Etiket: kadına şiddet

  • Kadınlar ayaklanıyor!

    Kadınlar ayaklanıyor!

    Dünyada ve Türkiye’de çok ciddi bir sorun olan kadına karşı şiddet 14 Şubat Perşembe günü çok farklı bir etkinlikle protesto edilecek. Dünyanın farklı metropol kentlerinde toplam 1 milyar kişinin katılması hedeflenen etkinlikte, kadına şiddete karşı olan kadınlar ve erkekler protestolarını dans ederek ortaya koyacaklar.

    “One Billion Rising” (Bir Milyar Ayaklanıyor) adlı etkinlik İstanbul’da da Beşiktaş Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin desteği ile Beşiktaş’ta yapılacak. 14 Şubat Perşembe günü saat 13.00’da tüm dünyayla aynı anda Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda gerçekleşecek etkinliğe çok sayıda ünlünün de katılması bekleniyor. Katılımcılara her gün ücretsiz dans dersleri Beşiktaş Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi; Girne Amerikan Üniversitesi Dans Akademisi işbirliğiyle Beşiktaş ve İstanbul‘daki gönüllüleri etkinliğe hazırlamaya başladı.

    Girne Amerikan Üniversitesi Dans Akademisi dans eğitmenleri tarafından ücretsiz olarak verilen derslere kadın veya erkek demeden, kadına şiddete hayır diyen herkesi katılmaya davet eden Beşiktaş Belediyesi bunun için Belediye Hizmet Binasının kapılarını açtı.

    Dans eğitimleri hafta içi her gün 12.00-14.00 arası, hafta sonları ise 15.00 ile 18.00 saatleri arasında gerçekleşiyor. Bir milyar insan dans edecek! “One Billion Rising” etkinliği, kadına karşı şiddete dikkat çekmeyi hedefliyor. Dünyada her üç kadından biri taciz ediliyor, tecavüze uğruyor veya öldürülüyor.

    Etkinlik , kadına şiddetin en az açlık kadar üzerinde durulması gereken bir sorun olduğunu hatırlatmayı amaçlıyor. Genel olarak kadınlardan oluşan harekete, katılmak isteyen erkekler de kabul ediliyor. Katılmak isteyenlerin sayısı şimdiden milyonlara ulaşan etkinlik için dünyanın birçok kentinde katılımcılara ücretsiz dans dersleri veriliyor.

    Video tanıtım için tıklayın : Dünya kadınları ayaklanıyor. Kadına Şiddete HAYIR !!!

  • Adını koyamadığınız o şey ŞİDDET olabilir

    Adını koyamadığınız o şey ŞİDDET olabilir

    Bugünlerde herkes “Kadına şiddete hayır!” diyor. Bu iyi bir şey ama az sonra görüşlerini okuyacağınız Psikolog Feride Güneri’nin dediği gibi biraz da moda… Yani bir süre sonra belki de kadına karşı şiddeti kınayan ünlü isimlerin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının sesi daha az çıkmaya başlayacak. Geriye sadece biz kalacağız; şiddete daima dur demesi gereken biz kadınlar. Şiddete dur diyebilmek için ise önce onun ne olduğunu çok iyi kavramamız gerekiyor. Bahsettiğimiz şiddet türü sadece bir erkeğin bir kadına vurmasından ibaret değil, belki aklınıza gelmeyen ya da getirmek istemediğiniz birçok davranış da şiddet kapsamına giriyor. 1990 yılından beri kadına yönelik şiddet üzerinde çalışan, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Psikolog Feride Güneri’ye sorduk; şiddet nedir?

    Kadınların şiddet görmesi ile eğitim seviyesi arasında ters bir orantı olduğunu düşünmek yanlış mı olur?
    Bir kadının eğitim seviyesinin yüksek olması onun şiddetten muaf olduğu anlamına gelmiyor. Sizin okurlarınız arasında da her dört kadından biri fiziksel, her iki kadından biri ise duygusal şiddete maruz kalıyor. İstatistikler şiddetin kültür ya da eğitim seviyesi farkı gözetmediğini gösteriyor. Bugün burada tarif edeceğimiz şiddet türlerini okuyan kadınların birçoğu bunların kendi yaşadıklarıyla birebir örtüştüğünü görecek.

    Şiddetin bitebilmesi için yeni gelen kuşaklar şiddetten uzak yetiştirilmeli ve toplum da şiddeti desteklemeyecek şekilde yeniden yapılandırılmalı. Şiddete sıfır toleransa yürekten inanmak, sadece belli tür kadınlar şiddete uğramasın ama diğer kadınlar zaten hak ediyor gibi ayrımlara girmemek ve kadını ailenin dışında da bir birey olarak kabul etmek gerekiyor.
    Gördüğümüz şiddeti kabullenmek bizim için neden bu kadar zor?
    Birçok kadın şiddete uğradığını biliyor. Bazen de söz konusu duygusal şiddet ise yaşadığının şiddet olduğunu adlandırmakta zorlanıyor. Bir şeylerin ters gittiğini biliyor ancak onu şiddet olarak tanımlayamıyor. Eğitim seviyesi ve ekonomik durumu daha yüksek olan kadınların şiddete uğradıklarını açıklaması, itibarı, iş bağlantılarını, sosyal statüyü kaybetmek korkusuyla bazen daha da zor oluyor. Ne yazık ki bahsettiğimiz kadınlar bu endişelerinde haklı oluyor. Şiddete uğradığını açıklayan tüm kadınlar için bu durumu değiştirmeye çalışıyoruz. Şiddetin kadınların suçu olmadığını ve bu görüşün değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Ancak bu çabalarımız tam da amacına ulaşmadığı için tabii ki şiddeti yaşayan kadın, hala şiddeti uygulayan erkekten çok daha fazla yargılanıyor.

    Şiddetin çeşitleri nelerdir? En çok hangi türüne şahit oluyorsunuz?
    Şiddeti tanımlarken önce amacına bakmalıyız. Şiddeti şöyle tanımlıyoruz; öfke göstermek, güç göstermek, cezalandırmak ve kontrol etmek amacıyla bir erkekten bir kadına sistematik olarak yöneltilen her türlü şiddet. Genellikle ilk akla gelen fiziksel şiddet oluyor çünkü bu ölçülebilen bir şiddet türü. En yaygın türleri ise fiziksel ve psikolojik şiddet…. Fiziksel şiddetin olduğu her ilişkide psikolojik şiddet vardır ama psikolojik şiddetin olduğu her yerde fiziksel şiddet olmayabiliyor.

    Psikolojik şiddeti tanımlar mısınız?

    Bu şiddet türünü anlamak için anahtar olarak “amaç”ı kullanmak gerekiyor. Psikolojik şiddette de amaç güç göstermek, öfke boşaltmak ve cezalandırmak, ancak burada kullanılan araç duygular… Herkesin güvende hissetmek, ait hissetmek, sevilmek, şefkat görmek ve desteklenmek gibi ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlarımızın karşımızdaki erkek tarafından kendi çıkarlarına hizmet etmek üzere, bazen karşılanması bazen karşılanmaması, farkına varıldığı halde karşılanmaması ya da “Benim istediğimi yaparsan yaparım” gibi yaklaşımlar psikolojik şiddete giriyor. Konuşmayı reddetmek, küsmek, çok uzun süre sessiz kalmak, sık sık aldatmak, kadının güvenini kırıcı davranışta bulunmak veya sözler söylemek de psikolojik şiddetin içinde yer alıyor. “Çirkinsin”, “Aptalsın”, “Eğitimsizsin”, “Benden başka kim sana bakar” gibi sözler, toplum içinde aşağılamak, “Kötü kokuyorsun”, “Kötü görünüyorsun” gibi kadının güvenini kırmaya yönelik sözler, “İstediğimi yapmazsan başkalarına giderim” gibi tehditlerde bulunmak ve aşırı kıskançlık da psikolojik şiddetin kapsamında yer alıyor.

    EKONOMİK ŞİDDET
    Ekonomik şiddette de amaç aynı ancak araç olarak para kullanılıyor ve çeşitli şekillerde görülebiliyor. Örneğin kadın istediği halde çalışmasına izin vermemek ekonomik şiddetin bir türü… Özellikle eğitimli kadınlar bu tür şiddete “Sen bir çiçeksin, sen yorulma, ben ikimiz için de yorulurum, sen çocuklarımıza bak” gibi bahanelerle maruz kalıyor. Kadın çalışıyor ise mesaiye kalmasına ve iş seyahatlerine gitmesine izin vermemek, iş yeriyle ilgili çeşitli paranoyalar geliştirmek söz konusu olabiliyor. “Senin patronunla ilişkin var” ya da “Sen orada başkasını buldun, beni aldatıyorsun” gibi paranoyalar geliştiren erkek, kadına bu şekilde aslında şiddet uyguluyor. Kadının erkekten daha fazla para kazanmasını desteklememek de ekonomik şiddetin bir parçası… Bunların yanı sıra bir erkeğin kadının tüm parasına el koyup ona bir miktar harçlık vermesi, kadının birikimlerini elinden alması, kadına ihtiyacının çok altında harçlık bırakmak da ekonomik şiddetin örnekleri. Bu şiddet türü erkeğin cebindeki paranın miktarından bağımsız olarak gelişiyor. Yani cebinde 10 lira olan bir erkeğin bunun yarısını eşiyle paylaşması ekonomik şiddete girmiyor.

    CİNSEL ŞİDDET
    Cinsel şiddette de amaçlar tamamen aynı ve araç olarak cinsellik kullanılıyor. Bu şiddet türü aile içinden ya da dışından gelebiliyor. Hem kız hem de erkek çocuklar cinsel şiddete maruz kalabiliyor. Sık sık aldatmak, kadını porno izlemeye zorlamak, porno izleyerek kadını kötü hissettirmek, pornoyla kadını aldatmak hem duygusal hem cinsel şiddetin içine giriyor. “Kötü kokuyorsun”, “Şişmansın”, “Başka kadınlar gibi değilsin, beni baştan çıkartamıyorsun” gibi sözlerle kadını kötü hissettirmek de cinsel şiddet tanımının içine giriyor. Yeni cinsel şiddet tanımları içinde kadını uzun süre doyumsuz bırakmak da yer alıyor.
    Birçok kadına yabancı olmayan bir kavram ise evlilik içi tecavüz… Bir erkekle evli olmak o erkeğin kadına tecavüz etmeyeceği anlamına gelmiyor. Yeni Medeni Kanun’da da kabul edilen bu kavram, cinsel birlikteliğin karşılıklı onaya dayanması gerektiği anlamına geliyor.

    İlişki içinde şiddet şekil değiştirebiliyor. Mesela ilişkinin başında fiziksel şiddet yaşanırken aile büyüklerinin müdahale etmesiyle fiziksel şiddet durabilir. Bu defa da uygulanan şiddet psikolojik ve cinsel olarak devam edebilir.

    Bir kadının psikolojik şiddeti tanımlaması daha mı zor?
    Psikolojik şiddet şöyle tehlikelidir; ortada hiçbir şekilde görünen bir şey yok ama o ilişkide hoş olmayan bir şeyler var. İlişki bazen güzel, bazen kötü… Kadın psikolojik şiddeti uygulayan erkek tarafından sürekli suçlanıyor; senin yüzünden, sen böylesin, sen beni böyle yapıyorsun, sen delisin, sen hastasın, senin psikoloğa gitmen lazım… Hatta bir süre sonra kadın da kendi gerçekliğinden şüpheye düşebiliyor ve kendini suçlamaya başlayabiliyor. Şiddete uğrayan her kadın bizimle yaptığı birinci görüşmenin sonunda istisnasız “Sizce ben deli miyim?” diye soruyor. Çünkü onlara hep bu söylenmiş.

    Psikolojik şiddete maruz kalan kadının delil göstermesi çok zor… Bu kadın ne yapmalı?
    Önce yaşadıklarının şiddet olduğunun farkına varmalı. Başvurabileceği Mor Çatı gibi pek çok kuruluş var. Bu durumdaki kadınlar işe bu konuları bilenlerle konuşarak başlayabilir. Kadının tanık ve delil toplaması önemli. Kadınların şiddetin çekilmesi gereken bir durum olmadığını, birçok seçenekleri olduğunu unutmaması gerekiyor. Her türlü şiddete uğrayan kadın polise başvurduğunda beyanı esas kabul edilerek sığınağa yerleştirilmek zorundadır. Ya da şiddeti uygulayan kişiyi evden uzaklaştırma hakkı vardır. Şiddete uğrayan kadının öncelikle haklarını bilmesi ve bir hazırlık planı yapması gerekiyor.

    Kadınlar şiddete neden bu kadar uzun dayanıyor?
    Kadınlar çoğunlukla ilişkilerinin sürmesini ancak şiddetin bitmesini istiyor. O ilişkinin de artısı, eksisi, kökleri, dalları, geçmişi, geleceği, ümitleri var. Kadınlar ilişkiyi sürdürmek istiyorlar ama şiddeti durdurmak için de çok uğraşıyorlar. Kadın, sebep görülen her şey için önce uğraşıyor. Kilo alıyor veya veriyor, saçının rengini ve modelini değiştiriyor, işini bırakıyor ya da işe giriyor, okulunu bırakıyor ya da okula geri dönüyor, mutfak alışkanlıklarını değiştiriyor, seksi iç çamaşırları giyiyor ya da giymiyor, makyaj yapıyor ya da yapmıyor. Yani ona sunulan bahaneleri değiştirmek için uğraşıyor. Hatta kendi yaptıkları yetmiyor, aile büyüklerinden destek almak istiyor, o yetmiyor evi terk ediyor, boşanma davası açıyor, geri çekiyor, hiçbiri olmazsa intihar ediyor. Ancak sorun kendinde olmadığı için kadın ne yaparsa yapsın sonuç değişmiyor.

    DİJİTAL ŞİDDET
    Dijital teknolojinin hayatımıza iyice girmesi ile son 10 yılda artan bir şiddet türü de dijital şiddet… Dijital cihazların gelişimiyle birlikte kadınların artık 7 gün 24 saat kesintisiz şiddete uğrama ihtimalleri bulunuyor. En basitinden cep telefonlarında bulunan programlar ile nerede olduğunuzun belirlenmesi, sürekli olarak telefonla veya mesajla rahatsız edilmek ya da sosyal medya üzerinden iftiralara, tacizlere, hakaretlere maruz kalmak, dijital bilgilerin çalınması, cinsel ilişki görüntülerinin gizlice kaydedilmesi veya edilmiş gibi yapılıp şantaj yapılması bu başlık altında değerlendiriliyor.

    ŞİDDETİN DÖNGÜSÜ
    Birinci aşama
    Şiddet uygulayan kişi, gerilim yaratır, kıskançlık gösterir, kadının davranışlarını kontrol eder, tehdit eder.
    İkinci aşama
    Gitgide kadının tüm yaşamını kontrol etmeye çalışır. Küçük şeylerden kavga çıkarır. Duygusal ve psikolojik şiddet uygular.
    Üçüncü aşama
    Fiziksel şiddet başlar. Şiddetin boyutu değişebilir. Hemen sonrasında şiddeti uygulayan kişi yaptıklarına bahane bulur.
    Dördüncü aşama
    Şiddet uygulayan erkek gönül almaya çalışır. Gerilim azalır. Şiddet uygulayan durumun normale dönmesi için genellikle yapıcı bir tavır sergiler. Ta ki tekrar gerilim artma aşamasına ve en başa dönene kadar.
    Mor Çatı Derneği’nin web sayfasından alınmıştır.

    Bir kadının şiddeti tek başına durdurması mümkün mü?
    Şiddeti ancak şiddeti uygulayan durdurabilir. Şiddetten kurtulmaya karar veren kadın için genellikle bir son nokta oluyor. Birçok kadın, “Ne zaman ki çocuklarımın zarar göreceğini anladım, o noktada dur dedim” diyor. İşte bu son noktaya geldiği anda ise kadını hiçbir şey durduramıyor, ölümü bile göze alıyor.

    Bir kadın şiddet uygulayan eşini uzmana nasıl götürebilir?
    22 yıldır Mor Çatı’da çalışıyorum, özel hastalarım da var ve bugüne kadar tek bir erkeğin dahi “Eşime şiddet uyguluyorum, terapiye gidip değişmek istiyorum” dediğini görmedim. Sadece şiddet döngüsündeki balayı döneminde “Ben tedavi olacağım yeter ki geri dön” diyorlar ama samimi olmuyorlar. Birkaç seanstan sonra devam etmiyorlar. Ya da “Senin bir şeyin yok, eşin hasta” cümlesini duymak için terapiste gitmeyi kabul ediyorlar.

    Şiddete başvuran bu erkekleri de kadınların yetiştirdiği söylenir hep…
    Anneler erkekleri yetiştirmez, onlara bakar. Yetiştiriyorlarsa da bunu tek başlarına yapmazlar. En basitinden kaç anne çocuğuna istediği ismi koyma hakkına sahip, kaç anne oğlunu kendi başına karar verip baleye gönderebilir, kaç anne kendi başına oğluna pembe renkli giysi giydirebilir, kaç anne eşine sormadan oğluna evcilik köşesi kurabilir? Çocuğun yetiştirilmesinde annenin yanı sıra baba, aile büyükleri, içinde yaşanılan toplumun üyeleri, okul, eğitim sistemi ve televizyon da yer alıyor. Tabii ki anne-baba ortak bir kararla çocuğunu eşitlikçi yetiştirirse çocuk bunu hayatına uygular ama sizin verdiğiniz her teze karşılık bir antitez de mutlaka gelir toplumdan… Şu anda da biz şiddet odaklı, öfkeli bir toplumuz.

    FLÖRT ŞİDDETİ
    Şiddet, flört döneminde “Geliyorum” diyor
    Dijital şiddet ile birlikte kabul edilen bir şiddet türü de flört şiddeti… Kızlar ile erkeklerin birbirlerini yeni yeni tanımaya başladığı, kendilerini yeni yeni bir çift olarak tanımladığı 13-23 yaş döneminde yaşanan şiddete işaret ediyor. Ancak bu yaşlarda flört zaten kendi başına gizli bir konu olduğu için şiddeti konuşmak pek mümkün olmuyor. Flört bu yaş grubunun dışında ele alındığında, yani resmi bir ilişki kurulmadan önceki dönemden bahsedildiğinde evlilik içinde yaşanabilecek şiddete dair ipuçları ortaya çıkıyor. Ancak burada önemli olan bunları görebilmek oluyor. Bunları fark eden kadınların birçoğu evlendikten sonra erkeğin değişebileceğine dair umut taşıyor. Erkek de davranışlarını genellikle askerlik, iş stresi, işsizlik, kötü patron gibi nedenlere bağlıyor.
    Psikolog Feride Gürsoy, flört dönemindeki ipuçlarını şöyle sıralıyor;
    ● Küçüklü büyüklü öfke patlamaları… (Size çok iyi davransa da diğer insanlara karşı olabilir)
    ● Erkeğin sizi çok yüceltmesi… Özellikle diğer kadınlarla kıyaslarken onları aşağılayıp sizi övmesi. “Bugüne kadar hiçbir kadın beni senin anladığın gibi anlamadı”, “Diğerlerinin hepsi şöyleydi, sen böylesin” gibi kalıplarla konuşuyorsa bilin ki sizden beklentileri yüksek ve gerçek dışı olduğu için bir süre sonra sizi birden bulutlardan aşağı bırakacaktır.
    ● Geçmiş ilişkilerinde şiddet uygulamışsa ya da uyguladığına dair söylentiler varsa bunları mutlaka ciddiye alın ve araştırın.
    ● Birkaç ay içinde hemen evlenmeye zorluyorsa kesinlikle kırmızı alarm! Gerçek yüzü ortaya çıkmadan sizi kendisine bağlamaya çalışıyordur.
    ● Olayların sorumluluğunu üstlenmeyen erkekler yine şiddet uygulayan erkeklerdir. Hayatında ters giden şeylerden hep ailesini, arkadaşlarını, patronunu, hayatı veya kaderi sorumlu tutuyorsa dikkat edin.
    ● Aşırı kıskançlık, sık sık iş değiştirmek, fazla arkadaşının olmaması ya da hep çok yeni arkadaşlarının olması da ipuçları arasında yer alıyor.
    ● Bu ipuçlarından birkaçı bir arada görüldüğü zaman kafanızda mutlaka soru işareti oluşmalı.

    Formsanté Dergisi

    Tepki Sizsiniz ! Kadına Yönelik Şiddet !

  • Şiddet gören kadın, artık tek tuşa basarak yardım isteyecek

    Şiddet gören kadın, artık tek tuşa basarak yardım isteyecek

    Şiddet gören kadınların polise ulaşmasını sağlayacak “panik butonu” Bursa’da tanıtıldı. Bakan Fatma Şahin, “Asıl hedefimiz butona ihtiyaç olmamasıdır” dedi

    Kadına yönelik şiddetle mücadelede “panik butonu” dönemi başladı. Şiddet mağduru kadınların polisten anında yardım isteyebilmesini sağlayacak panik butonlarının ilk uygulaması, dün itibariyle Bursa’da hayata geçirildi. Tamamen yerli imkânlarla üretilen panik butonuna ilk basan kişi de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin oldu. Bakan Şahin’in butona tıklaması ile ALO 155 hattıyla irtibata geçildi. Tüm finansmanı AVEA tarafından karşılanan “panik buton”larını ilk etapta 50 kadının takması planlanıyor. Sayı, yeni butonların gelmesi ile iki hafta içerisinde 250’ye çıkacak. Bursa ve Adana’da yapılacak pilot çalışmada iki farklı boyutta buton denecek ve butonların hangisinin daha iyi sinyal çektiğine bakılacak. Panik butonu uygulamasının takibi ise Şiddeti İzleme ve Önleme Merkezleri (ŞÖNİM) aracılığıyla yapılacak. ŞÖNİM bünyesinde mağdurlara psikolojik, ekonomik yardım ile iş bulma olanakları da sağlanacak. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve AVEA’nın ortaklığında başlatılan “güvenlik butonu projesi” dün Bursa’da kamuoyuna tanıtıldı. Toplantıya Aile Bakanı Şahin, AVEA CEO’su Erkan Akdemir ve Bursa Valisi Şahabettin Harput katıldı.

    ERKEKLER DE BAŞVURDU
    Bakan Şahin yaptığı konuşmada, kadın, erkek şiddet gören ve hakkında hakimler tarafından teknik takip sistemi ile korunmasına karar verilen kişilerin bu sistemi kullanacağını aktardı. Şahin, “Amacımız canın kurtarılması. Butonların özellikle psikolojik açıdan caydırıcı olacağını düşünüyoruz. Asıl hedefimiz bu butona ihtiyaç olmaması. Sevgi, vicdan, merhamet, hoşgörü butonuna basacağız. Biz asıl bu butonlara basmamakta direnenlerle mücadele edeceğiz” dedi. Bakan Şahin, Bursa’da 25 erkeğin de “şiddet gördükleri” gerekçesiyle Emniyet Müdürlüğü’ne başvurduğunu açıkladı. Şahin, mağdur olan erkeklerin de şiddet yasasından faydalanabildiğine dikkat çekti. Bakan, Bursa genelinde şiddet gören 900’e yakın kadının yasa kapsamında koruma altına alındığını da sözlerine ekledi. AVEA CEO’su Erkan Akdemir ise sistemin tamamen yerli kaynaklardan geliştirildiğine dikkat çekerek, “AVEA kadınlarımızın cebinde bir koruyucu kalkan görevi görecek” dedi.

    6 SANİYEDE POLİSLE İRTİBAT KURACAK
    – Mağdur, buton üzerindeki tuşa bastığında Alo155’e çağrı gidecek.
    – Sadece çağrı değil, SMS ile konum bildirme ve kısa mesaj da gönderilebilecek. Ayrıca sesli görüşme olanağı da bulunacak.
    – Çağrı 6 saniye içinde 155 hattı görevlisine ulaşacak.
    – Kadınlar merkeze çağrı bıraktığında polis çağrının geldiği bölgeye gönderilecek. Bakanlık, buton takmasına karar verilen tüm kadınlara eğitim verecek. Eğitimlerde butonların “çocuklardan uzak tutulması gerektiği”, “jammer bulunan alanlar, asansör bulunan yerlerde çekmeyebileceği” de anlatılacak.

     

    Tepki Sizsiniz!

  • Tepki Sizsiniz ! Kadına Yönelik Şiddet !

    Tepki Sizsiniz ! Kadına Yönelik Şiddet !

    Şiddet

    -Türkiye’de son 7 yılda öldürülen kadın sayısı yüzde 1400 arttı.
    -2002 yılında kayıtlara geçen ölüm sayısı 66 iken bu sayı 2007 yılında 1077 oldu.
    -Çalışan kadınların %40.7’si, çalışmayanların %46.9’u eşinden fiziksel şiddet görüyor.
    -kadınların %67.4’ü eşi tarafından sözlü şiddete maruz kalıyor.
    -Sadece 2012 Ağustos ayında 16 kadın öldürüldü, 18’i tecavüze uğradı, 11’i cinsel istismara uğradı.
    -İçişleri Bakanlığının verilerine göre 2011’de yaşanan 95 bin 743 vakada 98 kadın öldü.
    -Her 10 kadından 1’i gebeliğinde sürekli dayak yiyor.
    -Her dört kadından biri fiziksel şiddet görüyor.

    Adı kağıtlara geçmeyen, geçtiği halde sokaklarda kendisini deliler gibi seven(!) adam tarafından öldürülen, şikayetçi olamayan kadınları unutmamak gerek.

    Cinsel Saldırı/ Taciz

    -Tecavüz ve tacizde son beş yılda %30 artış var.
    -2006 yılında 582, 2007’de 473, 2008’de 557, 2009’da 624 cinsel taciz kayıtlara geçmiştir.
    -2005-2010 yılları arasında 100 binin üstünde kadın cinsel saldırıya uğramıştır. Bu kadınların %40’ı hiç şikayetçi olmamıştır.
    -Yapılan araştırmalara göre son bir yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı 7000’in üzerinde. %85’i kız, %15’i erkek. 8-11 yaşındaki çocuklar daha fazla tacize uğruyor. Şimdi kanınızı donduracak rakamlar geliyor. Tacizcilerin %57’si ne yazık ki çocukların babaları, %4’ü ağabey, %13’ü yakın akraba, %26’sı ikinci dereceden akraba.
    – 24 bin cinsel saldırının %70’i çocuklara yönelik.
    2009’da 13 bin 812
    1010’da 17 bin 241
    2011’de 18 bin 334 olay kayıtlara geçmiştir.
    – 7 bin 610 sanık 15 yaşın altındaki çocuğa tecavüz, 4 bin 903 sanık çocuğa cinsel istismar, 1759 sanık reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan yargılanıyor.
    -Geçen yıl 18 bini aşkın cinsel saldırı davası açıldı. Aileler genellikle olayı örtmek istiyor.
    -Son on yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı 250 bin.

    Z.K, B.Ç, N.Ç, Ö,C… bu kısaltmaların açılımı; yıkılan hayaller, acıyan bedenler, utanan aileler, bedenlerden büyük bedeller…

    Kadın bu ülkede tecavüzün hem suçlusu hem mağdurudur.
    “O saatte orada işi neymiş?”
    “O eve neden gitmiş?”
    “O eteği giymeseymiş.”
    “Sesli gülmeseymiş.”
    “Topuklu ayakkabı giyilir mi hiç?”
    “Kesin kaşınmıştır, zaten hafif bir kadın.”
    “Başına geleceği bilmeliydi.”
    .
    .
    .
    .
    Bunları sizi bunaltacak kadar çoğaltabilirim. Unutmayalım ki tecavüz ve taciz için tahrik unsuruna ihtiyaç yoktur. Daha dün bir ördeğe tecavüz edildi bu ülkede. “O da yürürken poposunu sallamasaymış.” mı diyelim? Ördekler, köpekler, bebekler, çocuklar, kadınlar… Sapıklığa kılıf bulanların, tecavüzü adi suç olarak görenlerin, onlara kucak açıp yüreklendirenlerin önümüze sürdüğü bahaneler asla kabul edilemez.

    Kadına Yönelik Şiddete Hayır’ konulu ‘Sheddeath’ başlıklı sergiye 50’ye yakın ünlü kadın destek verdi.

     

    Tepki Sizsiniz!

  • Şiddet gören kadınların yapması gerekenler

    Şiddet gören kadınların yapması gerekenler

    Evde şiddet gören kadın, eğer şiddet gördüğünü ispat etmek zorunda kalacaksa nüfus kağıdını, kendisi ile ilgili bilgileri, bir kap çamaşırı ve çocukların nüfus cüzdanını dışarıda kocasının bilmediği bir yerde saklaması iyi olur. Ayrıca evin içerisinde kesici delici aletlerin bulunduğu yerde bulunmamalı ve kendisine şiddet uygulandığında susup oturmalı, utanmamalı, çünkü şiddet uygulayanın utanması gereken bir durum bu. Avaz avaz bağırıp kendisine şiddet uygulandığını herkese haberdar etmelidir ki gerekirse tanıklık yapabilsinler onun için. Ayrıca evde şiddete maruz kalan bir kadın, şiddeti hiçbir şekilde maruz görmemeli. Yani “bir tokattan bir şey olmaz” şeklinde düşünmemeli. O bir tokan ondan sonraki dönemlerde artabilir.

    Eşinden şiddet gören bayanlar polise başvurmalıdır. Poliste şiddet gördüğünü anlatıp, tutanak tutturup tutturduğu tutanağın bir kopyasını mutlaka almalıdır. Veya savcılığa başvurabilir. Savcılık şiddeti uygulayan kişinin ifadesine başvuracaktır. Kanunen bunları yapabilir veya bir kadın kuruluşuna giderek kadın kuruluşu ona yol gösterir. Herhangi bir hükümet tabibinden rapor alınmalıdır ve o aldığı raporu mutlaka saklanmalıdır. Mahkemede kanıt istenebilir. Kanıt olarak onu sunması çok doğru olur. Kişinin şiddet gördüğüne şahit olan bireyler var ise bunlarda mahkemede oldukça önemli rol oynar.

    İlgili Konular ;

    – Evde şiddet gören kadın ne gibi önlemler alabilir?
    – Evde şiddet gördüğümü nasıl kanıtlayabilirim?
    – Eşimden şiddet görüyorum, nereye başvurabilirim?
    – Kocam beni dövüyor, ne yapabilirim?
    – Komşum şiddet görüyor, ben şikayetçi olabilir miyim?

  • Türkiye’de Artık Bir İnsan Hakları Film Festivali var!

    Türkiye’de Artık Bir İnsan Hakları Film Festivali var!

    Dünyanın farklı ülkelerinde çocukların durumunu ve insan hakları ihlallerinin muhtelif örneklerini yansıtan filmler İstanbul’a geliyor! Documentarist tarafından düzenlenen ‘Hangi İnsan Hakları?’ Film Festivali 6-10 Aralık’ta, birbirinden önemli filmleri seyirciyle buluşturuyor.

    DOCUMENTARIST’in yan etkinliği olarak 2009’dan beri düzenlenen ‘Hangi İnsan Hakları?’ belgesel etkinliği bu yıldan itibaren bağımsız bir festivale dönüşüyor. 6-10 Aralık 2011 tarihlerinde gerçekleşecek ‘Hangi İnsan Hakları?’ Film Festivali’nde bu sene ana tema “çocuklar ve hakları” olacak. Festivalin gösterim ve yan etkinlikleri SALT Beyoğlu, Dutch Chapel ve Tütün Deposu’nda ücretsiz olarak gerçekleşecek.

    Festival kapsamında, dünyanın pek çok ülkesinde çocukların durumunu yansıtan filmlerin yanısıra, her alandaki insan hakları ihlallerinin muhtelif örneklerini ele alan, bu konuda verilen mücadeleleri anlatan 30’dan fazla film seyirciyle buluşacak. Ayrıca hafta boyunca yabancı konukların da katılımıyla, çocuklarla atölye, sergi, panel, forum tiyatro gibi pek çok yan etkinlik gerçekleşecek.

    Festival programında, Uganda’daki çocuk askerleri konu alan Kanada yapımı “Grace, Milly, Lucy… Çocuk Askerler”den (Grace, Milly, Lucy… Child Soldiers) Romanya’daki Çingene çocuklarının eğitim sorunlarını ele alan “Okulumuz”a (Our School), Hindistan’da minik bir çocuğun para ve şöhret uğruna nasıl sömürüldüğünü anlatan “Maraton Çocuk”tan (The Marathon Boy) Taliban etkisindeki Afganistan’da erkek çocukların eğlence sektöründe suistimal edilmesini konu alan “Afganistan’ın Danseden Çocukları”na (The Dancing Boys of Afghanistan), Kolombiya’da savaş travmasını yaşamış çocukların birinci elden tanıklıklarını animasyon formunda anlatan “Minik Sesler”e (Little Voices) kadar birbirinden çarpıcı filmler yer alıyor.

    Belgesel diline getirdiği yaratıcı bakışla şimdiden sinema tarihine geçen “Tarihi Pişirmek” (Cooking History), şu günlerde festivallerde ödül üstüne ödül toplayan “Yarını Boşver” (Give up Tomorrow), Arap devrimlerinin fitilini yakan Tunus’tan bize son derece tanıdık gelecek bir tartışmanın filmi olan “Laiklik… İnşallah!” (Secularism… Incha’allah!) ile Ciwan Haco’nun sürgündeki yaşamı ile 23 yıl sonra geldiği Diyarbakır’daki konserini konu alan “Diyarbekir’e Giden Yol” (The Road to Diyarbekir) programın en dikkat çeken filmleri arasında.
    Af Örgütü’nün desteğiyle, Türkiye’nin de aralarında olduğu 5 ayrı ülkede çekilen ‘çocuk hakları’ konulu kısa filmlerin dünya premiyeri de Istanbul’da Hangi İnsan Hakları? Film Festivali kapsamında yapılacak! ‘Just Kids’ başlıklı projedeki filmler aynı günlerde Hollanda televizyonunda da yayınlanacak. Festivalin özel bölümleri arasında, merkezi Amsterdam’da bulunan insan hakları örgütü Movies that Matter’le ortaklaşa hazırlanan ve alanında ses getirmiş filmlerden oluşan bir seçki de yer alıyor.

    Fatih Akın’ın 2001’de çektiği “Geri Dönmeyi Unuttuk” adlı belgeseli de, Türkiye’den Almanya’ya işçi göçününü 50. yılı dolayısıyla programdaki yerini alacak. Ayrıca Türkiye belgesel tarihinin en önemli filmlerinden olan, Süha Arın’ın 1979’da gerçekleştirdiği “Tahtacı Fatma” da özel bir gösterime konu olacak.

    Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu ve İsveç İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteğiyle gerçekleşen festivalin gösterim ve etkinlikleri 6-10 Aralık 2011 tarihleri arasında SALT Beyoğlu, Dutch Chapel ve Tütün Deposu’nda yer alacak.

    Türkiye'de Artık Bir İnsan Hakları Film Festivali var! | 1

  • Sessizlik çemberini kır !

    Sessizlik çemberini kır !

    TGC Basın Müzesi’nde kadına yönelik şiddete karşı fotoğraf sergisi açılıyor

    SESSİZLİK ÇEMBERİNİ KIR!

    İSTANBUL- TRT1 Küçük Hanımefendi Dizisi (ATYAPIM), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Citymag Dergisi işbirliği ile gerçekleştirilen Kadına Yönelik Şiddete Karşı, SESSİZLİK ÇEMBERİNİ KIR! adlı fotoğraf sergisi, 25 Kasım – 2 Aralık 2011 tarihleri arasında,TGC Basın Müzesi’nde açılıyor.

    Küçük Hanımefendi Dizisi oyuncuları; şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara, sessizlik çemberini kırarak, kendilerine tanınan kanuni haklarını kullanmaları yönünde mesajlar vermeyi hedefledikleri sergi için, Citymag Dergisi ekibi ile işbirliği yaptılar.Temalı makyaj tekniği ile hazırlandıkları fotoğraf çekimlerinin ardından, sergi için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile biraraya gelen Küçük Hanımefendi ekibi, kadına yönelik şiddete karşı yürütülen diğer kampanyalara da destek veriyor.

    Açılış kokteylinin 25 Kasım 2011 akşamı saat 19.00’da TGC Basın Müzesi’nde gerçekleşeceği sergide Türkiye Gazeteciler Cemiyeti adına Genel Sekreter Sibel Güneş, Küçük Hanımefendi Dizisi (ATYAPIM) adına da oyuncu Derya Alabora birer konuşma yapacaklar.

    Tarih : 25 Kasım 2011
    Yer: TGC Basın Müzesi
    Saat. 19.00
    Divanyolu Cad. No: 84
    Çemberlitaş – İstanbul