Etiket: kadin

  • Aşk ve İş Birbirine mi Karıştı ?

    Aşk ve İş Birbirine mi Karıştı ?

    İş yerinde yeni birinden hoşlanmaya başladınız ve ne yapacağınızı bilemiyor musunuz? İşte size altın değerinde öneriler.

    İş yerindeki bir arkadaşınıza duygusal hisler beslediğinizi mi farkediyorsunuz? İşten biriyle kesinlikle ilişki yaşayamayacağınızı düşünürken bu hislere girmek sizi korkutuyor mu? Sakin olun ve çözümü bizim ellerimize bırakın.

    İş yerinde kimsenin duymasını istemediğiniz hislere sahipseniz, öncelikle dışarıdan nasıl göründüğünüze dikkat edin ve soğukkanlılığı elden bırakmayın. Bakışlarınız ve hareketleriniz ile hoşlandığınızı belli etmek yerine ofis dışında bir konuşma gerçekleştirmeyi deneyebilirsiniz.

    Tanımaya çalışın

    Mesela tam işten çıkarken özellikle aynı istikamete gidebilir ve bu esnada biraz sohbet edebilirsiniz. Bu sohbette ona karşı sıcak davranın; hislerinizi çok da belli etmeden aranızda bir elektrik olabilir mi, zevkleriniz ve düşünceleriniz uyuyor mu diye anlamaya çalışın. Eğer onun da size karşı biraz yakınlık hissettiğini düşünürseniz, çok şanslısınız demektir. Aranızda oluşan kıvılcımları kimse farketmeden dikkat etmeniz gereken noktalara gelelim.

    Soğuk davranmak dikkat çekiyor!

    Bundan önceki zamanlarda öğle yemekleri ve molalara birlikte çıkmıyorsanız, yine bu şekilde devam edin, yavaş yavaş birlikte zaman geçirmeye başlarsınız. Ama daha önce de hep aynı ortamlarda bulunuyorsanız, ekstra bir durum sergilemenize gerek yok. Aksine ona soğuk davranıp konuşmamanız herkesin dikkatini çekecektir. Normalde nasıl davranıyorsanız, öyle davranmaya devam edebilirsiniz.

    Göz önündeyken normal davranın

    İlişkiniz güzel bir hal almaya başladığında ve içinizde kelebekler uçuşurken davranışlarınızı kontrol alltında tutmak çok zor biliyoruz; ama ofis dedikodularından korkuyorsanız, normal görünmeye çalışmalısınız. Özel bakışmalar ve gülüşmelerden kaçının. İş yerinde mail yoluyla ve internetten konuşmamaya çalışın; çünkü bilgisayarlar sık sık izlenebiliyor. Patronunuza yakalanmak istemiyorsanız, mesai saatleri içerisinde birbirinizi biraz özleyeceksiniz.

    Mail ya da mesaj yoluyla iletişim kuramadığınız zamanlarda cep telefonuyla mesajlaşırken ve telefonla kısa konuşmalar gerçekleştirirken de dikkatli olun, kendinizi kaptırmayın. Yoksa iş yerinde uyarı alabilir ve dikkatleri üzerinize çekebilirsiniz. İş arkadaşlarınızla katıldığınız ortak davetler ve yemeklere birlikte gitmemeye dikkat edin. Katıldığınız etkinliklerde içkiyi çok kaçırıp herhangi bir dokunuş, bakışma ya da sevgi sözcüğü kullandığınız an dedikodulara fırsat verdiniz demektir. Bu yüzden davranışlarınızı kontrol altında tutarak doğallığınızı bozmayın.

    İş yerinde aşk sizi korkutuyorsa ve bu ilişkiyi kimseye duyurmak istemiyorsanız, önerilerimizi denemeyi bir düşünebilirsiniz. Aşkın her anı heyecanlı ve tutku doludur, iş yerinde gizli bir aşk yaşamaktan kaçmak yerine bu heyecanı ilişkinize yönelterek eğlenceli bir serüven yaşayabilirsiniz.

    Womenist

  • Cinsellik Hakkında Tüm Merak Edilenler

    Cinsellik Hakkında Tüm Merak Edilenler

    İşte merak edip de sormaya çekindiğiniz cinsellik ile ilgili tüm sorular ve cevapları…

    G Noktası Nerededir?

    Ernest Granfenburg da en az Amerika’yı keşfeden Kristof Kolomb kadar önemli bir kaşif. Neden mi? Çünkü 1940 yılında kadınların orgazm olmasını kolaylaştıran G noktasını keşfetti! Granfenburg’e göre kadınlarda vajinal girişten yaklaşık 3-4 cm içeride, üst duvarda, idrar kanalının hemen komşuluğunda erkekteki prostat bezine benzer şekilde sıvı üreten “skene bezleri” ve kasılma özelliği taşıyan erektil doku orgazmı kolaşlaştırıyor.

    En büyük ilişki hataları nelerdir?

    Cinsellik; giriş, gelişme ve sonuçtan oluşan bir kompozisyon değil. Belirli bir sırayı takip etmenize, ön sevişme olmadan orgazma ulaşamayacağınız gibi rivayetlere inanmanıza gerek yok. Cinsel hayatınızı istediğiniz gibi şekillendirmekte özgürsünüz. Sırf partneriniz istiyor diye cinsel ilişkiye girmek zorunda değilsiniz. Unutmayın; cinsellik karşılıklı yaşanan bir şeydir.

    Regl döneminde hamile kalınır mı?

    Sperm, vajina içinde 5 gün boyunca canlı kalabiliyor. Yani evet, regl döneminde hamile kalınabilir.

    Bazen iilişki neden acı verir?

    Vajinal sıvının yeterli olmadığı durumlarda, herhangi bir kayganlaştırıcı da kullanmıyorsanız, oluşacak tahrişler yüzünden canınız acıyabilir, hatta sonrasında ufak ağrılar oluşabilir. Lakin bu ağrılar her birleşme sonrasında oluşuyorsa, doktora görünmenizde fayda var. Çünkü bu ağrılar vajinal yaraların ya da kistlerin habercisi olabilir.

    Klitoris ilişkiden sonra neden hassaslaşır?

    Erkeklerdeki penisin karşılığı, kadınlarda klitoristir. Klitorisin içinde binlerce sinir lifi vardır ve uyarılma anında içi kanla dolarak sertleşir ve şişer. Bu da orgazm sonrasında yaşanan son derece normal ve fizyolojik bir durumdur.

  • Boşanma Kararı Çocuğa Nasıl Açıklanmalı?

    Boşanma Kararı Çocuğa Nasıl Açıklanmalı?

    Çocuğunuzun boşanma kararınızından en az şekilde etkilenmesini istiyorsanız, bunlara dikkat edin…

    Günümüzde birçok anne ve baba boşanmaya karar verdikten sonra bu durumu çocuğuna nasıl açıklayacağını bilemediğinden yanlış sonuçlara yol açabiliyor. İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil, boşanmaya karar veren ebeveynlerin bu süreçte çocuklarıyla ilgili nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda öneriler verdi.

    Boşanmaya karar veren çiftler, bu kararlarını çocuklarına nasıl açıklamalı? Bu süreçte nasıl hareket etmeli, hangi davranışlarına dikkat etmeliler? İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil, anne ve babalara bu konuda tavsiyelerde bulundu.

    Ortak bir dil ve dürüstlük

    Çiftlerin boşanmaya karar verdikten sonra bunu çocuğa birlikte anlatmaları gerektiğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Eğer ayrı ayrı konuşarak açıklamaları gerekiyorsa da ortak bir dil kullanmalı ve en önemlisi dürüst olmalılar. Dürüst olmak için boşanmanın bütün detaylarını çocuğa anlatmak gerekmez. Özellikle küçük yaşlardaki çocuklara boşanmayı anlatırken, onların anlamlandırabileceğinden daha detaylı bilgiler vermek kafalarının karışmasına sebep olur. Anne ve baba birlikte “Artık eskisi kadar iyi anlaşamıyoruz” şeklinde bir açıklama yapabilir.” dedi.

    “Anne ve babalar boşanma kararlarını açıkladıklarında, çocuk bu durumun onun hayatında nasıl bir değişikliğe yol açacağını bilmek ister.” diyen Sevil; “Belirsizlik, çocuklarda kaygı, korku ve endişe uyandırır. Anne babalar, onun hayatında nelerin aynı kalacağını, nelerde nasıl bir değişiklik olacağını somut örneklerle çocuğa açıklamalıdır.” diye konuştu.

    Çocuğu mesaj iletmek için kullanmayın!

    Özden Sevil, anne ve babaların çocuklarına yapacakları açıklamayla ilgili olarak şu önerileri ekledi: “Birbirlerini suçlamadan açıklama yapmalı ve çocuğu taraf tutmak durumunda bırakmamalıdırlar. Anne ya da baba karşı tarafı suçladığında ya da “annen/baban beni artık sevmiyor”, “annen/baban ayrılmak istedi” gibi açıklamalar yaptıklarında çocuklar ister istemez bir tarafı tutmak zorunda kalırlar ve her çocuk için bu ağır bir yüktür. Ayrılık sonrası görüşmelerde anne ve baba çocuğu arada laf taşıyan bir konuma düşürmemeli, çocuk aracılığı ile diğer ebeveyne mesaj iletmemelidirler.”

    Çocuğun her detaydan haberi olmamalı

    Boşanmanın çocuk açısından en önemli sonuçlarından biri de kuşkusuz velayet konusu. Velayetle ilgili karar sürecinde çocuğa, kimde kalmak istediği gibi bir soru sorulmaması gerektiğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Bu kararın sorumluluğu anne ve baba olarak yetişkinlere aittir. Hiçbir çocuk anne ya da babası arasında bir tercih yapmaya zorlanmamalıdır. Okul öncesi ya da ilkokul dönemindeki çocuklara onların anlamlandırabileceği şekilde açıklama yapılmalıdır. Örneğin; “Okula gittiğin günlerde annenin/babanın yanında kalacaksın. Okulun tatil olduğu günlerde benim yanımda kalacaksın” gibi. Ergenlik dönemindeki çocuklar, velayetin ne demek olduğunu merak edebilir ve sorular sorabilirler. Anne-babalar bunun yasal öncelikle ilgili olduğunu, anne ve babalık olarak bir değişiklik anlamına gelmediğini ve yetişkin olarak, bu konuyla ilgilendiklerini söyleyebilirler.” dedi.

    Özden Sevil velayet konusu ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Velayetin anne ya da babada olması halinde, diğer ebeveynle çocuğun görüşmesi düzenli aralıklarla ilerlemelidir. Eğer belirlenen günde çocuğu görmeye gelemeyecekse anne/baba bunu önceden haber vermelidir. Anne ya da baba şehir dışındaysa ya da uzakta yaşıyorsa internetten görüntülü konuşma, telefon gibi araçlarla iletişim devam ettirilmelidir. Eğer anne ya da babanın yeni bir ilişkisi söz konusuysa, çocuğa anne/babanın birlikte olduğu partneri ile ilgili sorular sorulmamalı, çocuk arada bırakılmamalıdır.”

    Anneyi ve babayı sıklıkla görmeli

    Çocuğun sağlıklı gelişimi için hem annesi hem de babası ile olan ilişkisini sürdürmesinin önemli olduğunu söyleyen Sevil; “Çocuğun, ebeveynlerden biri tarafından ihmali, istismarı gibi bir durum yoksa, ikisi ile düzenli görüşmeye devam etmelidir. Çocuğun her iki evde de rutin bir düzeni olmalıdır. Eğer çocuk babası ile sadece hafta sonları görüşüyorsa, iki gün sadece eğlenceli aktivitelere ayrılmamalı, hafta içi uygulanan düzenin devamı şeklinde olmalıdır. Aksi durumlarda, anne çocuğun ödevlerine yardımcı olmak, okulla işbirliği kurmak, fiziksel bakımını sağlamak gibi sorumlulukları üstlenirken, baba sadece hafta sonu eğlencelerini, tatilleri üstlenmiş olabiliyor. Anne-babalar, çocukla ilgili konularda bir araya gelip ortak kararlar alabildiklerinde, çocuk boşanma sonrası sürece daha kolay uyum sağlayabilir.” dedi.

    Olumsuz iletişimden uzak tutun

    “Çiftler ayrılmaya karar verdikten sonraki süreç anne, baba ve çocuklardan daha fazlasını kapsayabiliyor. Özellikle bizim kültürümüzde çiftlerin kendi aileleri de sürece dahil olabiliyorlar. Çocuklar anne babalarından olmasa da diğer akrabalardan anne ya da babayı suçlayıcı açıklamalar duyabiliyorlar.” diyen Özden Sevil; bu nedenle çiftlerin diğer aile üyelerinin çocukla iletişimini yakından gözlemlemesi ve gerektiğinde müdahale etmesi gerektiğini söyledi. Ya da süreci yönetebilecek, “onlar senin annen ve baban ve hep öyle olacaklar ve seni hep çok sevecekler” dilini koruyabilecek akrabalardan da destek isteyebileceklerini belirtti.

    Olumlu iletişim kuran kişilerle konuşmalı

    Boşanma sürecinin çiftler için de zorlayıcı bir süreç olduğunu ve anne ve/veya baba için bu süreci yönetmenin kolay olmayabileceğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Bu durumda kendileri bir uzmandan destek alabilirler. Okulla işbirliği yapmak, çocuğun arkadaşlarıyla vakit geçirmesini sağlamak, çocukla olumlu iletişimi olan aile üyelerini devreye sokmak da önemli koruyucu faktörlerdir.” dedi.

  • Kadınlarda cinsel isteksizlik

    Kadınlarda cinsel isteksizlik

    Cinsel istek kişinin bir partnerle ilişkiye girme arzusudur. Bununla birlikte bu arzuya, olası çekici cinsel partnere yönelik dikkatin olması, yazılı veya görsel erotik materyallere karşı ilgi, cinsel içerikli rüyalar veya fanteziler kurma, cinsel etkinlikle ilgili arzular da eşlik eder. Görme, tatma, dokunma, duyma, koklama , kişinin duygu ve düşünceleri gibi binlerce uyarı cinsel istek doğurur. Cinsel arzu fiziksel, bedensel (hormonal) problemi olmayan herkeste mevcuttur.

    Memorial Hastanesi Cinsel Sağlık Merkezi’nden kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, kadında azalmış cinsel istek hakkında bilgi verdi ve tedavi yollarını anlattı:

    Azalmış cinsel istek bozuklukları, kadının cinselliği başlatmak ya da partnerinden gelen uyarıya cevap verecek ruh halinde olamaması durumudur.

    Cinsellikten keyif alamamak farklı nedenlere bağlı

    * Kadın cinsellikten keyif almaz, orgazm olacak kadar uyarılamazsa cinsel isteğinin düşük olacağı beklenen bir sonuçtur.
    * Bazen kadınlar kültürel, ahlaki veya dini sebeplerden ötürü cinsel dürtülerini baskılar.
    * Cinsel isteğin baskılanmasına yol açan en önemli nedenlerden biri, geçmişte kadının yaşadığı cinsel istismar veya tecavüz nedeniyle, cinsellikle beraber nahoş duyguların canlanmasıdır.
    * Kontrolünü kaybetme korkusu cinselliği baskılayan bir faktör.
    * Gebelik korkusu cinselliği baskılar. Bebek istemeyen çiftler eğer güvenli, etkin bir korunma yöntemi kullanmazlarsa bu sorun kadının cinsellikten uzaklaşmasına yol açar.
    * Yeterli derecede uyarılıp orgazm olmasına rağmen cinsel isteksizlik sorunu yaşayan kadınlar da vardır. Cinsellikten hoşlanmalarına rağmen cinsel birliktelik için istek duymazlar.

    Görev haline gelirse isteksizliğe neden olur
    Kadın istemediği halde partnerini memnun etmek için ilişkiye girerse, bundan zevk almayacaktır. Eğer kadında cinsel isteksizlik kronikleşirse, partneriyle ilişkisi mutlaka etkilenir.

    Cinsel isteksizlik kadınların yarısını etkileyen bir durum. Erişkin kadınların yüzde 43’ü cinsel isteksizlik yaşıyor ve bu nedenle kaygı duyuyor. Partnerlerinde ereksiyon yani sertleşme sorunu olan kadınların da yüzde 44’ünde cinsel istek azalması belirlenmiştir. Cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olan vestibulodinya gibi rahatsızlıklar cinsellikten uzaklaşmaya sebep olabilir.

    Depresyon veya epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları libidoyu azaltır.
    Alkolün fazla tüketilmesi, cinsel istek üzerine olumsuz etkiye sahip.

    Cinsel organ ve üreme organlarına yapılan cerrahi girişimler sonrası kadınlarda vücut görünümünün değişmesi, üremeyle ilgili endişelerin doğması, cinsel istek bozukluklarına yol açabilir.

    Menopoz döneminde hormon seviyelerindeki düşüş, vajinal kuruluğa ve sonuç olarak cinsel ilişkide ağrıya sebep olarak ilişkiyi rahatsız hale sokar.

    Gebelik süresince ve emzirme dönemindeki hormonal değişiklikler, bu dönemdeki vücut değişiminin yarattığı olumsuz duygular, uykusuzluk ve yorgunluk, kadınlarda cinsel istek azalmasına yol açar.

    Hormon tedavileri etkili
    Menopoz sonrası cinsel fonksiyon bozukluğu olan kadınlarda androjenlerin (erkeklik hormonu) hormon destek tedavisine eklenmesiyle hayat kalitesinde ve cinsel bozuklukta anlamlı iyileşme meydana gelir. Fakat testosteron türevlerinin ses kalınlaşması, erkek tipi saç dökülmesine yol açabileceği unutulmamalı.

    Östrojen tedavisi lokal yolla vajinaya krem veya vajinal fitil formunda, sistemik olaraksa hap, flaster veya jel formlarında verilebilir. Sistemik östrojen verilen hastaların, kardiyak rahatsızlıklar ve meme kanseri açısından daha sıkı takipte olmaları gerekir. Rahimleri duran menopoz hastalarında östrojenlere ilave olarak progesteron tedavisi de endometriyum kanserini önlemek amacıyla verilmeli.”

    Dokunma egzersizleri faydalı oluyor
    Şeker, hipertansiyon ve koroner kalp hastalığı gibi kronik rahatsızlıkların düzenli diyet ve egzersizle kontrol altında tutulması, fazla kiloların verilmesi kişinin yaşam kalitesini ve genel sağlık durumu iyileştirir, cinsel isteği artırır.

    Kendi bedenini tanımayan, kendini sevmeyen bir kişinin cinsellikten zevk alması veya cinsel olarak istekli olması mümkün değil. Cinsel isteksizliği olan kadının öncelikle kendi vücudunu ve cinsel organlarını tanımasına yönelik egzersizlerle cinselliğini keşfetmesi önemli. Bundan sonraki aşamaysa nelerden hoşlandığını veya hoşlanmadığını eşiyle paylaşarak cinsel yaşamlarında iyileşmeyi sağlamak. Tedavide çiftelere verilen dokunma egzersizleri de duygulanımı ve cinselliği artırır. Kişinin haftada üç kez cinselliği düşünmesi, fanteziler kurarak cinsel ilgisinin artması sağlanırken, partneriyle yaşadığı güzel deneyimleri hatırlaması, cinselliğini yaşama arzusu uyandırır.

  • Cinsel isteksizliğin de nedeni kalp krizi

    Cinsel isteksizliğin de nedeni kalp krizi

    Her 100 kişiden 5’inde görülen uyku apnesi tedavi edilmezse kalp krizinden inmeye, diyabetten cinsel soğukluğa birçok hastalığı tetikleyebilir.

    İSTANBUL – Uyku Apne Sendromu; geceleri uyku sırasında üst hava yollarının daralması ya da tam tıkanması nedeniyle, nefes alıp vermenin bozulması sonucunda akciğerlere yeterince hava girememesine bağlı olarak dokulara yeterli oksijen iletilememesiyle karakterize bir hastalık. Uyku sırasında apne denilen nefes durmaları kanda oksijen miktarını düşürüyor, hem sistemik, hem de pulmoner hipertansiyona neden olacak sempatik deşarja neden oluyor. Ayrıca oksidatif stres denilen, vücuttaki tüm damarlarda damar sertliği yapacak bir dizi olayın başlamasına neden oluyor.Sendrom gündüz ve gece aşırı uyku eğilimi yaparak kişinin direksiyon başında veya işyerinde uyuklamasına ve dikkat dağınıklığına yol açarak sık trafik ile iş kazaları olmasına neden oluyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sadık Ardıç, Uyku Apne Sendromu’nun tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit eden pek çok hastalığı da tetiklediğine dikkat çekerek, “Bu sendrom kalp krizinden inmeye, diyabetten obeziteye kadar birçok hastalığa davetiye çıkarabiliyor. Bu nedenle hastalığın tedavi edilmesi yaşamsal öneme sahip” diyor.

    ÜÇ TEMEL BELİRTİSİ VAR

    Şiddetli horlama, nefes durması, gündüz aşırı uyku hali… Doç. Dr. Sadık Ardıç, Uyku Apne Sendromu’nun en temel belirtisinin şiddetli horlama olduğuna dikkat çekiyor. Horlama daralmış hava yollarında vücudun aşırı çaba harcayarak nefes almaya çalışmasından kaynaklanıyor. Uykudan boğularak uyanma ve uykuda nefesin zaman zaman kesilmesi de diğer önemli belirtilerinden. Apneler gece boyunca onlarca kez tekrarlayabiliyor. Bu şekilde her gece birçok kez uyanan hastalar sık uyku bölünmeleri nedeniyle dinlendirici derin uyku evrelerine geçemiyor. Bunun sonucunda gündüz uyuklama hali ve çok çabuk uykuya dalma sorunundan da şikayet ediyor. Bunların yanı sıra sabahları gergin uyanma ve baş ağrıları, çabuk sinirlenme, unutkanlık, anksiyete, konsantrasyon bozukluğu ve cinsel yaşama karşı isteksiz görülebiliyor. Belirtilerden özellikle nefesin durması, horlama ve gündüz aşırı uyku hali varsa, bu durum hastada yüzde 90 olasılıkla Uyku Apnesi Sendromu olduğuna işaret ediyor. Kesin tanı ‘polisomnografi’ adı verilen uyku testi ile konuyor.

    UYKU APNESİ’NİN TETİKLEDİĞİ 7 HASTALIK

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sadık Ardıç, Uyku Apne Sendromu’nun tedavi edilmediğinde uzun dönemde hangi hastalıklara yol açabileceğini şöyle sıralıyor:

    1. İnme: Oksidatif stres vücuttaki tüm damarlarda sertliğin gelişmesine neden oluyor. Bunun sonucunda da beyinde yaşamı tehdit eden dolaşım bozuklukları gelişiyor. Kişi ya yaşamını yitiriyor ya da hayatına felçli olarak devam ediyor.

    2. Kalp krizi: Yapılan araştırmalar kalp krizi geçiren hastaların yüzde 35-65’inde Uyku Apne Sendromu olduğunu tespit etti. Özellikle genç yaşta hayatını kaybeden ve ‘hiçbir yaşta hastalığı yoktu’ denilen hastaların çoğunun ölüm nedeni aslında Uyku Apne Sendromu oluyor.

    3. Yüksek tansiyon: Yapılan çalışmalar Uyku Apne Sendromu olan hastaların yarısından çoğunda hipertansiyon olduğunu ortaya koydu. Hastaların kan basıncı uykuda apnelere bağlı gelişen sempatik aktivitenin artışına, kan oksijen değerinin düşmesine bağlanıyor. Bu hastaların gece ve gün boyu tansiyonları yüksek olabiliyor. Bazı hastalar ise düzenli ilaç tedavisi almalarına rağmen yüksek tansiyonlarının kontrol altına alınamadığından şikayet ediyor. Bu hastaların kontrolünün Uyku Apne Sendromu tedavisinden sonra kolaylaştığı biliniyor.

    4. Pulmoner Hipertansiyon: Akciğer damarlarında sempatik aktivite artışı ve oksidatif stres nedeniyle damar cidarında yapı bozukluğu oluşup, tansiyonunun yükselmesi durumudur. Uyku Apne Sendromu tedavisi ile düzeliyor. Ancak tedavi olmayan hastalarda, tedavisi çok zor olan nefes darlığıyla kendisini gösteriyor.

    5. Diyabet: Apne sonrası gelişen uyku parçalanmaları ve oksidatif stres bir süre sonra insulin direnci gelişmesine neden olarak diyabet gelişimini kolaylaştırıyor. Bu durum tedavi edilmezse glikoz kontrolü ve insülin direncini kötü etkiliyor ve kan şekeri düzensizliğinin daha da artarak hastalığın ağırlaşmasına neden oluyor.6. Obezite: İştahı ve doyma isteğini düzenleyen hormonların mekanizmasının bozulmasına yol açarak obeziteye neden oluyor. Bu hormonların oranları değiştiğinde kişide önlenemez bir iştah artışı ortaya çıkıyor. Ayrıca gece uyku bölünmesi de kilo artışını kolaylaştıran bir başka önemli faktörü oluşturuyor.

    7. Erkeklerde empotans, kadınlarda cinsel isteksizlik: Libido kaybına neden olarak aynı zamanda cinsel yaşamı da olumsuz etkiliyor. Örneğin erkeklerde empotansa (iktidarsızlık) neden olurken, kadınlarda ise cinsel isteksizlik ve orgazm güçlüğüne yol açabiliyor. Uyku apnesinin cinsel ilişkide sorun yaratmasının diğer bir önemli nedeni, hastaların uykuya eğilimleri nedeniyle cinsel ilişkiyi sürdürememeleri.

    “TEDAVİDE BASINÇLI HAVA AVANTAJLI”

    Doç. Dr. Sadık Ardıç, Uyku Apnesi Sendromu’nda hangi tedavi yönteminin uygulanacağına hastalığa yol açan nedenler ve sorunun şiddeti göz önüne alınarak karar verildiğini söylüyor. Ardıç, Uyku Apnesi Sendromu için günümüzde birçok tedavi seçeneği olduğunu belirterek şu bilgileri veriyor:

    “Tedavi, tıkanıklığa yol açan nedenin ortadan kaldırılmasıyla sağlanıyor. Örneğin hasta eğer kiloluysa uzman eşliğinde diyet yaparak ideal kiloya ulaşması isteniyor. Ameliyat dışı yöntemler arasında en etkili tedavi ise burundan basınçla hava üfleyen ve hastanın yatarken yüzüne taktığı maske aracılığıyla etkili olan CPAP-BiPAP (devamlı pozitif basınçlı hava) cihazıdır. CPAP daralan hava yollarında basınçlı hava girmesini sağlayarak, kullanıldığı süre boyunca uyku Apne Sendromu’nu tedavi edebiliyor. Üst solunum yollarında tıkanıklığa neden olan daralmalar varsa, bunlar da operasyonla düzeltilebiliyor. Örneğin ileri derecede burun tıkanıklığı yapan burun etleri, radyofrekans yöntemiyle küçültülerek burundaki tıkanıklık ortadan kaldırılabiliyor.

  • Planlanmayan gebelikler

    Planlanmayan gebelikler

    2011’de yapılan Kadın Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de 3 kadından yalnızca 1 tanesi, modern ve geri dönüşlü doğum kontrol yöntemlerini kullanıyor

    Türk Aile Planlaması Derneği (TAP) Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu tarafından yapılan açıklamada ülkemizde her yıl 1.9 milyon gebelik oluştuğu ve bunların 550 bininin planlanmamış gebelik, 285 bini kürtajla sonuçlandığı belirtildi. Planlanmayan gebelikler, tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmaları, her yıl yaklaşık 40 milyon gebeliğin yüzde 30’unun planlanmadığını, yüzde 12’sinin ise kürtajla sonlandırıldığını gösteriyor.

    Türkiye Aile Planlaması derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu ; “Kürtaj bir aile planlaması yöntemi değildir. Bebek ve anne için en sağlıklı doğum aralığı 2 yıldır, bu aralık olduğunda bebek normal ağırlıkta oluyor, anomaliler azalıyor, bebek ölümleri engellenmiş oluyor, aynı şeyler annelerimiz için de geçerli, düşükler azalıyor, gebelikteki problemler azalıyor, sağlıklı doğuma ulaşma şansı artıyor. O nedenle doğumlar arasını 2 yılda tutmak, bebeği veanneyi sağlıkla mutlu sona ulaştırmak için, henüz gebelik oluşmadan kürtaj yerine etkin, modern aile planlaması yöntemlerini kullanmak ve lüzumsuz müdahalelerden kaçınmak büyük önem taşıyor” dedi.

    Prof. Şatıroğlu Türk kadınlarının doğum kontrol yöntemlerine yaklaşımlarının, yöntem kullanım alışkanlıklarının ve tercihlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen Kadın Sağlığı araştırması ile ilgili de bilgi verdi. Araştırma sonuçlarına göre; 15-49 yaş grubundaki kadınlar tarafından Türkiye’de en çok kullanılan doğum kontrol yöntemi; % 22 ile bakırlı spiral. Bunu % 16 ile kondom takip ediyor.

    Modern ve güvenilir bir yöntem olan doğum kontrol haplarının Türkiye’de kullanım sadece %8 oranında. Bu oran; İran, Mısır, gibi ülkelerin bile oldukça gerisinde. Geleneksel bir yöntem olan ve gerçek bir korunma sağlamayan geri çekilme yöntemi, çoğu modern yöntemden daha fazla kullanılıyor( % 20 oranında). Ancak bu yöntem, aile planlamadığı halde gebelikle sonuçlanabiliyor. Hayatı boyunca geri çekilme yöntemiyle korunan 3 kadından biri, istemeden gebe kalıyor. Bu gebeliklerin bir kısmı da kürtaj ile sonuçlanıyor.

    Kadınların %40’ı ise, gebelik planlamadığı halde hiçbir korunma yöntemi kullanmıyor. Ne yazık ki bu gebeliklerin bir kısmı da kürtajla sonuçlanıyor. 20 ilde gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre;Kadınlar, korunmayla ilgili bilgi kaynağı olarak; jinekologlar (%40) kadar , yakın arkadaşlarına (%35) güveniyor.

    Araştırmada eşlerin doğum kontrol yöntemine etkisi sorulduğunda araştırmaya katılan kadınların %71’i, eşlerinin doğum kontrol yöntemi üzerinde etkisi olduğunu söylüyor. İlkokul mezunları arasında en sık kullanılan yöntem spiral iken, Lise ve Üniversite mezunlarının hemen hemen yarısının şimdiye kadar hiç korunma yöntemi kullanmadığı görülüyor. Kadınların çalışma durumları incelendiğinde, çalışan kadınlar doğum kontrol hapını tercih ederken çalışmayan kadınların bakırlı spiral kullanma oranının daha yüksek olduğu görülüyor.

    Riskli bir yöntem olan geri çekilme yönteminin, ilkokul mezunu kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlar tarafından yaklaşık %20 oranında kullanıldığı görülüyor. Türk Aile Planlama Derneği olarak anne ve bebek sağlığı için gerekli olan tıbbi tavsiyelere uyarak, isteyenin istediği zaman ve istediği kadar gebe kalma hakkı olduğu evrensel insan haklarındandır inancı içinde çalışmalar yaptıklarını belirten Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, korunma yöntemleri konusunda doktor tavsiyesinin doğru bilgiye ulaşma konusunda çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

  • Kıskanç Erkekle Nasıl Baş Edilir?

    Kıskanç Erkekle Nasıl Baş Edilir?

    Kıskanç erkekle nasıl baş edilir?

    Ah şu kıskanç erkekler…

    Kıskanç sevgili ile berabersiniz yada kıskanç erkekler hep karşınıza çıkıyor yada kıskanç bir eşiniz var. Kıskanç erkeğe nasıl davranılır ve kıskanç erkek ile nasıl baş edilir buyurun yazımızı okuyun…

    Kıskanç erkek ve sevgilisi arasında geçen diyaloglar genelde şu şekilde olur:

    – Canım neredesin?
    – Kızlarla dışarıdayım.
    – Erkek sesi geliyor. Kim var yanında?
    – Yan masadan geliyor sesler.
    – Bu kadar yakından nasıl geliyor? Sana inanmıyorum…

    Ya da bir başka örnek:

    – Hayatım, bu etek biraz fazla kısa değil mi?
    – Ne var canım, alt tarafı diz üstü etek. Hem herkes giyiyor.
    – Beni herkes ilgilendirmiyor, sen ilgilendiriyorsun. Herkes sana bakacak.
    – Bana güvenmiyor musun?
    – Ben sana değil, insanlara güvenmiyorum. Arlısı var arsızı var…
    – Bırak bu kıskançlıkları artık lütfen.
    – Seven erkek kıskanır.

    İşte tam da erkeğin ağzından dökülen bu son cümle, bütün kıskanç erkeklerin ardına sığındığı yegane klişe. Kadın ne zaman dışarı çıksa, defalarca telefon açarak, “neredesin?”, “ne zaman geleceksin?” diye soran, eve geldiğinde de mutlaka kavga çıkaran ‘seven’ erkeklerin sevgi gösterisi kıskançlık halleri. Peki, erkeğinizin kıskançlık krizlerine sık maruz kalıyorsanız nasıl baş etmelisiniz?

    Güven verin

    Kıskançlığın itiraf edilmese de en önemli nedeni güven sorunudur erkek açısından. Size güvense de çevrenizdeki erkeklere güvenmediğini hissederek, sizi bir şekilde elinden alabileceklerine inanır. Ya da düşüncelerini bu kadar ileriye götürmeye bile tahammül edemez ve bir başkasının size bakmasını bile istemez.

    Bu durumda yapmanız gereken, giyim tarzınızdan, arkadaş ilişkilerinizde ödün vermek olmamalı. Aksi takdirde size istediğini yaptırabildiğini fark ettiği anda, başka isteklerini de peş peşe sıralamaktan geri durmayacaktır. Onu sevdiğinizi, gözünüzün ondan başkasını görmediğini, başkaları sizinle ilgilense de bundan etkilenmediğinizi anlatın. Kıskançlık biraz da onun özgüven sorunundan kaynaklandığına göre onu ne kadar yakışıklı bulduğunuzu her fırsatta dile getirerek kendine güvenmesini sağlayın.

    Kıskançlık yapmasına fırsat vermeden, sormak isteyeceği soruların yanıtlarını normal konuşmanızın içinde vererek, bulunduğunuz ortam, yanınızdaki insanlarla ilgili küçük ayrıntılardan söz ederek, korkulacak bir şey olmadığı hissini yaşatmak da güven vermek için iyi bir yol.

    Başka erkeklerin bakışları

    Yolda yürüyorsunuz ve başka erkekler size baktığında sevgiliniz deliye dönüyor. Buna itiraz ettiğinizdeyse, “Başka kadınlar bana baksa sen n’aparsın?” diyor. Bunun üstesinden gelmenin en güzel yolu şu cümleleri kurmak: “Bana bakmaları beni güzel bulmalarından. Ben de kadınların sana baktığını gördüğümde, senin yakışıklılığınla övünüyorum, gurur duyuyorum.”

    Kadınlık içgüdüsü

    Sizi diğer erkeklerden kıskandığında, hemen savunmaya geçip kavga çıkarmak yerine durup şöyle bir düşünün. Belki de gerçekten kıskanmasına neden olacak samimiyette davrandınız o erkeğe. Biraz sinirlerinin yatışmasını bekleyin ve yavaş yavaş, kadınlık içgüdünüz sayesinde karşınızdaki erkeğin size gösterdiği ilginin derecesini ayırt edebileceğinizi anlatın ona. Tanıdığınız, konuştuğunuz hiçbir erkeğe karşı, ona hissettiğiniz duyguları hissetmediğinizi vurgulayın. Sizin gözünüzde sevgiliniz dışında tüm erkeklerin kız arkadaşlarınızdan farksız olduğunu söyleyin.

    Erkek arkadaşlarınızla tanıştırın

    Sadece kız arkadaşlarınızla görüşecek değilsiniz ya, sevgiliz var diye! “Şimdi erkek arkadaşlarımla görüştüğümü söylersem benimki arıza çıkarır” diye düşünüp arkadaşlıklarınızı bozmaya değmez. Siz iyisi mi, sevgilinizi erkek arkadaşlarınızla tanıştırın. Birlikte iyi zaman geçirebileceğiniz aktiviteler organize çalışın. Arkadaşlarınızdan size zarar gelmeyeceğine inandığında, kıskanması için bir sebep kalmayacak ortada ve siz o olmadığı zamanlarda da rahatlıkla erkek arkadaşlarınızla görüşebileceksiniz.

    Alttan almak yetmiyorsa…

    Bazen hafif kıskançlık belirtileri hoşunuza gidebilir. Sizi sevdiğini ve bu nedenle sahiplendiğini hissedebilirsiniz. Hem kıskançlığın temelinde kaybetme korkusu da bulunuyor. Sizi kaybetmekten korkması da hoşlanabileceğiniz bir şey. Bu durumda alttan almak sorun çıkmamasını sağlar. Ama kıskançlığın aşırıya kaçtığı, artık ilişkinizi tehdit eder boyuta vardığı durumlarda, bunu ona açıkça belirtmeli, “Böyle devam edersen bu ilişkiyi sürdüremeyiz” cümlesini kurmalısınız. Kıskançlık, onun da engel olmak istediği ama bir türlü halledemediği bir konuysa, bir psikoloğa görünmesini tavsiye edebilirsiniz.

  • Doğru Etek Modeli

    Doğru Etek Modeli

    Doğru Etek Modeliyle Her Mevsim Şık Olun…

    Etek, hangi mevsimde olursak olalım kadınların göz bebeğidir. Çünkü bir etekle aynı anda şık, rahat ve seksi olabilirsiniz. Ancak tüm bunları bir arada bulabilmeniz için dikkat edilmesi gereken bir husus var: Vücut tipiniz…

    Vücut şekliniz ya da kilonuz ne olursa olsun, bütün kadınlar etek giyebilir. Asıl önemli olan, size ve bedeninize yakışacak, doğru seçimleri yapmak. Bu durumda dikkat etmeniz gereken iki konu var, uzunluk ve kesim. Eğer eteğinizin boyunu ve kesimini vücut hatlarınıza uygun olarak seçebilirseniz, çok daha hoş bir görünüm yaratabilirsiniz. İşte bizde işinizi kolaylaştırmak için, hangi vücut tipinin ne tarz etekler giymesi gerektiğini araştırdık!

    Minyon Bir Kadınsanız
    Eğer minyon yapılı bir kadınsanız, rahatlıkla diz üstünde biten mini etekleri giyebilirsiniz. Evaze etekler de tam sizin vücut tipinize göre çünkü bu kesim bacak boyunuzun çok daha uzun görünmesini sağlar. Uzun ya da maxi uzun elbiseleri ise baş düşmanınız olarak değerlendirebiliriz. çünkü bu elbiseler sizi olduğunuzdan çok daha kısa gösterecektir. Siz, fazla uzun olmayan ve bedeninize oturan etek modelleriyle çok daha hoş görünümlü bir kadın olacaksınız!

    Uzun Boyluysanız
    Uzun boylu bir kadınsanız, bacak boyunuzun olduğundan çok daha uzun göstereceği için, maxi mini eteklerden uzak durmalısınız.

    Uzun elbiseleri ise yerleri süpürecek kadar uzun olmadıkları takdirde tercih edebilirsiniz. Eğer uzun boylu bir kadınsanız kloş etekler tam size göre olacaktır.

    Hem uzun boylu hem de ince bir kadınsanız, iri desenli modelleri, hafif kiloluysanız da minik çiçek desenlerini tercih edebilirisiniz.

    Vücut Tipiniz Armutsa
    Bordo, lacivert ya da siyah gibi koyu renkli, evaze etekler armut vücut tipli kadınlar için son derece uygun bir seçim olacaktır. Pileli, dizin hemen üstünde biten etek modelleri de basen bölgesini kamufle etmek için son derece uygun olacaktır. Eğer armut vücut tipine sahip bir kadınsanız ilgiyi basen bölgenize çekecek dar, kısa, yanları cepli ya da düğmeli modellerden kesinlikle uzak durmalısınız.

    Vücut Tipiniz Elmaysa
    Eğer kum saati gibi bir görünüme sahip olmak istiyorsanız, evaze etekler tam size göre! İlgiyi kalça bölgenize çekmek istiyorsanız, hemen diz üstünde biten modelleri tercih edebilirsiniz.

    Ancak cepli, pileli, düşük belli modellerden uzak durmalısınız. çünkü bu tip etekler ilgiyi karın bölgenize çekecektir. Elma vücut tipine sahip bir kadınsanız, şifon ya da ipekli kumaşlarla tasarlanmış uçuş uçuş etekler sizin için çok daha uygun olacaktır.

  • Ruj Sürme Teknikleri

    Ruj Sürme Teknikleri

    Güzel görünümlü dudaklar iyi bir dudak çizgisi çizmek ile başlar. Rujunuzu sürerken aşağıdaki teknikleri uygulayabilirsiniz;

    – Dudaklarınıza rujdan önce bir kat fondöten sürerseniz, ruj daha uzun süre kalıcı olur ve kolay bozulmaz.

    – Dudağınıza güzel bir çizgi çizmeniz için ağzını kapalı tutmalısınız ve sivri bir kalem kullanmalısınız. Ucu körleşmiş bir kalem boyayı etrafa saçar.

    – Dudak çizgisi için dudağınızın v kısmından başlayın ve köşe kısımlara doğru kısa dokunuşlar yapın. Elinizi, çenenizden destek alarak daha rahat kullanabilirsiniz. Üst dudağınız bittikten sonra alt dudağınıza geçin ve yine dudağınızın orta kısmından başlayarak dışa doğru çizin.

    – Dudaklarınızın daha dolgun görünmesini istiyorsanız kalemi dudak çizgisinin dış tarafından çizin. Doğal görünümü için normalde tam üstünden çizmelisiniz.

    – Eğer daha ufak bir dudak görünümü  istiyorsanız doğal çizginin iç tarafından çizmelisiniz. Bu işlem dudaklarınızı olduğundan daha ufak gösterecektir.

    – Rujun uzun süre kalıcı olmasını istiyorsanız sürmeden önce dudağınızı kalemle hafifçe boyayın. Eğer bu tekniği kullanacaksanız, koyu bir dudak kalemi rujunuzun rengini koyu gösterir. Açık bir renk istiyorsanız açık renkli bir dudak kalemi kullanmalısnız.

    – Dudak dolgusunu hallettikten sonra ruju sürebilirsiniz. Ruju ruj fırçasıyla sürmeniz daha düzgün bir boyama yapmanızı sağlar. Ruju bitirdikten sonra kağıt veya mendil kullanarak ruj üzerindeki kalıntıları alın.

  • Ofis Makyajı Nasıl Yapılır?

    Ofis Makyajı Nasıl Yapılır?

    Makyaj artistleri ne kullandığınızdan çok nasıl uyguladığınızın önemli olduğunu belirtiyor. Günümüzde kadınların makyajı iş yerlerinde de oldukça önemli.. Palyaço gibi değil profesyonel anlamda makyaj yapmak en dikkat edilmesi gereken nokta.. Ofiste hangi ürünleri nasıl uygulamalısınız?

    Pürüzsüz görünün

    Fondöten, primer, kapatıcı ve pudra ofis makyajının vazgeçilmezleri..

    Eğer gözenekleri cildiniz varsa fondöten uygulamadan önce bir primer ya da kapatıcı ile gözenekleri kapatmalısınız. Kapatma işlemi fondötenin cildinizde daha uzun süre kalmasını sağlar.

    Yağlı bir cilde sahipseniz yağsız fondöten kullanın. Diğer ürünlerinde yağsız olmasına özen gösterin.

    Yağlı ciltler daha çok özen ister. İçerisinde su yosunu gibi içerikler yağ dengeleyiciler bulunan temizleyiciyle cildinizi silin ve ardından matlaştırıcı bir ürün kullandığınızda cildiniz makyaja hazır olur.

    Kuru cildiniz varsa cildinizin nemlenmesi için aşırı yağlı ürünleri seçmeyin. Bunun yerine içinde pırıltı bulunan primer kullanarak cildinizin ışıldamasını sağlayabilirsiniz. Nemlendiriciniz ise yağsız olmalı.

    Unutmayın, fondöten kapatıcı değildir.. Önce kapatıcı sonra fondöten uygulamalısınız. Kuru ciltler için parıltılı fondöten, gözenekli cildiniz varsa likit fondöten kullanmalısınız. Uygularken fırsa, sünger ya da parmaklarınızı kullanabilirsiniz. Sonrasında rahatlıkla pudra ponponuyla, şeffaf pudra uygulayabilirsiniz. Yanaklar, alın ve burun bölgesine ağırlıklı olarak uygulanabilir.

    Rahatlatıcı bakın

    Gri ve boz kahverengi gibi göz farları ideal.. Göz kapaklarınızı alkolsüz tonik ile temizleyin, kuruduktan sonra farı uygulayın. Farın gün boyu aynı etkiyi göstermesi için şeffaf pudra uygulayın. Siyah veya kahverengi maskara ile de kirpiklerinizi daha belirginleştirebilirsiniz.

    Yumuşak dudaklar

    Dudak makyajı öncesinde dudaklarınızı nemlendirin. İnce fırça ile ruju uygulayın. Doğal dudaklar için açık renkleri tercih edebilirsiniz. Rujdan sonra iki dudağınızın arasına peçete koyarak fazlalıkları alın. Sonrasında şeffaf pudrayı dudaklarınıza uygulayın