Etiket: kadın hastalıkları

  • En sık görülen kadın hastalıkları

    En sık görülen kadın hastalıkları

    En sık görülen kadın hastalıklarını uzmanına sorduk.

    Op. Dr. Müzeyyen Almora Güleryüz’e kadınların en çok hangi hastalıklara yakalandıklarını ve bunların belirti, tedavi süreçlerini sorduk:

    Vaginitis – Vulvitis

    Dış genital organ ile vajen bölgesinin inflamasyonuna bağlı oluşan kötü kokulu akıntı, kaşıntı ve ağrı şikayeti ile kendini gösteren bir hastalıktır. Genelde mantar, bakteri ve protozoo enfeksiyonları, iritan maddeler, kullanılan ilaçlar, tümörler ve hormonal değişiklikler bu hastalığa neden olmaktadır

    Dismenore (Ağrılı Adet Görme)

    Adet dönemi öncesi başlayıp, adetin başlaması ile geçen karın ve kasık ağrısı ile karakterize bir durumdur. Ergenlik döneminde sık görülür ancak az da olsa ileri yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. Rahmin salgıladığı prostoglandinin aşırı olması veya buna karşı daha hassas olunması nedeni le ortaya çıkan bu durum beraberinde anatomik bozukluklar da getirebilmektedir. Ağrılı adet görmeye; endometriozis, miyom ve adezyonlar da sebep olmaktadır.

    Endometriozis

    Endometrium adı verilen rahim içi zar tabakasının vücudun başka bölgelerine yerleşip büyümesi durumudur. Bu doku yumurtalık yüzeyine yerleşirse endometrioma (çikolata kisti) olarak adlandırılır. Mesane, bağırsak, karın duvarı ve ameliyat dikişlerinde bile görülebilir. Aylık hormonal değişimler bu doku üzerinde etkili olduğundan ağrı ve kanama yapar. Yapışıklık yapması ve anatomiyi bozmasından dolayı kısırlık sebeplerinden biridir. Diğer belirtileri; ilişkide ağrı, adetli iken kasık ağrısı, bağırsak hareketlerinin ağrılı olması, adetten önce başlayan lekelenmelerdir.

    Miyom

    40 yaşın üstündeki kadınların %30’unda görülebilen, iyi huylu rahim kası tümörüdür. Çoğu kez bulgu vermeyip ultrasonla tesadüfi olarak saptanır. Rahim içindeki yerleşim yerine göre aşırı vajinal kanama, kasık ağrıları, sık idrara gitme isteği, kabızlık, gebelikte düşük ve kısırlık gibi durumlara neden olabilir.

    Premenstrüel Sendrom (PMS)

    Adet döneminin ikinci yarısında ortaya çıkan fiziksel ve davranışsal değişikliklerle karakterize bir durumdur. Klinikte göğüslerde hassasiyet ve ağrı, alt karında şişkinlik, kabızlık, adet öncesinde başlayan ishal, iştah artışı, yorgunluk, duygusal tutarsızlık, depresyon, uyku bozuklukları, sıcak basmaları, gece terlemeleri, migren tipi baş ağrıları görülür. Bu bulgular adet bitimi ile birlikte kaybolur, iki hafta aradan sonra tekrar başlar.

    Over Kistleri

    Yumurtalıklarda gelişen, içi sıvı veya doku içerikli olabilen, kese tarzında yapılardır. Çoğu kez bulgu vermeyip, muayenede saptanırlarsa da bazen kasık ağrısı, anormal adet düzeni, ara kanama, sık idrara gitme isteği, bağırsak hareketlerinde düzensizlik gibi bulgular verebilirler. Kistlerin büyüdükçe rüptüre (karın içine sıvı içeriğini boşaltma) veya bulunduğu yumurtalığı torsiyone etme (anatomisini bozarak kanlanmasını engelleme) gibi komplikasyonlar yapma ihtimali nedeni ile takip ve tedavisi gerekmektedir.

    Polikistik Over Sendromu

    Hormonal bozukluklar sonucunda, düzensiz veya hiç adet görememe ile karakterize genetik bir hastalıktır. Yüzde ve vücutta erkek tipi kıllanma, erkek tipi saç dökülmesi, akne, şeker metabolizması bozukluğu, obezite gibi klinik görünümlerinin yanında; ileri yaşlarda kalp hastalıkları, diyabet ve hipertansiyona sebebiyet vermesi nedeni ile ciddiye alınması gereken bir sağlık problemidir.

    HPV Enfeksiyonu

    Bir grup virüs tipi, genital bölgede siğile; bir grubu ise rahim ağzı kanserine neden olabilir. Düzenli yapılan kontrollerle tanısı konulmaktadır.  Bu virüse karşı geliştirilen koruyucu aşının 2006 yılından beri kullanıldığı da unutulmamalıdır. Kadınlar, herhangi bir şikayeti olmasa da yılda 1 kez düzenli olarak ultrason eşliğinde jinekolojik muayene olmalıdır. 30 yaşından sonra her kadının en az bir defa smear testi ile birlikte HPV testini yaptırması gerekmektedir. Smear testi normal ve HPV testi negatif olan kadınlar, daha sonraki rahim ağzı kontrollerini ise 5 yılda bir yaptırmalıdır. Smear testi 21-29 yaşlarında ise 3 yılda bir tekrarlanmalıdır.

    Kaynak: haber7.com

  • Kadınlarda Aşırı Akıntı Nedenleri

    Kadınlarda Aşırı Akıntı Nedenleri

    Vajinadan salgılanan akıntıya vajinal akıntı denir. Renk ve kokusu kadından kadına göre değişebilir. Kadınlarda aşırı akıntı nedenleri makalemizde bu duruma yol açan sebeplere yer verdik. Şefaf, kokusuz beyaz akıntı, hormonların etkisiyle oluşur, kadınlar için doğal fizyolojik bir süreçtir,herhangi bir hastalığın habercisi değildir. Fakat vajinadan gelen akıntı çoksa, renkleri değişikse durum değişir!…
    Vajinanızdan fazla akıntı gelmeye başladıysa işte nedenler;

    Endometrial Kanseri
    Rahim kanseri türlerinden olan endometrial kanserinin belirtilerin biri de aşırı vajinal akıntıdır. Doktorlar, vücutta östrojen seviyesinin yükselmesinin endometrial kanserin oluşmasında ve yayılmasında büyük rol oynadığını bildiriyorlar. 60-70 yaş arasındaki kadınlar bu kanser için risk grubundadırlar.

    Trichomoniasis
    Yeşil, sarı veya gri akıntı genelde trichomoniasis denilen bir parazitin eseridir.
    Cinsell yolla bulaşır, vajinada aşırı akıntı ve kötü kokuya neden olur.

    Bakteriyel Vajinoz Bakteriyel
    Vajinoz korumasız seksden dolayı oluşan bir enfeksiyondur.
    Belirtileri vajinada kaşıntı, aşırı vajinal akıntı ve vajinada balık kokusudur.kadinlarda_akinti (1)

    Gonore Gonore
    Bu hastalık, çok miktarda vajinal akıntıya neden olan cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur.
    Akıntı sarı renk, aynı zamanda kanlı da olabilir. Gonore hastalığının diğer belirtileri iki adet dönemi arasında gelen kan, idrar yaparken yanmadır.

    Chlamydia
    Aşırı vajinal akıntıya yol açan cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon türüdür.
    Vajinal akıntı, çok miktarda ve sık gelir, iki adet arası kanama, idrarda yanma hissi de hastalığın diğer semptomlarındandır.

    Vajinada Kaşıntı İçin Doğal Tedavi Yolları Tıklayınız
    Genital Bölge Beyazlatma Yöntemleri okumak için tıklayınız
    Vajina Kokusuna Doğal Çözüm Yolları Tıklayınızkadinlarda_akinti (3)

    Tampon
    Bedeninizde uzun süre yabancı bir cisim kalması vajina akıntısındaki artışı tetikleyebilir.
    Tamponunuzu uzun süre kullanmak aşırı vajinal akıntıya yol açacaktır.

    HPV (HPV)
    HPV serviks kanserine yol açan cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur.
    HPV’nin başlıca belirtilerinden biri çok miktarda vajinal akıntıdır.

    Vajinal Akıntı Çeşitleri Ve Nedenleri Tıklayınız

    Mantar Enfeksiyonu
    Mantarlar vajinada küçük miktarlarda mevcuttur.
    Mantarların çoğalması mantar enfeksiyonuna neden olur.
    Bu iltihabın en önemli belirtisi beyaz pütürlü ve fazla akıntıdır.

    Serviks Kanseri
    HPV virüsü serviks hücrelerinin bazılarını rahim ağzı kanserine yol açan kanser hücrelerine dönüştürür. ,
    Rahim ağzı kanserinin belirtilerinden bazıları kötü koku sulu, kanlı akıntıdır.
    Serviks kanserinin en önemli belirtisi ise aşırı vajinal akıntıdır.

    Kadınlarda Vajinal Mantar Tedavisi İçin Tavsiyeler Tıklayınız
    Vajina Kokusu Nasıl Giderilir? Tıklayınızkadinlarda_akinti (2)

    Hamilelik
    Hamilelikte hormonlarda meydana gelen değişim de aşırı akıntıya sebep olabilir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Vajinozis Nedir, Nasıl Geçer?

    Vajinozis Nedir, Nasıl Geçer?

    Bakteriyel vajinozis en yaygın vajina enfeksiyonlarındandır. Bakteriyel vajinozis nedir, nasıl geçer? makalemizde bu konu hakkında bilgiler verdik. Vajinozis genelde cinsel olarak aktif ve çok partnerli kadınlarda görülür.
    Vajinamızda pek çok bakteri yaşar. İyi bakteriler, kötüleri kontrol altında tutarak olası iltihabik durumu önlerler. Fakat iyi ve kötü bakteriler arası denge bozulup, kötü bakteriler artmaya başlarsa, bu durumda vajinada enfeksiyon gelişir.
    Bakteriyel vajinozis belirtileri vajinada kötü koku, kaşıntı, kızarıklık, akıntı.
    Akıntı genelde beyazımsı sarı renktir, kalındır ve balıksı bir kokuya sahiptir.
    Sigara içen kadınlar, güvensiz seks yaşayanlar, çok eşli kadınlar risk grubundadır.

    bakteriyel_vajinozis (2)Çay ağacı yağı olağanüstü bir doğal şifa kapısıdır.
    Güçlü antibakteriyel, mantar öldürücü, antimikrobiyal ve anti inflamatuar özellikleri ile enfeksiyonu kökünden kurutur, hızlı iyileşme sağlar.
    Bir parça pamuğa bir kaç damla organik çay ağacı yağı koyup, pamuğu vajinaya yerleştirin ve mümkün mertebe orada kalsın.
    Bu ilacı günde 2 kez uygulayın. Ve 2 seferde de pamuğu yenisiyle değiştirin.
    Kısa sürede iltihap gidecek, sağlığınıza kavuşacaksınız.

    bakteriyel_vajinozis (1)Elma sirkesi pek çok hastalığı iyileştirici güce sahip şifalı bitkilerdendir.
    Antibakteriyel, antifungal ve antienflamatuar özelliklere sahiptir ve bakterilerin hızlı, etkili bir şekilde yok olmasını sağlar. Elma sirkesini suyla seyreltin ve bunla günde 3 kez vajinanızı yıkayın. Enfeksiyon tamamen giderilecektir.

    Kadınları En Çok Bu 5 Hastalık Vuruyor Okumak İçin Tıklayınız

     

    bakteriyel_vajinozis (4)Yoğurt doğal bir mikrop kırıcıdır. Bir parça pamuğu ev yapımı yoğurda bandırın ve bunu vajinanıza yerleştirin. Bir kaç saat vajinada kalsın, ardından ılık su ile yıkayın.
    Dilerseniz, yoğurda batırılmış pamuğu, akşamdan vajinanıza bırakın, sabaha kadar kalsın, sabahle yıkayın. Bunlara ilaveten her öğünde 1 kase yoğurt yemeniz enfeksiyonu içten temizleyecektir.

    bakteriyel_vajinozis (3)Sarımsak bakteri ve mikropları yok eden içeriği ile meşhurdur.
    Sarımsağı ince ince kıyıp veya rendeleyip macun kıvamına getirin.
    Tamponun içine yerleştirip, vajinanıza bırakın.
    Bir müddet sonra tamponu çıkarın.
    Enfeksiyon bir kaç güne geçecektir.
    Buna ilave olarak, toplamda 3-4 diş küçük küçük kestiğiniz sarımsağı her gün günde 3 kez yutun.

    İlgili makaleler

    Vajina Kokusuna Doğal Çözüm Yolları Tıklayınız

    Vajinada Koku Nasıl Geçer? Tıklayınız

     Vajina Kokusundan Kurtulmanın Doğal Yolları Tıklayınız 

    Bakteriyel Vajinozis Nedir, Nasıl Geçer?Tıklayınız

    Vajina Kokusu Nasıl Giderilir? Tıklayınız

    Vajinada Kaşıntı İçin Doğal Tedavi Yolları Tıklayınız

    Genital Bölge Beyazlatma Yöntemleri yazımızı okumak için tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Vajinada Yanma Ve Tedavisi

    Vajinada Yanma Ve Tedavisi

    Vajinal yanma kadınlarda oldukça sık rastlanılan bir sağlık sorunudur. Vajinada yanma nasıl geçer makalemizde, genital bölgede, rahimde vajina yanması için doğal şifa yöntemlerine yer verdik.
    Vajinada Yanma Neden Olur? 
    Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
    Menopoz
    Vajinal bakteriler
    Mantar enfeksiyonları
    Yüzme havuzundan geçen mikroplar
    Kadınlar için hijyen amaçlı kullanılan kimyasal ürünler vajinal yanmaya neden olabilen faktörlerdendir.

    Vajina Yanması Nasıl Geçer?
    Kokulu tuvalet kağıtları, peçeteler, vajina temizleyici kozmetik ürünleri kullanmayın.
    Vajinanızı temizlerken sabun kullanmayın. Sabunun ph değeri cilde uygun olmadığından cildi tahriş edebilir.
    Taharetlenirken önden arkaya doğru temizliğinizi yapın. Arkadan öne doğru yapmanız makattaki bakterilerin vajinaya bulaşmasına neden olur.
    İç çamaşırı olarak pamuklu giysiler kullanın.
    vajinada_yanma (1)
    Yoğurt
    Vajinada kaşıntı yanma için en iyi doğal çarelerden biri yoğurttur.
    Yoğurt içeriğindeki şifa veren enzimleriyle genital bölgedeki yanmayı rahatlatır, deva olur.
    Vajinaya yoğurdu diyerek uygulayabilir, günlük beslenmenize yoğurdu ekleyebilirsiniz.

    Vulva’da (Rahimde) Kaşıntı makalemizi okumak için tıklayınız

    vajinada_yanma (4)
    Elma Sirkesi
    Elma sirkesi antiseptik özleri ile genital bölgedeki kaşıntı ve yanmaya deva olan yöntemlerdendir.
    Elma sirkesi vücudunuzdaki dokuların alkalize olmasını sağlayarak, yanmaya neden olan fazla asidi giderir.
    Suya 2 yemek kaşığı sirke ekleyip, bu suyla vajinanızı yıkayın.
    Kaşıntı ve yanmanın son bulduğunu göreceksiniz.

    Vajinada Kaşıntı İçin Doğal Tedavi Yolları Tıklayınız

    vajinada_yanma (2)
    Soğuk Kompres
    Genital bölgedeki yanmanızı gideren bir çözüm de soğuk su torbalarıdır.
    Vajinanıza soğuk kompres uygulayın, kaşıntı ve yanmanın bir süre sonra geçtiğini göreceksiniz.

    Vajina Temizliği Nasıl Yapılır, Ne Yapmalı? Tıklayınız

     

    vajinada_yanma (3)

    Çay Ağacı Yağı
    Çay ağacı yağı anti bakteriyel içeriği ile vajinadaki mikropları kırar, vajinal hastalıkları tedavi eder.
    Su ile seyrelttiğiniz organik çay ağacı yağı ile vajinanızı yıkayabilirsiniz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Adet Düzensizliğinin Nedenleri Nelerdir?

    Adet Düzensizliğinin Nedenleri Nelerdir?

    Menstrüel döngü kadın sağlığı için çok mühimdir. Adet düzensizliğinin nedenleri hangileridir? makalemizde bu soruna sebep olabilen etmenlere yer verdik.
    Adet dönemi 9-12 yaş arası başlar ve hayzlı gün sayısı kişiden kişiye göre değişebilir. Düzensiz adet pek çok sebeple olabilir, işte o nedenler;

    Aşırı kilo alma veya kilo verme. Kilo da meydana gelen bu anormalite ayrıca adet sancılarına da neden olur.
    Bulimia veya anoreksi gibi yeme bozuklukları yaşıyorsanız.
    adet_duzensizligi (1)
    Stres, üzüntü, depresyon da düzensiz adet görmenin başlıca nedenlerindendir.
    Sıkıntılı ve kaygılı olduğunuzda bu durum hormonlarınızın dengesini bozar.

    adet_duzensizligi (2)
    Düzensiz adet kanaması hamilelikte de meydana gelebilir.
    Hamilelikte hormon düzeylerinde değişim olur böylece adet kanamasında da
    oynamalar gerçekleşir.
    Pek çok şeyin çoğu zarar ortası karardır.
    Spor da bunlardan biridir.
    Çok fazla ve uzun saatler spor yapmak vücutta çeşitli sorunlara yol açar.
    Bunlardan biri de adet düzensizliğidir.

    Adet Düzensizliği İçin Bitkisel Çareler Tıklayınız

    adet_duzensizligi (5)
    Kemoterapötik ilaçlar gibi çeşitli ilaçlar normal dönemde meydana gelen adette düzensizliğe neden olur.
    Aşırı hareketlilik de anormal adet kanamalarına neden olan etkenlerdendir.

    Doğum kontrol hapları da vücutta hormonal değişime sebep olarak adet düzensizliğine zemin hazırlar.
    Bazen düzensiz adet görme menopoza girme kaynaklı da olabiliyor.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Miyomlar kısırlık nedeni

    Miyomlar kısırlık nedeni

    Her dört kadından biri hayatının bir döneminde miyom şikayeti ile karşı karşıya kalabiliyor. Miyomun kısırlık riski yarattığını vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, bu riskin oluşmasında miyomun çapı ve sayısının etkili olduğunu belirtiyor.

    Prof. Dr. Buyru, “Bazı miyomlar gebe kalmayı zorlaştırabileceği gibi, düşük ve erken doğum riskini de artırabiliyor. Özellikle rahim içinde ve rahim duvarında yer alan miyomlar, kanamayla kısırlığa yol açabilir. Miyom çapı büyüdükçe ve sayıları arttıkça kısırlığa yol açma riski de artıyor. Rahim içinde yer alan miyomlar küçük bile olsa daha fazla sorun yaratıyor. Miyomların yol açtığı en büyük problemler; kanama, gebe kalamama, çevre dokulara baskı ve yoğun kanama sonucu ortaya çıkan kansızlık olarak sıralanıyor” diyor.

    Dikkat alerji kapıda

    Bahar ayları alerji ataklarının en fazla olduğu aylar. Bulunduğunuz bölgenin bitki örtüsünü gezen arılar, size alerji yapan polen ve bitki tozlarına karşı koruyucu maddeler içeren bal üretiyor. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü Dr. Özgür Şamilgil bahar alerjilerinden korunmak için önerilerini sıraladı: “Polen ve bitki tozları sabah-öğle arası havaya daha fazla yayılıyor. Bu yüzden dışarıda spor yapacaksanız en uygun zaman öğleden sonrası. Evinizde mutlaka bahar temizliği yapın. Unutmayın, yastık ve yorganınızın beş yıl kullanımdan sonra, ağırlığının beşte biri akar, mayt, toz vb alerjenlerden oluşuyor. Bu da bahar temizliğinin önemini ispat ediyor.”

    Aktif cinsel yaşam için proteinden kaçmayın

    Protein ağırlıklı beslenmek libido seviyesini yükseltiyor. Günlük aldığınız kalorinin en az yüzde 25’inin proteinden sağlanması gerekiyor. Bu da günde en az 100 gram et, tavuk veya balık ile bir-iki bardak süt tüketerek sağlanabiliyor. Yani libidonuzu artırmak istiyorsanız günde en az üç köfte kadar et, tavuk veya balık ile 400 gram kadar süt, yoğurt veya ayran tüketmeniz gerekiyor.

    PÜF NOKTASI!

    Her gün düzenli olarak bir kase yoğurt yemek, Tip 2 diyabete yakalanma riskini yüzde 24 azaltıyor.

  • Tatilcileri bekleyen gizli tehlike: Havuz sistiti

    Tatilcileri bekleyen gizli tehlike: Havuz sistiti

    Sağlık için gerekli şartlara sahip olmayan havuzlar ve kimi zaman da deniz suyu idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabiliyor. Havuz enfeksiyonları arasında en sık rastlanan şikâyet ise ‘havuz sistiti’ olarak gösteriliyor.

    Medicana Samsun Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Ahmet Gençbay tatilcilere önemli uyarılarda bulundu.

    Sistit nedir?
    Sistit; mesanenin (idrar kesesi) iltihaplanmasıdır. Anatomik olarak erkeklerden farklı olmalarından dolayı kadınlarda daha sık görülen sistit, ihmal edildiği takdirde kronikleşebilir ve üriner sistemde (mesane ve böbreklerde) kalıcı hasara neden olabilir.

    Bakteriyel sistitler genellikle 20-40 yaşları arasındaki genç kadınlarda daha sık görülür. Her 5 kadından biri, yaşamının herhangi bir döneminde en az bir kez sistit geçirmektedir. Kadınlarda sistitin daha fazla görülmesinin en sık sebebi üretranın daha kısa olmasıdır. Sistitin en sık görülen etkeni, vakaların yüzde 85’inden sorumlu olan Koli basilidir. Normalde bu bakteriler kalın bağırsakta bol miktarda bulunurlar. Bazı risk faktörlerinin varlığında bu bakteriler mesaneye ulaşarak sistite neden olurlar.

    Sistite neden olan risk faktörleri nelerdir?
    Kötü genital temizlik
    İdrar akımının engellendiği durumlar (üriner sistemde taş, tümör veya sonda gibi yabancı cisim bulunması)
    Nörolojik olarak mesanenin boşalamaması
    Şeker hastalığı
    Hamilelik
    Yaşlılık
    Düzensiz cinsel ilişki ( sistit yeni evlilerde daha sık görülür ki, buna ‘balayı sistiti’ denir )
    Menopoz dönemi
    Erkeklerde prostat ve üretra hastalıkları

    Sistitin belirtileri nelerdir?
    Dizüri (idrar yaparken yanma, sızı, ağrı)
    Pollaküri (sık idrara çıkma) ve az idrar yapma
    Acil idrar yapma hissi
    Tam boşalamama hissi
    Kötü kokulu ve bulanık idrar
    Disparoni (cinsel ilişki sırasında ağrı duyulması)
    Kasıklarda ve göbek altında ağrı olması
    Hematüri (idrarda kan olması)

    Sistitin tanısı nasıl konur?
    Sistitin tanısında en önemli bulgu anamnezdir. Hastaların çoğunda yukarıda bahsedilen şikayetlerden birçoğu vardır. Bu şikayetlerle gelen bir hastaya ilk yapılacak tetkik, idrarın mikroskobik incelenmesidir. Sistitli bir hastanın idrarında alyuvarlar, akyuvarlar ve bakteriler görülmelidir. Enfeksiyona neden olan bakteriyi tanımlayabilmek için de idrar kültürü gerekebilir. Sistite sebep olan birincil bir hastalık düşünülüyorsa hastaya üriner ultrason, İVP (ilaçlı böbrek filmi) ve sistiskopi (ışıklı bir aletle mesaneye bakma işlemi) de yapılabilir. Sistit ve altta yatan neden tedavi edilmezse, kronikleşebilir ve hastayı zayıf ve bitkin bırakabilir.

    Sistit nasıl tedavi edilmelidir?
    Bakteriyel bir hastalık olduğundan dolayı tedavide antibiyotikler kullanılmalıdır. Kültür sonuçları çıkana kadar tedaviye gram negatif basillere etkili ilaçlarla başlanmalıdır. Daha sonra tedavi kültüre göre düzenlenmelidir.

    Sistitten korunmak için neler yapılmalıdır?
    Günlük su alımı en az 2 litre olmalıdır. Su, bakterilerin mesaneye tutunmasını engeller ve dışarı atılmasını sağlar.

    Kahve, koyu çay, alkol gibi içecekler ve acılı baharatlı yiyecekler en aza indirilmelidir. Bunların mesane üzerinde uyarıcı etkileri vardır.

    Mümkün olabildiği kadar sık idrara çıkılmalıdır. İdrarı tutmak mesanedeki bakterilerin mesane duvarına yapışmasını ve enfeksiyon oluşmasını kolaylaştırır.

    Tuvaletten sonraki temizlik doğru olmalıdır. Temizlik önden arkaya doğru yapılmalıdır. Böylece bakterileri idrar kanalına doğru taşımamış olursunuz. Sadece kağıtla silinmek yeterli değildir. Anal bölge mutlaka bol suyla yıkanmalıdır. Ancak aşırı hijyen takıntısı normal vajinal florayı bozabileceğinden dikkatli olunmalıdır.

    Vajinal deodorant, parfümlü sabun, pudra kullanımı idrar kanalını tahriş edebileceğinden bu tür ürünler kullanılmamalıdır.

    İç çamaşırı tercihi doğru yapılmalıdır. Sıkı, dar pantolonlar ve naylonlu iç çamaşırları giymeyin. Bahsedilen giysiler genital bölgenin nemlilik oranını artırarak bakterilerin üremesini kolaylaştırır.

    Pamuklu iç çamaşırları tercih edilmeli ve her gün değiştirilmelidir.

    Cinsel ilişkiden sonraki erken dönemde idrara çıkılmalıdır. Bu durum bakterilerin yayılmasını önlemektedir.

    Menopoz sonrası dönemde östrojen kremleri kullanılmalıdır.

    Özellikle yaz aylarında havuz sistitine dikkat edilmelidir. Kalabalık ve kirli havuzlara girmekten kaçınılmalıdır.

  • Kadın Hastalıklarına Aslanpençesi

    Kadın Hastalıklarına Aslanpençesi

    – Dr. Ömer Coşkun, aslanpençesi bitkisinin kadın hastalıklarına iyi geldiğini ve menopoz döneminde görülen stres, terleme, gerginlik ve ruhsal sıkıntı gibi durumları en aza indirdiğini söyledi.

    Aslanpençesinin yağ asitleri, selüloz, etken madde, gliko protein, tanen gibi maddeler içeren şifalı bir bitki olduğu belirten Dr. Coşkun, “Aslanpençesinin bine yakın türü bulunmaktadır. Ilıman iklimlerin etkin olduğu neredeyse her ülkede yetiştiriciliği yapılmaktadır. Boyu 35-50 santim arasında değişmektedir. Çiçekleri sarıdan yeşile doğru farklılık gösterir. Uzun yıllardan beri bitkisel tedavide etkin olarak kullanılır. Halk arasında harmani otu, pelerin otu, şebnem otu, aslanyağı otu olarak da bilinmektedir” diye konuştu.

    Dr. Coşkun, aslanpençesi bitkisinin kadın hastalıklarına iyi geldiğini kaydederek, “Menopoz döneminde görülen stres, terleme, gerginlik, depresif, ruhsal sıkıntılı gibi durumları minimuma indirger. Aynı zamanda kadın hastalıklarından biri olan adet düzensizliğine de iyi gelir” dedi.

    Aslanpençesi bitkisinin çayının içilebileceğini belirten Dr. Ömer Coşkun, “Aslanpençesi çayı kadın hastalıkları için çok faydalıdır. Bir bardak kaynar suya bir tatlı kaşığı aslanpençesi otu eklenerek 5 dakika demledikten sonra içebilirsiniz. Aynı zamanda bebek sahibi olmak isteyen kadınlar her gün aslanpençesi çayı içmelidir. Kas hastalarına ve adet düzensizliğine de iyi gelen bir bitki türüdür” ifadelerini kullandı.

  • Kemik erimesini önleyen besinler

    Kemik erimesini önleyen besinler

    Kemik erimesi; kemik doku yoğunluğunun azalması, dayanıklığının azalması yani kemik kalitesinin bozulmasıdır. Kemik erimesi arttıkça, kemiklerin kırılganlığı da artar. Kemik Erimesi (Osteoporoz) tedavisinde amaç mevcut kemik kitlesinin korunması veya artırılması, kırıkların önlenmesidir.

    Kemek erimesi belirtileri ? Kemik erimesinin yani osteoporoz belirtileri nelerdir ?

    Kemik Erimesi
    – Kemik erimesinin belirtileri nelerdir?
    – Kemik erimesi neden olur?
    – Kemik erimesi nedir?
    – Kimlerde kemik erimesi riski daha fazla?
    – Kemik erimesi günlük yaşamı nasıl etkiler?
    – Kemik erimesi hangi sıklıkta görülür?

    Öncelikle belirtmek gerekir ki kemik erimesi çoğunlukla hiçbir belirti ve şikayete neden olmaz, yani hasta çoğunlukla kendisinde kemik erimesi başladığını ve ilerlediğini farketmez. Bu yüzden kemik erimesine “sinsi hırsız” denmiştir, sinsi ve sessiz bir şekilde kemik dokusunu çalar anlamında. Belirti olmayan bu kadınlar çoğunlukla doktora başvurduklarında yapılan tetkikler neticesinde tesadüfen teşhis alırlar. Menopoza girdiği için hastaneye başvuran her hastaya kemik erimesini araştırmak için kemik mineral yoğunluğu bakılır ve kemik erimesi varsa bu esnada farkedilir. Bu nedenle hiçbir şikayeti olmayan ve iskelet olarak kendisini çok sağlam hisseden bir kadında da kemik erimesi olabilir, bu yüzden menopoza giren her kadına kemik erimesi açısından da muayene ve tetkik yapılması gerekir. Daha sonra bir kaç yıl aralarla kemik mineral yoğunluğu ölçümü tekrar edilir.
    Kemik erimesi yeni başlamış veya çok hafif olan bir hastada mevcut olan bel ağrısı, diz ağrısı gibi şikayetler kemik erimesi ile ilgili değildir mutlaka başka nedenlerin araştırılması gerekir.

    Kemik erimesi genellikle çok ileri aşamalara geldiğinde ve yaş çok ilerlediğinde bazı belirtiler verir.

    İleri derecede kemik erimesi durumunda görülebilen şikayet ve belirtiler:
    – Sırt ağrısı (Omurga kemiklerinde kemik erimesinin ilerlemesi nedeniyle gelişir.)
    – Bel ağrısı
    – Boyun ağrısı
    – Boy kısalması
    – Öne eğik ve kambur vücut şekli
    – El bileği, kalça ve omurga gibi kemiklerde kırıklar. Çok ileri derecede kemik erimesi varlığında umulmadık basit travmalarla bile kırıkların meydana geldiği görülür.
    – Çok ilerlemiş osteoporoz hastalarında kemik ağrıları ve kemiklerde hassasiyet meydana gelebilir.
    – Omurga ve diğer kemiklerdeki kırıklara bağlı vücutta şekil bozuklukları meydana gelebilir.
    – Ağrı ve kırıklardan dolayı hasta giderek hareketsizleşir.

    Kemik erimesi belirtileri tedavi ile kaybolur mu? Şikayetler tamamen geçer mi ?
    Yukarıda sıralanan belirtilerin tamamınn tedavi ile yok olması beklenemez. Kamburluk ve vücut şekil bozuklukları yok olmasa da en azından ilerlemesinin durdurulması tedavi ile mümkündür. Ağrı şikayetleri çoğunlukla tedavi ile hafifler veya geçer. Kemik erimesi tedavisinde amaç herşeyi tamamen normale döndürmek değildir, kemik erimesinin ilerlemesini durdurmak bile büyük bir kazançtır çünkü tedavi edilmediği taktirde sürekli ilerleyen bir hastalıktır. Tedavi ile en önemli amaçlardan birisi de kırık riskini azaltmaktır.

    Kemik erimesini önlemek için bu yiyecekleri tüketin, işte kemik erimesini karşı yenecek 10 besinler ;

    Kayısı

    Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

    Süt

    Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve demir kaynağıdır. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve dişleri güçlendirmek için çalışır. Bunların eksikliği kemikleri eritir.

    Soğan

    Sarımsakla birlikte enfeksiyonlarla mücadele eder. Kükürt bileşimleri atardamarların zarar görmesini önler. Soğan kemik erimesini de önlüyor.

    Marul

    Sütten bile daha fazla kalsiyum içerdiği söyleniyor.

    Brokoli

    Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, adeta bir vitamin deposu. A, E ve C vitaminleri bakımından zengin olduğu ve çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine bire bir. Demir, selen, bakır ve potasyum kaynağı olan brokoli içerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemini güçlendiren bir özelliğe sahip. Antibiyotik özelliğe de sahip olan brokoli bu yönüyle prostat enfeksiyonuna karşı çok etkin.

    Kuru Erik

    Fenolik bileşikler ve bor elementi bakımından zengindir. Bor elementi kemik sağlığını koruyan, kemik erimesine karşı koruyucu özelliktedir. Günlük 100 gram kuru erik tüketiminin, günlük bor gereksinimini karşılayabileceği belirtiliyor.

    Üzüm Çekirdeği Özütü

    Flavonoit tipi bileşenler açısından zengin olup oksidatif hasarı önleyici özelliğinin yanında, kemik erimesine neden olan proteolitik enzimleri de azaltıcı etkisi vardır.

    Nar Özütü

    İçeriğindeki flavonoit yapısında bileşenler nedeniyle üzüm çekirdeği gibi etki gösterir.

    Portakal gibi Narenciye Meyveleri

    C vitamini ve flavonoit yapısındaki bileşenler sebebiyle kemik sağlığı açısından önemlidir

    Elma

    Kemik erimesini azaltıcı etkisi vardır.

    Kemik erimesine karşı doğal bir çözüm ; Yoğurt Nane

    Naneli YoğurtYıllarca yoğun kemik erimesi tedavisi görürken, devlet bunun ilaçlarını vermeme kararı aldı biz emeklilere.

    Bu arada ben yoğurdu çok çok sevdiğim için ve rejim olsun diye her akşam yemek yerine bir kase yoğurt yemeye başladım.

    Ancak öylece yemek değil; içine bir avuçta çok sevdiğim naneden ve biraz da z.yağı ile pul biber koyarak ve içine bir de peksimet doğrayarak.

    Geçen sene kemik ölçümü için verilen tarihte dispansere gidip tahlil ve mr’ larımın çekiminden sonra doktor, kemik erimesinin sızıntıya dönüştüğü yani hızlı erimenin neredeyse durur gibi olduğunu söyledi ve bana ne kullandığımı sordu, ben de hiçbir şey sadece bol naneyle karışık yoğurtyediğimi söyledim;

    Doktor:” – Nane ile yoğurdun birleşmesiyle doping yapmışsınız…” dedi.

    Şimdiyse, her kadın hastaya “Kür olarak haftanın her günü böyle yoğurt yiyeceksiniz ilaç gibi…” diye tembih ediyormuş.

    Benden söylemesi. Denemekten zarar gelmez. Ancak unutmamalı ki yoğurdun içinde mutlaka bolca kuru nane olacak…

    Sağlıklı bir yaşam dileklerimle.

  • Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile sperm üretme sayesinde kanser tedavisi gören veya zayıf sperme sahip olan erkekleri baba olma hayallerine kavuşturacak

    Testislerden alınan doku örneklerini laboratuvar ortamında geliştiren uzmanlar, döllenmeye imkan veren sperm üretmeyi başardı.

    Dünya ‘kök hücre’ araştırmalarını büyük bir heyecanla takip ediyor. Henüz deney aşamasındaki çalışmaları yürüten araştırma merkezleri, tedavi amaçlı uygulamalara da imza atıyor. Bunların bazılarında elde edilen başarılı sonuçlar, bilim adamlarını daha da umutlandırıyor. Ancak bu münferit sonuçlara bakarak kök hücre ile kanser, alzheimer, parkinson, felç ve benzeri çaresiz hastalıklar yenilmek üzere” demek için henüz çok erken.

    Erkek kısırlığını yakın gelecekte bitirecek gelişme

    Kök hücre araştırmaları Türkiye’de de yapılıyor. Yağ dokusu kaynaklı yetişkin kök hücre çalışmaları yapılmakta, “Kök hücre çalışmalarının en önemli amacı günümüzde tedavi imkanı olmayan kronik hastalıkları, kanseri, yaşam kalitesini düşüren alzheimer ve parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları tedavi etmek ve organ yetmezliğinden kaynaklanan problemleri gidermektir. Hedeflenen amaç bugün tam anlamıyla gerçekleşmemiş olmasına karşın elde edilen gelişmeler bu ölümcül hastalıkların yakın gelecekte kök hücreler kullanılarak tedavi edilebileceğini göstermektedir

    Kök hücre çalışmalarının tek amacı uygun şartlarda uygun kişilere hücre nakli yaparak hastalıkların tedavi edilmesi değil. Tedavi edici ilaçların geliştirilmesi ve hastalıkların daha iyi tanınması da hedefler arasında.

    -Kök hücre çalışmalarında neler hedefleniyor ?

    Kök hücreyi yapabilmeyi yardımcı üreme teknikleri sağlıyor. Kaynak embriyo ya da embriyo dışı dokular. Embriyodan elde edilen kök hücrelere inanarak bu işe başladık. Bilimde ileriyi hayal edebilmek ve görebilmek önemlidir. Ama hayal bilgiler doğrultusunda oluşmalıdır.

    Hedef, bugün için tedavisi imkansız hastalıkların tedavisini sağlamak. En önemlisi, kısırlıktan önce, hayatı tehdit eden ve bugün için net bir tedavisi olmayan hastalıkları tedavi etmek. Çevremizde çok fazla kanserli var. Önemli bir kısmı yemek borusu kanseri. Tedavisi yok. Acaba kanser tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olabilir mi ?

    Ayrıca ilerleyici romatizmal hastalıklar, alzheimer ve parkinson gibi ilerleyici beyin hastalıkları var. Bunlar kanserden daha ağır. Kanserde en azından, kişi belli süre acı çekip sonra kaybediliyor. Ama ilerleyici beyin hastalıkları, bütün yaşam boyunca devam ediyor. Stefan Hawkinks, inanılmaz bir beyin ama ALS hastası. Suna Kıraç da öyle. ALS’li çok hasta var Türkiye’de. Bunların yanında çocuklarda sık görülen lösemi gibi kanser tipleri. Acaba hücre ve doku nakli kanser tedevisi için bir alternatif olabilir mi ?

    Bugün için şeker hastalığı çok önemli. İnsanı kısa sürede öldürmüyor, ama yaşam kalitesini çok azaltıyor. Yaşam kalitesini azaltan başka hastalıklarda da aynı şekilde kullanılabilecek mi diye düşünerek yola çıktık.

    Bugünkü ileri teknolojiye rağmen tedavi edilemeyen iki grup hasta var. Biri hiç sperm üretimi olmayan erkekler. Testislerden biyopsi alınsa dahi, hiç sperm gelişimi olmayan erkekler var. Bunlarda büyük ihtimalle genetik faktörler, spermi oluşurken belli bir noktada durduruyor. Bloke ediyor. Bu blokajın ötesine geçirebilir miyiz? Daha ileri hücreler elde edebilir miyiz ? Bugün için cevap hayır. Bir sürü şey denendi ama hiçbiri bu tür erkeklerin tedavisine imkan vermiyor.

    Sperm üretimi olmayan erkeklerde, kök hücreden sperm hücrelerini elde edebilmeyi hedefleniyor. Bu birden hareket eden sperm hücrelerini elde etmek anlamında değil. Dölleyebilecek özellikte olan, daha ilkel de olsa sperme giden o ara hücreleri elde edebilmek ve bunları kullanarak döllenmeyi sağlamak.

    Kadınlarda da, yaşlanmış, yumurta sayısı azalmış ya da bitmiş olanları tedavi edilememektedir. Acaba bu kadınlarda da olgun bir yumurtayı değil ama, olgun yumurtanın önceki hücrelerini kök hücreden elde edip sonra bunları olgunlaştırarak kullanabilir miyiz diye düşünülmektedir. Fakat bu uzak bir hedeftir.

    -Hükümetin bu çalışmalara bakışı ?

    Çok gelişmiş olduğunu iddia eden birçok ülkede uygulanmayan ama insanlığın faydası için olan uygulamalar bugün Türkiye’de uygulanabiliyor. Türkiye’de başkasına ait sperm ve yumurta kullanılmıyor. Bu, birçok yönüyle tartışılabilir. Ama Türkiye’de embriyoda genetik tanı yapmaya müsade ediliyor. Bu çok önemli. Bu tıbba aydın bir bakış açısıyla yaklaşıldığını gösteriyor. Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın insan klonlamasına karşı tamamen negatif baktığı kesin. Cinsiyet tayinini yasakladığı kesin. Ama bunun dışında şarlatanca olmayan ama insanlığın hayrına olabilecek çalışmaları kesinlikle destekleyeceğini düşünülmektedir. Burada embriyolardan elde edilen kök hücreler ne kadar etiktir diye bir tartışma konusu olabilir. Bakanlığımızın ve diğer ilgili mercilerin, araştırma ve insan sağlığını tedavi etme amaçlı ise buna sıcak bakacağını biliyorum. Kullanılamaz diye bir karar çıkmaz.

    KÖK HÜCRE NEDİR ?

    Kök hücreler, ‘yetişkin’ ve ‘embriyonik’ olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yardımcı üreme tekniklerinde arta kalan ya da kullanılamayacak durumda olan embriyolar, çiftlerden izin alınarak kök hücre çalışmalarında değerlendirilebiliyor.

    Hücre, bir canlının en küçük hayati parçası. Canlının sağlığı, hücrelerin yeterince kendini yenilemesine, özelliklerini kaybetmemesine ve hastalık yapıcı her türlü unsura karşı dirençli olabilmesine bağlı. Kök hücreyi insan sağlığı için son derece önemli kılan sebep, sınırsız çoğalma özelliğine sahip olması. Uygun ortamı bulduğunda organ ve dokuyu oluşturan hücre tiplerine dönüşebiliyor. Kök hücre, gereken organlarda hücre yenilenmesine ve bazı hasarlı dokuların iyileşmesine imkan tanıyor. Kök hücreyle ilgili çalışmalar aslında 50 yıl öncesine dayanıyor. Kemik iliğindeki yetişkin hematopoetik kök hücrelerin kan hücrelerine dönüştüğünün keşfi, kan kanserinde dönem noktası oluyor. Günümüzde kemik iliğindeki kök hücrelerin kan haricinde kas, kemik ve damar hücrelerine dönüşebildiği görüldü. Ayrıca yetişkin tip kök hücrelerin, sadece kemik iliğinde değil; sinir, kas, karaciğer, göz ve deri gibi organ ve dokularda bulunduğu da artık biliniyor. Arayışlar sonucunda 1998’de insan embriyosundan kök hücre elde edildi. Bu bir çığırdı. Çünkü, embriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerdeki sınırlılığın aksine, insan vücudundaki tüm hücre türlerine dönüşebilme özelliğine sahipti. Emriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerden daha elverişli olmasına rağmen, kanser oluşma riski, doku uyumu problemi ve etik kaygılarla kliniklerde test amaçlı kullanılmaya başlanmadı. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda yağ dokusunda da yetişkin tip kök hücreler olduğu belirlendi.

    Testis dokusu alındı
    Nature Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, Takehiko Ogawa başkanlığındaki ekip, testisten alınan dokulara gerekli protein ve diğer besinleri vererek sperm oluşmasını sağladı. Buluşun özellikte kanser tedavisi gören erkeklere yeniden çocuk sahibi olma imkanı vereceği söyledi. Ayrıca dokudan elde edilen spermin, dünya çapındaki milyonlarca kısırlık tedavisi gören erkek için de umut ışığı olduğu belirtildi.
    Buna göre tamamen kısır veya döllenmeyi sağlayamayan zayıf sperme sahip olan erkeklerin spermleri laboratuvar ortamında geliştirilecek. Böylece erkeklerin kısırlığı tamamen tarih olacak ve başka birisinden sperm almalarına gerek kalmayacak. Tekniğin ayrıca donmuş testisler üzerinde bile işe yaradığı belirtildi. Ogawa, “Bir sonraki hedefimiz kadın için laboratuvar ortamında yumurta üretmek” diye konuştu.

    Henüz çok az hastada denenen ve bir kısmında olumlu neticeler alınan uygulamaların hala araştırma aşamasında ve gelişmeler umut verici. Ergenliğe girmeden önce kanser tedavisi geçirmek zorunda olan erkek çocukları için ileride çocuk sahibi olabilmeleri amacıyla, ‘Kök hücreden sperm hücrelerinin üretilmesi yolunun açıldığına’ dikkati çeken aratırmacılar, “Bu yöntemle, kanser tedavisi öncesi testis dokusu dondurularak, tedavi sonrasında sperm hücresi üretebilen kök hücreleri geri nakletmek mümkün oldu” diye konuştu.

    Kök hücreden sperm üreten hücre!

    İnsan embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildi.

    Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.

    Yumurta ve sperm hücrelerinin üretilimin sağlayan germ hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün olmadığı bir gerçektir.