Etiket: Kadınlar

  • Kişiye Özel Diyetler

    Kişiye Özel Diyetler

    Kilomuz biraz artıp da eski kıyafetlerimize giremediğimizi fark ettiğimizde çoğumuz için ‘diyet’ yapma zamanı gelmiş demektir. Diyete başlamaya karar vermemizle, etrafımızda bir çok alternatif liste belirir. İnternet sitelerinde, gazetelerde, dergilerde, komşularda mevcut olan bu listeler saymakla bitmez…

    • İsveç diyeti
    • Mutluluk diyeti
    • Mucize diyet
    • Su diyeti
    • Şeker diyeti
    • 3 günde 5 kilo diyeti
    • Lahana diyeti
    • Patates diyeti
    • Kalorilik diyetler
    • Kan grubu diyeti
    • Öğrenci diyeti
    • Karpuz diyeti
    • Şok diyetler… vb

    Bu diyetlerin bir çoğu düşük kalorili veya tek tip (sadece birkaç besini içeren) diyetler olup, sağlık açısından tehlikelidir. Bu tip diyet programlarının neredeyse tümü hızlı kilo kaybını vaadeder.  Nitekim uygulayanlar da kısa süre içinde tartıda azalma görürler. Ancak verilen bu kilolar tekrar geri alınır, çünkü kaybedilen yağ dokusu değil kas dokusu ve sudur. Dahası bu diyetleri uzun süreli uygulayanlarda kalp kası kaybına bağlı ölüm bile görülebilir.  Kilo verme programlarında amaç yağ dokusunu azaltmak olmalıdır, KAS DOKUSUNU DEĞİL. Bu nedenle hızlı kilo kaybı sağlayan programlardan uzak durun.

    Bazı istisnai haller dışında (ameliyata girecek morbid obez kişiler gibi) kilo kaybı haftada 0.5 kg- 1 kg arasında olmalıdır.

    Unutmayın ki, hızlı verilen kilolar hızla geri alınır.

    Yavaş kilo kaybıyla birlikte ideal bir diyet, kişiye özel olmaldır. Diyetisyen diyeti de olsa kimse başka bir birey için hazırlanmış diyeti uygulamamalıdır. Konu komşudan, eşten dostan alınan veya gazetelerden kesilen diyet listeleriyle diyet yapılmamalıdır. ‘Benim kız diyetisyene gitti 10 kilo verdi al sen de uygula’ yaklaşımı ile sağlıklı sonuçlar almak mümkün değildir.

    Diyet, yaşa, boya , kiloya, kişininin fiziksel aktivitesine, yaşam tarzına, beslenme alışkanlıklarına, sağlık durumuna göre kişiye özel olarak hazırlanmalıdır.

    Bir kişiye kilo verdiren diyet diğer bireye kilo aldırabilir. Biri için yeterli olan kalori diğer kişi için yetersiz olabilir. Aynı yaş ve boyda olsalar bile kişilerin enerji ihtiyacı birbirinden farklı olabilir. Sağlık durumu farklı olan bireylerin diyet listeleri de elbette farklı olacaktır. Bu nedenle diyet yapacak birey önce dahiliye veya endokrin uzmanının kontrolünden geçmeli, sağlık durumu değerlendirildikten sonra bir diyetisyen tarafından hazırlanacak KİŞİYE ÖZEL BESLENME PROGRAMI ile kilo kaybını sağlamalıdır. Kişinin sevdiği besinler ve beslenme alışkanlıkları da göz önünde bulundurulan bu diyetlerle kilo vermek hem daha sağlıklı, hem de daha zevkli olacaktır. Pazartesi başlayıp salı günü biten diyetlerde temel hata diyetlerin bireye özel dolayısıyla sürdürülebilir olmamasıdır. Diyet kişinin yaşam tarzıyla örtüştüğü oranda başarılı olur.

    Sağlıklı ve kalıcı kilo kaybı için bir uzman tarafından sizin için özel olarak hazırlanmış diyetleri tercih etmek gerekir.

    Ezgi BELLİKCİ
    Diyetisyen

  • Kadın Sağlığı

    Kadın Sağlığı

    Kadın Sağlığı nedir ? Kadın Sağlığı hakkında bilgiler. Kadın sağlığı ile ilgili ipuçları – kadın sağlığı beslenme … kadın sağlığı yaşam…

    KADIN İÇİN SAĞLIKLI YAŞAM
    Her insan sağlıklı yaşamayı ister. Her insanın da sağlıklı yaşamak için yapması gereken aktivitiveler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi daha uzun ve sağlıklı yaşamak için 10 dakika da olsa fiziksel aktiviteye zaman ayırmaktır. Bu faaliyet kadınların genel sağlığina yardımcı ve hayatını sağlıklı geçirmek için faydalıdır.
    Güçlü bacaklar kadın sağlığı için büyük önem arzeder. Çünkü kadınların çoğu 70 ve 80′li yaşlarda sağlık durumlarında belirgin bir azalış meydana gelmektedir. Bilhassa basit bir düşüşte dahi kalça kırığı görülebilmektedir. İşte bu noktada, yapılan egzersizlerin önemi ortaya çıkmaktadır. Egzersiz ciddi oranda kemik kırıklarını önler. Kemik kırıkları sorunu, günlük bazda kolayca yapılabilen basit uyluk ve bacak egzersizleri ile önlenebilir.

    KADIN SAĞLIĞI
    Kadın vücudu harika,aynı zamanda karmaşık ve hassastır. Ancak,bir kadının hayatta üstlenmiş olduğu anne, kız, hanım, çalışan, ev kadını rolü kendisini fiziksel ve zihinsel olarak çok yıpratıcı olabilir. Kalp hastalığı gibi erkeklerde sık karşılaşılan bazı sağlık riskleri kadınlarda da görünse de ancak kadınların kendilerine mahsus üreme yolunda meydana gelen bazı belirgin hastalıklara yakalanma riski de vardır.

    KADIN SAĞLIĞI İLE İLGİLİ İPUÇLAR
    Kadınların sağlıklı ve mutlu yaşamaları için mümkün olduğunca kendilerine gereken özeni göstermesi gerekir ve kadınların tüm önceliklerini arkaya bırakarak önce kendi sağlık ve sağlıklı yaşam ipuçlarına göz atması yerinde olacaktır. Şimdi bunlara bir göz atalım;
    Daha az stresli olmak için bilinçli bir çaba içerisinde olun. Stresi önlemek sizin ruh sağlığınız için daha önemlidir.
    Doğum kontrol önlemleri ve olası yan etkilerini takip edin. Eğer cinsel etkinlikler sırasında veya sonrasında bazı anormallikler varsa bu durumda derhal jinekoloğunuza danışın.
    Kemiklerin zayıflamasına eğilimli iseniz, osteoporoz riskini önlemek için doktorunuza danışarak yeterli miktarda diyetinize kalsiyum ekleyiniz.

    Cildinize özen gösterin. Evde hazırlanan cilt bakımı ilaçları oldukça kullanışlı olabilir.
    Düzenli egzersiz ile barışık olun. Bunun için yakınınızdaki bir spor salonunu ya da sağlıklı bir vücut için yogayı tercih edin.
    Regl döneminde hertürlü anormalliklerden kaçının

    KADINLAR İÇİN SAĞLIKLI BESLENME NASIL OLUR?
    Bir kadının günlük rutin yaşamında oynadığı birden fazla rolü düşünüldüğünde onun düzenli beslenmesi gerektiğini , gereken mineralleri ve vitaminleri yeterli miktarda almasını gerektiğini söyleyebiliriz. Hızlı bir şekilde sağlıklı beslenme nasıl olur?

    Bir göz atalım;
    – Taze meyve daha fazla yiyiniz.
    – Yeşil yapraklı sebzeler günlük beslenme içinde mutlaka bulundurun.
    – İşlenmiş yerine gıdalar Tam tahıllı gıdalaryiyin.
    – Her gün düzenli kahvaltı yiyin.
    – Yağsız süt ürünleri tüketmeye çalışın
    – Peynir, kırmızı et gibi besinlerde bulunan doymuş yağ alımını kısıtlayın.

  • Hamur Mayasıyla Cilt Bakımı

    Hamur Mayasıyla Cilt Bakımı

    Hamur yoğuran kadınların elleri parlak ve güzel görünürmüş. Hamurun içindeki vitaminler ve özellikle hamur mayasındaki kimyasal ve doğal minral ve bir takım maddeler cilt için mükemmel bir bakım malzemesiymiş...

    Maya cilt dokularını yeniden yapılandırıyor
    Yüzünüzü nemlendirmek ve dış etkenlere karşı korumak için mayadan yararlanabilirsiniz. Yüksek dozda protein içeren maya, cilt dokularının yeniden yapılanmasını sağlıyor. Cildin daha güzel ve pürüzsüz görünümüne yardımcı oluyor. Mayayı sulandırarak, krem haline getirin. Karışımı yüzünüze ve vücudunuza sürüp, on dakika beklettikten sonra yıkayın.

    Saç dökülmelerini önlüyor
    Maya, özellikle stresli dönemlerde saçların dökülmesini önleyip sağlıklı uzamasını sağlıyor. İçeriğindeki B5 vitamini, saç sağlığı için çok önemli olan keratin oluşumunu uyarıyor. Keratin, saçların dökülmesini önleyip daha hacimli ve gür görünmesini sağlıyor. 4 çorba kaşığı toz mayayı 1 bardak ılık suda eritin. Saç diplerine früksiyon yaparak yedirin. Birkaç dakika bekledikten sonra bol suyla durulayın.

    Yumuşacık ellerin formülü maya
    Maya ellerin de dostu. Akşamları yatmadan önce 1 kahve fincanı ılık süte 1 tatlı kaşığı yaş maya ilave edip eriyinceye kadar karıştırın. Hazırladığınız bu doğal el kremini ellerinize masaj yaparak yedirin. 10 dakika bekleyip ılık suyla yıkayın. Ellerinizin yumuşacık olduğunu fark edeceksiniz. Özellikle soğuk havada çatlayan ellere iyi geliyor.

  • Makyaj Yaparken Yapılmaması Gerekenler

    Makyaj Yaparken Yapılmaması Gerekenler

    Yaptığınız makyajın yüzünüze yakışması ve doğal görünmesi için bazı yanlışlardan ve hatalardan uzak durmanız gerekmektedir. İşte bu yazımızda makyaj yaparken yapılmaması gerekenler hakkında bilgi vereceğiz…

    Öncelikle allık sürerken dikkat etmelisiniz.Yüzünüzün çok koyu ya da soluk ya da çok parlak kullanımlardan uzak durun. Aksi takdirde makyajınızın doğallığı kaybolacak. Adeta sizi booya kpüne dönüştürecektir. Allığı elmacık kemiklerinze uygulayın. Eğer allık yüzünüzde eğreti gibi duruyorsa allık renk seçimi yanlış yapmışsınız demektir.

    Ruj alırken makyajsız olmayı tercih edin. Böylece doğal ten renginize uygun ruj alabilirsiniz. Ruju elinizde deneyerek almayın. Bu sizi yanıltabilir.

    Ayrıca güzn sadece dışına kalem çekmek gözü olduğundan daha küçük gösterir. Kalemi, gözlerinizin iç köşesinden kaşlarınıza doğru uzanan dış köşeye doğru çekin.

    Gözlerinizin sadece dışına kalem çekmek, onları küçük gösterir. Kalemi, gözlerinizin iç köşesinden, kaşlarınıza doğru uzanan dış köşeye kadar çekin.

  • Saç kremleri işe yarıyor mu?

    Saç kremleri işe yarıyor mu?

    Son zamanlarda tüm ünlüleri harika saçlarla görüyoruz, saçların sağlıklı ve doğal görünmesi eskiye oranla daha çok trend oldu. İşte bu yüzden saçınızı doğru şekilde nemlendirmek için doğru bir zamandayız.

    Saç kremleri işe yarıyor mu?

    İlk sorumuz; saç kremleri işe yarıyor mu? Herkes saçımızın saç derisinden çıktıktan sonra ölü olduğunu bilir, peki onu tekrar hayata nasıl döndürürüz? Evet, saç hiç bir zaman tekrar canlanamaz ama, onun daha iyi görünmesini sağlayabiliriz. Saç kremleri, işe yarayan kandırmacalardır. Bir çoğu bir çeşit protein yapı taşı olan amino asitler içerir. Bu madde saçınızı kaplar ve büyük bir çoğunluğu suyla durulanmaz.

    Saç kremleri saçı nemlendirebilir, güçsüz saçları güçlendirebilir, kolay taranmasını sağlayabilir, saçlara parlaklık verebilir. İyi durumdaki saçlar aynen genç kızlığınızdaki saçlarınıza benzer. Yani; daha canlı, aynen sağlıklı bir cilt ve parlak gözler gibi… 30 yaşın üzerindeki herkes neden bahsettiğimi anlayabilir.

    O eski görüntüyü sağlamak için önce saçımızı nasıl hırpalamamamız gerektiğini anlamalıyız. Saçınıza şevkatle davranın, nemlendirme en önemli anahtardır. Sprey ürünlerini, saç şekillendiricilerini ve saç boyalarını çok fazla kullanırsanız saçınızı bir o kadar çok da nemlendirmeniz gerekir.

    Saçınızın durumu çoğunlukla onun yapısıyla ilgilidir; örneğin kıvırcık saçlar daha kurudur ve kıvırcık saçlar için daha fazla ve daha etkili nemlendiriciler kullanılmalıdır.

    Öneri 1: Eğer gerçekten kuru bir saçınız varsa saç kreminizi durulanan cinsten bile olsa çok fazla durulamayın.

    Öneri 2: Daha yoğun bir saç kremini sadece saçınızın ucuna uygulayın. Güzel bir saç ancak yumuşak olur. Gerçekten yumuşak saçlara sahip oluncaya kadar daha çok saç kremi kullanmaktan çekinmeyin.

    Güzellik Notu: Hacim verdiği söylenen şampuanlar ve saç kremleri saça hacim vermezler. Sadece saçınızı daha düz ve yağlı yaparlar. Eğer normal saçlara sahip iseniz sadece değişik markalar deneyin ve kendinize en uygun saç kremini bulun. Eğer saçınız yıkandıktan sonraki ikinci gün hala güzel görünüyorsa size uygun saç kremini bulmuşsunuz demektir. Ve genellikle bu çok fazla para vermeniz gereken bir marka olmayacaktır.

    Durulanmayan saç kremleri çoğunlukla fazlasıyla kuru veya boyalı saçlar için en iyisidir. Yeni bakımlı saçlarınız 60’ların ya da 70’lerin parlak ve kabarık saçlarına benzeyebilir. Ama baş döndüren, güneşte parlayan, rüzgarla danseden saçlar bu yılın en önemli trendi. Bu yüzden saç kreminizi asla unutmayın.

  • İdeal kilo ile hamile kalın

    İdeal kilo ile hamile kalın

    Hamile kalmaya karar vermeden önce, anne adaylarının ideal kilolarına ulaşmaları çok önemli…

    Her kadın “Hamile kaldığımda çok kilo alacak mıyım, daha sonra bu kiloları verebilecek miyim?” sorusuna odaklanır. Ancak hamile kaldıklarında ideal kilolarında olup olmadıklarını pek önemsemezler. Aslında anne adayının da doğacak bebeğin de sağlığı açısından önemli unsurlardan biridir, anne adayının ideal kilosunda olmasıdır.

    Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Asena Ayar hamileliğe kilolu ya da normal kilosunun altında başlayan anne adayları ve hamilelik döneminde normalin üzerinde kilo alan annelere bazı önerilerde bulunuyor.

    Fazla Kilo, Çocuk Sahibi Olmayı Olumsuz Etkiliyor
    Fazla kilo ile yumurtlama problemleri, kıllanma ve insülin resistansı arasında yakın bir ilişki olduğu ve bunların çocuk sahibi olmayı olumsuz etkilediği ispatlanmıştır. Öyle ki, kadında adet düzensizliği ya da yumurtlama problemleri var ise, sadece kilo vererek ve egzersiz yaparak, adetler düzenlenebilir, kiloya bağlı kan metabolizması değişiklikleri geriye döndürülebilir.

    Hamilelik Öncesi Fazla Kilolarınızdan Kurtulun 
    Fazla kilolu olarak hamile kalırsanız;
    – Hamileliğiniz sırasında kronik hipertansiyona yakalanma oranınız yükselir.
    – Preeklampsiye (hamilelik zehirlenmesi) yakalanabilirsiniz.
    – Hamilelik şekeri riskiniz artabilir.
    – Kilolu bebek doğurabilirsiniz.
    – Ölü doğum gerçekleştirebilirsiniz.
    – Yüksek olasılıkla sezaryenle doğum yapmanız gerekir.
    – Doğum sonrası kanamalarınız, alt karın, idrar yolu, yara yeri enfeksiyonlarınızın olma olasılığı fazladır.
    – Bebeğinizde beyin-omur-omurilik bozuklukları, karın duvarı, kalp anormallikleri ve birçok başka anormalliklerin görülme olasılıkları artabilir.

    Bu sebeple fazla kilolu anne adaylarına, hamilelik öncesinde anne adaylarının yağdan fakir, liftten zengin diyet uygulayarak ve egzersiz yaparak kilo vermesi önerilir. Bu diyeti yaparken anne adayının doktorundan ya da bir beslenme-diyet uzmanından bilgi alması çok önemlidir. Çünkü bilinçsizce yapılan diyetler gebe kalma şansınızı azaltabilir.

    Çok Zayıf Anne Adayları da Dikkatli Olmalı
    Hamilelik döneminde kilo artışına dikkat edilmesi gerektiği gibi, hamilelikten önce de anne adayının ideal kilosunda olması oldukça önemli. Ancak sadece fazla kilolu anne adayları değil, normalin altında kiloda olan anne adayları da dikkatli olmalı. “Aşırı zayıflık da hamilelik şansını tehlikeye atıyor” bunu unutmayın! Ayrıca zayıf kadınlarda, yetersiz beslenmeye bağlı olarak vitamin ve mineral eksiklikleri sıklıkla görülür. Bu sebeple, hamile kalmaya karar vermeden 3 ay ile 1 yıl önce uygun bir beslenme programı ile ideal kilonuza ulaşın. Anne adaylarına önerimiz vücut kitle indeksleri 18,5-24,9 kg/m2 arası, yani normal kilolu olarak hamileliğe başlamalarıdır.

    Hamilelik Döneminde İki Kişilik Yemek YEME!
    Hamilelik öncesinde anne adayının ideal kilosunda olması kadar hamilelik sırasında da kontrollü yemek yemesi ve beslenmesine dikkat etmesi de çok önemlidir. Hamilelik sırasında çok ve tek taraflı beslenmekten uzak durup temel besin gruplarından gün içerisinde yeterli ve dengeli almak gerekiyor. Üstelik sanılanın aksine ‘iki kişilik’ yemek de gerekmiyor. Hamilelik sürecinde fazla kilo almayı engellemek için yapılması gereken ilk şey; hangi besinlerden ne kadar tüketeceğinizi öğrenmek.

    Hamilelik döneminde önerilen; tüm temel besin maddelerinden yeterli ve düzenli olarak alarak ideal beslenme şeklini oluşturmaktır… Proteinler, yağlar, karbonhidratlar, vitaminler ve mineraller olarak tanımlanan temel gıdalardan dengeli bir şekilde almak hamilelik sürecinden önemlidir. Besin değeri düşük gıdaları fazlaca tüketmek, gereksiz kilo almaktan başka bir işe yaramaz. Uygun beslenme planı için doktorunuzun ya da bu konuda uzman bir diyetisyenin önerilerinden yararlanmanızda fayda var.

    Hamilelik döneminde kişiden kişiye değişse de normal kilo alımı oranı 10 – 12 kilo arasında değişir.Ancak bu, anne adayının hamilelik öncesi kilosu ve boyu, yaşı, daha önce sahip olunan bebek sayısı, iştahı, metabolik bir hastalığının (diyabet vs.) olup olmadığı, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, günlük fiziksel aktivitesine göre değişebilir.

    “Zayıf Hamilelik” Modasını da Takip Etmemeli
    Hamilelik döneminde bilinçsizce besin değeri düşük gıdaları, aşırı şekilde tüketerek fazla kilo almak kadar, formunu kaybetmemek için az beslenmek de zararlıdır. Son yıllarda giderek yayılan zayıflama trendi, anne adaylarını da etkisi altına almaya başladı. Hamilelik sürecinde fazla kilolardan korkan anne adayları, formlarını kaybetmemek için bilinçsiz diyetler yaparak zaman zaman bebeklerinin hayatlarını tehlikeye sokabiliyor. Bebeğin büyümesi, sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel yönden iyi gelişmesinin anne adayını sağlığı ve beslenmesiyle doğru orantılı olduğu unutulmamalıdır.

    Ender Saraç’ın Hamilelik diyeti yazısı için tıklayın…
    Hamile Diyet 2013 Listesi için tıklayın…
    Emziren Anne Diyeti için tıklayın…

  • Sivilceler İçin Bitkisel Doğal Tonik

    Sivilceler İçin Bitkisel Doğal Tonik

    Sivilce, bir başka adıyla akne, günümüzde en sık rastlanan cilt hastalıklarından biridir…

    Sivilce, yağ bezlerinin iltihaplı hastalığı olup, 30-35 yaşlarından sonra geçer.

    Sivicelerden kurtulmanın pek çok yolu olmakla birlikte, kozmetik ürünlere dikkat etmek gerekir. Çünkü, kozmetik ürünlerin sivilceyi besleyici özelliği olabiliyor.

    Ancak, bitkisel tedavi özellikle de, cilt uzmanının önerdiği bitkisel tedavi ile sivilcelerinizden kurtulabilirsiniz.

    Dr. Elif Güveloğlu Sivilceler İçin Bitkisel ve Doğal Tonik öneriyor.

    Sivilceler İçin Bitkisel ve Doğal Tonik :

    1 çorba kaşığı kuru papatya

    * 1 tatlı kaşığı kuru lavanta

    * 3 sap kuru adaçayı

    1 çorba kaşığı kuru karabaş otu

    * 1 çorba kaşığı kuru ısırgan yaprağı

    Bu bitkileri, büyük bir kupanın içine koyup, üzerine kaynar su dökün. Kupanın kapağını kapatıp yarım saat demlendirin. Ardından süzün ve yüzünüzü bu tonikle gün içinde fırsat buldukça silin.

    Bu bitkiler, antiseptik özellikleri en yüksek olan bitkilerdir. Sivilce oluşumunun ana nedeni çeşitli sebeplerle cilt yüzeyinde, hatta, bazen derinlerinde mikrop üremesidir. Karabaş otunun faydası büyüktür. Yalnızca karabaş otunda 50′ye yakın mikrop öldürücü madde tespit edilmiştir.

    Sivilceli Ciltler ve Çözümleri için tıklayın…

  • Doğal Saç Bakım Maskeleri

    Doğal Saç Bakım Maskeleri

    Saçlarınız parlaklığını kaybetti, cansız ve güçsüz görünüyorsa saçlarınıza eski parlaklığını ve canlılığını kazandıracak doğal bitkisel yöntemleri denemeye ne dersiniz. İşte saç doğal saç bakımı için saçınıza gönül rahatlığıyla uygulayabileceğiniz bitkisel saç maskeleri:

    1- Soyulmuş yarım avokadoyu iyice ezin. İçine 2 adet bıldırcın yumurtası, bir çorba kaşığı susamyağı koyup karıştırın ve saç diplerinize sürün. Streç filmle sarıp iki saat bekletin. Ardından saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın. Bu kürü haftada bir tekrarlayın.

    2- Saç diplerinizin masaja ihtiyacı olabilir. Her gün 3 dakika masaj uygulayın. Ayrıca bir de tarif vereceğim: Bir su bardağı suda 4 yaprak defne, birkaç yaprak aynısafa ve biberiyeyi 10 dakika kaynatın. Su yarıya indiğinde süzün ve suyuna bir kahve fincanı iyi zeytinyağı, bir çay kaşığı deniz tuzu katın. Karışımı saç diplerinize boya sürer gibi sürüp, uçlara doğru tarayın. Streç filmle sarıp 3 saat kadar bekletin. Bunu haftada bir uygulayın.

    3- Yarım kahve fincanı soya yağı, iki çorba kaşığı badem yağı, bir çay kaşığı deniz tuzu ve bir tatlı kaşığı elma sirkesini benmari usulü ısıtın. Karışımı saç diplerine boya sürer gibi sürün ve masaj yapın. Ardından streç filmle sarıp iki saat kadar bekletin.

    4- Saç derinize ve saçlarınıza hindistancevizi sütü veya aloe vera jeliyle masaj yapın. Bunu başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, ılık suyla durulayın. Haftada 3 kez tekrarlayın.

    5- Saç derinize ve saçlarınıza bal ve yumurtanın sarısıyla masaj yapın. Başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, durulayın.

    6- 2-3 hafta boyunca, her öğünde bir bardak suya bir çay kaşığı elma sirkesi karıştırarak için.

    Saçlarınızı beslemek için elma sirkesi ve adaçayını karıştırarak, saçınızı bu karışımla durulayın.

    7- Sıcak zeytinyağı, bal ve 1 çay kaşığı toz halinde tarçını karıştırıp macun haline getirdikten sonra, banyodan önce 15 dakika boyunca uygulayın.

    8- Saçların azaldığı kısımları kızarana dek soğanla ovun, ardından da bal sürün.

    9- Eşit miktarda ılık keneotu ve badem yağını karıştırıp, haftada bir saç derinize masaj yapın.

    10- Misket limonu çekirdekleri ile kara biber tohumlarını bira suyun içinde eşit sayıda öğütün ve düzenli olarak saç deriniz üzerine uygulayın.

    11- 1 fincan hardal yağını 4 çorba kaşığı kına yaprağı ile kaynatın. Süzdükten sonra kalan sıvıyı bir şişeye doldurun ve saç derinize düzenli olarak kullanın.

  • Cildi Onaran ve Yenileyen Havuç Maskesi

    Cildi Onaran ve Yenileyen Havuç Maskesi

    Kadınların çoğunluğu güzelliklerine oldukça düşkündürler. Güzel olmak uğruna her yolu denerler. Aynada kendilerini hep güzel ve bakımlı görmek isterler…

    Gerek geçen yıllar, gerek kozmetik ürünler, gerekse güneş ışınları gibi dış etkenler cildi deforme eder. Ama sakın üzülmeyin.

    Dr. Elif Güveloğlu, yıpranmış ve deforme olmuş ciltler için, onarıcı ve toparlayıcı doğal bir cilt maskesi tavsiye ediyor. Bu maske, güzelliğinizdeki gölgeyi kaldıracaktır.

    Cilt Onarıcı Bitkisel Maske :

    Dr. Elif Güveloğlu’nun önerdiği bu maskeyi, her cilt tipi kullanabilir. Bu maske, cildinizdeki hasarı en kısa zamanda onaracaktır.

    * 1 tatlı kaşığı kadar doğal ve katkısız süzme bal,

    * 1 yemek kaşığı kadar katkısız, ev yapımı yoğurt,

    * 1 tatlı kaşığı kadar badem yağı,

    * 1 yemek kaşığı kadar taze sıkılmış havuç suyu.

    Önce maskeyi uygulayacağınız yüz ve boyun bölgenizi temizleyin.

    Temiz bir kap içerisinde tüm malzemeleri iyice karıştırın ve bu karışımı yüz ve boyun bölgenize uygulayın.

    Uygulamanın ardından ortalama yarım saat kadar bekleyin ve daha sonra ılık su yardımı ile cildinizi ovalayıp, masaj yaparak temizleyin ve gül suyu sürün.

    Uyguladığınız, Havuç Maskesi sayesinde, cildinizin asit ve baz oranları dengelenecek. Hasarlı olan cildiniz onarılacaktır.

    Bu maskeyi haftada 2-3 defa uygulayın.

  • Boşanma Kararı Çocuğa Nasıl Açıklanmalı?

    Boşanma Kararı Çocuğa Nasıl Açıklanmalı?

    Çocuğunuzun boşanma kararınızından en az şekilde etkilenmesini istiyorsanız, bunlara dikkat edin…

    Günümüzde birçok anne ve baba boşanmaya karar verdikten sonra bu durumu çocuğuna nasıl açıklayacağını bilemediğinden yanlış sonuçlara yol açabiliyor. İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil, boşanmaya karar veren ebeveynlerin bu süreçte çocuklarıyla ilgili nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda öneriler verdi.

    Boşanmaya karar veren çiftler, bu kararlarını çocuklarına nasıl açıklamalı? Bu süreçte nasıl hareket etmeli, hangi davranışlarına dikkat etmeliler? İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil, anne ve babalara bu konuda tavsiyelerde bulundu.

    Ortak bir dil ve dürüstlük

    Çiftlerin boşanmaya karar verdikten sonra bunu çocuğa birlikte anlatmaları gerektiğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Eğer ayrı ayrı konuşarak açıklamaları gerekiyorsa da ortak bir dil kullanmalı ve en önemlisi dürüst olmalılar. Dürüst olmak için boşanmanın bütün detaylarını çocuğa anlatmak gerekmez. Özellikle küçük yaşlardaki çocuklara boşanmayı anlatırken, onların anlamlandırabileceğinden daha detaylı bilgiler vermek kafalarının karışmasına sebep olur. Anne ve baba birlikte “Artık eskisi kadar iyi anlaşamıyoruz” şeklinde bir açıklama yapabilir.” dedi.

    “Anne ve babalar boşanma kararlarını açıkladıklarında, çocuk bu durumun onun hayatında nasıl bir değişikliğe yol açacağını bilmek ister.” diyen Sevil; “Belirsizlik, çocuklarda kaygı, korku ve endişe uyandırır. Anne babalar, onun hayatında nelerin aynı kalacağını, nelerde nasıl bir değişiklik olacağını somut örneklerle çocuğa açıklamalıdır.” diye konuştu.

    Çocuğu mesaj iletmek için kullanmayın!

    Özden Sevil, anne ve babaların çocuklarına yapacakları açıklamayla ilgili olarak şu önerileri ekledi: “Birbirlerini suçlamadan açıklama yapmalı ve çocuğu taraf tutmak durumunda bırakmamalıdırlar. Anne ya da baba karşı tarafı suçladığında ya da “annen/baban beni artık sevmiyor”, “annen/baban ayrılmak istedi” gibi açıklamalar yaptıklarında çocuklar ister istemez bir tarafı tutmak zorunda kalırlar ve her çocuk için bu ağır bir yüktür. Ayrılık sonrası görüşmelerde anne ve baba çocuğu arada laf taşıyan bir konuma düşürmemeli, çocuk aracılığı ile diğer ebeveyne mesaj iletmemelidirler.”

    Çocuğun her detaydan haberi olmamalı

    Boşanmanın çocuk açısından en önemli sonuçlarından biri de kuşkusuz velayet konusu. Velayetle ilgili karar sürecinde çocuğa, kimde kalmak istediği gibi bir soru sorulmaması gerektiğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Bu kararın sorumluluğu anne ve baba olarak yetişkinlere aittir. Hiçbir çocuk anne ya da babası arasında bir tercih yapmaya zorlanmamalıdır. Okul öncesi ya da ilkokul dönemindeki çocuklara onların anlamlandırabileceği şekilde açıklama yapılmalıdır. Örneğin; “Okula gittiğin günlerde annenin/babanın yanında kalacaksın. Okulun tatil olduğu günlerde benim yanımda kalacaksın” gibi. Ergenlik dönemindeki çocuklar, velayetin ne demek olduğunu merak edebilir ve sorular sorabilirler. Anne-babalar bunun yasal öncelikle ilgili olduğunu, anne ve babalık olarak bir değişiklik anlamına gelmediğini ve yetişkin olarak, bu konuyla ilgilendiklerini söyleyebilirler.” dedi.

    Özden Sevil velayet konusu ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Velayetin anne ya da babada olması halinde, diğer ebeveynle çocuğun görüşmesi düzenli aralıklarla ilerlemelidir. Eğer belirlenen günde çocuğu görmeye gelemeyecekse anne/baba bunu önceden haber vermelidir. Anne ya da baba şehir dışındaysa ya da uzakta yaşıyorsa internetten görüntülü konuşma, telefon gibi araçlarla iletişim devam ettirilmelidir. Eğer anne ya da babanın yeni bir ilişkisi söz konusuysa, çocuğa anne/babanın birlikte olduğu partneri ile ilgili sorular sorulmamalı, çocuk arada bırakılmamalıdır.”

    Anneyi ve babayı sıklıkla görmeli

    Çocuğun sağlıklı gelişimi için hem annesi hem de babası ile olan ilişkisini sürdürmesinin önemli olduğunu söyleyen Sevil; “Çocuğun, ebeveynlerden biri tarafından ihmali, istismarı gibi bir durum yoksa, ikisi ile düzenli görüşmeye devam etmelidir. Çocuğun her iki evde de rutin bir düzeni olmalıdır. Eğer çocuk babası ile sadece hafta sonları görüşüyorsa, iki gün sadece eğlenceli aktivitelere ayrılmamalı, hafta içi uygulanan düzenin devamı şeklinde olmalıdır. Aksi durumlarda, anne çocuğun ödevlerine yardımcı olmak, okulla işbirliği kurmak, fiziksel bakımını sağlamak gibi sorumlulukları üstlenirken, baba sadece hafta sonu eğlencelerini, tatilleri üstlenmiş olabiliyor. Anne-babalar, çocukla ilgili konularda bir araya gelip ortak kararlar alabildiklerinde, çocuk boşanma sonrası sürece daha kolay uyum sağlayabilir.” dedi.

    Olumsuz iletişimden uzak tutun

    “Çiftler ayrılmaya karar verdikten sonraki süreç anne, baba ve çocuklardan daha fazlasını kapsayabiliyor. Özellikle bizim kültürümüzde çiftlerin kendi aileleri de sürece dahil olabiliyorlar. Çocuklar anne babalarından olmasa da diğer akrabalardan anne ya da babayı suçlayıcı açıklamalar duyabiliyorlar.” diyen Özden Sevil; bu nedenle çiftlerin diğer aile üyelerinin çocukla iletişimini yakından gözlemlemesi ve gerektiğinde müdahale etmesi gerektiğini söyledi. Ya da süreci yönetebilecek, “onlar senin annen ve baban ve hep öyle olacaklar ve seni hep çok sevecekler” dilini koruyabilecek akrabalardan da destek isteyebileceklerini belirtti.

    Olumlu iletişim kuran kişilerle konuşmalı

    Boşanma sürecinin çiftler için de zorlayıcı bir süreç olduğunu ve anne ve/veya baba için bu süreci yönetmenin kolay olmayabileceğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Bu durumda kendileri bir uzmandan destek alabilirler. Okulla işbirliği yapmak, çocuğun arkadaşlarıyla vakit geçirmesini sağlamak, çocukla olumlu iletişimi olan aile üyelerini devreye sokmak da önemli koruyucu faktörlerdir.” dedi.