Etiket: kadın sağlığı

  • Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, “Soğuk algınlığı, üst solunum yollarında virüs türü mikropların neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyondur.” dedi.

    Soğuk algınlığından burun, boğaz, kulaklar, östaki tüpü, nefes borusu, ses telleri ve akciğerlerin etkilendiğine değinen Haliloğlu, “Soğuk algınlığı en çok okul çağı çocuklarında görülür ve sıklığı yaşla azalır” dedi.

    Soğuk algınlığının ilk belirtileri genellikle boğazda takılma hissi, burun akıntısı ve hapşırık.

    Çocuklarda ise boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı, ateş, halsizlik, kas ağrıları ve iştahsızlık da görülebilir.

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, henüz soğuk algınlığına kesin etkili bir aşı bulunamadığını anlattı:

    Soğuk algınlığına yakalanmamak için, hastalık belirtileri olan kişilerle hastalığın ilk ikinci ve dördüncü günleri arasında temas edilmemesi gerekir. Ancak, çoğu zaman bu mümkün değildir. Soğuk algınlığına yakalanan kişiler, henüz hasta olduklarını anlamadan bulaştırıcı döneme girmiş olurlar.

    Soğuk algınlığına yakalanan çocuklar, özellikle burun temizliğinden sonra olmak üzere sık sık ellerini yıkamalı, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burunlarını kapamalıdırlar.

    Soğuk algınlığı genellikle 7 ile 14 gün arasında iyileşir. Bazen sinüzit, orta kulak iltihabı, larenjit veya bronşit gibi komplikasyonlar nedeniyle hastalığın seyri uzayabilir.

    Haliloğlu, soğuk algınlığının düzelmesinin zamana bağlı olduğunu açıkladı:

    Bu süre içinde, hastanın istirahat etmesi ve bol sıvı gıda alması (su, meyve suları gibi) gerekir. Genellikle ağrı kesici, dekonjestan ve allerji karşıtı maddeler içeren soğuk algınlığı ilaçları, hastalığı iyileştirmezler; sadece kas ağrısı, burun tıkanıklığı ve baş ağrısı gibi belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olabilirler.

    Boğaz ağrısının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi, öksürükle koyu balgam gelmesi veya öksürüğün 10 günden uzun sürmesi, 38 derece üzerinde ve birkaç günden uzun süren ateş olması, göğüs ağrısı, sık nefes alma, yutma güçlüğü, sıvı gıda alamama, kulak ağrısı, boyunda ağrılı şişlikler, dudak, deri veya tırnaklarında morarma belirtilerinden herhangi birinin görülmesi halinde doktora başvurulması gerekmektedir.

    Soğuk algınlığından korunmak için bunları yapın:

    Bağışıklık sisteminizi güçlendirin.

    Dengeli beslenin. Meyve sebze ağırlıklı beslenin, fazla et tüketmeyin.

    Hastalık riski yüksekse bol bol C vitamini alın. (Örneğin her gün 2 kivi, 1 greyfurt, 1 yeşil biber veya 2 kaşık lahana turşusu yemek gibi)

    Hareket edin ve soğuğa karşı vücudunuzun dayanıklı olmasını sağlayın. (Yüzmek,saunaya gitmek, soğuk duş almak, temiz havada yürüyüş yapmak, değişik spor faaliyetleri)

    Oda havasını iyileştirin. Hava nemlendiricileri kullanın veya saksı çiçeklerini temin edin. Odayı aşırı ısıtmayın, düzenli olarak havalandırın.

    Hava cereyanının oluşmamasına dikkat edin.

    Virüslerden korunun.

    Soğuk algınlığı dönemlerinden kalabalık ortamlarda, kapalı mekanlarda bulunmayın. Hasta insanlarla öpüşmeyin, 1.5 metreden fazla yaklaşmayın.

    Ellerinizi düzenli yıkayın.

    Çok kalın veya ince giysiler giymeyin. Havaya göre giyinin.

    Stres altındaki insanlar hastalanmaya daha elverişlidir. Her gün düzenli olarak dinlenin. Gevşeme egzersizleri yapın.

  • Doğum Sonrası Forma Girme Rehberi

    Doğum Sonrası Forma Girme Rehberi

    Hamilelik dönemi boyunca 8 ile 12 kilo arası kilo alımının normal bir durum olduğunu belirten uzmanlar, doğum sonrası kilo vermek, spora başlamak ve sağlıklı beslenmek için yapılması gerekenler hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. İşte doğum sonrası forma girme rehberi…

    Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Gökçe Günbey, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Remzi Aydın ve Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın, “Doğum Sonrası Kilo Verme” hakkında merak edilen soruları yanıtladı.

    Hamilelik döneminde kilo alma oranı ne olmalıdır?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Klasik olarak “hamilelik dönemi boyunca 8 ile 12 kilo alımı normaldir” dense de, Her kadının hamilelik öncesi kilosu, metabolizması ve risk faktörleri farklı olduğundan standart bir limit koymak doğru değildir. Her kadın için bireysel olarak hesaplanmalıdır. Örneğin gebelik öncesi 90 kg olan ve şeker hastalığı riski taşıyan bir gebe için bu 6 – 9 kg olabileceği gibi, çok zayıf hamile kalan için 15 – 17 kilo bile sorun olmayabilir.

    Doğum sonrasında hastaların kilolarıyla ilgili saplantıları oluyor mu?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Kadınların tabii ki fiziksel görünümleri ve kiloları ile ilgili kaygıları her zaman vardır ve olmalıdır da! Bu kendi vücudunu beğenme duygusunu beraberinde getirir. Bununla beraber gebelik döneminin çok özel ve geçici bir dönem olduğu akıldan çıkarılmamalıdır ve bu dönemde klasik güzellik ölçütlerinin geçerli olamayacağı bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki bu dönem geçicidir ve bu dönemin sonunda çifti büyük bir ödül beklemektedir!

    Doğumun hemen sonrasında zayıflamaya başlamak kadını nasıl etkiler?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Doğumla beraber 4-6 kg arasında kilo kaybedildikten sonra, eğer doğru bir beslenme rejimi uygulanırsa düzenli bir şekilde ayda 1- 2 kg arasında verilebilir. Unutulmamalıdır ki çok az kalori almak hem loğusa sağlığı için zararlı olabilir, hem de sütün azalmasına yol açabilir.

    Annenin doğumun hemen sonrası düşük kalorili diyetler yapması doğru mudur?

    Uz. Dr. Gökçe Günbey: Yeterli ve dengeli beslenme ile anne hem kendi fizyolojik gereksinimlerini karşılamakta, hem de bebeğinin fizyolojik ve psikolojik açıdan gereksinimi olan anne sütünün yeterli miktarda üretilmesini sağlamaktadır. Bu dönemde annenin hem kendi sağlığı, hem de bebeğinin sağlığı açısından daha çok enerji, protein, vitamin ve mineral alması gerekmektedir.

    Emziren annelerin, emzirme dönemi boyunca günlük enerji gereksinimlerine en az 500 kalori ilave edilmesi gerekmektedir. Gebelik döneminde normalden fazla kilo alan ve gebelik öncesinde de fazla kilolu olan annelerin emzirme döneminde vitamin ve mineral alımına dikkat ederek ayda 2 kilo kadar zayıflamasında bir sakınca olmadığı ve bunun süt üretimini olumsuz etkilemediği bildirilmektedir.

    Ancak emzirmenin herhangi bir döneminde günde 1500 kaloriden daha düşük diyetler asla uygulanmamalıdır. Bu seviyenin altındaki enerji alımlarının süt üretimini bozmasının yanı sıra diğer besin ögelerinde de yetersizliğe yol açabileceği bilinmektedir.

    Annenin beslenmesi sütün kalitesini etkiler mi?

    Uz. Dr. Gökçe Günbey: Anne sütünün kalitesi annenin yediği gıdalardan direkt olarak etkilenmemekle birlikte, sütün miktarı annenin aldığı sıvı gıdalarla ilişki gösterebilmektedir. Anne sütünün % 80’den fazlası sudan oluşmaktadır. Bu nedenle süt miktarının yeterli olabilmesi için annenin günde en az 3 litre sıvı gıda alması gerekmektedir.

    Vejetaryen diyet ile beslenen annelerde protein ve bazı vitamin eksiklikleri görülebilmekte, bu eksiklikler takviye edilmediğinde bebekte de eksikliklere yol açabilmektedir. Ayrıca annenin diyetinin kalsiyumdan fakir olması durumunda, kalsiyum anne kemiğinden alınıp süt üretimine katılmaktadır. Bu durum hem anneyi, hem de bebeğin gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir. Emzirme döneminde annenin iyot gereksinimi de normale göre artış göstermektedir. Özellikle guatr vakalarının fazla görüldüğü bölgelerde, bebekte ve annede eksiklik olmaması için iyot gereksinimi mutlaka karşılanmalıdır. Sonuç olarak diyebiliriz ki; vitamin, mineral, protein, yağ ve karbonhidratlardan oluşan yeterli ve dengeli beslenme hem anne, hem de bebek sağlığı açısından vazgeçilmezdir.

    Doğum yapan anneler fazla kilolarını ne zaman vermeye başlayabilir?

    Dyt. Şefika Aydın: Anne sütü alan çocuk ilk 3-4 ayda normal bir gelişim göstermektedir. Dört aydan sonra büyüme hızı yavaşlamaya başlamaktadır. 6. aydan sonra da ek besin verilmeye başlanmaktadır. Ülkemizde annelerin çoğunlukla çocuklarını 1,5- 2 yaşına kadar emzirdikleri bilinmektedir. Gebeliğinde fazla kilo alan anneler hamileliğin ilk 4 ayını atlattıktan sonra toparlanma dönemi sonrası diyet yapmaya başlayabilirler.

    Kiloları ne kadar sürede vermeliler?

    Dyt. Şefika Aydın: Yapılan çalışmalarda hamilelik sonrasında haftalık 0.5kg kilo kaybı annenin gereksinimlerini azaltmamakta ve süte her hangi bir etkide bulunmamaktadır. Annenin aylık vermesi uygun görülen kilo 2’dir. Toplam süreç annenin fazla kilosuna bağlıdır. Gebeliğinde 15 kilonun üzerinde alan anne ile gebelik döneminde 9-12 kg alan annenin kalan kilosunu verme süresi kişiden kişiye değişmektedir. Fakat fazla kilolarda süreci daha uzuna yaymak kiloyu korumanın en önemli adımıdır. Hızlı verilen kilo annede kas kaybına sebep olur.

    Yorgunluk, baş ağrısı, kan şekerinin düşmesi, stres, ağız kokusu kemik minerilizasyonunda azalma gibi birçok sağlık problemleri oluşturmaktadır.

    “Emzirmek” forma girmek için etkili midir?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Emzirmek eylemi anne için yoğun bir metabolizma artışı demektir. Bu hem bebeğe verilecek sütün içindeki maddelerin kalorisi, hem de emzirme eylemi için harcanan kalori demektir. Bu kalori harcamaları tabii ki annenin forma girişini hızlandırabilir. Sadece dikkat edilecek nokta anne sütünü çoğaltabilmek için bilinçsizce kalori alışında artışa yol açmamaktır. Yoksa süt verildiği sürece forma girmek bir yana daha da fazla kilo alımına yol açılabilir.

    Doğumdan ne kadar sonra spora başlanabilir?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Normal doğum sonrası eğer dikiş yoksa 1. hafta sonrası spora başlanabilir.Ama annenin yoğun bir süt üretim ve yeniden yapılanma döneminden geçtiği ve çok yorgun olabileceği düşünüldüğünde ilk haftalar, günde sadece 15 dk..kadar kısa tutulabilir ve sadece karın ve kaça eklemleri ile ilgili egzersizlerle sınırlı tutulmalıdır. Çok güncel olan “Pilates” türü egzersizlerin hafif ve zorlamasız türleri özellikle faydalı olabilir. Buradaki asıl amaç bel ve kalça etrafındaki kasların forma sokulmasıdır. Sezaryen sonrası ise egzersizlere 3. haftanın sonrası başlanılmalı,6.haftanın sonrası aerobik, kalori harcamasını hızlandıracak egzersizlerle desteklenmelidir.

    Emziren annelere beslenme açısından önerileriniz nelerdir?

    Dyt: Sefika Aydın: Emziren anneler aşağıdaki önerilerimizi dikkate almalıdırlar.

    – Doğumdan sonra bebek emzirilirken gebelik öncesi döneme göre daha fazla sıvı besin alınmalıdır. Emziklilikte su metabolizmasında artış vardır. Alınan su süt salgılanmasıyla, metabolik su ise artan yiyecek alımıyla artmaktadır. Süt miktarının değişmemesi için annenin sıvı alımını arttırmak gerekir. Günlük alınan toplam sıvı miktarı yaklaşık 3000 ml olmalıdır. Bu miktar pratik ölçüler ile 12 su bardağı su, süt, ayran, hoşaf, komposto, limonata, şerbet, meyve suları şeklinde önerilmelidir. Çay, kahve gibi içeceklerin süt verimini azalttığı bilinmektedir

    – Kalsiyum yönünden zengin olan süt, yoğurt ve peynir belirtilen miktarlarda düzenli olarak tüketilmelidir.

    – Her gün 1 adet yumurta ve 1 porsiyon etli sebze yemeği veya kuru baklagil yenilmelidir.

    – Kuru fasulye, nohut, mercimek ve bulgur karışımı yemekleri, portakal, mandalina, domates, maydanoz, yeşil biber, taze soğan gibi C vitamini yönünden zengin sebze ve meyvelerle birlikte tüketilmelidir. Bireysel özelliklere göre gaz yapıcı besinler çıkartılabilir.

    – Vitaminlerden zengin sebze ve meyveler diyette her öğün olmalıdır.

    – Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi içeren diğer hazır besinler mümkün olduğu kadar tüketilmemelidir.

    – D vitamini besinlerde bulunmaz. Ancak güneş ışınlarının doğrudan cilde yansıması ile sağlanır. Bu nedenle emzikli anne güneşlenmeye özen göstermelidir.

    – Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır. Doğal besinlerde yeterince alınmayan iyot, ancak iyotlu tuzun kullanılması ile anne sütünden bebeğe geçer.

    – Kuru meyveler ve kuru yemişler yoğun enerjileri yanında, demir ve kalsiyum gibi minerallerden de zengindir. Ağırlık kontrolü de yapılarak bu besinler tüketilebilir.

    – Kansızlığa neden olduğundan yemeklerle birlikte çay içilmemelidir. Çayı kuşluk, ikindi gibi öğün aralarında, yani yemek yendikten 1-2 saat sonra açık olarak içilmeli, çaylara limon suyu eklenmelidir. İçecek olarak ıhlamur, nane, papatya, kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.

    – Hazır meyve suları, gazoz ve kolalı içecekler yerine taze sıkılmış meyve suları, ayran, limonata tercih edilmelidir.

    – Pekmez kan yapıcıdır, şeker boş enerji kaynağıdır. Şeker yerine tatlı olarak pekmez yenmesi kansızlığa karşı alınacak önlemlerden birisidir.

    Emzirmenin Yararları Nelerdir ?

  • Bergüzar Korel Diyeti

    Bergüzar Korel Diyeti

    Bergüzar Korel Diyetisyen Nil Şahin Gürhan’ın hazırladığı diyet ile 7 kilo verdi.

    Bergüzar Korel diyeti nasıl yapılır?

    * Sabahları kahvaltı yapmadan önce 2 su bardağı ılık su içiniz.
    * Kahvaltı menünüzde bir yemek kaşığı kornfleks, yulaf ezmesi ve bir tatlı kaşığı bal tüketiniz.
    * Kuşluk vakti 15 tane fındık.
    * Öğle menüsünde etli sebze ve bulgur pilavı.
    * Ara öğün: Yarım tost.
    * Akşam: Bir porsiyon et, bir dilim esmer ekmek.
    * Yatmadan önce: Bir bardak süt veya eşdeğer oranda yoğurt. Ekstra olarak 2 adet meyveyi gün içinde istediğiniz saatte tüketebilirsiniz.
    * Günlük 3 litre su tüketiniz (bu 15 bardağa eşittir).

  • Lezzet Diyeti

    Lezzet Diyeti

    Çevrenizde diyet yapanlara özenerek bakıyor, fakat bir türlü girişimde bulunamıyorsunuz, değil mi? Aslında hiç de haksız değilsiniz. Birbirinden lezzetli yemeklerden vazgeçmek hiç de kolay değil. Ancak artık buna bir çözüm bulmanız gerektiğine karar verdiniz. “Artık hazırım” diyorsanız, buyrun “Lezzet Diyeti”ne. Bu diyetle aç kalmadan haftada bir kilo vereceksiniz. Üstelik damak tadınızdan mahrum olmadan!

    Haftada 1 kilo

    1.Gün
    Kahvaltı:
    1 kibrit kutusu beyaz peynir, 5 adet zeytin, 2 dilim ekmek
    Saat 10:30-11:00:
    Yok
    Öğle:
    8 adet köfte, 1 kase yoğurt, 4 kaşık pilav, salata
    Saat 16:00-17:00:
    1 tost
    Akşam:
    200 gr balık, 2 dilim ekmek, salata
    Saat 21:30-22:00:
    200 gr meyve

    2. Gün
    Kahvaltı:
    1 poğaça
    Saat 10:30-11:00:
    5 adet diyet bisküvi
    Öğle:
    1 porsiyon tavuk şiş, 6 kaşık makarna veya pilav, salata
    Saat 16:00-17:00:
    1 kase sütlü tatlı (kakaosuz)
    Akşam:
    8 yemek kaşığı sebze yemeği, 2 dilim ekmek, salata
    Saat 21:30-22:00:
    200 gr. Meyve

    3. Gün
    Kahvaltı:
    2 porsiyon peynir (kibrit kutusu), 2 dilim ekmek
    Saat 10:30-11:00:
    Birşey alınmıyor.
    Öğle:
    1 kase çorba, 1.5 porsiyon döner, 1 dilim ekmek, 1 diet cola
    Saat 16:00-17:00:
    4 adet tatlı bisküvi
    Akşam:
    1 kase çorba, 8 yemek kaşığı sebze yemeği, 1 kase yoğurt, salata
    Saat 21:30-22:00:
    200 gr meyve

    4.Gün
    Kahvaltı:
    2 kibrit kutusu beyaz peynir, 2 tatlı kaşığı bal veya reçel, 2 dilim ekmek
    Saat 10:30-11:00:
    1 elma
    Öğle:
    6 yemek kaşığı makarna(domates soslu), 6 adet köfte, 1 dilim ekmek, salata
    Saat 16:00-17:00:
    2 elma veya 2 kivi
    Akşam:
    1 göğüs eti, 4 kaşık pilav, salata
    Saat 21:30-22:00:
    200 gr meyve

    5.Gün
    Kahvaltı:
    2 kibrit kutusu beyaz peynir, 2 dilim salam, 2 dilim ekmek
    Saat 10:30-11:00:
    Yok
    Öğle:
    1 adet soğuk sandöviç, diet cola
    Saat 16:00-17:00:
    1 peynirli ya da sucuklu tost
    Akşam:
    1 kase çorba, 8 yemek kaşığı sebze yemeği, 1 adet tavuk pirzola, salata
    Saat 21:30-22:00:
    200 gr meyve

    6.Gün
    Kahvaltı:
    3 kibrit kutusu beyaz peynir veya ¼ labne peyniri, 2 dilim ekmek
    Saat 10:30-11:00:
    Yok
    Öğle:
    10 inegöl köftesi, 2dilim ekmek, salata
    Saat 16:00-17:00:
    1 kase yoğurt, 2 adet grissini
    Akşam:
    1 kase çorba, 3 adet but, 2 dilim ekmek, salata
    Saat 21:30-22:00:
    200 gr meyve

    7.Gün
    Kahvaltı:
    2 adet kaşar peyniri, 2 dilim ekmek
    Saat 10:30-11:00:
    1 elma
    Öğle:
    1 kase çorba, 1 porsiyon etli sebze yemeği (8kaşık), 2 dilim ekmek, salata
    Saat 16:00-17:00:
    1 kase sütlü tatlı
    Akşam:
    150 gr. Izgara et, 2 dilim ekmek, salata
    Saat 21:30-22:00:
    1 elma

    “Lezzet”cilere Alışveriş listesi
    – Beyaz peynir veya Labne peyniri
    – Ekmek
    – Tost ekmeği
    – Karper peyniri
    – Diyet bisküvi
    – Zeytin
    – Tatlı bisküvi
    – Bal veya reçel
    – Grissini
    – Salam
    – Pirinç
    – Yoğurt
    – Köftelik kıyma
    – Süt
    – Izgara et
    – Diyet kola
    – Balık
    – Marul
    – Tavuk
    – Salatalık
    – Döner
    – Domates
    – Meyve
    – Roka
    – Elma veya kivi

    Diyet yaparken unutmayın!
    1- Günde 2-3 litre su içmeyiihmal etmeyin.
    2- Yatmadan 2 saat önce yeme işlemini bitirin.
    3- Akşam yemeği en geç saat 22:00’ye kadar yiyin. Ne kadar erken yerseniz, o kadar rahat uyursunuz.
    4- Salata gibi yiyecekleri istediğiniz kadar tüketebilirsiniz. (Domates, salatalık, marul kıvırcık, roka vs.)
    5- Diyet yaparken “diyet” yaptığınızı değil, sağlıklı beslendiğini düşünün.
    6- Diyetinizden hızlı ve etkin bir sonuç almak için düzenli olarak egzersiz yapın.

  • Meme göğüs kanseri

    Meme göğüs kanseri

    MEME – GÖĞÜS KANSERİ

    Meme kanserinin en yaygın belirtisi memede ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların %10 kadarı, kitle olmaksızın ağrı hissetmektedir. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri arasında, göğüste oluşan geçici olmayan değişimler, (örneğin kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar, ve akıntılar, aşınma, göğüs ucunun hassaslaşması yada içe dönmesi de dahil olmak üzere göğüs ucu belirtileri yer almaktadır. Tedavisi en kolay olan erken evredaki meme kanserleri tipik olarak hiç bir belirti göstermezler. Bu nedenle, kadınların meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamaları çok önemlidir. Meme kanserine erken evreda tanı konması, tedavi seçeneklerinin sayısını, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını önemli oranda arttırır. Erken tanı için temelde önerilen birbirlerini tamamlayıcı üç yöntem vardır;

    – Kişisel (Kendi kendine yapılan) göğüs kontrolleri
    – Klinik (Doktor tarafından yapılan) göğüs kontrolleri
    – Mamografi

    Normal de doktorlar 20 yaşından sonra her ay kişisel göğüs kontrollerinin yapılmasını, kırk yaşından sonrada yılda bir kez olmak üzere klinik göğüs kontrollerini ve mamografiyi önermektedirler. Ancak daha sonraki mamogramlarınıza referans olması için otuzlu yaşlarınızda en azından bir mamografi çektirerek saklamanız önerilir Aile tarihçesi, ırk, ilk adet yaşı, çocuk sayısı gibi pek çok faktör kadınların meme kanseri için yüksek risk taşıyıp taşımadığını belirler.

    Aşağıdaki sorulara verilen cevaplar meme kanseri riskinin belirlenmesine yardımcı olabilir.

    – İlk âdetinizi 12 yaşından önce mi gördünüz?
    -İlk çocuğunuza 30 yaşından önce mi sahip oldunuz?
    -Anneniz veya varsa kız kardeşiniz meme kanseri hastası mı?
    -Meme kanseri olmuş kızınız var mı?
    -Daha önce hiç göğüs biyopsisi yaptırdınız mı?
    -Bu biyopsilerinizin sonucunda kanser öncesi hücrelere rastlandı mı?
    -Bu biyopsilerinizin sonucunda erken (yayılmamış) kansere rastlandı mı?

    Aşağıda temel risk kategorileri ve temel risk kategorisi olduğu düşünülen bazı risk faktörleri yer almaktadır.

    – Yaş
    – Genetik
    – Kişisel tarihçe
    – Aile tarihçesi
    – Biyopsi sonucu habis olmayan oluşumlar tespit edilmesi
    – Adet görmeye başlama yaşı
    – Gecikmiş doğum
    – Alkol
    – Sigara
    – Yemek alışkanlıkları
    – Kilo
    – Önceki radyoterapiler
    – Hormon tamamlayıcı tedavi (HRT)

    Evreler (Evrelar)

    TNM Evreleme Sistemi:

    Kanserin evrelendirilmesi amacı ile TNM sistemi geliştirilmiştir. Burada T tümörün boyutunu, N lenf benzlerinin durumunu ve M ise kanserin metastaz(sıçrama) yapıp yapmadığını belirtir.

    Kanser Evrelerinin Numaralar İle Belirlenmesi:
    Kanserin evresini, tümörün boyu ve kanserin yayılımı tanımlar. Evrelendirme sisteminde Evre 0 ile 4 arasında bir rakam ile belirtilir.

    Evre 0: Aynı zamanda ‘in-situ’ olarak da adlandırılırr. Evre 0, olan kanserler yerlerinde kalmış ve çevre dokulara sıçramamış kanserlerdir. Klinik kontrollerde tanısı konan kanserlerin yaklaşık olarak %15 ila %20’si Evre 0 kanserlerdir. Evre 0 kanserler oluştukları yerlere göre ikiye ayrılırlar, eğer süt bezlerinde (lobes) oluşmuşlarsa Lobular carcinoma in situ yada kısaca LCIS, eğer süt kanallarında oluşmuşlarsa ductal carcinoma in situ yada kısaca DCIS olarak adlandırılırlar.

    Evre1 : Orijinal tümör 2cm yada daha küçüktür ve kanser lenf bezlerine sıçramamıştır. Evre1 kanser tedavisi için genellikle izlenen iki yöntem vardır.

    Meme koruyucu tedavi: lumpektomi (kanserli kitlenin etrafında bir parça sağlıklı göğüs dokusu ile birlikte alınması) ve koltuk altı lenf bezlerinin alınmasını takip eden radyasyon tedavisi yapılır. Gerekiyorsa kemoterapi veya hormonoterapiler eklenir.
    Veya mastektomi (kanserin bulunduğu göğsün alınması operasyonu) ve koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması önerilir.

    Evre (Stage) IIA: Orjinal tümör 2 ila 5 cm arasındadır, ve lenf bezlerine sıçramamıştır.
    Evre IIB: Orijinal tümör 2 ila 5 cm arasındadır ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramıştır, yada orijinal tümör 5 cm den daha büyüktür ve koltuk altı lenf bezlerine sıçramamıştır.

    Evre II için genelde uygulanan tedavi şekli Evre I ile aynıdır (lumpektomi ve koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması yada mastektomi), ancak eğer tümör büyükse yada lenf bezlerine sıçramışsa kemoterapi, hormonoterapi ve radyasyon tedavisinin tamamlayıcı olarak önerilmesi daha yaygındır

    Evre (Stage) IIIA: Orijinal tümör koltuk altı lenf bezlerine ve göğüs dışı dokulara sıçramıştır. Evre IIA meme kanseri için standart tedavi mastektomidir ve sonrasında bazı durumlarda göğsün yeniden yapılmasını hedefleyen estetik operasyonlar yapılabilir. Tümörün sağlıklı göğüs dokusundan bir kesim ile ayrılabilmesinin olası olduğu durumlarda, lampektomi de yapılabilir. Operasyon sonrasında genelde radyasyon tedavisi ve sistematik tedavi olarak kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanır. Eğer tümör çok büyükse, operasyon öncesinde tümörün boyunun küçültülmesi amacıyla kemoterapi uygulanabilir, bu tip kemoterapi uygulamalarına neoadjuvant kemoterapi denir. Bazı durumlarda neoadjuvant kemoterapiye yardımcı olması amacıyla operasyon öncesi hormon tedavisi de uygulanır.

    Evre (Stage) IIIB: Orijinal tümörün boyutuna bakılmaksızın, tümörün kendisini göğüs duvarına bağladığı ve göğüs lenf bezlerine sıçradığı durumlarda kanser Evre IIIB olarak adlandırılır. Evre IIIB meme kanserinin standart tedavisi genellikle neoadjuvant kemoterapi ile başlar. Orijinal tümörün boyunun istenen oranda küçülmesi ile birlikte, lampektomi veya mastektomi yapılır. Operasyon sonrası uygulanan standart tedavi ise, radyasyon tedavisi, kemoterapi ve hormon tedavisidir.

    Evre (Stage) IV: Kanser göğüs dışına vücudun diğer bölümlerine (kemikler, akciğer, karaciğer yada beyin gibi) sıçramıştır. Evre IV meme kanserinin tedavisinde temel amaç yaşam süresini ve kalitesini arttırmak ve hastanın şikâyetlerini gidermektir. Tedavide genelde kemoterapi ve hormon tedavisi gibi tüm vücudu etkileyen sistematik tedaviler uygulanır. Hastanın şikâyetlerinin azaltılması amacı ile bazı durumlarda mastektomi de önerilebilir.

    Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Batı toplumlarında her 9 kadından birinin meme kanseri geliştirme riski vardır. Bu kanserlerin çoğunluğu sporadik olmakla birlikte hastaların %10’unda kanser otozomal dominant geçişli kalıtsal bir nedene bağlıdır. Kalıtsal meme kanserlerinin önemli bir çoğunluğu BRCA1 ve BRCA2 genlerinden birini etkileyen bir mutasyona bağlıdır. Nadir durumlarda p53 geninin kalıtsal mutasyonu Li-Fraumeni sendromu kapsamında meme kanserine yol açabilir (p53 incelemeleri için bkz. p53 Tümör Baskılayıcı Geni.

    BRCA1 genindeki mutasyonlar kalıtsal meme kanserlerinin %40-60’ından, over tümörü ile beraber olan kalıtsal meme kanserlerinin yaklaşık %80’inden sorumludurlar. BRCA2 geni kalıtsal meme kanserlerinin %30-40’ından sorumludur. BRCA2 mutasyonu taşıyan bireylerin over tümörü geliştirme riski BRCA1 mutasyonu taşıyanlara kıyasla daha düşüktür. Ayrıca erkeklerde gelişen kalıtsal meme kanserlerin BRCA2 mutasyonlarına bağlı olarak geliştiği yayınlanmıştır. BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlar otozomal dominant kalıtılır, bu nedenle mutasyon taşıyan bireylerin çocuklarına bunu aktarma riski %50’dir.

    BRCA1 mutasyon taşıyan kadınların 60 yaşına geldiklerinde meme kanseri geliştirme riski yaklaşık %85, over tümörü riski ise yaklaşık %55’dir. BRCA2 mutasyonu taşıyan kadınların meme kanseri geliştirme riski BRCA1 mutasyonu taşıyıcıları ile benzer düzeydedir ancak over kanseri geliştirme riski daha düşüktür.

    BRCA1 ve BRCA2 genleri çok büyük genler olduğu için mutasyon analizi zaman alıcı ve masraflıdır. Ancak kesin sonuç elde etmek için olası bir mutasyonun DNA dizi analizi ile belirlenmesi gerekir. Alternatif olarak bağlantı (linkage) testi kullanılabilir. Bağlantı analizi için ailenin bir çok bireyinden periferik kan örneği gerekmektedir. Ayrıca bağlantı analizi mutasyonu tam olarak belirleyemediği için yanlış yorumlanma riski taşır. Bu nedenle BilGen’de sadece mutasyon analizi yöntemi kullanılmaktadır.

    Başvuru Nedenleri

    Semptomatik tanı

    Ailesinde biri premenapozal olmak üzere en az iki meme ve/veya over kanseri öyküsü olan hastalar,
    Bilateral (çift taraflı) tutulum gösteren meme kanseri hastaları.

    Presemptomatik tanı

    Presemptomatik tanı genellikle kendisinde mutasyon bulunmuş bir hastanın risk altındaki akrabaları için uygulanır. Bu sayede riski bulunmayan bireylerin kontrolları genel topluma uygulanan sıklığa indirilebilir, risk saptanmış olan bireylerin ise klinik takiplerinin düzenli şekilde yapılması zorunluluğu ortaya çıkar. Bu amaçla klinisyen tarafından koruyucu ya da erken tanı amaçlı girişimler düşünülebilir. BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu bilinmeyen ailelerde, hasta olmayan bireylerde doğrudan yapılacak analiz sonuçlarının yorumlanması zordur ve bu nedenle böyle durumlarda presemptomatik tanı incelemesinin bireye bir yararı olmayacağı kanısındayız.

    Test

    Mutasyon analizleri kan örnekleri üzerinde yapılır. İlk aşamada BRCA1 ve BRCA2 genleri PCR ile çoğaltılıp heterodupleks analiziyle incelenir ve mutasyon taşıyan bölge saptanır. İkinci aşamada ilgili gen bölgesi otomatik DNA dizi analizi ile incelenir. Bazı durumlarda belirlenen mutasyonların polimorfizmlerden ayırt edilmesi gerekebilir. Bu durumda hastanın tümörlü dokusunda allel kaybı olup olmadığının incelenmesi yararlı olabilir.
    Ailesel meme kanserinin moleküler tanısı, sonuçları açısından ilgili bireyleri psikolojik olarak olumsuz durumlara itebilmesi nedeniyle genetik hastalıklar arasında özel bir durum arzetmektedir. Bu nedenle moleküler tanı testi yapılmadan önce test adaylarının genetik tanının doğurabileceği bireysel sorunlar konusunda yetkili uzmanlar tarafından kapsamlı olarak bilgilendirilmelidir. BilGen, yukarıda sözü edilen ön çalışmaların yapıldığının belgelendirilmediği durumlarda Ailesel meme kanseri moleküler tanı testi isteklerini yerine getirmeyecektir.
    Doğruluk

    BRCA1 ve BRCA2 genleri dizi analizi yapılarak mutasyonların %90-95’i tespit edilebilir.

    Gereksinim Duyulan Örnek

    Mutasyon analizi için hasta bireylerden periferik kan (iki adet 5 ml’lik steril EDTA’lı tüpe – eflatun kapaklı) örneği alınır. Yukarıda belirtildiği gibi hasta bireylerin tümör DNA’larının da incelenmesi yararlı olabilir. Bu nedenle mümkün olduğu takdirde 0.5×0.5×0.5 cm boyutlarında taze tümör dokusu ya da parafin blokları da gönderilmelidir. Taze tümör materyali steril şartlarda alındıktan sonra içinde %0.9’luk serum fizyolojik bulunan steril ve kapaklı bir tüpe konup 24 saat (tercihen ilk üç saat) içinde (+)4°’de BilGen’e ulaştırılmalıdır.
    Ailesel meme kanseri riski taşıyan aile bireylerinden iki adet 5 ml’lik steril EDTA’lı tüpe (eflatun kapaklı) periferik kan örneği alınmalıdır.
    Meme Kanseri

    Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

    Meme Kanseri Risk Faktörleri Nedir?

    Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.

    Günümüzde erken tanı sayesinde tedavi edilebilir hastalıklar grubuna giren meme kanseri, tüm gelişmelere rağmen kadınlar tarafından yeterince tanınmadığından hala en çok korkulan hastalıkların başında gelir.

    Memede hissedilen her sertlik kanser değildir. Göğsünde sertlik olan her 10-11 kadından sadece birinde meme kanseri saptanmaktadır. Toplumda yaklaşık 100 kadından 13’ünde meme kanseri görülmektedir. Meme kanserinin en sık saptandığı yaşlar 35-55 yaş grubudur.

    – Riski azaltma yolları
    – Dengeli beslenmek ve aşırı kilodan korunmak
    – Alkol alımına dikkat etmek
    – 30 yaşından önce doğum yapmak
    – Emzirmek
    – Stresi kontrol etmek
    – Spor yapmak
    – Düzenli doktor muayenesinden geçip tetkikleri yaptırmak

    Kendi kendine muayene şart
    En hızlı yayılan tür olan meme kanseri, Türkiye’de her yıl 30 bin kadının baş belası oluyor. Doktorlar ‘kadınlar meme kanserine karşı kendilerini muayene etmeli’ diyor.

    Kanser türleri arasında dünyada ve Türkiye’de yayılma hızı en yüksek olanı meme kanseri. Kırk yıl önce yirmi kadından birinde görülen meme kanseri, günümüzde sekiz kadından birinin baş belası oluyor. Buna karşılık rahim kanserleri ise etkisini iyice kaybetti. Bu kanser türünden ölüm artık neredeyse sıfırlandı. Bunun nedeni erken teşhis. Türkiye’de her yıl 30 bin kadının yakalandığı meme kanserini erken teşhis etmenin ipuçları var. Meme Vakfı’nın kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Can Gürbüz, “Meme kanserine yakalanmayı önleyen bir yöntem yok, buna karşı en önemli silah erken teşhis, mamagrofi, ve kendi kendine muayene” diyor.

    20 Yaşını Aşmış Her Kadın Kendini Muayene Etmeli
    Prof. Dr. Can Gürbüz, meme kanserinde en önemli risk faktörünün yaş olduğunu belirtiyor. Yaşı ellinin üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının, yaşı ellinin altında olan kadınlardan 4 kat daha fazla olduğunu belirten Dr. Gürbüz, “Adet görmeye erken başlanması, menopoza geç girilmesi, 30 yaşından sonra doğum yapılması, östrojen hormonu tedavisi, doğum kontrol hapları, alkol, şişmanlık ve yağlı beslenme, meme kanseri risk faktörleri arasındadır.

    Tüm bu risk faktörlerine karşın; şişmanlığın azaltılması, alkolün dozunda alınması, spor ve sebze- meyvenin bol tüketilmesi gibi basit önlemlerle meme kanseri riski %30-40 oranında azaltılabilmektedir” diye konuşuyor. Prof. Gürbüz erken tanı için kadına önemli görev düştüğünü söylüyor. “Yirmi yaş üzerindeki kadınlar, adet bitimini takip eden günlerde kendi kendini muayene etmeli, bu muayeneler sırasında meme dokusunda farklılık olup olmadığı araştırılmalı, bir değişiklik saptanmasa bile yirmi yaşından itibaren her üç yılda bir muayeneye gitmeliler” diyen Gürbüz, “Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl bir doktor tarafından muayene edilmeli ve iki yıl arayla mamografi çektirmeli. Elli yaşından itibaren ise her yıl mamografi çektirmeli” tavsiyesinde bulunuyor.

    Kansere çare genetik bilimde
    5-8 Haziran tarihleri arasında New Orleans’ta düzenlenen 41. ASCO (Amerikan Kilinik Onkoloji Derneği) Toplantısı’na katılan onkologlardan biri olan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Fuat Demirelli, “Toplantıdan çıkan sonuç kanser tedavisinin genetikte gizli olduğudur’ diye konuşuyor. Günümüz tıbbında kullanılan hiçbir tedavinin birbirinden çok üstün taraflarının olmadığını savunan Demirelli, “Son birkaç yıldır genel eğilim, kanser hücresinin kontrolsüz çoğalmasındaki mekanizma bozulmasını tespit etmeye yönelik, yani genetiğe yönelik. Kanser hücresi olduğu yerde duracak, ilerlemeyecek, çoğalmayacak” diye konuşuyor.

    Meme Kanseri Terimi Bitecek
    Genetik tedavi yönündeki adımların hızlandığını anlatan Prof. Demirelli, “Bir miligramlık tümör dokusunun içinde bine yakın genin ne durumda olduğu görüyorsunuz. Eminim ki on yıl sonra meme kanseri diye bir terim kullanmayacağız. Şu nedene bağlı olarak gelişmiş A tipi meme kanseri, bu genlerin aşırı çalışmasına bağlı olarak gelişmiş B tipi meme kanseri diyeceğiz” şeklinde konuşuyor.
    Meme kanseri kadınlarda sık görülen, öldürücü bir kanser türüdür.

    Her 8 kadından birinin hayatının belirli bir zamanında meme kanserine yakalanacağı bildirilmektedir. Her kadının hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski vardır.Kadın yaşlandıkça, riski daha da artar. Meme kanseri, yayılmadan önce, erken tesbit edilirse,hasta %96 yaşam şansına sahiptir. Her yıl 44000’de bir kadın meme kanserinden ölmektedir.

    Meme kanserine karşı en iyi koruyucu yöntem erken teşhisdir.

    Meme kanserinin birçok tipi vardır. En sık rastlanan duktal karsinoma, memenin süt kanallarında başlar. Meme kanseri memenin dışına yayıldığında koltuk altındaki lenfatik nodüller en sık görülen yayılım yerleridir. Kanser hücreleri memenin diğer Lenf Nodlarına, Kemiğe, Karaciğer ve Akciğere yayılabilir. Her kadın meme kanseri gelişme riskine sahiptir. Gerçekte meme kanseri gelişen kadınların çoğunda risk faktörleri belli değildir.

    – Meme kanseri riskini arttıran faktörler [değiştir]
    – 50 yaş üzerindeyseniz
    – Yakın akrabalardan biri meme kanseriyse, (anne veya kızkardeş meme kanseri ise, 2-3 misli daha fazla)
    – Daha önceden diğer memenizde kanser tespit edilmişse
    – Adet görmeye 12 yaşından önce başlamış iseniz
    – Hiç gebe kalmamışsanız
    – Adet görmeniz 50 yaşından sonra da devam ediyor ise

    Araştırmalar, meme hücreleri içerisinde, meme kanser riskini artıran bazı genler olduğunu göstermektedirler. Genetik değişiklikler, aileden (herediter) olabilir veya hayat boyu gelişebilirler. Meme kanseri genellikle tek bir hücrede başlar. Günümüzde meme kanserinin nedeni ve nasıl gelişim göstereceği tam olarak bilinmemektedir.

    Meme kanseri kompleks bir hastalıktır. Her vaka birbirinin aynısı değildir. Meme kanserinin içinde bulunduğu evreye “stage” denir. Gerçek stage’in bilinmesi, doktorun tedavi planını yapmasını sağlayacaktır.

    – Hayatınızda meme kanserine sebep olacak herhangi bir yanlış yapmamış olsanızda başınıza bu hastalık gelebilir.
    – Meme kanseri bulaşıcı değildir, başka bir hastadan size bulaşmaz.
    – Meme kanseri, stresle veya memeye travmayla (darbeyle) meydana gelmez.
    – Meme kanseri gelişen çoğu kadının risk faktörü veya ailesinde hastalığa ait bir hikaye yoktur.

    “Meme Kanseri” konusunda sorular, yanıtlar…
    Meme kanseri, pek çok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de, kadınlarda sık görülen kanserlerden biridir. Kadınlarda kanser nedeniyle olan ölümlerin önemli bir kısmının da nedeni meme kanseridir.

    Ne kadar sıktır?
    Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan istatistiklere göre, 1994 yılında, Amerika’da 46 bin kadının bu kanser nedeniyle öldüğü bildirilmektedir. Her sekiz-on kadından birinde meme kanseri görüleceği ve bunların da yaklaşık üçte birinin meme kanserinden öleceği hesaplanmaktadır. Ülkemiz için görülme sıklığının biraz daha düşük olduğu tahmin edilmektedir.

    Erken tanı konmasının yararı var mı?
    Meme kanserinin bazı tipleri, erken tanındıklarında çok iyi biçimde tedavi edilebilmektedir. Dolayısıyla, hem hastaların hem doktorların bu kanseri olabildiğince erken tanımak için elden gelen gayreti göstermeleri gerekir.

    Meme kanserinin bütün türleri aynı derecede mi kötüdür?
    Meme kanserinin değişik türleri vardır. Bunların tedavileri ve hasta üzerindeki etkileri de farklı olabilmektedir. En iyi sonuçlar, küçük ve çevreye yayılmamış kanserlerde alınmaktadır.

    Meme kanseri açısından hangi riskleri taşıyorum?
    Annenizde, kızkardeşinizde veya teyzenizde meme kanseri varsa, sizin için de risk yüksektir. Bunlardan birinde kanser olması, sizin meme kanseri olma riskinizi iki kat artırır. İki yakınınızda meme kanseri varsa, risk 3 katına çıkar.

    Diğer risk faktörleri şunlardır: Adetlerin küçük yaşta başlaması, çocuksuz olma veya ileri yaşlarda çocuk doğurma, Ayrıca, daha az da olsa; sigara kullanımının, aşırı yağlı yemekler ve şişmanlığın da riski artırdığı düşünülmektedir.

    Ne yapabilirim?
    Kanserlerin küçükken yakalanmalarını sağlayan üç önemli yöntem vardır:

    Kişinin kendi memesini muayene etmesi.
    Doktor muayenesi
    Mammografi
    Kişinin kendi memesini muayene etmesi
    Bir kadının kendi kendine yapabileceği en önemli muayenedir. Her ay yapılması önerilmektedir. Ortam, rahat ve ılık olmalı, muayene sırasında tüm ayrıntılara dikkat edilmelidir.

    Fibrokistik hastalık / Memelerde yumrular olması
    Pek çok kadın memesini muayene ettiğinde yumrularla karşılaşır. Bu nedenle telaşlanan, ü zülenler de olabilir. Bu yüzden, her kadının kendi memesindeki bu “normal” sertliklerin yerlerini ve kıvamlarını iyi bilmesi gerekir. Eğer “her zamankinden farklı” bir sertlik hissederseniz, mutlaka bir uzman doktora görünmelisiniz. Meme kanserlerinin önemli bir bölümü, ilk kez, kendi kendini muayene sırasında dikati çeker. Erken tanı, daha sonra ortaya çıkabilecek sorunları azaltabilir; hastanın yaşam süresine de katkıda bulunabilir. Bir kitlenin küçük iken saptanması, tedavinin de daha kolay ve hasta açısından daha kolay kabul edilebilir nitelikte olmasını sağlayabilir.

    Kendi mememi, ne zaman muayene etmeliyim?
    Çoğu uzman, kadınların adet görmelerinden bir hafta sonra bu muayeneyi yapmalarını önermektedir. Doğum kontrol hapı kullananlar ise, hapa başladıktan sonraki ilk hafta içinde muayenelerini yapmalıdırlar. Diğer zamanlarda memelerdeki normal yapılar ve kistler daha irileşebilirler. Bu hem akıl karıştırıcı olur, hem de muayene ağrılı olabileceği için rahatsız edici hale gelebilir. Öte yandan, memeleri hiç muayene etmemektense, ayın her hangi bir günü muayene etmek elbette çok daha iyidir.

    Kendi mememi nasıl muayene edebilirim?
    Aşağıda yaygın bir muayene yöntemi bulacaksınız:

    Önce, rahat ve ılık bir yerde sırtüstü uzanın. Sol kolunuzu kaldırıp, sol elinizi başınızın altına koyun. Sağ elinizle sol memenizi aşağıdaki biçimde muayene etmeye başlayın.

    Göğüs kafesinizin ön yüzünde, sağda ve solda iki dikdörtgen olduğunu düşünün. Memeleriniz bu dikdörtgenlerin ortasında olsunlar. Diktörtgenlerin birer köşeleri koltukaltınızda olacaktır. (Memenin koltukaltına yakın kısımlarını muayene ederken özellikle dikkatli olun; meme kanserleri en çok burada bulunmaktadır).

    İki-üç parmağınızı birleştirerek, sol koltukaltınızdan aşağı doğru dikdörtgenin dış kenarı boyunca inin. Alttaki köşeye ulaşınca, parmaklarınızı 2-3 cm kadar içe doğru çekip bu defa yukarı doğru çıkın. Köprücük kemiğine (sağdaki dikdörtgenin üst kenarına) geldiğinizde yine 2-3 cm içe gelip aşağı doğru inin. Tüm memeyi muayene edene kadar bunu sürdürün.

    Sağ memeyi sol elle, sol memeyi sağ elle muayene etmeniz gerektiğini unutmayın. Muayene sırasında, parmaklarınızın ucuyla 1-2 cm çapında daireler çizecek hareketler yapın. Elinizi değişik derecelerde bastırarak deriyi, memeyi ve alttaki göğüs kafesi kemiklerini ayrı ayrı hissetmeye çalışın.

    Size şüpheli gelen sertliklerin yerlerini unutmayın. Bunların çoğunun “normal” olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Şüpheniz devam ediyorsa, uzman bir doktora danışın. Kendi kendinizi düzenli olarak muayene etmek sizi rahatlatacak ve bir güven duygusu sağlayacaktır.

    Memenin doktor tarafından muayenesi
    Bu muayenenin hiç değilse yılda bir kez yapılması gerekmektedir. Muayene sırasında, kendi kendinizi nasıl daha iyi muayene edebileceğinizi de sorabilir ve şüpheli bulduğunuz sertlikler konusunda doktorun değerlendirmesini öğrenebilirsiniz. Bu, çoğu kez sizi rahatlatacaktır.

    Memede kistler olduğunda doktor, adetinizden sonraki hafta içinde yeniden muayeneye gelmenizi isteyebilir. Bir sertliğin ne zamandır orada olduğu sorulabilir; bu yüzden, kendi kendinizi muayene ederken elinize gelen bir sertlik bulduğunuzda, tarihi bir yere kaydetmeniz yararlı olacaktır. Bazen, doktor, daha emin olmak için sizi birkaç hafta veya ay içinde yeniden muayene etmek isteyebilir veya mamografinin gerekli olduğunu söyleyebilir.

    Mammografi nedir?
    Meme kanserinin erken yakalanmasında sizin ve doktorunuzun yaptığı muayenelere katkı sağlayan ç ok değerli bir radyolojik inceleme yöntemidir. Elli yaşın üzerindeki kadınlarda her yıl mammografi çekilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.

    Kırk-elli yaşlarında mammografinin ne derecede gerekli olduğu tartışmalı olmakla birlikte, bu dönemde hiç değilse iki yılda bir mammografi çekilmesinin yararlı olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Bu incelemelerin tüm amacı, kanserleri bazen elle muayenede bile farkedilemeyecek kadar küçükken yakalayabilmektir. Mammografi, hasta veya doktorun eline “anormal” bir sertlik geldiğinde de istenir.

    Mammografi ile tüm kanserlerin mutlaka yakalanabileceği zannedilmemelidir. Kişinin kendi memesini muayenesi, doktor muayenesi ve mammografi, kanseri yakalamak için hep birlikte başvurulması gereken yöntemlerdir.

    Meme biyopsileri niye yapılır?
    Memesinde sertlik bulunan pek çok kadında biyopsi gündeme gelir. En basit yöntem, ince bir iğne kullanılarak şüphe edilen sertlikten örnek almaktır. Bu bir kist ise, işlem sırasında kist sıvısının gelmesi ile hem sertlik kaybolur hem de hasta rahatlar. Kanserlerin kist halinde olması olasılığı çok düşüktür. Alınan sıvı veya hücreler, patoloji uzmanı tarafından incelenir ve bu örnekte kanser olup olmadığını belirten bir rapor düzenlenir. İğne ile örnek alma, genellikle acısız bir işlemdir; memenin veya hastanın uyuşturulmasına gerek duyulmaz.

    Daha geniş kapsamlı bir işlem olan eksizyonel biyopside, ele gelen sertliğin tümü veya bir kısmı cerrah tarafından çıkartılır. Bu işlem için yalnızca memenin uyuşturulması yeterli olabileceği gibi, genel anesteziye de başvurulabilir. Çıkarılan dokunun patoloji uzmanı tarafında mikroskop altında incelenmesiyle en kesin tanının konulması mümkün olur.

    ÖZET
    Meme kanseri, hemen her 8 kadından birinde görülecek denli sıktır. Kendi kendini muayene, doktor muayenesi ve mammografi; sonucu önemli derecede etkileyebilir. Çoğu durumda, bu hastalığın kökünü kazıyabilme olasılığı bulunmaktadır ve hem erken tanıyı hem erken tedaviyi sağlamak için, çaba

    Meme Kanseri Hakkında Merak Ettikleriniz

    Kimler Daha Fazla Meme Kanseri Riski Taşıyor?

    Kadınların korkulu rüyası olan ‘meme kanseri’nin görülme sıklığı her geçen gün artıyor. Bazı kadınların diğer kadınlara göre daha fazla risk taşıdığını belirten Memorial Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç.Dr. Gürsel Soybir, kimlerin daha fazla risk altında olduğunu anlattı.

    – Daha önce memede kansere öncü sayılabilecek bir lezyonun bulunmuş olması
    – Genetik olarak meme kanseri gelişimine yatkın genleri taşımak
    – Ailesinde veya akrabalarında meme kanseri gelişmiş olması
    – Uzun süreli doğum kontrol haplarının kullanılması
    – Menopoz sonrası dönemde uzun süreli ve yüksek dozlarda östrojen replasman tedavisi yapılması
    – Çocukluk veya gençlik çağında başka bir nedenle göğüs bölgesinin ışınlanmış olması
    – Adet başlama yaşının erken, adetten kesilme yaşının geç olması
    – Hiç doğum yapılmaması veya ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapılması
    – İlerlemiş yaş. Meme kanseri en sık 50-65 yaşları arasında görülüyor
    – Aşırı yağlı gıdalarla beslenme
    – Mamografi taramalarında yoğun meme saptanması
    – Yumurtalık ya da rahim kanseri hikayesi olması
    – Elektromanyetik alanlara ve radyasyona sürekli maruz kalmak

    Meme kanserinin belirtileri nelerdir?

    1- Memede şişlik olması. Genellikle ağrısız, sertçe, hareket ettirilebilen veya yerinden oynamayan, zamanla büyüyebilen kitle varlığı
    2- Memenin genel olarak boyutunda veya şeklinde oluşan değişik olması
    3- Meme cildinde kızarıklık, morluk, yara, damar genişlemesi, içeri doğru çöküntü, yaygın küçük şişlikler, portakal kabuğu görünüşü gibi noktasal çekintiler şeklinde değişikliklerin meydana gelmesi
    4- Meme başı ve çevresinde renk ve şekil değişikliği, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar oluşması, yaralar çıkması
    5- Meme başından gelen kanlı veya kansız akıntı
    6- Koltuk altında görülebilen veya elle fark edilen ağrılı ya da ağrısız şişliklerin varlığı

    Meme kanser riskiniz nedir?  (TEST EDİN)

    1- İlk adetinizi görme yaşınız kaçtır?
    A) 11 yaşından sonra
    B) 11 yaşından önce

    2- Menapoza girme yaşınız kaçtır?
    A) 55 yaşından önce
    B) 55 yaşından sonra

    3- İlk doğum yaşınız kaçtır?
    A) 30 yaşından önce
    B) 30 yaşından sonra veya hiç doğum yapmamış iseniz

    4- Uzun süre doğum kontrol hapı kullandınız mı?
    A) 3 yıldan daha az süreli kullanmış iseniz
    B) 3 yıl ve daha uzun süre kullanmış iseniz

    5- Uzak akrabalarınızda 1 veya 2 tane meme kanseri var mıdır?
    A) Yok
    C) Var

    6- 1 tane yakın akrabanızda (anne, kız kardeş, çocuk) akrabanızda meme kanseri var mı?
    A) Yok
    D) Var

    7- Birden fazla yakın akrabanızda meme ya da yumurtalık kanseri var mıdır?
    A) Yok
    E) Var

    8- Yakın akrabalarınızda iki taraflı veya genç yaşta (40 yaşın altında) gelişen meme kanseri var mıdır?
    A) Yok
    E) Var

    Puanlama: A :0 puan, B : 1 Puan, C : 5 puan, D: 10 puan, E: 20 Puan

    Değerlendirme:

    0 Puan: Bir risk faktörünüz yok. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %10 civarında. Standart tarama programına giriniz.
    1-4 Puan: Hafif risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma riskiniz %10-15 arasında. Standart tarama programına giriniz.
    5-9 Puan: Orta dereceli risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %10-20 arasında. Standart tarama programına giriniz.
    10-19 Puan: Yüksek risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %20 nin üzerinde. Özel tarama ve takip programına ihtiyacınız var.
    20-59 Puan: Oldukça yüksek bir risk grubundasınız. Yaşam boyu meme kanserine yakalanma oranınız %20-85 arası. Özel tarama ve takip programına ihtiyacınız var.

    Meme kanseri gelişme riski nasıl azaltılır?

    1- Her ay memelerinizi kendiniz muayene ediniz.
    2- Varsa risk faktörlerinizi belirleyiniz. Eğer bir risk faktörünüz varsa hangi periyotla nasıl takip edileceğinizi öğreniniz.
    3- Yılda bir kere meme hastalıkları ile uğraşan bir cerraha muayene olunuz.
    4- 40 yaşından sonra 2 yılda bir kez, 50 yaşından sonra her yıl düzenli mamografi çektiriniz.
    5- Olabildiğince ideal kilonuzu korumaya çalışınız. Lifli gıdalar, bol sebze ve meyveye ağırlık veriniz.
    6- Düzenli spor yapınız.
    7- Sigara içmeyiniz, aşırı alkollü içkiden kaçınınız.

    MEME KANSERİ NEDİR ?
    Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

    MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ NEDİR ?
    Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.

    Meme kanserine yakalanma riskini artıran faktörleri kısaca şu şekilde sayabiliriz;


    Yaş: İleri yaş önemli bir risk faktörüdür. Yeni meme kanseri tanısı konan kadınların % 70’i, 50 yaş üzerindedir. Diğer bir deyimle, yaşı 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşı 50 yaşın altında olan kadınlardan 4 kat daha fazladır. Bu nedenle, 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime baş vurarak muayene olmalı ve mamografi dediğimiz meme filmini çektirmelidir.
    Kişisel meme kanseri hikayesi: Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır.


    Ailede meme kanseri hikayesi: Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, meme kanserine yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır. Bu kadınlar daha sık ve dikkatli izlenmelidir. Bu şekilde sorunları olan kadınlar, meme kanseri genetik danışmanlığının yapıldığı kliniklere baş vurarak risklerini hesaplattırmaları gerekir. Eğer aile geçiş riski yüksek bulunursa, genetik testi yaptırmalıdırlar. Vakfımız polikliniğinde bu hizmet verilmektedir.


    Daha önce meme biopsisi yapılmış olması: Memede bir kitle nedeni ile biopsi yapılmış ve iyi huylu bir tümör saptanmış olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu tümörlerin bulunması, kanser gelişme riskini değişik oranlarda artırabilmektedir. Bu, tümörün hücresel yapısına göre değişir. Örneğin, yapılan bir biopside, çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi sonucu atipik hiperplazi tanısı konmuş kadınlarda ( bu tamamen iyi huylu bir tümördür), meme kanseri gelişme oranı normal kadınlara göre daha fazladır.


    Fertil çağ süresi: Adet görmeye erken başlanması, menepoza geç girilmesi, fertil cağı uzatmaktadır. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalmakta, meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Erken menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi yapılmıyor ise, meme kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır. Elli yaşından sonra adet görmeye devam eden kadınlarda, meme kanserine yakalanma riski az da olsa artmaktadır.


    Doğurganlık hikayesi: İlk çocuğu doğurma yaşı önemlidir. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk hafif yükselmektedir


    Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği: Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda, meme kanseri görülme oranı daha fazladır. Bu ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken gelişmekte ve erken yaşta adet görmeye başlamaktadır. Ayrıca bu çocuklar büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç evlenmekte ve daha geç çocuk sahibi olmaktadırlar. Bu nedenlere bağlı olarak fertil çağın erken başlaması, geç doğurma gibi nedenler sebep olarak sayılabilir. Ayrıca bunların dışında başka faktörler de rol almaktadır.


    Östrojen hormonu tedavisi görenler: Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artmaktadır. Fakat, hormon tedavisi almayan kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz gibi sorunlarda artış ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile, östrojen verilmesi önerilebilir fakat, mutlaka bir hekim kontrolu altında yapılmalıdır.
    Doğum kontrol hapı kullanılması: Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülmektedir. On yıl önce doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise, bu risk tamamen ortadan kalkmaktadır.


    Alkol kullanılması: Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk nispeten artmaktadır. Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır. Alkol alımının günde bir kadeh ile sınırlandırılması önerilmektedir.


    Sigara: Sigaranın kesin bir etkisi gösterilememiştir. Fakat, genel sağlığı etkilediğinden dolayı bırakılması önerilmektedir. Şişmanlık ve yağlı beslenme: Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini artırdığı gözlenmiştir. Özellikle, doymuş yağların fazla bulunduğu yağlı et gibi yemekler ve yağlı süt ürünlerinin fazla alınmasının bu riski artırdığı ileri sürülmüştür.
    Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz?

    MEME KANSERİ RİSKİ AZALTILABİLİR Mİ ?
    Egzersiz: Yoğun egzersiz ve jimnastik yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı gözlenmiştir. Bu nedenle, tüm kadınlara önerilmektedir. Beslenme:Meme kanseri ile beslenmenin önemli ilişkisi vardır. Sebze ve meyveden zengin beslenme, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durulması önerilmektedir. Günlük gıda alımına C vitamini, betakaroten gibi antioksidanların eklenmesinin koruyucu etkisi olduğu ileri sürülmektedir.
    Kısaca,
    – şişmanlığın azaltılması,
    – alkol alınıyorsa bırakılması.
    – Hafif egzersiz yapılması(haftada 4 saat tempolu yürüyüş),
    – Sebze ve meyvenin bol tüketilmesi,
    gibi basit önlemler ile meme kanseri riski % 30-40 oranında azaltılabilmektedir.

    MEME KANSERİ ÖNLENEBİLİR Mİ ?
    Henüz meme kanserini kesin önleyen bir yöntem henüz yoktur. Günümüzde bilinen tek yöntem, erken tanıdır. Erken tanı sayesinde, meme kanserinin getirdiği sorunlar büyük oranda çözülebilmektedir. Bu sayede hastalığın toplumda yaptığı hasar en aza indirilebilir, yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde arttırılabilir.
    Erken teşhis için bilinen en iyi ve etkili çözüm, kadınların risk durumlarına göre belirlenmiş olan muayene ve tetkik protokollarının uygulamasıdır.

    MEME KANSERİ NASIL ERKEN TESPİT EDİLEBİLİR ?
    Meme kanserinde erken teşhis yöntemleri, hastanın taşıdığı risk faktörlerine göre değişmektedir. Bu risk faktörlerinin arasında en başta yaş gelmektedir. Daha genç yaşlarda ortaya çıkabilmesine rağmen, ilerleyen yaş gruplarında bu risk artmaktadır. Bu nedenle ilerleyen yaş gruplarında erken teşhis için alınması gereken önlemler, daha erken yaş gruplarına göre farklılık göstermektedir.
    Yirmi yaş üzerindeki kadınlar, her ayın belirli bir döneminde kendi kendilerini muayene etmelidirler. Bu muayene sırasında meme dokusunda farklılık olup olmadığı araştırılır. Eğer bir değişiklik tespit edilirse derhal bir hekime baş vurulmalıdır. Bir değişiklik saptanmasa bile, üç yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmelidirler.
    Kırk yaşına gelen kadınların, kendi yaptıkları periyodik muayeneye ek olarak her yıl bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri gereklidir. Ayrıca her yıl veya iki yıl ara ile mamogrofiyi çektirmeleri gereklidir.
    Elli yaşından sonra, kadınlar kendilerinin periyodik muayenelerine ve her yıl bir defa hekim muayenesine devam etmeli ve mamografi dediğimiz meme filmini her yıl çektirmelidir.


    KADINLAR KENDİLERİNİ NASIL MUAYENE ETMELİDİR ?
    Erken teşhis için her kadının ayın belirli bir günü kendisini muayene etmesi gerekir. Her ay düzenli olarak kendisini muayene eden bir kadın, memesinde ortaya çıkan bir kitleyi çok daha erken fark eder.
    Kadınlara kendilerini muayene etmesini öğreten çeşitli kitap ve broşürler var. Fakat bu çoğunlukla yetersiz kalmaktadır. Meme muayenesini öğreten silikon meme kiti ve video filmleri bulunmaktadır. Vakfımızda meme muayenesi eğitimi, bu araçlar ile seminerler şeklinde verilmektedir.

    MUAYENE SIRASINDA FARK EDİLEBİLECEK DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR?
    Aşağıda değişiklikler fark edildiğinde, gecikmeden bir hekime baş vurulmalıdır:
    – Memede iki haftadan uzun süre ele gelen sertlik veya kitle,
    – Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği,
    – Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması,
    – Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması,
    – Memenin şeklinde değişiklik,
    – Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik,
    – Meme başında ortaya çıkan akıntı.

    MAMOGRAFİ NEDİR ?
    Mamografi, düşük dozda çekilen bir meme rontgen filmidir. Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir. Mamografinin gerçek değeri budur. Çünkü, bu sayede, hastalık muayene ile tespit edilebilecek safhadan önce saptanır. Bu nedenle kesin hayat kurtarıcıdır. Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl veya iki yılda bir mamografi çektirmeli ve her yıl uzman bir hekime meme muayenesi olmalıdır. Elli yaşını geçen kadınlar ise her yıl mamografi çektirmeli ve hekime muayene olmalıdır.

    MAMOGRAFİ NE ZAMAN ÇEKTİRİLİR ?
    Mamografi çekilirken meme, iki tabaka arasında birkaç saniye hafifçe sıkıştırılır. Bu nedenle memelerin en az hassas olduğu zamanda mamografi çekilmesi, özellikle memeleri hassas kadınlara önerilmektedir. Adet bitimini takip eden hafta, memelerin hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Ayrıca adet bitimini takip eden hafta, hormonal nedenlerle memelerin şişliği en alt düzeydedir ve bu sırada daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu sebeplerden dolayı herhangi özel bir durum olmadıkça, mamografi çekiminin, adetin bitimini takip eden haftada yapılması önerilmektedir.

    MAMOGRAFİ ÇEKTİRMEYE GİDERKEN NELERE DİKKAT ETMELİ ?
    Mamografi çekilirken belden yukarısı çıplaktır. Bu nedenle çekime gelirken iki parça elbise giyilmesi önerilir. Bu sayede çekim sırasında belden üstü kolaylıkla çıkartılabilir. Filmi etkileyebileceğinden, koltuk altlarına deodorant, talk pudrası, losyon gibi şeyler sürülmemelidir.

    MEMEDE BİR KİTLE TESPİT EDİLDİĞİNDE NE YAPILMALI?
    Memede bir kitle tespit edilince bunun kanser mi, yoksa başka bir hastalık mı olduğu araştırılmalıdır. Şunu önemle vurgulamak gerekir ki, memede saptanan her kitle kanser değildir. Bu nedenle, memede şüpheli bir kitle saptanınca, hemen korkup telaşlanmaya ve paniğe kapılmaya gerek yoktur. Memede bir kitle saptandığında, bir hekime başvurarak daha ileri tetkiklerin yapılması gereklidir.

    MEME KANSERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
    Son yıllarda meme kanseri tedavisinde oldukça önemli gelişmeler olmuştur. Bir çok tedavi olanakları ortaya çıkmıştır. Bu olanaklar, önemli ölçüde, hastalığın saptandığı safhaya göre değişir. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla olmaktadır.
    Meme kanseri tedavisi, günümüzde, uzmanlardan oluşan ekiplerce yapılmaktadır. Böyle bir ekip içinde cerrah, onkolog, radyasyon onkoloğu, radyolog, patolog, psikolog, plastik cerrah, fizyoterapist gibi, tıbbın değişik dallarından bir araya gelmiş ve özellikle çalışma alanları meme kanseri üzerinde yoğunlaşmış hekimler bulunur.

    MEME AMELİYATLARI NELERDİR ?
    Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması vardır. Bu uygulamalar temel olarak, memenin alınmadan korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlara ek olarak da, alınan memenin yerine, plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme rekonstrüksiyonu yapılması ameliyatları vardır

    KEMOTERAPİ NEDİR ?
    Kanser hücrelerini öldürücü ilaçlarla yapılan tedavidir. Bu ilaçlar ağızdan veya damardan verildikten sonra tüm vücuda yayılır. Genellikle, aynı anda birkaç ilaç birlikte verildiğinde daha etkili olduklarından, değişik kombinasyonlar halinde verilirler. Kemoterapi, belirli bir süre verilir ve sonra ara verilir. Bu aralarda hastanın kendisini toparlaması sağlanır. Daha sonra tekrar bir süre ilaç verildikten sonra ara verilir.
    Bazı olgularda lokal olarak yapılan cerrahi tedaviye ek olarak, ilaç tedavisi de eklemek gerekebilir. Hastalarda cerrahi tedavi sonrası yapılan tetkiklerde, herhangi bir bölgede kanser kalmamış olsa bile, koruyucu önlem olarak bir süre ilaç tedavisi yapılabilir. Bu tedaviye adjuan kemoterapi denir.

    HORMON TEDAVİSİ NEDİR ?
    Bazı meme kanseri hücreleri, içerdikleri hormon reseptörleri (algılayıcıları) aracılığı ile dişilik hormonu olan östrojene duyarlı olabilir. Yani, östrojen hormonu bu kanser hücrelerinin büyümelerine ve artmalarına neden olabilir. Hormon tedavisinde amaç, bu şekilde östrojen reseptörü içeren ve bu hormona duyarlı olan kanser tiplerinde, östrojen etkisinin ortadan kaldırarak kanserin gelişmesinin önlenmesidir. Bu amaçla günümüzde kullanılan ilaç, tamoxifendir. Tamoxifen tedavisi, genellikle en az iki yıl ve en fazla beş yıl sürmektedir.

    IŞIN TEDAVİSİ (RADYOTERAPİ) NEDİR?
    Işın tedavisi, meme bölgesine ve koltuk altına uygulanarak, cerrahi girişimden sonra kalma olasılığı olan kanser hücrelerinin öldürülmesini sağlamak amacı ile yapılır. Bu tedavinin de, diğer tedaviler gibi bazı yan etkileri vardır. Bu tedaviyi gören kadınların çoğu halsizlikten yakınırlar. Memede şişme ve ağırlık hissi ortaya çıkabilir. Bu yan etki yaklaşık bir yılda kendiliğinden kaybolur. Tedavi edilen bölgedeki deri, güneş yanığı rengini alabilir. Bu da yaklaşık bir yıl içinde azalır.

    ERKEKLERDE DE MEME KANSERİ GÖRÜLÜR MÜ ?
    Kadınlara kıyasla daha az görülmekle birlikte, erkeklerde de meme kanseri görülebilir. Her 100 meme kanserinden birisi erkeklerde görülür. 1993-1997 yılları arasında, erkeklerde görülen meme kanseri oranı % 50 artış göstermiştir. Bu nedenle erkeklerin de bu konuda duyarlı olmaları gereklidir.

    DÜNYADA MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
    Meme kanseri bir çok ülkede, kadınların en korkulu sağlık sorunu olma özelliğini taşımaktadır. Günümüzde ABD’ de, sekiz kadından birisi meme kanserine yakalanmaktadır. Bu oran Avrupa ülkelerinde on kadında birdir. Meme kanseri ile ilgili sayıları şu şekilde sıralayabiliriz;
    1950-1970 yılları arasında ABD’ de, 1milyon kadın meme kanseri nedeni ile hayatını kaybetti. Bu sayı ABD’nin 2. Dünya savaşı, Kore ve Vietnam savaşlarında kaybettiği insan sayısından fazladır. 1998 yılında Avrupa’da 1 milyon kadın, meme kanserin nedeni ile tedavi görmektedir. 2000 yılında dünyada 1 milyon kadına, yeni meme kanseri tanısı konacaktır. Dünyada her 11 dakikada 1 kadın, meme kanseri nedeni ile hayatını kaybediyor. Dünyada her 3 dakikada 1 kadına, yeni meme kanseri tanısı konuyor.

    TÜRKİYEDE MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
    Türkiye’ de sağlıklı bir istatistik bulunmuyor. Gerek beslenme, gerekse iklim açısından, ülkemiz şartlarına yakın sayabileceğimiz bir Akdeniz ülkesi olan İtalya istatistiklerini ülkemize uyguladığımızda, Türkiye’ de her yıl 30 bin kadın meme kanserine yakalanmaktadır.
    Sayılar soyut kavramlar oldukları için fazla bir anlam taşımayabilir. Fakat bir an durup düşünürsek, yakın çevremizde, akraba ve dostlarımız arasında, bu sorun ile karşılaşmış birkaç tanıdığımızı, mutlaka anımsayacağız. Sorunun hiç de sandığımız kadar bizden uzak olmadığını, güç de olsa kabul etmeliyiz.

    DÜNYADA MEME KANSERİ ARTIŞ GÖSTERİYOR MU?
    Hastalığın diğer bir özelliği de, görülme sıklığının artıyor olmasıdır. Kırk yıl önce 1960 yıllarında, ABD’ de yirmi kadından birisinde meme kanseri görülürken, günümüzde sekiz kadından birisinde meme kanseri görülmektedir. Hastalığın gösterdiği bu artış, tüm gelişmiş batı ülkelerinde izlenmektedir. Meme kanseri görülme oranı artış göstermekle birlikte, teknolojik gelişme ve erken tanı olanaklarının artmasına bağlı olarak, meme kanseri ölüm oranı aynı kalmıştır, artmamıştır.

    MEME KANSERİNDEN ÖLÜM ORANI YÜKSELİYOR MU?
    Batı ülkelerinde sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ve hükümetlerin sağlık politikaları sonucu, meme kanseri ile ilgili toplum bilinci oldukça yüksek seviyede gelişmiştir. Bunun sonucu erken tanı olanakları yaygın olarak kullanıldığı için, meme kanserine bağlı ölüm oranı düşük kalmaktadır.
    Türkiye’ de ise, bu konudaki toplum bilinci yeterince gelişmemiştir. Erken tanı olanakları yetersizdir. Bu olumsuzlukların sonucu, Türk kadını meme kanseri konusunda çağdaş erken tanı olanaklarından mahrum olduğu için, tanı çok geç konulmaktadır. Hastaların büyük bir çoğunda, ilk tanı sırasında çok geç kalındığı için,uygulanacak tedavi seçenekleri fazla olmamaktadır.

    MEME KANSERİ TOPLU TARAMASI NASIL YAPILIR ?
    Mamografi, memenin rontgen filminin çekilerek, kanserin erken dönemde saptanmasına yardımcı olan bir yöntemdir. Bu yöntem ile, toplumda belirli bir yaşın üstündeki tüm kadınların meme filmi çekilerek, meme kanseri erken safhada yakalanmaya çalışılır. Bu şekilde toplumda meme kanseri taramasının yapılabildiği mamografiye, tarama mamografisi denir.
    Tarama mamografisi, dünyada en yaygın kullanılan meme kanseri erken tanı yöntemidir. Amerikan Kanser Enstitüsü, 40 yaş üzerindeki her kadının, yılda bir defa mamografi çektirmesini ve uzman bir hekim tarafından muayene edilmesini önermektedir. Türkiye’de gelişmiş teknolojik donanımlı mamografi merkezlerinin sayısı sınırlıdır. Bu aygıtların kalibrasyonu düzenli olarak yapılmamaktadır. Filmi çeken teknisyenlerin eğitim düzeyleri yeterli değildir. Bu filmi okuyup değerlendiren bir radyoloji uzmanın deneyimli olabilmesi için, yılda en az 8 bin mamografi filmini değerlendiriyor olması gereklidir. Türkiye’de tüm bu özellikleri taşıyan tanı merkezi sayısı oldukça azdır.

    MEME KANSERİ TEDAVİSİNİ KİM YAPAR?
    Meme kanserinin tedavisi, günümüzde multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Hastanın ilk ameliyatını yapan cerrah, ilaç tedavisini uygulayan onkolog, ışın tedavisini uygulayan radyasyon onkoloğu, teshisin konulmasında kilit rol alan patolog ve plastik cerrah mutlaka bir ekip çalışması içinde birlikte hastayı ele almalı ve hastanın tedavisini birlikte planlamalıdır. Bu hekimler meme kanseri konusunda yeterince bilgili ve uzmanlaşmış olmalıdır. Alınan memenin yerine, rekonstrüksiyon yapılarak hastaların bedensel kayıplarının en aza indirilmesi, çağdaş meme kanseri tedavisinin ayrılmaz parçasıdır. Bu nedenle plastik ve rekonstrüktif cerrahi, bu ekip içinde yerini almalıdır. Ameliyat sonrası erken dönemde kol ve omuz hareketlerinin kazanılmasında, geç dönemde kolun şişmesi şeklinde seyreden lenfödem tedavisinin yapılmasında, fizik tedavi ve rehabilitasyonun önemi çok büyüktür. Meme kanseri sadece hastayı değil, çevresindeki insanları da psikolojik olarak önemli ölçüde etkileyen bir sosyal bir sorundur. Böyle bir ekip içinde psikolojik desteği sağlayan psikoloğun bulunması, mutlaka gereklidir. Hastaların hemen tümü büyük bir bilgi açlığı içindedir. Özellikle beslenme konusunda kendileri yeterince bilgilendirilmemektedir. Ekip içinde bulunan bir diyet ve beslenme uzmanı, bu açığı kapatacaktır. Bu ekiplerin birlikte çalıştığı meme poliklinikleri, gelişmiş ülkelerin çoğunda vardır. Yapılan bilimsel araştırmalar, meme kanseri hastalarının, bu konuda uzmanlaşmış kliniklerde tedavi görmeleri ile, çok daha başarılı sonuçların alındığını göstermiştir.

    MEME PROTEZİ NEDİR?
    Meme ameliyatı olmuş ve plastik rekonstrüksiyon yapılmamış kadınlar, beden görümlerini korumak amacı ile protez meme kullanmaktadır. Batı ülkelerinde bu konuda eğitimli protez hemşireleri, hastanın ölçülerini almakta ve uygun protezin seçimine yardımcı olmaktadır. Bu hizmet, eğitim ve deneyim gerektirmektedir. Ülkemizde bu protezlerin satışı, sıradan satış elemanlarınca yapılmakta ve ülke alım gücünün çok üzerinde ücret istenmektedir. Uygun bir organizasyonla, bu sorun çözülebilir ve ücret üçte bire düşürülebilir. Bu sayede hizmet toplumun tüm kesimlerine yayılabilir.

     

    Meme kanseri olanlar paylaşım alanı

    1.Meme kanserinin belirtileri nelerdir?
    2.Meme kanseri kimlerde daha sık görülür?
    3.Meme kanserinin evreleri nelerdir?
    4.Meme kanseri ölümcül bir hastalık mıdır?
    5.Meme kanserini önlemek için neler yapabiliriz?
    6.Meme kanseri nasıl bir hastalıktır?
    7.Meme kanserinin türleri nelerdir?
    8.Yaş ilerledikçe meme kanseri riski artar mı?

    umutdolu

  • Limon Diyeti

    Limon Diyeti

    Kilo vermek için denemediğim yol kalmadı diyorsanız bir de limon diyetiyle zayıflamayı deneyin. Limon hem kilo vermenizi sağlayacak, hem de cildinizi güzelleştirecek!

    Kilo vermek istiyorsanız, haftada 7 bin kalori az almalısınız. Yani her gün bin kaloriyle vedalaşmalısınız.Bir hafta süreyle uygulayacağınız bu diyette yağ alımı en aza indiriliyor ve günlük alınan kalori ortalama olarak 1200 kalori dolaylarında.
    Toksinleri attırma özelliğine sahip olan limon, vücudun su tutmasını ve dolayısıyla da selülit oluşumunu önlüyor. Üstelik yiyeceklerinize limon kattığınızda günlük olarak almanız gereken C vitaminini de karşılamış olacaksınız.

    Tabii ki bu diyetin faydaları bunlarla sınırlı değil; 1 hafta içinde hiç zorlanmadan 2 kilo verebilirsiniz de!

    Sabah (7 gün için)
    1 fincan şekersiz çay,
    2 dilim diyet ekmek,
    1 çorba kaşığı limon marmeladı.

    Pazartesi öğle
    2 tatlı kaşığı sıvıyağ, 2 tatlı kaşığı peynir ve limon suyu ile pişirilmiş pilav (70 gram) Karışık salata, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1 limon suyu ile tatlandırılmış yarım limon suyu ile tatlandırılmış 1 kase meyve salatası.

    Akşam
    Yağsız etle, yine yağsız olarak sadece limon suyu ilave edilerek pişirilmiş kuşbaşı et (120 gram) 1 kepekli sandviç (veya 1 paket diyet bisküvi) 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1 limon suyu ile pişirilmiş ıspanak.

    Salı öğle
    Üzerine biraz zeytinyağı ve 1 limonun suyu gezdirilmiş 150 gram fırında balık 1 kepekli sandviç (veya 1 paket diyet bisküvi) 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve yarım limonun suyuyla pişirilmiş taze fasulye.

    Akşam
    150 gram tavuk göğsü (1 tatlı kaşığı sıvıyağ ve yarım limon suyu ile pişirilmiş). Yarım limon suyu ve çok az sıvıyağ ile ızgara edilmiş dolmalık biber 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi).

    Çarşamba öğle
    Yoğurt ve limonla pişirilmiş 70 gram makarna, zeytinyağı ve 1 limonun suyu ile tatlandırılmış karışık salata, yarım limon suyu ve az şekerle karıştırılmış bir kase çilek.

    Akşam
    Maydanoz, yarım limon suyu ile pişirilmiş 150 gram ahtapot, zeytinyağı ve yarım limon suyuyla pişirilmiş taze fasulye, 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi).

    Perşembe öğle
    40 gram dil peyniri, 30 gram diyet ton balığı, 5 yeşil zeytin ve limon suyuyla hazırlanmış salata, 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi), muz ve üzüm dışındaki meyveler ve yarım limon suyu ile hazırlanmış meyve salatası.

    Akşam
    Limonla ve domatesle tatlandırılmış 150 gram palamut, yarım limon ve çok az zeytinyağı ile tatlandırılmış 150 gram salata, 2 tane haşlanmış patates.

    Cuma öğle
    Çok az sıvıyağ ve limon suyu ile tatlandırılmış 120 gram rosto 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi), 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve yarım limonun suyuyla pişirilmiş taze fasulye.

    Akşam
    2 tatlı kaşığı sıvıyağ, 2 tatlı kaşığı peynir ve limon suyu ile pişirilmiş pilav (70 gram) 120 gram haşlanmış, zeytinyağı ve limon suyu ile tatlandırılmış dil limon suyu ve çok az zeytinyağı ile tatlandırılmış 150 gram salata.

    Cumartesi öğle
    Limon suyuyla tatlandırılmış 120 gram ızgara tavuk, 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi), 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1 limon suyu ile pişirilmiş ıspanak.

    Akşam
    70 gram haşlanmış pirinç, sebze, 20 gram peynir, 30 gram diyet ton balığı, zeytinyağı ve limon sulu salata, muz ve üzüm dışındaki meyveler ve yarım limon suyu ile hazırlanmış meyve salatası 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile tatlandırılmış domates salatası.

    Pazar Öğle
    70 gram makarnayı pişirip, rendelenmiş 1 limonun kabuğu ve sıvıyağ ile tatlandırın. 40 gram kaşar peyniri serpin. 1 tatlı kaşığı sıvıyağ ve yarım limon suyu ile tatlandırılmış taze fasulye 1 portakal veya greyfurt (C vitamini ve antioksidan açısından çok zengin).

    Akşam
    Çok az zeytinyağı ve limonla tatlandırılmış 150 gram fırında pişirilmiş balık. 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi) 1 tatlı kaşığı sıvıyağ ve 1 limon suyu ile tatlandırılmış ıspanak.

  • Sarkmış Göğüsleri Dikleştirmenin Yolları

    Sarkmış Göğüsleri Dikleştirmenin Yolları

    Genç ve orta yaşlarda toplu ve dik oldukları halde, yaş ilerledikçe veya doğumlardan sonra devamlı ve dikkatli bakım yapılmazsa, sarkık bir hal alırlar. Bunların önlenmesi ise mümkündür ve bunun için şu bitkilerden yararlanılabilir:

    Tunus baklası ile göğüs bakımı

    Tunus baklasının içerisinde, ciltten girerek göğüs kaslarını kuvvetlendirecek maddeler vardır. Bu sebeple göğüsler için çok faydalıdır.

    Tunus baklasının göğüsler için faydaları:

    – Göğüslerin gelişmesini sağlar.
    – Göğüslerin dikliğini ve dolgunluğunu muhafaza eder.
    – Göğüsler sarkmış, porsumuş ise yeniden toparlanmalarını sağlar.

    Tunus baklasının kullanımı:

    2 yemek kaşığı Tunus baklası unu, 1 çay bardağı su ile karıştırılır. Orta ateşte yarım saat kadar pişirilir ve sonra soğutulur. Soğuk halde memeler üzerine ve bilhassa meme kasları üzerine (kenar çevrelere) sıvanır. Yarım saat sonra soğuk suya batırılmış süngerle bu hamur iyice silinir. Bu tedaviye her ay 6-8 gün aralıklarla devam edilmelidir.

    Zambak ile göğüs bakımı

    Zambakta kadınlık hormonu vardır. Bu da göğüs güzelliği için çok fayda verir. 3-4 adet zambak soğanı ince kıyılır, sonra el presinde sıkılarak suyu çıkarılır. Bu, eşit miktarda gliserinle karıştırılır. Akşamlan tüm meme ve meme etrafı bu yağla ovulur. Bu masaj göğüslerin gelişmesini, dolgun ve dik olmasını ve öyle kalmasını sağlar. Bu karışım ihtiyaç duyuldukça kullanılmalıdır.

    Göğüslerin dolgunluğunu ve dikliğini muhafaza etmek

    Göğüs dolgunluğu ve dikliği yaş, çalışma hayatı, emzirmeler sonucu bozulabilir ve göğüsler pörsüyebilir, sarkabilir.

    Bunu önlemek için yukarıdaki önerilerimiz dışında ayrıca şunlar da yapılmalıdır:

    – Her banyodan sonra sadece memeler üzerine ince bir hortumla soğuk duş yaptırılmalıdır. Bu yoksa sünger, soğuk suya batırılarak göğüsler bolca ıslatılmalıdır.
    – 1 ölçü limon suyu, 1 ölçü kanyakla kırıştırılmalı, akşamları memelerin alt tarafından ve yanlardan yukarı doğru 5 dakika bu karışımla masaj yapmalıdır. Bu sık sık tekrarlanmalıdır.

    – Akşamları şu karışımla göğüslere dıştan uç kısımlara doğru masaj yapılır.

    – 7 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 yemek kaşığı tatlı bademyağı, 3 çay kaşığı lâvantin esansı

    Göğüslerin dolgun ve dik kalması için bitkisel kürler

    Mercanköşk – Nane – Kekik karışımı:

    1 su bardağı sıcak suya bu bitkilerin kurutulup ufalanmış olanından birer kahve kaşığı katılır, 20 dakika demlenip süzülür. Akşam yatmadan önce bu çay ile meme ve meme kasları bolca ıslatılır ve kurumaya bırakılır. Bu çay, göğüs kaslarını kuvvetlendirerek göğüslerin dik durmalarını sağlar.

    Göğüs sarkıklığında bitkisel kürler

    Doğum, zafiyet ve sair sebeplerden dolayı göğüsler porsumuş ve sarkmış olabilir. Bunları düzeltmek ve yaşa uygun hale getirmek için yukarı anlatılan tüm öneriler yerine getirilmeli, bunlara ilaveten şu öneriler de yapılmalıdır:

    Ökse yaprağı ile göğüs bakımı

    1 çay bardağı ılık suya 1 tatlı kaşığı ufalanmış ökse yaprağı konur, 20 dakika demlendikten sonra süzülür ve pamukla akşam meme üzerlerine ve meme kaslarına bolca sürülür ve kurumaya bırakılır. Buna bir süre devam edildiğinde zamanla göğüsler kendini toparlar. Bu arada yukarıda kaydettiğimiz yiyeceklerin de sofradan eksik edilmemesi sureti ile göğüslerin dolgunlaşması sağlanmalıdır.

    Tunus baklası ile göğüs bakımı

    Yukarıda anlatıldığı gibi tatbik edilir. Çok fayda verir, memelerin ve meme kaslarının daha çabuk kuvvetlenmesini sağlar. Bunda da yine yiyeceklere önem verilmelidir. En iyisi bir gün ökse, diğer gün Tunus baklası tatbik edilmesidir. Bu ikisine devam etmek daha iyi sonuç verir.

  • Ebru Şallı Saç Dökülmesi Karşı Maske

    Ebru Şallı Saç Dökülmesi Karşı Maske

    Ebru Şallı saç dökülmesini engelleyen ve aynı zamanda saçları güçlendiren maske tarifini bizlerle paylaştı…

    Malzemeler:

    1 yumurtanın sarısı
    3  yemek kaşığı sızma zeytinyağı
    3 yemek kaşığı defne yağı
    3 yemek kaşığı sarımsak yağı

    Hazırlanışı:

    Tüm malzemeleri iyice karıştırın. Maskeyi uygulamadan önce saçlarınız temiz olmasına özen gösterin.
    Maskeyi saça sürün ve streçle sarın 1 saat kadar kalabilir. haftada bir kez 3 hafta uygulayın.
    Saç kremi kullanmanıza gerke yoktur. Bu maske aynı zamanda saçları tedavi eder.

  • Kıl Kurdu Hastalığının Nedenleri ve Tedavisi

    Kıl Kurdu Hastalığının Nedenleri ve Tedavisi

    Kıl Kurdu Hastalığının Nedenleri ve Kıl Kurdu Hastalığının Tedavisi

    Kıl kurdu hastalığı, özellikle çocuklarda rastlanan bir parazit türüdür. Dişileri 10, erkekleri 3 mm boyunda olan ve Enterobius vermicularis adı verilen bağırsak parazitlerinin nematotlar sınıfından olan parazit, insanda kör bağırsak, apandisit ve diğer kalın bağırsak kısımlarının içyüzüne başlarıyla tutunarak yaşar…

    Hamile dişiler geceleri makat civarına doğru hareket edip, bu bölgedeki deriye ortalama 10.000 yumurta bırakır ve ölürler. Her yumurta bir embriyon ihtiva eder ve birkaç saat içinde larva haline geçer.

    Yumurtaların makattan alınıp ağza götürülmesiyle bağırsaklara tekrar yüzlerce yumurta gelir ve bunlardan hemen larvalar çıkar ve birkaç ay geçmeden bu yeni larvalar da yumurtlayacak hale gelirler ve aşağıya hareket edip makat derisi civarına yumurtalarını bırakırlar.

    Kıl kurdu hastalığı bulaşıcıdır

    Çamaşır ve yataklara da dökülen yumurtalar dış ortamda da canlılıklarını koruduklarından ailenin bir üyesinde kıl kurdu bulunması bütün fertlerde de bulunduğu manasını taşır. Bu yüzden tedavi bütün aileye yapılır.

    Kıl kurdu hastalığının belirtileri

    Kıl kurdu hastalığının belirtileri arasında en dikkat çekici olanı özellikle geceleri olan makat kaşınmasıdır. Bunun sebebi yumurtalarını bırakmak için olgun dişi parazitlerin aşağılara doğru hareket etmeleridir.

    Huzursuzluk, uykusuzluk, yatağını ıslatma diğer şikâyetlerdir. Kaşınma neticesinde makat bölgesinde egzama ve iltihabi yaralar teşekkül edebilir. Sabahları ağızdan su akıp yastığı ıslatır.

    Kıl kurdunun tedavisi

    Tedavisi için bütün aile bireyleri ele alınmalıdır. Yemeklerden önce ve tuvaletten çıkınca elleri sabunla iyice yıkamalıdır.

    Çocukların makatlarını kaşıyıp, ellerini ağızlarına götürmeleri engellenmeli, tırnakları iyice kesilmelidir.

    Kıl kurdu hastalığının tedavisi

    İlaç olarak pyrantel pamoat, kilo başına 11 miligram şeklinde tek doz olarak verilir. On beş gün sonra tekrar edilir. Mebendazol (Vermox, Vermazol, Versid), pyrivinium pamoate (Pirok, piramon), piperazine citrate (Siropar, Hemicid, Pipor) müessir olan diğer ilaçlardır.

  • Kışın Formu Korumanın Yolları

    Kışın Formu Korumanın Yolları

    Bol ve koyu giyecekler giyecek olmanın verdiği rahatlıktan kaçınmalısınız!

    Yaza girerken verdiğiniz kiloları sonbaharın gelmesi ile birer birer alıyorsanız bu durum hareketlerinizle birlikte metabolizmanızın da yavaşladığına ve formunuzu koruyamadığınıza işaret ediyor demektir.

    Gereğinden fazla uyumak, stres, kışın bol ve koyu renk giysiler giyecek olmanın verdiği rahatlık gibi etkenler yaza girerken verdiğiniz kiloları geri kazanmanıza ve başlangıç noktasına geri dönmenize neden olur.

    Dyt. Şefika Aydın Selçuk, yaz döneminde sağlıklı bir şekilde verilen kiloların sonbahara girerken nasıl korunabileceği hakkında bilgi verdi.

    Formda kalmanın yaşı yoktur

    ‘Formda olmak’ teriminin anlamını öğrendikçe yaşamımız boyunca sağlıklı beslenmenin kısa süreli bir arayış olmadığını göreceğiz. Genellikle “formda olmak” yoğun fiziksel aktivite yapmak olarak algılanırken, çoğu insan kaslı bir vücuda sahip olmayı ya da uzun mesafeli koşuyu başarılı bir şekilde bitirmek olarak değerlendirmektedir. Aslında formda olmak; sadece fiziksel değil, ruhsal ve zihinsel iyiliği kapsayan bir durumdur. Formda olmak; “en iyi sağlık durumuna sahip olma, sakatlık olmaması” durumunu ifade etmektedir. Bireyler formda olduklarında; gün içerisindeki olumsuz koşulları pozitif bir bakış açısıyla üstesinden gelebilmektedirler. Kalp hastalıkları, kanser, şeker hastalığı gibi ciddi sorunların daha az görülmesine neden olur. Yüksek kalitede ve belki de uzun bir yaşam için iyi bir şans yakalanmış olabilmektedir. Unutulmamalıdır ki; formda olmanın ve kalmanın yaşı yoktur. Formda kalmak her yaşta düzenli fiziksel aktivite ve yeterli-dengeli beslenmeyi içeren bir yaşam şeklidir.

    Sonbaharda da formda kalmak için 15 öneri

    Yaz aylarında sağlıklı bir şekilde verilen kiloların sonbahar ve kış süreçlerinde de korumayı sadece yaşam ve beslenme düzeninize dikkat ederek gerçekleştirebilirsiniz. İşte sizi sonbahar aylarında formda tutabilecek sağlıklı yaşam kuralları:

    1.    Yeterli düzeyde uyku en önemli unsurdur. Yetişkinler 8 saatten fazla uyumamaya özen göstermelidir.
    2.    Sigarayı yaşamınızdan çıkarın, sigara içilen yerlerde bulunmamaya özen gösterin.
    3.    Stresi kontrol altına alın.
    4.    Alkol gibi metabolik stresi artırıp, yaşlanmayı hızlandıran içeceklerden uzak durun.
    5.    Temizlik kurallarına özen gösterin.
    6.    Düzenli olarak tıbbi kontrollerden geçin.
    7.    Daima diyetinizde yapacağınız olumlu değişikliklerin sağlığınıza yapacağı önemli farklılıkları hatırlayın.
    8.    Optimal sağlık için tahıllar, et grubu, süt ürünleri, taze sebze ve meyveler ile sağlıklı yağları bir arada yiyin.
    9.    Yemeklerinizi nerede yediğiniz ve nereden satın aldığınız çok önemli değil. Hoşlandığınız yiyeceklerin sağlıklı yeme tarzına uygun olmasına dikkat edin.
    10.    İyi beslenme formda kalmanın temel yakıtıdır ve buda sizinle başlar. Evde, restoranda, kafeteryada veya işte de sağlıklı besinlerden oluşan menüler tüketebilirsiniz.
    11.    Sevdiğiniz restoranlarda kızartmalar yerine az yağlı olanları tercih edin.
    12.    Beslenmede her şeyden önemli olan unsurun; çeşitlilik, denge ve aşırıya kaçmama olacağını asla unutmayın.
    13.    Yemek yerken aşırıya kaçmayın. Porsiyon ölçülerinizi uygun tutarsanız istediğiniz besinleri kolaylıkla yiyebilirsiniz.
    14.    Düzenli olarak yürüyüş yapın.
    15.    Bol miktarda su için. Bu yetişkinler için ortalama 8 su bardağıdır. Suyun vücut için yeterli gelip gelmediğini idrar rengini kontrol ederek anlayabilirsiniz. Eğer sürekli bir ilaç kullanmıyorsanız idrar rengi açıksa yeterli sıvı almışsınız demektir.

    Yiyeceklerin zevkini çıkararak formda kalın
    Besinleri seçmede birçok faktör etkili olmaktadır. Örneğin; kişinin kültürü, duygusal durumu, çevresi, yakın arkadaşları, yemeğe bakış açısı, sahip olduğu besin ve beslenme hakkındaki bilgileri oldukça etki etmektedir. Neden bir besinin yerine başkasını seçtiğinizi hiç düşündünüz mü? Sağlıklı beslenmenin de yemeğe zevk katabileceği düşünülmelidir. Çünkü besinler sağladıkları besin değerlerinin yanı sıra keyif ve iyi tat vericidirler. Çünkü besinler kompleks (karmaşık) ögelerdir. Siz besinin görünüm, hoş koku, lezzet, tat gibi özelliğinden yararlanırken; vücudunuz da besin ögelerinin yaşamınızı sürdürme işlevlerinden yararlanırlar.

    Bunun için; çeşitli besin gruplarını tüketmeye özen gösterin. Örneğin; tabağınızı öğle akşam öğününde 4 eşit parçaya bölün. Değişik besin gruplarını ve değişik renkte besinleri aynı tabakta tüketin. Yediğiniz miktara göre aldığınız kiloyu da fiziksel aktivite ile dengeleyebilirsiniz. Bu sizin kilonuzu korumanızı sağlayacaktır. Değişik ekmek çeşitleri, taze sebze ve meyvelere, kuru baklagillere, kuru yemişlere diğer yiyeceklerden daha fazla yer vermek sizin sağlığınız adına attığınız en doğru adım olacaktır. Yağın vücuda mutlaka alınması gerekmektedir; ama önemli olan nasıl alındığıdır. Doğru tüketim şekli; bitkisel ve sıvı yağ tüketmek, az yağlı et ve süt ürünlerini tercih etmek olmalıdır. Örneğin; düşük yağlı pişirme sistemlerini kullanma, yemeklere fazla sos koymama ve salataları mayonezli, yağlı özel süslemelerden uzak tutma ile doğru bir tüketim sağlanabilir. Şeker ve şekerli besinlerin mümkün olduğunca tüketim alışkanlıklarınızdan çıkarın. Tuzu azaltılmış besinlerin yararı da göz ardı edilmemelidir.

    5 SORU 5 CEVAP İLE SAĞLIKLI YAŞAM BİLGİNİZİ SINAYIN
    Soru 1: Etin yağı sıyrıldığında kolesterolü uzaklaştırmış mı olurum?
    Cevap: Hayır. Etteki kolesterol, etin çözünür yağında olduğu kadar yağsız et kısmında da bulunur. Ancak etteki yağı sıyırdığınızda kan kolesterolünü yükseltme yeteneğine sahip doymuş yağları elimine etmiş olursunuz.

    Soru 2: Kilo vermek için aç kalmak iyi bir başlangıç mıdır?
    Cevap: Hayır. Aç kalma ile kilo vermede ilk önce su ve kas kaybı oluşur. Su kaybı yemekle tekrar kazanılmaktadır. Kas kaybı telafi edilemez. Üstelik açlıkta sağlık için gerekli besin ögeleri yetersiz alınır.

    Soru 3: Yeterli vitamin ve mineral için en iyi yol, günlük vitamin desteği almakla mı olur? 
    Cevap: Hayır. Çeşitli ve dengeli beslenme planı ile destek almadan da vitamin ve mineral ihtiyaç karşılanabilir. Bu destekler insan sağlığı için tüm besin ögelerini içermemektedir. Çeşitli beslenmiyorsanız bir beslenme uzmanına başvurmalısınız. Diyet kaydınız değerlendirilerek hangi vitamin ve mineralden eksik beslendiğiniz açığa çıkabilir.

    Soru 4: Patatesi kabuğu ile tüketmek 3 misli posa içerir mi?
    Cevap: Evet. Sebzeler ve meyveler kabukları ile birlikte tüketildiğinde iyi posa kaynaklarıdır.

    Soru 5: Yoğun bir aktivite sırasında 500 g (yarım kilo) kaybederseniz, terle 2 su bardağı kadar su kaybetmiş olursunuz?
    Cevap: Evet. Fiziksel aktivite öncesi ve sonrası tartılın. Kaybettiğiniz yağ değil sudur. Su kaybının olumsuzluğunu yaşamamak için kaybettiğiniz 2 su bardağı suyu hemen için.