Etiket: kadin

  • Erkekler Kadınları Böyle Çileden Çıkartıyor

    Erkekler Kadınları Böyle Çileden Çıkartıyor

    Yapılan sosyolojik gözlem ve araştırmalar, erkeklerin hangi hareketlerine kadınların tahammül edemediğini ortaya çıkardı. İşte kadınların özellikle nefret ettikleri ve çileden çıkmalarına neden oldukları erkek hareketlerinin top 10’u…

    Erkekler bir kadının çok konuşmasından, sürekli olarak hemcinslerini eleştirmesinden, aşırı duygusal davranmalarından, alışveriş bağımlısı olmalarından ve kıskançlık krizine girmelerinden nefret ediyor.

    Ya kadınlar erkeklerin hangi hareketlerine tahammül edemiyor. Rus Pravda sitesinin yaptığı ankete göre “Kadınların nefret ettiği 10 kusurlu erkek hareketi” şunlar…

    Tembellik
    Eşi ya da sevgilisi kendisi gibi haftanın 6 günü çalışsa da o her zaman daha fazla yorulmuştur. Ev işlerine asla yardım etmez.

    Yüksek sesle maç seyretmek
    Maç izlerken bütün dünya durur. Evde başka biri yokmuş gibi televizyonun sesini sonuna kadar açar.

    İşinin her şeyden daha önemli olduğunu düşünür
    Her zaman işinden bahseder ve en ufak bir sorun olduğunda işi için sizi ortada bırakabilir.

    Patavatsızlık
    Sizi başkalarının önünde bozma alışkanlıkları vardır.

    Beceriksizlik
    İş seyahatine çıktığınızda aslan kesilir, ancak geri döndüğünüzde beceriksiz, yardıma muhtaç bir bebek gibi davranırlar.

    Sözlerini tutmamaları
    Sürekli konuşup vaatler verirler ancak eyleme dönüştürmezler.

    Bencillik
    Konuşmaya başlayınca kadının onu dinlemesini ister. Ancak o karşısındaki kadını dinlemek zorunda değildir. Herkes uyurken o müziğin sesini sonuna kadar açabilir. Ancak o uyurken kimsenin çıt çıkarmaya hakkı yoktur.

    Kirli bulaşıklar
    Yemek yedikten sonra tabağını kaldırmaz ve bulaşıklara bir kez bile elini sürmez.

    Eşinin ailesini aşağılaması
    En ufak bir kavgada eşinin ailesini gündeme getirir. Genellikle onların bilgisiz olduğundan yakınır.

    Kadınlar kötü şofördür
    Hemen hemen bütün erkekler kadınların kötü şoför olduğunu düşünür. Kendi hatalıysa bile karşısındaki kadın sürücüye bağırır

  • Güzel Görünmenin Yolları Nelerdir?

    Güzel Görünmenin Yolları Nelerdir?

    Birkaç şeye dikkat ederek siz de imrenerek baktığınız güzeller gibi görünebilirsiniz. İşte size ipucu:

    1) Kısa saçlar uzun saçlara oranla dha çekici görünmenizi sağlar. Yüz yapınıza uygun bir saç stili seçerek siz de müthiş bir görünüme sahip olabilirsiniz.

    2) Sadece makyaj iyi görünmenize yetmez. Günde 8 saat uyumaya özen gösterin. Eğer gece bir partiye katılacaksanız gün içinde gözlerinizi dinlendirin.

    3) Diş sağlığınıza önem verin. Gülümseme her kadına yakışır. Pırıl pırıl dişler gülüşünüze güzellik katar. Salatalık ve havuç gibi sebzeleri diş sağlığınız için bol bol tüketin.

    4) Kendinizi sevin. Makyajınızı yaparken beğendiğiniz yerinizi ön plana çıkarın.

    5) Doğal görünerek de seksi olabilirsiniz. Aşırı makyaj sizin seksi görünmenizi sağlamaz. Birkaç fırça maskara, hafif bir dudak parlatıcı ya da ruj sizi güzel gösterebilir.

    6) “Kaşlarımı almaya asla cesaret edemem, kalında güzeldir” diyerek kaşlarını aldırmayan birçok model var. Kaşlarınızı aldırmaya karar verdiyseniz doğduğunuzdan beri size en yakışan kaş modelini tercih edin. Fazla tüyleri temizlerken aşırıya kaçmamaya özen gösterin. Kaş alırken büyüten aynalardan kullanmayın. Bu gereğinden fazla tüy almanıza neden olabilir.

    Sade ve Güzel Görünmenin Yolları
    Makyaj kadınların en güçlü silahlarından biridir. Herhangi bir kusur ufak dokunuşlarla ortadan kaldırılabilir. Ancak arada yüzünüzü dinlendirmek gerekir. Makyajsız da güzel olunabildiğini haberimizi okuduktan sonra göreceksiniz!

    Uykuya dikkat

    Yeterince uyumak çok önemlidir. Yorgunluk insanın yüzünün çökmesini, gözlerinin solgun görünmesini sağlayan bir sorundur. Bu nedenle uykunuzu almaya özen gösterin.

    Yüzünüzü soğuk suyla yıkayın

    Yüzü soğuk suyla yıkamak canlanmasını sağlar. Ayrıca yorgunluk belirtilerinden de soğuk su sayesinde kurtulabilirsiniz.

  • Karnı Düzleştirmenin yolları

    Karnı Düzleştirmenin yolları

    Sıkı bir karın her zaman çekici ve alımlı görünmenizi sağlar. Giydiğiniz her şey üzerinize daha güzel oturur ve imrenilen bir vücudun başı orantılı bir karın ile mümkündür. İşte yapmanız gerekenler:

    1)Duruşunuza Dikkat

    Ayakta dururken daha iyi bir duruş karın kaslarının doğru çalışmasını sağlar. Kulaklarınız omuz hizasında olmalı ve dizlerinizi kırmamalısınız. Omuzlarınızın ön kısmı askıya gömlek astığınız gibi düz olmalıdır. Öne doğru eğik durursanız kamburunuz çıkar ve zamanla kalıcı olabilir. Ağırlığınızı topuklarınıza verin. Bu sayede hem düzgün bir duruşa hem de sağlıklı karın kaslarına sahip olacaksınız.

    2) Resmin Bütününü Düşünün!

    Karın kaslarınızı çalıştırırken vücudunuzun diğer bölümlerini ihmal etmeyin. Sıkı bir karın için örneğin sırt ve bel bölümünde bulunan kasların da durumu oldukça önemlidir. Ayrıca dengeli bir biçimde tüm vücudu çalıştırmazsanız karnınız sıkı ancak diğer yerler gevşek kalacaktır.

    3) Kano Dönüşü

    Dik durun, ayaklarınızı omuz hizasında ayırın. Ellerinizi birleştirin ve kürek çektiğinizi hayal edin. Sağ ve sol tarafınıza doğru birleştirdiğiniz ellerinizi kanoda oturur gibi kürek hareketini 20 kere yapın. Hareketleri yaparken derin nefes almaya dikkat edin.

    Gergin bir karına kavuşmak hayal değil! İşte seksi bir vücut için vazgeçilmeziniz olacak ürünler!

    4) Kedi Tekmesi

    Ayaklarınızı birleştirip dik durun. Kollarınızı uçak kanatları gibi açın. Nefes verin ve aynı zamanda bacağınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Kollarınız önünüzde paralel olrak durmalı. Her bir bacak için 20 kez aynı hareketi yapın. Bu sayede bu bölgede bulunan kaslarınızın çalışacak ve yağ yakımı artacaktır.

    5) Esneme

    Dik durun, topuklarınızı birleştirin ve ellerinizi karnınızın altında kilitleyin. Nefes verin ve kollarınızı esnetebildiğiniz kadar aşağı doğru itin. Aynı zamanda parmak ucunuza kalkmaya çalışın. Bu şekilde 10 kez aynı hareketi tekrarlayın.

    6) Yemenize Dikkat!

    Ne kadar egzersiz yaparsanız yapın, yediklerinize dikkat etmediğiniz takdirde karnınızı istediğiniz şekle sokamazsınız.  Unutmayın mideniz karnınızda bulunuyor ve onun tıka absa dolu olması güzelliğinize gölge düşürecektir.

    7) Gerçekçi Olun!

    Genleriniz vücudunuzun şeklinde önemli bir rol oynar. Ancak nasıl olsa ailemdeki herkes kilolu diye tatlılara hücum etmek de doğru değildir. İstediğiniz takdirde ve gerçekçi hedefler koyduğunuzda motive olduğunuzu ve çarpıcı bir vücuda sahip olmanın o kadar da zor olmadığını göreceksiniz.

    8) Acele Etmeyin!

    Kimse bir günde muhteşem bir karına kavuşmuyor. Sabırla çalıştığınızda ve günde sadece 20 dakikanızı ayırdığınızda çok zaman geçmeden istediğiniz ölçülere ulaşacaksınız. Unutmayın! Her şeyin başı sabır…

  • Akıllı Besinlerle Kalıcı Kilo Vermek

    Akıllı Besinlerle Kalıcı Kilo Vermek

    Uzmanlar, kalıcı olarak kilo vermek ve yakalanan formu korumak için diyet yapmak, dengeli ve düzenli beslenmek kadar vücutta şişmanlığa neden olabilecek gizli metabolik hastalıkların da olup olmadığının bilinmesi gerektiğini belirtiyor…

    Yanımızdaki baklava yerken kilo almıyor da biz ıspanak yerken niye kilo alıyoruz?

    Kilo problemi olan birçoğumuz, zaman zaman fazla kilolarımızdan kurtulmak için mucize formüllerin peşine düşmüşüzdür. Maydanozu, lahanayı veya çeşitli ot kombinasyonlarını kaynatarak sularını içtiğimizde, birden bütün yağlarımızın eriyeceğini düşünmüşüzdür.

    Belki de çoğu zaman, zayıf arkadaşlarımız baklava börek yerken ve hiç kilo almazken, kendimizin haşlanmış ıspanak yememize rağmen nasıl olur da bu kadar kilo sorunu yaşadığımıza bir anlam verememişizdir. Bu konuda belki de metabolizmamızın hiç çalışmadığını düşünerek kaderimize küsmüşüzdür.

    Gerçekten bu şişmanlık denilen hastalığın kalıcı bir çözümü yok mudur? Obezite ve metabolizma hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, kalıcı kilo vermede doğru zamanda doğru yolu izlemenin önemine dikkat çekiyor.

    Dr. Ayça Kaya “Her şeyden önce vücutta şişmanlığa neden olabilecek bazı gizli metabolik hastalıkların açığa çıkarılması çok önemlidir. Böyle bir durum varsa ve tedavisiz kalırsa istediğiniz kadar az beslenin bir müddet sonra tekrar kilo alımı kaçınılmaz olur.

    Daha sonra da kalıcı kilo kaybı için hayat boyu gidecek beslenme sistemi kişiye benimsetilmelidir.” diyor. Bu beslenme sistemi içinde bazı akıllı besinleri bilerek seçmenin şişmanlık denen hastalıkla baş etmede altın standartlardan biri olduğunu vurgulayan Dr. Ayça Kaya kalıcı kilo vermede rol oynayan akıllı besinler ile ilgili bilgi veriyor.

    Şeker yükü fazla yiyeceklere dikkat!

    İnsan vücudu ana yakıt kaynağı olarak glikozu kullanır. Glikozun kaynağı ise yiyeceklerle aldığımız karbonhidratlardır. Karbonhidratları kabaca basit karbonhidratlar ve kompleks karbonhidratlar olarak ikiye ayırırız. Basit karbonhidratlar, şeker yükü fazla olan yiyeceklerdir. Kan şekerimizi hızlı yükseltir ve bizi daha çok acıktırır, daha çok yememize neden olur.

    Şeker yükü düşük yiyecekler uzun süre tok tutar…

    Kompleks karbonhidratların içindeki şeker ise kana daha yavaş geçer ve bizi daha uzun süre tok tutar. Kompleks karbonhidratlar ve düşük glisemik indeksli yiyecekler: Bu yiyecekler kalıcı kilo vermede en sık başvuracağımız akıllı besinlerdir. Elma, armut, kivi, greyfurt, kiraz, çilek, kurubaklagiller, bulgur, esmer pirinç ve kepekli makarnadır.

    Glisemik indeksi yüksek yiyecekleri tek başına tüketmeyin!

    Başlıca basit karbonhidrat ihtiva eden ve glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler: Şeker, bal, reçel, tatlılar, muz, incir, üzüm, tatlı kavun, tatlı karpuz, patates, havuç, beyaz pirinç, beyaz un ve beyaz makarnadır. Peki, bu yiyecekleri hiç tüketmeyecek miyiz? Tabii ki yiyeceğiz ama şeker oranını düşürerek yiyeceğiz yani nasıl yiyeceğimizi bileceğiz. Örneğin muzu yoğurtla, patatesi etle ve yoğurtla karıştırarak yemek vücut için biyoyararlanımı daha iyi kılar ve bizi daha geç acıktırır. Ayrıca yemeğe limon katmak da glisemik indeksi düşürür.

    Kalıcı kilo kaybında en büyük yardımcı yüksek lifli besinler.

    Yüksek lif içerikli besinleri bilmek ve bu tür besinleri öğünlerimizde sık kullanmak da kalıcı kilo kaybında en büyük yardımcımız olur. Bu yiyecekler sindirim sistemimizde daha uzun süre kalır. Çiğneme hızımız bile bu tür besinlerde daha yavaştır. Bizi daha tok tutar. Lif oranı yüksek besinlerin aynı zamanda şeker oranı da düşüktür. Örneğin kabak, lahana, brokoli, ıspanak, kurubaklagiller, kepekli unlar da çok iyi seçimlerdir. Kabızlık sorunu olanlara da birebir çok iyi çözümdür.

    Yağı azaltıp kızartmayla mayonezi hayatınızdan çıkarın

    Kalıcı kilo kontrolünde çok önemli bir diğer kavram da daha düşük yağlı yemeyi becerebilmektir. Yağlar dünyadaki en yüksek kalorili yiyeceklerdir. Yiyeceklerin üzerine yağ eklendiğinde yiyeceğin mevcut kalorisi iki-üç kat artabilir. Özellikle metropol hayatında hazır gıda tüketimi son derece yaygındır ve bu yiyeceklerin yağ oranı lezzeti artırabilmek için çok fazladır.

    O nedenle siz siz olun yiyecekleri seçerken daha az yağlı olmasına özen gösterin. Yani çıtır, kıtır, pane, kızartılmış, kremalı, mayonezli, hazır pastane ürünleri, dışarıda kıymadan yapılmış etler tüketilmezse kilo kontrolü daha kolay olur. İşe yaptığınız yemeklere koyduğunuz yağı yarı-yarıya azaltarak başlatabilirsiniz.

    Yağ oranı yüksek besinler ise kilo ile savaşta en uzak kalınması gerekli gruptur. Yağ oranı yüksek kızartmalar, milföy gibi hamurlar, baklavalar, soslar belki de uzun vadede en uzak kalınması gruptur.

  • Fibrokistik Meme, Kansere Dönüşür mü?

    Fibrokistik Meme, Kansere Dönüşür mü?

    Göğüste kist oluşması oldukça yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Yapılan araştırmalar kadınların yüzde 90′ında fibrokistik meme görüldüğünü ortaya koydu. Ancak bu her zaman endişe etmeyi gerektiren bir durum değildir. Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Meme Hastalıkları ve Cerrahisi, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Münire Kayahan, fibrokistik meme hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı…

    Öncelikle fibrokistik meme nedir?

    Fibrokistik meme, kadınların %90’ında görülen ve yarısında memede kitle, ağrı, akıntı gibi yakınmalara neden olabilen histolojik değişikliklerdir. Değişik boyutlarda kistler, bağ dokusu artışı ve çeşitli lezyonlarla karakterizedir.

    Kistlerden korkmalı mıyız?

    Kistler içi sıvı dolu, ince bir zarla çevrelenmiş yuvarlak oluşumlardır. Ultrason görüntülerine göre basit, komplike ve kompleks kistler olarak sınıflanır. Basit kistler, memede çok yaygın olduğunda, altta oluşabilecek diğer lezyonların fark edilmesini engelleyebileceği için memenin radyolojik yöntemlerle takibini gerektirir. Kanser gelişme riski komplike kistlerde %2’den az iken kompleks kistlerde bu oran %25 civarındadır. Kompleks kistlerin biyopsi ile değerlendirilmesi önemlidir.

    Kist içindeki sıvı ne zaman boşaltılır?

    Basit kistlerde çoğu zaman bir işlem yapılması gerekmez. Çok büyük boyutlara ulaşıp ağrı ve estetik görünümde sıkıntı yaratıyorsa iğne ile boşaltılabilir. Tekrarlaması halinde cerrahi olarak çıkartılabilir.

    Fibrokistik memede oluşabilen lezyonlar tehlikeli midir?   

    Klasik fibrokistik değişikliklerde tehlike yoktur. Ancak tabloya eşlik eden hücre çoğalması alanları ve bu alanlarda görülen bazı patolojik değişimler memede kanser gelişme riskini arttırır. Şüpheli lezyonların radyolojik yöntemlerle erken tespit edilmesi ve geniş olarak çıkartılması hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle fibrokistik meme varlığında, özel durumlar hariç, hastalara 6 ay ara ile ultrasonografi uygulanır, 40 yaşından sonra senelik mamografi de takip yöntemine eklenir. Ailede meme kanseri bulunması ve memede şüpheli lezyon varlığı gibi bazı özel durumlarda tetkik süresi değişebilmekte ve manyetik rezonans inceleme (MRI) de önerilebilmektedir.

    Fibrokistik memede, meme ağrısı kanser gelişimini mi düşündürmeli?

    Meme ağrısı kadınlarda, özellikle fibrokistik meme varlığında, sık görülen bir yakınmadır. Sadece meme ağrısı ile başvuran kadınların %10’dan azında kanser saptanır. Ağrı, her iki memede, yaygın veya belli kadranlarda, adet öncesi dönemde ya da ay boyu düzensiz aralıklarla olabilir. Önce bir cerrah tarafından iyi bir muayene ve uygun radyolojik yöntemlerle hastada patolojik lezyon olmadığı gösterilmelidir. Sonrasında yağ oranı düşük diyet ile kola, kahve, çikolata gibi gıdaların azaltılması önerilir. Pomat veya tablet şeklinde ağrı kesici ilaçlar, şiddetli vakalarda ise çeşitli hormonal ilaçlar kullanılmaktadır, ancak yan etkileri rutinde kullanımlarını engellemektedir.

    Meme başı akıntıları her zaman tehlikeli midir?

    Meme başı akıntısı, sıkmakla değil kendiliğinden oluyorsa altta yatan patolojinin araştırılması gereklidir. Akıntı, süt görünümünde, yeşil, berrak ya da kanlı olabilir. Süt kanallarındaki genişleme ya da iltihabi durumlar, hormonlar ve kullanılan çeşitli ilaçlara bağlı olabileceği gibi memenin bazı iyi huylu ve kötü huylu lezyonları da akıntı nedeni olabilir. Tek memeden olması, muayenede akıntının tek kanaldan geldiğinin tespiti, akıntının berrak ya da kanlı olması kanala yerleşmiş bir lezyon varlığını düşündürür. Meme başı akıntıları, bir meme cerrahı tarafından mutlaka değerlendirilmeli ve uygun radyolojik tetkiklerle neden araştırılmalıdır.

    Fibrokistik memede cerrahi ne zaman uygulanır?

    Memeden bütün kistleri temizlemeye yönelik bir girişim yoktur. Kadınların uygun radyolojik yöntemlerle ve meme muayenesi ile belli aralıklarla takibi önemlidir. Ağrı, hassasiyet, estetik kusur gibi yakınmalar varlığında, kist içinde ya da duvarında şüpheli lezyon görülmesi halinde, meme başı akıntısı kanaldaki patolojiye bağlı ise ve takipler esnasında memede şüpheli lezyon tespit edilmesi durumunda cerrahi uygulanır.

  • Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Uzmanlar, partnerinizin, sevgilinizin veya eşinizin sizi sevip sevmediğini hareketlerine bakarak anlayabileceğinizi belirtiyor. İşte uzmanlara göre aşkını anlamak için bilmeniz gereken vücut dili…

    Sevgilinizin ya da eşinizin vücut dili, size karşı olan duygularını ele veriyor. Onun hareketlerini tahlil ederek, sizi sevip sevmediğini anlamanız mümkün. İşte öneriler…

    Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman’a göre, çiftler, birbirlerine vücut dilleri ile “seni seviyorum”, “seni sevmiyorum” ve “sana kayıtsızım” mesajları veriyor. Yani aşk vücut diliyle başlıyor, sonra konuşma diline geçiyor.

    Peki ama sevgilinizin ya da eşinizin size olan duygularını nasıl anlayacaksınız? Mümin Sekman, şu önerilerde bulunuyor…

    İlgisi var mı?

    İnsanların göğüslerinin dönük olduğu yön, ilgilerinin kimde olduğunu gösterir. Bir insanın kafasıyla vücudu farklı yönlere bakıyorsa, asıl göğsünün dönük olduğu kişiye ilgi duyuyor demektir.

    Yapılan bazı araştırmalarda, bir kadının ya da erkeğin sigara içerken avuç içinin dönük olduğu kişiye yönelik özel ilgisinin olduğu tespit edilmiş. Bir kadın beş erkeğin karşısında sigara içerken, kafası başka yerlere dönse de avuç içi hep bir kişinin üzerine dönük ise, o kişi kendini “seçilmiş” hissedebilir!

    Sevgilinize sizi aldatıp aldatmadığını sorduğunuzda, her defasında burnunu kaşıyorsa, aldatıldığınızı düşünmekte haklı olabilirsiniz! İnsanlar gerçekleri söylemekte zorlandıkları zaman kan basınçları yükselir ve burunlarındaki kılcal damarlara uygulanan baskıyla burun kaşınır. Tabii her burun kaşınması yalan söyleme işareti değildir.

    Aşkın vücut dilinde, kanıt kriterleri de önemli bir sorundur. Taraflardan biri “Gözlerime uzun uzun bakmıyorsun, demek ki beni artık sevmiyorsun” diyebilir. Bu, kriter uyuşmazlığını gösterir. İlişkilerin çoğu kanıt kriteri uyuşmazlığından biter. Karşı tarafa “sana nasıl bakıldığında sevildiğini düşünürsün?” diye sorarak o noktadaki kanıt kriteri bulunabilir.

    Aşkta başarı…

    Vücut dilinin asla yalan söylemediğini belirten Mümin Sekman, aşkta başarı için şu önerilerde bulunuyor:

    “Aşkta başarılı olmak için vücut dilinin şöyle ya da böyle kullanılması söz konusu değildir. Çünkü aşk, bir aylık satış raporları sunumundan farklı olarak bilgi alışverişi değil, duygu alışverişidir. İçinizde hangi duygu varsa, beden dilinizden o dışarı sızar. Vücut dili, bedenimizin eldivenine benzetilir. Vücut diliyle yalan söylemek, özellikle de aşk gibi duygusal bir konuda bunu yapmak çok zordur.”

  • Gebelikte cinsel yaşamı sınırlamayın

    Gebelikte cinsel yaşamı sınırlamayın

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu. Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir.

    Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu. Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir.

    Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Düzenli bir cinsel yaşam gebeliği olumlu etkiler

    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye engel sorunlar önemsenmeli

    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir. Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelik döneminin başlaması ile birlikte çiftler arasındaki en hassas hale gelen konulardan biri cinselliktir. Anne adayı, geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adayları da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşamaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Pınar Özalp, gebelik döneminde çiftlere sağlıklı cinsel yaşam önerilerinde bulundu. Gebelik ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç Gebelik, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreçtir.

    Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır.

    Düzenli bir cinsel yaşam gebeliği olumlu etkiler

    Anne adayları, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabilir. Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleri ile paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye engel sorunlar önemsenmeli

    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir. Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

    Sağlıklı bir gebelik; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmaz. Gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebilir. Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir. Doktorunuzla konuşmaktan çekinmeyin Anne adayları, eşleri ile birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve önyargılarını mutlaka doktoru ile paylaşmalıdır. Sorunların çözümü ile ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır.

  • Kavga Ederken Kontrolü Bırakmayın

    Kavga Ederken Kontrolü Bırakmayın

    Uzmanlar, ilişkinin tuzu biberi olan kavga esnasında tartışmaların kontrolden çıkmasını engellemek için bazı ayrıntılara dikkat etmek gerektiğini belirtiyor. İşte Alman ilişki terapisti Hans Jellouschek’in önerileri…

    Kavga her ilişkide mutlaka yaşanır. Ancak sürekli kavga etmek veya kavgaların gereğinden fazla büyütülmesi, ilişkiye ciddi zarar verebilir, hatta bitmesine bile neden olabilir.

    Uzmanlara göre ilişkide kavgalar genelde yanlış anlamalardan kaynaklanıyor. Alman ilişki terapisti Hans Jellouschek’e göre kavgaların kontrolden çıkmasını engellemek için dikkat edilmesi gereken sekiz nokta bulunuyor:

    Güç

    Asla karşınızdakini aşağılayarak, değersizleştirerek güçlü olan taraf haline gelmeye çalışmayın. İlişkide iki tarafın da sözü aynı oranda geçmeli.

    Saldırganlık

    Eğer bir şeye kızgınsanız bunu iğnelemeler ya da yapmacık bir nezaketle anlatmayın, derdinizi doğrudan sözlerle dile getirin.

    Ötekinin hataları

    Partnerinizin yaptığı bir şeye sinir oluyorsanız, bunun sizinle ilgili olabileceğini düşünün. Belki partnerinizin yaptığı o davranışı kendiniz de yapmak isteyip gerçekleştiremediğiniz için sinir oluyorsunuzdur.

    Suçlamayın

    Karşınızdakinden bir şey talep ettiğinizde, ancak onu olduğu gibi kabul ettiğinizi ve saygı duyduğunuzu hissettirdiğinizde başarılı olursunuz.

    Sen yerine ben

    Cümlelere ’sen’ ile değil ‘ben’ ile başlayın. Karşınızdakini suçlamak yerine, hissettiklerinizi ve düşündüklerinizi aktarmaya çalışın.

    Öğütler

    Talep gelmediği sürece karşınızdakine “Sen de şöyle yapmasaydın” gibi öğütler vermekten kaçının. Bazen bu tarz ‘bilmişlikler’ kavga çıkmasına neden olabiliyor.

    Genellemeler

    ‘Asla’, ‘hiçbir zaman’ gibi kelimeler kullanmaktan kaçının.

    Kıyas

    Partnerinizle ilgili kıyaslamalar yapmayın.

  • Vajinismus tedavisi bireye özgü olmalı

    Vajinismus tedavisi bireye özgü olmalı

    Cinsel ilişki sırasında vajinal kasların refleksif yani istem dışı kasılması ile cinsel birleşmenin olamaması veya çok zor olması olarak tanımlanan vajinismus tedavisi, problemin nedenine göre bireyselleştirilmelidir.

    Hera Klinik’ten Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman Eserdağ; cinsel ilişki fobisi olarak da bilinen vajinismusun bir hastalık olmadığını, aslında ‘semptom’ (yani belirti) olduğunu söyleyerek, problemin insan yapısının çok derinlerinde yattığını belirtti. Eserdağ’ a göre bu nedenler; %90 psikolojik, %10 yapısal kökenli. Kesin tedavi için de öncelikle doğru tanının konulması ve nedene göre tedavi uygulaması şart!

    Ülkemizde yaklaşık her 10 kadından birisinde görülen vajinismus; cinsel ilişki sırasında vajinal kasların refleksif yani istem dışı kasılması ile cinsel birleşmenin olamaması veya çok zor olması durumudur. Aslında cinsel ilişki sırasındaki bu kasılmalar problemin derecesine göre kalça, bacaklar, karın, sırt, çene kasları gibi vücudun pek çok değişik bölgelerinde de görülebilir. Vajinismus hastalarında ağrılı-acılı gerçekleşen veya hiç gerçekleşemeyen cinsel ilişki sorunu olmakla birlikte jinekolojik muayene olamama, vajinal tampon kullanamama, vajina içine fitil yerleştirememe, vajina içine parmak sokamama, ayna ile genital bölgeye bakamama gibi problemler de sıkça izlenmektedir.

    Kesin tanı için jinekolojik muayene şart!

    Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman ESERDAĞ; vajinismus nedenlerinin bireyden bireye değiştiğini, doğru teşhis ve tedavi yöntemi için öncelikle bir jinekolojik muayenenin çok önemli olduğunu vurguluyor. Sorunun ortaya çıkma sebebi, oluş nedenleri, bireyin içinde bulunduğu ailesel – toplumsal faktörlerden doğumsal faktörlere kadar değişkenlik gösterdiğinden öncelikle doğru teşhisin şart olduğunu ve vajinismus tedavisinin bireyin problemine özgü olacak şekilde (bireyselleştirilerek) yapılması gerektiğini belirtiyor.

    Vajinismusun nedeni yüksek bir oranla psikolojik…

    Cinsel kimliğin en hızlı oluştuğu 3-8 yaş arası dönem ‘Ödipal Dönem’ olarak bilinir. Bu dönemde gerek anne babadan gerekse çevreden alınan yanlış, eksik, abartılı cinsel mesajların öğrenilmesi sonucunda vajinismus oluşabilmekte ve farkına varılmaz ise ömür boyu kalıcı etkiler bırakabilmektedir.

    Geleneksel aile düzeni, katı ahlaki tabular, cinsellikle ilgili şehir efsaneleri, kızlık zarının korunması ile ilgili kız çocuklarının aşırı korkutulması, cinselliğin ayıp, günah, suçluluk ile özleştirilmesi, korumacı aile düzeni içinde iç disiplinin fazlaca gelişmesi en önemli nedenleri oluşturuyor. Diğer taraftan ilk gece ile ilgili abartılı bilgiler, ilk gecede ağrı, çok kanama, acı hissedileceğine dair önyargılar, hamile kalma korkusu, çocukluk döneminde taciz, tecavüze maruz kalma, ev içi şiddet, katı ebeveyn tutumu sonucu yaşanılan kötü tecrübe ve anılar da vajinismusun diğer psikolojik nedenleri arasında yer alıyor. Yapısal nedenler ise; kızlık zarının kalın, yüksek kenarlı, ara bölmeli, sert, elek şeklinde olması, kısa ve kör vajina gibi anatomik engeller, vajina içindeki ara bölmeler, vajinal girişte dokunmayla ağrı ve hassasiyet ile kendini gösteren “vulvar vestibulit sendrom”, leğen kemiği içindeki organların enfeksiyonları, vajinal girişteki bartholin bezlerinin kistleşmesi veya abseleşmesi ile vajinal enfeksiyonlar sayılabilir. Yapısal bir sorun cinsel ilişki problemine neden oluyorsa gerekli ilaç tedavileri veya basit cerrahi müdahaleler ile psikolojik tedavilere gerek kalmaksızın sorun giderilebilmektedir.

    Vajinismus Tedavisi için tekdüze bir tedavi programı yoktur

    Hera Klinik’ten Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman ESERDAĞ; her vajinismus çifti için standart, tekdüze tedavi programının olamayacağının altını çizmektedir. Günümüzde en sık tercih edilen yöntemler arasında Bilişsel – Davranışsal Cinsel Terapiler ve hipnoz tedavileri gelmektedir. Çocukluk çağlarından itibaren süregelen yanlış bilgilerin yarattığı korkuları ortadan kaldırmak ve yerine doğru duyguların geliştirilmesi “Bilişsel Cinsel Terapi” ile sağlanmaktadır; bu, çiftlere ilk uygulanması gereken tedavi biçimidir. “Davranışsal Cinsel Terapi” ile ise kişilerin bireysel ve çift olarak kendilerini, cinselliklerini keşfetmeleri sağlanır. Davranışsal terapi kişinin kendi kendisi veya eşi ile yaptığı bir takım egzersizleri içerir. Bu egzersizlerin bazıları ayna egzersizi, masaj egzersizi, kegel egzersizi, nefes egzersizi ve dilatasyon egzersizleridir. Son yıllarda uygulanan hipnoz tedavileri de vajinismusta bilinçaltı korkuları yenmek, yüzleşmesinin sağlanması, iç görü kazandırılması, farkındalığın ve özgüvenin arttırılması ile rahatlamanın sağlanması amaçlanmaktadır. Uygulanan bireye ve çifte özgü doğru tedavi teknikleri ile çok kısa bir süre içinde, kalıcı bir sonuca ulaşabilmektedir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim yorumlar için tıklayın !

  • İlişkilerin Dört Ana Düşmanı

    İlişkilerin Dört Ana Düşmanı

    Sevimli bir çift 15 dakika sürecek bir araştırma için Washington Üniversitesi’nde Gottman psikoloji laboratuarına geliyor…

    Sevgi dolu bu çift laboratuara alınıyor ve evdeki sıradan bir sorun hakkında konuşmaları isteniyor. Çift çöp sorunlarını seçiyor. Evdeki çöplerin dışarıya atılması ile ilgili 15 dakika tartışıyor.

    Bu sırada bütün konuşmalar kaydediliyor. 15 dakika sonunda araştırmacılar, çifte teşekkür ediyor. Çiftler mutlu bir şekilde ayrılıyor.

    Araştırmacılar, videoyu analiz ediyor ve bu çiftin 5 yıl içinde ayrılacağını iddia ediyor.

    Beklenen oluyor ve çift üç yıl içerisinde ayrılıyor.

    % 90 DOĞRULUK

    Elimde 20 yıl boyunca aynı araştırmayı 3000’den fazla çift üzerinde yapan Prof. Gottman’ın “Evlilikler neden biter ya da devam eder” adlı kitabı var.

    Sadece 15 dakikalık videoları analiz ederek, bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağını % 90 doğruluk ile tahmin edebiliyor.

    Hatta daha sonra sadece 3 dakikalık video kayıtlarından tahmin yapmaya başlıyor ve tahminleri %87 doğru çıkıyor. Peki, bunu nasıl yapıyor?

    OLUMLU VE OLUMSUZ İFADELER

    3 dakikalık her videoyu saniye saniye analiz edip, eşler tarafından sözlü ve beden dili ile ifade edilen olumlu ve olumsuz duyguları sayıyor.

    Olumlu duyguların oranı, olumsuz duygularının oranına 5’e 1 ise, çiftler ayrılmıyor. Olumsuz duyguların oranı artıkça ayrılma ihtimalleri de artıyor. Ama bütün olumsuz ifadeler aynı derecede olumsuz etki yaratmıyor. Belirlediği 4 ana olumsuz duygu varsa, boşanma ihtimali çok daha fazla oluyor. Nedir bu dört ana duygu?

    AŞAĞILAMA

    En büyük negatif duygu aşağılanma. Eğer ilişkide aşağılama varsa, ilişkiyi kurtarmak neredeyse imkansız. Saygı olmayınca, ilişkinin temeli çok zayıf kalıyor.

    Aşağılama kişinin direk kimliğine ve var oluşuna zarar veriyor. Verilen mesaj açık: sen sadece ilişkimizde kötü değilsin, sen tek başına kötüsün. Bu durumda çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine verilen zarar yıllarca etkisini sürdürüyor.

    ELEŞTİRİ

    Eleştiri, sürekli hata bulma ve yargılama davranışı. Davranışlarından ziyade, kişinin karakteri ve kişiliğini eleştirme.

    Kişi kendisinde bir sorun olduğunu düşünüyor ve ilişkiden kendini kurtarmanın yollarını arıyor.

    Kendisinin takdir edilmediği ortamlardan uzaklaşıp, takdir edildiği ortamlara gidiyor. Kendisini işe yaramaz hissediyor.

    SÜREKLİ SAVUNMA

    Ayrılığı getiren diğer davranış da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması.

    Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek önemli savunma davranışları.

    Anlama odaklı değil de savunma odaklı olmak ilişkilerde yapılan en büyük hata sanırım.

    SUSMA

    Susma tehlikeli gibi görünmese de en tehlikelilerinden bir tanesi. Bir taraf endişesini söylediği zaman, kişi karşı tarafı tamamen yok sayıyor ya da konuyu başka tarafa çeviriyor.

    “Karşı tarafa sen değersizsin” mesajını veriyor.

    AYRILMA SEBEPLERİ

    İşte araştırmacılar sadece bu dört davranışa bakarak bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağına % 90 doğruluk ile karar veriyor.

    Araştırmacılar bir de şunu keşfediyor. Olumsuz duyguların fazla olduğu ilişkilerde çiftler çok daha fazla hastalanıyor.

    Şimdi siz ilişkinizi değerlendirin ve ayrılma(ma) ihtimalinizi hesaplayın. Bakalım ne çıkacak?