, kanser hastalığında ana tedaviye yardımcı bir tedavi yöntemidir. Örneğin; meme kanserinde ana tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir. Eğer meme kanseri erken evrede vücudun değişik bölgelerine yayılmadan tespit edilmişse ana tedavi, memenin bir kısmını veya tamamını ve koltukaltı lenf bezleri alınarak gerçekleştirilen cerrahi müdahaledir. Cerrah, gelecekte hastalığın yenileme ihtimalini hesap edip azaltacak bir tedavi yönteminin olup olmadığını öğrenmek için hastayı tıbbi onkoloji uzmanına yönlendirir. Bu aşamada hasta, memedeki tümörün boyutuna, tümörün özelliğine, karakterine ve koltukaltı lenf bezlerine yayılımına bakılarak değerlendirilir. Bu yenileme ihtimalini belirleyen şey de aslında tümörün oluşumu sırasında gözle görülemeyen kanserli hücrelerin akciğer, karaciğer, kemik gibi meme ve koltukaltından daha uzak bölgelere gitmesidir. Evreleri dikkate alınarak her kanser hastalığı gelecekte yenileyecek anlamına gelmez. Ama genelde %10 ve üzerinde yenileme ihtimali olan hastalara tümörün özelliği dikkate alınarak hormona duyarlı ise hormonel tedaviler, kemoterapi, ve akıllı ilaç ilave edilir. Adjuvan adı verilen koruyucu tedavideki amaç, kanseri yenileyecek 30 hastanın saptanamadığı için 100 hastanın tamamının tedavi edilerek 30 hastanın bir kısmının hayatının kurtarılmasıdır.
Adjuvan tedavi hastaya iyi anlatılmalı
Meme kanserinde koruyucu amaçlı verilen kemoterapi, hormonel tedavi, akıllı ilaç tedavilerinin her biri yaklaşık %20-30 oranında yenileme riskini azaltır. Yine kolon (kalın bağırsak), akciğer, mide kanseri gibi kanser türlerinde cerrahi tedavi yapıldıktan sonra yenileme ihtimali yüksek olan hastalarda, ana tedaviye yardımcı olarak bu riski azaltan adjuvan tedaviler (kemoterapi) uygulanmaktadır. Koruyucu tedavi olarak uygulanan kemoterapi, hormon tedavisi ya da akıllı ilaç tedavisi tüm vücudu etkileyen sistemik tedavilerdir. Adjuvan radyoterapi tedavisi ise, bölgesel yenileme ihtimali yüksek hastalarda tümörün yerleşim yerinde yenileme ihtimalini azaltır. Adjuvan tedaviye bağlı yan etkiler, uygulanan standart kanser tedavilerinden farklı gelişmez, birçoğu için tedavi süresince önlem alınması mümkündür. Hasta ve yakınının adjuvan tedavi mantığını anlaması çok zor bir durumdur. Bu nedenle, çok kapsamlı bir şekilde hasta ve ailesine adjuvan tedavinin neden gerekli olduğu anlatılmalı, mümkünse olumlu ve olumsuz yönleri konuşulmalıdır. Hedefin ne olduğu hasta tarafından ne kadar iyi anlaşılırsa, problemlerle mücadele etmek veya gelecekte doğabilecek olumsuz bir takım durumların önüne geçmek o kadar kolay olacaktır.
Kolesterolün diyet, egzersiz ve ilaçla kontrol altına alınabilecek bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Servet Öztürk, ilaçların gereksiz kullanımının zararlı olduğunu söyledi
Sağlıklı bir yaşam için kolesterol seviyesinin kabul edilebilir sınırlarda tutulması çok önemli. İlaç kullanımındaki en önemli yanlışı; “Sigarayı bırakma, diyet ve egzersizle kolesterolün ne kadar düşürülebileceği değerlendirilmeden hastanın ilaçla tedavi kapsamına alınmasıdır” diyen Memorial Şişli Hastanesi Girişimsel Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Servet Öztürk, kolesterol ilaçlarının gereksiz kullanımının, hasta için zararlı olabileceğini söyledi.
Kolesterolün; birçok hücre ve hücre içi yapının bileşiminde yer alan, hormonlarda ve diğer vücut fonksiyonlarında önemli rol oynayan yapı taşı olduğunu hatırlatan Prof. Öztürk, “Kolesterolün olmaması halinde; sinir ve sindirim sistemi ile cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenir. Özellikle çocukluk çağındaki beslenme kolesterolden zengin olmalıdır. Özellikle bu dönemdeki kolesterol eksikliği gelişme bozukluğu ve zeka geriliğine yol açabilir. Ancak sağlıklı bir yaşam için kolesterol düzeyinin, olması gereken seviyede tutulması çok önemlidir” dedi. ‘KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİR’
Kalp hastalığı kanıtlanmış kişilerde, kötü huylu kolesterol (LDL) değerinin 100’ün altında olması gerektiğini, kalp hastalığı olmayan ancak yüksek risk faktörleri olan kişilerde de LDL değerinin 130’un altında olmasının hedeflendiğini vurgulayan Öztürk, şu bilgileri aktardı: “Kalp hastalığı olmayan ve risk faktörleri bulunmayan kişilerde HDL 60 veya üzerindeyse, LDL değerini 130’un altına indirmek gerekli değildir. Kolesterolün; iyi huylu (HDL), kötü huylu (LDL) ve alt grupları vardır. Bunların seviyeleri ve birbirlerine oranı hastalık gelişiminde belirleyicidir. En önemli damar sertliği nedeni, HDL’nin düşük LDL’nin yüksek olmasıdır. Pek çok parametre içinden en sık söz edileni LDL seviyesidir. Ancak kişinin total kolesterolü yüksek bunun yanında HDL’si de yüksekse, LDL için tedavi gerekmeyebilir. ‘KONTROL ALTINA ALINMALI’
Kolesterol seviyesinin artışı, damar sertliği ve beraberinde kalp damar hastalıklarının oluşmasına zemin hazırlar. Kolesterolün uygun seviyeye düşürülmesi, damar sertliğinin kontrol altına alınmasında önemli bir yarar sağlar. Damar sertliği yalnızca kalp damar hastalıklarında değil; beyin, bacak, böbrek ile vücuttaki bütün damarlarda hasar oluşumuna yani damar tıkanmasına yol açabilir. Yüksek kolesterol tedavisinde hasta laboratuvar testleri ile birlikte kardiyoloji uzmanı tarafından yakın takipte olmalıdır. LDL değerinin düzeyi, olması gereken kolesterol seviyesinde belirleyicidir. Tedavide ideal olarak hedeflenen LDL’nin bypassolan veya koroner anjiyoplasti geçirenlerde, diyabet hastalarında ve 65 yaşın üstünde olan kadınlarda 100’ün altına düşmesidir. Bypass veya koroner anjiyoplasti geçiren hastalarda son yıllarda 80 hatta 70’e kadar düşürülmesi tavsiye edilmektedir. ‘ İLAÇ GEREKEBİLİR’
Diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişikliklerine rağmen kolesterol seviyesi belli bir düzeye çekilemeyen hastalarda, ilaçla tedavi gerekli olabilir. Ancak bu durum kolesterolü normal seviyede olan kişiler için geçerli değildir. Kolesterol ilaçlarının yerinde ve doğru kullanımı çok önemlidir. Kolesterol yüksekliği tedavisi mutlaka yaşam şartlarındaki değişiklikle birlikte olmalıdır. Bu olmadan uygulanacak ilaç tedavisi iyi bir çözüm değildir. Etkili olan her ilacın da aynı değerlerde istenmeyen etkileri olabilir. Kolesterol ilaçlarının da binde bir oranında olan bazı yan etkileri bilinmektedir. Ancak ilaçların kesilmesi ile bu sorunlar ortadan kalkar ve kalıcı hasara neden olmaz.”
Sayısız faydası olan enginar, özelikle anneler tarafından çocuklarına mutlaka yedirilmesi gereken, olmazsa olmaz bir sebze. Hatta 40 gün üst üste enginar yiyerek yapılan enginar kürü, karaciğeri güçlendiriyor
Beslenme ve diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan anlattı:
Enginar için mucize bir besin dersek abartmış sayılmayız. Son yıllarda yapılan birçok çalışmada sayısız faydası olduğu anlaşılan enginar, özelikle anneler tarafından çocuklarına mutlaka yedirilmesi gereken, olmazsa olmaz bir sebze olarak algılanıyor. Hatta yılda bir kere 40 günlük enginar kürü yapanlara her geçen gün daha çok rastlanıyor.
40 gün üst üste enginar yiyerek yapılan enginar kürünün amacı; karaciğeri güçlendirmek; çünkü enginar yapısında bulunan antioksidanların yardımıyla, vücudumuzdaki birçok toksin maddeyi uzaklaştırır, karaciğeri güçlendirir. Toksin madde uzaklaştırmak için 40 gün üst üste enginar yemek ne kadar etkili bilinmez; ama en son The University of Reading’de yapılan bir araştırmada çıkan sonuçlar enginarın tahtını güçleniyor.
Yapılan çalışmada;
1- Enginarın yüksek miktarda antioksidan içerdiği doğrulanıyor. Enginarın içeriğinde bulunan quersetin ve rutin isimli antioksidanlar kansere karşı vücudumuzu koruduğu gibi aynı zamanda da kalbi güçlendiren özellik gösteriyor.
2- Enginarda bulunan ‘siyanik asit’ adlı madde kötü kolesterolü düşürüyor ve iyi kolesterolün salgılanmasını arttırıyor. Bu da kalp damar sağlığı için ilaç niteliğinde bir fayda demek.
3- Enginarda bulunan yüksek oranda lif yapısı kan şekerinin dengelenmesinde etkilidir. Şeker hastaları için zeytinyağlı veya etli yapılmış enginar yemeği, beslenme kalitesini çok güçlendirir. Şeker kontrolünde pozitif etki gösterir.
4- Enginarın karaciğeri güçlendirdiği savı, yeni çalışmalarda da doğrulanıyor.
5- Enginar yüksek tansiyona karşıda vücudumuzu güçlendiriyor. Enginarın yapısında bulunan potasyum minerali vücutta bulunan sodyum-potasyum dengesinde etkili olup tansiyonun normal seviyelere gelmesinde etki ettiği saptanmış.
‘SALATA OLARAK DA YİYİN’
Enginardan en büyük faydayı sağlamak için; mevsiminde öğlen veya akşam yemeğinde tüketmeliyiz. Zeytinyağlı enginara ilave edilen; havuç+ patates+ bezelye içeren garnitür besin değerini ve lezzetini arttırır. Ayrıca kuşbaşı etli bir garnitür hazırlayıp etli enginar yapıp ana yemek olarak da tüketebilirsiniz. Enginarın kabuğunu soymadan yapılan enginar dolması da Türk yemeği klasiklerimizden biridir. Enginarı salata şeklinde de tüketebiliriz.