Etiket: kanama

  • Gebelik Belirtileri Nelerdir?

    Gebelik Belirtileri Nelerdir?

    Her gebelik kendine özgüdür, bu sebeple de her anne adayının yaşadığı belirtiler birbirinden farklıdır. Ancak yaygın olarak yaşanan gebelik belirtileri aşağıdaki gibidir:

    • Baş dönmesi

    Hamilelik süresince kan damarları genişler. Bu sebeple de tansiyon ani olarak düşebilir. Uzun süre oturduktan sonra ayağa kalktığınızda başınız dönebilir. Bu sebeple de uzun süre oturma ya da ayakta kalma durumlarında mutlaka dinlenme ya da pozisyon değiştirmek gerekmektedir.

    • Mide bulantısı ve kusma

    Anne adaylarının en yaygın yaşadığı sorunlardan biri mide bulantısı ve kusmadır. Hormonal değişimler bulantı ve kusmaya sebep olabilir. Bu durum genellikle sabahları yaşanmaktadır. Ancak günün her saatinde meydana gelebilir.

    • Memelerde büyüme veya hassasiyet

    Gebelik sürecinde vücutta hormonal değişimler meydana gelir. Bu sebeple de meme ucunda renk değişimleri, memelerde hassasiyet ya da ağrı söz konusu olabilir.

    • Halsizlik

    Hamilelik döneminde, vücudun iş yükü artar. Bu durumu desteklemek için ise metabolizma hızlanır. Bu sebeple de anne adayı her zamankinden daha yorgun ve halsiz hissedebilir. Bütün bunların dışında, hamilelik dönemi içerisinde progesteron şeklinde ifade edilen hormon, daha fazla salgılanır. Böylelikle de hormon yatıştırıcı etkisi ile yorgunluğu artırır. Bu sebepten dolayı halsizlik, yorgunluk ve normalden daha fazla uyuma ihtiyacı, hamilelik döneminin en sık karşılaşılan ve erken dönemde kendini belli eden olguların arasında bulunmaktadır.

    • Çok sık idrara çıkma

    Hamilelik sağlandıktan yaklaşık 10 gün sonra dahi, daha fazla tuvalete çıkma ihtiyacı hissedilir. Geceleri uykudan normalden daha çok uyanarak, idrara çıkmaya gereksinimi duyabilirsiniz. Hatta bazı anne adaylarında kabızlık da ortaya çıkmaktadır.

    • Hafif kanama

    Bu kanama yerleşme kanamasıdır. Toplum arasında üstüne görme şeklinde ifade edilir. Döllenmeden sonra yaşanan bu kanama, adet kanamasının olması gereken güne denk geldiği için anne adayları adet olduğunu sanabilir. Ancak adet dönemi kanaması ile mukayese edildiğinde, çok daha hafif ve benek benek şekilde olduğu görülür. Adet döngüsünde ortaya çıkan bu değişim veya düzensizliklerin de, bir takım sağlık sorunlarının sinyal verdiğini de unutulmamalıdır.

    • Akıntı 

    En önemli hamilelik belirtileri içerisinde, vajinal akıntılar bulunur. Bu dönemde yumurtalıkların daha aktif bir şekilde çalışması ve bebeğin rahimde her geçen gün daha çok büyüyüp gelişim göstermesi ile alakalı olarak vajinal akıntılara rastlanır. Ancak hamilelik dönemi içerisinde rastlanan bu akıntı rengi ve kokusu, mantar enfeksiyonlarının oluşumunun da habercisi olabilir. Hamilelik dönemi içerisinde meydana gelen akıntı renksiz ve kokusuzdur. Kaşıntı veya rahatsız bir koku ile beraber ortaya çıkan akıntılar için mutlaka bir kadın doğum doktoru ile görüşmelisiniz.

    Ruh halinde değişimler:

    Hormonal değişimler sebebiyle anne adayının duygu durumu da değişmektedir. Bir anda sinirlenebilir ya da bir anda mutsuz olabilir. Bu durumlardan hormonal değişimler sorumludur.

    Tüp Bebek Tedavisi sorularınız için tıklayınız!

  • Orkid Uyku Akademisi

    Orkid Uyku Akademisi

    Orkid, gün boyu huzurlu ve mutlu hissetmek isteyenler için kesintisiz bir kuruluk sunan yepyeni Orkid Platinum Gece Extra’yı tasarladı. Orkid’in aynı amaçla yarattığı Orkid Uyku Akademisi, sizlere kesintisiz bir gece uykusu ve birbirinden güzel hediyeler sunuyor.

    Orkid

    Uyku Akademisi, sizleri daha derin bir uykuya ulaştıran özel ipuçları, grafikler ve uyku uzmanı Profesör Zulley’nin uyku tavsiyeleriyle rahat ve huzurlu bir gece geçirmenize, ertesi güne daha mutlu ve zinde başlamanıza yardımcı oluyor. Uykunun fiziksel, duygusal ve zihinsel sağlık için temel bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Profesör Zulley’ye göre uykusuz kalmak formumuzu düşürüyor ve daha kötü bir performans sergilememize neden oluyor.

    Orkid Uyku Akademisi’ndeki “Ben Uyurken” yarışmasıyla da paylaştığı uyku kombinleri en beğenilenler arasına giren katılımcılara birbirinden güzel hediyeler sunuyor.
    Orkid Uyku Akademisi ile hem kesintisiz bir uykunun sırrını keşfedebilir hem de harika hediyeler kazanabilirsiniz!

    Orkid Uyku Akademisine katılmak için tıklayın

    Kişisel Uyku Testi

    Kişisel Uyku Testi
    Uyku tipinizin sizi yansıttığını biliyor muydunuz?

    Orkid Uyku Akademisi’ni ziyaret edin, sahip olduğunuz uyku tipini öğrenip daha düzenli ve kaliteli bir uyku için gerekli tavsiyeleri almak için “Kişisel Uyku Testi”ni cevaplayın.
    Uyku Grafiği

    Uyku hakkında bilinmeyenleri, ilginç gerçekleri topladık ve sizler için yararlı bir uyku grafiği hazırladık! Grafiğimize bakarak derin bir gece uykusuna engel olan etmenleri ve bu etmenlerin nasıl üstesinden gelinebileceği ile ilgili tavsiyeleri öğrenebilir, güne zinde başlamanın formülünü keşfedebilirsiniz!

    Orkid Uyku Akademisine katılmak için tıklayın

    Dr. Zulley’den Uyku Tavsiyeleri
    Keyifli bir uykunun tadını çıkarmaya hazır mısın?

    Uyku Uzmanı Doktor Zulley’den kadınların uykusuna etki eden faktörler ve kesintisiz bir uykunun püf noktalarını öğrenebilirsiniz. Adet dönemlerinde ortaya çıkan uyku problemleri, uykunun önemi ve gün içindeki performansınız üzerindeki etkileri gibi konular hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

    Orkid Uyku Akademisine katılmak için tıklayın

    Orkid Numune

    Ben Uyurken
    Kendi uyku kombinini paylaş!

    Her kadın gibi senin de, özel günlerinde kendini rahatlatacak farklı yöntemlerin var. Orkid Uyku Akademisi’ndeki “Ben Uyurken” yarışmasına katıl, uyurken vazgeçemediğin, özel günlerinde sana eşlik eden özel eşyalarının fotoğraflarını Orkid Platinum Gece Extra ekleyerek bizimle paylaş, birbirinden güzel hediyeler kazanmaya bir adım daha yaklaş.

    “ Ben Uyurken” yarışmamıza katılanlar arasından her hafta 10 kişi, Özel Yapım Orkid Pofuduk Yastık ve Orkid Platinum Gece Extra kazanıyor. Ayrıca haftanın en çok oy alan ilk 3 yarışmacısına, Orkid’den Sürpriz Uyku Seti ve Orkid Tatlı Rüyalar Partisi’ne 2 kişilik davetiye hediye!

    Orkid Uyku Akademisine katılmak için tıklayın

    Yeni Orkid Platinum Gece Extra

    Yeni Orkid Platinum Gece Extra

    Siz uyurken vücudunuzda neler olduğunu biliyor musunuz? Gözleriniz kapalı olsa bile, gecede ortalama 28 kere uyanıyor ve çoğunlukla uyandığınızı fark etmiyorsunuz. Dahası, uyurken yaklaşık 70 kere yer değiştiriyorsunuz. Bu sırada, bağışıklık sisteminiz yenileniyor, beyniniz gün boyu yaşadıklarınızı bilinçaltınıza işliyor ve bunları bilgi olarak saklıyor. Huzurlu ve derin bir uyku, fiziksel ve zihinsel olarak sizi rahatlatırken bir sonraki güne sağlıklı ve mutlu bir şekilde başlamanıza yardımcı oluyor.

    Bu yüzden iyi bir uyku, sağlık ve hareket için oldukça önemli. Ama iyi bir gece uykusu söz konusu olduğunda, kadınlar için uykuya dalmak ve bunu sürdürmek hayatlarının bazı dönemlerinde -özellikle adet dönemlerinde- erkeklere göre daha zor gözüküyor. Bu adet dönemindeki hormonal değişiklikler uykusuzluğa sebep olurken sizi gün boyu huzursuz ediyor. Kadınların adet dönemlerinde yaşadıkları kramplara, fiziksel rahatsızlıkların eklenmesiyle ertesi gün de devam edecek yorgunluk ve bunun beraberinde gelen bir uyku problemi yaşıyorlar.

    Orkid Uyku Akademisine katılmak için tıklayın

    Yeni Orkid Platinum Gece Extra

    Orkid’den Özel Çözüm

    Gece boyu kesintisiz bir uyku çekmenize engel olan tüm o problemleri unutun! Orkid’in gece için özel olarak tasarlanmış yeni pedini deneyin, huzurlu gecelere ilk adımınızı atın!

    Yeni Orkid Platinum Gece Extra, %60 daha büyük arka yüzeyi sayesinde geceleri bile sızıntılara karşı %100’e kadar koruma sağlar. Vücudunuza mükemmel şekilde oturarak yatağınızda ne kadar dönerseniz dönün sizi sızıntılara karşı korumayı başarır.

    Orkid Platinum Gece Extra ile kadınlar, özel günlerinde dahi geceleri kesintisiz uyur; yeni güne mutlu ve huzurlu bir başlangıç yapar.

    Orkid Uyku Akademisine katılmak için tıklayın
    Orkid Uyku Akademisi | 1

  • Diyabet körlüğe neden oluyor…

    Diyabet körlüğe neden oluyor…

    Diyabetin körlüğe neden olan hastalıklar arasında ikinci sırada geldiği belirtildi.

    Düzce Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Murat Kaya, toplumda sıkça görülen diyabete bağlı göz hastalıkları konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

    Prof.Dr. Kaya, hastaneye göz sorunu nedeniyle başvuran hastaların üçte birinin diyabet hastası olduğunu, diyabetin körlüğe neden olan hastalıklar arasında ikinci sırada geldiğini belirtti. Ayrıca Kaya, diyabete bağlı olarak damar sisteminin bozulması neticesinde gözün arka kısmında kanama, ödem, su toplaması ve damarlarda sızma gibi problemlerin oluştuğunu bunun da körlüğe neden olduğunu vurguladı.

    Ailesinde şeker hastalığı geçmişi bulunan bireylerin düzenli aralıklarla hem şeker hem de göz kontrollerini aksatmamaları gerektiğini dile getiren Kaya, kontrolsüz diyabetin kör edebileceğinin altını çizdi.

    Diyabete bağlı körlüğün önüne geçilebilmesi için Prof. Dr. Murat Kaya, şöyle konuştu: “Düzce Üniversitesi Hastanesi’nde lazer tedavisini başarıyla uyguluyoruz. Diyabetli hastalarımızın kontrollerini aksatmadan yaptırmalarını, tedavinin başarısı açısından zorunlu buluyoruz. Hastaların kendi kendilerinin doktoru olması, diyabetli hastalar için oldukça önemlidir. Göz şikayetiyle üniversitemiz hastanesine gelen diyabetli hastalarımıza 3 ile 6 ay arasında değişen süreçte göz kontrolü yapıyoruz.”

    Hastalığın takibinin önemini vurgulayan Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diyabetli hastalara, mutlaka göz kontrollerini yaptırmaları konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Kontrol neticesinde gözde kanama tespit edilmesi durumunda üç ya da dört seans süren lazer tedavisi uyguluyoruz. Bu sayede hastada körlük oluşmasının önüne geçiyoruz. Burada önemli olan hastanın kontrollerini aksatmaması, hastalığının öneminin farkına varıp hayat tarzını ona göre şekillendirmesidir.”

    Diyabet hastalığında erken tanının önemini anlatan Prof.Dr. Kaya, şeker hastalığının, 10 yıldan sonra göze zarar vermeye başladığını, gözün etkilenmesinin, böbrek ve kalp gibi hayati organların da zarar gördüğünün habercisi olduğunu vurguladı.

  • Gebelikten korunma yöntemleri

    Gebelikten korunma yöntemleri

    Cinsellikte korunma, kadının olduğu kadar erkeğin de sorumluluğu. Korunma yöntemleri ile ilgili eğitimler çoğunlukla kadınlara veriliyor. Bu durum da, konunun yalnızca kadınlarla ilgili olduğu yönünde yanlış bir algı oluşuyor. Doğru korunma yöntemi için çiftlerin birlikte hareket etmesi gerekir. Ayrıca bu konuda doktor desteği de alınmalıdır. Emsey Hospital’dan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Esra Can Çetin bu konudaki görüşlerini bildirdi.

    Planlanmamış bir gebeliğin kürtajla sonuçlanması, kadınlar için büyük bir travma nedenidir. Kadınların kürtaj sonrasında yaşayacakları travmaya ve cinselliği kadınların omuzlarında yük haline getirmeye engel olmak açısından, erkeğin de gebelikten korunma sorumluluğuna ortak olması gerekir. Gebelikten korunma hem erkeği hem de kadını ilgilendiren bir konu. Korunmanın hangi taraf için daha kolay olduğu, kişisel faktörlere göre değişkenlik gösterebilir. Kadınlarla ilgili yöntemler daha çok sistemik hormon alımına bağlı pek çok yan etkiyi beraberinde getirir. Erkekle ilgili yöntemlerin başında gelen prezervatif, motivasyonun yeterli olduğu durumlarda rahatlıkla tercih edilebilir. Prezervatifin bir korunma yöntemi olarak en az yan etkiye sahip olması avantajlı bir durum.

    Erkeklerde korunma yöntemleri
    Günümüzde erkeklerin kullanabileceği geri çekme, prezervatif ve vazektomi olmak üzere üç yöntem vardır. Prezervatif spermlerin vajinaya girmesini engelleyerek etkisini gösterir.Yöntemin başarılı olması için, erkekte cinsel ilişki sırasında ejakulasyondan önce salgılanan sıvılarda az sayıda da olsa hareketli sperm bulunabileceği unutulamamalı ve prezervatif kullanımı son ana bırakılmamalıdır.

    Lateks alerjisi olan kadınlarda reaksiyon oluşturabilmesi dışında yan etkisi yoktur. Kadın ve erkeği AIDS dahil cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruması en büyük avantajıdır. Bu nedenle, çok eşlilerin ya da partneri çok eşli olan kadınların kendini cinsel yolla bulaşan enfeksiyon, genital siğil ve serviks kanserinden koruması için bu yöntemi tercih etmeleri doğru bir seçim olacak. Kondom yırtılmasından şüphe edilen durumlarda ertesi gün hapı alınabilir.

    Erkekte vazektomi denilen, testisten spermleri penise getiren kanalların kesilmesi işlemi, geri dönüşü mümkün olmayan bir cerrahi uygulamadır. Cinsel hayatı olumsuz etkilemeyen bu yöntem, hiç çocuk arzusu olmadığı konusunda emin olan erkekler için uygundur.

    Kadınlarda gebelikten korunmada bariyer yöntemler
    Bariyer yöntemler (diyafram, servikal başlık ve vajinal halka), hormonal yöntemler (doğum kontrol hapı, koruyucu iğneler, implant), spermisidler, tüp ligasyonu ve rahim içi araç olarak sayılabilir.
    Bariyer yöntemlerden olan ve kadın kondomu da denilen diyafram; vajene yerleştirilerek, halka şeklinde spermleri öldüren, yumuşak bir kauçuktur. Servikal başlık ise, rahim ağzına yerleştirilen bir bariyerdir. Kullanışsız olan bu iki yöntem, artık günümüzde tercih edilmemekte.

    Vajinal halka (Nuva Ring), yeni bir bariyer yöntemdir. Adetin 1. günü vajene yerleştirilip, 21. günü çıkartılan bu halka derine yerleştirildiği için, cinsel ilişki sırasında rahatsızlık vermez ve lokal hormon salgıladığı için hormonal yan etkisi yoktur.

    Kadınların korunmasında hormonal yöntemler
    Kadınların korunmasında hormonal yöntemler; doğum kontrol hapı, koruyucu iğneler ve implanttan oluşur. Doğum kontrol hapları, 21 gün içilip, 1 hafta ara verilen ya da 28 tane içerdiği için ara verilmeksizin kullanılan formlara sahip bir korunma yöntemidir. Estrojen ve progesteron içerirler. Bu ilaçlar emziren kadınlarda, 35 yaş üzerinde, sigara içen kadınlarda ve bazı hastalıkların varlığında kullanılamazlar. Bu gibi nedenlerle östrojen almaması gereken kadınlar için uygun olan, sadece progesteron içeren ve mini hap da denen doğum kontrol hapları da bulunmaktadır.

    Aylık ve üç aylık iğneler, ülkemizde ruhsatı olan iki aşı türünü kapsar. Bu aşılardan biri sadece progesteron içeren, 3 ayda bir kas içine uygulanan formdur (Depo Provera). Diğeri ise, ayda bir kas içine uygulanan östrojen ve progesteron birlikte içeren formdur (Mesigyna). Her ikisinde de, sistemik dolaşıma geçen yüksek dozda hormon gebeliğe uygun ortam oluşmasını çeşitli şekillerde önler.

    İmplantlar, yerleştirildikten sonra 5 yıl (Norplant) ve 3 yıl (İmplanon) koruyuculuğu olan ürünlerdir. Üst kolda cilt altına yerleştirilen kibrit çöpü boyutunda hormon salgılayan implantlar, uygun hasta gurubunda tercih edilebilir. Bu yöntemde de düzensiz kanamalar, kilo değişiklikleri, depresyon, sinirlilik, baş ağrısı, bulantı, memelerde hassasiyet olabilir. İmplant, küçük bir müdahale ile yerleştirilip çıkarılır, çıkarıldıktan yaklaşık 3 ay sonra yumurtlama normale döner.

    Kadınlarda kullanılan diğer koruyucu yöntemler
    Kadınlarda kullanılan diğer koruyucu yöntemlerden olan spermisid; spermleri öldüren, ilişkiden 10–15 dakika önce vajinaya uygulanan bir malzemedir. Köpük, jel, sprey, tablet ya da krem formunda çeşitleri bulunur.

    Kadınlarda bir diğer koruyucu yöntem olan tüp ligasyonu ise, kadında tüplerin cerrahi olarak bağlanması işlemidir ve başarısı %99,6’dır. Ancak bu yöntemin geri dönüşümü zordur. Sıklıkla laporoskopik olarak gerçekleştirilir. Lokal ya da genel anestezi gerekir. Karında küçük de olsa kesi izi olur ve laporoskopinin cerrahi riskleri (kanama, barsak hasarı gibi) söz konusu olabilir.

    Rahim içi araç (RİA), rahim içine yerleştirilen bakır metalinden, ucunda ip bulunan ve plastikten yapılmış bir alettir. Eski formları sarmal şeklinde olduğu için spiral de denen bu alet, günümüzde T harfi şeklindedir. Hormon içermediği için sistemik etkisi yoktur, koruyuculuğu on yıldır. Güvenlidir fakat senede bir jinekolog kontrolü gereklidir. Takma ve çıkarma işlemleri bir miktar ağrılıdır. Ara kanamalar, kasık ağrısı ve vajinal akıntıya yol açabilir.

    Hormonlu spiral olarak bilinen progesteron hormonunu rahim içine salgılayan rahim içi araçlar (Mirena), sistemik hormon almak istemeyen kadınlarda uygulanabilir. Etkinliği yüksektir, fakat başlangıçta kanamanın düzensiz olması, sonra kanamanın kesilmesi söz konusudur.

    Ülkemizde yeni kullanılmaya başlanan bir diğer yöntem de histeroskopik olarak yani vajenden geçilerek, kamera eşliğinde rahime girilerek uygulanır. Bu yöntem, her iki tüpe yerleştirilen, tüpleri tıkayarak geçişi engelleyen helozon şeklinde metaller kullanılarak uygulanır (Essure). İşlemin başarısı yüksektir. Anestezi olmadan yapılabilir ve karna kesi yapılmadığı için yara izi yoktur. Fakat geri dönüşü yoktur ve maliyeti diğer yöntemlere oranla daha yüksektir.

    Yüksek gebelik riski taşıyan durumlar için korunma yöntemleri
    Acil kontrasepsiyon dediğimiz, korunmasız ilişkiye girilmiş ya da doğum kontrol hapının birkaç gün unutulması, prezervatifin yırtılması gibi şüpheli durumlardan sonra kullanılabilecek yöntemler de vardır. Bu gibi durumlarda; ertesi gün hapları, sık aralık ve dozlarda alınan doğum kontrol hapları, ilişki sonrası spiral uygulaması seçeneklerinden biri uygulanabilir. Fakat, bunların sadece acil durumlarda ve tek seferlik kullanılması gerektiği, sürekli bir doğum kontrol yöntemi olmadıklarının bilinmesi önemli.

  • Cinsel ilişki sırasında ve sonrasında kanama / lekelenme

    Cinsel ilişki sırasında ve sonrasında kanama / lekelenme

    Sebepleri:
    – Vajinal enfeksiyon (vajinit) (Vajinal Akıntı sebepleri ? Vajinit nedir ?)
    – Vajina içerisinde bir lezyon
    – Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ? CYBH nedir ? Genital Siğil, Genital Herpes, Gonore)
    – Cinsel ilişki sırasında vajinada yırtılma oluşması
    – Erkeğin penisinden olan bir kanamanın vajinaya bulaşmış olması nadiren yanıltabilir ve kanamanın vajinadan olduğunu düşündürebilir
    – Semende (menide) kan olması da aynı yanılgıya düşürebilir
    – Servisit (rahim ağzı iltihabı) (Servisit, Rahim Ağzı Enfeksiyonu/İltihabı)
    – Servikal polip (Servikal Polip nedir ? Rahim Ağzında Polip)
    – Servikal erozyon (rahim ağzında yara) (Servikal erozyon nedir ? rahim ağzında yara !)
    – Kanama bozuklukları ve bazı kan hastalıkları
    – Rahim veya özellikle rahim ağzı kanseri (Rahim ağzı kanseri nedir ? Serviks Kanseri nedir ? Belirtileri, teşhis ve tedavi ?) de bu duruma sebep olabilecek en ciddi durumlardan birisidir. Rahim ağzı kanserinin bazen ilk belirtisi ilişki sonrası kanama olabilir.
    – Nadiren idrar yollarından gelen kanama da vajinadan geliyor sanılarak yanılgı yaratabilir
    – Gebelik varken ilişki sırasında kanama olması düşük tehtidi olabilir ve ileri gebelik aylarında bebeğin eşinin önde olması gibi durumlarda da ilişki ile kanama olabilir.

    Hangi sebeple olursa olsun ilişki sonrasında kanama olması hemen doktora başvurmayı gerektiren şikayetlerden birisidir. Detaylı bir jinekolojik muayene ve bazı tahliller sonrasında sebep aydınlatılacaktır.

    Tedavi:
    Tedavi kanamaya yukarıdaki durumlardan hangisi sebep olmuşsa ona göre planlanır.

  • Adet kanaması normalde kaç gün sürer ?

    Adet kanaması normalde kaç gün sürer ?

    Normalde adet süresi ve miktarı ne kadar olmalı?
    Adet (regl, mens) kanamasının 2-7 gün arasında sürmesi normal kabul edilir. sadece 1 gün kanama olup bitmesi az miktardadır ve sebebin araştırılması gerekir. 7 günden fazla süren kanamalar da uzun kabul eedilir ve nedenin araştırılması gerekir. Miktarına gelince bunun ölçümü ve normal olup olmadığının değerlendirilmesi biraz daha zordur çünkü her kadının ped değiştirme sıklığı değişiktir. Ancak genel olarak günde 3-5 pedden fazla değiştirilmesi fazla kabul edilir. Tabi hasta 1-2 damla kanama olduğunda bile ped değiştiriyorsa ve bu şekilde günde 4-5 ped değiştirdiğini ifade ediyorsa bu fazla değildir normaldir. Günde sadece bir ped yeterli oluyorsa bu da normal kabul edilebilir önemli olan adetin en az 2 gün sürmesidir.

    Adetin sıklığı ne kadar olmalıdır? Kaç günde bir adet olmalıdır?
    Adetlerin başladığı tarihler arasında en az 21 gün en fazla 35 gün olması gerekir. Her kadının tam 28 veya 30 günde bir adet görmesi gerekmez, 21 – 35 gün arasındaki süreler normal kabul edilir. Burada dikkat edilmesi gereken bu süre sayılırken bir adetin ilk gününden diğer adetin ilk gününe kadar geçen sürenin sayılmasıdır. Adetler arasında temiz kalınan günlerin sayılması doğru değildir.

    Ergenlik döneminde adet düzeni ve miktarı nasıl olmalıdır?
    Adetin ilk başladığı ergenlik dönemi yıllarında adetlerin burada bahsedildiği kuralalra uyacak şekilde düzenli olmak zorunda değildir, 2-3 yıl sonra en geç adetleri kendi kendine tedavi verilmeden düzene girecektir. Bu nedenle yeni adet görmeye başlayan kızlarda adet düzensizliği (sık evya seyrek adet görme) normaldir ve genellikle aşırı kanama olmadığı sürece tedavi gerektirmez. Aşırı kanama oluyorsa sebebin araştırılması ve tedavisi şarttır. Kanama bir haftadan uzun sürüyorsa ve sürekli ped değiştirmeyi gerektirecek kadar çok oluyorsa veya hastada kansızlık geliştirmişse kanamanın çok oldupu kabul edilir.

  • Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeyel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

    İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikden yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

    Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkda görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

    Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeyel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

    • Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

    • Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

    • Vulvar vestibulit sendromu.

    • Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

    • Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

    • Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

    • Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

    • Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyleşmesi.

    • Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

    • Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

    • Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

    • Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

    Ağrılı cinsel ilişki şikâyeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

    Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

    Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün!

  • Anne ölümlerinin nedeni

    Anne ölümlerinin nedeni

    Anne ölüm nedenlerinde ilk sırayı ‘kanama’ alırken bunu enfeksiyon, gebelik zehirlenmesi, emboli ve anesteziye ait komplikasyonlar izliyor

    Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Fazlı Demirtürk, AA muhabirine,yaptığı açıklamada, Türkiye’de 1990 yıllarda anne ölüm hızının 100 binde 68 olduğunu söyledi.

    Çalışmalar sonucu 2006’da 100 binde 28,5 olan anne ölüm hızı 2011’de 100 binde 14,8’e kadar gerilediğine dikkati çeken Demirtürk, böylece Türkiye’nin, anne ölüm oranlarında dünyada en hızlı düşüş gösteren 10 ülke arasına girdiğini dile getirdi.

    Anne ölüm nedenlerinde ilk sırayı “kanama”nın aldığını, bunu enfeksiyon, gebelik zehirlenmesi, emboli ve anesteziye ait komplikasyonların izlediğini belirten Demirtürk, diyabet, kalp hastalıkları, anemi ve kazaların da diğer nedenler arasında yer aldığını anlattı.

    İleri yaşta anne ölümlerinin daha yüksek olduğuna işaret eden Demirtürk, anne ölümlerinin eğitim düzeyiyle ters orantılı olduğu ifade etti.

    ‘RUTİN KONTROLLERİ AKSATMAYIN’
    Kadının bedenini iyi tanımasının, vücudundaki değişiklikleri ve hastalık göstergesi olabilecek belirtileri fark edebilmesini sağlayacağını vurgulayan Demirtürk, erken yaşlarda ailede başlayacak eğitimle sağlıkta özsorumluluk kavramının geliştirmesinin önemine işaret etti.

    Kadınların düzenli jinekolojik takibinin önemine de değinen Demirtürk, sorunun oluşmasını beklemeden yapılacak rutin kontrollerin kadın sağlınının korunması açısından gerekli olduğunu vurguladı.

    Demirtürk, gebelik dönemi dışında kadınların jinekologlara en çok vajinal akıntı, anormal kanama, pelvik ağrı, idrar yolu problemleri, cinsel fonksiyon bozuklukları ve kısırlık nedeniyle başvurduğunu kaydetti.

    AA

  • Erken menopoz

    Erken menopoz

    Erken menopoz nedenleri , Erken Menopozun Zararları Nelerdir? , Erken menopozun tedavisi , Erken Menopoz Tedavisi, Erken menopoza girmenin zararları ,

    Ülkemizde ve diğer ülkelerde kadınların normal şartlarda 51 yaşına kadar adet olması normal olduğundan, bu yaştan önce adetten kesilen kadınlar erken menopoza girmektedir. Tıpta “prematür menopoz” olarak tanımlanan erken menopoz, 40 yaşın altında ki kadınların adetten kesilmesi olayına denmektedir. Günümüzde 100 kadından 3′ü henüz 40′ına bile basmadan erken menopoza girmektedir. Peki erken menopoznedenleri nelerdir? Kadınlar neden erken menopoza girer? İşte cevapları hanımlar:

    Erken menopoz nedenleri

    Yumurta ve östrojen hormonu üretmekle görevli olan yumurtalıklardan östrojen hormonunun artık üretilmemesi ile menopozbaşlar. Östrojen hormonunun artık üretilmemesi kadınlarda bir takım şikayetlere sebep olur. aniden ateş basmalar, üşümeler, sıkıntı ve strese girme, al ayak terlemesi gibi belirtileri bulunan menopoz, genetik etkenlerden dolayı da erken yaşta ortaya çıkabilir. Bir kadının annesi, teyzesi ve halası gibi yakın derece akrabaları erken menopoza girmiş ise, bu kadının da erken menopoza girme riski bulunur.

    Erken menopoz nedenlerinden biri de, kadınlarda normalde iki tane bulunan X kromozomunun birinin eksik olması ya da ikinci kromozomun yarısının bulunmamasıdır. Genellikle 30 yaşından önce menopoza girmiş olan kadınların sorunu kromozom eksikliğinden kaynaklanır. Kesin tanı için kromozom analizi gerekir.

    Erken Menopozun Zararları Nelerdir?

    Ateş basması, aniden üşüme, el ve ayaklarda terleme, ruhsal sıkıntı, sinirlilik ve stres gibi semptomları bulunan menopoz, erken dönemde husule geldiği zaman bu şikayetlerin yanı sıra kadınların sağlığında birçok olumsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Normalde menopoz yaşı 50 yaş civarında olmasına rağmen günümüzde kadınlar 50′li yaşlarına varamadan bazen 40 bazen de 30′lu yaşlarda adetten kesilerek erken menopoza giriyorlar. Erken menopoza girmede genetik faktörler, kromozom eksikliği ya da yaşamsal şartlar rol oynamaktadır…

    Erken menopoza girmenin zararları

    Menopoz, zamanında da görülse, erken dönemde de görülse kadınlarda bir takım sorunlara yol açabiliyor. Ancak erken menopoza girmek çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlayarak kadınların genel sağlığını bozuyor.Erken menopozun zararları ise vücuda oldukça fazladır.

    Erken menopozun zararları arasında ise; kalp damar hastalıklar, cildin erkenden yaşlanması, kemik erimesi, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik ve cinsellik anında ağrı gibi şikayetler ve sağlık problemleri ortaya çıkar. Ayrıca östrojen hormonunun eksikliğinden dolayı üro genital sistemde yaşlanma da husule gelir.

    Erken Menopoz Tedavisi

    Kadınlarda bulunan yumurtalıklar, yumurta üretimi ve östrojen hormonu salgılama ile görevli olmakta ve genellikle 50′li yaşlarda östrojen hormonu ve yumurta üretimi durarak kadınlar menopoz denilen döneme girmektedir. Ancak bir takım sebeplerden dolayı menopoz 30′lu ve 40′lı yaşlarda erken husule geldiği için erken menopoz başlamış olur. Erken menopoz tedavi edilmez ise kadınların genel sağlığında çok ciddi bozulmalar yaşanır. Ancak erken menopoz tedavisi için erken evrelerde tedaviye başlamak çok önemlidir.

    Erken menopozun tedavisi

    Öncelikle erken menopozun tedavisinde amaç nedir, bundan bahsedelim sizlere hanımlar. Erken menopoz tedavisinde uzmanların amacı menopozun normal sayıldığı yaşa kadar gerçekleşmemesini sağlamak için kadının ihtiyaç duyduğu hormonları kazandırmaktır. Bunun için erken menopoz yaşayan kadınlara bir takım ilaçlar verilir. Erken menopoza giren kadına 50 yaşına kadar düzenli hormon tedavisi uygulanır. Kadın normal menopoz yaşına geldikten sonra tedavi durdurulur. Ancak istenirse tedavi 5 yıla kadar da uzatılabilir.

  • Hamileler bu testleri mutlaka yaptırmalı!

    Hamileler bu testleri mutlaka yaptırmalı!

    Bir asır önce temelleri oluşturulan gebelik takibi, hem annenin hem de bebeğin sağlığı için yaşamsal öneme sahip…

    Gebelik takibi önceleri 16. haftada başlatılıyor ve ayda bir kez yapılan rutin takipler, 30. haftadan sonra genellikle 2 haftada bir, 36. haftadan sonra ise haftada 1 olarak doğuma kadar sürdürülüyordu. Bunun nedeni ise gebelik zehirlenmesi (preeklamsi) ve ani başlayan kanamalar gibi çeşitli komplikasyonların hamileliğin ikinci yarısından sonra görülmesiydi. Oysa son yıllarda tıp teknolojisindeki gelişmeler ve bilgi birikimi sayesinde anne ile bebeğin yaşamını tehdit edebilen pek çok komplikasyon 3 basit yöntemle hamileliğin henüz ilk haftalarında belirlenebiliyor; anne adayının öyküsünün alınması, kan tahlili ve ultrason muayenesi.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Önderoğlu, bu 3 yöntemle anne ve bebekte hangi sağlık sorunlarının tespit edilebildiğini anlattı. Prof. Önderoğlu, 11.14. haftalar arasında yapılan tek bir muayene ile anne ile bebeği düşük veya yüksek riskli grup olarak ayrılabildiğini belirterek şunları söyledi:

    “Özellikle ilk üç ay sonunda kontrollerin yapılıp, bundan sonraki bakım programlarının kişiye ve ihtiyaca özgü yeniden planlanması hem anne hem de bebek için yaşam kurtarıcı oluyor. Çünkü bu sayede sağlık hizmeti çok daha verimli ve etkili verilebiliyor. Riskli gruplar erken dönemde belirlendiğinde anne veya bebekte oluşabilecek gebelik kayıpları, erken doğum, doğum öncesi kanamalar, büyüme geriliği, preeklamsi ve Down Sendromu gibi ciddi komplikasyonlar tespit edilerek, önlenebiliyor ya da sorun hafifletilebiliyor. Dolayısıyla her anne adayının 11-14. haftalar arasında, en ideali ise 12. haftada kontrole gelmesi çok önemli.”

    MUAYENENİN 3 SİLAHŞÖRÜ: ÖYKÜ, TAHLİL, ULTRASON
    1- Annenin öyküsü: Muayenenin ilk adımında anne adayına daha önceki hamilelikte erken veya ölü doğum, gebelik tansiyonu, gebelik zehirlenmesi, bebeğin anne karnında iyi büyümemiş olması gibi sorunların olup olmadığı soruluyor, yapmış olduğu doğum varsa bunun tam bir hikayesi alınıyor. Anne öyküsünün alınması yüksek risk taşıyan ve doğumu 34 haftadan önce yapılma tehlikesi olan anne adaylarını seçebilme ve önlem alma şansını sunuyor.
    2- Kan tetkikleri: Anne adayının kan grubu, RH faktörü ve tam kan sayımı, geçirmiş olduğu enfeksiyonların araştırılmasının yanı sıra bu döneme ilişkin bazı özel hormon ve plasental proteinlerin bakılarak, anne yaşı ile gebelik haftasının birleştirildiği birinci ilk üç ay testi yapılabiliyor. Elde edilen test sonucu olasılık hesabı ile anne adayının kromozom anomalili bebek doğurma, preeklampsi ve buna bağlı büyüme geriliği riskleri sayısal olarak tespit ediyor. Çok yüksek risk taşıyanlar ile düşük risk taşıyan gebelerin ayrımına da böylece olanak tanınıyor. İlk trimester kan testinden en iyi sonucun alınabilmesi için bu test, ultrasonografi ile bakılan bebeğe ilişkin bazı özel ölçümlerle birleştiriliyor.
    3- Ultrasonografi: 11-14 hafta arasında yapılacak ultrasonografi ile gebeliğe ilişkin pek çok bilgi alınabiliyor. Bu dönemde özellikle ense saydamlığı ölçümü birinci trimester tarama testi olarak biyokimyasal değerler ile kombine edildiğinde ve gerekirse kalbe uygulanan duktus venozus doppleri, kalp kapağı doppler ölçümlerinin yanı sıra burun kemiği değerlendirilmesi ile bebekte down sendromu gibi önemli kromozom anomalilerinin tahmin edilme şansı yüzde 90’lara ulaşıyor. Aynı zamanda çok erkenden bebekte majör yapısal anomalilerden anensefali, karın ön duvar anomalileri, mesane ve ağır nörolojik sistem anomalileri de görülebiliyor.

    HANGİ RİSKLER TESPİT EDİLİYOR?
    Prof. Dr. Lütfü Önderoğlu, hamileliğin ilk 3 ayında yapılan kontrollerde tespit edilip, alınan tedbirler ve tedavilerle ortadan kaldırılabilen veya zararları büyük oranda hafifletilebilen riskleri şöyle sıraladı:
    ANNE ADAYINDA…
    Gebelik hipertansiyonu: Anne adayının tansiyonunun 140/90 mmHg ve üzerinde seyretmesi, beraberinde böbrekten idrara protein kaçağı olmasına preeklampsi, bir başka deyişle gebelik zehirlenmesi adı veriliyor. Yüzde 6-8 sıklıkla rastlanan hamilelik zehirlenmesi annede beyin kanamasından akciğer ödemine, görme kaybı, böbrek ve kalp yetmezliğinden ölüme kadar çok ciddi tablolara yol açabiliyor. Anne karnında bebekte büyüme ve gelişme geriliği olabiliyor, plasentanın erken ayrılma riski de artıyor.
    Erken doğum: Özellikle 34 haftanın altında gerçekleşen doğumlar sonucunda bebek ölümleri ve nörolojik kalıcı hasarlarla karşılaşılması bugün için en başta gelen sorun olarak görülüyor. Önceki gebeliklerde erken doğum, erken su kesesi açılması gibi öykü alınması ve mevcut gebelikte rahim ağzı ile kanalın sonografik takibi bu yönde yüksek risk taşıyan gebeliklerin saptanmasına yardımcı oluyor.

    BEBEKTE…

    Down Sendromu: 11- 12 haftada anne yaşı, kan tetkikleri ve ultrasonografi takibinden alınan sonuçlar birleştirilerek bebekte kromozom anomali riski tespit edilebiliyor. Eğer bebek yüksek risk grubundaysa, örneğin down sendromu riski yüzde 1 civarında ise koriyon villüs biyopsisi önerisi yapılarak erkenden kromozom analizine olanak sağlanabiliyor. Yapılan bu birinci trimester taraması ile kromozom anomalileri yüzde 90 oranında tahmin edilebiliyor. Fetal anomaliler: 11-14 hafta sonografisi ile majör anomalilerin önemli bir bölümü tanınabiliyor. Örneğin bebeğin kafatası ve beyin dokusundaki gelişme sorunu, karın ön duvarındaki açıklık, dışarıya doğru fıtıklaşan bağırsak veya karaciğer, idrar kesesinde tıkanıklık veya dev bir idrar kesesi tespit edilebiliyor. Ayrıca gebeliğin ilerleyen dönemlerinde kendini gösterebilecek kalp anomalileri ile iskelet sistemine ait anomaliler hakkında ön fikir elde edilebiliyor ve bu gebeler yakın takibe alınabiliyor.

    Büyüme ve gelişme geriliği: Yetersiz gelişme ve büyüme nedeniyle anne karnında ölüm olabileceği gibi doğum sonrası kalıcı özürler de gelişebiliyor. Bu bebeklerin önceden tespiti, daha farklı bir takip önerilmesi ve gerekirse erkene alınabilecek doğum kararları ile anne ile bebeğin yaşamları kurtulabiliyor.

    Gebelik – Hamilelik hakkında bilgi için tıklayın…