Etiket: kanama

  • Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Kürtaj kararı almak çok zor. Ya kürtaj zorunluysa? Hangi yöntemler uygulanabilir? Kürtaj riskli mi? Kürtaj olan kadınlar yeniden hamile kalabilir mi? Kürtajla ilgili tüm kadınların aklındaki soruların yanıtları.

    Kürtaj nedir?

    Kelime anlamı olarak kazımak demek olan kürtaj, rahim içinde her türlü yabancı maddeyi çıkarmak için kullanılan tıbbi işlemdir. Genel anestezi altında, hastane koşullarında yapılması gerekir.

    Kürtaj en çok bebek almak için uygulanır. Ancak, rahim içinde bir kanama ya da anormallik olduğu durumlarda da yapılabilir. Buna halk arasında parça almak denir.

    Kürtaj hangi durumlarda gereklidir?

    Gebeliğin erken döneminde tespit edilen anomalilerde, bebeğin gelişimini tamamlayamayacağı ya da bebeğin rahim içinde öldüğü durumlarda kürtaj yapılır. Ölü bebeğin rahim içinde kalması anneye zarar verecektir.

    Bebeğin kalbinin durmasına rağmen devam eden gebeliğe cansız gebelik denir. Bu durum, ilk üç ayda pek çok hamilelikte görülebilir. Gebeliklerin yüzde 15 i düşükle sonuçlanır. Bu düşüklerin sebebi de bebeğin hayatla bağdaşmayan sakatlıklarıdır. Yani bebek sakat olduğu için kalbi durur. Bu durum doğal seleksiyon olduğu için, ilk üç aydaki düşüklere doktorun da yapabileceği bir şey yoktur.

    Kürtaj teknikleri nelerdir?

    Kürtajın ne için yapıldığına göre teknikleri de değişir. Vajinal kanama, ağrı, enfeksiyon gibi bir anormallik sebebiyle yapılıyorsa, yani parça alma amaçlı bir kürtaj ise, kürek denilen demirden aletlerle genel anestezi altında yapılır.

    Mikro kürtaj, yine parça alma amaçlı olarak, çok ince bir plastik boruyla rahim ağzından girilip hiç anestezi uygulanmadan yapılır.

    Çocuk alma amaçlı teknikler nelerdir?

    Vakum tekniğiRahim ağzından içeri girilip vakumla gebelik materyalinin temizlenmesidir.
    Kürek yöntemiKaşık şeklindeki aletlerle gebelik materyalinin alınmasıdır. Bu, artık çok kullanılan bir yöntem değildir. Vakumla alındıktan sonra, içeride vakumun ulaşamadığı bazı bölgeleri temizlemek için kaşık kullanılır.

    Vakumun daha çok tercih edilmesinin sebebi, ileriye dönük anormallik bırakma ihtimalinin, yani travma riskinin daha az olmasıdır. Kaşıkla alındığında, rahmin iç dokusunun, yani bebeğin tutunduğu bölgenin tamamen alınmasından dolayı sonradan birtakım yan etkilerin ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.

    Kürtaj operasyonu geçiren biri ne kadar sürede iyileşir?

    Kürtaj işlemi ortalama beş dakika sürer. Hastayı genel anestezinin etkisinin geçmesi için bir saat gözlem altında tutmak gerekir. Daha sonra günlük hayatına dönebilir.

    Kürtajda ağrı hemen hemen hiç olmaz; olursa da ağrı kesicilere cevap veren bir ağrıdır bu.
    Adet kanamasından daha az miktarda vajinal kanama olabilir. Bu kanama bir hafta-10 gün kadar sürebilir.
    Kürtaj olan kişi, bu işlemden ortalama bir buçuk ay sonra tekrar adet olabilir. Kürtajdan sonraki bir hafta kanama devam ediyorsa cinsel ilişki yasaklanır. Çünkü bu dönemde rahim, enfeksiyonlara karşı açık durumdadır; dolayısıyla enfeksiyonlara neden olabilecek cinsel ilişki, deniz, havuz gibi aktiviteler yasaklanır.

    Tampon kullanımı kürtajdan sonra sakıncalı değildir; ancak çok sık sık değiştirilmesi, hijyen kurallarına uyulması gibi koşullar yerine getirilmelidir. Fakat kürtajdan sonra görülen kanama, tampon kullanmayı gerektirecek bir kanamadan daha azdır.

    Kürtajın riskleri var mı?

    Yapılan her tür cerrahi işlemin olabileceği gibi kürtajın da bir yan etkisi olabilir. En klasik yan etkisi enfeksiyon ve kanama ortaya çıkmasıdır.
    Bunun yanında, kürtaj körlemesine yapılan bir işlem olduğu için rahmin delinme ihtimali vardır. Ancak bunlar seyrek rastlanılan komplikasyonlardır. Bin vakadan bir ya da ikisinde görülür.

    Kürtaj her durumda yapılabilir. Ancak gebeliğin ilerlediği, bir enfeksiyon oluştuğu dönemlerde rahim çok daha hassaslaştığı için bir komplikasyon çıkma ihtimali daha yüksektir ve bu nedenle çok daha dikkatli olmak gerekir.

    Anesteziye Bağlı Riskler

    Lokal anestezi ile yapılan işlemlerde en önemli risk işleme başlarken rahim ağzı özel bir alet yardımı ile tutulduğunda duyulan ağrı nedeni ile ani tansiyon düşmesi ve bayılmadır. Vazovagal senkop adı verilen bu durum oldukça sık görülür. Yine duyulan çekilme hissi nedeni ile bulantı ve kusma görülebilir.

    Genel anestezinin riskleri ise hastanın yaşı, genel sağlık durumu, var olan sistemik hastalıkları, alerjik öyküsü gibi faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerden doğan riskleri en aza indirmek için genel anestezi mutlaka ve mutlaka bir Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanı tarafından verilmelidir. Bu uzman hastanın durumuna göre en uygun ilaç ya da ilaçları seçecek bilgi ve tecrübeye sahiptir. Genel anestezi ile yapılacak olan işlemlerin muayenehane ya da poliklinik değil hastane şartlarında yapılması daha uygun olur.

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    İşleme Bağlı Riskler

    Rahimin delinmesi (Rüptür)

    Gebe bir rahim, gebe olmayan bir rahim´e göre çok daha yumuşaktır. Bu nedenle işlem esnasında yapılan dikkatsiz ve sert bir hareket rahimin delinmesine neden olabilir. Rahim delindiği fark edildiğinde hemen işleme son verilir ve hasta izlemeye altına alınır. Eğer delinen bölgeden karın boşluğu içine kanama oluyor ise hastada spesifik belirtiler ortaya çıkar. Bu durumda acil ameliyat gereklidir. Hastanın karın boşluğu açılarak delinen yer onarılır. Çoğu rüptür vakasında delinme uterusun fundus bölgesinden olduğu için kanama olmaz ve delinen bölge bir süre sonra kendiliğinden kapanır. Eğer işlem esnasında rüptür olduğu fark edilmez ise barsaklar, mesane, rektum gibi organlar hasar görebilir ve bu durumda hastada hayati tehlike yaratacak boyutlara varabilecek riskler doğar. Bu durumda acil bir ameliyat ile zedelenen dokuların onarılması hayat kurtarıcıdır.

    Rahim delinmesi işlem dikkatli yapıldığı durumda son derece nadir görülen bir komplikasyondur. Risk gebelik yaşı büyüdükçe artar.

    Hamileliğin hangi aşamasında kürtaj yaptırılabilir?

    Kürtaj, yasal olarak hamileliğin 10 uncu haftasına kadar yapılabiliyor. Ancak son sınır, bebeğin vajinadan çıkarılacak döneme gelmesine kadardır.

    Anne sağlığını tehdit eden bir zorunluluk olduğunda, 15 inci haftaya kadar yapılabilir. Bu haftadan sonra bebeğin alınmasını gerektiren bir anomali söz konusu ise vajinal doğum yaptırılması gerekir.

    14-15 inci haftadan sonra kürtajın kullanılmamasının sebebi, bebeğin iyice gelişmesi, kemiklerinin gelişmesi, parçalayarak çıkarmanın zorlaşması ve komplikasyon ihtimalinin artmasıdır.

    Gebelik ilerlediği, rahim duvarları inceldiği ve hamilelikte rahim çok yumuşak olduğu için kürtaj esnasında rahmi delmek çok daha kolaylaşır. Dolayısıyla ilerleyen dönemlerde kürtaj yöntemi kullanılmaz.

    Kürtaj yaptıran biri yeniden hamile kalabilir mi?

    Kürtaj yaptıran birinin yüzde 99,9 tekrar hamile kalmasında problem çıkmaz. Kürtajın bir komplikasyonu olduğu durumlarda; rahimde delinme, enfeksiyon, enfeksiyona bağlı olarak tüplerin tıkanması, rahim içinde yapışma durumlarında, hamile kalmakta zorluklar yaşanabilir.
    Bu durumlarda tedaviden sonra hamilelik mümkün olur. Ancak, bunlar seyrek olarak görülür. Kürtaj, uygun olmayan koşullarda yapıldıysa, rahim ağzını, kanalını tahriş edici uygulamalar yapıldıysa, ileride düşük ihtimalini artırıcı sebepler ortaya çıkabilir. Bu da nadiren rastlanılan durumlardandır. Kürtaj yaptırmanın belli bir sınırı yoktur, ancak mümkün olduğu kadar az yaptırmak gerekir. Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir.

    İlgili konular ;
    Kürtaj yaptırmam gerekiyor, sorularım var..
    Kürtaj sonrası hamilelik
    Jinekoloji

  • Çikolata Kisti (Endometriosis) ve Tedavisi Prof.Dr.Recai PABUÇCU

    Çikolata Kisti (Endometriosis) ve Tedavisi Prof.Dr.Recai PABUÇCU

    Endometriosis hastalığının anlaşılabilmesi için endometrium dokusu ve kadınların aylık döngüsündeki değişikliklerinden kısaca bahsetmek gerekir:

    Rahim boşluğunu döşeyen epitel tabakasına endometrium dokusu (dölyatağı) adı verilmektedir. Endometrium dokusu, rahim iç duvarlarını ince bir tabaka halinde döşemektedir. Endometrium hücreleri ve bağdokusu (stroma) hücrelerinden oluşan bu doku hamileliğe hazırlık için her ay siklik değişiklikler geçirmektedir. Adet döneminde endometrium dokusu parçalanarak dökülmekte, adet kanı ile rahim ağzı ve vajina yoluyla dışarı atılmaktadır. Bununla beraber, kadınların önemli bir kısmında adet kanı tüplerin içinden geçerek karın boşluğuna da az miktarda geçmektedir. Adet kanının geri akımıyla (retrograd) karın boşluğuna geçen parçalanmış endometrium dokusu vücudun bağışıklık sistemine ait “makrofaj” hücreleri tarafından ortadan kaldırılmaktadır.

    Endometrium dokusu her ay kendini yenileme ve dökülme fazlarından geçmektedir. Bu değişiklikler beyinden ve yumurtalıklarda salgılanan hormaonların etkisiyle olmaktadır. Endometrium tabakası adet sonrası dönemde ince iken (3-5mm), takip eden günlerde ise hormonal etkilerle giderek kalınlaşarak 9–15 mm’ye kadar kalınlaşmaktadır. Adet bitimiyle endometrium dokusu rejenere olur ve giderek kalınlaşır. Yaklaşık olarak yumurta çatlamasından sonraki 5.-6. günlerde oluşan embriyo rahim boşluğuna ulaşmaktadır. Bu günlerde endometrium hamilelik için hazır hale gelmiş olması gerekmektedir; aksi halde embriyo endometriuma yerleşemez ve hamilelik oluşmaz.

    Endometriosis, rahim iç dokusunu (dölyatağı) oluşturan endometrium hücrelerinin, bu bölge dışındaki yerlerde yerleşmesidir. Endometrium hücrelerinin rahim iç bölgesi dışında yerleştiği alanlara ise ‘endometriosis odağı’ denilmektedir. Endometriosis odakları az sayıda olabileceği gibi ağır formlarında çok yayagın olarak bulunmaktadır.

    Normalde sadece rahim iç tabakasında bulunan endometrium dokusunun nasıl olup da başka alanlara yerleştiği kesin olarak bilinmemektedir. Yukarıda anlatıldığı gibi adet kanının geriye akımı ile karın boşluğuna geçmesinin önemli rol oynadığı bilinmektedir. Ancak, kadınların önemli bir kısmında geriye akım var iken, neden sadece bir kısmında endometriosis hastalığının oluştuğu bilinmemektedir. Karın boşluğuna ulaşan endometrium dokularını parçalayıp yok etmesi gereken bağışıklık sisteminin yetersizliği suçlanmaktadır. Sonuç olarak yok edilemeyen endometrium dokusu rahim dış yüzeyine, yumurtalıklara, tüplere, alt karın boşluğu zarlarına (periton), barsak yüzeylerine tutunarak yerleşmektedir. Retrograd akım endometriosis odaklarının oluşmasındaki en güçlü teori olmakla birlikte başka mekanizmaların da rol oynadığı düşünülmektedir (metaplazi teorisi, hematojen yayılım v.s.)

    Çikolata kisti yani endometriosis hakkında merak edilenler… Kadınlarda kısırlığa da neden olabilen çikolata kisti ihmal edilmemesi ve kısa zamanda tedavisinin yapılması gereken bir rahatsızlık. Çikolata kisti hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak istiyor, kistin kimlerde daha sık görüldüğünü, tedavisi. Çikolata kisti, belirtileri ve tedavisi aşağıdaki yazıda yer almaktadır. Vücudun hangi bölgesinde çıkar ? Cinsel ilişkiyi engeller mi ? İltihap mıdır, fiziksel bir değişim midir ? Rahim nasıl değişime uğrar ? Hangi yaşlarda ortaya çıkar ? Doğum yapmış kadınlarda görülür mü ? Gebe kalamayanlarda çikolata kisti ihtimali daha mı fazladır ? Riski arttıran faktörler nelerdir ? Yanlış beslenme, sigara gibi faktörler etkili midir ? Vücut nasıl kist oluşturur ? Ağrı duyulur mu ? Kanama olur mu ? Cinsel ilişki sırasında nasıl bir rahatsızlık yaşanır ? İlerleyen safhalarda hastaya nasıl bir zarar verebilir ? İlerleyen safhalarda neler yaşanır ? Erken teşhis önemli midir ? Ameliyat mı ilaç tedavisi mi tercih edilir ? Zor bir ameliyat mıdır ? Hangi durumlarda rahim ve yumurtalık alınır ? Kist yeniden tekrarlayabilir mi ? Önlem almak mümkün mü ? Hangi ilaçlar etkili olabilir ? Hangi sıklıkta kontrol edilmelidir ?

     

    Çikolata Kisti (Endometriosis) ve Tedavisi

    – Çikolata kisti nasıl tedavi edilir?
    – Çikolata kistinin belirtileri nelerdir?
    – Çikolata kisti tedavi edilmezse ne olur?
    – Çikolata kisti neden olur?
    – Çikolata kisti nedir?
    – Çikolata kisti kimlerde daha çok görülür?
    – Çikolata kisti tedavisinde başarı kesin midir?

    Görülme sıklığı

    Endometriosis hiç bir şikayeti olmayan, tedavisiz gebe kalabilmiş kadınlarda da bulunabildiğinden bu hastalığın kadınlarda görülme sıklığı kesin olarak bilinmemektedir. Tanısı laparoskopi veya ameliyat ile konulduğundan, bildirilen oranlar değişkenlik göstermektedir. Ancak, doğurganlık çağındaki kadınlarda görülme sıklığı %10 tahmin edilmektedir. Hamile kalma problemi olmayan kadınlara bu oran düşük iken (%1-5), gebe kalamama (infertilite) nedeniyle başvuran kadınlarda bu oran % 20-40’lara çıkmaktadır.

    Endometriosis odakları nerede ve nasıl görülmektedir ?

    Endometriosis karın içinde ve genital organlar üzerinde çok değişik tipte lezyonlara yol açmaktadır. Bu lezyonların yaygınlığına göre Evre I-II-III-IV olarak sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma bizzat laparoskopi sırasında lezyonların yerleşimi ve yaygınlığına göre yapılmaktadır. Laparoskopi yapılmadan endometriosis tanısı ve evresini tahmin etmek mümkün değildir. Minimal-Hafif (Evre I-II) endometriosis’te hastalık daha sınırlı ve başlangıç döneminde iken, Orta-Ağır (Evre III-IV) formlarında endometriosis daha yaygındır. Evre III-IV’de, genellikle karın içersinde ileri derecede yapışıklıklar ve çikolata kistleri bulunmaktadır. Her zaman geçerli olmamakla birlikte genellikle hastanın şikayetleri (kasık ağırısı, şiddetli adet sancısı, ilişkide ağrı, çocuk sahibi olamama v.s) endometriosis evresi ile orantılı olarak artmaktadır. Bununla birlikte, çok ileri endometriosiste şiddetli belirtiler olmayabileceği gibi, çok hafif formlarında şikayetler ciddi ve dayanılmaz olabilir.

    Endometriosis odaklarının yerleşim bölgeleri görülmektedir. En sık yumurtalıklarda görülür, daha sonra sırası ile rahim arkasındaki Douglas çukurunu örten periton zarında, rahmi yerinde tutan bağlarda, tüplerde, ince-kalın barsaklarda, mesanede, rahim ağzı, vajina ve dış genital organlarda görülmektedir. Nadiren göz, akciğer gibi genital organ dışı yerleşimleri de görülmektedir.

    Laparoskopi operasyonu sırasında her iki yumurtalıkta çikolata kisti görülmektedir.

    Endometriosis odakları küçük, koyu kırmızı-mavi-siyah renkli, barut yanığına benzer oluşumlardır. Bu odaklar değişmeden kalabilir veya ilerleyebilir, bulundukları yerlerde reaksiyona neden olup etraflarındaki normal dokuları kendilerine çekerek onlara yapışabilir (örneğin rahim ve barsak sıkı bir şekilde birbirine yapışabilir) veya organlar arasında ince-kalın fibröz bantlar şeklinde yapışıklıklara yol açabilirler. Bu yapışıklıklar herhangi bir şikâyete veya kısırlığa yol açmayabileceği gibi, özellikle tüpler ve yumurtalıklar arasında yoğun yapışıklıklar hamile kalmayı zorlaştırabilir veya tamamen engelleyebilir. Bu yapışıklıklar yumurtanın tüplerin içine alınmasını, tüplerin içindeki yolculuğunu engelleyebileceği gibi dış gebelik rsikini de arttırmaktadır. Ayrıca, normal anatomik bütünlüğün bozulması, organlardaki çekilmeler, yapışıklıklar ve yer değiştirmeler şiddetli ağrılara yol açabilmektedir. Bu ağrılar belli dönemlerde (adet döneminde, ilişki esnasında) kadını rahatsız edebilir veya sürekli olabilir.

    Yumurtalıkların yüzeyinde başlayan endometriozis odakları bazen her adet döneminde yumurtalık dokusu içine kanayarak çikolata kisti (endometrioma) oluşumuna neden olabilir. Her adet döneminde nasıl rahim içerindeki endometrium dokusu hormonal değişiklikler ile kanayarak dökülmekteyse, yumurtalıktaki endometriosis odakları da kanayarak kistin zaman içersinde büyümesine yol açmaktadır. Bazen her iki yumurtalıkta çapları 10 cm büyüklüğüne kadar büyüyebilen çikolata kistleri bulunmaktadır. Ultrason muayenesinde çikolata kistlerinin tipik görünümleri vardır.

    Ultrason incelemesinde sol yumurtalıkta saptanan yaklaşık 10 cm çapında çikolata kisti (endometrioma).

    Endometriosis hastaları hangi şikayetlerle doktora başvurmaktadır ?

    En sık başvuru nedeni şiddetli ağrı ve infertilite (gebe kalamama) olmaktadır. Hastanın ağru şikâyeti periodik veya sürekli olabilir. ?iddetli kasık ve/veya bel ağrısı (kronik pelvik ağrı), adetlerin aşırı sancılı olması (dismenore), cinsel ilişkinin ağrılı olması (disparoni) veya makata vuran ağrı gibi tipik şikâyetleri olabileceği gibi hasta ağrısını atipik şikâyetlerle de dile getirebilir. Düzensiz adet kanaması, kabızlık, barsak tıkanıklıkları gibi şikayetler de yapabilmektedir. Ayrıca, hastanın hiç bir şikayeti olmadan rutin jinekolojik ve ultrason muayenesi sırasında çikolata kisti tespit edilebilir.

    Endometriosis ve Kısırlık ilişkisi

    İnfertilite (gebe kalamama) endometriosis hastalarını etkileyen önemli bir sorundur. Bu hastaların tedavisiz hamile kalmaları mümkün olmakla birlikte, özellikle hastalığın ileri evrelerinde genellikle cerrahi veya infertilite tedavileri ile yardımcı olunmaktadır. Infertilite tedavisi amacıyla ovülasyon indüksiyonu ve aşılama ilk aşamada uygulanmalıdır. Bu tedaviyle sonuç alınamayan hastalara sonraki aşamada tüp bebek uygulanmaktadır. Çikolata kisti veya endometriosis nedeniyle laparoskopi veya ameliyat yapılan hastalara cerrahi sonrası 1 yıl doğal yollarla gebe kalmaları önerilmektedir. Bu süre içinde doğal yollarla gebe kalamayan veya operasyon sırasında hamile kalmalarını engelleyecek ileri problemler saptanan hastalara tüp bebek yöntemi uygulanmaktadır.

    Çikolata Kistleri

    Endometriosis hastalığının infertiliteye yol açmasının başlıca nedenleri şunlardır:

    • Organlar arasında yapışıklıklar oluşması (özellikle, rahim, tüpler, yumurtalıklar ve barsaklar arasında)
    • Tüplerde tıkanıklılara neden olabilir
    • Çikolata kistleri olduğunda yumurtalıklarda sağlam dokuyu azaltmakta veya yumurtalıkların rezervini etkilemektedir.
    • Yumurtlalıklarda folikül gelişimi bozulmakta, hormonal düzensizlikler neden olmaktadır (luteal faz yetmezliği)
    • Embriyonun, sağlıklı gelişimini ve tutunmasını bozmaktadır.
    • Bağışıklık sisteminde değişikliklere yol açmaktadır.

    Endometriosis Tedavisi

    Endometriosis tedavisi genellikle 3 nedenle yapılmaktadır:

    • Ağrı
    • Infertilite (kısırlık)
    • Çikolata kisti

    Hastaların önemli bir kısmında birkaç neden birlikte bulunmaktadır. Kadının bekâr veya evli oluşu, çocuklarının olup olmadığı veya ilerde çocuk isteyip istemediği, yaşı ve şikâyetlerin şiddeti, tedavi seçimi ve izlenecek yol açısından önemlidir. Ayrıca, çocuk isteği varsa eşinin sperm analizi de değerlendirilmelidir.

    Tedavi şekilleri nelerdir ?

    Kişiden kişiye değişebilen tedavi seçenekleri vardır:

    1. Tıbbi tedavi
    2. Cerrahi tedavi
    3. Tıbbi + Cerrahi tedavi
    4. Tüp bebek uygulamaları

    1. Medikal (ilaçla) tedavi

    Özellikle ağrı şikâyetinin giderilmesi için kullanılmaktadır. Doğum kontrol hapları, GnRH analogları, danazol, progestinler gibi hormonal etkili ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar endometriosis odaklarının baskılanması ve ağrının giderilmesi amaçlanmaktadır. Ancak ilaçlarla endometriosis odaklarının tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmadığı gibi hastalar ilaç tedavisinden sınırlı derecede yarar görmektedirler.

    Bunların arasında en etkili olan ilaç türü GnRH analoğu adı verilen iğnelerdir. GnRH analoglarının etkisiyle hipofiz bezi ve dolayısıyla yumurtalıklar baskılanmakta ve “yalancı menopoz” durumu oluşturulmaktadır.

    Endometriosis odakları hormonal etki altında geliştiğinden, yumurtalık hormonlarının baskılanması sonucu bu odaklar gerilemekte ve ağrı azalmaktadır. Bu ilaçlar genellikle ameliyattan önce veya sonra 3-6 aylık dönemlerde kullanılmaktadır. Aylık veya 3 ayda bir yapılan iğneler şeklindedir. Yan etkileri nedeniyle, bu ilaçların 6 aydan daha uzun kullanılması önerilmemektedir. Doğum kontrol hapları veya progestinler daha uzun sürelerle kullanılabilir. Genellikle, ilaçlar kesildikten sonra şikayetler tekrar başlamaktadır.

    Günümüzde ilaç tedavisinin infertilite açısından yararlı olmadığı belirlenmiştir. Bu ilaçlar kadının gebe kalmasına herhangi bir etki yapmadığı gibi zaman kaybına yol açmaktadır.

    2. Cerrahi tedavi

    Endometriosisin yol açtığı ağrı, çikolata kisti ve infertilite varlığında öncellikli tedavi yöntemi cerrahi yaklaşımdır. Cerrahi tedaviye karar verildiğinde mümkün olan her hastada, laparoskopik cerrahi tercih olmalıdır.

    Laparoskopi imkanı yoksa veya cerrahın deneyimi yeterli değilse açık ameliyat ile endometriosis tedavisi yapılabilmektedir. Laparoskopik cerrahinin klasik açık ameliyatlara göre pek çok avantajı vardır. Özellikle ilerde çocuk isteği olan hastalarda laparoskopik operasyonun bu konuda çok deneyimli ekipler tarafından yapılması gerekmektedir.

    Endometriosis hastalığının cerrahi tedavisinde amaç endometriosis odaklarının mümkün olduğunca yakılması veya tahrip edilmesi, oluşmuş yapışıklıkların giderilmesi, yumurtalıklarda çikolata kisti (endometrioma) varsa çıkartılması ve bozulan anatominin tekrar normale getirilmesidir. Endometriosis odaklarını tahrip edilmek için elektrik enerjisi veya lazer kullanılmaktadır. Özellikle yaygın endometriosis varlığında lazerin diğer yöntemlere göre belirgin bir üstünlüğü vardır. Karın içi ve genital organlar arasında oluşmuş yapışıklıkların giderilmesi ve bu yapışıklıkların tekrardan oluşmasını engellemek için gerekli önlemler alınmalıdır.

    Laparoskopik cerrahide çikolata kisti tedavisi için çeşitli cerrahi teknikler uygulanmaktadır. Ancak kistektomi tekniği (kistin tamamen çıkartılması) en etkili tedavi yöntemidir. Laparoskopide kistin sadece aspire edilmesi (içindeki sıvının boşaltılması), kist duvarını çıkartmadan sadece duvarının yakılması şeklindeki uygulamalar, veya kistin eksik çıkartılması gibi durumlarda 6 ay–1 yıl içinde kistin tekrar oluşma riski belirgin olarak artmaktadır. Başarılı cerrahi tedaviden sonra çikolata kistinin tekrarlama ihtimali çok düşüktür. Eğer hastanın bir şikayeti yoksa, 3cm altındaki çıkolata kistlerinin takip edilmesi, büyümesi durumunda cerrahi olarak çıkartılması önerilmektedir. Çikolata kistlerinin ilaçla tedavisi başarısız olmaktadır. Sadece, ameliyat öncesi kistin küçülmesi ve ameliyatın daha kolay yapılması veya ameliyat sonrası dönemde ağrı şikâyetinin giderilmesi için ilaçlar kullanılmaktadır.

    Çikolata kisti çıkartılırken sağlam yumurtalık dokusunun korunması ve zarar verilmemesi son derece önemlidir. Özellikle genç veya ilerde çocuk sahibi olamak isteyen kadınlarda gereksiz ve yanlış olarak kist beraberinde sağlam yumurtalık dokusunun çıkartılması veya kist bulunan yumurtalığın tamamen alınmasından kaçınılmalıdır. Bu durumlarda kadının yumurtalık reservi ve doğurganlık potansiyeli azaldığı gibi erken menopoz da meydana gelebilir. Günümüzde bazı seçilmiş hastalarda cerrahi tedaviye ek olarak, ilaç tedavisi ameliyatttan önce çikolata kistlerinin küçültülmesi veya ameliyat sonrası 3-6 aylık sürelerle kullanılmaktadır.

    Kronik pelvik ağrı tanımı ile 6 aydan daha uzun süre devam eden ağrılar anlaşılmaktadır. ?iddetli kasık ve bel ağrısı, şiddetli adet sancısı veya ağrılı ilişki şikayeti olan kadınlarda laparoskopi sırasında ağrısını gidermeye yönelik ek işlemler de yapılmaktadır. Laparoskopik LUNA (laparoscopic uterine nerve ablation) veya presakral sinir ablasyonu ile ağrı duyumu taşıyan sinir uçları tahrip edilmektedir. Bu işlemler sonrası kadının ağrısında belirgin bir iyileşme olmaktadır.

    İnfertilite hastalarında ameliyat sonrası gebe kalma şansının en yüksek olduğu dönem ilk 1 yıldır. Ameliyat sonrası 1 yıl içersinde gebe kalamayan hastalara diğer tedavi opsiyonları sunulmalıdır. Laparoskopi sırasında infertiliteye yol açan tüm nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Lazer kullanılarak endometriosis odaklarının tahrip edilmesi, varsa yapışıklıkların giderilmesi ve tüplerin geçirgen hale getirilmesi, yumurtalıklarda çikolata kisti (endometrioma) varsa çıkartılması ve bozulan anatominin tekrar normale getirilmesi gerekmektedir. Gebe kalmak isteyen kadınlarda, ameliyat sonrası 1 içinde sonuç alınamadığı durumlarda diğer infertilite tedavilerine geçilmelidir. Eğer kadının eşinde sperm problemi varsa o zaman tedavinin seçimi farklı olabilmektedir.

    Genel prensip olarak çikolata kisti ve endometriozis operasyonlarını takip eden 6 ayda gebelik oluşmamışsa, tüpler açıksa, 2–3 kere yumurtlama tedavisi ve aşılamadan sonuç alınmazsa Tüp Bebek tedavisine geçilmelidir.

    Tüplerde problem varsa kadın yaşı 35 in üzerinde ise beklemeden derhal tüp bebek tedavisine geçilmelidir.

  • Kürtaj Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli

    Kürtaj Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli

    Kürtaj sonrası neler olabilir, kürtaj olan bir kadın nelere dikkat etmelidir? Kürtajdan sonra dikkat edilmesi gereken hususlar.

    Ağrı veya kanama durumunda hastaya antibiyotik, ağrı kesici veya kanama azaltıcı ilaçlar uygulanarak hasta tekrar evine yollanılır. Lokal anestezide hasta 15 dakikada içinde eve gidecek duruma gelebilir genel anestezide ise hasta 1 saat içinde eve gidebilecek duruma gelir.

    Kürtaj işleminden bir hafta sonra tekrar ultrasonografi ile rahim içi kontrol edilerek parça kalıp kalmadığına bakılır. Kürtaj işleminden sonra regl kanamalarına benzer kanamalar olabilir bu kanamalar 10-15 gün devam edebilen kanamalardır, telaş etmeye gerek yoktur. Bazı hastalarda ise hiç kanamayla karşılaşılmaz bu da normaldir. Kanama ile küçük kan pıhtıları ve adet sancısına benzeyen ağrılar olabilir bunlar normaldir.

    Kürtaj günü reglin ilk günü olarak kabul edilir. Kürtaj işlemi uygulandıktan sonra 4-6 hafta içinde reglin olması gerekir eğer 40 gün içinde regl kanaması görülmezse doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Kürtaj sonrası havuz, deniz, küvette banyo veya jakuzi gibi yerler yasaktır ayakta olarak ılık suyla duş alınabilir. Kürtaj işleminden sonra 2-3 hafta boyunca cinsel ilişki uygun değildir.

    İlgili Konular ;

    – Kürtaj yaptıran biri yeniden hamile kalabilir mi?
    – Hamileliğin hangi aşamasında kürtaj yaptırılabilir?
    – Kürtaj nedir?
    – Kürtaj operasyonu geçiren biri ne kadar sürede iyileşir?
    – Kürtaj teknikleri nelerdir?
    – Kürtajın riskleri var mı?
    – Kürtaj hangi durumlarda gereklidir?

  • Ovulasyon nedir ? Ovulasyon hakkındaki yanlış bilgiler.

    Ovulasyon nedir ? Ovulasyon hakkındaki yanlış bilgiler.

    Ovulasyon (yumurtlama) yumurtalıkta döllenme bekleyen olgunlaşmış yumurtaların döl yatağından (fallop tüpleri) serbest kalması, çatlaması ile meydana gelir. Bu arada rahim, rahim mukozası ile yumurtaya hazırlanır. Genelde bu yumurta 12-24 saat yaşar. Eğer gebe kalma, döllenme oluşmaz ise, döllenmemiş yumurta, rahim mukozası, ve diğer kan adet dönemi boyunca akınyla dışarı atılır. Eğer gebe kalma, döllenme meydana gelmiş ise, yumurta 6-12 gün rahim duvarına yerleşir.

    Anlaşılması gereken nokta; ovulasyon, gebe kalma konusunda anahtar konudur. Ovulasyon hakkında bir çok yanlış düşünce, kanı vardır. Ve bu gebe olma sürecindeki büyük engellerdendir. Burada size ovulasyon hakkındaki yanlış bilinen bazı efsanelerden bahsedeceğiz.

    Yanlış Bilgi #1: Her kadının ovulasyon tarihi (yumurtlama tarihi) adet tarihinin 14. günüdür.

    Başka bir yanlış bilgi olan “Her kadın 28 gün adet dönemi geçirir” efsanesinden dolayı böyle bir düşünce oluşmuştur. Her iki bilgi de yanlıştır. Ne her kadınının adet dönemi 28 gündür nede her kadının yumurtlama tarihi adet döneminin 14. günüdür. Kadınlarda adet dönemi genelde 24-35 gün arasında değişir. (bazı durumlarda daha da uzun sürebilir.) Kadınların büyük çoğunluğu adet döneminin 11. günü ile 21. günü arasında bir gün yumurtlarlar.

    Bir çok kadın tam ovulasyon tarihini belirlemek için bir çok yöntem kullanmaktadırlar. Bunlardan bazıları Ovulasyon Tahmin Kitleri, Doğurganlık İzleyiciler, VÜcut Isısı Ölçümü vb.

    Siz de sitemizde bulunana Ovulasyon-Yumurtlama tarihi hesaplama aracını kullanarak muhtemel ovulasyon döneminizi hesaplayabilirsiniz.

    Yanlış Bilgi #2: Kadınlar her adet döneminde birden fazla yumurtlama dönemi geçirebilirler.

    Ovulasyon-yumurtlama her adet döneminde sadece bir kere olur. Ovulasyonunu ikinci bir kere olma ihtimali neredeyse imkansızdır. Birden fazla yumurtanın olgunlaştığı durumlarda, yumurtaların birbirlerini 24 saat içinde bırakırlar. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi bu neredeyse imkansızdır. Yani her kadının her ay sadece bir ovulasyon dönemi vardır. Ve hamile kalmak için bu tarihin bilinmesi gerekir.

    Yanlış Bilgi #3: Kadınların ovulasyon tarihi her ay aynı gündür.

    Bir çok kadının adet döneminin ortasında yumurtlama olmasına rağmen, gerçek ovulasyon günü dönem dönem değişebilir. Bu ovulasyon dönemi hesaplamanın hamile kalma aşamasında neden çok önemli olduğunun diğer bir nedenidir.

    Yanlış Bilgi #4: Adet Kanaması kadının ovulasyon (yumurtlama) geçirdiğinin ispatıdır.

    Böyle birşey söz konusu değildir. Eğer kadınlarda ovulasyon (yumurtalama) olmuyorsa bile, hormonal dalgalanmaların sonucu olarak düzenli olarak adet görebilir. Aynı zamanda düzenli adet görmenin sebebi atılım kanamaları olabilir. Sonuç olarak bir kanının düzenli adet görmesi onun ovulasyon dönemine girdiği veya yumurtalama olduğu anlamına gelmez.

    Ovulasyon tarihi hesaplama için tıklayın

  • Kariyer, Çocuk, Menopoz Süreci Nasıl Tespit Edilir ?

    Kariyer, Çocuk, Menopoz Süreci Nasıl Tespit Edilir ?

    Kadında doğuştan varolan yumurta rezervleri; doğurganlık yaşı, bebek sahibi olma şansı veya menopoz süreci hakkında güvenilir bilgi kaynağıdır. Peki zaman içinde azalan yumurtalık rezervlerinin seviyesinin belirlenmesi mümkün müdür? Yapılan araştırmalar basit bir kan tahlili ile kandaki AMH hormonuna bakıldığında elde edilen değerler tüm bu sorulara güvenilir cevap oluşturuyor…

    Op. Dr. Güvenç Karlıkaya
    Bahçeci Fulya Tüp Bebek Merkezi

    ‘’Hem kariyer hem çocuk istiyorsunuz ve zaman konusunda kararsızlık yaşıyorsunuz. Geç kalmaktan da korkuyorsunuz… Ya da tüp bebek tedavi sürecinde bebek sahibi olma şansınızı merak ediyorsunuz… Ya da ‘menopoz sürecine girdim mi’ ikilemini yaşıyorsunuz?’’ Günlük yaşamda bu tür sorunlarla daha sık karşılaşır hale geldik. Çünkü özellikle son otuz yılda kadının sosyal hayata ve iş hayatına katılımının hızla artması, eğitim düzeyinin yükselmesi, kariyer planlaması gibi nedenler gelişmiş toplumlarda gebelik yaşının geciktirilmesi sonucunu doğurdu. Birçok aile çocuk sahibi olma planlarını daha ileri yaşlara bırakmakta, bunun sonucunda infertilite (kısırlık) sorunu ile daha sık karşılaşılmakta ve infertilite tedavilerine daha sık başvurulmaktadır.

    Basit Bir Kan Tahlili İle Yumurta Rezervinin Belirlenmesi İçin AntiMullerıan Hormon (AMH)Testi

    Kadın yaşının ilerlemesiyle gebe kalma şansının azaldığı ve düşük yapma riskinin arttığı bilinen bir gerçektir. Özellikle otuzlu yaşların ortalarından itibaren bu türde problemlerle karşılaşma riski gittikçe artış göstermektedir. Yapılan çalışmalarla anlaşılan bir diğer ilginç saptama ise bu risklerin ortaya çıkış zamanı ve artış hızı, kadının yumurtalık rezervinin yaşla azalma trendine birebir uyum göstermesidir.

    İnfertilite tedavileri, özellikle tüp bebek ve mikroenjeksiyon gibi, ileri tekniklerin başarılı sonuçlanabilmesinde en önemli etkiyi kadının yaşı ve buna bağlı olarak elde edilen yumurta sayısı ve kalitesi yapmaktadır. Bu nedenle, çiftler için çok büyük önem taşıyan bu tedavilerde, başarı şansını önceden değerlendirebilmek için yumurta rezervini ölçmeye yönelik bir çok kriter belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak bu belirteçlerin birçoğu (örneğin kandaki FSH değerleri gibi) farklı zamanlarda farklı sonuçlar verebildiği için yeterli bilgiyi vermekten uzak kalmıştır. Son yıllarda, Anti Müllerian Hormon (AMH) ölçümlerinin bu konuda daha çok yardımcı olduğu, kadının adet dönemlerinin farklı zamanlarında değerinin oldukça sabit kaldığı gözlemlenmiştir.

    AHM Hormonu Seviyesi Önemlidir!

    Gerçekte de, çok erken dönem yumurtalardan salgılanan bu hormon, kadının asıl yumurtalık havuzu hakkında bize daha doğru bilgiler vermektedir. Yapılan çalışmalar, kanda bakılan AMH değerlerinin, tüp bebek tedavisinde yumurtalıkların vereceği cevap konusunda bize önceden önemli bilgiler vermektedir. Düşük AMH değerlerine sahip kadınlarda yapılacak bir tüp bebek tedavisinde elde edilecek cevabın (muhtemel elde edilebilecek yumurta sayısının) düşük olacağını bilmek, hasta için en uygun olduğu düşünülen protokol seçiminde yardımcı olurken, hastanın bu yönde bilgilendirmesinde önemli bir parametre olacaktır.

    Kariyer, Çocuk, Menopoz Süreci Nasıl Tespit Edilir ? | 1 Yüksek AMH değerlerinde ise, hastadan en uygun cevabı alacak ilaç dozlarının ve protokollerinin belirlenmesi, yeterli sayıda ve kalitede yumurtalar elde edilmesine, buna bağlı olarak gebelik şansının artmasına neden olacaktır. Bununla beraber “ovaryan hiperstimulasyon sendromu” adı verilen ve tüp bebek tedavilerinde aşırı yumurtalık cevabı nedeniyle karın şişkinliği ve nefes alma güçlüğü gibi bazen şiddetli olabilen komplikasyonların ortaya çıkma olasılığı, yüksek AMH değerlerine sahip kadınlarda daha fazladır. Bu şekilde yüksek AMH değerlerine sahip kadınlarda, tedavilere uygun protokoller ve ilaç dozları ile başlamak, tüp bebek tedavilerinin bu en korkutan yan etkisini önlemede doktorlara en başından uyarıcı olacaktır.

    Aynı zamanda, AMH değerlerinin, menopoza giriş yaşını belirlemede belirleyici olabileceğine dair birçok çalışma bulunmaktadır. Beklenenden daha düşük AMH değerlerinde kadının ortalamalardan daha önce menopoza girme ihtimalinin arttığı gözlemlenmiştir.

    Her ne kadar bir kadının gebe kalma ihtimali veya menopoza girme süresi birkaç parametre ile kesin olarak belirlenemeyecek kadar karmaşık olaylar silsilesi olsa da, gebe kalma yaşını çeşitli nedenlerden erteleme eğilimi olan kadınların, bu türde parametrelerden yararlanmaları gelecek planlarını yapmakta onlara yardımcı olacaktır.