Etiket: kadin

  • Gelin ve Damatlara Düğün Öncesi Uyarılar!

    Gelin ve Damatlara Düğün Öncesi Uyarılar!

    İşte o gün geldi çattı! Evinizi, düğün yerinizi, müziği ve pek çok şeyi ayarladınız. Sıra geldi önemli ayrıntılara…

    Gelinlik seçimi
    Gelinlik seçimi yaparken uzun boylu bayanlar dar ve kabarık gelinlikleri, kısa boylu bayanlar ise fazla kabarık olmayan gelinlikleri tercih etmeliler. Kilo sorunu olan kadınların omuzları açık olan gelinlikleri seçmemeleri gerekir. Eğer minyonsanız duvağınız uzun olsun ki, daha uzun görünün.

    Gelin makyajı
    Gelinlerin en özel ve güzel gününde makyajları sade ve doğal güzelliğini ortaya çıkarak şekilde olmalıdır. Gözler için suya dayanıklı maskara, siyah ya da kahverengi göz kalemi (gözlere sade bir görünüm verir), çok yoğun olmamak kaydıyla far, hafif allık ve hafif parlaklık veren bir ruj (pembe ya da gül rengi) doğal güzelliğinizi ortaya çıkaracaktır.

    Çok koyu renklerden ve ağır makyajdan kesinlikle kaçınmalısınız. Bir gelin duru güzelliğe sahip olmalıdır.

    Önce duvak sonra saç
    Gelinler önce duvak seçmeli sonra saç stillerine karar vermeli… Eğer duvağınız çıkarılacaksa kuaförünüzün annenize ve damada nasıl çıkarılması gerektiğini söylemesi gerekir.

    Son hazırlıklar
    Düğün hazırlıklarının tören tarihinden en az 1 hafta öncesine kadar organizasyonunun bitmesi gerekir. Masa düzeni, süslemesi, müzik seçimi, fotoğraf ve video prodüksiyon hizmetleri gibi işler asla son günlere kalmamalıdır.

  • Suda Doğum Hakkında Bilgiler

    Suda Doğum Hakkında Bilgiler

    Uzmanlar, dünyada çok yaygın olmasına rağmen Türkiye’de sayılı kamu ve özel hastanesinde uygulanan suda doğumun ayrıntılarını ve yöntemin ayrıntılarını anlattı…

    Anne adaylarının ‘ben yüzme bilmem’ kaygısıyla küvete girdiklerini belirten Op. Dr. Özlem Uzunlar, bebeklerin doğdukları anda yüzmeye başladığını söyledi.

    Suda Doğum Ünitesi’nin 29 Kasım 2005′te Emine Erdoğan tarafından açıldığını dile getiren Zekai Tahir Burak Hastanesi hekimlerinden Op. Dr. Özlem Uzunlar, bu birimin Türkiye’de hizmet veren ilk kamu hastanesi olduğunu ifade etti.

    Suda Doğumun, Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 71 ülkede uygulandığını söyleyen Uzunlar, Türkiye’deki henüz yaygınlaşmadığını belirtti.

    Hastanede 2 suda doğum küveti bulunduğunu söyleyen Uzunlar, her bir suda doğum birimine günde bir tane hasta alabildiklerine vurgu yaptı. Doğum eylemi için 37 derece dezenfeksiyon koşullarına uygun, filtre edilmiş su gerektiğini dile getiren Uzunlar, “Şu ana kadar tam 503 bebeğin (haber yayına verildiğinde 508′e çıktı) suda doğdu.” dedi. Uzunlar, suda ilk doğan bebeğin 5 yaşına girdiğini ifade etti.

    Her anne adayı suda doğum yapamaz

    Her anne adayının suda doğum yapamadığına dikkat çeken Özlem Uzunlar, düşük riskli anne adaylarının tercih edildiğini, bunların da çok kilolu olmaması, tansiyon, kalp, astım, şeker hastalığı gibi hastalıkların bulunmaması şartı aradıklarını vurguladı.

    HIV (AIDS) virüsü, hepatit virüsü ya da aktif genital enfeksiyon taşıyan, ya da gebeliğinde çok sık idrar enfeksiyonu geçiren anne adaylarına da suda doğumu önermediklerini aktaran Uzunlar, “Bunun yanında bebekle ilgili faktörler de var. Ya da eşle ilgili faktörler de var. Mesela çoğul gebelik mevcutsa suda doğuma alamıyoruz. Bebeğin eşi önde geliyorsa, annenin suyu yani bebeğin suyu doğum eyleminden çok erken gelmişse ve gelen su berrak değilse suda doğuma alamıyoruz. Bebeğin de normal ölçülerde olması gerekiyor. Bebeğin 4 bin gram üzerinde olmasını çok fazla tercih etmiyoruz.” diye konuştu.

    Suda doğumun duyulmamış bir yöntem olduğunu, anne adaylarına doktorların tavsiye ettiğini söyleyen Uzunlar, “Uygun gördüğümüz gebelere, özellikle doğumdan korkma gibi bir eğilimi varsa normal doğuma teşvik etmek ve yüreklendirmek adına biz tavsiye ediyoruz. Çünkü çok büyük avantajları var. Bir kere doğum sancısını çok az hissediyor. Hastaların belden aşağı uyuşturularak yapılan doğumlardan bile daha az acı hissettiklerini gördük. İkinci avantajı, diğer normal doğum yöntemlerine göre doğumdoğum yapacak hanım için 90 dakika kadar kısaltabilmekte.” değerlendirmesini yaptı. eylemini ilk

    Bebek boğulmuyor mu?

    Anne ve baba adayları suda doğumda en çok ‘bebeğin suda boğulup boğulmadığını’ merak ettiğine dikkat çeken Uzunlar, “Bebek doğduktan sonra şöyle küçük bir tur atıyor. Bu arada aklınıza gelebilir, bu bebek boğulmuyor mu diye. Yeni doğanda ilk refleks, solunum refleksi, doğum kanalından çıktıktan sonra başlar. Ama bebek, anne rahmindeki suyla aynı ısıdaki başka bir suya geçiş yaptığında o ilk solunum refleksi uyarılmamış oluyor ve nefes almamış oluyor. Ta ki biz onu annenin göğsüne yatırana kadar. Bu durumda nefes almadığı için, bebeğin su yutma gibi bir tehlikesi kalmamış oluyor.” bilgisini verdi.

    Anne adayları: “Ben yüzme bilmiyorum”

    Suda doğum öncesinde anne adaylarıyla ilginç diyaloglar yaşandığını vurgulayan Özlem Uzunlar, şu ilginç olayı anlattı: “Bir tane gebemiz gayet uygundu. Teklif ettiğimde ‘hayır ben yüzme bilmiyorum’ falan dedi. Annesi de ‘kızım bu bir küvet, denizde yüzecek halin yok’ gibi şeyler söyledi. Sonra ortamı kendisine gezdirip, anlayınca bu tür bir korku yapmadı. Kendisi sağlıklı bir şekilde doğumunu yaptı ve bebeğini kucağına alıp gitti.”

    Adım adım suda doğum

    – Öncelikle anne adayına anlatılıyor.

    – Annenin tansiyonu ölçülüyor, şeker kontrolleri ve bebeğin iriliğine bakılıyor.

    – Aktif doğum eyleminin başında doğum açıklığı yani 5 cm olduğunda anne suya alınıyor.

    – 37 derece suda annede gerilmeyi engelleyen, sakinleştirici endolfin hormonları salgılanıyor.

    – Annede kan akımının artmasına neden olan bu eylemlerle bebeğin daha iyi oksijen almasına yardımcı oluyor ve en az ağrıyla doğumu yapıyor.

    – Doğum su içerisinde gerçekleşiyor.

    – Göbek kordonu hiç klemplenmeden bebek suda yüzdükten sonra alınıp anneye veriliyor.

  • Balayı sistiti cinsel hayatınızı etkilemesin

    Balayı sistiti cinsel hayatınızı etkilemesin

    Yaz aylarının gelmesi ile birlikte düğünlerin artması yeni evli çiftlerde sıkça görülen bir sağlık problemi olan balayı sistitinin de artmasına sebep oldu. Yeni evli çiftlerin ilerleyen cinsel yaşamlarıyla ilgili süreçlerde belirleyici etkisi olan balayı sistiti konusunda, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) yeni bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratan CİSED’in basın açıklamasından işte çok çarpıcı başlıklar:

    İlk cinsel ilişki öncesi veya hemen sonrasında idrar yapın
    Yeni evli çiftlerin yaşamında her zaman keyifle ve güzelliklerle anılacak bir gün olan balayının, idrar kanalı enfeksiyonu olan sistit nedeniyle çileye dönüşebileceğine dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Balayı sistiti; ilk cinsel ilişkilerini evlilik sonrası balayında yaşayan bayanlarda uzun ilişki süreleri ile birlikte vajinanın hemen önünde ona bitişik olarak yer alan, üretra olarak da bilinen dış idrar yolunun tahriş olmasıyla ortaya çıkar. Ülkemizde evlilik öncesi cinsel ilişkinin genellikle özgürce yaşanamaması nedeniyle, yeni evli çiftler evlilikle birlikte ilk defa yaşayacakları cinselliği balayı olarak tanımlanan ilk günlerinde hem sayı olarak fazla, hem de süre olarak uzun yaşamaktadırlar. Bunun doğrultusunda da yaşanılan aşırı cinsellik sürtünmeye ve dolayısıyla da üretrada tahrişe neden olabilmektedir. Cinsel ilişki ile zaten tahriş olmuş olan idrar kanalı da bakterilerin kolayca yerleşip üreyebilecekleri uygun ortamı hazırlamaktadır. Yani balayında yapılan aşırı seks balayı sistitine sebep olabiliyor. Bu duruma, bir de yaz aylarında balayı için gidilen mekânların yeterince sağlıklı olmaması da eklenince balayı sistiti kaçınılmaz olmaktadır. Balayı sistitinin en sık görülen belirtileri ise; idrar yaparken yanma ve acıma hissi, sık ve ani idrara çıkma ihtiyacı, bulanık ve bazen pembemsi idrar rengi, karnın alt bölgesinde ağrı hissidir. Bu belirtilerin oluşması ilk olarak balayı sistitini akla getirmeli ve cinsel ilişkiye ara verilerek bir uzmana danışılmalıdır. Çünkü var olan enfeksiyonlar ile yaşanılacak bir cinsel deneyim cinsel ilişkiyi acılı hale getirebilmektedir. Bu durum ilk cinsel tecrübesini yaşamış olan kadının, çok şiddetli ağrılarla yüz yüze gelmesine sebep olmakla birlikte kadının cinsellikten uzaklaşmasına veya soğumasına da neden olabilmektedir. İlk cinsel deneyimini yaşayacak olan genç kadın, ilk geceye yönelik acıma-kanama gibi zaten var olan korkularını haklı çıkarmaya meyilli olmakta ve yaşanılan sistit nedeniyle cinselliğin acılı olduğu ve hep böyle devam edeceği yönünde bir kanıya saplanabilmektedir. İlk ilişkileri şiddetli bir ağrı ile yaşamak, sonraki ilişkilerinde de bu şekilde bir cinsel yaşama sahip olunacağı endişesine yönelik duygular ve hep ağrı olacağına dair korku nedeniyle cinsel ilişki sırasında vajen kuru kalabilir, yeterince zevk alınamayabilir. Tedavi edilmeyen ve ciddiye alınmayan balayı sistiti ileride cinsel isteksizliğe ve disparoni adı verilen cinsel ağrı bozukluğuna zemin hazırlayabilir. Bu nedenle balayı sistiti olasılığını azaltmak için cinsel ilişki öncesi ve hemen sonrasında idrar yapılmaya çalışılarak idrar kanalında var olabilen ya da cinsel ilişkiyle idrar kanalına doğru zorlanan bakterilerin dışarı doğru yıkanıp atılması sağlanabilir. Bunun için de bol sıvı içmek faydalı olacaktır. Cinsel yaşamı yeni başlayan kadının vajen ıslaklığını sağlaması çok kolay değildir. Vajen ıslaklığı için bazı kremler kullanılabilir. Çünkü kuru ilişki de, enfeksiyona neden olabilen etkenlerden biridir. Su bazlı kayganlaştırıcılar kullanılarak olası idrar kanalı tahrişi engellenebilir ve böylece balayı sistiti riski azaltılabilir. Tüm bu önlemlere rağmen balayı sistiti yine de olabilir, bu durum halinde bir uzmana danışmak ve tedavi önerilerine uymak, iyileşmek ve sonraki cinsel yaşam sağlığı için çok önemlidir.” dedi.
    Evlenmeden önce cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri alınmalı
    Evlilik ve balayı öncesi cinsel eğitim ve danışmanlık almanın, ilk cinsel deneyimlerde oluşabilecek sıkıntıları ve bunların getirebileceği cinsel problemleri ortadan kaldırabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri ve CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “Cinsellikle ilgili korkuların ve soğukluğun atılması noktasında kişinin temel cinsel eğitiminin olması çok önemlidir. Kişi eğer gerekli olan cinsel eğitime önceden sahipse karşılaşılan sorunları daha kolay ve kısa zamanda atlatabilir. Ama kişi eğitimsizse korkmaya devam edebilir ve var olan cinsel sorunları bir hayat boyu devam edebilir. İşte tam da bu sebeplerden dolayı, evlenmeden önce çiftlerin mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almaları önemlidir. Alınan cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleriyle çiftler; cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebilirler, cinsel mitlerini ortadan kaldırabilirler, bedenlerini ve haz noktalarının keşfedebilirler, evlilik sürecinde ihtiyaç duyacakları doğru bilgi ve materyalleri elde edebilirler. Buna ek olarak, karşılaşılabilecek olası cinsel sorunlarla ilgili daha bilinçli çözüm yolları bulabilmeleri açısından da bir cinsel danışmana başvurmak çok önemlidir. Ayrıca bütün bu durumlara ilaveten çiftlerde herhangi bir cinsel hastalığın bulunup bulunmadığının araştırılması ve fiziksel muayene sürecinden geçmeleri de çok önemlidir. Yani yeni evlenecek olan çiftlerin anatomik yapılarının cinsel yaşamlarıyla uyumlu olup olmayacağı tespit edilmelidir.” dedi.
  • Basen Eriten Diyet Listesi

    Basen Eriten Diyet Listesi

    Kadınların sık sık şikayet ettiği konuların başında olan kalça ve basen probleminiönleyecek özel bir diyet var. Amerikalı ünlülerin gözdesi haline gelen diyeti uygulamak oldukça basit. Yapacağınız tek şey aktar ya da büyük marketlerden malzemeyi temin edip, bir an önce başlamak.
    Kalça ve Basen Eritme Diyeti ile 6 haftada mucize sonuç

    Hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu vücudun alt tarafında toplanan yağlardan kurtulmak için çok özel bir diyete ihtiyaç var. Uygulayacağınız diyet her yerde kolayca bulup tüketeceğiniz gıdalardan oluşuyor. En önemlisi de oldukça ekonomik oluşu.

    Diyetin birinci dereceden etkilediği bölüm kalça ve basen, ardından da bacaklar geliyor. Kalça ve diz kapağı bölgesinde fazla kilo problemi olan kişiler, 6 hafta içinde etkili çözüme kavuşabiliyor. Diyet kayısı ve badem müslisi olarak tanımlanıyor.

    Diyet yapamayan kişiler ise vücutlarını şekillendirmek için estetik merkezlerinin yolunu tutuyor. Doktorlar, son yıllarda kalça düzeltme operasyonlarında büyük bir artış gözlendiğini dile getiriyor.

    Kalça ve Basen Eritme Diyeti Ana öğünler

    Pazartesi: Bir parça tavuk kanat ya da göğüs ızgara, yeşil salata ve bir meyve

    Salı: İki yumurtalı omlet, domates ve rendelenmiş havuçla tüketilecek

    Çarşamba: Bir çay fincanı büyüklüğünde yer tutan Spagetti ve bir meyve

    Perşembe: İnce dilimlenmiş bir tavuk göğsü. Haşlanmış havuçla servis yapılacak. Dilerseniz yanına haşlanmış brokoli de alabilirsiniz. Bir meyve

    Cuma: Ton balıklı yeşil salata. Bir adet katı pişmiş yumurta. Bir meyve

    Cumartesi: Bir parça hindi göğsü, mısırla karışık yeşil salata. Bir meyve

    Pazar: 3 dilim rosto edilmiş biftek, havuçlu brokoli salatası ve iki adet haşlanmış patates. Bir meyve

    • Sihirli karışım

    Hazırlayacağınız müslinin tadı oldukça leziz. İçeriğinde badem, kurutulmuş meyvalar ve tahıl gibi pek çok vücuda faydalı gıdalar bulunuyor. Hepsi bir araya getirildiğinde kalça bölgenizdeki yağları hızla eritip, sizi istediğiniz görünüme kavuşturuyor.
    Kalça ve Basen Eritme Diyeti Malzemeler:

    2 fincan yulaf tanesi

    2 fincan kırılmış fındık

    1 fincan buğday

    1 fincan çekirdeksiz kuru üzüm

    1 fincan ayçiçek tohumu

    1 fincan badem

    1 fincan ince kıyılmış kuru kayısı

    Malzemeleri karıştırıp, blender’dan geçirin. Hazırladığınız karışımı tam 12 porsiyon olacak şekilde eşit parçalara ayırın. Her porsiyonda karışımı bir bardak diyet soğuk süt ilave ederek tüketeceksiniz. Üzerine yarım dilim muz da ekleyebilirsiniz.

    Kalça ve Basen Eritme Diyeti Günlük program

    Kahvaltı: Bir porsiyon hazırladığınız müsli, bir fincan süt ve dilimlenmiş muz

    Saat 11.00: Bir elma

    Öğlen: Bir porsiyon müsli ve yarım muz

    Öğleden sonra: Bir avuç kuru üzüm

    Ana öğün: Meyve ve temel gıdalar

    Yatmadan önce: Bir portakal

    Meyveler: Elma, kayısı, iki kurutulmuş erik, bir mango

  • Suda Doğum Hakkında Merak Edilenler

    Suda Doğum Hakkında Merak Edilenler

    Suda doğum sıcak su içeren bir küvette doğumun gerçekleşmesidir. Suda doğumu savunan merkezler suyun sakinleştirici ve kas gevşetici etkilerinin doğumu kolaylaştırdığını ileri sürmektedir. Bu merkezlerde bazı gebeler doğum eylemini (doğum öncesi rahim ağzının açıldığı ve ağrıların olduğu dönem) suda yaşarken doğum için dış ortamını seçmektedir. Bazı gebeler ise doğumu da suyun içinde gerçekleştirmektedir…

    Suda doğumu gerçekleştiren merkezler suda doğumun doğumu kolaylaştırdığını ve fetal komplikasyonları azalttığını iddia etmektedir. Ancak suda doğumun su dışında doğuma üstün olduğunu gösteren hiçbir bilimsel veri yoktur. Karşılaştırmalı inceleme yapılan araştırma sayısı da sınırlı sayıda merkezde uygulanması nedeniyle yeterli değildir.

    Suda doğumun anneye faydaları nelerdir?

    *Suda doğumu uygulayan merkezler suyun rahatlatıcı etkisinin gebenin enerjisini arttırdığını ve doğum eyleminin hızlandırdığını ifade etmektedir.
    *Suyun kaldırma gücü nedeniyle gebenin hareket kabiliyeti artmakta,kan dolaşımı hızlanmakta ve rahim kasılmaları etkin olabilmektedir. Bunun sonucunda gebenin duyduğu ağrı azalır ve bebeğe iletilen oksijen artar.
    *Gebenin kaygı ve korkusunun azalması kan basıncının artmamasını sağlar.
    *Su gebenin vücudunda üretilen ,mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin gibi etki göstererek stresi azaltır.
    *Su perinenin elastik olmasını sağlayarak doğuma bağlı zorlanmayı azaltır.

    Suda doğumun bebeğe faydaları nelerdir?

    *Amniotik kese içindeki benzer ortamı sağlar.
    *Doğuma bağlı stresi azaltarak bebeğin sıkıntıya düşme olasılığını azalttığını iddia edilmektedir.

    Suda doğumun riskleri nelerdir?

    Suda doğum son 20 yılda popüler olmakla birlikte yaygın değildir. Annenin kan dolaşımına suyun girmesi sonucu teorik de olsa su embolisi olasılığından bahsedilmektedir. İngiltere’de yapılan bir çalışmada olası su aspirasyonu ifade edilmiştir.Bebeğin doğum kanalından çıktıktan sonra akciğerlerine su soluması olasılığı vardır.Bu durum doğumdan hemen sonra suyun içinde sıkışmasıyla olur ve bebek suyu nefes olarak alır. Normalde bebek kanaldan doğduktan sonra hava ile solunum yapar ve ardından göbek kordonu kesilir. Bu nedenle suda doğumda bebek su yüzeyine çıkarıldığında göbek kordonu kesilmelidir ve kordonun bebek sudan çıkmadan ezilmemesine dikkat edilmelidir.

    Suda doğum hangi durumlarda uygulanmaz?

    *Herpes varlığında
    *Makat gelişinde
    *Çoğul gebelik,annede enfeksiyon ve kanama varlığında
    *Erken doğum eyleminde
    *Amniotik sıvıda mekonyum varlığında
    *İri bebek olması durumunda
    *Preeklampside uygulanmaz.

  • Erkeklerin Kadınları Soğutan 10 Hatası

    Erkeklerin Kadınları Soğutan 10 Hatası

    Erkekler dikkat! Bu hataları yapıyorsanız, eşiniz sizden soğuyabilir. Cinsel terapistlere göre, bu hatalar kişileri tedavi gerektirebilen cinsel isteksizliğe ve mutsuz bir cinsel hayata kadar götürebilir.

    Cinsellik sadece arada bir yapılması zorunlu bir alışkanlık veya görev haline geldiyse ve zamanla birbirinizden soğumaya başladıysanız, çift olarak cinsel isteksizlik sorunuyla karşı karşıyasınız demektir. Uzun süreli ilişkilerin en büyük sorunlarından biri olan cinsel isteksizliğin birçok nedeni olabilir.Birlikteliklerde erkeklerin kadın algılayışına yönelik hatalı tutumları, sonunda kadınlarda cinsel soğukluk adı verilen bir süreci başlatabilir.

    Konuya yönelik tespit Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe’dengeldi. Daha önce de ilişkilerde kadınların hatalarını kamuoyunun gündemine getiren Dr. Keçe, erkeklerin kadınlara yönelik temel hatalarını da mercek altına aldı.

    Kadınların kutsal anneyi oynamak, orgazm taklidi yapmak, ilişkideki gizemi kaybetmek, eşin erotik film veya porno izleme isteğini aşağılamak, ilişki sırasında sessiz kalmak, seksi amaçlar için kullanmak gibi tipik hatalar yaptığını ortaya koyan Dr. Keçe, erkeklerin de tıpkı kadınlar gibi kendilerine özgü birtakım yanlışları tekrarladıklarının altını çiziyor. Peki bunun sonu nereye varıyor?

    KADIN SOĞUYOR

    Dr. Keçe, yaşanılan sürecin sonunda kadının bir direnç gösterdiğini ve zamanla cinsel soğukluğun meydana geldiğine dikkat çekiyor. İşte cinsel soğuklukla ilgili Dr. Keçe’nin yorumları:

    “Cinsel soğukluk veya cinsel isteksizlik, cinsel eylem yetisinin sağlam olmasına karşın cinsel etkinlik ile ilgiliisteğin olmamasıdır. Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmamasıdır.Tanının konabilmesi için cinsel terapistin, hastanın yaşı ve yaşam koşulları gibi cinsel işlevlerini etkileyen etkenleri göz önünde bulundurarak cinsel isteğin azaldığı ya da hiç olmadığı yargısına varması gerekir. Gerçekten de azalmış cinsel isteği değerlendirmek, kültürel, sosyal, dini, psikolojik ve bedensel bir dizi etkenle son derece karmaşık bir etkileşim içerisinde olması nedeniyle ciddi güçlükler içerir. Bunu tanımlamanın bir koşulu da bu alanda deneyimli olmayı gerektirir. Kadınlarda cinsel duyguların azalması ya da tamamen yok olması, partnere karşı duyulan cinsel çekiciliğin kaybedilmesi şeklinde tarif edilir. Cinsel soğukluk, sonunda orgazma ulaşamamaya ve cinsel birleşmeden tamamen kaçmaya kadar varabilir.”

    İLİŞKİYİ TEHDİT EDİYOR

    Her zaman bir hastalık olarak tanımlanmasa da cinsel soğukluğun, bir işlev bozukluğu olarak karşılarına çıktığını belirten CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa ise çiftin sorunlarını çözememesi ile de bu bozukluğun ilişkiyi tehdit eder hale geldiğine dikkat çekiyor. Kadının, cinsel isteksizliğinin ve kendisinden beklenen cinsel tepkiyi gösterememesinin istemsizce geliştiğine değinen Doç. Dr. Kısa, kadının böyle bir duruma düşmesinde şüphesiz partnerinin etkilerinin de olduğunun altını çiziyor.

    BU ERKEKLER KADINI SOĞUTUYOR!

    Peki erkekler ne yapıyor da kadınları soğutuyorlar? Doç. Dr. Kısa, danışanların ortaya koyduğu verileri inceleyerek,erkeklerin kadınları cinsel olarak soğutan 10 hatasını belirledi. İşte bu hatalar:

    1-Bakımsızlık

    Erkek çok içki veya sigara içerse, kötü, hatta dayanılmaz bir koku yayarsa, hijyenik temizliğine eskisi kadar önem vermezse kadın bundan rahatsızlık duyabilir, zamanla ona dokunmak ve seks yapmak istemeyebilir.

    2-Aşırı kıskançlık

    Kadına karşı aşırı sahiplenici ve kıskanç tavırlar göstermek belki ilk başlarda iyi bir etki bırakabilir. Ancak erkeğin aşırı müdahaleci tavırları eğer duygusal şiddete dönüşmüşse, kadında olumsuz bir algıya neden olabilir.

    3-Baskı kurmak

    Kadının da erkeğin de ayrı bir dünyası vardır. Eğer erkek kendi dünya algısını baskı kurarak kadına kabul ettirmeye çabalarsa sonunda iki dünya çarpışır. Erkeğin kadının doğasını anlayışla karşılamasının yanında, herkesin kendi hikayesi olduğunu ve dünyayı farklı farklı algıladığını kabul etmesi gerekir. Baskı sürerse, kadın kesinlikle psikolojik tepkisini ortaya koyar ve zamanla soğuyabilir.

    4-Özensiz tavırlar sergilemek

    Flört dönemlerinde erkeğin kadına karşı gösterdiği nazik, ılıman ve sevecen tavırların değişmesi, kadına karşı eskisi gibi ilgiyi ve özeni göstermemesi, kadını kaybetmenin kestirme yolu gibidir. Her şeyde olduğu gibi ilişkilerde de istikrar önemlidir. Bu nedenle ilişkinin süresi ve şartları ne olursa olsun, erkek de kadın da karşılıklı ilgiyi ve saygıyı canlı tutmak zorundadır.

    5-Bencillik

    Bencillik bir insani ihtiyaçtır. Ancak aşırı bencillik, her olgunun merkezine kendini yerleştirme davranışı sıkıntı veren bir tutumdur. Hele ki kadın gibi doğuştan ilgi odağı olma isteğine sahip olan, duygusallığın hakim olduğu bir karakter varken, erkeğin kendini zorla merkeze yerleştirme isteği sonunda olumsuzlukları beraberinde getirebilir.

    6-Aceleci olmak

    Kadınlar, cinsellik başta olmak üzere birçok konuda erkeğin aceleci tavırlarından rahatsız olurlar. Oysa unutmamak gerek ki ilişki, iki bireyin arasında yaşanan, sabrı ve saygıyı gerektiren bir süreçtir. Aceleyle karar veren, kendine odaklı ve acele ile cinsellik yaşayan bir erkek, bir süre sonra kadında dengesiz bir ruh haline neden olabilir. Özellikle söz konusu olan kadın olunca, karışık bir akıl ve dengesiz bir eş, kadın için hiç de iyi bir izlenim değildir.

    7-İlişkiyi monotonlaştırmak ve uzun süre seks yapmamak

    Uzun süre cinsellikten ve cinsel uyaranlardan uzak kalmak cinsel isteği azaltabilir. Cinsel ilişki hep aynı, durağan ve fanteziden yoksun ise çift zamanla birbirinden uzaklaşabilir. Bu nedenle erkekler istemeseler bile eşlerine dokunmalı ve erotik masaj yapmalıdırlar. Bu ille de seks yapacakları anlamına gelmez ama kadının soğumasını önler.

    8-Kadının istemediği davranışlarda ısrar etmek

    Evlilikte ya da ilişkide anlaşmazlık varsa cinsel sorunu da beraberinde getirebilir. Özellikle kadının istemediği davranışlarda ısrar etmek, kadını öfkelendirir ve öfkeli kadın zamanla eşinden soğuyabilir.

    9-Cinsel performans ısrarı ve penis-vajina birlikteliğine odaklanmak

    Cinsellik, ruh, beden ve zihin üçgeninde yaşanılan bir süreçtir. Yani cinsellik çok boyutlu bir kavramdır. Bu boyutların eksik bırakılması ile yaşanılan cinsellik, kadın ve erkekte cinsel sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Seksi sadece penisin vajinaya girmesi ile sınırlamak, cinselliğin yalnızca neslin devamına yönelik olması gerektiğine ilişkin bazı tutucu görüşlerle de paralellik gösterir. Cinselliğin sevgi saygı ve güvenle birlikte yaşanması gerekir. Bunun aksi olursa kadın ve erkekte yaş ilerlediğinde ya da bir hastalık durumunda, yaşamaları gereken yakın ilişkilerden ya da sevgi paylaşımlarından yoksun kalmaya neden olabilir, çiftler birbirlerinden uzaklaşarak cinsel yaşamlarını sonlandırabilirler. Oysaki sadece penis-vajina odaklı olmaması gereken cinsel yaşamlarında dokunuş, sevgi ve güven duygularının paylaşımı çiftleri daha çok birbirine yaklaştırabilir.

    10-Kadının vücudunu beğenmemek

    Kadınlar vücutlarının nasıl göründüğüne çok önem verirler. Vücutlarını beğenmeyen kadınlar partnerlerinin bakış açısını kendi gözleriymiş gibi algılarlar. Bu nedenle erkek iltifat etmediğinde, beğendiğini ve arzuladığını partnerine hissettiremediğinde, kadın zamanla özgüvenini yitirir ve cinsel açıdan soğuk bir hale gelebilir.

    ÇÖZÜM İÇİN NE YAPMALI?

    CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Kısa’ya göre, cinsel isteksizliği çözmek için yapılacak ilk şey cinsel sorunu olduğu gibi kabullenmek. Partnerlerin yargılayıcı, suçlayıcı olmadan bu sorunu konuşabilmesicinsel isteksizliği çiftin ortak bir sorunu olarak ele alması ve birlikte çözüm yolları araması gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Kısa, “Kadın beğenilme istediğini erkeğin gözünde görmeli, davranışlarında hissetmeli. Yani erkeğin kendisine karşı duyduğu ilgiyi tüm duyuları ile özümseyebilmeli. İşte bu gerçekleşebilirse, yaşanan cinsel soğukluk yerini sıcaklığa bırakır” dedi. Bireysel çabaların sonuç vermemesi ve meselenin tıbbi bir duruma bağlı olması halinde konunun uzmanına gidilmesi gerektiğini de hatırlatan Doç. Dr. Kısa, eğer sorun psikolojik ise bir cinsel terapiste başvurulması gerektiğinin altını çizdi.

  • Kadınların Kabusu Aşırı Tüylenme Ve Tedavisi!

    Kadınların Kabusu Aşırı Tüylenme Ve Tedavisi!

    Endokrinoloji, Metabolizma ve Beslenme Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mücahit Özyazar, kadınlarda aşırı tüylenme sorunu ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı

    Kadınlarda hafif tüylenme genellikle genetik veya yöresel olmasına karşın erkek tipi tüylenme genellikle hormonal bir bozukluk nedeniyle görülmektedir.

    Aşırı kıllanması olan bazı kadınlarda bazen erkeklik hormonunda artış olmamasına rağmen kıl diplerinde erkeklik hormonuna karşı aşırı hassasiyet olmasına bağlı olarak da kıllanmada artış ve kıllarda uzama görülebilir. Bu kıllar sert ve koyu renktedir. Böyle kişilerde kıllanma ergenlikle başlar, 30′lu yaşlara kadar artar, daha sonra o düzeyde kalır.

    Tüylenme şikâyeti ile olan kadınlara sorulması gereken sorular

    – Adet düzensizliği, adet görememe, kısırlık gibi belirtiler var mı?
    – Kıllanma yapabilecek herhangi bir ilaç kullanıldı mı?
    – Şeker hastalığı, tansiyon gibi sistematik bir hastalık var mı?
    – Baş ağrısı, görmede bulanıklık, çift görme (hipofiz adenomları açısından araştırılır)
    – Göğüslerinden süt gelmesi, el ve ayaklarda büyüme gibi anormallikler var mı?

    Tüylenme şikâyeti ile gelen bir hastanın öncellikle bu tüylenme artışının normal bir tüylenme mi, yoksa anormal bir tüylenme mi olduğu hekim tarafından saptanmalıdır. Şikâyet edilen tüylerin vücutta dağılım yeri, görüntüsü ve miktarı çok önemlidir.

    Kadınların vücudunun muhtelif bölgelerinde görülen kılların miktarına ve sıklığına paralel olarak sayılama yapılmıştır. Bu kıllanma bölgelerindeki sayıların toplamı 4- 8 arasında ise normal bir kıllanma olarak kabul edilir. 8- 16 arasında sayı hafif kıllanma ve 16′nın üzerindeki değer ise aşırı kıllanma olarak kabul edilir.

    Kadınlarda kıllanma artışı yalnızca estetik bir sorun mudur yoksa başka sebeplere bağlı olabilir mi?

    Özellikle fazla miktardaki kıllanma kadınlarda yalnızca estetik bir sorun değildir. Çok çeşitli hastalıklar kadınlarda aşırı kıllanmaya neden olmaktadır.

    Yumurtalık ve böbreklerden erkeklik hormonlarının aşırı salınması

    Çok görülen ve çok önem verilen yumurtalıklarda görülen, çok sayıda yumurtalık kistiyle birlikte olan polikistik yumurtalık (over) sendromu (erkek gibi kıllanma, aybaşı düzensizlikleri, ciltte artmış yağlanma. Yüzde ve sırtta sivilceler, kısırlık, hipertansiyon, Tip 2 diyabet, lipid bozuklukları, kalp hastalıkları görülür. Bu hanımlar genellikle şişmandırlar. Genellikle erkeklik hormonları artmıştır.

    Böbrek üstü bezinde bazı enzimlerin doğuştan eksikliği

    Prolaktin (süt hormonu) hormonunun fazlalığından

    Büyüme hormonunun bazı hastalıklarda artmasına bağlı olarak görülen Akromegali (boy, eller ve ayaklar, parmaklar normal insanlarda daha uzundur, alın dışarıya doğru atıktır.

    Şişmanlık; özellikle karın yağlarının artmasına bağlı oluşan şişmanlık (bel çevresi kadınlarda 94 cm’nin üzerindedir.

    Bazı vakalarda sebebi bilinmeyen durumlarda da aşırı kıllanma görülebilir.
    Ailesel ve bulunduğu yöreye bağlı veya bazı ilaçları kullananlarda da aşırı kıllanmaya rastlanmıştır.

    – Kıllanmanın tedavisi nasıl olmalıdır?

    İnce ve sert olmayan kıllar epilasyon ile alınabilir. Bu kozmetik tedavinin yanında ilaç tedavisi de uygulanmalıdır. Kıllanma genellikle ilaç tedavisiyle birlikte 6-18 ay boyunca azalır ve bir süre sonra duraklama görülür.

    Polikistik yumurtalık sendromu ile birlikte olan adet bozukluğu ve aşırı kıllanmalarda özellikle çocuk istemeyen evli kadınlarda ve evlenmemişlerde ağızdan alınan gebelik önleyici hormonlardır.

    Özellikle şişman olan aşırı tüylenmesi olan kadınlarda kilo veriminin bile yalnız başına kıllanmada ciddi azalmalar yaptığı çalışmalarla gösterilmiştir.

    İlgili Konular ;
    İbrahim Saracoğlu/Kadınlarda tüylenmeye karşı TAZE NANE
    İstenmeyen Tüyler

  • Evde cinsiyet belirleme testi : OnHafta

    Evde cinsiyet belirleme testi : OnHafta

    Testi Nasıl Uygularım ?

    Testimizi yapmak son derece kolaydır. (Hamile olduğunuzdan emin olunuz.) Sadece Testimizin kutusunda gelen talimatları eksiksiz uygulamanız yeterlidir. Sabah ilk idrarınızı toplayın ve belirtilen miktarı test şişesinin içine şırınga ile yavaşça ekleyin. Şişenin ağzını kapayın ve sadece yatay dairesel hareketlerle çevirin ve düz bir yere koyun. 10 dakika sonra testinizin sonucunu göreceksiniz.  Test şişesinin içindeki sıvının rengini, şişenin üzerindeki renklerle eşleştirip bebeğinizin cinsiyetini öğreneceksiniz. Detaylı kullanım kılavuzu kutu içeriğinde TÜrkçe Ve İngilizce olarak mevcuttur. Sarı ya da Turuncu = KIZ Yeşil ya da dumanlı puslu yeşil = ERKEK,

    Daha da detaylı bilgi almak için Onhafta Intelligender

    Enerken ne zaman uygulayabilirim ?

    Hamile olduğunuzdan emin olduktan sonra, hamileliğinizin 10′cu haftasından 34′üncü haftasına kadar testimiz uygulanabilir. Sonuçları almak sadece 10 dakikanızı alacaktır. Testimiz son derece kolay, evinizin güvenli ortamında ve çabuk olduğundan sevinçli haberi sevdiklerinizle hemen paylaşabilirsiniz!

    Testin doğruluk oranı nedir ?

    Laboratuvar ortamında yapılan testlerde, IntelliGender® USA Cinsiyet belirtme Testinin 90% üzerinde doğru sonuçlar verdiği görülmüştür. IntelliGender® USA devamlı olarak bağımsız test ve araştırmalar yaptırmakta olup gerçek hayat deneyimlerini de kontrol etmektedir. Bu sonuçlar incelendiğinde kullanıcılarımızın 82% üzerinde doğru sonuç aldıkları görülmektedir. Testimiz devamlı olarak iyileştirme amaçlı takip edilmektedir.

    Sonucu neler etkiler ?

    Testimizin sonuçlarını, hamile kadının sabahki ilk idrarının kullanılması (gece çıkarılan son idrardan en az 2.5 saat geçmiş olmalıdır), test şişesine 10 dakikalık bekleme süresince hiç karışmamak doğru yönde etkilerken testten 3 saat üncesine kadar fazla miktarda sıvı içmek, test şişesini çalkalamak, testten 48 saat öncesine kadar korunmasız cinsel ilişkide bulunmak ters yönde etkileyecektir. Polikistik Over Sendromu (PCO) olan hamile kadınlarda testimizin yanlış ERKEK sonucu vermesi kuvvetle muhtemel olup bu kadınların test olmalarını tavsiye etmiyoruz. Progesteron alan hamile kadınların testimizi bu ilacı kullanmayı bıraktıktan en az 10 gün sonra almaları gereklidir.

    İkiz yada üçüz durumlarında ne oluyor ?

    Test sonuçları, Aynı Yumurta İkizleri’nde tek bebek gibi sonuç verir (ikisi de kız veya erkek). Fakat eğer farklı yumurtadan bebeklere hamile iseniz, tipik sonuç olasılıkla şöyle olacaktır; test sonucunuz kız ise muhtemelen tüm bebekler kızdır, erkek ise en az 1 tanesinin erkek olması muhtemeldir. Bazı test sonuçları göstermiştir ki, eğer test sonucunuz beş (5) dakikadan önce erkek rengine dönmüş ise tüm bebeklerin erkek olması kuvvetle muhtemeldir. UNUTMAYINIZ Kİ PİYASADAKİ HİÇBİR CİNSİYET ÖĞRENME TESTİ KESİN SONUÇ VERMEZ VE BEBEĞİNİZ (VEYA BEBEKLERİNİZ) DOĞANA KADAR %100 EMİN OLAMAZSINIZ.

    Polikistik Over Sendromu(PCOS) veya polegesteron alıyor olmak teste etki eder mi ?

    Progesteron alırken ve Progesteron tedavinizin bitmesinden en az 10 gün sonraya kadar testimizi yapmanızı tavsiye etmiyoruz.. Polikistik Over Sendromu (PCO) olan hamile kadınlarda ise testimizin yanlış ERKEK sonucu vermesi muhtemel olup yine testimizi yapmanızı yapmanızı tavsiye etmiyoruz.. Bu durumlarda testimiz doğru sonuç vermeyebileceğinden IntelliGender test sonuçlarının doğruluğunu gösteremez.

    Cinsel ilişki test sonuçlarını etkiler mi ?

    Ön veriler göstermiştir ki, yakın zamanda girilen cinsel ilişkiden dolayı testimiz yanlış ERKEK sonucu verebilmektedir. Bu sebepten dolayı eğer TESTTEN ÖNCEKİ 48 SAAT İÇİNDE CİNSEL İLİŞKİYE GİRİLMİŞSE TESTİMİZ YAPILMAMALI VE BU SÜRENİN DOLMASI BEKLENMELİDİR.

    Sabah ilk idrar ile kastedilen nedir ?

    Gece birkaç kez idrar yapmış isem ne yapmalıyım?Gece fazla miktarda sıvı içmediyseniz ve yeterli vakit geçti ise (sabah ilk idrarınızdan önce en az 150 dakika (2½ saat) idrar çıkarmamış ve sıvı içmemiş olmanız gereklidir) testimiz iyi sonuç verecektir. BU KONUYA HASSASİYET GÖSTERMENİZ GEREKLİDİR.

    Bu test ile hamile olup olmadığımı öğrenebilirmiyim ?

    KESİNLİKLE HAYIR. Testimiz, doğum öncesi Ultrasonografik Görüntüleme gününe kadar merakınızı gidermenize ve merak yerine eğlenceli günler geçirebilmenize yardımcı olşabilmek amacı ile geliştirilmiştir. IntelliGender test sonucuna göre, maddi, manevi, duygusal veya aile planlaması YAPILMAMASI GEREKTİĞİNİ TEKRAR ÖNEMLE HATIRLATIRIZ. Sözkonusu planlama çocuk odasının rengini belirlemek kadar küçük bir konu dahi olsa! Mümkün olduğu kadar erken, bir Doğum Uzmanı Doktor kontrolünde olmak Anne ve Bebeğin sağlığı için çok önem taşımaktadır. Hamille kadınlar, uzman doktorlarının tavsiyelerine göre hamileliklerini yönlendirmelidir.

    Ultrason testi yerine bu testi kullanabilir miyim ?

    KESİNLİKLE HAYIR. Testimiz, doğum öncesi Ultrasonografik Görüntüleme gününe kadar merakınızı gidermenize ve merak yerine eğlenceli günler geçirebilmenize yardımcı olşabilmek amacı ile geliştirilmiştir. IntelliGender test sonucuna göre, maddi, manevi, duygusal veya aile planlaması YAPILMAMASI GEREKTİĞİNİ TEKRAR ÖNEMLE HATIRLATIRIZ. Sözkonusu planlama çocuk odasının rengini belirlemek kadar küçük bir konu dahi olsa! Mümkün olduğu kadar erken, bir Doğum Uzmanı Doktor kontrolünde olmak Anne ve Bebeğin sağlığı için çok önem taşımaktadır. Hamille kadınlar, uzman doktorlarının tavsiyelerine göre hamileliklerini yönlendirmelidir.

    Ultrason testi bebeğin cinsiyetini en erken ne zaman tespit edebilir ?

    Hamile kadınlara, 20. haftadan sonra hamilelikleri ile ilgili belirlemeler (tarihler, tek veya çoklu hamilelik, plasenta konumu veya komplikasyonlar gibi) yapılabilmesi amacı ile Ultrasonografik Görüntüleme yapılabilir. Genellikle bu görüntülemede bebeğin cinsiyetini öğrenmek mümkün olabilir. Hamileliğin hangi safhada olduğu, görüntülemeyi yapan doktor veya teknisyenin becerisi, fetüs’ün konumu gibi çeşitli faktörler sonucu etkileyebileceğinden, %100 EMİN OLMAK İÇİN DOĞUMU BEKLEMEK GEREKLİDİR.

    Ultrason testi doğum öncesi mutlaka yapılması gereken birşey midir ?

    Genellikle Ultrason tıbbi endişe var ise mutlaka gereklidir. Ultrason, bakım sağlayıcınızın veya doktorunuzun kullandığı, bebeğinizin genel sağlık durumunu ve olası sorunları teşhis edilmesine ve değerlendirilmesine olanak tanıyan bir araçtır. Sorunsuz hamileliklerde Ultrason gerekli değildir.

    Doktorlar bu testi öneriyormu ?

    Hamileliklerde, doktorun rolü anne ve bebeğin sağlığına odaklanmaktır. Doğmamış bebeğinizin cinsiyetini öğrenmenin bilinen en kesin yöntemi Aminosentez veya Koriyonik Villus Örnekleme gibi tıbbi ve kadın vücuduna müdahele gerektirebilen testlerdir. Doktorlar genellikle bu gibi testleri sadece bebeğin cinsiyetini öğrenmek için yapmayı tercih etmezler. Ultrasonografik Görüntüleme (Ultrason) bebeğinizin cinsiyetini öğrenmek için kullanılabilir fakat bu da kesin olmayabilir. Ultrason sonuçlarını etkileyen etkenler arasında hamileliğinizin devresi, Ultrasonu yapan teknisyenin tecrübesi ve fetüs’ün anne karnındaki konumu sonuçları etkileyebilen unsurlar arasındadır. %100 emin olabilmek için doğumu beklemek gereklidir!

    Gereğinden fazla idrar koyarsam ne olur?

    Bu fazlalık eğer çok küçükse, sonucu etkilemez.

  • Yeme bozuklukları cinsel sorunlara yol açabiliyor…

    Yeme bozuklukları cinsel sorunlara yol açabiliyor…

    Bazı genç kadınların cinselliğe yönelik yaşadığı sorunların temelinde yeme bozuklukları yatabiliyor. Toplumdaki yaygın “ideal vücut ölçülerine kavuşma” isteği ve diyet yapan insan oranındaki artış, yeme bozukluklarının yaygınlaşmasını neden olmaktadır. Daha çok genç kızlarda görülmekle birlikte aktör, manken, hostes veya dansöz gibi dış görüntüsü ön planda olan mesleklerde sıkça görülen “yeme bozuklukları” arasında “anoreksiya nevroza veya açlık hastalığı”, “bulimia nevroza veya tanırcasına yemek yeme ve kusma hastalığı”, “fazla ve kontrolsüz yemek yeme” ve “kontrolsüz aşırı gece yemek yeme” olmak üzere 4 rahatsızlık bulunmaktadır. Cinsel sorun ve yeme bozukluğu ile başvuran danışanların sayısının artması üzerine Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), “Yeme Bozuklukları ve Cinsel Sorunlar” konulu yeni bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen CİSED’in basın açıklamasından işte çok çarpıcı başlıklar:

    Kilo ve beden görünümüyle ilgili aşırı ve gerçekçi olmayan algılamalar cinsel sorunlara yol açabiliyor

    Yeme bozukluklarının çoğu zaman kadınlara özgü bir hastalık olarak kabul edildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Yeme bozukluklarında temel sorun az veya çok yeme değil, kilo ve beden görünümüyle ilgili aşırı ve gerçekçi olmayan algılamalardır. Yeme bozukluğu yaşayanların en büyük sıkıntılarından biricinselliğe yönelik tüm beden algılarını kapatmaları ve dolayısıyla cinselliklerini rahatça yaşayamamalarıdır. Yeme bozukluğu yaşayan kadınlar dokunma ve dokunmanın getirdiği uyarılmaya karşı bedenlerini kapatmaktave her şeyden önce cinsel uyarılma sorunları yaşamaktadırlar. Cinsellikten korkma ve uzaklaşma, kendi cinselliği ve aşk ilişkisindeki rolü hakkında uygun beklentiler geliştirememe, cinselliğini yok etmeye çalışma ya da abartma yeme bozukluklarında sık görülmektedir. Cinsel soruna eşlik eden yeme bozukluklarının temelinde her ne kadar fiziksel, sosyal, kültürel faktörler rol oynasa da psikolojik etkenlerin fazlalığı göze çarpmaktadır. Anne-baba tutum ve davranışlarının yeme bozukluklarının ortaya çıkmasında etkin role sahip olduğu söylenebilir. Yeme bozukluğu yaşayan kişilerin mukayese edilmenin yaygın olduğu, anne-baba ve kadın-erkek rollerinin karıştırıldığı, aile içi şiddetin yaşandığı, fiziksel ve duygusal kötüye kullanımın var olduğu çatışmalı aile ortamlarında büyüdükleri görülmektedir. Yeme bozuklukları çeken bireylerin anneleri hükmedici, duruma hep egemen olmak isteyen ve soğuk yapıdayken; babalarının ise daha sevecen gibi algılansalar da sorumsuz, etkisiz ya da edilgen kişilik özellikleri gösterdikleri tespit edilmiştir. Yeme bozukluğu yaşayanların patolojik aile işlevselliği üzerinde sağlayamadıkları kontrolü bir “kendini yeniden düzenleme”, “bedenle konuşma” veya “yeme ve kusma davranışlarıyla duygularını kontrol etme” gibi davranışlarına girerek sağlamaya çalıştıkları görülmektedir. Anne-çocuk ilişkisinde aşırı denetleyici anneden, onaylayıcı ve güven verici tepkiler alamayan çocuk, sağlıklı bir kendilik duygusu geliştirememekte, kendini ayrı, özerk bir varlık olarak algılamak yerine annenin uzantısı gibi algılamaktadır. Bu durum çocuk için bir yandan anneyle birleşme, onun içinde kaybolma ve “yenip yutulma”, diğer yandan da “terk edilme tehdidi” anlamına gelmektedir. Yeme bozukluğu yaşayanların içe aldıkları ve ayrı bir nesne gibi yaşattıkları anne imgesini, yeme, kusma veya diyet yapma yoluyla denetim altında tutmaya çalıştıkları, hem onun tarafından ele geçirilmeye hem de terk edilmeye karşı bu yolla başa çıkmaya çalıştıkları ileri sürülebilir. Kendini aç bırakma ya da aşırı yeme sonucunda bedenlerinin kadınlaşmasını engellemeye çalışmaları da anneleriyle olan bu karmaşık ve iki değerli özdeşimi azaltma girişimi olarak yorumlanabilir. Ruhsal çatışmalar ve düzensizlikler yaşayan bu kişiler, kendilerinden çok annelerine aitmiş gibi algıladıkları bedenlerini, hem içsel hem de dışsal yaşantıları üzerinde denetim kurmak için kullanmakta, daha doğrusu annelerine benzeyen bedenlerini ve cinselliklerini ret etmekte gibidirler. Ayrıca cinsellikte önemli olan dokunma eylemine karşı kendilerini kapatan bu kişilerin dokunmama veya dokunulmasına izin vermeme ve cinsel dokunuşlara kendini kapatmakla sanki içe alma ve terk edilme tehlikesine karşı önlem aldıkları görülmektedir. Sonuç olarak cinsellikten ve kadınlıktan soğumakendi bedeninden ve cinsel ilişkiden iğrenme, tiksinti duyma ya da kaçınmaya yol açan bu duyguların beden imgesiyle aşırı uğraşma ve yeme davranışı bozukluklarıyla sonuçlandığı görülmektedir. Ayrıca yeme bozukluğu olan kişilerde cinsel uyarılma bozuklukları, orgazm olamamacinsel soğukluk, homoseksüellik, aseksüellik, depresyon, anksiyete, kişilik bozuklukları ya da uyuşturucu madde kullanımı daha sık görülmektedir.” dedi.

    Yeme bozuklukları genellikle yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerde görülüyor

    Yeme bozukluklarının genellikle yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerde görüldüğünü ifade eden CİSED Genel Sekreteri ve CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “Yeme bozuklukları daha çok ergenlik döneminde ortaya çıkan ve ergen gelişimini olumsuz etkileyen bir süreçtir. Kimlik edinilmeye çalışılan ergenlik dönemi, cinsel kimlik oluşumu ve cinselliğin tanındığı önemli bir dönemdir. Bu dönemde ergen değişen vücut şekline uyum sağlamaya çalışmakta, bir yandan da cinsel olgunlaşma sürecine girmektedir. Bu dönemde yaşanan yeme bozuklukları, ergenin psikososyal ve cinsel gelişimi sürecini geciktirmekle kalmayıp, erişkinliğinde yaşayacağı cinselliğe yönelik sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu noktada bir çocuğun kişilik özelliklerinin temelini oluşturan 0–7 yaş dönemi ve ana-baba etkisinin çok büyük olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü çocuğun dünyaya gelişi ile birlikte çocuklarına en iyiyi vermeye çalışan ana-babalar, sıklıkla farkında olmadan hatalar yapabilmektedirler. Bu doğrultuda davranan ana babaların yetiştirdiği çocuklar doğru olanı yapmaya çalışır ve mükemmel bir çocuk olmaya güdülenirler, ancak bağımsız bir yetişkin olmakta güçlük çekerler. Bu nedenle ergenlik döneminde ebeveynlerin çocuklara karşı aşırı koruyucu olmaktan, yüksek beklentiler geliştirmekten, aşırı düşkünlükten ve katı davranmaktan kaçınmaları ve onların bağımsızlaşmalarına izin vermeleri gerekiyor. Çünkü yeme bozukluklarının tedavisi zordur. Mümkün olduğunca çabuk profesyonel yardım alınmalıdır. En iyi tedavi yöntemi tıbbi, psikoterapi ve beslenme konsültasyonunu içeren kombine bir çalışma ile gerçekleşmektedir. Yeme bozukluğu olan kişiler tehlikede olmadıkları fantezisiyle yardıma gerek duymadıklarına inanırlar veya sorunun farkındadırlar ama tekrar kilo alma korkusu ile tedavi görmek istemezler. Tedavi süreci birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir. Psikoterapide hastanın yeme, kusma veya yememe davranışlarıyla duygularını ifade etmesinin yerine duygularını uygun bir şekilde sözle ifade edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi, özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır.” dedi.

  • Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik şekeri, hamilelik döneminde başlayan bir çeşit diabet hastalığıdır. Bunun anlamı vücudunuzun şekeri kullanması gerektiği gibi kullanamamasından dolayı kan şekeri değerlerinizin normalin üstüne çıkmasıdır. Hamilelik şekeri yaklaşık olarak %4 oranında hamileyi etkiler. Genelde hamileliğin beşinci veya altıncı aylarında ortaya çıkar (24-28 haftalar). Genellikle de doğumdan sonra ortadan kaybolur.

    Hamilelik Şekeri Bebeğimi Nasıl Etkiler?
    Yüksek şeker oranları hem sizin hem de bebeğiniz için sağlıksızdır. Eğer yüksek şeker seviyeleri kontrol altına alınmazsa doğumda problem yaşama riski artar. Bebeğin no
    rmalden fazla büyümesi gibi etkilerle doğumu sizin için ve bebeğiniz için zorlaştırabilir. Ayrıca bebeğin ileriki yaşamında şeker hastalığı riski taşımasına sebep olur.

    Hamilelik Şekerim Varsa Ne Yapabilirim?
    Doktorunuzun ve diyetisyeninizin önerileri doğrultusunda beslenmenizi düzenlemeniz, düzenli egzersiz yapmanız ve kan şekeri seviyelerinizi düzenli olarak kontrol etmeniz gerekir.

    Beslenmemde Ne Gibi Değişiklikler Yapmam Gerekir?
    Doktorunuz bu değişiklileri bir diyetisyen yardımıyla yapmanızı isteyebilir. Bunun yanında bazı gıdaların beslenmenizden çıkarılması istenebilir. Özellikle dondurma, şerbetli tatlılar, kurabiyeler, çikolata gibi şekerden zengin gıdalardan uzak durulması bunlar yerine doğal şeker içeren meyveler tercih edilmesi gerekebilir.

    Öğün aralarında acıktığınızda kuru üzüm, havuç, meyve gibi sizin için sağlıklı olan seçenekleri tercih edebilirsiniz. Beyaz undan yapılan makarna veya beyaz pirinç yerine sizin ve bebeğiniz için daha yararlı olan bulgur, kepekli makarna veya esmer (kepekli-kabuklu) pirinç tercih edebilirsiniz.
    Dengeli ve çeşitli beslenmenizde sizin ve bebeğiniz için çok önemlidir. Hamilelik döneminde ne kadar kilo aldığınıza bağlı olarak öğünlerde daha az yemeniz gerekebilir. Bununla ilgili olarak doktorunuz veya diyetisyeninizle konuşabilirsiniz.

    Neden Egzersiz Önemli?
    Doktorunuz sizin ve bebeğiniz için güvenli olan egzersizi düzenli olarak yapmanızı önerecektir. Egzersiz kan şekeri seviyenizi normal düzeyde tutmanıza ve kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
    Yürüyüş hamileler için genellikle en kolay egzersiz şeklidir. Yüzme veya diğer egzersiz çeşitleri de güvenli olan seviyelerde yapılabilir. Hangi egzersizlerin sizin için güvenli olduğunu doktorunuza danışabilirsiniz.
    Eğer genelde yürüyüş alışkanlığınız yoksa günlük 5-10 dakikalık yürüyüşlerle başlayabilirsiniz. Güçlendikçe yürüyüş zamanını 30 dakikaya kadar çıkartabilirsiniz. Egzersizi ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay kan şekeri seviyenizi kontrol altına alabilirsiniz.
    Egzersiz yaparken dikkatli olmanız da şart. Egzersiz yaparken kendinizi çok zorlamamanız, çok terlememeniz ve nefes nefese kalmamanız gerekir.

    Eğer egzersiz yaparken başınız dönerse, sırt ve bel bölgenizde şiddetli ağrı hissederseniz veya başka bölgelerde ağrı hissederseniz egzersizi hemen bırakıp doktorunuz arayınız.

    Hamilelik Döneminde Hangi Testleri Yaptırmam Gerekir?
    Doktorunuz sizden rutinde yapılan kan tahlillerini isteyecektir. Bunun yanında sizin de düzenli olarak kan şekeri seviyenizi ölçtürmenizi isteyebilir. Bu testler doktorunuza beslenmenizin ve egzersizin kan şekeri seviyesini istenilen seviyede tutup tutmadığı konusunda bilgi verecektir. Eğer değerler istenilen düzeylerde değilse doktorunuz sizden kan şekeri seviyenizi düşürmek için insülin kullanmanızı isteyebilir. Doktorunuz bu konuda sizden bir uzmanla görüşmenizi isteyebilir.

    Bebeğim Doğduktan Sonra Kan Şekeri Değerlerim Düzene Girer mi?
    Bebeğiniz doğduktan sonra hastanede bulunduğunuz zaman içerisinde kan şekeri düzeylerine baktırmanıza gerek yoktur. Hamilelik şekerinin kontrolü loğusalık döneminde, doğumdan 6–8 hafta sonra yapılmalıdır. Hamilelik döneminde gebeliğe bağlı şeker yükselmesi yaşayan anne adaylarının yaşamları boyunca diğer annelere göre şeker hastalığına yakalanma riskinin biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz.

    Bu yüzden sağlıklı ve dengeli beslenmeye devam edip, düzenli egzersizlerinizi yapmak ve doktorunuzun önerdiği peryodları da şeker kontrolünüzü yapmanız sizin için çok önemlidir.

     

    Diyabetli hamileler nasıl beslenmeli?

    Gebelik şekerinde de normal diyabetteki gibi en önemli besin öğesi karbonhidratlı (şekerli) besinler. Karbonhidratlı besinler kan şekerini yükseltir diye diyetten çıkartılmaz. Yapılan çalışmalar da göstermiş ki; gebelikte yeterli protein ve yağ alınsa dahi eksik karbonhidrat bebeğin beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiler oluşturur.

    • Karbonhidratlarda önemli nokta; ne kadar karbonhidrat gerektiğinin iyi hesaplanması ve kişinin ihtiyaç duyduğu karbonhidratı günün hangi saatlerinde, ne kadar ve hangi besinlerle karşılayabileceğini öğrenmesidir. Kan şekerini hızlı yükselten basit şekerler yerine lif miktarı yüksek, kan şekerini daha yavaş yükselten, sağlığı geliştirmede daha etkin kompleks karbonhidratları seçmek faydalı olur.
    • Kompleks karbonhidratlar; tam tahıl taneleri, kepekli pirinç, makarna, bulgur, tam buğday ekmekleri, çavdar, yulaf ve benzerleridir. Basit şekerler ise; çay şekeri, reçel, bal ve marmelat gibi gıdalardır. Diyet programında karbonhidrat kaynaklarını öncelikli olarak ekmek ve ekmek yerine geçenler ile meyve grubu besinler oluşturur. Bu besinler diyette kesinlikle bulundurulmalı. Ancak yenilecek miktar ve zamanlama çok iyi belirlenmeli.
    • Sıkıntı her zaman kan şekerinin yükselmesi olmaz. Kan şekerinin düşmesi de yaşanır ve çok tehlikelidir. Bu nedenle doktorun ve beslenme uzmanının istediği periyotlarda kan şekeri kontrolü yapmak / yaptırmak, besin tüketim kaydı tutmak ve bu kayıtlar eşliğinde beslenme programını yenilemek gerekir. Annenin aldığı kilo, kan şekeri değerleri, yiyebildiği ve yiyemediği besinler göz önüne alınarak diyetisyen kontrolünde beslenme programı yenilenmelidir.
    • Öğün atlamayın. Kan şekerinin düşmesi oldukça sıkıntılı bir durumdur. Bunu önlemenin en güzel yolu sık aralıklarla beslenmektir. Kan şekerlerinin istenilen düzeylerde tutulabilmesi için öğün sayı ve miktarları önemlidir. Ara öğünler, öğünden 2,5 – 3 saat sonra kompleks karbonhidrat içerikli olmalıdır.
    • Kan şekerini düzenlemede yardımcı besinlerin başında posa gelir. Posa, birlikte yenilen karbonhidratın kan şekerine olan etkisini azaltır. Kan şekerinin yükselme hızını yavaşlatır. Bu nedenle de tüm öğünlerinizde kalori değeri çok az olan ama vitamin, mineral ve posadan zengin olan kaynakları, yani sebzeleri mutlaka sofranızda bulundurun. Bununla birlikte diğer karbonhidrat kaynaklarında da posadan zengin olanları tercih etmelisiniz. Yani tam buğday ekmeği, çavdar, bulgur, meyveler gibi.

     

     

    İlgili Konular ;
    Gebelik şekeri çıkanlar varmı?
    Hamilelik şekeri ve diyet
    Gebelik şekeri olanlar