Etiket: kadınlar ve erkekler

  • İlişkiyi ne bitiriyor?

    İlişkiyi ne bitiriyor?

    Birlikteliklerin noktalanmasına neden olan faktörlerin başında iş hayatındaki stres geliyor.

    Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre Almanya’da her üç evlilikten biri boşanma ile sonuçlanıyor. Peki, günümüzde boşanmalardaki artışın nedeni ne? “ElitePartner” adlı partner sitesi bu konuyla ilgili bir anket yaptı. Ankette 10 bini halihazırda bir birliktelik içerisinde olan toplam 14 bin 432 kişiye ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar ve en çok hangi konuların kendilerini zorladığı soruldu.

    Anketin ortaya koyduğu sonuçlara göre, ilişkilerde en fazla soruna yol açan faktörlerin başında yüzde 57’lik oranla ile çiftlerin birbirine az zaman ayırması geliyor. Yüzde 55 ile ikinci sırada iş stresi geliyor. Çiftlerin ekonomik sorunlar yaşamasının ilişkiye olumsuz etkisi olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 53. Bunu cinsel sorunlar, çiftlerin farklı kentlerde yaşaması, partnerin sadece kendi ihtiyaçlarını dikkate alması, çocuklar nedeniyle birlikte zaman geçirememe, gündelik hayatta stres ve önceki ilişkiden sahip olunan çocuklar gibi faktörler izliyor.

    Erkekler kadınlara göre bencil

    Ankete katılan kadınların neredeyse yarısı partnerlerinin sadece kendi ihtiyaçlarına öncelik vermesinin ilişkiyi zorladığı görüşünde. Aynı şekilde gündelik hayattaki tartışmalar da ilişkileri zorlayan bir başka önemli etken. Kadınların yüzde 35’ine göre ev işleri, alışveriş ya da buna benzer sorunlar nedeniyle partnerleriyle yaptıkları tartışmalar ilişkilerin sınavdan geçmesine neden oluyor. Kadınların yüzde 46’sı ise cinsel sorunlardan dertli. Kadınlar ilişkide cinsel hayatın canlı tutulmasının büyük bir zorluk olduğu görüşünü dile getiriyor. Yine kadınlara göre ilişkide uzun vadede partnerlerin birbirine sadık kalması da bir sorun.

    Evlileri ekonomik sıkıntılar zorluyor

    Evli çiftlerde ilişkiyi zorlayan en büyük sorunların başında ekonomik sorunlar gelirken, üniversite mezunu çiftler iş yaşamındaki stresten yakınıyor. Üniversite mezunu çiftlerin yüzde 58’i iş hayatındaki stresin ilişkileri öldürdüğü görüşünü savunuyor. Üniversite eğitimi almamış çiftlerde bu oran yüzde 52.

    ElitePartner’in yaptığı anketin sonuçlarını değerlendiren psikolog Lisa Fischbach, iş hayatındaki beklentilerin yüksek olmasının, işverenin çalışanlardan daha esnek olmasını beklemesinin ya da ekonomik krizler nedeniyle hissedilen güvensizliğin, çiftlerin ilişkisini olumsuz etkilediğini söylüyor. Stres ve çiftlerin birbirine yeterince zaman ayıramamasının ilişkileri bitirdiğini söyleyen Fiscbach, “İş hayatında aşırı baskı, kariyerle ilgili istekler, çocuklarla ilgilenme ya da ekonomik kaygılar, partnerle geçirilen zamanda insanların rahat olamamasına yol açıyor. Böylesine durumlarda iletişim zarar görüyor ve ilişki gündelik ihtiyaçlarla sınırlı kalıyor” diyor.

    Fischbach’a göre, bütün bu olumsuzluklar çiftlerin cinsel hayatına da yansıyor; erkeklerin bazıları eşlerini aldatma yolunu seçebiliyor. Psikolog Lisa Fischbach çiftlerin ilişkilerinde bu olumsuzlukları erken fark etmeleri halinde, birbirlerine zaman ayırmalarını, rahatlayacakları bir ortam yaratmaları gerektiğini söylüyor.

  • Seks sonrası yatma pozisyonları ne anlatır?

    Seks sonrası yatma pozisyonları ne anlatır?

    Erkeğin, sevişmeden sonra uykuya geçiş pozisyonu, kadına dair hisleri hakkında ipucu verir.

    Kuytuya sokulma
    Kadını boynunun içine sokan bir erkek, olabildiğince yakınlaşmak isteyen, duygusal biridir. Bu hareket, güçlü bir güven ve ilgi işaretidir. Öte yandan eğer erkek kadının kuytu köşelerine kendini kıvırıp yerleştiriyor ve orada kıpırdamadan duruyorsa, bu adam pasif biri de olabilir. Kararlarının kadının vermesine ve yönetilmeye ihtiyaç duyuyordur.

    Sarılma
    Sevişme sonrası uykuya geçerken kolunu kadının üzerine atan erkek, geçinilmesi kolay biridir. Kadının istek ve beklentilerinin farkında, bunları gidermeye gönüllüdür. Seks sırasında sarf ettiği efor sonrası tükenmiş bir halde olsa da kadının dokunulmaya ve şefkate ihtiyacı olduğunun farkındadır ve bu ihtiyacı gidermeye çalışıyordur.

    Kaşık pozisyonu
    Erkeğin ve kadının cenin pozisyonunda iç içe geçtiği bu yatma biçiminde erkek kadını sırtından sarıp sarmaladığı için, erkeğin kendine güveni var demektir. Kendine güvenen ve kadınını çok seven bu erkeğin biraz buyurgan olma ihtimali de vardır. Eğer bütün vücudu kadının üzerindeyse ve kadın neredeyse hiç kıpırdayamayacak gibiyse, bu, erkeğin eşini sahiplendiğinin işaretidir. Ters kaşık pozisyonunda, yani kadının erkeği sırtından sardığı yatma şeklinde, erkek eğer kendini kadına daha yaklaştırmak için iterse, bu, o erkeğin eşinden ilgi görmek istediği ve eşine ihtiyacı olduğu anlamına gelir.

    Tek başına yatma
    Sevişme sonrası erkek, kadından bağımsız bir şekilde sırt üstü uzanıyorsa, bu adam bağlanmaktan korkan biri olabilir. Hem fiziksel hem de duygusal olarak aranıza mesafe koymaktan yanadır. Bu tip bir erkekle ilişkiye devam edebilmek için kadının bağımsızlığına düşkün erkeğin fazla üzerine gitmemesi gerekir. Ya da yol yakından yeni bir eş bulması…

  • Orgazmı kolaylaştırma posizyonları

    Orgazmı kolaylaştırma posizyonları

    Bazı kadınlar için orgazma ulaşmak çok kolay olmayabiliyor. Bazen o zirveye tek başına mastürbasyonla çıkabilen bir kadın, sıra, bir erkekle birlikteyken orgazm olmaya gelince kendini az da olsa tedirgin hissedebiliyor.

    Bir sevişme esnasında genelde erkek bu problemi yaşamazken, kadının bu dertten muzdarip olması hiç adil değil. Bunun sebeplerinden biri erkek ve kadının fiziksel farklılıkları.

    Erkeklerde seks boyunca uyarılan penisin yerini kadınlarda klitoris alıyor. Dolayısıyla bir kadın seks boyunca klitorisinin uyarılmasına ihtiyaç duyuyor. Çoğu pozisyon bu uyarıyı sağlamadığı için kadınlar orgazma ulaşmada başarısız olabiliyor.

    Eğer bunu daha önce fark etmediyseniz üzülmeyin, çünkü yalnız değilsiniz. Bu konuda sorun yaşadığını hiç aklınıza getirmeyeceğiniz birçok kadın da kendini yetersiz görerek suçluyor.

    Orgazm olamıyorsanız ne yapmalısınız?

    Artık kendinizi suçlamayı bırakın. Her kadın orgazm olmayı öğrenmeli ve bunun sadece cinsel birleşmeyle olmayacağını da unutmamalı.

    Eğer siz de doruğa çıkmak istiyorsanız, öncelikle ellerinizi kullanmayı öğrenmelisiniz. Mastürbasyoni ayıp değil! Tabulara yenilmeyin! Mastürbasyon yoluyla orgazma nasıl ulaşacağınızı öğrenmelisiniz. Bunu bir kere kendi başınıza başardığınızda, eşinizle birlikteyken her şey daha kolay ve heyecan verici gelecek.

    Mastürbasyonla orgazma ulaşmakta başarılı olsanız da, cinsel birleşme sırasında orgazm olmayı hala zor buluyor olabilirsiniz. Bunun sebebi, daha önce de dediğimiz gibi, klitorisin yeterince uyarılmaması olabilir.

    Klitoryal uyarı pozisyonu

    Bu, kendi klitorisinize dokunmak için çekingenlik hissediyorsanız oldukça iyi bir pozisyon. Sizin olan bir şeye dokunmaktan neden çekineceksiniz ki? Ayrıca eğer istiyorsanız da, kendi kendinizi uyarmak için, duygularınızı ve ellerinizi istediğiniz kadar özgür bırakabilirsiniz.

    Bu pozisyonu uygularken önce kadın yüz üstü uzanır ve erkek kadının üstüne yüz üstü uzanır. Ardından erkek arkadan vajinaya penetrasyonu sağlar. Yatağa yüz üstü uzanmış olan kadın için elini yatakla vücudunun arasına koyarak klitorisini uyarmak çok kolay olur. Bu sayede istenilen sonuç olan orgazm elde edilir.

    Kaşık pozisyonu

    Kaşık pozisyonunda kadın yan yatar. Erkek de aynı yönde yatarak partnerini arkadan sarar ve birleşmeyi sağlar. Bazı kadınlar bu pozisyonda orgazm olmayı zor bulabiliyor. Fakat dediğimiz gibi klitoris uyarılmadıkça orgazm zorlaşacaktır. Bu yüzden bu noktayı atlamamak gerek. Partneriniz birleşme sırasında klitorisi de uyarmak için dokunursa, kendinizi en sonunda dorukta bulabilirsiniz.

    Kedi pozisyonu

    Yüz yüze bir pozisyon olan kedi pozisyonu, misyoner pozisyonundan pek de farklı değil. Yalnızca erkek kadına daha yakın durmalı ki klitorisi uyarması daha kolay olsun. Bu pozisyonda penis vajinaya doğrudan girmeden, erkek kasıklarıyla birlikte klitorise baskı uygulayarak partnerini orgazma ulaştırabilir.

    Bu pozisyonda en doğru duruşu kendiniz bulabilirsiniz. İster erkeğin bacakları sizin bacaklarınızın dışında, isterseniz de içinde olsun. Her iki şekilde de kedi pozisyonu, diğer pozisyonlardan daha farklı bir duygu ve heyecan sağlayacaktır. Bu nedenle de denemeye değer bir pozisyon olduğunu söyleyebiliriz. Bir bakmışsınız, göklerde uçuyorsunuz, denemeden bilemezsiniz!

    Havada kalma pozisyonu

    Bu pozisyonda erkek sırt üstü uzanır. Kadın ise aksi yönde erkeğin kucağına oturur ve penisi içine alır. Bunun ardından yavaş yavaş kendini geriye, erkeğin üstüne doğru bırakır ve uzanır. Bu şekilde kadın kendini hava kadar hafif hisseder. Bu pozisyonu daha önce denemeyen biri için bu hafiflik büyük ihtimalle yeni bir his olacak.

    Bu pozisyonun diğer bir avantajıysa, partnerin klitorise kolayca dokunabilecek olması. Yani bu da eğlenceli ve farklı olmasıyla denemeye değer pozisyonlar arasına girmeye hak kazanıyor.

     

  • İnsan ayrılıktan neler öğrenir?

    İnsan ayrılıktan neler öğrenir?

    Alt alta sıralayınca ortaya adeta bir mutluluk reçetesi çıktı. Evet, boşanma kötü bir şey, ama faydalı tarafları da var. Nasıl mı?

    Sizce ayrılık iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Boşanmış bir kişi için başlarda her şey çok kötü görünebilir. Ama biraz durup düşünmek gerek. Başınıza dünyanın en korkunç olayı gelmiş gibi zamanınızı buna hayıflanmaya ayırırsanız hayat ne kadar çekilmez olur. Oysa şöyle bir de şöyle bakın: Evet, boşanma kötü bir şey, ama berbat bir ilişkiden sonra kesinlikle faydalı tarafları da var. Nasıl mı?

    İnsan ayrılıktan neler öğrenir?

    Gülümsemeyi öğrenir
    Kötü bir birliktelik yaşadığınız sürece mutsuzluğunuzun yüzünüze yansıması normal. Bir de evliyken sorunların çözümü konusunda eşinizin etkili olduğunu düşünerek sırtınızı ona dayamış olabilirsiniz. Ama boşanınca kendi sorunlarınızı kendiniz çözmek zorundasınız. Gülümsemenin, yardım alma konusunda yüzde yüz işe yaradığını anlarsınız. Öte yandan gülümsemenin kalori yakmada etkili olduğunu da biliyorsunuz zaten.

    Geçmişi olduğu gibi kabul etmeyi öğrenir
    Evliliğinizde iyi ve kötü birçok şey yaşadınız ama artık her şey iyisiyle, kötüsüyle geride kaldı. Bir karar verdiniz ve şimdi yeni bir hayat yaşıyorsunuz, dolayısıyla geçmişte yaşananları tekrar düşünüp gözden geçirmeye gerek kalmadı.

    Erkekleri oldukları gibi kabul etmeyi öğrenir
    Bir erkeği değiştirmeye çalışmanın ne kadar saçma olduğunu anlar, yeni hayatınızda bir daha böyle aptalca uğraşlar içine girmezsiniz. Beklentilerinizi yüksek tutmamayı öğrenerek kendi kendinizi mutlu etmeyi öğrenirsiniz.

    Tek başına işlerin üstesinden gelmeyi öğrenir
    Boşanma sonrasında bugüne kadar yapmadığınız, daha doğrusu yapamadığınızı düşündüğünüz işleri aslında başarabildiğinizi görürsünüz. Çünkü iş başa düşmüştür artık. Evin hesap kitabını tutmak, eve yeni eşya almak, hatta musluk tamiri bile sizden sorulur artık…

    Yardım istemeyi öğrenir
    Bütün sorunları tek başınıza çözemeyeceğinizi anlarsınız. Ve bu çok doğal bir şeydir. Utanmadan ve çekinmeden bir erkek arkadaşınızı arayıp, örneğin kitaplık için duvara matkapla delik açmasını isteyebilirsiniz. Belki de eski eşiniz her şeyi başarabildiğini zanneden bir beceriksizdi ve onun yüzünden başkalarından yardım istemeye çekiniyordunuz. Şimdi artık özgürsünüz!

    Yalnızlıktan zevk almayı öğrenir
    Çoğu kadın eşi olmadan uyuyamaz. Oysa iş başa düştüğünde yalnız da uyuyabilmeyi öğrenmek gerekir. İşte boşanma insana yalnızlığı öğrenme imkanı verir. Yalnız kaldığınızda kendinizi mutlu edecek bir şeyler yapabilmeyi öğrenirsiniz.

    İş aramayı öğrenir
    Artık hayatta yalnız kaldığınıza göre o işe mutlaka ihtiyacınız vardır. Bir iş için kendinizi nasıl pazarlamanız ve işi almanız gerektiğini öğrenirsiniz. Ne de olsa sadece kendi gelirinizle geçineceksiniz. Patronunuza ne kadar yetenekli ve çalışkan biri olduğunuzu anlatarak kendinizi açıkladığınızda artık buna kendiniz de inanırsınız.

    “Tekrar merhaba sevgili özgüvenim!”

  • Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre evlilik için ideal yaşın kadınlarda 18-24, erkeklerde 25-29 yaş olduğu ortaya çıktı.

    Kadınların 18-24, erkeklerin 25-29 yaş aralığında nikah masasına oturması ideal olarak değerlendiriliyor. Kadınların evlenmesi için 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenler ve 18 yaşından önce evlenmenin uygun olduğunu belirtenlerin oranı ise çok düşük.

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın ve erkek için en uygun ilk evlenme yaşının kaç olduğunu, 10 bin 307’si kadın olmak üzere 20 bin 730 kişiye sordu.

    Kadın için en uygun ilk evlenme yaşı ne olmalıdır” sorusuna ankete katılanların yüzde 66,3’ü “18-24 yaş” cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 29,9’u kadınların 25-29 yaş aralığında evlenmesini uygun bulurken, 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 2,4’te kaldı. Evliliğin 18 yaşından önce olması gerektiğini dile getirenlerin oranı da yüzde 1,2 oldu.

    Erkekler için uygun evlilik yaşına ilişkin soruya yanıt verenlerden yüzde 49,4’ü 25-29 yaş arasını erkek için ideal olarak niteledi. Katılımcıların yüzde 30,6’sı 18-24 yaş aralığını erkeklerin evlenme dönemi olarak belirtirken, yüzde 17,9’u ise 35-44 yaş aralığında evlenmek gerektiğini söyledi.

    Evlenecek kişiler kararı alıyor, aileler destekliyor

    Araştırmaya katılanlara, yaptıkları ilk evliliklerinde eşleriyle nasıl tanıştıkları da soruldu. Katılımcıların yüzde 41’i ilk eşleriyle aile ve akraba çevresinde tanıştığını, yüzde 39,6’sı komşularından veya mahalledekilerden biriyle evlendiklerini söyledi.

    Ankete katılanların yüzde 7,4’ü eşiyle arkadaş ortamında tanıştığını, yüzde 3,5’i okul ve dershane arkadaşlarıyla nikah masasına oturduğunu ifade etti. Katılımcıların sadece binde biri eşiyle internet üzerinden tanıştıklarını kaydetti.

    Araştırmada, evlilik kararının nasıl alındığı da incelendi. Buna göre evliliklerin büyük çoğunluğunun, evlenecek kişinin kararı, ailenin desteği ve onayıyla kurulduğu belirlendi. Evlilik kararının aile içinde ortaklaşa alındığını ortaya koyan araştırmayla, evliliklerin yüzde 82,9’unun evlenecek kişinin kararı ve ailenin rızasıyla gerçekleştiği tespit edildi. Evlenecek kişinin rızası olmadan aile kararıyla yapılan evliliklerin oranı ise yüzde 9,4 oldu.

  • Boşanmak çözüm mü?

    Boşanmak çözüm mü?

    Etrafınızda birçok çiftin boşanma kararı alması ya da kendi ailenizde yaşadığınız deneyimler, sizi evlilik kurumundan soğutmuş olabilir. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Kolay olduğunu söylemiyoruz ama imkansız da değil…

    Bundan 15-20 yıl öncesine kadar bir çiftin boşanması herkesi şoke eden bir haberdi. Annesi ve babası boşanan çocuk, kimsenin bu olayı duymamasını ister, sınıfta sadece kendi ebeveynleri ayrıldığı için büyük utanç duyabilirdi. Bugün ise bir sınıfın bazen yarısı boşanmış anne ve babaların çocuklarından oluşuyor. Boşanma haberleri artık yetişkinler için de şok haber kategorisinden çıkmış durumda… İçinde bulunduğumuz durumun iyi bir gelişme olduğunu söylemek doğru olmasa da ekonomik özgürlüğünü kazanmış ya da aileleri tarafından anlaşılan ve desteklenen kadınların ömür boyu mutsuzluk yerine yeni bir hayat kurmaya cesaret etmeleri de sevindirici… Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken ile kimsenin yaşamak istemeyeceği ancak yaşanması gerektiğinde ise dünyanın sonu anlamına gelmeyen “boşanma”yı konuştuk.

    Eşi ve Eşinin Ailesi

    Son yıllarda boşanan çiftlerin sayısında artış olduğu biliniyor. Sizce neden boşanmalar artıyor?
    Birincisi, boşanmak artık hukuki olarak daha kolay. Ayrıca boşanma sayıları arttıkça özellikle yeni nesil açısından boşanmak tabu olmaktan çıkıp, daha kabul edilebilir bir olay haline geldi. Kadınların iş hayatında daha fazla yer alması, ekonomik özgürlüklerini kazanması özellikle büyük şehirlerde yaşayan kadınların boşanma kararını etkiliyor. Bu kadınlar mutsuz bir hayatı sürdürmek yerine yeni bir hayat kurmayı tercih ediyor. Bir diğer faktör de büyük şehirlerde hayatın çok hızlı akıyor olması. Bu hız, çiftlerin birbirlerinden aynı hızla uzaklaşmasına neden olabiliyor. Aradaki mesafe açıldıkça da kopuşlar daha fazla oluyor.

    Bu durum insanların evlenmekten kaçınmasına neden oluyor mu?
    Evlilik, bin yıldır süregelen ve hiçbir zaman ortadan kalkmayacak bir kurumdur. Ancak insanların çevresinde çok fazla boşanma hikayesi duyması demoralize olmalarına yol açabiliyor. Kendi ailesinde boşanma görmüş kişilerin de evliliğe korkarak bakması mümkün. Ancak yine de hala herkes evlenmek istiyor çünkü bir aile kurma isteği ve tek eşlilik, insanın doğasında var.

    Boşanmaktan korktuğu için evlenmekten kaçınan kadınlara rastlıyor musunuz?
    Rastlıyorum tabii… Çocukluk döneminde ebeveynleri ile güvenli bir bağ kuramamış bebekler, ileride bağlanmaktan kaçınabiliyor. Bebekken annesine güvenle bağlanabilen kişilerin ise daha sağlıklı ilişkiler kurduğu biliniyor. Annebabası boşanan ve bu süreçte bir sürü çatışmaya maruz kalan kişiler de evlenmekten kaçınabiliyor. Genellikle her insanın ilk kadın modeli annesi, ilk erkek modeli ise babası oluyor. Onların arasındaki ilişkide sevgisizlik, aldatma, ihanet varsa çocuk daha küçücükken “İlişkiler mutsuzdur, bitmeye mahkumdur” şeklinde öğreniyor. Bu çıkarımlar ileride farkında olmadan kendi ilişkilerini de etkiliyor. Önceki ilişkilerden yaşanan aldatma, şiddet gibi travmalar da kadınların yeni bir ilişki kurmaktan kaçınmasına neden olabiliyor.

    Doğru boşanma nasıl olmalı?
    İki taraf da ayrılmaya karar vermiş olsa dahi boşanmak tatsız bir durum. Hele ki ortak çocuklar varsa… Boşanma kararı vermiş çiftlerin yaptığı bazı hatalar, çocukların tüm hayatına olumsuz şekilde yansıyabiliyor. Hatta bazı çiftler, boşanma sürecini doğru yönetmek için çift terapistlerinden destek isteyebiliyor. Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, boşanma sürecinde ve sonrasında kesinlikle yapılmaması gerekenleri şöyle sıralıyor:
    ➤ Anne-babanın birbirlerini çocuklarına kötülemesi, çocukların yanında bu konuların konuşulması
    ■ Çünkü çocuk kaç yaşında olursa olsun konuşulanları duyuyor ve anlıyor; ihtiyacı olan anne ve baba imajı yıkılabiliyor.
    ➤ Ebeveynlerin kendi meseleleri için çocukları kullanması
    ■ “Babanı ara da şu işi halletsin” demek gibi.
    ➤ Taraf tutmak zorunda bırakmak
    ■ Örneğin çocuğu mahkemeye çıkarıp şahitlik yapmasını istemek çocuğun hayat boyu suçluluk duymasına neden olabiliyor.
    ➤ Çocuğun iki tarafı yeteri kadar görmemesi
    ■ Tarafların birbirlerine kızgın olmaları nedeniyle çocuğu anne veya babayla görüştürmemesinden zararlı çıkan tek kişi çocuk oluyor.
    ➤ Anlaşmazlığın detaylarını çocuğa anlatmak
    ■ Çocuğun anne-babanın neden boşanmayı tercih ettiğini bilmesi gerekmiyor. Çocuğun bu sırları bilmeye ihtiyacı bulunmuyor.
    ➤ Çocuğa ayrılığın nedeninin o olmadığını vurgulamamak
    ■ Özellikle okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklar anne-babalarının boşanmasının kendi hataları olduğunu düşünebiliyor. Çocuğa “Biz seni seviyoruz, seninle ilgisi yok, anlaşamadığımız için ayrılıyoruz” demek gerekiyor.
    ➤ Üzülmesin diye yanlış vaatlerde bulunmak
    ■ Çocuğa ayrılık konusunda net konuşmak, “Ayrıldık ama ileride ne olacağı belli olmaz” gibi ifadeler kullanmamak gerekiyor. Aksi takdirde çocuk anne-babasının tekrar birleşeceği fantezisi ile yaşıyor.
    Tüm bunlar yapıldığında çocuğun boşanmayı minimum hasarla atlatması mümkün oluyor. Aksi takdirde okul ve davranış problemleri ile kendini gösteren zorlu bir süreç başlıyor ve çocuğu tüm hayatı boyunca etkiliyor.

    Sağlam bir evlilik kurabilmek için püf noktalar
    ● Gerçekçi olun.
    ● Karşınızdaki kişiyi iyi tanımaya çalışın ve bunun için birbirinize zaman verin.
    ● Birlikte zaman geçirin, mümkünse tatile çıkın.
    ● Onun ailesi hakkında bilgi edinin.
    ● Sizi rahatsız eden durumların evlendikten sonra değişeceğini umut etmeyin.
    ● Evlenmeden önce ciddi kavgalar, şiddete varan tartışmalar varsa bunların azalmayacağını, aksine artacağını unutmayın.
    ● Karşı tarafı olduğu gibi kabul edebileceğinizden emin olun.
    ● Evlilikten ne beklediğiniz konusunda kendinize karşı net olun.

    Boşanmanın artık daha kabul edilebilir bir olay olması, çiftlerin boşanmaya daha çabuk karar vermesine neden oluyor mu?
    Bazen insanların evliliklerine ve ilişkilerine yeteri kadar emek vermediğini düşünüyorum. Çiftler bazen terapiye öyle bir noktada geliyor ki, ilişki artık pamuk ipliğine bağlı bir halde oluyor. Yılların birikimi ile erozyona uğramış halde gelen çiftlerin hayatında bir şeyleri değiştirmek imkansız değil ama daha zor oluyor. Bu durumda terapiye gelen çiftler bazen boşanma kararı verebiliyor ve bu hayırlı bir karar olabiliyor. Ancak ben ilişkilerin bir sanat olduğunu düşünüyorum. İlişkinin çok ince ayrıntıları var. Nasıl ki yeni bir konu öğrenirken bir sürü kaynaktan bilgi edinip kendimizi geliştiriyorsak ilişkide de böyle yapmak gerekiyor. Oysa insanlar bir kere evlendikten sonra oldu, bitti, her şey garanti altında diye düşünüyor. Bu bakış açısını kazanmak önem taşıyor. Ayrıca insanların artık daha bireyselleşmiş olmaları, kendi isteklerinin, arzularının daha çok farkında olmaları, daha çabuk ayrılma eğiliminde olmalarına neden oluyor.

    Bir ilişkiye doğru bakımları yapmak nasıl öğrenilebilir?
    Konuyla ilgili kitaplar okuyarak, seminerlere katılarak veya terapiye giderek olabilir. Terapi, genellikle bir sorun olduğunda tercih ediliyor. Ancak evlilik öncesi danışmanlık da çok işe yarıyor. ABD’de kaldığım üç yıl boyunca çevremde evlenmek üzere olan arkadaşlarımın bu tür terapilere gittiğini gördüm. Nasıl bazı çiftler çocuk sahibi olmadan önce doğuma hazırlık kurslarına gidiyorsa, evlilik öncesinde de evliliğe hazırlık yapılabilir.

    Evlilik öncesi danışmanlık neleri kapsıyor?
    İlişki değerlendirme envanterimiz var. Çiftler burada bulunan soruları ayrı ayrı yanıtlıyor. Bunun sonucunda ilişkinin hangi noktaları güçlü, hangi noktalarının geliştirilmesi gerekiyor, gelecekte hangi konularda sıkıntı yaşanabilir gibi bilgilerden oluşan bir yol haritası elde ediyoruz. Örneğin bir ilişkide sık sık kavgalar baş gösteriyorsa bir şeylerin birikmesine izin vermeden önlem almak gerekiyor. Hele de çift sağlıklı tartışamıyorsa, düzgün çatışmayı beceremiyorsa mutlaka çift terapisine gitmelerini, danışmanlık almalarını öneriyorum. Bazen yeni evli çiftler, “Birbirimizi çok seviyoruz ama bazı şeyler yolunda gitmiyor” diye geliyor. İşte bu noktada, problemler henüz düğüm haline gelmeden çözümleniyor. Çiftlere nasıl sağlıklı iletişim kurulur, nasıl sağlıklı tartışılır gibi temel becerileri öğretiyoruz. Çift bunları öğrendikten sonra hayat boyu her konuda tartışabiliyor ve bu bir sorun yaratmıyor.

    Boşanmak keyifli bir durum olmasa da dünyanın sonu da olmuyor, değil mi?
    Boşanmak tabii ki dünyanın sonu değil. Ama iki sevgilinin birbirinden ayrılmasından farklı… Hele ortak çocuklar varsa işler çok değişiyor. Birçok insan sadece çocuğu olduğu için istediği halde boşanmıyor. Ancak bazen de mutsuz bir hayat geçirmektense yol yakınken ayrılmak daha iyi oluyor. Bazen o küçük çocuklar o kadar büyük çatışmaların içinde büyüyor ki, ebeveynleri boşansa daha az zarar görürler demek mümkün oluyor.

    Evlenmeden önce beraber yaşamak sağlam bir evliliğin çözümü olabilir mi?
    Böyle bir genelleme yapamayız. ABD’de bir araştırma birlikte yaşayıp evlenen çiftlerde boşanma oranlarının daha fazla olduğunu göstermişti. Tabii ki birbirini aynı evin içinde tanımak önemli ancak evlenmek çok farklı bir olay çünkü işin içine aileler de giriyor. Çocuk sahibi olmak ihtimali de artıyor. Birlikte yaşarken her şey yolunda giderken işin içine farklı sorumluluklar girince işler değişebiliyor.

    Bir de mutsuz olduğu halde boşanmayanlar var…
    O kadının neden boşanmak istemediğini iyi anlamak gerekiyor. Her zaman inat edip de boşanmıyor değil. Ekonomik kaygıları olabiliyor. Hele de çocuğu varsa, hele de hep ev kadını idiyse, eşinden ayrılınca hayatı idame ettirememekten korkabiliyor. Boşandığı eşin sonrasında onu destekleyecek maddi imkanı yoksa ya da ailesi kadını desteklemiyorsa kadın boşanmak istemeyebiliyor. Toplumsal açıdan zorluk yaşamaktan çekinenler de olabiliyor. Babasının evine döndüğünde ergenlikteki kurallara geri dönüş söz konusu olabiliyor. “Dışarı çıkma, geç gelme, laf olmasın, boşandın, komşular ne der?” gibi baskılara maruz kalmak istemeyen kadınlar boşanmamayı tercih ediyor.

    Bu durumda kadının 40 katır ile 40 satır arasında bir seçim yapması gerekiyor yani…
    Bu durumda bize başvuran danışanlarımızla nasıl güçlenip kendi hayatlarını yeniden kurabilecekleri üzerine çalışıyoruz. Bazı kadınlar okula dönebiliyor, bazıları kariyerlerine yeniden başlıyor. Ya da ailesinin evine dönen ancak kendi kurallarını getiren kadınlar olabiliyor. Güçlenen, kendi değerinin farkına varan kadınlar daha kolay boşanabiliyor ve sonucunda mutsuz olmuyor.

    Kendi meselelerinizi kendiniz çözün
    Uzman Psikolog Şirin Hacıömeroğlu Atçeken, çiftleri boşanmaya götüren bazı sorunların ilişkiden değil, kişilerin kendi geçmişlerinden getirdikleri meselelerle ilgili olduğunu ve bunun farkına varınca daha güzel evlilikler yaşamanın mümkün olduğunu söylüyor. Atçeken, sözlerini şöyle sürdürüyor; “Bir aile kurduğumuzda, yanımızdaki bavulun içinde kendi geçmişimizle, ailemizle ilgili meseleleri de yeni evimize getiriyoruz. Kişi bunların farkındaysa eşine sorun olarak yansıtmıyor. Ancak farkında değilse ilişki bu durumdan çok zarar görüyor. Örneğin babası alkolik olan bir kadının evlendikten sonra, eşinin sadece bir-iki kadeh içki içmesine dahi tepki göstermesi gibi… Eşi alkolik olmasa da kocasının elindeki içki kadehi kadının travmalarını tetikliyor. Kocasına içki içmemesi için baskı yapmaya başlıyor. Eşi kadının travmalarını bilmediği için tepki gösteriyor ve ilişki yıpranıyor. Bu nedenle tarafların kendi meseleleri ile ilişkinin meselelerini ayrı tutabilmesi gerekiyor.”

    Formsanté Dergisi

  • Evlenmekten Neden Korkuyorum?

    Evlenmekten Neden Korkuyorum?

    Çoğumuz “artık evlenmek istiyorum” diye söylenip durur. Fakat evlilik olayı kesinleşince birden evlenme korkusu oluşur… Peki, bunun bilimsel bir sebebinin olduğunu biliyor musunuz?

    Evlilik, yüzyıllardır kutsal kurum olarak adlandırılan başta kadınlar olmak üzere çoğu insanın hayallerini süsleyen, hayatın merkezine konulan ve pek çok şey kendisine göre şekillendirilen kurum.

    Ancak önceki kuşaklar için genelde bir kere olan ömür boyu sürmesi düşünülen ve daha az sorgulanan evlilik artık bir yandan da bir korku halini aldı.

    Metropol hayatı ve insanların genelde uzun süre yalnız yaşaması da evlilik korkusunu arttıran sebepler arasında.

    Peki evlilik hala kutsal bir bağ mı yoksa artık sadece bir görev bir sorumluluk, yaşın ve hayatın beraberinde getirdiği bir alışkanlık mı?

    Evlilik sezonuna girdiğimiz bu aylarda Reem Nöroloji Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz, evlilik korkusu hakkında tüm merak edilenleri anlattı.

    Evlilik korkusu nedir?

    Uzman Dr. Mehmet Yavuz’a göre evlilik korkusu, kişinin çevresinde ve ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda yaşadığı psikolojik bir bağlanma korkusu.

    Farklı kültür ve farklı ailelerde yetişen kişiler karşı tarafa bağlanarak kendilerini bu zorlu kurumun içine sürüklemek istemez. Evlilikte çoğul düşünerek bu doğrultuda kararlar alması gereken bireyin yaşadığı olumsuz duygu evlilik korkusunu oluşturur.

    Evlilik korkusunun nedenleri

    Evlilik korkusunun en büyük nedeninin çevresel ve ailesel faktörler olduğunu belirten Dr. Yavuz sözlerine, “Kişinin ailesinde anne ve babanın mutsuz ve sürekli tartışıyor olması bu korkuyu doğurabilir. Ayrıca kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması da bu korkunun artmasına sebep olabilir. Kişi çelişkiler yaşar kendisinin de mutsuz bir birlikteliğinin olacağına inanır. Evlenmekten vazgeçer ve evlilik kurumuna olan ilgisi de zamanla yok olur.

    Ayrıca uzun süre yalnız yaşayan bir insan başka biriyle birlikte yaşamayı kabul etmekte zorlanabilir ve evlilikten kaçabilir. Fakat bu durum mutlu bir ailede yaşamış çocuklarda da görülebilmektedir. Bunun nedeni ise mutlu bir ailede büyüyen çocuğun mükemmeliyetçi bir ruh halinde olması ve karşı taraftan da bunu beklemesidir.  Kısacası, mükemmeliyetçi olmak da bu korkunun oluşmasına sebep olabilir.”  şeklinde devam etti.

    Boşanma fikri evlilikten soğutuyor!

    Ülkemizde ailevi ve çevresel baskılar nedeniyle boşanmanın zor olmasının da evliliği engellediğini belirten Dr. Yavuz, evlenen çiftlerin ne olursa olsun boşanamayacağını düşünmesi ve düğün, nişan gibi geleneksel uygulamaların getirdiği stresin de insanları evlilikten uzaklaştırdığını vurguladı.

    Daha iyi eş bulma düşüncesi de, evliliği zorlaştıran nedenlerden biri. Adayları, ekonomik, kültürel ve eğitim alanında sürekli başkalarıyla kıyaslamak bir süre sonra kişiyi kronik bekarlığa götürebilir.

    Evli bir erkek, bekar ama sevgilisi olan bir erkeğe göre her zaman daha sadık olmak zorundadır. Bekar erkeklerin kaçamakları affedilir olabilir ama konu evlilik olunca, aynı hoşgörüden söz edilemez.

    Evlenince ev işlerine katkı sağlamak, anne ve baba olmak, ileride çocuğa iyi bir yaşam sunmak ve özgürlüğün kısıtlanması (halı saha maçları, eğlence mekanları vs.) ihtimali de kişileri evlilikten uzaklaştırabilir.  Bu kişiler evlilik sürecinde hayatlarının giderek monotonlaşacağını düşünerek evlilikten uzak durur

    Evlilikten korkan insanlar daha çok bekar ve yalnız yaşayan insanlarla görüşmek ister. Fazla mükemmeliyetçi düşünürler ve evlilikle ilgili sorulara çelişkili cevaplar verirler.

    Bu karakterdeki insanların evlenmesi riskli

    Narsist ve egoist kişilik bozukluğu olanlar evliliklerinde büyük sorunlar yaşayabilir. Sosyal uyum bozukluğu ya da asosyal kişilik bozukluğu onların evlilikleri eğer eşlerden biri fedakâr değilse genellikle boşanma ile sonuçlanır.

    Aileler kişilik bozukluğu olan çocuklarını evlenince normale döneceği düşüncesinden kurtularak evlilikten uzak tutmalıdır

    Beynimizin accumbens bölgesindeki D1, D2, D3 reseptörlerinden D1’in yetersiz kaldığı ya da D2’nin aşırı etkin olduğu bireyler de evliliğe yatkın değildir. Bu kişilerde hastalık derecesinde çapkınlık söz konusudur. Maalesef D1 ve D2’nin çalışma fonksiyonlarını gösteren pratik bir test henüz mevcut değildir.

    Evlilik korkusunu yenmek için…

    Evlilik korkusunu yenmek için kişinin özgüveni kadar başkalarına da güvenmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Yavuz, bu korkuyu yaşayanların, paylaşmayı öğrenmeleri ve önyargısız olmaları gerektiğini belirtti.

    ‘’Evlilik korkusu yaşayanlar doğru bir ilişkiden neler beklediğini tam anlamıyla düşünmelidir’’ diyen Dr. Yavuz sözlerini ‘’Düzgün, düzenli ve disiplinli yaşamak, kişisel başarının anahtarlarından biridir. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı ailelerden oluşur.  Sağlıklı evlilikler bir toplumun en sağlam dinamikleridir. Bu nedenle düzenli, başarılı bir yaşam ve sağlıklı, uzun ilişkiler yaşayabilmek için gerekirse psikolojik destek alınmalıdır’’ şeklinde tamamladı.

    Evlilik Fobisi

  • Kadınların Seks Konusunda Bilmesi Gerekenler

    Kadınların Seks Konusunda Bilmesi Gerekenler

    Hangi pozisyon sizi mutlu edebilir? Erkekler sevişirken kadınların vücut kusurlarına dikkat eder mi? Aylık sevişme sıklığı normu diye bir şey var mıdır? İşte aradığınız cevaplar;

    Daha mutlu bir seks hayatı yaşamak her kadının hakkı. Bunun için öncelikle bazı yanlış inançları bir kenara bırakmak gerekiyor. Bunun yanı sıra bedenimizi, partnerimizin bedenini, cinselliğin güzel yönlerini keşfederek mutluluğa yelken açmak çok zor değil.

    İşte, daha güzel bir seks yaşamı için her kadının aklında bulunması gereken gerçekler…

    Her kadının mutlaka zevk aldığı bir pozisyon vardır, sizinkini bulun
    Bu demek oluyor ki yeni pozisyonlar denemeli ve sizi en çok mutlu edeni bulmalısınız. Denemeden bilemezsiniz.

    Partnerinizin bir ‘kusurölçer’i yoktur, rahat olun
    Seks esnasında vücudunuzun kusurları ortaya çıkacak ya da yanlış bir şey yapacaksınız diye kendinizi sevişmenin akışına bırakamamak yapacağınız en büyük yanlışlardan biridir. İyisi mi kusur örtmek için harcayacağınız çabayı seksten zevk almaya harcayın. Çünkü erkekler uyarıldıklarında kendilerinden geçmelerini sağlayan nörokimyasal madde almış gibidirler. Sözün özü, kusurlara takılmakla meşgul değildirler.

    Tertemiz, yumuşacık ve rahat bir yatakta seksin hakkı yendi
    Mutfakta ya da arabada sevişmenin aslında daha seksi olduğu söylendi hep. Dolayısıyla bu tarz fanteziler yapmaya yönlendirildik. Ama şunu unutmamak gerekir ki yumuşacık ve tertemiz çarşafların üstünde sevişmekte utanılacak bir şey yok.

    Seks klişeleri klişedir ama işe yarar
    Gecelik bir otel odası tutun, birlikte köpüklü bir küvet keyfi yapın. Daha iyi hissetmek için mumlarınız da hazır olsun. Mutlaka sonuç verir.

    Herkes sizden daha çok ya da daha iyi seks hayatına sahip değildir
    Sevişme sıklığının bir ‘norm’u yoktur. “Herkes ayda şu sayıda sevişmelidir” diyemeyiz. Cevaplamanız gereken tek bir soru vardır: Sizin için yeterli miktarda seks yapıyor musunuz?

    Pek çok zevk tekniği bilmeniz gerekmez
    Erkeğinizi mutlu edince siz de mutlu olursunuz, evet. Ama onu mutlu etmek için teknik bilmiyorum diye üzülmeyin. Çünkü erkekleri orgazma ulaştıran pek çok yol vardır. Onun reaksiyonlarına odaklanmanız yeterli. Zevk aldığı ve acı duyduğu hareketleri kestirebilirsiniz böylece.

    Vücudunuzu şehvete hazırlamanın en iyi yolu ara vermektir
    Ayrı geçirilen sekssiz bir gece ya da bir süre seksten uzak durmak ilişkiyi besler. Hem eşinizle birbirinizi özlersiniz hem de sekse olan açlığınız artar.

    Büyük orgazmların anahtarı Kegel egzersizindedir
    Pelvik bölgenizi güçlendiren Kegel egzersizi seks hayatınıza da iyi gelir. Bu bölgenin güçlü kaslara sahip olması seks boyunca kontrolü sağlamanızı sağlar ve daha güçlü orgazmlar yaşamanıza yardım eder. Basitçe yapmanız gereken idrarınızı tutuyor gibi pelvik kaslarınızı sıkmak ve serbest bırakmak.

    İlişki sırasında acı duymak normal değildir
    İlişki esnasında ağrı ve acı çekmek, gergin olduğunuzun ya da yeterince ön sevişme yapmadığınızın göstergesi olabilir. Ama bunu sık yaşıyorsanız bir doktora görünmenizde fayda vardır. Nedeni idrar yolları enfeksiyonu olabilir.

    Doğum kontrol yönteminizi gözden geçirmelisiniz
    Dağınık bir hayattan tek eşli uzun süreli bir ilişkiye başladığınızda ve çocuklarınız olduğunda, hayatınız boyunca en az iki kere kullandığınız doğum kontrol metodunu gözden geçirmeniz gerekir. Bebekten sonra sadece vücudunuz değişmekle kalmaz, davranışlarınız da değişim gösterebilir. Örneğin doğum kontrol hapını içme konusunda daha gevşek davranabilirsiniz.

    Seks yaşla birlikte daha çok gelişir
    …Ya da çokça pratikle veya bir partnerle uzun yıllar süren deneyimle ya da yukarıda bahsettiğimiz tüm bu önerilerle… Gelecek sizin için çok parlak görünüyor!

    İlgili Konular ;
    Kegel Egzersizleri

  • Eşinizle en ideal iletişim için

    Eşinizle en ideal iletişim için

    İlişkinizi sağlıklı bir şekilde yürütmek ve eşinizle sağlıklı iletişim kurabilmek içinbu 7 metodu dikkate almalısınız.

    İlişkiyi sağlıklı olarak yürütmenin temeli sağlıklı iletişimden geçiyor. Sağlıklı iletişim kurmak için de bazı basit kuralları gözetmek gerekiyor.

    İşte ilişkiyi ayakta tutmanın formülü olarak doğru iletişim metotları.

    Düşüncelerinizi paylaşma konusunda açık olun Size yanlış gelen ya da kafanızı karıştıran konular hakkında eşinizle konuşmaya açık olmak çok önemlidir. Kafanızı kurcalayan ya da eşinizin size yanlış gelen bir tavrını ona açıkça belirtmektense içinizde saklamayı tercih ederseniz, bu yara içinizde büyüyüp kangrene dönüşebilir ve her şey için çok geç kalabilirsiniz.
    Siz iyisi mi düşüncenizi dile getirmekten çekinmeyin. Tabii ne söylediğinizden çok nasıl söylediğinizin önemli olduğunu da aklınızda tutun.

    Sorunlar hakkında konuşmak için yeterince zaman ayırın Eşinizle konuşmak için onu işe yetişmek üzereyken telefonla aramak ya da hafta içi öğle arasında konuşmaya çalışmak doğru bir seçim olmaz. Çünkü dar zamanda size minimum dikkatle yaklaşması sizi mutsuz edecektir.
    Gerçekten önemli bir meseleyi konuşmaksa niyetiniz, her ikiniz de yeterli zamanı ayırabiliyor olmalısınız. Bu, hem onun dar zamanları kendine ayırmasına fırsat verip saygınızı göstermenizi hem de eşiniz tarafından dinlenildiğinizden emin olmanızı sağlar.

    Onun yerine düşünmeyin Eşiniz dile getirmeden, sizin onun aklından geçenleri bilmenize imkan yoktur. Onun ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışmaktansa direkt olarak ona sormak daha iyidir. Sormak, yanlış tahminleri ya da yanlış izlenimleri eliminize etmenize yardım eder.

    Bugünü konuşurken geçmişi karıştırmayın Bu, eşler arasındaki en büyük iletişim hatasıdır. Sorunlarınıza çözüm bulmayı istiyorsanız partnerinize gerçekten bir çözüm olduğunu hissettirin. Geçmişin hatalarını gündeme getirdiğiniz takdirde, gösterdiği değişim ve olumlu çabalara rağmen kendini hala suçlu hissedecektir. Mükemmeli beklemeyi bırakın. İnsan, hatalarıyla insandır! Üstelik hatalarını anlamışsa daha da değerlidir.

    Hatalarınızın sorumluluğunu alın Eğer bir yanlış yaptıysanız sorumluluk alın ve bir başkasını suçlamayın. Verdiğiniz bir sözü tutmadığınızda ya da kendinizi savunmak istediğinizde bahaneler yaratmaya çalışmayın. Dürüst olduğunuzda kendinizi daha iyi hissedeceksiniz ve eylemlerinizin sorumluluğunu üstlendiğinizde eşiniz size daha fazla güvenmek isteyecektir.

    Öfkeyi kendinizden uzaklaştırın Sinirlenmeye başladığınızı hissettiğinizde kısa bir mola verin, yürüyüşe çıkın, müzik dinleyin ya da sizi hemen rahatlatacak başka bir şey yapın. Sinirlerinizi yatıştıracak bir şeyler yapmak, istmediğiniz halde, sonradan pişmanlık duyacak şekilde eşinizi kırmanızı engeller.

    Topluluk içinde tartışmayın Başkalarının yanında ilişkinize ait sorunlar hakkında konuşmanız, eşinizi otomatikman savunmaya teşvik eder. Bu durumda, konuşmada odaklanılan konu, önemli özel meseleler yerine zorluklar olur. Başkalarının yanında eşinizle samimi ve dürüst bir konuşma yapabileceğinize inanıyor musunuz? İyisi mi meseleleri evinizde başbaşa olduğunuzda konuşun

  • Sizin erkeğiniz hangi tip?

    Sizin erkeğiniz hangi tip?

    Birlikte olduğunuz erkeği ne kadar tanıyorsunuz? Ya da birlikte olmaya niyetlendiğiniz erkeğin özellikleri size uyuyor mu? Bunu anlamak için onun hangi erkek tipine dahil olduğunu bilmeniz gerekiyor. Ne dersiniz, sizinki bir ana kuzusu mu yoksa tam bir kazanova mı? Ruhunda maçoluk barındırıyor mu yoksa tam bir entelektüel ukala mı?

    İşte o erkek tipleri huzurlarınızda…

    ANASININ KUZUSU

    İyi giyinen, dış görünümüne önem veren, şefkatli ve genel olarak hoş görünen ama bir yanıyla annesinin biricik oğlu olan erkekler… Bu tip erkekler arkadaş olarak harikadır ama ciddi ilişkiler için biraz tehlikelidirler. Eğer annesinin sürekli onun hayatını kontrol etmesinden, onun için yemek ve alışveriş yapıp, destursuz yatak odasına girmesinden korkmuyorsanız onunla bir ilişkiyi deneyebilirsiniz.

    KAZANOVA

    Yakışıklı, etkileyici ve seksi erkekler… Kazanova erkekler kadınlara nasıl davranmaları gerektiğini bilirler; romantizmse romantizm, iltifatsa iltifat… Ancak bu tip erkeklerin uzun süreli ilişki ya da evlilik için ne kadar uygun oldukları tartışılır. Zira onlar da bir kişiye bağlanmaya çok yatkın değildirler.

    BÜYÜK KEDİ

    Kendi zevkine düşkün, etkileyici, kibar, devamlı gülümseyen ve hiçbir zaman telaş etmeyen erkekler… Onlar ne yemek yapmayı, ne temizliği, ne adet dönemlerini ne de çocuğun altını değiştirmeyi bilirler. Kazanovalara kıyasla evliliğe kesin olarak karşı ya da çok uzak değildirler ama evliliklerinde hiçbir şey onları rahatsız etmez ve üzmez. Kurşun geçirmez yelek gibidirler, onlara hiçbir olumsuz duygu, sorumluluk, telaş işlemez. Buna karşın odalarının temiz olması, yemeklerinin hazır olması, ayakkabılarının parlatılmış olmasını isterler. Tam hazıra konucudurlar.

    DEĞERİ BİLİNMEMİŞ DAHİ

    Dikkatsiz, rahat ve imajlarını değiştirmeye meyilli kişilerdir. Her zaman ev işleri yapmaya hazırdırlar ama para kazanmak için doğmamıştırlar. Şarkı söylemeyi, gitar çalmayı, şiir yazmayı severler (bazen bu konuda iyidirler de), güzel sözler sarf edebilirler ve bu edayla bazen sadece pasif bir şekilde tavanı seyrederler.

    ETKİSİZ ELEMAN

    Karakteristik özelliği başının bir tarafa yatık olmasıdır. (Ya da hep öyleymiş gibi bir algı yaratır.) Her zaman karşısında konuşan kişiyi başıyla onaymaya hazırdır. Teslimiyetçi bir koca tipidir ve dominant kadın karakterlerin tam dişine göredir.

    İŞADAMI

    Çalışmaktan hiç usanmaz. Çok fazla konuşmaz ve çok nadir gülümser. Klasik takımlar tam onun tarzıdır. Dış görünümünde büyük değişiklikler yapmaktan kaçınır.

    MAÇO

    Maskülen yönü ön planda, dünyayı kendi etrafında dönüyor zanneden, kadının ona hizmet etmek için var olduğuna inanan erkek tipidir. Hatta tüm baskın erkek tiplerinde bu özellik bulunur.

    METROSEKSÜEL

    Metroseksüeller doğmamış, adeta stilistler tarafından yaratılmışlardır. Tüm trendleri takip ederler. Tekdüzeliği itici bulurlar. Kendilerine bakım yaptırmak onlar için sıra dışı değildir. Bakımlıdırlar ama ne maço ne de efeminedirler.

    ENTELLEKTÜEL UKALA

    Bilgisiyle karşısındaki kadını domine etmekten zevk alan tiplerdir. Her ortamda kitaplardan alıntı yapmaya, karşısındakilerin spontane olarak anlattıklarına entelektüel zemin yaratmaya meyillidirler. Ufkunuzu geliştiren bir erkekle birlikte olmak güzeldir elbette ama ukala olmaması kaydıyla…