Üre yüksekliği tedavisi için dahiliye doktorundan yardım alınması gerekir. Dahiliye doktorunun yaptıracağı kan tahlilleri neticesinde üre seviyesinin yüksek veya düşük olduğu tespit edilir. Yüksekliğe sebebiyet veren sorunun altında yatan hastalığa göre tedavi yöntemlerine doktor tarafından karar verilmelidir.
Üre Normal Değerleri
Böbreklerin süzemediği ürelerin kanda birikmeye başlaması Üre tehlike sınırını meydana getirir ve kandaki üre değerleri normalden yüksek çıkar. Normal olarak 100 ml kanda olması gereken üre miktarı 50 mg’dan daha az olmalıdır. Normal değerlerden yüksek olması durumu çeşitli hastalıkların belirtisini vermektedir. Sağlıklı bir kişide olması gereken normal üre değerleri; 10-16 mg/dL dir. 5mg/mL değerinden düşük 50 mg/dL değerinden yüksek olması durumu hastalık belirtisi olabilir.
Üre Yüksekliği Nedenleri
Böbreklerden kaynaklanan sorunlar
Sindirim sistemin kaynaklı sağlık sorunları
Kontrolsüz yapılan uzun süreli diyetler
Fazla miktarda protein tüketimi
Kalp yetmezliği
Aşırı derecede susuz kalınması
Uzun süreli açlık, aşırı derecede egzersiz yapılması ve uyuşturucu kullanımı gibi durumların yaşanması üre yüksekliğine neden olmaktadır.
Üre Düşüren Besinler Nelerdir?
Üreyi düşürmenin yollarını besinlerde aramak ve böbrek sağlığının korunmasına yardımcı olmak için yapılan araştırmalarda üreye iyi gelen yiyecekler şu şekildedir:
Kiraz sapı iyi bir antioksidandır ve kanda üre birikimini engeller.
Yeterli miktarda tüketilen pirinç üreye iyi gelen besin maddeleri arasında yer alır.
Sodyum içeriği düşük olan gıdalar arasında özellikle tuz tüketimini azaltmak kanda üre birikimini engeller.
Kanda üre birikimini engelleyerek yüksek üreye iyi gelen diğer gıdalar ise;
Nohut ve lahana yaprağı suları,
Ardıç tohumu ve maydanoz suları,
Aynı safa ve ayrık otu,
Rezene,
Enginar yaprağı
Taze sıkılmış portakal suyu,
Karahindiba
Üre ve kreatinin yükselten yiyecekler arasında bulunan kuruyemişler, çikolata, muz ve kayısı gibi gıdalardan uzak durmak ve protein tüketimini azaltmak gerekir.
Kreatinin normal değerleri, günlük aktivitelerin bir parçası olarak kaslar tarafından üretilen bir madde olan kreatinin vücut dışına atılabilmesiyle sabit kalmaktadır. Kan dolaşımı sırasında kreatin böbreklere taşınmakta olup idrar yolu ile vücuttan atılmaktadır. Böbreklerin hasar görmesi sonucunda normal çalışamaz.
Bu durumda idrardaki kreatinin oranı azalırken, kandaki kreatinin oranı artmaktadır. Kreatinin normal değerlerinin altında ya da üstünde olması farklı hastalıkların belirtisi olabilmektedir. Kreatinin normal değerleri ve tehlikeli oranları ile ilgili detayları yazımızın devamında bulabilirsiniz.
Kreatinin Normal Değerleri Hangi Aralıklarda Olmalıdır?
Kreatinin normal değerleri laboratuvarlara göre ufak farklılıklar gösterebilmektedir. Kreatin değeri kaç olmalı merak ediyorsanız;
Erkeklerde 0,6 ve 1,2 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
Kadınlarda 0,5 ve 1,1 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
Bebeklerde 0,2 ve 1,2 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
Çocuklarda 0,3 ve 0,7 mg/dl arasındaki değerler normal sayılmaktadır.
Kreatinin Seviyesinde Tehlike Arz Eden Oranlar
Kreatinin tehlike sınırı genel olarak 1,5 mg/dl olarak belirlenmektedir. Kreatinin tehlikeli sayılabileceği değerlerde genellikle böbrek hastalıklarından şüphelenilmektedir. Bu değerler şu şekilde sıralanabilmektedir;
Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 1,5 ila 2 mg/dl aralığında görülmektedir.
Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 2,1 ila 5 mg/dl aralığında görülmektedir.
Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 5,1 ila 7,9 mg/dl aralığında görülmektedir.
Evredeki böbrek rahatsızlıklarında kreatinin değerleri 8 mg/dl üzerinde görülmektedir.
Gastrin hormonu yüksekliği özellikle mide hastalıkları sebebi ile meydana gelmektedir. Vücut için oldukça önemli bir hormon olan Gastrin hormonu yüksekliği ya da düşüklüğü vücuttaki bazı sorunlara işaret eder.
Gastrin hormonu görevi tüketilen besinlerin midede sindirilmesi esnasında gerekli olan hidrolik asidi artırmasını sağlamaktır. Gastrin hormonu sindirimin başlamasına yardımcı olan önemli bir görevi yerine getirir. Gastrin hormonunun normal değerin üzerinde olması görevini yaparken bazı sorunlar olduğu anlamına gelmektedir.
Gastrin Hormonunun Normal Değerleri Kaç Olmalıdır?
Gastrin hormonu normal değerlerinin tam olarak belirlenmesi sabah aç karnına yapılan testlerle tespit edilir. Gastrin hormon normal değerinin <100 pg/mL olması gerekir. Gastrin hormon salgılanması gün içerisinde tüketilen besinlere göre farklı seviyelerde olabilir. Bu nedenle testten doğru sonuç alındığına emin olmak gerekir. Test sonucunun doğru olmasını sağlamak için test uygulanacak kişinin testi yaptırmadan önce 12 saat hiçbir şey yememesi ve 24 saat boyunca alkol tüketmemesi gerekir. Kullanılan ilaç var ise bu ilaçlar test öncesinde kesilebilir.
Gastrin Yüksekliği Tedavisi
Gastrin yüksekliği tedavisi yüksek çıkan test sonuçları için doktorlar tarafından yapılan araştırmalar ile gerekli tetkikler yapılarak uygulanır. Doktorlar tarafından Gastrin yükselmesine ya da düşük olmasının altında yatan nedenler araştırılarak tedavi yöntemlerine karar verilir. Serum Gastrin değerleri nadir olarak düşük seviyede sonuçlanır. Düşük olarak çıkan sonuçlar takip gerektirmeyebilir.
Bu test sonuçlarının kişinin yaşı ve o andaki fiziki durumuna göre değişiklik gösterebileceği düşünülürse karar verilmesi için doktor yorumlanması gerekmektedir. Gastrin yüksekliği ile birlikte mide asidini yüksek olması sonucunun sebep olabileceği hastalık durumları;
Baso yüksekliği tedavisi için uygulanması gereken yöntemlere dahiliye doktorları karar vermelidir. Baso yüksekliğine neden olan durumu tespit eden doktorlar gerekli tedaviyi uygulayabilir. Baso (BAS, Bazofil) yüksekliği vücutta meydana gelebilecek olan iltihabik bir hastalık olduğunda ve kanser gibi ciddi hastalıklarda yükselmektedir.
Baso düşüklüğü tedavisinde altında yatan kaynak araştırılarak uygulanacak tedaviye dahiliye doktoru karar vermektedir. Hipertiroid kaynaklı düşüklüklerde bu duruma yönelik tedavi uygulanırken strese bağlı düşüklüklerde anti depresan ilaç kullanımı önerilebilir. Baso % aralıkları kandaki normal değerleri 0,4 – 1 arasında değişmektedir.
Baso Yüksekliği Ve Düşüklüğü Nedenleri Nelerdir?
Baso normal değerlerinin üzerinde olan değerler için Baso yüksekliği, düşük olan değerler için Baso düşüklüğü teşhisi konulmaktadır. Baso yüksekliği nedenleri şunlardır;
Aşırı duyarlılık reaksiyonlarına bağlı olarak yaşanan düşüklükler
Genetik olarak yaşanan bazofil düşüklükleri
Baso Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?
Baso yüksekliği belirtileri alerjik reaksiyonlar ve kaşıntı olarak kendini göstermektedir. Baso yüksekliğinin altında yatan asıl sebeplere bağlı olan sebepleri;
PLT düşüklüğü ya da yüksekliği, kan tahlili sonuçlarında görülebilen bir değerin normalinden yüksek ya da düşük olduğunun ifade edilmesidir. Kan tahlilinde görülen PLT, Platelet yani Trombosit isminin kısaltmasıdır. Trombositler kanda pıhtılaşma oluşabilmesi için yardımcı olan küçük kan hücreleridir. Kanda bulunması gereken normal trombosit oranı için bir aralık belirlenmiş olup bu aralık 150 bin ila 400 bin arasındadır.
PLT Yüksekliği Nedir?
Kanda 400 binden fazla trombosit bulunması durumunda PLT yüksekliği yani tıp dilinde Trombositoz olarak adlandırılır. PLT yüksekliği hangi hastalığın belirtisi merak ediyorsanız, PLT yüksekliğinin nedenleri şu şekildedir sıralanmaktadır;
Kansızlık
Kanser
Kemoterapi
Enfeksiyonlar
Alerjik reaksiyonlar
Kalp krizi
Kronik böbrek yetmezliği
Akut kanama ya da kan kaybı
Demir ya da vitamin eksikliği
Kemik kanseri
İlaçların oluşturabileceği yan etkiler
Büyük ameliyatların sonrasındaki dönem
Ciltte yanık oluşması
PLT Yüksekliği Belirtileri Hangileridir?
PLT yüksekliği bazı belirtilerle kendini hissettirebilmektedir. Fakat bu belirtiler birçok hastalıkla birlikte görülebileceği için PLT yüksekliği tanısı kan tahlili yapılmadan konulamamaktadır. PLT yüksekliği belirtileri ise şu şekilde sıralanmaktadır;
Halsizlik
Baş dönmesi ve baş ağrısı
Geçici görme bozuklukları
Ciltte hassasiyet (çabuk morarma)
Bayılma
Ellerde ya da ayaklarda hissedilen uyuşukluk
Güçsüz hissetmek
Göğüs ağrısı
Nefes almakta zorluk çekme
Dışkıda kan olması
Felç
Diş eti kanaması
Burun kanaması
PLT Düşüklüğü Nedir?
Kanda 150 binden az trombosit olması durumunda PLT düşüklüğü yani tıp dilinde trombositopeni olarak adlandırılır. PLT düşüklüğünün nedenleri şu şekilde sıralanmaktadır;
Bazı anemi türleri
Ağır alkol tüketimi
Lösemi
Bazı kanser türleri
Kemoterapi ilaçları
Hamilelik
Kan içerisinde bulunan bakteriler
PLT düşüklüğünden şüpheleniyorsanız mutlaka bir dahiliye doktoruna muayene olmanızda fayda vardır. PLT düşüklüğü tedavisi, düşüklüğün altında yatan sebebe göre değişecektir. Yapılan tedavilerin olumlu sonuç vermemesi durumunda en son plazma değişimi seçeneğine gidilmektedir.
Monosit yükselmesine etki eden nedenler arasında viral ateş, stres, iltihaplanma ve organ nekrozu bulunmaktadır. Ayrıca enfeksiyon hastalıklarına bağlı olarak yükselebilen monositlerin olması gereken normal değer aralığı yüzde dört ile yüzde on arasında olmalıdır. Monosit değerleri yüzde dört oranını altında olur ise düşük değer olarak kabul edilir.
Monosit Yüksekliği Nasıl Düşürülür?
Monosit yüksekliği tedavisi ve tespiti için dahiliye uzmanına başvurmak gerekmektedir. Doktorun yapacağı test ve tahliller sonucunda monosit yüksekliği ve nedenleri tespit edilmektedir. Monosit yüksekliği tedavisinde;
Düzenli bir şekilde egzersizler yapılması,
Kilo kontrolü,
Uyku düzeninin ayarlanması gibi yaşam tarzında yapılacak değişiklikler,
Özellikle Omega 3 yağ asitli olan balık yemek veya balık yağı tüketmek, monosit yüksekliği tedavisinde etkilidir ve monosit sayısını kontrol etmeye yardımcı olur.
Monosit yüksekliği tedavisi
Monosit Yüksek Oluşu Tehlikeli midir?
Değerleri sürekli olarak yüksek çıkması durumunda yaşanan monosit yüksekliği tehlikeli olabilir. Virüs, bakteri ve mantar gibi parazitlerin ve alerjik durumların neden olduğu monosit yüksekliği iltihaba bağlı olarak yaşanan geçici yükselmeler olmaktadır. Ancak sürekli olarak yüksek çıkan monosit değerleri tümör, bazı kan hastalıkları ve kronik olabilecek bazı hastalıkların işareti olabilir. Monosit yüksekliğinin kendisi bir hastalık olmadığı için herhangi bir tedavisi de bulunmamaktadır. Ancak süreklilik gösteren yüksek monosit değerleri bazı durumlarda tehlikeli olabilir ve monosit yüksekliğinin sürekliliğinde sebep olduğu nedenlerin araştırılması gerekir.
Hamilelikte PLT düşüklüğü, trombosit seviyelerinin düşmesine neden olan bir durumdur. Belirtiler, nedenler ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi edinin.
Hamilelik süreci, bir kadının vücudunda bir dizi değişikliğe yol açar. Kan değerleri de bu süreçte etkilenebilir. Trombositler (PLT), kanın pıhtılaşmasında önemli bir rol oynayan hücrelerdir. Hamilelik sırasında bazı kadınlarda trombosit seviyeleri düşebilir. Bu makalede, hamilelikte PLT düşüklüğüne odaklanacak ve belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemlerini ele alacağız.
Gebelikte düşük PLT sıkça karşılaşılan bir rahatsızlık türüdür. Kanın pıhtılaşmasını sağlana kan hücrelerinin normal değerlerin altında olduğunun ölçümü ile tespit edilen rahatsızlık;
Vücutta oluşan morluklar,
Deri kanamaları,
Kesiklerde durmayan kanamalar,
Diş eti kanaması,
Burun kanaması,
Yorgunluk
Hamilelikte PLT düşüklüğü, genellikle semptomlarla kendini göstermez. Ancak, ciddi bir PLT düşüklüğü durumunda, aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:
Aşırı kanama: Cilt altında morluklar, burun kanamaları, dişeti kanamaları gibi aşırı kanama belirtileri görülebilir.
Kolay morarma: Hafif darbeler veya sürtünmeler sonucunda bile kolayca morarma meydana gelebilir.
Aşırı adet kanaması: PLT düşüklüğü olan hamile kadınlarda adet dönemlerinde aşırı kanama yaşanabilir.
Gibi belirtilerle kendini belli eder.
Hamilelikte trombosit düşüklüğü
Gebelikte PLT Düşüklüğü Nedenleri Nelerdir?
Gebelikte trombosit düşüklüğü yaşayanlar;
Alkol kullanımı,
Dalak büyümesi,
Lösemi,
Kanser tedavisi,
Hepatit C,
Trombositlerin dalakta veya kan dolaşımında yıkıma uğraması,
İlaç kullanımı
Gibi nedenlerle ilgili rahatsızlıktan mustariptirler. Doğumdan sonra normal değerlere ulaşabileceği düşünülen trombosit süresinin gebelik döneminde tedavisi yapılabilmektedir.
Hamilelikte PLT düşüklüğü, genellikle gebeliğe bağlı trombositopeni olarak adlandırılan bir durumdan kaynaklanır. Bununla birlikte, PLT düşüklüğüne başka nedenler de yol açabilir. İşte hamilelikte PLT düşüklüğünün yaygın nedenleri:
Gebeliğe bağlı trombositopeni: Hamilelik sırasında, bebeğin büyümesini desteklemek için vücutta daha fazla trombosit kullanılır. Bu da trombosit seviyelerinin düşmesine neden olabilir.
Preeklampsi: Preeklampsi, hamilelik sırasında yüksek kan basıncı ve protein idrarında artışla karakterize bir durumdur. PLT düşüklüğü preeklampsiye bağlı olarak ortaya çıkabilir.
İlaçlar: Bazı ilaçlar, hamilelik sırasında trombosit seviyelerini düşürebilir. Özellikle bazı antidepresanlar ve bazı antibiyotikler bu etkiye sahip olabilir.
Hamilelikte trombosit düşüklüğü
Trombosit Düşüklüğü Tedavi Yöntemleri
Hamilelikte PLT düşüklüğü genellikle semptomsuz olduğu için spesifik bir tedavi gerektirmeyebilir. Ancak, PLT düşüklüğü belirtileri şiddetliyse veya PLT seviyeleri çok düşükse, tedavi gerekebilir. Tedavi, altta yatan nedenlere bağlı olacaktır. İşte hamilelikte PLT düşüklüğünün tedavi yöntemleri:
İzlem ve takip: Doktorunuz, PLT seviyelerinizi düzenli olarak kontrol edecektir. Semptomlarınızı izlemek ve PLT seviyelerini belirli aralıklarla kontrol etmek önemlidir.
İlaç tedavisi: PLT düşüklüğünün altında yatan nedenlere bağlı olarak doktorunuz ilaç tedavisi önerebilir. Örneğin, preeklampsi durumunda, yüksek tansiyonu kontrol altında tutmak için ilaçlar kullanılabilir.
Kan transfüzyonu: PLT düşüklüğü ciddi ise ve kanama riski yüksekse, doktorunuz kan transfüzyonu önerebilir. Bu, trombosit seviyelerini hızlı bir şekilde yükseltebilir.
İbrahim Saraçoğlu’ndan Trombosit Düşüklüğü Tedavisi
Şifalı tarifleriyle pek çok rahatsızlığa çözüm sunan Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, gebelik döneminde de kullanılabilecek tarifler ve besin maddeleri önerilerinde bulunmaktadır. İbrahim Saraçoğlu trombosit düşüklüğü için;
Haftada en az 3 kez yeşil mercimek çorbası tüketilmesi,
10 gün süre ile günde 1 kez lavanta kürü uygulaması
Önermektedir. Hamilelikte trombosit düşüklüğü tedavisi için de kullanıma uygun olan lavanta kürünün hazırlanışı ise oldukça kolaydır.
1 su bardağı su kaynatılır.
Kaynama sonrası içerisinde 1 tatlı kaşığı lavanta eklenir.
8 – 10 dakika kısık ateşte kaynatılır.
Kaynama sonrası ılımaya bırakılır.
Ilıma sonrası tülbent ile süzülerek yatmadan yarım saat önce tüketilir.
Küre 10 gün süre ile devam edilmesini öneren İbrahim Saraçoğlu ayrıca kürün taze olarak tüketilmesi için her kullanım öncesi hazırlanmasını tavsiye etmektedir.
Kanda monosit yükselmesi; vücudun inflamasyona ve mikroplara karşı aşırı savunmaya geçtiğini gösterebilmektedir. Monosit nedir merak ediyorsanız; beyaz kan hücreleri içerisinde en büyük olanıdır. Monositlerin vücutta gerçekleştirdiği korumalar şu şekildedir;
Vücuttaki ölü hücreleri temizlemektedir.
Bağışıklık tepkilerini artırmaktadır.
Mikroorganizmaları öldürmektedir.
Yabancı parçaları almaktadır.
Kanda bulunan monositin normal değer aralığı yüzde olarak 1 ila 10 arasında olmalıdır. Farklı ölçüm değerlerinde normal aralık; 200 ila 800 microL, 0.2- 0.8 x10 ^ 9 / L olmalıdır.
Monosit Yüksekliği Nedir, Belirtileri Nelerdir?
Ateşlenme, şişme ve ağrı ile birlikte monosit yüksekliği belirtileri ortaya çıkmaktadır. Kanda yüksek monosit değerleri gözlemlenmesinin farklı nedenleri olabilmektedir. Bu nedenler;
Kanser
Uzun süreli inflamasyon
Depresyon
Öpücük hastalığı
Kızamık
Kabakulak
Obezite
Lösemi hastalığı (uzun süreli)
Lupus hastalığı
IBD hastalığı
Romatoid Artrit hastalığı
Monosit Yüksekliğini Azaltmanın Yolları
Monosit yüksekliği gözlemlendiğinde değerleri normale döndürmek için bazı yollar denenebilmektedir. Bu yollar;
Alkol alımını tamamen durdurma
Omega 3 asitleri içeren gıdalarla beslenme
Akdeniz diyeti uygulama
Düzenli egzersiz yapma
Kilo verme
Monosit Düşüklüğü Nedir, Belirtileri Nelerdir?
Monosit düşüklüğü farklı sebeplerle ortaya çıkabilmektedir. Bu sebepler;
Radyasyon tedavileri
HIZ virüsü
Aplastik anemi
Kemoterapi
Şiddetli gerçekleşen kanama ya da yanıklar
Romatoid Artrit (eklem romatizması)
Düşük monosit değerini arttırmanın yolları arasında; sinir sisteminin tetiklenmesi ya da saunaya girilmesi gibi eylemler yer almaktadır. Bunun yanı sıra B12 vitamini, D vitamini, C vitamini takviyesi alınmalıdır.
Ferritin, vücuttaki demir depolarını azalmasını sağlayan bir ana proteindir. Bu yüzden ferritin, vücutta yer alan demir deposunun da bir göstergesidir. Ferritin yükselmeleri sorunlara yol açabilmektedir. Ferritin yüksekliği hakkındaki tüm sorular için makalenin devamı okunmalıdır.
Ferritin Normal Değerleri
Yetişkin erkek için 12 – 300 ng / ml veya 12 – 300 Mg / l
Yetişkin bayanlar için 15 – 150 ng / ml veya 12 – 150 Mg / l
2-5 aylık bebeklerde 50 – 200 ng / ml veya 50 – 200 Mg / l
1 aylık bebeklerde 200 – 600 ng / ml veya 200 – 600 Mg / l
Yeni doğan bebeklerde 25 – 200 ng / ml veya 25 – 200 Mg / l
6 ile 15 yaş arasında ki genç bireylerde 7 – 140 ng / ml veya 7 – 140 Mg / l
Ferritin Yüksekliği Nedenleri
Ferritin yüksekliği nedenleri bazıları şunlardır:
Hepatit hastalığı ve kronik hepatit
Vücuda yapılan kan nakli
Tip 2 Diyabet
Dışarıdan demir alımı
Kan hastalıkları
Karaciğer hastalıkları
Alyuvar aktarımı
Kronik kan nakli tedavisi
Hodgkin lenfoma
Hemolitik anemi
Megaloblastik anemi
Hemokromatozis
Lösemi
Hipertiroidi
Kronik enflamatuar hastalıklar
Deri veremi
Eklem iltihabı
Lenfoma ve göğüs kanseri gibi hastalıklar
Porfiria hastalığı
İltihaplı hastalıklar
Demir içeren besinleri çokça tüketmek gibi nedenler ferritin seviyesini arttırabilmektedir.
Ferritin Yüksekliği Tedavisi
Yüksek ferritin sonucu birçok hastalık ortaya çıkabilmektedir. Peki, ferritin yüksekliği nasıl düşürülür?
En yakın hastanenin dahiliye bölümüne randevu alınıp gidilerek sorunun nedeni tespit edilerek doktor kontrolünde ferritin yüksekliği düşürülmesi için tedaviler uygulanabilmektedir.
Bundan farklı bir tedavi olarak da düzenli olarak verilmesi ile ferritin yüksekliği düşürülebilmektedir. Vücuttan belirli bir miktarda kanın alınması ile ferritin seviyesi yeniden dengelenir ve düşüş gerçekleşir.
Özellikle kadınların cinsel organlarında devamlı olarak bazı değişimler ve hormonal yapılar oluşmakta, zamanla bunlar kaybolmaktadır. Kısacası bu bölge her açıdan sıkıntılı bir bölgedir.
Kadınların genital bölgelerinde yaşanan bu sorunlar zamanla Genital Tümör adını verdiğimiz sağlık sorununa neden olabilmektedir. Bu sorun diğer hastalıklarda olduğu gibi istenmeyen bir durumdur ve ölümle sonuçlanabilir.
Kadınların Vajinalarında meydana gelen bu tarz Genital Tümörler iki kademede incelenebilmektedir. Bu kademelerden bir tanesi İyi Huylu Tümörler, diğer ise Kötü Huylu Tümörlerdir.
İyi huylu tümörler zaman içerisinde kötü huyluya dönüşebilirler. Kütü huylu tümörler ise müdahale edilmezse hastayı ölümle sonuçlanacak bir dönem içerisine sokabilmektedir.
Günümüzde doktorlar tarafından yapılan araştırmalar, hastalığın ortaya çıkış sebebi, ilerleme durumu ve daha birçok detayla birlikte hastalığın geniş bir tablosu çıkarılmıştır. Ancak buradan sizlere bu bilgileri sunmayacağım. Çünkü aşırı tıbbi bir listedir ve anlaşılması oldukça sıkıntılıdır.
Ancak şunları bilmenizde fayda var. Genital Tümör aynen Rahim Kanseri gibi erken teşhis edildiğinde daha kolay tedavi edilmektedir. Bu durumda kadınların özellikle belli bir yaştan sonra senede 1-2 kez kontrole girmeleri ve bu kontroller sonucunda gerekeni yapmalarıdır.
Bu sayede bu tarz hastalıkların önüne daha rahat geçmeniz mümkündür.