Etiket: kadin

  • Cildi yaşlı gösteren makyaj ve bakım hataları

    Cildi yaşlı gösteren makyaj ve bakım hataları

    Fazla Sürülen Fondöten
    En sık yapılan makyaj hatalarının başında fazla sürülen fondöten geliyor. Yüzünüzdeki tüm lekeleri kapatabilme umuduyla fondötene yüklenmeniz, fazla fondötenin yüzünüzdeki çizgilere yerleşerek onları daha fazla vurgulamasına neden olur. Yüzünüzün daha genç görünmesi için BB krem, hafif likit fondöten ya da renkli nemlendirici yardımcınız olacaktır. Ayrıca günlük olarak kullandığınız fondöteninizi de ince bir tabaka olarak uygulayın.

    Fazla İnceltilmiş Kaşlar
    Cildinizi olduğundan daha yaşlı gösteren bir diğer hata ise fazla inceltilmiş kaşlar. Böyle bir hata yaptıysanız ya da doğal olarak ince kaşlara sahipseniz, hemen bir kaş kalemi ya da boyası edinin. Kaşlarınızı dolgunlaştırırken dikkat etmeniz gereken nokta fazla koyu bir renk kullanmamak.

    Tek Kapatıcı Kullanmak
    Kapatıcı, bizim en iyi arkadaşımız olduğu gibi doğru kullanılmadığı zaman düşmanımıza dönüşebilir Yüzünüzdeki tüm kusurlar için tek bir kapatıcı kullanmayın. Çünkü lekeleri kapatmak için yeterli olan miktar, iş göz altındaki koyu bölgeleri kapatmaya gelince yeterli olmayabilir. Bu da sizin fazla kapatıcı uygulamanıza neden olur. Çözümü çok basit; kapatacağınız her sorunlu bölge için en uygun kapatıcıyı seçmek.

    Fazla Pudra Kullanmak
    Yüzünüze fazla pudra uygulamak da bir diğer hata. Özellikle yağlı bir cildiniz varsa mat bir görünüm için sürekli pudranızı tazelemek isteyebilirsiniz. Fakat fazla mat bir görünüm cildinizin aynı zamanda cansız görünmesine neden olur. Yüzünüzün hatlarını kapatır, çizgilerin belirginleşmesine neden olur. Yüzünüze pudra uygulamadan önce fırçadaki fazlalığı silkelemeyi unutmayın.

    Koyu Dudaklar
    Koyu renkli mat rujlar, dudaklarınızı kurutur ve dudağınızdaki çizgileri belirginleştirir. Eğer yaşınızı gizlemek istiyorsanız bu rujlardan uzak durmalısınız.

    İlgili Konular ;
    Pudra, Fondöten, Kapatıcılar
    Kaş, Kirpik Yapısı ve Şekillendirme
    Dudak Bakımı (rujlar, kalemler)
    Allık nasıl uygulanır?

  • Gebelik (Hamilelik) Testi

    Gebelik (Hamilelik) Testi

    Kanda ve idrarda yapılan gebelik (hamilelik) testleri

    Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

    Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır.

    İdrar testleri:

    Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG’nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG’yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler.İdrar testlerinde “gebelik müspet” sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak “gebelik menfi” sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

    Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50′lerde olabileceğini göstermektedir (“Hata” genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

    Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

    Kan testi (beta HCG):

    İdrar testleri ß-HCG’nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG’nin kandakiseviyesini saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

    Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

    İlgili Konular ;
    Hamilelik Belirtileri
    Üstüne görme nedir?
    Tahmini doğum tarihi – Gebelik Hesaplama
    Ovulasyon-Yumurtlama tarihi hesaplama
    Gün gün Hamilelik – Gebelik Takvimi

  • Kız Çocuklarının Erken Seksüalizasyonu

    Kız Çocuklarının Erken Seksüalizasyonu

    Ergen kızlarda, kendini olduğundan daha büyük göstermeye yönelik davranışlarda, belirgin bir artış olduğunu ifade eden CISED Onursal Başkanı Dr. Cem KEÇE, “Bu durum, psikolojik olarak henüz olgunlaşmamış gençler için son derece tehlikeli ve yanlıştır.” dedi.

    Medya (Televizyon, müzik klipleri, şarkı sözleri, dergiler, filmler, video oyunları, internet), oyun çağındaki küçük kızları vaktinden önce yetişkin bir kadın gibi giyinmeye, makyaj yapmaya zorlamaktadır. Büyük şirketler ve medya (400 milyon dolarlık bir sektör) sırf kâr etmek için bu küçük kızları, “lolita” imajına büründürüp, diğer ergenlerde heves uyandırmaya çalışmaktadır. Bu durum, ergenin hem kendisine hem ailesine hem de topluma zararlı mesajlar verilmesine neden olmaktadır.

    Fransa’da, Senatör Chantal Juanno’nun hazırladığı,16 yaşından küçüklerin manken ve modellik yapmasını yasaklayan bir yasa tasarısı bulunmaktadır. Bu demek oluyor ki, ergenlerde dâhil olmak üzere, her insanın bir biyolojik saati vardır ve zamanı geldiğinde bazı fizyolojik ve psikolojik değişikler yaşanmaktadır. Normal gelişim evrelerine fazla müdahale edilmemesi gerekmektedir. Ergenin, zamanı gelmeden fiziksel görünüşünde yapmaya çalıştığı değişiklikler doğal süreci bozacağı için, hayat boyu sürecek kişilik bozukluklarının ve tamir edilmesi güç psikolojik sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz bir son olacaktır.

    BIRAZ MAKYAJIN VE ALIMLI OLMANIN NE ZARARI VAR!

    CISED Genel Başkanı Dr. Cebrail KISA , konunun bu kadar hafife alınmaması gerektiğini söyleyerek konuyla ilgili yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlara göre, “Özellikle büyüme evresinde olan, 10-13 yaşındaki ergen kızlardadış görünüm kaygısı gözlemlenmiştir . Bu kaygı ergen kız çocuklarının dış çevre tarafından beğenilme ya da beğenilmeme üstüne kurulmuş hassas bir durumdur. Bu yaştaki kız çocuklarının, yaşına uygun olmayan bir şekilde makyaj yapması ya da yaşından büyük giyinmesi, ileride özgüven sorunu yaşamalarına neden olacaktır” dedi ve cinselliği ön plana çıkaran bir giyim tarzı ve kadınsı makyaj ile çocuk istismarı arasında bir ilişki olduğu iddialarına dikkat çekti.

    36 beden, seksilik ve çekicilik üzerine kurulu bir güzellik anlayışının etkisinde olan ergenlerde, beslenme bozuklukları, özgüven eksikliği ve hatta depresyon belirtileri gözlemlenmiştir. Cinsel kimlik ile okul başarısı arasındaki ilişkiyi ölçen bir araştırmada, homojen iki denek grubundan birine, mayo diğerine ise kazak ve pantolon giydirilerek matematik testi yaptırılıyor. Mayo giyen grubun başarı oranı diğerinden belirgin bir şekilde düşük çıkıyor. Sonuç olarak, başkaları tarafından nasıl göründüğüyle aşırı ilgilenen bu grupta, dikkat eksikliği ve konsantrasyon bozukluğu tespit ediliyor.

    Dr. Kısa , “Genellikle kız çocukları, erkek çocuklarından daha önce buluğ çağına girdikleri için aynı yaş grubundaki erkek çocuklarının hâlâ oyun çağında kalmaları 10-13 yaşındaki ergen kızların ilgisini çekmediği bir gerçektir. Kız çocukları bu durumda kendinden yaşça büyük kişilerle iletişim içine girmek istedikleri için de oldukları yaştan daha büyük görünmek için makyaja ve kadınsı kıyafetlere başvurmaktadır. Böylece, iki cinsiyet arasında zaten var olan olgunlaşma düzeyindeki fark daha da artmaktadır. Bu durum, erkek çocuklarda kendine güvensizlik, eksiklik ve yetersizlik; kız çocuklarında ise rol yapan, dış görünüş ve çekicilikle her şeyi elde edebileceğine dair yanlış inanışlarla dolu sağlıksız bir kişilik görüntüsü oluşturabilir” dedi.

    AİLELERE DÜŞEN GÖREVLER

    CISED Genel Sekreteri Psikolog Serap GÜNGÖR , “Aileler, çocukların eğitimlerinden sorumlu ilk kişi olduklarından, çocuklarının cinsel bir meta olarak sömürülmemesi için özellikle ergen kız çocuklarını eğitmeleri gerekmektedir. Bunun için de ilk olarak çocuklara, dış görünüşten daha önemli başka değerler olduğu öğretilmelidir. Anne ve babaların özellikle dürüstlüğü, çalışkanlığı, sorumluluğu, yardımseverliği, kısacası her bireyin bilmesi gereken kalıcı değerleri, çocuklarına aşılaması gerekiyor” dedi.

    ERKEN CİNSEL IMAJIN BAŞKA TEHLİKELERİ NELERDİR

    Abartılı makyaj ve yaşına uygun olmayan, seksi denilebilecek kadar vücudu ortaya çıkaran giysileriyle çevredeki kişilerin ilgisini çekmekten zevk alan, böyle bir durum karşısında kendiyle gurur duyan ergen kızlar, bunu yalnızca dikkat çekmek ve beğenilmek için yaparken, bazı yetişkinlerde ise cinsel dürtü uyandırabileceğine dikkat çekenCİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal ÖZCAN, “Bu durum karşısında, ergen kız çocuklarının cinsel istismar riskiyle karşı karşıya kalabilme ihtimalleri yüksektir. Aileler, çocuklarının bu tür davranışlarına izin verirken ya da özendirirken, bu tehlikeyi göz ardı etmemeleri gerekmektedir. Fiziksel olarak yaşından büyük gösteren ama ruhen henüz olgunlaşmamış ergen kızlar zihnen yeterli olgunluğa ulaşamadıkları için, beğenilmek arzusuyla başvurdukları kadınsı imaj nedeniyle karşısına çıkabilecek cinsel istismarcıların, kötü niyetli olabileceklerini anlayamaz. Bu nedenle, kötü niyetli bir yetişkin tarafından kolayca kandırılabilir. Ailelerin olası tehlikeleri çocuklarıyla, onları ürkütmeden konuşabilmeleri gerekiyor. Ailelerin, fiziksel ve ruhsal gelişimin zaten birlikte geliştiğini ve her türlü zorlayıcı dış etkenin bu süreci olumsuz etkilediğini bilmelerinde fayda var” dedi. Son olarakDr.Keçe, “Unutmayalım ki, her şeyin bir zamanı vardır. Bu yüzden, her şey doğal akışına bırakılmalıdır” dedi.

  • Hamileliğinizin 10. haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin !

    Hamileliğinizin 10. haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin !

    Hamileliğinizin 10. haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin ! | 1 2006 yılında önce Amerika’da daha sonra sırasıyla Avusturalya, Almanya, Meksika, Bahreyn, Mısır, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman, Çin, Katar, Panama, Ekvator, Sudi Arabistan, Suriye, Birleşmiş Arap emirliği, Polonya, Rusya, Güney Afrika, Kolombiya ve Venezuela gibi ülkelerde satışına başlanan İntelligender cinsiyet belirleme testi şimdi Türkiye’de.

    Testi ne zaman kulanabilirim ?

    Hamileliğinizin 10. haftasında testimizi uygulayabilirsiniz. Birçok anne adayı bebeğinin cinsiyetini ultrason ile ancak hamileliğin 20. haftasında öğrenebilmektedir. Intelligender Cinsiyet Belirleme Testi bu süreyi yarıya indirerek müjdeyi sevdiklerinizle hemen paylaşmanıza olanak sağlamaktadır!

     

     

    Test nasıl uygulanıyor

    Testi uygulamak hem çok pratik ve ucuz hem de sadece 10 dakika. Anne adayinin sabah ilk idrariyla yapilan testin sonucu koyu yeşil olursa erkek, turuncuya dönerse bebek kız anlamına geliyor. Yapılan klinik testler sonucu testin doğruluk oranının %90’ın üzerinde oldugu belirtiliyor.

    Testin yapılış videosu için lütfen tıklayın

    Hamileliğinizin 10. haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin ! | 2

    Siz de eşiniz ve sevdiklerinize unutamayacakları bir sürpriz yapmak isterseniz muadili olmayan bu testi, testin turkiye distiributoru olan www.onhafta.com sitesinden temin edebilirsiniz .

    Test hakkında Detaylı bilgi için tıklayın

    OnHafta Facebook
    OnHafta Twitter

    Hamileliğinizin 10. haftasında bebeğinizin cinsiyetini öğrenin ! | 3

  • Ertesi Gün Haplarının Tehlikelerine Dikkat

    Ertesi Gün Haplarının Tehlikelerine Dikkat

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ERTESİ GÜN HAPLARI BİR DOĞUM KONTROL YÖNTEMİ DEĞİLDİR!”

    Kürtaja sınırlama getiren yasal düzenleme üzerindeki tartışmalar hala devam ederken, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, gebelikten acil korunma yöntemleri arasında yer alan “Ertesi Gün Hapları” için başvuruların eskiye oranla arttığına dikkat çekti.

    “CİNSEL İLİŞKİ SONRASI HAPI” ADI DAHA UYGUN…

    CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe , Ertesi Gün Hapı kullanımında çiftlerin eğitilmesi gerektiğine dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Ertesi Gün Hapı acil durumlar için kullanılması gereken, gebeliği önleme yöntemidir ve korunmasız cinsel ilişkiye girildikten sonra ilk 72 saat içinde kullanılmalıdır. İlişkiden sonra ne kadar erken alınırsa koruyuculuğu o kadar fazla olur. Ancak cinsel eğitimin olmadığı ülkemizde ertesi gün hapı sanki bir doğum kontrol yöntemiymiş gibi kullanılmaktadır. Oysaki sürekli kullanımda, yan etkileri oldukça fazladır ve sık kullanıldığında koruyucu etkisi azalır. Ertesi Gün Hapları, ilk 24 saat içerisinde kullanıldığında istenmeyen gebeliği %95 oranında önler. Çiftler prezervatif, doğum kontrol hapı ya da spiral gibi çağdaş doğum kontrol yöntemlerini kullanmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın Ertesi Gün Hapları’nı ücretsiz verme kararı üzerinde konuşulması gerekiyor. Gençler ve çiftler eğitilmeden ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden, bu uygulama yanlış sonuçlara yol açabilir, bilgilendirilme sonrası ise bu uygulama yalnız acil durumlar için doğru olabilir. Ayrıca, Ertesi Gün Hapları’nın adı yanlış konulmuş, ‘Ertesi Gün Hapı’ yerine ‘Cinsel İlişki Sonrası Hapı’ terimini kullanmak daha doğru olur. Çünkü çiftlerin çoğu, gerçekten bu hapın ertesi gün alınması gerektiğini sanıyor. Oysa ne kadar erken alınırsa, bu hapların etkisi o kadar fazla oluyor.”

    KAMUOYUNA YANLIŞ MESAJLAR VERİLMEMELİ!

    Ertesi Gün Hapları’nın kamuoyuna “Korunmayın, nasıl olsa gebeliği engelleyen haplar var!” şeklinde sunulmasının veya bu tür yanlış mesajların verilmesinin sakıncalarına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Prezervatif yırtılması, alkollü korunmasız ilişkiler, dışarı boşalma gibi doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasındaki sıkıntılar veya tecavüz gibi istenmeyen ilişkilere maruz kalındığında ya da bir başka doğum kontrol yöntemi kullanılmakta iken aksilik olduğunda, ek yöntem olarak Ertesi Gün Hapları kullanılmalıdır.” dedi.

    KUSMA OLUNCA TEKRAR ALMAK GEREKİYOR!

    CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör , Ertesi Gün Hapları’nın bir ay içerisinde alınan normal doğum kontrol haplarının içinde bulunan östrojen ve progesteron kadar yüksek hormon yüklemesine neden olacağını ve bu nedenlevücudun hormon dengesini bozacağına dikkat çekti ve şöyle devam etti: “Ayrıca, Ertesi Gün Hapı’nı kullanan bazı kadınlarda baş ağrısı, baş dönmesi, göğüste gerilme, mide bulantısı ve nadir olarak görünen kusma gibi yan etkilergörülebilir. Bu sebeple dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü haplar içildikten sonra iki saat içinde bir kusma gerçekleşmişse, hapların tamamı ya da bir kısmı dışarı atılır yani etkisi azalır. Bu durumda Ertesi Gün Hapı’nın tekrar içilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, normal doğum kontrol yöntemlerinden farklı olarak Ertesi Gün Hapları biraz ağırdır ve ayda en fazla bir kere kullanılmalıdır.” dedi.

  • Oje sürmenin incelikleri

    Oje sürmenin incelikleri

    Çok basit bir iş gibi görünsede, oje sürmenin ne kadar zor bir iş olduğunu tüm kadınlar bilir. Tırnağın etrafına taşırmadan, dalgalandırmadan, etlere bulaştırmadan, dökmeden oje sürmek beceri ister. Bunları yapmadan ojeyi sürmek biraz el becerisi gerektirir tabii ama asıl işin tekniğini bilmek önemlidir.

    Törpü işlemi ile oje sürme aynı gün yapılmamalı

    Öncelikle ojenin rengine karar verilmelidir ve bunu yaparken tırnak şekli göz önünde bulundurulmalıdır. Kısa ve köşeli tırnaklar için koyu renkler ideal olacaktır. Uzun ve yuvarlak biçimli tırnaklar için ise öneri açık ve pastel tonlu ojeler.

    Oje sürerken başarılı sonuç almak için, oje sürmeden önce ellerin de hazırlanması gerekir. Eller, lanolinsiz bir sabunla sıcak suda yıkanmalı ve havlu ile kurulanmalıdır. Aseton ile tırnaklarda kalan kirler ve yağlarda çıkartılmalıdır.

    Ojeden önce, tırnakların sağlığı için ojenin altına koruyucu sürmeyi de unutmamak gerekir çünkü zemin çok önemlidir. Koruyucu tırnak uçlarına yoğun olarak uygulanmalı ki, ojenin tırnak uçlarındaki ömrü uzasın. Bu arada ojenin uzun ömürlü olması için törpüleme işlemi ile oje sürümünün aynı gün içinde yapılmamasını öneriliyor.

    İlk kat ince uygulanmalıdır

    Oje sürmeden önce, şeffaf bir kat uygulanmalıdır. Bu kat hafif dışarı da taşırılmalıdır ki, oje sürüldüğünde tırnak etlerine renkler yapışmasın. Ardından oje sürülmeye başlanabilir. Oje sürmeye tırnağın tam ortasından başlanmalıdır ve üç seferde oje sürme işlemi tamamlanmalıdır. Birinci kat tüm tırnaklara uygulandıktan iki dakika sonra ikinci kat sürülmeye başlanmalıdır. Her bir tırnak üç adımda bitirilmelidir. Parlak bir görüntü elde etmek için ikinci kat oje kuruduktan sonra parlatıcı uygulanabilir.

    Ojenin pürüzsüz olması için rengin ilk katında ince uygulama tercih edilmelidir. Oje fırçasının tırnağa paralel uygulayarak, oje tırnakların başlarından uçlarına doğru sürülmelidir. İkinci katı uygularken ise, baş parmaktan küçük parmağa doğru gidilmelidir.

    Ojeyi hızlıca kurutmak için buzlu su

    Ojeyi sürmek kadar, bozmadan kurutmak da önemlidir. Oje kurutmayla ilgili çok pratik bir ipucu: Buzlu su dolu kabın içinde elleri 1-2 dakika bekletmek. Sonraki günlerde de ojenin üzerine üç günde bir oje kurutucusu uygulanması, ojenin renginin daha uzun süre canlı ve kalıcı olmasını sağlayacaktır. Eğer kurutucu yoksa, saç kurutma makinesinin düşük sıcaklığında elleri dönüşümlü olarak bekletmek işe yarayacaktır.

    Oje ne kadar başarılı uygulansa da, ojeler mutlaka soyulacaktır. Bu durumda silip tekrar baştan oje sürülmek istenmiyorsa, bunun da çaresi de;ojesi soyulmuş tırnağa önce ince bir kat oje sürüp, kuruduktan sonra bir kat daha sürülmelidir. Üzerine tekrar parlatıcı veya kurutucu uygulanmalıdır. Soyulan yerler için daha mat ve koyu bir renk ile yama yaparak daha trendi bir görünümde sağlanabilir.

  • Astrolojinin Tarif Ettiği O Kadın Mısınız?

    Astrolojinin Tarif Ettiği O Kadın Mısınız?

    Astrolojinin Tarif Ettiği O Kadın Mısınız?

    Koç kadını

    Nasihatler, tavsiyeler, yol göstermeler. Hiçbiri size göre değil. Nasılsa bildiğinizi yapacaksınız. Bu inatçılık mı?

    Hayır sadece kararlılık ve doğru bildiğinden şaşmamak. Ortada belirgin bir neden yokken sinirli ve gergin mi oluyorsunuz? Bu demektir ki o gün, içinizdeki muazzam enerjiyi harcayacak bir yer bulamadınız. Hareketsiz bir yaşam sizin için bir kabus olabilir. Sürekli koşuşturmak, yorulmak nedir bilmeyen bedeninize uygulayabileceğiniz en terapidir. Mücadele etmeyi seversiniz. Çünkü sizin için her mücadele kazanılacak bir zaferdir.

    Sizi sevenlerden oluşan geniş bir hayran kitlesi vardır. Bunların çoğu yüreklendirip güvensizliklerine çareler bulduğunuz kişilerden oluşur. Bu yüzden iş hayatında iyi bir yönetici,aile yaşamında yol gösterici olursunuz.

    Anahtar sözcüğünüz: “Cesaret tüm engelleri aşar.”

    Boğa kadını

    Ani değişiklikler, son anda verilen kararlar, düzensizlikler sizi
    çıldırtmaya yeter. Sakin, huzurlu, doğal güzelliklerle dolu bir yaşam, burcunuz kadınlarının en büyük özlemidir. Bu yüzden pekçoğunuz durmaksızın büyük bir sabır ile çalışır, para kazanır. Paranın günümüzde güzelliklere ulaşmanın bir aracı olduğunu bilir. Yaşamın gerçekleri ile yüzleşmek canınızı kolay kolay sıkmaz. Çünkü Boğa kadınları, iyisi ve kötüsü ile bu dünyanın insanıdır. Nasıl yemyeşil ağaçlar, rengarenk kuşlar, çiçekler varsa; çorak topraklar, lavlar saçan yanar dağlar, bataklıklar da vardır. Hepsi de doğaldır.

    Güzelliklere olan düşkünlüğünüz sizi bir sanat dalı ile uğraşmaya itebilir. Olmasa bile iyi giyinmek, güzel yemekler yemek veya yapmak, evinizin dekoru ile uğraşmak gibi konular her zaman sizi çeker.

    Anahtar sözcüğünüz: “İşleyen demir ışıldar.”

    İkizler kadını

    Tekdüze bir yaşamın neşenizi kaçırması mümkün değildir ama siz bu durumdan kaçmak için herşeyi yapar ve başarırsınız da. İlginizi tek bir konu değil yüzlerce değişik konuya verebilirsiniz. Bu sizin için hem eğlenceli hem de aktif zekanızı kullanmanıza yardımcı olacak bir egzersiz gibidir.

    Detaylar asla gözünüzden kaçmaz. Kimsenin dikkat etmediği detayları görmek çoğu zaman işinize yarasa da bazen “görmez olsaydım” dediğiniz olur.Çünkü bu ufacık detaylar uykunuzun kaçmasına neden olabilir.

    Konuşmaktan, tartışmaktan, okumaktan ve yazmaktan büyük zevk alırsınız. Sizin için öğrenmenin yaşı yoktur. 50 yaşında bile ilginizi çeken bir konu için eğitim hayatına dönebilirsiniz. Duygusal yaşamınızda eğlendiğiniz süre hiç bir problem olmaz, aksi halde biraz maymun iştahlı davranabilirsiniz.

    Anahtar sözcüğünüz: “Öğrenmenin ve eğlenmenin yaşı yoktur.”

    Yengeç kadını
    Evinden, ailesinden ve çocuklardan uzak bir Yengeç kadını olabilir mi?

    Bütün günü, haftayı hatta 1 ayı evinizden uzakta geçirebilirsiniz ama sıcak yuvanız, konforlu koltuğunuz bir an bile aklınızdan çıkmaz.

    Çocuklarla çocuk olmak, oyuncak bebeklerle oynamak sizi mutlu eder. Gerek aile, gerek iş yaşamında barışçıl ilişkiler temel ilkenizdir.

    İş hayatınızda başarıdan başarıya koşsanız bile katı ve mesafeli ilişkiler istifa nedeniniz olabilir. Yine de çok iyi yönetici olursunuz. Yanınızda çalışanlara ailenizin fertleri gibi davranırsınız. Onları korur, dertleri ile ilgilenirsiniz.

    Duygusal yaşamınız yoğun sevgi ihtiyacınız karşılandığı müddetçe sorunsuz geçer. Aksi halde koltuğunuza gömülüp geçmişi düşleyerek yaşayabilirsiniz.

    Aslan kadını

    Boyun eğmek, kabullenmek ve başarısızlık. İşte sözlüğünüzde bulunmayan kelimeler.

    Siz Aslan kadınları, dünyaya başarmak için geldiğinizi bilirsiniz. Bu başarı maddi veya manevi olabilir. Boyun eğmekten kendiniz ve başkaları adına nefret edersiniz. Haksızlığa tahammülünüz yoktur. Kendinizi seversiniz. Çünkü başkalarını sevmenin yolunun kendinizi sevmekten geçtiğini bilirsiniz.

    Girdiğiniz her ortamda fark edilirsiniz. Bu biraz da bilinçli veya bilinçsizce sizin çabanızla oluşur. Aslan kadınları kenarda köşede kalmaktan hoşlanmazlar.

    Yaratıcılığınızın sınırları yoktur.

    Anahtar sözcüğünüz: “Başarıyorum öyleyse varım.”

    Başak kadını

    Üstünkörü yapılmış bir yemek, saçma sapan bir kitap… Fark etmemiş gibi görünebilirsiniz ama bir çift sözünüz de mutlaka olur.
    Yaşam sizin için çözülmesi gereken bir matematik problemidir. Bölüm bölüm çözersiniz. Çözdükçe rahatlarsınız. Bu yüzden genç Başak kadınları biraz hırçın olabilirler. Yeni insanlar, mekanlar, şehirler sizin için çözülecek yeni bilmecelerdir. Çözene kadar herşey yolundadır ama bir kere çözünce yenilerine ihtiyacınız olur.

    Çevreniz bir türlü işin içinden çıkamayan insanlarla doludur. Çünkü siz onların problemlerini kolayca çözümleyebilirsiniz.

    Aile ve duygusal yaşamınıza gelince; her ikisi de sizin için sonu gelmez bir bilmecedir. Bu yüzden çoğu Başak kadını kendilerini yoğun aile ve duygusal ilişkilerin içinde çözüm ararken veya her iki konudan da uzak bambaşka diyarlarda bulurlar.

    Anahtar sözcüğünüz: “Her sorunun bir çözümü vardır.”

    Terazi kadını

    Karmaşa, şiddet, kavga, gürültü… Hayır! Yaşamınızda asla bunlar olmamalı. Siz barış, uyum ve huzur kadınısınız. Tartışmaları yatıştıran, ayrılanları barıştıran mutlaka siz olursunuz. Girdiğiniz her mekana uygun bir kıyafet, size eşlik eden uygun bir partner olur. Aile ve iş yaşamınıza eşit zaman ayırabilmeyi başaran nadir burçlardansınız. Ayrımcılığa tahammül edemezsiniz. Arkadaşlarınıza, aile fertlerine eşit ilgi ve sevgi gösterirsiniz.

    Sanatın pek çok dalına ilgi gösterir aynı zamanda uygulayabilirsiniz. Gelişmiş adalet duyguları kimi zaman politikaya yönelmenize neden olur. Her zaman şık ve zarif olmayı bilirsiniz. Nezaket kurallarını her zaman uygularsınız.

    Anahtar sözcüğünüz: “Savaşma, barış.”

    Akrep kadını

    “Dikkat tehlikelidir”! Tüm Akrep kadınları gibi burcunuzla ilgili söylenen bu cümleyi siz de duymuşsunuzdur. Yine tüm Akrep kadınları gibi gülümseyip “nerem tehlikeli acaba?” diye düşünmüşsünüzdür. Bir Akrep kadının kendinden başka kimseye zarar veremeyeceğini sadece Akrep kadınları bilir ve kimseye söylemezler.

    Siz güçlü duyguların ve tutkuların kadınısınız. Yaşadığınız mutlulukları ve acıları ömür boyu unutamazsınız. Çoğu katı ve acımasızlıkla suçlanırsınız. Bu içinizdeki fırtınaları gizli bahçenizde sakladığınız içindir.

    Rekabeti seversiniz ama gizlice. Bunu kimse fark etmez. Bu yüzden başarılarınız hayretle karşılanır. Sevdiklerinize size bağlı kaldıkları sürece tutkuyla bağlanırsınız. İhaneti ise asla bağışlamazsınız.

    Karşılaştığınız kişilerin sözlerinden çok gözlerine dikkat edersiniz. Size yalan söylemek güçtür.

    Anahtar sözcüğünüz: “Gözler yalan söylemez.”

    Yay kadını

    Sürekli aynı yerde, aynı işte, aynı kişilerle olmak… Bu sizi çıldırtıyor değil mi? Çıldırmak kelimesi hiçbir Yay kadınına yabancı değildir.

    Özgürlüğünüzün uzun süre kısıtlanması hiç de gözler önünde, gürültülü bir şekilde tepki vermenizi engellemez.

    Size yabancı olan herşeye ilgi duyarsınız. Yabancı ülkeler, insanlar, başka dilde şarkılar sizi heyecanlandırmaya yeter. Bu yüzden çoğu Yay kadını bir gün kendini yabancı bir ülkede yaşarken buluverir. Dürüstlüğünüz patavatsızlık raddelerine gelebilir.

    Sonra da çevrenizdekilerin neden size kırıldıklarını anlamakta zorluk çekersiniz. Kimi zaman aktif, neşeli, sportmen olup kimi zaman da felsefe, din gibi konulara dalıp bir münzevi gibi yaşayabilirsiniz.

    Birlikte uzak ülkelere gidip maceralara atılabileceğiniz kişileri seversiniz. Bunun dışında pek duygusal olduğunuz söylenemez.

    Anahtar sözcüğünüz: “Uzaklara, daha uzaklara.”

    Oğlak kadını

    Yarın ne olacağını bilememek, hata yapmak, idealsiz bir yaşam. Hiçbiri size göre değil. Geleceğini emin eller altına almak, güven duyacağınız ortamlarda yaşamak her Oğlak kadını gibi sizin de en büyük emelinizdir. Sizi mesafeli ve biraz soğuk bulabilirler.

    Bu, kimseden yardım beklemeden her işinizi kendi başınıza yapmanızın sonucudur. Neticede insanların hepsinin bu dünyada yalnız olduklarına ve kendi sorunlarını kendilerinin çözmeleri gerektiğine inanırsınız.

    Sabırlı ve azimli oluşunuz sizi pekçok konuda başarıya ulaştırır. Dostlarınız sağlam ve ömür boyu beraber olacağınız kişilerden oluşur.

    Erken yaşta olgunlaşıp sorumluluk alırsınız. Duygusal yaşamınızda güven duymak temel ihtiyacınızdır. Güven duyduğunuz kişi ile ömür boyu birlikte olursunuz.

    Anahtar sözcüğünüz: “Kendi işini kendin gör.”

    Kova kadını

    Kısıtlanmak, disiplin, otorite. İşte sizi yerinizden hoplatacak 3 kelime. Yaşamınızın sürekli bir başkaldırı ile geçmemesinin tek şartı bağımsız olmanızdan geçer.

    Modası geçmiş, eski olan herşey ruhunuzu karartır. Her tür yenilik ise sizi heyecanlandırır, yaşama bağlar. “İşte çağdaş bir kadın” denildiğinde bir Kova kadınını karşınızda bulursunuz. Bulunduğunuz her ortamda açık fikirliliğiniz, toleransınız, insan sevginizle odak noktası olursunuz.

    Sizin için hiçbir şey acayip değildir. Aksine acayip denilen herşey size normal görünür. Duygusal yaşamınızda bağlanmaktan korkarsınız. Yine de sizinle iyi arkadaş olan biri ile uzun süre beraber olabilirsiniz. Yaratıcılık gerektiren her tür meslekte başarılı olursunuz yeter ki başınızda bir otorite olmasın.

    Anahtar sözcüğünüz: “Benim için çok normal.”

    Balık kadını

    “Sürekli gerçeklerden kaçıyorsun.” Hemen hemen yaşamınızın her döneminde bu sözcüğü duymuşsunuzdur. Yanlış da sayılmaz. Yaşamın gerçekleri sizi pek ilgilendirmez. Yine de çalışıp didinmek, hayatın dikenli yollarında ilerlemek konularında çok zorlandığınız söylenemez.

    Bunun sırrı bu dünyada kendiniz dahil hiçbir şeyi ciddiye almamanızdadır. Siz soyut olan herşeye ilgi duyarsınız. Bulunduğunuz ortamlarda sempatikliğiniz ve sevecenliğiniz ile pek çok arkadaş edinirsiniz. Can sıkıcı ortamlarda ise şayet uyuyakalmazsanız saatlerce kalabilirsiniz.

    Kimsenin üzülmesine tahammül edemezsiniz. Kendinizi tam olarak veremeseniz de yardıma ihtiyacı olanların hemen yanında olursunuz.

    Hayal dünyanız o kadar geniştir ki karşınızdakiler sizi ancak bir sanat dalı ile uğraştığınız zaman anlayabilirler. Aksi takdirde onlar için tam bir muammasınızdır. Sanatın tüm dallarında mutlaka başarılı Balık kadınları bulunur.

    Duygusal yaşamınızda sevecenliğiniz, cana yakınlığınızla kolayca sever, sevilirsiniz. Tabii platonik aşkların peşinden gitmeyi bırakırsanız.

    Anahtar sözcüğünüz: “İnsan büyük ve küçük sonsuzluk arasına sıkışmış bir toz parçasıdır.”

  • Kızlık zarı ile ilgili binlerce yıllık tabuyu yıkan iddialar

    Kızlık zarı ile ilgili binlerce yıllık tabuyu yıkan iddialar

    ‘Kızlık zarı ile ilgili binlerce yıllık tabuyu yıkan iddialar
    ‘Halka yanlış anlatılıyor
    ‘Kızlık zarı doğuştan esnek ve deliktir
    ‘İlk gece için tavsiyeler
    ‘Bir başvuru kitabı: ‘Vajinismus’un Üstesinden Gelmek’
    ‘Her 10 kadından biri vajinismus
    ‘Vajinismus Araf’ta kalmaktır
    ‘Kendini doğrulayan kehanet olarak vajinismus
    ‘Vajinismusun tedavisi: Cinsel terapi

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), kızlık zarıyla ilgili binlerce yıllık tabuyu yıkacak bir iddiada bulunarak, normal yapıdaki kızlık zarının ideal şartlar altında ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında kanamayacağını, yırtılmayacağını, delinmeyeceğini, patlamayacağını, ağrı ve acı yapmayacağını açıkladı. CİSED Başkanı Dr. Cem Keçe yeni çıkan ve cinsellik konusunda en çok satanlarda ilk sırada bulunan “Vajinismus’un Üstesinden Gelmek” adlı kitabında kızlık zarı ile ilgili binlerce yıllık cinsel tabuları yıkacak, inanç ve fikirleri değiştirecek iddialarda bulundu.

    Kızlık zarı ile ilgili binlerce yıllık tabuyu yıkan iddialar
    Kızlık zarının vajina deliğinin ağzında, yaklaşık 1.5-2 cm içeride incecik bir mukoza tabasından oluştuğunu belirten ve bu zarın sadece insanlarda ve ilk çağlardan beri en yakın dostlarımız olan atlarda bulunduğunun altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Atlarda vajinismus sorunu yok. Çünkü insanlar gibi kendilerini kasmazlar, insanlar gibi korkuları ve tabuları yoktur. İlk gece ve kızlık zarı ile ilgili tabuların yıkılması kadınlarda başta vajinismus ve orgazm olamama, erkelerde ise iktidarsızlık ve erken boşalma gibi sorunların ortaya çıkmasını zorlaştıracaktır. Çünkü hiç bir insan sevginin paylaşılmasının en güzel yollarından biri olan cinselliği yaşarken bir sınava tabi tutulmamalıdır. Bu günahtır, yazıktır. Avrupa’da kızlık zarı kanaması ve ilk gece ile ilgili tabular veya kaygılar yoktur. İlk gece yanlış ve defolu başlayan bir evlilik genellikle bütün bir ömür boyu aynı şekilde devam edecektir. Türkiye’de cinsellik bir ‘sınav’, erkeklik ve bekaretin bir ispatı gibi görülmektedir. Bu ülkede erkeklerin yaklaşık %70′inde, kadınların ise %80′inde cinsel sorunlar varsa, bunun nedeni yanlış cinsel mitlerdir ve bunun artık yıkılma vakti gelmiştir” şeklinde konuştu.

    Halka yanlış anlatılıyor
    Kızlık zarının ve ilk gecenin, halka yanlış anlatılan ve insanları yanlış beklentilere itilen bir konu haline getirildiğini vurgulayan CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Anormal bir kızlık zarı olabilir, bunlar çok nadir görülür. Genellikle kızlık zarları aynıdır. Ben 13 yıllık meslek hayatımda binlerce hasta gördüm. Bu hastalarımla yaptığım çalışmalarda kızlık zarının, yırtılmayacağına, kanamayacağına veya acımayacağına dair bir beklenti oluşturduğumuzda bunun gerçekleştiğine tanık olduk. Toplum olarak bizler kızlık zarının kanayacağına inandığımız ve kendimizi kan görmeye şartlandırıldığımız için bu gerçekleşiyor” diye konuştu. Dr. Keçe, özellikle genç kızların kabusu haline gelen ‘ilk gecede’ çiftlerin ve ailelerinin kızlık zarının kanamasını beklemesinin gelin ve damat üzerinde korkunç bir baskı meydana getirdiğinin altını çizdi. Bu gerginliğe birde düğün öncesi ve sonrası gerilimlerinde eklenmesiyle çiftin gerdek odasına oldukça gergin bir halde girdiğini anlatan Dr. Keçe, bu psikolojik baskı ortamı içerisinde ideal cinsel ilişki şartlarının oluşmadığını ve bunun sonucunda da geline büyük acılar yaşatan kanamaların ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; şöyle devam etti: “Evlenmeden önce gelin ve damadın gerginlikleri yavaş yavaş artmaya başlar. ‘Senin annem şunu istedi, benim babam şöyle dedi’, takılar, hangi evde oturulacağı gibi tartışmalar gelin ve damadı gerginleştirir. Bu gerginlik düğün gününe sirayet eder. Düğün günü herkes normal giyinmişken gelin ve damat farklı kıyafetler içindedir. Herkesin gözü gelin ve damadın üzerindedir. Normal hayatta bile her zaman yaptığımız işi yaparken bütün insanlar bize baksa tedirgin oluruz. Düğünlerde, kavga gibi olay çıkarmak bizim millet olarak en kötü alışkanlıklarımızdandır. Bu gerginlikler arasında gelin ve damat gerdeğe girer. Bu kez yatak odasına girdikleri andan itibaren farklı bir gerilim başlar. Kapıda kan görme beklentisiyle nöbet tutanlar vardır. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için bekler, çünkü bu namus meselesi olarak algılanır. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler, kan damadın erkekliğin ispatıdır. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış, sağdıçlık kurumun ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını bilemeyen çift iyice gerilmiştir. Erkek hep şunu düşünür, ‘ya sertleşmezse’, ‘ya ben içeriye girmeden inerse’ diye. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz korkularından biridir. Erkeğin bütün düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını veya endişelerini anlayacak durumda değildir. Çünkü dışarıda bekleyenlere karşı kendini ispat etmek zorunda hisseder. Bu nedenle erkek, karısı tam olarak hazırlanmadan, onun duygularını okşamadan, uzun bir ön sevişme yapmadan direkt ilişkiye girer. Bu arada erkeğin kafasında, ‘biraz sonra sevdiğim kadının canı yanacak, kan gelecek’ düşüncesi de vardır. Hiç bir erkek sevdiği kadına bunu yaparken rahat olamaz. Kadın ise biraz sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun sonucunda bir tarafı yırtılacak, delinecek, kanayacak, canı yanacak diye korkar. Çok ilginçtir gelin bir taraftan da ‘ya kanamazsa’ diye endişelenir. Çünkü kan olmadığı zaman da en iyi ihtimalle doktora götürülecek, aşağılanacak, dövülecek, belki töre gereği öldürülecektir. Kadının durumuna bakar mısınız? Kanasa bir dert, kanamasa ayrı bir dert. Bu şartlarda kadının, kendini rahat bırakmasını, haz almasını, yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse, kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Ve sanki bu kadermiş gibi, sanki Tanrı’nın bir emriymiş gibi algılandığında da toplumsal bir beklenti haline gelir’ dedi. İlk gece rahat ve huzurlu olan, yeterli ön sevişme yapan, kasılma ve gerginlik yaşamadan birlikte olan çiftlerin de nadir olarak var olduğunun altını çizen CİSED Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bazı çiftler ilk gece rahat oluyorlar, kanama ve ağrı gibi sorunlar yaşamıyorlar. Ancak bu kez de, erkeğin kafasında ‘acaba bu kız daha önce başka biriyle ilişkiye mi girdi?’ diye bir korku meydana geliyor ve eşini doktora götürüyor. Çünkü normalde olması gereken bu duruma alışık olmayan veya beklemeyen çiftin kafası karışabiliyor” ifadesini kullandı.

    Kızlık zarı doğuştan esnek ve deliktir
    Kızlık zarının genellikle doğuştan esnek ve delik olduğunu söyleyen ve bunun kanıtı olarak da kadının adet görmesini gösteren CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İdeal şartlar altında ilk gece normal bir kızlık zarı kanamaz, ağrı ve acı yapmaz. Ancak kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Penis ve vajinanın görevi neslin devamını sağlamak için birleşmektir. Yemek yerken kuru kuruya bir lokmayı çiğnemeden yutmaya çalışırsak boğazımızı tahriş etmez mi? Kızlık zarının acıması ve kanamasının en büyük nedenlerinden biri yanlış beklentilerle yapılan yanlış işlemlerdir. Bu nedenle ideal şartlar altında cinsel ilişki öneriyoruz. İdeal şart nedir? Erkek acele etmeyecek, karısının duygularını ve bedenini uzun uzun okşayacak, kadın kendini kasmayacak ve ıslanması tam olduğunda cinsel ilişkiye girilecek. Normal bir kızlık zarı ideal cinsel birleşmede yırtılmaz, delinmez ve kanamaz. Hafif bir açılma olur, bu da dışarıdan anlaşılmaz ve gelip geçer. Kasılmış bir vajinaya penis girdiğinde acı yapar. Kadın rahat, huzurlu, gevşemiş, ıslanması tamamlanmış, penis acele etmeden girmiş ise bunda hiç bir sorun çıkmaz. Yüzlerce, binlerce vaka ile bunu kanıtladık. ‘Vajinismus’un Üstesinden Gelmek’ adlı kitabımızda bunları detayları ile anlattık” dedi.

    İlk gece için tavsiyeler
    İlk gecenin kanamasız ve acımasız atlatılmasın mümkün olduğunu altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; çiftlere şu önerilerde bulundu: ‘Her iki cinste de ilk gece korkusu veya sorunları yaşanabilir, bu normal ve doğal bir durumdur. Ancak yukarıdaki bilgilerin ışığında öncelikle rahat olmaya, gevşemeye çalışın. Düğün öncesi ve sırasında yaşanan gerginlikleri bir tarafa bırakın. Cinsel ayıp, yasak veya günah olmadığı gibi, mahrem ve özel bir konudur, bu nedenle mahremiyetinize önem verin. Kendinizi rahat hissetmiyorsanız güzel bir duş alarak veya masaj yaparak daha fazla rahatlamayı deneyin. Bütün bunlara rağmen gerginliğiniz devam ediyorsa o gece yapmak zorunda değilsiniz. Ayrıca düğün ve evlilik telaşı ile cinsel ilişki isteğinizde de azalma olabilir, bu nedenle korkularınız daha fazla ön plana çıkabilir. Erkek acele etmemelidir, karısının duygularını ve bedenini uzun uzun okşamalıdır, ona güzel sözlerle iltifatlarda bulunmalıdır. Kadın ise kendini kasmamalı ve ıslanması tam olduğunda cinsel ilişkiye girmelidir. Normal bir kızlık zarı yukarıda bahsettiğimiz ideal şartlar altında ilk cinsel birleşmede yırtılmaz, delinmez, patlamaz, kanamaz, ağrı ve acı yapmaz. Hafif bir açılma olur, bu da dışarıdan anlaşılmaz ve gelip geçer. Belirli bir süre içinde cinsel ilişki olmaz ise, hiç çekinmeden bir doktora başvurabilirsiniz.’

    Bir başvuru kitabı: Vajinismus’un Üstesinden Gelmek
    CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe’nin yazdığı, “Vajinismus’un Üstesinden Gelmek” isimli kitapta çok konuşulacağa benziyor. Keçe, kitabında çiftlere, savunma mekanizmalarını ve diğer engelleri ortadan kaldırarak, sevgi ve paylaşmaya dayanan cinsel ilişkiyi ve aşkı ifade etmeyi öğretiyor. Çünkü Dr. Keçe, cinsel terapilerin genel amacının, kadın veya erkek olarak kişinin kendi cinsel kimliğini kabul etmesine, cinsel kimliğine uygun ve etkin davranışlar göstermesine, çiftlerin cinsel iletişimlerinin kalitesini arttırmalarına ve ilişki içinde kendilerini rahat hissetmelerine yardım etmek olduğunu düşünüyor. Kitabında kadınlarda vajinismus hastalığının, yani cinsel ilişkiye girme korkusunun psikolojik ve organik nedenlerinin yanı sıra tedavi seçeneklerini de sıralayan Dr. Keçe, kızlık zarıyla ilgili de binlerce yıllık tabuları yıkacak yeni ve ilginç iddialara yer veriyor. Vajinismus’un Üstesinden Gelmek adlı kitabının alanında ilk ve mutlaka okunması gereken bir başyapıt olduğunu söyleyen CİSED Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; başta vajinismus sorununu yaşayan çiftler, vajinismus olmaktan endişe duyan genç kızlar, çocuklarının vajinismus olmaması için neler yapılması gerektiğini öğrenmek isteyen ebeveynler olmak üzere; cinsel terapistlere, cinsel danışmanlara, medya mensuplarına ve konuyla ilgilenen herkese sesleniyor. Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; hastalar için oku ve iyileş; cinsel terapistler, hekimler, psikologlar ve psikolojik danışmanlar için oku ve iyi et; anne ve babalar için oku ve çocuğunu vajinismustan koru; genç kızlarımız için oku ve vajinismus olma; medya mensupları içinse oku ve vajinismus hakkında doğru bilgilendir mantığı hazırlanmış bir başvuru kaynağıdır. Cinsel Terapide Dr. Keçe Modeli’ne göre tedavi yaklaşımlarını anlatan Vajinismus’un Üstesinden Gelmek; vajinismus sorunu yaşayan kadınların eşleriyle birlikte sorunun üstesinden nasıl gelebileceklerine odaklanmış bir rehber kitaptır, büyük bir bilgelikle ve empatiyle yazılmış bir başucu eseridir, herkesin anlayabileceği bir üslupta yazılmış bir cinsel tedavi kitabıdır. Özellikle normal yapıdaki kızlık zarı ideal şartlar altında ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında; kanamaz, yırtılmaz, delinmez, patlamaz, ağrı ve acı yapmaz iddiasının işe yararlılığını kanıtlayan tavsiyeler ve vaka örnekleriyle doludur’ dedi.

    Her 10 kadından biri vajinismus
    Vajinismusun bir erteleme ve kaçınma hastalığı olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajinismus; cinsel ilişkiye girme denemelerinde hafif bir kasılmadan tüm vücutta bir kasılmaya, endişe, korku, tiksinme ve panik haline, bacakların açılmalarını engelleyecek boyutlarda sıkıca kapatılmasına veya elle eşi itmeye kadar değişik şekillerde ortaya çıkabilir ve çaresizlikle yaşanır. Ülkemizde her 10 kadından birinde görülen vajinismus; kişinin kendisinin umutsuz olduğuna yürekten inandığı psikolojik kökenli bir hastalıktır’ dedi.

    Vajinismus Araf’ta kalmaktır
    Araf inancının bazı din ve mezheplerin ahiret kavramlarında yer aldığını, kötülerin ve iyilerin nihai ahiret mekânları arasında olduğuna inanılan bir yer olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajinismus Araf’ta kalmaktır. Çünkü vajinismus hastaları evlendikten sonra artık kız değildirler, ancak tam bir kadın da olamamışlardır. Kızlık ve kadınlık arasında kalmışlardır. Onların Araf’ı da budur. Tamamlanmamış bir evlilik; yaşanan her anı sıkıntı veren ama aynı zamanda da ‘bir gün belki’ umudunu taşıyan bir süreçtir. Zamana bağımlı olmayan bir noktada duran hasta için arada kalmak; değişen, dalgalanan ve farklılaşan eşe ve kendi içindeki fırtınalara karşı her geçen gün azalan bir dirençtir. Adeta Araf’ta tek başına ve pusulasız konuşan hasta, ilk gece neyse, son gece de o olma iddiasında ve konumundadır. Yani vajinismus bir cehennem kadar vardır ve bir cennet kadar yoktur’ dedi.

    Kendini doğrulayan kehanet olarak vajinismus
    Uygun olmasa da herhangi bir beklenti oluştuğunda, kişilerin beklentileri ile uyumlu hareket etmeye çalıştıklarına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Yazgı çağırma, sakınan göze çöp batarmış, kırk gün deli dersen deli olur, ben sana demiştim türünden ifadelerin işaret ettiği kendini doğrulayan kehanet kavramına göre; doğru ya da yanlış herhangi bir inanç veya beklenti, bu tanımlamayı doğrulayacak yeni bir davranış ortaya çıkarmakta ve bu olayın sonucunu veya kişinin davranışını etkilemektedir. Sonuçta, beklentiler gerçek olur. Sonuçta, sanki sihirli bir güç sayesinde beklenti doğrulanır. Örneğin, bir kişiyi suçlu diye nitelemek ve ona bu şekilde davranmak, suçlu olduğu beklentisine karşılık kişinin içindeki suçlu davranışları ortaya çıkarmasına neden olabilmektedir. Bir başka örnekte; eşiyle cinsel ilişkiye girdiğinde eşinin ona zarar vereceğini, ağrı ve acı duyacağını düşünen ve buna inanan bir kadın cinsel ilişkiyi ret eden bir davranış sergileyecektir. Buradaki süreç, gerçek olduğuna inanılan şeylerin gerçekleşmesi olarak açıklanabilir. Bu süreçte hasta eşinin nasıl davranacağına ilişkin bir beklentiye girmekte, eşine karşı bu beklentiye uygun bir tutum sergilemekte ve eşi de onun tutumuna uygun davranışlar geliştirmektedir. Böylece bilimsel olarak başlangıçta gerçekliği olmayan bir şey gerçekleşmiş olmakta, cinsel ilişkiye girilememekte veya ilk gece ağrı, acı ve kanama olabilmektedir’ dedi.

    Vajinismusun tedavisi: Cinsel terapi
    Vajinismusun her zaman %100 tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ve kader olmadığını söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajinismus cinsel terapist tarafından cinsel terapi ile tedavi edilebilir. Hipnoz destekli, içgörü yönelimli ve eğitime dayalı yoğunlaştırılmış holistik psikoterapi ve evlilik terapisi tekniklerinin de yer aldığı cinsel terapinin süresi hastalığın şiddetine göre birkaç seanstan 10-12 seansa kadar değişebilir’ dedi.

  • Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor

    Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor

    Cinsel açıdan kendilerini yeterince tanımayan kadınların çok sık olduğu ülkemizde, evli olduğu halde yıllarca Cinsel ilişkiye giremeyen kadınlarımız da var. Cinsel ilişkiye girememe korkusu olarak tanımlanan, bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismus ile ilgili Cinsel Sağlık Enstitüsü 4500 kişi üzerinde bir anket çalışması yaptı. İşte açıklamalarıyla Türkiye’de gündem yaratan Cinsel Sağlık Enstitüsü’nün Vajinismus Bilgi Anketi’nden çarpıcı başlıklar ve merak edilenler:

    Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor
    Cinsel ilişkiye girememe şikayeti ile başvuran ve vajinismus tanısı ile Cinsel terapi sürecine alınan hastaların ortak davranış özelliklerinin saptanması ve zamanla kendilerini başka insanlarla karşılaştırırken olumsuz yönlerini görmeleri hipotezi ile hazırlanan Vajinismus Bilgi Anketi ile yaptıkları çalışma ile vajinismuslu kadınların ortak özelliklerini belirlediklerini söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak 4500 kişi üzerinde yaptığımız anket çalışması ile, vajinismusu olan kadınların %55′nin cinsel konularda bilgi düzeylerinin düşük olduğunu, %85′nin ilk geceden çok korktuklarını, %40′nın görücü usulüyle evlendiklerini, %45′nin kendi bedenlerini beğenmediklerini, %40′nın ailesine bağlı olduğunu ve %40′nın da eşinin kendisini terk edeceğini düşündüğünü ortaya çıkarttık. Vajinismus hastalarının %45′inde cinsel isteksizlik, %25′inde orgazm olamama, %20′inde cinsel tiksinti bozukluğu, %20′inde sosyal fobi, %15′inde panik atak, %35′inde anksiyete, %20′inde depresyon ve %15′inde yükseklik korkusu olduğunu tespit ettik. Ankete katılanların %45′i 1’2 yıldır, %30′u ise 3’4 yıldır bu hastalığı yaşadıklarını ifade ettiler’ dedi.

    Vajinismus hastaları hocalara ve medyumlara başvuruyor
    Yaptıkları çalışmada vajinismus hastaları için cinselliğin ayıp, günah, yasak olarak değerlendirildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Ayrıca ankete katılanların %45′nin tedavi için hocalara ve medyumlara başvurması da çok çarpıcı bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Bu da hala nereye ve kime başvuracağını bilmeyen binlerce vajinismuslu hastamızın var olduğudur’ dedi.

    Kadınların korkulu rüyası
    Vajinismusun; henüz ülkemizde fazlaca bilinmeyen ama sık görülen ve sayısı her geçen gün artan, yatak odalarında her gece hayatlarının en büyük korkusunu yaşayan ve cinsellikleri bir kâbusa dönüşen kadınların hastalığı olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Çöp kutusuna bir arada atılmış çeşitli hastalıklardan oluşan vajinismus; tıpkı deprem gibidir, onu anlamalı ve felsefesine saygı duyulmalıdır. Kişinin kendisinin umutsuz olduğuna yürekten inanması durumu olan vajinismus; tıpkı aşk gibidir, tam olarak tanımlanamasa da çaresizlikle yaşanır. Vajinismusu olanlar iki yönden talihsizdir. Sadece fiziksel bir hastalığa sahip olmakla kalmayıp, bu konuda aşırı kaygı, saplantı ve kötümserlik içine de gömülmüşlerdir. Bu açıdan bakıldığında kadınların korkulu rüyasıdır’ dedi.

    Vajinismus nedir?
    Yurt dışındaki cinsel terapi ve seksoloji kitapları incelendiğinde; vajinanın girişindeki kasların istem dışı kasılarak cinsel birleşmenin acılı veya imkânsız olarak algılanmasına vajinismus denildiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ’13 yıllık hekimlik hayatımda gördüğüm yüzlerce vajinismus hastası bana bu tanımın çok doğru olmadığını gösterdi. Çünkü vajinismusta başta vajina etrafında olmak üzere tüm vücutta bir kasılma, endişe, korku, tiksinme ve panik hali olur, hasta bacaklarını açılmalarını engelleyecek boyutlarda sıkıca kapatır ve elleriyle eşini iter. Kızlık zarlarının çok kalın ya da vajinalarının çok dar olduğunu düşünebilen bu kadınlar oluşan acı beklentisi sonucunda kendilerini savunma ve koruma çabaları içine girerler. İşte buna vajinismus denir. Doğru olan bu tanının konması için bozukluğun sürekli ya da yineleyici bir biçimde görülmesi gerekir’ dedi.

    Bir korku refleksi
    ‘Ya acırsa’ diye korkan kadınların cinsel ilişkinin gerçekleşmesine izin vermediğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘İstemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışındaki kasılmalar bilinçdışından köken alan vajinal bir refleks olduğu kadar, ilkel ve bedensel bir korku refleksidir. Bu refleks penisin veya başka bir cismin, tampon, doktor parmağı, hatta hastanın kendi parmağının bile vajinaya yaklaşması veya eşin cinsel ilişki için pozisyon alması sonucu tetiklenebilmektedir’ dedi.

    Kızlık zarı delinmez ve patlamaz
    Gerçekte cinsel ilişki sırasında vajinanın esnemesinin ve genişleyebilmesinin büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajina yani kadın cinsel organı, ilişki sırasında erkeğin penisinin büyüklüğü ya da küçüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak genelde dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bu sağlıklı ve normal bir durumdur. Vajina esneyebilen, genişleyebilen ve uzayabilen bir organdır yani vajinismus, genital organların anormalliğinden dolayı değildir. Bazı kadınlar, vajinalarının penisin giremeyeceği kadar dar olduğunu hatta böyle bir deliğin olmadığını bile düşünürler. Vajina kasları kasıldığında ve vajina deliğinin içine hiçbir şeyi alamayacak bir görüntü verdiği durumlarda hasta için cinsel birleşme çok zor bir hal alır. Yani genital bölge tamamen normalken bu endişeler tamamıyla yanlıştır. Çünkü anatomik olarak normal olan bir kızlık zarı kanamaz, delinmez, patlamaz, yırtılmaz ve normal şartlar altında cinsel ilişki ağrı yapmaz, acı yapmaz. Sadece zarda açılma olur. Ağzımızın içini döşeyen epitel doku vajinanın içiyle aynıdır. Nasıl ki kuru bir ekmeği çiğnemeden, tükürüğümüzle ıslatmadan yutmaya çalıştığımızda boğazımız kanarsa, acırsa, vajinanın içine de kuru kuruya penis sokulmaya çalışılırsa, ağrı acı ve kanama olur. Yani kadın rahatsa, kendini kasmaz ise, sulanması tam olmuş ise ilk gecede yüzüncü gece de ağrı, acı ve kanama olmaz. Çünkü vajinanın görevi penisi içine almak ve neslin devamını sağlamaktır. Vajina bu görevini yaparken neden sorun yaşansın? Gözümüzde görme işlemi sırasında ağrı, acı veya kanama oluyor mu? Ama gözümüze toz girse ve biz ovuştursak ağrı, acı ve kanama olabilir. Bu normal dışı bir durumdur’ dedi.

    Erkek evliliğini bitirmeye zorlanabiliyor
    Ailelerin vajinismus durumunu bilmelerinin işi içinden çıkılmaz bir hale getirebileceğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Ailelerin ilk geceye ait deliller istemeleri, ya da -hala çocuğunuz olmuyor mu?- şeklindeki soruları çiftin durumu zora sokar. Ailelerinden sürekli baskı ve aşağılanma görebilirler, genellikle kadın suçlanır ve erkek evliliğini bitirmeye zorlanabilir’ dedi.

    Neden çoğunlukla psikolojik kaygılar
    Vajinismusun nedenleri arasında psikolojik kaygıların ağırlık kazandığının altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Kız çocuklarına öğretilen veya irademizin bilinçdışımıza kodladığı -cinsellik kötüdür-, -kızlık zarı çok değerli ve korunması gereken bir şeydir- düşünceleri bu problemin ortaya çıkmasında önemli bir yer tutar. Bazen neden cinsel bilgi eksikliği, basit bir utanma ve cinsel duygulardaki baskılanma olabilir. Bazen de altta yatan neden özellikle çocukluk dönemindeki travmatik bir yaşantıdır. Bu durumda geçmiş de yaşanmış taciz gibi travmatik olayların bilinçdışına itilen bugünkü izdüşümleri ve etkileri gibi daha karmaşık içsel çatışmalar, yanlış kalıplar ya da zorlamalar beden-zihin bütünlüğünü bozup vajinismusa neden olabilir. M. Ericsson’un dediği gibi defolu bir öğrenme ve kabullenme vardır.

    Sağdıçlık kurumunun yerine yeni kurumlar inşa edemedik
    Ülkemizde kadınlardaki cinsel problemlere adanmış basılı materyalleri ve bireyin kendi başına kullanabileceği yazılı materyalleri bulmanın oldukça zor olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Bu nedenle bu sahada yapılacak cinsel eğitim ve sosyal hareket serbestîsine hiç olmadığı kadar fazla ihtiyacımız vardır. Çünkü sağdıçlık kurumunun içini boşalttığımızdan beri; penis girişine katlanamama veya özel zorluklar yaşama anlamına gelen vajinismustan şikâyetçi olan kadınların sayısında hızlı bir artış söz konusudur. Bu nedenle Evlilik Öncesi Cinsel Danışman ve Rehberlik hizmetleri yasal düzenlemelerle zorunluluk haline getirilmelidir. Ayrıca yarınlarımızın geleceği gençlerimiz içinde anaokulundan başlayan bir Cinsel Eğitim ve Ergenlik Öncesi Cinsel Danışma ve Rehberlik hizmetleri de yasal olarak düzenlenmelidir. Son olarak Anne-Baba ve Eş Eğitimleri de ülkemizin yapı taşı olan ailelerimizin sağlıklı ve mutlu olması için mutlaka verilmelidir. Ülkemizde bu hizmetleri verecek kurumlar vardır’ dedi.

    Her 10 kadından biri vajinismus yaşıyor
    Vajinismusun görülme sıklığı ilgili rakamların büyük farklılık göstermesine rağmen, söylenenden daha sık ortaya çıkıyor olmasının muhtemel olduğunun altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Yurtdışı yayınlarda cinsel terapi kliniklerine başvuran kadınlardaki vajinismus oranlarının %12 ve %17 arasında değiştiği rapor edilmiştir. Kanada ve İrlanda’da yürütülen çalışmalarda daha yüksek oranlardan bahsedilmiştir. Rasgele örnekleme ve yapılandırılmış görüşme metotlarının kullanıldığı Cinsel Tıp Enstitüsü Vajinismus Bilgi Anketi, Türkiye’de her 10 kadından birinin vajinismus sorunu yaşamakta olduğunu göstermiştir. Bu durum vajinismusun ülkemizde cinsel terapi merkezlerine başvuran kadınlar arasında en sık rastlanan şikâyetlerden biri olduğunun bir kanıtıdır. Yani başvuranların %60′nı vajinismus oluşturmaktadır. Tanı kriterlerine ve kadınların jinekolojik muayene veya cinsel terapi alma istekliliğine bağlı olarak vajinismus görülme sıklığı değişebilir. Tedavi arayışı olmaksızın kısmi ya da durumsal vajinusmus yaşayan kadınların sayısı bilinmemektedir ve bu sayı kanaatimce klinik örneklere nazaran genel nüfusta daha yüksek olabilir. Çünkü vajinismusun yaygınlığı düzgün bir şekilde belgelenememektedir. Ölçümler, kullanılan tanımlamalara, örneklemedeki kişilerin yaşına, raporlama çeşitlerine göre oldukça değişkenlik gösterebilmektedir. Buna ek olarak, kadınların yardım isteme davranışını ortadan kaldıran, ayıp, yasak, günah, utanç verici ve durumun mahremiyetine ilişkin düşünceler de oldukça yaygındır. Türk kültüründeki cinsel değerler, cinselliğin anlamı, cinsel ilişkinin tanımı, cinsel işlev bozukluğunun algılanması gibi bazı özelliklerde bu yüksek görülme sıklığında rol oynar’ dedi.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim

  • Selülit Yakma Yöntemleri

    Selülit Yakma Yöntemleri

    Uzman Dr. Nihat Dik, kadınların özellikle yaz aylarında korkulu rüyası olan selülitten kurtulmanın, yaz ayına girmeden alınacak küçük önlemlerle mümkün olduğunu belirterek, selülitleri önlemek için 37 altın öneriyi şöyle sıraladı:

    1. Sabah kalkar kalkmaz ve akşam yatmadan önce ılık su içine limon sıkıp için.

    2. Televizyon karşısında ya da kitap okurken atıştırmayın.

    3. Azar azar ve sık sık yemeyi tercih edin, asla aç kalmayın. Dengeli ve düzenli beslenmeyin, tek tip gıda tüketiminden vazgeçin.

    4. Asla çok düşük kalorili ve şok diyetler uygulamayın.

    5. Kahvaltınızı kuvvetli akşam yemeğinizi çok hafif yemeyi tercih edin.

    6. Soya lesitini (PPC) içeren kremler kullanın.

    7. Bol su için. Öğünlerden 30 dakika önce 1-2 bardak su için. Yemek sırasında ise su içmeyin.

    8. Tuz tüketimini azaltın.

    9. Kese yapın, sıcak ve soğuk duş alın.

    10. Çay, kahve, kola, soda, meşrubat ve alkol tüketimini azaltın.

    11. Taze sıkılmış meyve suları ve bitki çaylarını tercih edin.

    12. Haftada 4- 5 gün 30-45 dakikalık tempolu yürüyüş yapın.

    13. Yüksek topuklu ayakkabılar ve dar giysileri tercih etmeyin.

    14. Meyvenizi yemek aralarında yemeyi tercih edin.

    15. Porsiyonlarınızı azaltın.

    16. Yemekten hemen sonra dişlerinizi fırçalayın.

    17. Sakız çiğnemeyin, çok çabuk acıktırır.

    18. Kullanmak istediğiniz cihazların hangi tip selülit için olduğunu ve selüliti giderme yöntemini mutlaka öğrenin.

    19. Elma, armut ve bunun gibi meyveleri lifli oldukları için kabukları ile yiyin.

    20. Beyaz ekmek yerine, kepek ekmeği tercih edin.

    21. Süt, peynir, yoğurt gibi ürünlerin light olanını tercih edin.

    22. Doğal şeker yerine, tatlandırıcılar kullanın.

    23. Sofranızdan yeşil sebze ve meyveyi eksik etmeyin.

    24. Kırmızı et yerine beyaz eti tercih edin.

    25. Katı yağlar yerine, zeytinyağı kullanın.

    26. Kızartma yerine ızgara buğulama, haşlama ya da fırında pişirme gibi yöntemler uygulayın.

    27. Yağlı şekerli ve unlu pastane ve bakkaliye ürünlerinden kaçının.

    28. Kuruyemiş sakatat şarküteri ürünleri sos ve kremalardan uzak durun.

    29. Dolaşımı engellediği ve oksijen oranını azalttığı için sigara
    içmeyin.

    30. Düzenli egzersiz yapmaya özen gösterin.

    31. İdeal kiloda olduğunuz günlerinizdeki bir resminizi buzdolabına
    yapıştırın.

    32. Akşam yemeğini çok geç saatlerde yemeyin.

    33. Selülitli bölgeye mutlaka masaj yapın.

    34. Çok hızlı yemeyin.

    35. Yediklerinizi mutlaka not edin.

    36. Haftada bir gün tartılın.

    37. Kendinizi çok sevin ve asla umutsuzluğa kapılmayın…