Etiket: kadin

  • Her İlişkide Uyulması Gereken Kurallar

    Her İlişkide Uyulması Gereken Kurallar

    Hayatınızın merkezini ona ayırdınız. Fakat bu her davranışını desteklediğinizi göstermez. Bu davranışları değiştirerek aşık olduğunuz adamı ‘kusursuzlaştırmak’ istemez misiniz?

    Bu aslında dünyanın en eski alışkanlıklarından biri. En büyük tepkileri en sevdiklerimize veririz. Aslında sır sessizlikte gizli. Unutmayın, ilgisiz olmak hem özgürlüğünüz, hem de göreviniz. Erkeklerin ‘duygusal ölçeklerini’ tespit etmek zordur, fakat kesişim noktaları pek farklılık göstermez. Anlatmamak ama anlaşılmak isterler. Siz de onların dilinden konuşun.

    ‘Erkek dili’ dersine başlamadan önce bir uyarı yapalım:

    Onu değiştirmeye çalışmayın, karakterine saygı duyun ve özümseyin. Sadece tutumlar şekildeğiştirebilir, özellikler asla değişmez.
    İlgisiz olma ilgisi

    Bu size acımasızlık olarak gelmesin. Ama o size yanlış olduğunu düşündüğünüz bir şey anlattığında, ya da sizin sinirlerinizi bozduğunda susun. O ilk aşamada rahatlamak için anlatır, sohbet için değil. İlgiyle dinleyin ama ilgi göstermeyin ve konuyu değiştirin. Tepkili olduğunuz davranışı başkasına karşı yaptığında bu kadar sakin kalmak elbette daha kolay olacaktır.

    İlginizi sevdiğiniz kişinin davranışından kendi mutluluğunuza çevirin. Mutlu olduğunuz kadar mutluhissettirirsiniz, rahat olduğunuz kadar da rahat…
    ‘Ne yaptığını önemsemiyorum, seni seviyorum’

    Bunu duymak tahmininizden daha etkilidir. Güven verir. Uygun zaman geçtikten sonra, yani o yeterince’rahat’ hissettikten sonra, ‘Şöyle yaptın, şu sebepten yanlış’ demek yerine karşı argüman geliştirin. ‘Şöyle davransan, daha iyi hissederdim/hissederdi’ demeyi tercih edin. Bu ayna etkisi yaratır.

    Unutmayın! Ona nasıl bakarsanız, size öyle bakar.

  • Cilveli olmanın kuralları…

    Cilveli olmanın kuralları…

    Seksi kadınlar ne yapar da erkekler onlardan gözlerini alamaz, onları yere göğe koyamaz? İşte, uzmanlara göre cilveli olmanın kuralları…

    Tutkuludur

    * Hayatındaki erkekten öte tutkuları da vardır. Hobileri, arkadaşları, işi ya da ailesi de onun için yaşadığı aşk kadar önemlidir. Ancak hiçbiri bir diğerinin önüne geçmeyecek kadar iyi dengelenmiştir.

    * Hayatındaki erkek o an için yanında bulunmadığında ya da ona zaman ayıramayacak kadar yoğun olduğunda bu duruma içerlemez, çünkü kendini oyalayacak başka meşguliyetleri de vardır.

    * Bedenine özenle yaklaşır. Görünüşünü ve sağlığını önemser. Kendine olan saygısının fiziksel görünümüne de yansıması gerektiğine inanır.

    Gizemlidir

    * Dürüsttür fakat her şeyini bir anda ifşa etmez. Elindeki kartları ise yüksek sesle açmamayı tercih eder.

    * Erkeği kimi zaman merak içinde bırakması gerektiğini iyi bilir. Onunla her gece buluşamaz çünkü yapması gereken başka işleri de vardır. Cep telefonuna uzun mesajlar atarak sanal bir sevgiliye dönüşmeyi de tercih etmez. Erkek, onu sevgiyle özlemelidir.

    * Yanlış anlaşılmalara asla izin vermez, ancak kırgın olduğunda da kendisiyle iletişim kurulmasını engeller. Kafasını toparladığında ise az ve öz bir şekilde, kırgın olduğu konudan açık yüreklilikle söz eder.

    Esprilidir

    * Zamanın kontrolünü elinde tutar. Hayatındaki erkek ile arasındaki ritmin denetimi sadece onun elindedir. Ancak bunu karşısındakine asla belli etmez.

    * Espri anlayışını sürekli geliştirir. Sahip olduğu mizah anlayışı ile hayatındaki erkeği gülümsetmeyi başarır.

    * Kendine değer verir. İltifat edildiğinde gülümseyerek teşekkür eder. Hayatındaki erkeğin eski ilişkilerini sorgulamaz ve kendini başka kadınlarla kıyaslamaz.

  • İyi aşık olmak evliliğe yetmez!

    İyi aşık olmak evliliğe yetmez!

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aşk su gibidir fazla kaynarsa buharlaşır diyor ve ekliyor: “Aşkın formülü H20’dur. Oksijen ve hidrojen atmosferde özgürdür. Birleşince yaşam kaynağı su olurlar. Özgürce akan bir su, yolunu bulur ama onu fazla kaynatırsanız sonunda buhar olur.”

    Aşk iyi ilişkinin sebebi değil, aşk iyi ilişkinin sonucudur

    Bu söz ezber bozucu bir sözdür. Çünkü iyi aşık olmak iyi evlilik için yeterli değildir. Bu nedenle iyi aşıklar birbirlerine bakan ve sarılanlar değil aynı yöne benzer biçimde bakanlardır.

    Aşkın düşmanları: İnatçılık en büyük düşmandır

    – Pozitif iletişim kurulamazsa aşk buhar olup uçar.

    – Erkek romans verir seks ister, kadın seks verir romans ister. Taraflar bunu bilmelidir.

    – Aşık olmak H2O olmaktır. Oksijen ve hidrojen atmosferde özgürdür. Birleştiklerinde yaşam kaynağı olurlar ama özgürlükleri sınırlanmıştır artık. Hem özgür hem de iyi aşık olunamaz.

    – İyi aşık önce sevdiğini anlamaya çalışır sonra kendini bilmeye ve değiştirmeye çalışır daha sonra eşini değiştirmeye çalışır. Bu sıra bozulursa aşk zarar görür.

    – İyi aşıklar sıkıntılı durumlarda kişiliklerinin bir bölümüne tampon görevi verirler. Olayları yumuşatıp daha sonra tepki verirler. Düşünce katılığından vazgeçip düşünce esnekliği gösterirler. Yani inatçılık Aşkın en büyük düşmanıdır.

    – İyi aşıklar günlük ve anlık ihtiyaçları ile uzun vadeli amaçları arasında denge kurmayı başarırlar.

    – Aşkın en büyük düşmanı bencil bir vericiliktir. Bencil verici verdikten sonra karşılık bekler. Aşık olduğu kişiyi kendisinin parçası gibi görür.

    Yanan ateşi canlı tutun

    Aşk uzun bir yolculuğa çıkmak veya yanan bir ateşi seyretmek gibidir. Ateşe aşkla bakanlar onu canlı tutmak için çalışmazlarsa ateş söner. Aşkın kısa sürmesinin sebebi aşıkların ateşin içine atılıp yanmanın gerektiğini düşünmeleridir. Beslenemeyen bakılmayan ateş söndüğü gibi bakımsız ilişki kolay söner.

    Bu tuzaklara düşmeyin

    Aşkın birinci tuzağı, aşkın “Bir insanın diğer insan içinde kaybolması” olarak anlaşılmasıdır. Karşı tarafın özgürlüğünü yok ettiği için aşk devam etmez. Aşk yolculuğunda fırtınalı dönemlerde hemen gemiyi terk etmek güveni zayıflatır ve aşka zarar verir.

    “Aşkın gözü kördür, kaynanalar olmasaydı” sözü olumsuzu ve olumluyu aynı zamanda görüp olumluyu bekleyen aşıklar tuzağa düşmezler. Yanlış anlaşılmış bir feminizmdir. Kadın ve erkek ilişkisini kadın erkek savaşlarına dönüştüren feminizm aileyi ve aşkı kurban ediyor. Kadın erkek birbirini tamamlamayı asıl, çatışmayı istisna yapan ilişkilerde aşk uzun ömürlü olur.

    Aşk acısı nasıl unutulur?

    Adamın birisi Nasrettin hocaya soruyor eşeğimi kaybettim ne yapayım diye. Nasrettin hoca topluluğa soruyor aranızda hiç aşık olmayan var mı? Diye. Bir kişi çıkıyor. Sonra Hoca eşeğini kaybeden adama dönüyor “Aradığın eşek bulunmuştur” diye. Aşkı tatmayan çok insani bir tadı tatmamış demektir.

    Aşk acısını unutmanın kısa yolu ikinci bir aşk aramaktır. Ancak öç alma duygusu ile hareket edilirse yeni bir maceraya girilir. Amaca yönelik aşk, içinde bilgelik olan aşktır ve devamlıdır.Yaşam amacını unutmadan aşık olmayı başarmak emek ve yatırım gerektirir.

    Erkeğin aldatması cinsel, kadınınki romantiktir

    Biyolojik olarak erkeklerin cinsel aldatma riski kadınların romantik aldatma riskleri eşittir. Cinsel aldatma ve poligami eğilimi erkekte yüksektir. Cinsel aldatma romantizme ciddi zararlar verdiği ve kontrolü zor olduğu için erkekler daha çok aldatıyor gözüküyorlar. Namus kadın ve erkek için aynıdır.

  • Kadınlar daha çok uyumalı…

    Kadınlar daha çok uyumalı…

    Amerika’da yapılan bir araştırmada kadınların uykuya daha çok ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Çünkü kadın beyni gün içinde erkeklerinkine oranla daha fazla çalışıyor ve bu sebeple daha çok yoruluyor.

    Uykudan mahrum kalmak, ruh sağlığına olumsuz etki ettiği gibi vücutta yorgunluk, halsizlik, kalp hastalığı ve iltihap sorunlarının oluşmasına neden oluyor.

    Araştırmada, yeteri kadar uyumayan kadınların depresyona ve sinirlilik haline daha fazla yakalandıkları da ortaya çıktı.

    Uzmanlar, uykusuzluğun yol açtığı problemleri önlemek için, kadınlara gün içinde şekerleme yapmayı öneriyor.

  • Erkeğinizin bu huylarını değiştirin…

    Erkeğinizin bu huylarını değiştirin…

    Sevmediğiniz özellikleri olmasına rağmen ondan ayrılmayı aklınızdan bile geçiremiyorsunuz. Öyleyse onu çaktırmadan değiştirmenin yollarını deneyin. İşte size erkeklerin sevmediğiniz huylarını nasıl değiştirebileceğinize dair altın ipuçları…

    Kötü giyiniyorsa

    “Bu giydiğin şeyle dışarı çıkmayı düşünmüyorsun değil mi” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan kaçının. Ayrıca size kötü görünen, onun için bir tarz ifade edebilir. Böyle sert ifadeler yerine onu yönlendirmeyi deneyin. Örneğin, “Hayatım mavi gömleğin sana çok yakışıyor” ya da “Şu gri takımının içine bu kravat ne kadar yakışır!” gibi ifadeler çok daha yapıcı ve özendirici olacaktır.

    Temizliğe yeterince dikkat etmiyorsa

    Fırçalanmayan dişler, çıkarıldığı yerde bırakılan kıyafetler ve ter kokusu…

    Normal şartlarda, başka bir erkek olsa “Iyyy, iğrenç” diyiveririz. Ancak söz konusu olan sizin sevgilinizse biraz uğraşmaya değer. Temizlik gibi özbakım becerileri çocuklukta kazanılan becerilerdir ve eğer siz yetişkin birine bunları öğretmeye kalkarsanız ona annelik ediyor gibi algılanabilirsiniz, bu da ilişkinizi olumsuz etkiler.

    Öyleyse, anne olma değil, dürüst olma zamanı; rahatsızlığınızı açıkça dile getirin! Dişlerini fırçalamaması ve dağınıklığı konusunda da direkt söylemleri tercih edin. Dağınıklığından şikayetçiyseniz, evinizin toplu halinin ne kadar huzurlu olduğunu ona hatırlatın.

    Kıyafetlerinize karışıyorsa

    Siz onun kıyafetine karıştığınızda, ondan nasıl bir tavır bekliyorsanız aynı şekilde davranın. Sert yanıtlar, kızgın tavırlar, surat asmalar yok! Esprili bir kadın olduğunuzu hatırlayın ve mizahı işin içine sokun. Diyelim ki topuklu giymenize söyleniyor. O halde siz de, “Topuklu giymemi istemiyorsun ama biz kadınlar bu uzun çubukların üzerinde yürümek için yaratılmışız” diyebilirsiniz!

  • Vajinismus sorunu nasıl çözülür?

    Vajinismus sorunu nasıl çözülür?

    Çiftlerin büyük bir aşkla evlendikten sonra kabusu haline gelen vajinismus hastalığı, toplumsal baskı ve kız çocuklarının omuzlarına yüklenen sorumluluk sonucunda ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabiliyor.

    Genellikle psikolojik nedenler ile ortaya çıkan vajinismusun tepkileri fiziksel oluyor. Cinsel işlev problemi olarak tanımlanan bu rahatsızlık, vajina girişini çevreleyen pelvis kaslarının istem dışı kasılarak cinsel birleşmede acı ve ağrıya neden olması veya bu sebeple cinsel birleşmenin hiç gerçekleşememesi şeklinde tanımlanıyor. Cinsel birleşme için herhangi bir fiziksel engel bulunmamasına rağmen, korku, kaygı, ayıp düşüncesi, suçluluk gibi henüz küçük yaşta ekilmiş düşünceler ve duygular kadınların cinsel ilişkiye izin verememesine neden oluyor.

    Cinsel kimlik çok erken yaşlarda şekilleniyor. Özellikle 3 ile 8 yaşlar arasında “ödipal dönem” adı verilen dönemde kız ve erkek çocuklarda cinsel kimlik belirginleşiyor. Pek çok psikolojik rahatsızlığın ve cinsel sorunun kökeninde bu periyotta aile, çevre tarafından verilen mesajlar ile yaşanılan cinsel travmalar yer alıyor. Cinselliğin erkekler için yaşandığını, yatakta rahat olan ya da gerçekten sevişmekten zevk alan kadının hislerini belli ettiğinde ahlaksız olarak görüleceği kaygısı ile kadın cinsel ilişki sırasında kendisini istem dışı olarak rahat bırakamıyor. Bunun sonucunda da hem duygusal hem de fiziksel yaralanmalar ortaya çıkıyor. Kendini cinsel ilişkiye hazır hissetmeyen ve bunu eşine karşı yerine getirmesi gerektiği bir görev olarak kabul eden kadın, hem yeterli ıslanma ve kayganlığa ulaşamıyor hem de daha sonra kendisini kullanılmış hissediyor. Bu durum da çiftlerin ilişkilerini negatif olarak etkiliyor.

    Nedir bu iyi kız olma sendromu?
    Hepimiz ailemizin iyi kızı olmak isteriz. Ama bahsettiğimiz “iyi kız olma sendromu”, bu masum isteğin biraz dışında gelişip, sonrasında başımıza bela olabiliyor. Terbiyeli, hanım hanımcık, oturup kalkmasını bilen, sevgilisi olmayan, çocuksu ve ayıp olarak öğretilen tüm unsurlardan uzak, cam fanus içerisinde yetiştirilen kız çocukları, ilerde başarılı ve ailenin istenilen öznesi olabiliyorlar ama maalesef bir tabu olarak gösterilen cinsel hayatları ve dolayısıyla evlilikleri pek de başarılı ve hayal ettikleri gibi yürümüyor. Burada parantez açmak gerek; mükemmeliyetçi, çalışkan, idealist ve disiplinli olan aileler, tutucu bir yaklaşımda olmasalar bile çocuğun üzerinde “ailemin yüzünü kızartacak en ufak bir davranışta bulunmamalıyım” baskısı ile vajinismusa neden olabilecek etkide bulunabiliyorlar. Günümüzde çoğu kadın, hangi eğitimi alırsa alsın, iyi kız olma sendromu yüzünden çocuk sahibi bile olamıyor. Pek çok çift vajinismus sorunu yüzünden tüp bebek yapmak için büyük bir çaba içerisinde. Peki bu sorunların çözümü mü? Tabii ki değil!

    Duygusal olalım ama nereye kadar?
    İlişkilerde duygular pek tabii çok önemli. Sevmediğiniz, kendinizi yakın hissetmediğiniz birisi ile birlikte olmak zaten pek mümkün değil. Ancak bize pembe panjurlu ev hayali kurduran duygularımız ile birlikte bir ilişkiyi devam ettiren başka etkiler de var; erkek ile kadın arasındaki çekim ve birbirine dokunarak, birbirine bağlanan vücutlar gibi. İlişkilerde kadınlar da erkekler gibi cinsel doyum yaşamalı ve yatakta eşi ile birlikte kendisini bir suç işliyormuş gibi hissetmemeli. Çünkü cinsel birleşmede yaşanan sorunlar, karşılıklı olarak açıkça konuşulup, ifade edilmediği sürece çiftler arasında duygusal kırılmalara ve ayrılıklara neden olabiliyor.

    Vajinismus olduğunuzu nasıl anlarsınız?
    Cinsel birleşme konusunda taşıdığınız olumsuz düşünceler sizin vajinismus olduğunuza dair kafanızda bir soru işareti oluşturuyorsa bunu çözmenin yolu öncelikle bir jinekoloğa görünmekten geçiyor. Çünkü her ne kadar vajinismus rahatsızlığının psikolojik nedenlerden dolayı çıktığı biliniyorsa da, çok az bir yüzde de olsa fizyolojik bazı nedenlerden de kasılmalar ve cinsel birleşmede zorlanmalar ortaya çıkabiliyor. Bu yüzden öncelikle sorunun temeline inip oradan hareketle hastalığın tanısının konulması ve bundan kurtulmak için hangi yolların denenmesi gerektiğine karar verilmesi gerekiyor. Eğer sorun psikolojik ise jinekolog sonrası psikiyatr ile görüşülmesi gerekiyor.

    Vajinismus ile ilgili olarak en çok görülen belirtilerden biri karşı cins ile cinsel ilişkiye girmekten korkma, bunu ertelemek isteme ya da sürekli olarak kaçınma. Bu durum küçüklükten itibaren erkeklerin zihnimizde ne şekilde konumlandırıldığı ile yakından ilgili. Sık görülen bir diğer belirti “disparoni” yani cinsel birleşme esnasında yaşanan ağrı ve acı. Bazı durumlarda cinsel birleşmenin tam olarak gerçekleşmemesi yani vajina içerisine penisin sadece bir bölümünün girmesi de söz konusu olabiliyor. Vajinismus belirtileri ayrıca kişinin jinekolojik muayeneden çekinmesi, tampon ya da tedavi amaçlı fitil ve benzeri ilaçların vajina içine yerleştirilememesi olarak da görülebiliyor.

    Tabii ki bu sorunlara aslında kadınları oldukça derinden etkileyen bazı tedavi yöntemleri ile yaklaşanlar da oluyor. Örneğin vajinismus olan bir kadının kızlık zarının sert olduğu düşünülerek kızlık zarı kesilebiliyor. Ya da kadın uyutularak eşi ile ilişkiye girmesi sağlanabiliyor. Bu durum çiftlerin ilişkilerini derinden sarsarken, bu sorunu yaşayan kadında da tecavüze uğramış hissi yaratıyor.

    Vajinismus sorunu nasıl çözülür?
    Vajinismus sorunu belirlendiğinde, jinekolog, psikolog ve psikiyatr ile görüşerek bir tedavi yöntemi belirlenmelidir. Görüşülecek kişilerin konusunda uzman olduğuna dikkat etmek gerekir. Çiftlerin birlikte doktora gitmesi ve sorunu birlikte çözmeye çalışması, vajinismus yaşayan kadının bu baskıyı üzerinden daha çabuk atmasını sağlayacaktır. Tedavi hemen cevap verebileceği gibi önce cinsel hayat ile ilgili bilgilendirme yöntemi ile çiftleri yanlış bildikleri bazı konularda rahatlatma, daha sonra da çiftler arasında uygulanabilecek bazı egzersizler ile sonuca ulaşılabilir. Eğer kadın cinsel uyarılma yaşıyor ancak istem dışı olarak pelvis kaslarının kasılması sonucu cinsel ilişkiye giremiyorsa, tedavi süreci çok daha kısa sürecektir. Eğer kadın yaşadığı bir travma sonucu cinsel birlikteliğe karşı soğukluk duyuyorsa tedavi süreci biraz daha uzayabilir. Ancak istenildiği ve doğru yöntemler uygulandığı sürece vajinismus çözülemeyecek bir sorun değildir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın !

  • Belli Olmayan Estetik

    Belli Olmayan Estetik

    Estetik Plastik Cerrahi Derneği (EPCD) Başkanı ve Plastik ve Estetik Uzmanı Prof. Dr. Akın Yücel, estetikte geçmiş senelerdeki abartılı isteklerin yerini  doğal ve sağlıklı görünüm talebinin bıraktığını belirtti. Yücel, artık estetiğin belli olmayanının makbul sayıldığını ifade etti.

    Anlaşılmayan estetiğin artık “iyi estetik” olarak değerlendirildiğini aktaran Yücel, şöyle devam etti:

    “Estetik ameliyatlarda doğallık, sağlık, güzellik ve çabuk iyileşme en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Artık eskiden olduğu gibi abartılı değişiklikler yapılmıyor. Daha önceki yıllarda örnek vermek gerekirse sadece şekil düzeltilmeye çalışılıyordu, fonksiyon gözardı ediliyordu. Özellikle burun estetiği olanların rahat nefes almaları beklenen bir durum değildi. Şimdi ise fonksiyona en az görünüm kadar önem veriyoruz. Eğer burun estetiğinden sonra hastalar eskisinden daha iyi nefes alamıyorlarsa bu başarılı bir ameliyat olarak kabul edilmiyor.”

    Yücel, günümüzde estetik cerrahi talep eden hastaların büyük bölümünün çalışan, sosyal hayatın içerisinde yer alan insanlar olduğunu, bu nedenle ameliyat sonrasında şişlik ve morlukların çabuk düzelmesi, hastanın kısa sürede normal görünümünü kazanarak işine ve sosyal hayatına geri dönebilmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı.

    Yücel, yeni tekniklerin cerrahi operasyon sonrasında daha hızlı iyileşmeyi sağlamaya yönelik olduğunu dile getirdi.

    “Kişilik özellikleri ve etnik yapı”

    Yücel, geçmişte yapılan burun estetiği ameliyatlarında burnun kaldırıldığını ve ucunun inceltildiğini, bunun da hastaların büyük bölümünün nefes almasını zorlaştırdığını söyledi.

    Daha önce burun ameliyatı sonrasında şişlik ve morlukların çok uzun sürdüğünü belirten Yücel, şöyle konuştu:

    “Şimdi ise buruna şekil verilirken hastanın yüz yapısı, kişilik özellikleri ve etnik yapısı göz önünde tutuluyor. Özellikle kadın ve erkeklerdeki yaklaşım tamamen farklı olmalı. Erkeklere kadınsı bir burun yapmamaya özen gösteriyoruz. Herkese aynı burunu yapmamaya çalışıyoruz. Ameliyat öncesinde bilgisayar simülasyonları yaparak burunun son halini belirliyoruz. Amaç hastanın ameliyatlı olduğunun anlaşılmaması.”

    Yücel, göz kapaklarını yüzden bağımsız düşünme döneminin de sona erdiğini, üst kapağa yönelik bir işlem yaparken sıklıkla kaş ve alına da bir müdahale yaptıklarını dile getirdi.

    Göz altıyla ilgili bir işlem yaparken orta yüz ve yanak bölgesinde de bir gençleşme hedeflediklerini ifade eden Yücel, şöyle devam etti:

    “Eskiden amaç fazla ciltte torbalara yol açan yağları çıkartmaktı. Bu da içeri çökük gözlere neden oluyordu. Şimdi ise göz çevresine çok katmanlı yaklaşım yapıyoruz. Bu da sağlık açısından önemlidir. Cerrahi öncesinde göz küresinin etrafı, kemik çatı, şakaklar, kaş altları, orta yüz ve yanak bölgesini yağ enjeksiyonlarıyla güçlendiriyoruz.”

    “Kişi yedikleri ve içtiklerine dikkat etmeli”

    Yücel, hastaların vücudunun birçok yerine estetik yaptırdığını ifade ederek, “Karnındaki yağlanmadan rahatsız olanlar gerdirme işlemi yaptırabiliyor. Çok acı çekileceğine dair kötü bir efsaneye sahip. Gayet sağlıklı bir yöntemle karındaki fazla olan yağlanmayı da ortadan kaldırabiliyoruz. Ayrıca estetik yöntemle vücuttan çıkarılan yağ tekrar vücudun başka bir yerinde yapılacak estetik operasyonda kullanılabiliyor” diye konuştu.

    Yücel, estetik ameliyatların ardından kişinin yediklerine ve içtiklerine dikkat etmesi gerektiğini kaydetti.  (AA)

  • Başkasına aşık oldum…

    Başkasına aşık oldum…

    Kabul edelim ki aldatmanın azı-çoğu, duygusalı-bedenseli yok… Tam da bir ilişkinin ortasındayken hayatınızın aşkına rastlayabilirsiniz ama önemli olan herkese karşı dürüst olup “Aşık oldum, gidiyorum” diyebilmek…

    Aldatmanın masumu olur mu? İnsan eşini sanal ortamda hiç görmediği biriyle görüşerek aldatmış sayılır mı? Yoksa aldatmanın gerçekten ağız dolusu bir “aldatma” olması için işin içine illa ki cinsellik mi girmeli? Bu soruları Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı’ya yönelttik. Dikkat! Okuyacağınız yanıtlar eşinize sadakatinizi tekrar gözden geçirmenizi gerektirebilir… Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı, “Aldatmak nerede başlar?” sorusuna şöyle yanıt veriyor; “Aldatmak, evli ya da bir ilişkisi olan kişinin zihninin başka biriyle meşgul olmasıyla başlıyor. Üçüncü kişiyi düşünmek, onunla yakınlaşmak, hoşlanmak ister sanal ortamda, ister işyerinde, ister arkadaş ortamında olsun aldatmak anlamına geliyor. ” Oysa bedensel birliktelik olmadığı sürece aldatmanın tam da gerçekleşmediğini düşünmeye meyilliyiz. Bunun yaygın bir kanı olduğunu belirten Akaçlı, özellikle aldatılan tarafın ısrarla ‘Beraber oldunuz mu?’ diye sorduğunu, olmaması durumunda bazı kişilerin daha affedici olabildiğini söylüyor. Uzman Psikolog Akaçlı sorulara yanıt verirken, “Bu konularda genelleme yapmak kesinlikle yanlış. Her birey dünyada tek olduğu gibi her ilişki de biriciktir. Sorularınızı karşılaştığımız danışanların tecrübelerine dayanarak yanıtlıyorum” diye özellikle vurguluyor.

    İnternet üzerinde özellikle kadınların takip ettiği forumlarda tartışılan “Duygusal aldatma mı daha kötüdür, bedensel aldatma mı?” soruları kadınların bu konuda bir taraf olduğu hissini uyandırıyor. Aslında yanlış olan bu algının nedeninin toplumsal öğrenilmişlikler olduğunu belirten Psikolog Akaçlı, “Yetiştiriliş tarzının etkisiyle bir erkeğin bir kadınla yakınlaşması söz konusu ise ve kadın da onu arzuluyorsa bunun mutlaka cinsel birliktelikle sonuçlanması gerektiğini düşünüyoruz. Oysa eşini seven, sadakate önem veren erkekler de var” diyor.

    Kadın-erkek fark etmez, acemi olan yakalanır Bir diğer klişe ise aldatan erkeğin kendini kadına göre daha kolay ele veriyor oluşu… Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı, kadın veya erkek fark etmez, acemi çapkınların daha kolay yakalandıklarını söylüyor. “Kadının güçlü sezgileri” tanımına da katılmadığını belirten Akaçlı, “Önsezi dediğimiz aslında erkeğin kadından uzaklaşması ile ilgili bir şifreyi çözmek, ilişkinin kopma noktasına geldiğinin farkına varmakla ilgili” diyor ve ekliyor; “Kadınlar biraz daha uyanık olabilirken, erkekler, eşlerinin ya da sevgililerinin üçüncü bir kişiyle ilişkiye girebileceklerini düşünemiyorlar.” Akaçlı, yıllarca eşini aldatıp asla açık vermeyen, eşini de her zaman el üstünde tutan ve ona mutlu bir hayat yaşatan kadınlar ve erkekler olduğunu da vurguluyor.

    Hiç beklenmeyen anda…

    Ve bir diğer klişe daha… “Kadınlar duygusal aldatmaya daha meyilli.” Günümüzde kadınların da cinsel hazzın ne olduğunu bildiğini ve bunu yaşamak istediğini belirten Akaçlı, “Aldatma şekli yönünden bir fark yok, tek fark aldatmanın sebepleri” diyor. Akaçlı’ya göre kadınlar daha çok ilgi, güven ve destek istedikleri için ya da hor görüldükleri, aşağılandıkları zaman aldatıyorlar. Aldatmaya hiç meyilli olmayan bir kadının kendisine sürekli “Seni boşayacağım” diyen kocasını aldatabildiğini belirten Akaçlı, “Aldatmanın bir formülü yok aslında. Bazen de hiçbir etken yokken, kişi ilişkisinde çok mutlu iken bile spontane gelişen bir durumda eşini aldatabiliyor. Aldatan erkekler ise genellikle eşleri ile cinsel hayatlarının yetersiz olduğu, yeterince haz alamadıkları bahanesine sığınıyorlar. Erkeklerin aldatma sebeplerinde toplumsal öğretilmişlikler ve cinsel arayışlar ilk sırada bulunuyor” diyor. Erken yaşta evlilikler, akraba evlilikleri, boşanmaların önündeki engeller de mutsuz çiftleri birbirini aldatmaya iten nedenler arasında yer alıyor. Bazen ise sırf eğlenmek için, arkadaşlardan etkilenerek yaşanan aldatmalar oluyor.

    Evlilik kurumunun kişileri aldatmaya yönelttiğini düşünmek ise biraz da bahane aramak gibi… İş, güç nedeniyle eşlerin birbirinden uzaklaşmak yerine ilişkilerini renklendirmek için çaba göstermeleri gerektiğini söyleyen Akaçlı, “İnsan evliyken ya da bir ilişkisi varken hayatının aşkına rastlayabilir. Ancak o kişiye giderken diğerine haksızlık etmemesi, bunu dürüstçe yaşaması gerekiyor” diyor.

    Uzman Psikolog Leyla Genç Akaçlı, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Dışarıda bir hayat kurabileceğiniz birçok bekar insan var. Partnerinizi seçerken evli olmayanları tercih edin. Çünkü sonrasında herkes çok üzülüyor. Evlilik kurumuna biraz daha saygı duyulmasını, sadakatin önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer hayatınızda bir başkası olacaksa bunu dürüstçe yaşayın.”

    Kimseye haksızlık etmeyin

    “Eğer ortada bir ilişki varsa ve üçüncü kişiyle yeni bir ilişki başlayacaksa eskisini bitirmek gerekiyor” diyen Akaçlı sözlerini şöyle sürdürüyor; “Aldatan kişi ne yaptığını, neler yaşadığını biliyor ancak aldatılanın hiçbir şeyden haberi olmuyor. Aldatılanın ilişkide kusurları olsa bile kimseye bu şekilde haksızlık edilmemesi gerekiyor. Aldatmanın ortaya çıkması ile birlikte aldatılan kişi pimi çekilmiş el bombasını kucağında buluyor. ‘Ben nerede yanlış yaptım? Ben çirkin miyim? Beni neden beğenmiyor?’ diye düşünüyor. Bize de genellikle aldatanlar değil, aldatılanlar ağır bir travma ile geliyor.”

    Ciddi güven bunalımları, aşırı öfke krizleri ve derin hayal kırıklığı yaşayan kişilerin mutlaka psikoterapi desteği alması gerektiğini belirten Akaçlı, kişilerin bu dönemi kendi başlarına atlatabilseler bile sonraki ilişkilerinde hep güvensizlik yaşayabildiklerini belirtiyor. Psikoterapide başarılı sonuçlar alınıyor ancak en zor vakaları aldatma olayının ardından tekrar beraber olmak isteyen eşler oluşturuyor. Aldatan erkek ise affedilmesi daha kolay olabiliyor. Aldatan kadın ise yine toplumsal öğretilmişlikler devreye giriyor ve iş daha da zorlaşıyor. Bu vakalarda eşler arasındaki güveni yeniden oluşturmak için birkaç sene uğraşmak gerekebiliyor. Bir kere aldatan bir daha aldatır mı? “Böyle düşünmek doğru değil çünkü bunun bir kuralı yok” diyen Akaçlı, aldatan kişinin olay ortaya çıktığında ne tür yıkımlar yaşadığının ve neleri kaybettiğinin çok önemli olduğunu vurguluyor. Ancak şu bir gerçek ki “Aldatılırsam asla affetmem” diye ahkam kesenler bile affedici olabiliyor.

  • Evli kadınlar daha stresli

    Evli kadınlar daha stresli

    stres, kadınları da erkekleri de farklı etkiliyor.

    “Kadınlar ve erkekler strese zihinsel ve fiziksel olarak farklı tepkiler verirler” diyen Uzman Psikolog Ayben Ertem, stresle baş etmenin yollarını anlattı.

    Kadınlar fiziksel belirtiler gösteriyorlar

    Yapılan çalışmalarda kadınlar stresle ilintili daha çok fiziksel belirtiler rapor etseler de, hayatlarının içinde diğer insanlarla bağlantıda kalmaya devam ediyorlar. Bu da onların stresle baş etmelerinde önemli stratejilerden biri oluyor.

    Kadınlar ve erkekler ortalamada benzer stres seviyeleri rapor etseler de kadınlar stres seviyelerinin hep en yüksekte ve hep yükselişte. Bir başka farklılık kadınlar, erkeklere oranla daha fazla fiziksel ve duygusal belirtiler gösteriyorlar.

    Evli kadınlar daha stresli

    Ertem’e göre kadınları erkeklerle kıyas etmenin yanı sıra evli kadınların stres seviyelerini bekar kadınlarla kıyaslamak da gerek, çünkü stresi farklı deneyimliyorlar. Araştırmada evli kadınlar, bekar kadınlara göre yaklaşık yüzde 33 daha yüksek stres seviyeleri olduğunu rapor etmişler. Aynı çalışmada evli kadınlar son 5 yıl içerisinde stres seviyelerinin artarak devam ettiğini de eklemişler. Öte yandan bekar kadınlar stresleri olsa bile başa çıkabildiklerini söylemişler. Evli kadınların en çok rapor ettiği durumlar ise artarak devam eden ağlama isteği, kızgın hissetme, huzursuz hissetme, baş ağrıları ve yorgunluk.

    Kadınlar konuşur, erkekler kaçar

    UCLA’ daki profesörlere göre erkekler stresli durumlarda “savaş ya da kaç” tepkisini kullanırlarken kadınlar, “yönelme ve dostluk kurma” tepkisini kullanıyorlar. Bu yönelme de stresi azaltmak ve kendini korumak için; kendisinin ve çocuğunun bakımıyla ilgilenme, şefkat, ilgi gerektiren aktivitelerdir. Dostluk kurma tepkisi ise sosyal ağ yaratma, arkadaşlık kurma ve devam ettirme gibi aktiviteler stresli süreçte onlara oldukça yardımcı oluyor. Erkeklerde savaş ya da kaç tepkisinin olmasının sebebi de erkeklerde oksitosin hormonunun daha az salgılanmasıdır. Stres durumunda erkek ya dışa vurmayıp kaçacak ya da savaşacak. Ayben Ertem’e göre, zaten günlük yaşama baktığınız zaman kadınlar stresli durumlarda birileriyle konuşmayı destek almayı ya da ne yapması gerektiğini sorma ihtiyacı hissederken erkekler stresli durumlarda kaçmayı, konuşmamayı tercih ederler ya da golf gibi streslerini atacakları ve odaklanmalarını gerektiren bir spor yaparlar.

    Stresin kaynağı, fiziksel ve duygusal belirtileri ne olursa olsun kadınlar ve erkekler stresle farklı yollarla baş ediyorlar. Amerikan Psikoloji Birliği’nin araştırmalarına göre; kadınlar arkadaşlarıyla ya da aileleriyle zaman harcamayı tercih ederken, erkekler spor faaliyetlerinde bulunmayı ya da kitap okumayı tercih ediyorlar. Kadınlar strese girdiklerinde yemek yediklerini rapor ederken; erkekler daha fazla spor yaptıklarını, hastalanmak istemediklerini ve kendilerini meşgul ettiğini dile getiriyorlar.

    Stresle baş etmenin yolları

    Spor yapmak, yürümek, masaj yaptırmak, ılık banyo yapmak, bir arkadaşla buluşmak, dans etmek, müzik dinlemek, nefes egzersizleri yapmak, kitap okumak stresle baş etmede etkili olabilecek yöntemlerdir. Ancak baş etmek mümkün olmadığında yardım almaktan kaçınmamak gerekir. O zaman da psikoterapi, biofeedback gibi yöntemlerden faydalanabilirsiniz. Biofeedback stresle baş etmede oldukça etkili bir yöntemdir.

  • Mutluluğun formülü sabah seksi

    Mutluluğun formülü sabah seksi

    Seksin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri saymakla bitmez, evet bu sağlıklı, faydalı aksiyonu ne zaman yapmalıyız peki, gece mi?

    Seksin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri saymakla bitmez, evet bu sağlıklı, faydalı aktiviteyi ne zaman yapmalıyız peki, gece mi? Hayır. Uzmanlar, sabahları, özellikle erkeklerin ereksiyon halinde olması kadın ve erkeklerin mükemmel bir seks yaşaması için fırsattır. Bu fırsatı en güzel biçimde değerlendirmelisiniz. Şimdi sabah seksinin size ve vücudunuza faydalarını dikkatle okuyalım lütfen ;

    Sabah yapılan seksin mutluluk hormonu oksitosini tetiklediği uzmanlar tarafından açıklanmıştır.

    Sabah yapılan seks gün boyu çifti birbirine daha bağlı hissettirir ve aşk dolu bir gün geçirmelerini sağlar.

    Erkekler en fazla ve en kolay sabahları testesteron üretir. Bu durum daha rahat bir seks yaşayacağınızı gösterir.

    Gün içinde çiftler aynaya baktıkları zaman kendilerini daha güzel hissederler.

    Bağışıklık kazandıran bir antikor olan IgA seviyesini sabah seksi arttırıyor.

    Sabah seksi eşler arasındaki istenilme duygusunu arttırır ve bu şekilde de büyük bir mutluluğa sebep olur.

    Sabah seksinde doyuma ulaştığınızda östrojen seviyeniz yükselir ve bu durum da saç ve cildin dokusunu iyileştirir.

    Sabah seksi işe konsantrenizi arttırır. Nedeni ise akşam seks yapan çiftlerin gün boyu seksi düşündükleri ve işlerinde verimli olamadıklarındandır. Fakat sabah yapılan seks sayesinde bu düşünce olmaz.

    Sabah egzersizi görevi gören seks ayrıca gün boyu dinç olmanızı da sağlar.