Etiket: kadın cinselliği

  • Hayali bir ağrı algısı vajinismusa yol açabilir…

    Hayali bir ağrı algısı vajinismusa yol açabilir…

    Benim vajina deliğim yok!

    Vücudundan ve vücut fonksiyonlarından korkmanın vajinismuslu kadınlarda sık rastlanan bir durum olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; “Birçok kadın kendi cinsel organlarının yapısı ve yeri hakkında bilgi sahibi değillerdir. Sık rastlanan endişeler vajinanın deliğinin nerede olduğunun bilinmemesinden kaynaklanır. “Vajina sonsuzdur”, “Tüm vücut boyunca vajina devam eder”, “Vajina içinde bir şeyler kaybolabilir”, “Benim vajina deliğim yok”, “Eşim ya yanlış deliğe girmeye çalışırsa”, “Cinsel birleşmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum”, “Cinsel ilişkiye girersem vücudumu parçalanabilir”, “Penis vajinama girerse orada sıkışıp kalabilir, hastanede doktorlar levye ile ayırmak zorunda kalabilirler”, “Cinsel ilişkiye girersem çok kanamam olur ve hastaneye zor yetiştirirler”, “Vajina sterildir ve içine kirli hiçbir şey giremez”, “Benim vajinam asla bir erkeğin penisi için uygun değil”, “Vajinam açık bir yara gibidir”, “Cinsel ilişkiye girmek vajinamda yaralanmaya yol açabilir”, “Kana bakmaya dayanamıyorum”, vb. hatalı ve yanlış düşünceler yani cinsel mitler kadınlarda vajinismusa yol açabiliyor.Gerçek ise vajinanın cinsel birleşmede dokunmak ve penisi kabul etmek için inşa edilmiş bir organ olduğudur.Vajina steril değildir sadece temiz bir alandır. Vajina ortalama işaret parmağı uzunluğundadır (10 cm.) ve sonunda rahim ağzı bulunur. Vajina cinsel ilişki sırasında sertleşmiş bir penisin hepsini içine alabilecek kadar esneme ve uzama kabiliyetine sahiptir. Minyon yapıda olmak vajinanın da küçük olduğu anlamına gelmez. Bu açıklamalar tatmin edici gözükse de vajinismustan muzdarip kadınlar ilk kez başarılı bir birleşme yaşamadan bu konu hakkında genellikle ikna olmazlar.” dedi.
     
    Kadın alıcı, erkek yapıcı durumdadır
    Vajinismusun farklı kombinasyonlar şeklinde ortaya çıkabileceğini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; “Vajinismus her yaştan, her kültürden, her dinden, her sosyoekonomik ve eğitim seviyesinden, bekar, evli ya da eşcinsel kadınları etkileyebilir. Ayrıca inanılanın aksine cinsel istismara maruz kalan kadınların birçoğunda vajinismus gözlense de cinsel istismar vajinismusun en sık sebebi değildir. Cinsel ilişkilerde kadın alıcı, erkek ise yapıcı durumdadır. Toplumumuzda kadınlar içine alan veya içine girilen olarak anılırken, erkekler içe giren veya kontrol eden olarak kabul edilir. Yani cinsel ilişkilerde kadının kontrolünün olmadığı kabul edilir. İşte bu kontrol edememe durumu vajinismus olarak karşımıza çıkabilir. Cinsel ilişkide kontrolün kendinde olmadığını düşünen kadın korkar ve zarar görebileceği fantezileri geliştirebilir. Aynı duygusal durum jinekolojik muayene gibi cinsel olmayan duhul hallerinde de geçerlidir. Muayene sırasında kontrol doktorun elindedir. Bu nedenle vajinismuslu kadınlar jinekolojik muayene olmaktan da çekinirler.” dedi.
     
    “Hayali bir ağrı algısı” vajinismusa yol açabilir
    Vajinismusun arka planında cinslerin yetiştirilme tarzları arasındaki farklılıkların yatabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psk. Dan. Fatma Ayrık; “Oğlan çocukları erken yaşta kendi cinsel organlarını keşfeder. Çünkü cinsel organları dışta yer alan, gözle gözlenebilen ve idrar yaparken kullanılan bir organdır. Ayrıca oğlan çocukları büyüyerek erkek olduklarında cinsel organlarının şekli, yapısı, diğer erkeklerin cinsel organları ile karşılaştırmaları ve cinsel yakınlaşma sırasında ne şekilde dokunulmaktan hoşlanacakları konusunda fikir sahibi olmuşlardır. Bunun aksine kızların cinsel organları vücudun içine yerleşmiş, gözlemlenemeyen ve bir nevi gizem taşıyan bir durumdadır. Bu gizemin zaman zaman korkutucu olabileceği ve vajinismusa sebep olabileceği bir gerçektir. Ebette kişinin karakteri ve duygusal hali onun vajinismus geliştirip geliştirmeyeceği konusunda ve güveni bir şekilde vücudunu keşfedip edemeyeceği konusunda belirleyicidir. Herhangi travmatik deneyim, özellikle cinsel organlara, vücut ve zihinde olumsuz bir etki yaratabilir ve vajinismusu tetikler. Vajinismuslu kadınlar için cinsel birleşme her zaman ağrıyı çağrıştırır. Bu ağrı ilk deneyimde yaşadığı gibi gerçek bir ağrı olabileceği gibi daha önce yaşamadığı hayali bir ağrı algısı olabilir. Bu algı sempatik sinir sistemine gönderdiği sinyallerle koruma mekanizması olarak aşk kaslarının kasılmasına sebep olur. Yapısal olarak bu kasılma vajinanın çapını daraltarak cinsel birleşmenin ağrılı olmasına ve dolayısıyla da vajinismusa neden olabilir. İstenmeyen bir cinsel durum kendini kötü ya da zorlanmış hissetmeye, çaresizliğe, kendini koruma dürtüsüne ve dolayısıyla vajinismusa sebep olabilir. İstenmemesine rağmen zoraki ilişkiye girmek hem duygusal baskıya hem de vajinanın kuruluğuna bağlı sürtünmeye ve ağrıya yol açar. Herhangi bir sebepten dolayı vajinal kuruluğu olan ve bununla nasıl boşa çıkabileceğini bilmeyen kadınlarda cinsel birleşmeye karşı direnç sebebiyle vajinismus gelişebilir.” dedi.
  • Ebeveynler Farkında Olmadan Kızlarının Vajinismus Olmasına Neden Olabiliyor!

    Ebeveynler Farkında Olmadan Kızlarının Vajinismus Olmasına Neden Olabiliyor!

    CİSED GENEL BAŞKAN YARDIMCISI UZ. DR. YASEMİN YILDIZ: “CİNSELLİK VE EVLİLİK; TAMAMLANMA, BÜTÜNLEŞME, BİR VE TAM OLMA HALİDİR!”

    Yaz geldi. Yeni evlenen çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu nedenle “ilk gece korkusu” ve “vajinismus” yeniden gündeme geliyor. Çünkü toplumumuzda ebeveynler kızlarına hep aynı şeyleri öğütlüyor: “Evleneceğin güne kadar erkeklere dikkat et.” “Erkeklerden uzak dur, kendini koru.” “Erkekler sana zarar verebilir.” “Cinsellikle aranda hep bir mesafe olsun.” Daha sonra bu öğütleri tutmayanların başlarına gelen korkunç hikâyeleri ve örnekleri kızlarına anlatarak inandırıcılıklarını arttırmaya çalışıyorlar. Peki, ebeveynler farkında olmadan ileride kızlarının vajinismus olmasına yol açabilirler mi? İşte bu soruya yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi…

    CİNSELLİKLE SEVGİYİ BİR ARAYA GETİREMİYORLAR!

    Esas olarak 0–7 yaş ve daha sonra devam eden süreçte kız çocuklarının bilmedikleri ama merak ettikleri cinsellikle ilgili tüm kayıtları, tepkileri ve tutumları büyüdükleri aile ortamında ve özellikle annelerini model alarak oluşturduklarını ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Çocukluk çağlarında çoğu kız çocuğu anlayamadıkları bir şekilde ‘Aman bisiklete binmeyin!’ veya ‘Aman çitlerin üstünden atlamayın!’ gibi uyarıları duyuyorlar. Oyun oynarken düşüp genital bölgesiyle ilgili bir travmada annesinin paniğine şahit oluyorlar, sürekli bacaklarının arasında korunması gereken bir şey olduğunu hissediyorlar. Böylece kız çocukları içinde yetiştikleri ortamın görüşlerini ve değer yargılarını küçük yaşlardan itibaren direk ya da dolaylı yollardan öğreniyorlar. Örneğin bazı evlerde cinsellikten hiç bahsedilmiyor, hatta gazete ya da televizyonda bu konudaki haberler bile hemen sayfa ya da kanal değiştirilerek engelleniyor. Ayrıca cinsellik içeren konular ya da cinsellik içermese bile kız-erkek ilişkileri ile ilgili konular ayıplanarak veya olumsuz imalarla dile getirilerek, kız çocuklarının bu mevzulardan uzak kalması sağlanıyor. Hatta evde anne ve babalar asla çocuklarının yanında birbirinin elini tutmuyorlar, yan yana sarılarak oturamıyorlar veya birbirini öpmüyorlar. Böylece çocuklar anne ve babalarının bir cinsel hayatı yokmuş gibi algılarla büyüyorlar. Bu nedenle cinsellikle sevgiyi bir araya getiremiyorlar.” dedi.

    SAVAŞ YA DA KAÇ!

    Kız çocuklarının daha çok küçük yaşlardan itibaren “Kapat eteğini bacağın görünecek!” gibi laflarla, güvendikleri ve inandıkları aile büyüklerinin uyarılarıyla kendilerini kapatmayı öğrendiklerini ifade eden CİSED Genel Başkanı Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Cinsellikle ilgili masumca bir soru sorduklarında kız çocukları azarlanabiliyor, sadece eteklerini değil kendi bedenlerine olan ilgilerini ve meraklarını da kapatabiliyorlar. Kendi mahremlerini büyük bir gizlilikle koruyarak büyüyen bu kızlar, bilmedikleri ve hiçbir zaman öğretilmeyen cinsel hayatla ve onlar için adeta birer öcü gibi gösterilen erkek bedeniyle karşılaştıklarında, ilk gece yani gerdek gecesi büyük bir panik ve kargaşa yaşıyorlar. Çocukluktan itibaren aşılanan cinsellikle ve özellikle kızlık zarıyla ilgili olumsuz telkinler, genç kızlık döneminde sosyal ortamlarda arkadaşlardan veya yeni evlenen kişilerden duyulan korkunç ilk gece hikâyeleriyle iyice kuvvetleniyor. Hatta ilk gecenin çok acılı ağrılı olacağı, oluk oluk kanların akacağı, canının çok yanacağı ama dişini sıkması gerektiği, içinde bombalar patlayacağı, kızlık zarının yırtılacağı, delineceği, patlayacağı, çok kanama olursa hastaneye kaldırabileceği gibi olumsuz telkinler kızların kafasına yerleşiyor ve cinsel ilişkiyi gözlerinde çok büyütmelerine neden olabiliyor. ‘Canım yanacak, çok ağrıyacak, bu kocaman penis o küçücük deliğe nasıl girecek!’ gibi düşünceleri kafalarından atamayabiliyorlar. Korku ve panik içinde ilk geceye hazırlanıyorlar. Ama bir taraftan da, ‘Ya kanamazsa!’ diye de garip bir korku içine girebiliyorlar. Çünkü bazı hikâyelerde, kızın kanaması olmamıştır, yeni evli kadın doktora götürülmüştür ya da doktora götürülmeden orada dövülerek aşağılanmıştır. Bu tabloda vajinismus bozukluğu ile karşılaşmak çok doğal bir sonuç oluyor. Çünkü vajinismus aslında kadının kendini korumak amaçlı tehlikelere karşısı verdiği ‘Savaş ya da kaç!’ tepkisidir. Bu karmaşık duygular içinde ki bir kadının fiziksel anlamda kendini savunmasına yani istemsiz bir şekilde bacaklarını kapatarak eşini itmesine ve cinsel ilişkiye izin vermemesine vajinismus diyoruz.” dedi.

    CİNSELLİK VE EVLİLİK; TAMAMLANMA, BÜTÜNLEŞME, BİR VE TAM OLMA HALİDİR!

    Vajinismuslu kadınların ilk gece yıllardır korudukları en değerli hazineleri olan iyi kız ruhlarını, namuslarını veya bekâretlerini kaybetmemek için mücadele ettiklerini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; “Vajinismuslu kadınlar kendilerini ve eşlerini üzen ve yaralayan tarifsiz, acı dolu hayata başlıyorlar. Cinselliği evlenene kadar kaçınılması veya uzak durulması gereken bir konu veya bedenlerini korumak için verilmesi gereken bir mücadele olarak görmek, vajinismuslu kadınların sayısını her geçen gün arttırıyor. Bu nedenle anne ve babalara çok iş düşüyor. Anne ve babaların çocuklarına, doğru zamanda ve doğru kişiyle yaşanacak cinselliğin, suçlanılacak veya utanılacak bir yaşantı değil, aksine kişileri birbirine yaklaştıran, duygusal paylaşımı arttıran ve ilişkileri zenginleştiren bir eylem olduğunu söylemeleri gerekiyor. Çünkü cinsellik ve evlilik; tamamlanma, bütünleşme, bir ve tam olma halidir, sevginin, ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır. Ayrıca cinsellik sadece üreme amaçlı değil duygusal yakınlık ve haz içinde yapılmalıdır. İşte o zaman vajinismus ve daha birçok cinsel problem konusunda toplum olarak çok yol alınacaktır. Anne ve babaların en önemli sorumluluklarından biri; önce araştırarak ve öğrenerek, nesilden nesile aktarılan yanlış bilgilerden kendilerini kurtarmaları ve çocuklarına doğru kılavuz olabilmeleridir. Unutulmamalıdır ki, bilgi korkunun panzehiridir. Ayrıca bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismusun %100 tedavisi vardır ve cinsel terapidir.” dedi.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim

  • Türk Kadını Cinselliğe Nasıl Bakıyor?

    Türk Kadını Cinselliğe Nasıl Bakıyor?

    Konu cinsel hazza gelince, kadınların bilgileri daha da azalıyor. Kendini cinsel hazza aday görmeyen birinin bilgi araması da söz konusu olamıyor, kadınlar ilişkiye, erkekler ise hazza odaklı yaşıyor, kadınların odaklandıkları nokta haz değil, içinde bulundukları ilişki. Çünkü aile ve toplum tarafından bu duruma koşullandırılarak yetiştiriliyorlar…

    KADIN CİNSELLİKTEN KORKUYOR

    Kadının kimle, ne zaman ve ne tür cinsellik yaşayacağı erkeklere göre daha kontrol altında. Özellikle bekaretin, kadının ve koca ile babanın namusu olarak algılandığını belirten uzmanlar, 20 ilde 1537 kişiyle yapılan araştırmaya göre, toplumun yüzde 70’i, kadının namusunun bekaretle doğrudan ilişkili olduklarını söylüyorlar.

    EN ÇOK VAJİNUSMUS VE İSTEKSİZLİK GÖRÜLÜYOR

    Kadınların temel sorunları vajinismus ya da cinsel isteksizlik.

    KADIN CİNSELLİĞİ İLE İLGİLİ YAYGIN YANLIŞ İNANÇLAR

    • Kadının cinsel isteği cinsellik dışındaki olaylardan etkilenmez.

    • Kadın istemese de kocasına karşı görevi olduğu için cinselliği yaşamak zorundadır.

    • Kadın evlenene kadar cinsellikle ilgili hiçbir şey öğrenmemeli.

    • Cinsel ilişkide kadının cinsel isteğinin, uyarılmasının, haz almasının önemi yoktur.

    • Cinsel isteksizlikle başvuran her kadın cinsel istek azlığı yaşamaktadır.

    • Kadının cinsel isteği partnerine göre az ise mutlaka rahatsızlığı vardır.

    • Normal çiftlerin cinsel ilişki sıklığı, yirmili ve otuzlu yaşlar için haftada en az dört olmalıdır. Sürekli olarak daha az olması düşük cinsel isteğin göstergesidir.

    • Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır.

    • Cinsel eylemi erkek başlatmalıdır.

  • Orgazmın sırrı dudak şeklinde gizli

    Orgazmın sırrı dudak şeklinde gizli

    Kiminin dudak üstü düzdür kiminin çukur, bazısı daha da çukur veya şekilli… Peki, dudak şeklinizin orgazmınız hakkında önemli bir ipucu verdiğini biliyor muydunuz?

    Batı İskoçya Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Stuart Brody, yeni çalışmasında kadınların dudak üstü çukurlarının cinsel performansları ve orgazm olabilmelerinin göstergesi olduğunu açıkladı…

    258 kadınla görüşen Brody, kadınların dudaklarının üstündeki çukurun belirginleştikçe, cinsel hazlarının da arttığını ortaya koydu.
    Zira, anne karnındayken dudak kıvrımları ve cinsel aktivite ile bağlantılı olan kafatasının ortasındaki sinirler eşzamanlı olarak 17. haftada tamamlanıyor.
    Araştırmacıya göre bu gelişim, henüz anne karnındayken oturduğu kanıtlanan cinsel eğilim ile dudak şekli arasında bağlantı oluşmasına neden oluyor.
    Üst dudak çizgisine dudak çukurunu belirginleştirecek hafif bir parlatıcı sürersek belki daha seksi sinyaller gönderebilir, biraz hile yapabiliriz, ne dersiniz?

  • Kadınların Arzuları Yok Mu ?

    Kadınların Arzuları Yok Mu ?

    Her ne kadar ülkemizde tabulaşmış olsa bile kadın cinselliğinin erkek cinselliğinden hiç bir farkı yok aslında.İnsan bedeninin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları listesinin en başlarında yer alan cinsellik göz ardı edilmesine rağmen önemini kaybetmesi imknsız.
    Kadınlar genç kızlıklarından itibaren aynı erkekler gibi belli dürtüleri hissetmeye başlıyorlar elbette. Ama yetiştirilişleri ve çevre tarafından gördükleri baskı dolayısıyla duygularını erteliyor veya görmezden geliyorlar. Kendini ifade etme şansı bulan kadınlar ise cinselliklerini özgürce yaşayabiliyorlar.

    Kadınları en çok neler tahrik ediyor ?
    Kadınların en lüks düşkünü olmadığını iddia edeni bile ihtişama, iltifata, hediyeye, rahat yaşama dayanamaz. Her istediğine ulaşabileceğini ona garanti edebilecek, güçlü bir erkeği çoğu kadın çekici bulur.

    Dans etmekten hoşlanan kadınlar, özellikle ikili danslarda kadına hakim olan ve dansı iyi yöneten erkeklerden çok etkilenirler. Etraftaki diğer kadınların yanlarındaki erkeğe hayranlıkla bakıyor olmasından ise büyük bir haz duyarlar.

    Hayatı detayları ile yaşamayı seven kadınların etkilendikleri başka bir noktada kokular elbette. Etkileyici bir parfüm kullanan bir erkek, etrafındaki kadınların dikkatini kesinlikle çekecektir. Yapısı gereği kaba görünen erkeğin tertemiz olması ve harika kokması her kadını etkiler.
    Kadınları etkileyen noktalardan bir diğeri de, ses tonu. Sesini iyi kullanabilen, kelimeleri doğru telafuz eden ve konuşmasında küfür yerine iltifatlara daha çok yer veren erkek kadınlar tarafından elbetteki ilgi toplayacaktır.

    Karşınızdaki erkeğe karşı hissettiklerinizden utanmak veya saklamak yerine, doğru zamanda doğru tavırlarla ondan etkilendiğinizi masum bir şekilde ifade edebilirsiniz. Kadınlığın masumiyeti ve saflığını kirletmediğiniz sürece karşısınızdaki erkeğinde sizin tarafınızdan beğenilmekten çok keyif aldığını göreceksiniz.

  • Ten uyumu nedir ?

    Ten uyumu nedir ?

    Evliliğin temelini sevgi, güven, sadakat, sağlıklı iletişim gibi dinamikler oluşturmasına karşın, eşler arasındaki birlikteliği güçlü kılan çok önemli bir faktör daha var, o da cinsellik…

    Çiftlerin sevgisi, aralarındaki iletişimin sağlıklı olması ya da güven duygusu ne kadar sağlam olursa olsun, eğer cinsel hayatlarından sıkıntı varsa, o evliliğin uzun ömürlü ya da mutluluk çerçevesinde sürebilmesi zorlaşıyor.

    Üstelik sorun, erken boşalma, ereksiyon sorunları, vajinismus gibi tedavisi mümkün olan bir sıkıntı değilse ve sorunun adı ten uyumu ise çiftleri zorlu günler bekliyor demektir.

    Cinsel Hayatın Mutlu Evliliklere Katkısı

    Yüreklerde sonsuz sevgi ile başlayan evliliklerde, eşlerin cinsel yaşamlarının ne kadar duyurucu olup olmadığı son derece önemli. Bazı araştırma sonuçlarına göre, yüzde 70, bazılarına göre ise yüzde 80 gibi ciddi oranlara varan, çiftlerin cinsel hayatlarının evliliğe yansıması, hiç kuşkusuz olağanüstü bir önem taşıyor.

    Ten Uyumsuzluğu “İlk Gece Korkusu” ile Karıştırılıyor

    Bazı rahatsızlıklar, semptomları nedeniyle başka rahatsızlıklarla karıştırılabiliyor çoğu zaman. Panik atağın, kalp krizi ile beyindeki urların migren ile karıştırılması gibi. Başta hekim için ayırdı zorlayıcı olsa da, kısa sürede gerçek tanı konuluyor. Ten uyumsuzluğunda da durum böyledir. Ten uyumsuzluğu ilk bakışta, “ilk gece korkusu” sanılabiliyor.

    Her iki durumda da belirtiler;

    – Korku,
    – Kaygı bozukluğu,
    – Eşin kendisine dokunmasına tepki,
    – Eşe dokunmak istememek,
    – Erkekte güvensizlik duygusu,
    – Kadında isteksizlik,
    – Uyku halinde bile diğer eşin dokunmasına içgüdüsel tepki.
    – Tenlerin Kimyası Var mı?
    – Neden bazı eşler birbirine dokunmadan duramazken, bazıları dokunmamak için köşe bucak kaçarlar? Neden bazı çiftler, eşleri olmadan tek başına uyuyamazken, bazıları aynı evin içinde ayrı yerlerde uyurlar? Bu soruların tek bir yanıtı var; tenlerdeki uyum ve uyumsuzluk.

    Bilim insanları beynimizin kimyasına bağlı olarak, vücudumuzun da ve dolayısıyla tenimizin de kimyasının olduğunu ifade ediyorlar. Çiftlerin tenlerinin uyumu da bu şekilde gerçekleşiyor. Benzer hormonlar salgılanıyorsa, eşler arasındaki libido yani cinsel enerji yüksek oluyor.

  • Menapoz

    Menapoz

    Kadın hayatının ortalama olarak üçte biri menopoz döneminde geçer. Menopoza girme yaşı tüm dünyada ve antik çağlardan beri fazla değişme göstermemiştir ve ortalama 45-55 civarındadır. 40 yaştan önce menopoza girmek, “erken menopoz ” olarak tanımlanmaktadır. Menopoz genellikle hayatın doğal bir aşaması olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de menopoz, kadın hayatının yumurtlama fonksiyonlarının sonlandıktan sonraki doğal bir aşamasıdır. Ancak menopozda oluşan bazı değişiklikler kadının hayatını derinden ve öylesine olumsuz etkiler ki bu durum pek çok hastalıkların ortaya çıkmasına ve kadının yaşam kalitesinin azalmasına neden olur. Bu gün menopoz olumsuz etkileri önlenmeye ve tedavi edilmeye çalışılan bir hastalık gibi kabul edilmektedir. Menopozun kadın hayatının doğal bir parçası olması nedeniyle hiç bir şey yapmadan izlenmesi artık eskilerde kalmıştır. Özellikle kadın yumurtalık hormonlarının laboratuar koşullarında üretilip kullanılmaya başlanmasıyla bu kavram daha da ön plana çıkmıştır. menopozda azalan yumurtalık hormonlarının yerine konmasıyla menopoza ait tüm olumsuz değişiklikler ve hastalıklar kolaylıkla önlenebilmekte veya en aza indirgenebilmektedir.

    Menopozdaki temel değişiklik kadınlık hormonu olan östrojenin yumurtlamanın durması sonucu azalmasıdır. Böylece kadında,

    Ateş basma, terleme, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik, (ruhsal çöküntü) depresyon, unutkanlık, halsizlik, çabuk sinirlenme

    – Bazen cinsel istekte (libido) azalma

    – Kemik erimesi (Osteoproz)

    – Damar sertliği (ateroskleroz) gelişme eğilimi

    – Cinsel organlarda çekilme (atrofi), kuruluk, ağrılı ilişki

    – İdrar kaçırmaya kadar varan idrar yollarında atrofi ortaya çıkmaktadır.

    Kadınlar bir sabah uyandıklarında kendilerini menopoza girmiş olarak bulmazlar. Menopoz 20 yıl süren değişikliklerin tam ortasındaki dönemdir. 40 yaşından sonra kadınlarda önce yumurtlamanın azalmasına bağlı olarak düzensiz adet kanamaları, aralıklı ateş basma ve terlemeler, psikolojik değişiklikler ortaya çıkmaya başlar. Daha sonra yakınmalar giderek artar ve adet tamamen kesilir. Bu dönemde 1 yıl adet kanamalarının olmaması menopoz tanısı için yeterlidir. 6 aydan daha fazla adet gecikmeleri araştırılıp kandaki östrojen ve yumurtlamayı uyaran hormon (FSH) seviyeleri ölçülerek kesin tanı konulur. Ancak adet düzensizlikleri veya düzensiz kanamalar menopoza giriyorum düşüncesiyle normal karşılanmamalı; hasta doktoruna başvurarak bu değişikliklerin gebelik ve kadın cinsel organlarının kanserlerinde de görülebileceği göz önünde tutularak bu hastalıklar dikkatle araştırılmalıdır.

  • Kadınlar Cinsellikden Neden Uzaklaşır

    Kadınlar Cinsellikden Neden Uzaklaşır

    İletişimsizlik

    Kadınların cinsel işlev bozukluklarıyla ilgili çalışmalar son yıllarda artış gösterdi. Normal cinsel yaşamı devam ederken birdenbire kadının ilişkiden soğuması, cinsel beraberlikten korkması “sorun” olarak nitelendiriliyor.

    “Kadınların en belirgin şikayetleri cinsel davranışların ötesinde, sevgi, iletişim kurma, dokunma konusunda tatminsizliktir. Sorun, cinsel cazibe ve istekle ilgili problemler etrafında toplanmaktadır”

    Testesteron eksikliği

    Kadınlarda cinsel isteği oluşturan testesteron eksikliği halinde “uyarılma” ve “isteksizlik” sorunu meydana geliyor. Hem ilaçla hem de ilaçsız tedavisi mümkün.

    Antidepresan kullanmak

    Herkesin seks isteğini bu şekilde etkilemese de çoğu kadının seks isteğini azaltır.

    Doğum kontrol hapları

    Doğum kontrol haplarının farklı yan etkileri olabiliyor. Sinir, baş ağrısı, kilo alımı ve cinsel isteksizlik gibi. Bu haplar yaygın olmasa da bazı kadınların seks isteklerini azaltıcı rol oynayabilir. Bunun yanı sıra spiral, prezervatif gibi araçlar da kadınların seks isteklerinin azalmasına neden olabilir.

    Emzirme

    Emzirme döneminde vücut prolaktin hormonu salgılar. Bu hormon da seks isteklerini azaltır. Ama seks isteği doğumdan sonra üçüncü ayda eskisi gibi olmaya başlar.

    Uykusuzluk

    Uyku enerjimizi toplamamız için olmazsa olmazdır. Uykusuzluk cinsel istek üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Yeterli enerjiyi alamayan bünye, sekse karşı da motive olamaz.

    Stres

    İş yoğunluğu, eğitimle ilgili stresler, aile sorunları veya hastalıklar, ölümler seks isteğini azaltıcı rol üstlenebilir. Özellikle kadınlar akıllarında başka şeyler varken cinsel ilişkiyi yaşamakta zorlanırlar. Stresi yükseldiği zaman çoğu kadın seksi bir çözüm olarak görmez.

    Partnerle uyumsuzluk

    Her ilişkide duygusal ve tutku olarak farklılıklar görülebilir. Bu nedenle çiftler seksten uzak durabilir.

    Vücudunu beğenmeme

    Vücutlarını beğenmeyen kadınlar partnerlerinin gözünde kendilerini kendi gözleriyle algılarlar. Bu nedenle seksten uzak dururlar.

    Kötü cinsel deneyim

    Önceden yaşanmış ya da partneri ile yaşadığı kötü cinsel deneyimler de kadının cinsel isteksizliğinde etkilidir.

    Toplumsal baskı ve tabular

    Bekaret tabusu özellikle kadının cinsel hayatını olumsuz etkiliyor. Çocukluğundan beri “kötü” ve “günah” kelimeleri ile yan yana kullanılan cinsellik kadının kolay kolay aşamadığı bir durum haline gelmiş olabilir. Özellikle İslam ülkelerinde kadının cinsel isteksizliğinde bu durumun çok etkili olduğu görülüyor.

    Cinsel isteksizlik nasıl teşhis edilir?

    Kadınların cinsel işlev bozukluğunun teşhisi için öncelikle hormonal ve fiziksel yönden muayenesi yapılıyor. Kadının cinsellikle ilgili hikayesi dinleniyor; kilo sorunu, menopoz döneminde olup olmadığı, psikolojik durumu, eşiyle ilişkisi, hijyenik koşulları inceleniyor.
    Kadınların cinsel işlev bozukluğunun teşhisi için öncelikle hormonal ve fiziksel yönden muayenesi yapılıyor. Kadının cinsellikle ilgili hikayesi dinleniyor; kilo sorunu, menopoz döneminde olup olmadığı, psikolojik durumu, eşiyle ilişkisi, hijyenik koşulları inceleniyor.

  • Türk Kadının Orgazm Üzerine 5 Şehir Efsanesi

    Türk Kadının Orgazm Üzerine 5 Şehir Efsanesi

    Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin 2400 kadında yaptığı son internet araştırmasında kadınların cinsel konularla ilgili bilgisizliği ve şehir efsaneleri ortaya çıkıyor. Aile Sağlığı Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Hattat Klinik Cinsel Sağlık ve Kadın Cinselliği Araştırmaları Direktörü Dr Ece Hattat’ın yürüttüğü 2011 Mart-Ağustos ayları arasında yapılan araştırma kapsamında internet üzerinden 43 adet kadın cinselliği ile ilgili soruları yanıtlayan katılımcıların cevapları orgazm üzerine en önemli 5 şehir efsanesini ortaya koyuyor.

    YANLIŞ 1: CİNSEL TATMİN İLE İLİŞKİNİZİN HİÇ İLGİSİ YOKTUR

    Çok şiddetli bir kavga ettikten sonra tutkulu bir şekilde sevişmeyi seven bir çiftseniz ve bundan memnunsanız bir problem yok. Ancak çoğu zaman ilişki sorunları cinsel yaşamı yakından etkiler. Birbirlerine yakın, bağlı ve mutlu çiftlerin, anlayış ve sevgi üzerine kurulu beraberliklerin kaliteli bir cinsellik için daha fazla şansı vardır. Eğer cinsel yaşamınızdan mutlu değilseniz, bunun ilişkinizdeki diğer sorunlardan kaynaklanabileceğini unutmayın. Bu durumda önce ilişkinizi düzeltmeli, sonra cinsel yaşamla ilgili adımlar atmalısınız.

    YANLIŞ 2: ORGAZM HER ZAMAN MÜKEMMEL BİR HİSTİR

    Orgazm genellikle yoğun zevk veren bir his olsa da, bazen kadınlar orgazmla birlikte cinsel ağrı hissini de yaşar. Bu durum özellikle menopoz sonrasında meydana gelen hormonsal değişimlerden kaynaklanır. Özellikle hormonsal eksiklik yaşayan kadınlarda orgazma eşlik eden vajina ve rahim kasılmaları, ağrı yaratabilir. Bu durumda, mümkünse, hormonsal eksikliğin durumunu tespit etmek ve gerektiğinde hormon yerine koyma tedavilerinden yararlanmak yardımcıdır.

    YANLIŞ 3: HEDEF AYNI ANDA ORGAZM OLMAKTIR

    Günümüzde pek çok insan, cinsellikle ilgili bilgilere internet ve televizyon aracılığıyla ulaşıyor. Siz de filmlerde, her iki partnerin de orgazmı aynı anda yaşadığını izlemiş olabilirsiniz. Ancak bu durum zannettiğiniz kadar sık yaşanmaz. Hem anatomik ve fizyolojik farklılıklar, hem de her bireyin uyarılma eşiğinin farklı olması bu duruma yol açar. Birçok çiftin cinsel yaşamında, partnerler tek, tek ayrı zamanlarda orgazma ulaşır. Ayrı zamanlarda orgazma ulaşmanın hiçbir eksik ya da yanlış tarafı yoktur. Hatta bazı çiftler tek tek orgazma ulaşmayı daha kolay bulurlar. Bazı partnerler de eşlerinin orgazma ulaşmasını izlemekten keyif alırlar. Bu nedenle kendinize yorucu hedefler belirlemeyin. Unutmayın, cinsellik bir yarış, orgazm da varılması gereken bitiş çizgisi değildir.

    YANLIŞ 4: MENOPOZ SONRASI ORGAZM OLMAK GÜÇLEŞİR

    Menopoz sonrasında orgazm olmak güçleşmez. Tam tersine birçok kadın ilerleyen yaşlarda daha yoğun ve uzun orgazmlar yaşadığını belirtiyor. Bunun nedeni ilerleyen yaşla beraber kadınların vücutlarını daha iyi tanıması, kendilerine neyin zevk verdiğini daha iyi bilmesi ve partnerlerine istek ve arzularını daha rahatlıkla ifade edebilmesidir. Birçok kadın cinselliğe ilk adım attıkları gençlik döneminde bu rahatlığa sahip değildir. Özellikle partner tarafından yanlış değerlendirme korkusu, yanlış cinsel bilgiler ve cinsellikle ilgili olumsuz şartlanmalar genç kadınların vücutlarını araştırmalarını zorlaştırır. Ancak menopoz sonrasında bu tip endişelerde bir rahatlama yaşanır. Ancak her kadın menopoz sonrasında düzenli ve kolay orgazma ulaşacak diye bir kaide de yoktur. Her yaş döneminde olduğu gibi, menopoz sonrasında da ısrarcı şekilde devam eden orgazm probleminde, sorunun fizyolojik ve psikolojik alt yapısı incelenmelidir. Ayrıca partnerle olan ilişkinin kalitesi, ilişki çatışmaları, gündelik hayata dair stresler, geçmiş cinsel deneyimler ve geçmiş ilişki öyküsü de araştırılmalıdır.

    YANLIŞ 5: ORGAZM ANCAK GECE YAŞANIR

    2007 yılında Amerikan Uyku Derneği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, kadınların büyük bölümü, yatağa gitmeye bir saat kala büyük bir koşuşturmaca içinde oluyor. Temizlik, bulaşık, yemek pişirmek, televizyon izlemek, internette dolaşmak, aile aktiviteleri ile meşgul olmak gibi birçok işi, uyku öncesindeki bir saate sığdırıyor. Dolayısıyla kadınların çoğu yatağa yattıklarında hemen uykuya dalmayı arzuluyor. Tabii ki, günlük koşuşturmaca ve yorgunluklarla baş etmeye çalışırken, uyku önemli bir enerji deposu haline gelir. Kaliteli bir gece uykusu, yorgunluk ve bitkinlik hislerini azaltır, hayat kalitenizi ve cinsel fonksiyonlarınızı olumlu etkiler. Ancak eğer amacınız partnerinizle cinsel açıdan yakınlaşmaksa, yatağa yorgun ve bitkin gitmemenizde fayda var. Akşam saatlerinde yatmadan önceki saati kendinize ayırın ve dinlenin. Gerekirse, ılık bir duş alın. Partnerinizle odanıza erken çekilip biraz sohbet edin ve ön sevişmeye vakit yaratın. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak dinlenmiş durumda olmanız, cinsel isteğinizi arttıracak ve sizi cinsel yakınlaşmalara açık hale getirecektir.

    KADIN CİNSELLİĞİ TEDAVİSİNDE EKİP ÇALIŞMASI ŞART

    Cinsel Tıp Uzmanı Dr Ece Hattat kadın cinselliğinde doğru tanı koymak için multidisipliner bir takım anlayışı içinde cinsel tıp, androloji, üroloji, jinekoloji ve psikoloji bölümlerinin bir arada çalışmasının gerektiğinin altını çiziyor.

    Kadın cinsel sorunlarında yapısal, damarsal, sinirsel, hormonal, metabolik, psikolojik sebepler ve hayat tarzı faktörleri bir arada inceleniyor. Orgazm sorunlarında da sorunun hormonsal, nörofizyolojik veya ilaçlara yada psikolojik problemlere bağımlı olarak mı oluştuğu ortaya çıkarılıyor. Beslenme düzeni, egzersiz seviyesi, sigara-alkol gibi alışkanlıklar, stres düzeylerini inceleniyor. Bazı psikolojik testler ve görüşmeler ile olayın psikolojik boyutuna bakılıyor. Tanı kesinleştirildikten sonra risk faktörleri azaltılıyor, altta yatan sağlık problemleri tedavi ediliyor. Amaç her zaman cinselliğin kalitesini, tatmin seviyelerini arttırmak dolayısıyla hayat ve ilişki kalitesini düzeltmektir. Kadının kendisine neyin zevk verdiğini öğrenmesi, kendi cinselliği ile barışık halde olması ve partneri ile iletişimde olması da tedavi açısından gereklidir.